25 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

25 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 -6-938 T AN Gündelik Gazete — TAN'ın hedefi: Mai şeyde temiz, dürüst, karin — gazetesi o olmıya ag ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 400 Kr, 2a00 Kr, 150 Er, 1500 Er, 400 Er, 800 Kr, 300 Kr, hadına dahil ci- mıyan memleketler için 30, 16, 8, 35 lira dir. Abone bedeli peşindir: Adres değiş- rmek 25 kuruştur. Cevap için mektup lara 10 kuruşluk pulilâvesi lâzımdır. GÜNÜN MESELELERİ | Zeytin Dağını Okuduktan Sonra Yazan: A. E. Y. Sıkılarak itiraf edeyim: Falih Rıf- kı Atayın yazdığı (Zeytin Dağı) adlı eseri görmemiştim. Eser, ikinci tab'ı münasebetile elime geçti. Çok yorgun bir akşamımdi. Kitabı ele almaya karşı dimağımda bir mu- kavemet duyuyordum: Falihin yazı- ları mutlaka gözönünde yeni yeni u- fuklar #hratacak, dimağı kamçılaya- cak, yorucu düşüncelere yol açacaktı. “Şöyle bir, iki sayfa okuyayım da bırakayım” dedim. Derhal yakalan- dım. Meraklı bir zabita romanına dal- miş bir çocuk gibi kitabı bir daha el- den bırakamadım. Yirmi sene geride bıraktığımız bir maxi var. Pek çoklarımız bunun için- de büyüdük. Hâdiseleri yakından gör dük. Fakat yeni hâdiseler ve mese- leler karşısında bunları unuttuk, göm dük. Toplu halde gözümüz önünde canlandıramıyoruz, bugünle alâkaları nı hatırlıyamıyoruz. Eski günlere dair tefrikalar, hâtı. #ücirde, samimi har. almak, çalışmaktır. 1 Sene Gay sAy yalar yazanlar çıkıyor. Yarın da daha | birçokları çıkacaktır, Fakat hiç kim- se Falihin yaptığını amıyaca! bütün o devirleri şahıslarile, hâdise | niden yaşatamıyacaktır. Falih Rıfkı, kalemini bir ressam fırçası gibi kullanmıştır. Birkaç 6 içine sığdırdığı bir tasvir, bir fıkra, bir düşünce ile bize bir adamı, bir devri, bir âlemi yakından tanıtıyor. Bu kadar derin münnlar taşıyan fi kirler ve buluşlar, yazı şekline girin- ce tazeliğini, tabilliğini hiç kaybetmi- yor. Rahat rahat Falihin kaleminden bizim düşünce ufkumuza akıyor. Derin bir hâz duyarak Falihle be- raber eski günlerde geziyoruz, onun. la beraber © yünleri tekrar görüye- ruz, Falihin yazılarında şahıslar lehin- de veya aleyhinde hiç bir sabit fikir yok. Fakat Falihte her vakit gördü müz tesur, imansız inkılâpçı ölçüle- ri ve ileri görüşler vardır. Dünün dar lıklarla, acizlerle, şahsi endişelerle do lu ufuklarını Falih bize bu ölçülerle Eski âlemle (o bugünkü ş ve gidiş arasındaki mesafeyi daha iyi ölçüyoruz. Bugün vardığımız hamleleri, dünkü gidişe Köre bekleyebileceğimiz neticelerden ayiran uçurumları en canlı bir şekil-| de görebiliyoruz. Memleketimizde hakiki mânasile ten kit yerleşmemiştir. Umumiyetle usu- | İümüz, bir dostun eserini mtbalâğa- lı kelimelerle methetmektir. Bu satır Jarı çkuyanlar, belki de bunların dost luk kaygusuyle ezberden yazılmış bir Methiye olduğunu sanacaklardır. Kendilerine Falih Rıfkı Atayın Zey tin Dağını okumalarını tavsiye ede- tim. İddialarımda haklı olduğumu ve $in değil, kendi duy 'duğum derin haz- Zİ her okuyanın da duyacağına emin “lduğum ve duymalarını istediğim i- | Sin... Falihin kitabı Türk dilinin klâsik. leri içinde ölmez yerini bugünden al Miştar, e <—— TAVŞANLIDA : | > Karaköy Değirmeni Yandı Tavşanlı, (TAN) — Kazamızın Du Müniç nahiyesindeki Karsköv deği Meni geceleyin yanmıştır. Hâdisede t eseri görülmekte ve tahkikat ya. Pimaktadır. 936 büyük Kief manev- ralarmda, komünist partisinin merkez komitesi kâ- tibi Andreyev, askere karşı söy- lediği bir nutukta “Biz düş- manı, Sovyet Rusyanın hudut- larmm öte taraf uzaklarında vuracağız,, demiş idi. Filvâki bu çok mühim sevkülceyş kai- desi, her askeri devlet için bir ideal olmak değerindedir. Har- bi düşman topraklarında yap- mak, kendi memleketini, hal- kını, şehirlerini her türlü milli sanayi ve umran yapılarmı, ilâh, düşmanın tasallut ve tah- ribinden korumak şüphesiz her devletin elde etmiye çalışacağı bir gayedir. Ss ovyet Rusyanın sevkülcey- şi coğrafya durumu, hiç bir Avrupa devletinin malik olamadığı derecede, müdafaaya elverişlidir. Garp sınırlarından Ural dağlarına kadar olan mesafe, yani yalnız Av- rupa Rusyasının genişliği bile, iki bin kilometreden fazladır. Garp hudutlarını tehlikeli hava bölgesi içinde Leningrad, Kief, ve Odesa- dan başka büyük şehirler yoktur. Büyük kara ve hava mesafelerine malik olmak itibarile Sovyet Rus- ya, endüstrisini hava tanrruzların- dan masun bölgelere çekebilecek 0- lan yeğâne memlekttir. Fakat bu büyük mesafeler, ayni zamanda Sov yet Rusyanın taarruz ve bir cep- heden diğerine manevra kabiliyet» lerini tahdit etmekte ve memleke- ti, biri diğerinden 10 bin km. lik azim bir mesafe ile ayrılmış, uzak doğu ve batı ordugâhlarına ayır- maktadır. Onun için müstakbel bir harpte bu iki cephe müstakil ka- lacak ve demiryolu inşası ve bil- hassa hava yolları tesisi için sarfo- lunan pek büyük gayretlere rağ men, birinden diğerine her hangi seri ve ehemmiyetli bir yardım mümkün olamıyacaktır. 174 millet veya kabileden müteşek kil Rus Sovyetleri Birliğinin nüfusu 1933 te yapılan tahmini bir hesap üzerine takribn 166 milyon insan eytindağının tepesinde 2 yim. Lüt denizine ve Ge- A rek dağlarına bakıyorum. Daha ötede, Kırmızı denizin bütün sol kıyısı, Hicaz ve Yemen var. Ba- şımı çevirdiğim zaman Kamame nin kubbesi gözüme batıyor; bu rası Filistin'dir. Daha aşağıda Lübnan var; Suriye var; bir ta raftan Süveyş kanalıma, öbür ta- raftan Basra körfezine kadar göller, şehirler ve hepsinin üs - tünde bizim bayrağımız! Ben bu hudutsuz İmparatorluğun çocu. tunaen geçliği zaman, altında, kendi malı bir eşeği vardı. Biz Kudüste kirada oturuyoruz. Ha- lep'ten bu tarafa geçmiyen şey, yalnız Türk kâğıdı değil, ne türk çe, ne de Türk geçiyor. Floransa nekadar bizden de - ğilse Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarda seyyahlar gi bi dolaşıyoruz. Kamame kilisesinin hıristi - yan milletler arasında taksim e- dilmiş olduğunu bilirsiniz. İçe. risinin her parçası ve bütün kili- senin her hizmeti bir buşka ce- indir. Bu cemaatler Yalnız anahtarı pay edememişlerdi. O. nun İçin Kamame anahtarı bir hocanın elindedir. Bütün bu kıt”. alarda biz işte hu hocanın vazi- 'apıyorüz: Ticaret, kül - tür, çiftçi binalar, her , şey Arapların veya diğer devlet lerindir. Yalnız jandarma bizim idi; jandarma bile değil, jandar- manın esvabı. Osmanlı saltanatı som bürok- rat iken, bürokrasi bile tam - rap, yahut yarı - arap'tır. Türk- BATI RUSYANIN NUFUS VAZİYETİNİ GÖSTERİR KROKİ S. Rusya, Iki Cebheli Yapabilir mi ? olarak tesbit olunmuştu. Bugün İse 180 milyona vardığı zannolunmak- tadır. Bu sebeple, Rusyanın insan malzemesi en büyük bir teslihat İ- çin dahi kâfidir. Fakat Rusyada nü fus, çok geniş olan toprağa çok gayri mütenasip bir şekilde yayıl- miş bulunmaktadır. Umum nüfu- sun 3/4 ü, umum toprağın yalnız yüzde 20 sinde ikamet ediyor ve Sovyet Rusya topraklarının müte- baki yüzde 80 ninde nüfusun yak İN (Falih Refka Atay, “Zeytindağ” ad- N 4 k bir kitapla bize binbir zece hi- ( köyeleri anlatıyor. 20 - 25 sene geri- sine öt clan Mikiyeler, bis buzün Ç uzak, tamamile kaybolmuş bir âlem min sesi gibi geliyor. Falihin kita. bında “Bizim İmparatorluk, adl; bir (| yerı bulduk. Bir iki sayfa içinde bü- Ş tün bir İmparatorlağun resmini çi. < zen bu yazıyı sahibinin iğinile bura» ç N ya geçiriyoruz: 4 amaaa leşmiş hiç bir Arap görmedikten başka, Araplaşmamış Türke az rasgeliyordum. Arap milliyetperverliğini gü. den Şamlı Azihizadeler, Konya- dan gelme Kemik Hüseyin to- runları idi. Halebin osas familya larının asılları Türklerdi. Os - manlı İmparator! ekalliyetler imtiyazlı oldukları işin, ve Türk unsuru imtiyazsız olduğu için herhangi bir müslü. man ekalliyetin çocuğu olmak, Türk olmaktan daha faydalı Bir Kürt zaptiye çavuşunun kütüğünden gelen Abdurrah - man Paşa, dedesi ve babası ver- gi çaldığı için zengin, Araplaş - mış olduğu için de âyan âzüsı idi. Bu Abdurrahman Paşa, kendi toprağının tamamını ancak ha- Fita üstünde görmüştür. Birinci Millet Meclisinde şer". iye vel i etmiş, Eskişehirli bir Türk hocasının Türkler gibi “ve,, demek yerine, Araplar gi- bi (vua) dediğini belki heniz u- Butmamış olanlar vardır. Suri - ye, Filistin ve Hicazda: — Türk müsünüz? Sunlinin bir çok defalar ceva- bı: . — Estağfirullah! idi. Bu kıt'aları ne müsterilekeleş- tirmiş, ne de vatanlaştırmıştık. nız 1/4 i serpilmiş bulunuyor. ovyet Rusyanın kara ve ha- va kuvvetlerinin, #evkül- ceyş ve nüfus siyaseti icabı, ayrıl mış oldukları 15 askeri dairenin 0- nu Rus Avrupasında ve mütebaki beşi Asyadadır. Sovyet teslihatı- nın ağırlık merkezi gittikçe Garp hududuna doğru yer değiştiriyor. Bugün Leningraddan Karadenize kadarki yalnız 3 askeri dairede, u- mum ordunun yarısı ve motörlü bir e Bizim Imparatorluk Falih Rıfkı Atay Osmanlı İmparatorluğu bura- Jarda, ücretsiz tarla ve sokak bek gisi idi, Eğer medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu yukarılarına kadar gi- receğine şüphe yoktu. Bizim emperyalizm, Osmanlı emperyalizmi, şu ana fikir üs - tünde kurulmuş bir hayal idi: Türk milleti kendi başına devlet yapama ia Kudüs'ün en gürel yapısı Al- manların, ikinei güzel yapısı yi- ne onların, en büyük yapısı Rus. ların, bütün öteki binalar İngi - liylerin, Fransızların, hep başka milletlerin Gür sakalları ba» harat kokan dürzüler, saçları ö- rülmüş yahudiler, etleri meşin- leşmiş uryan ve entarili Arap- lar, hepsi, Türk ordusu kanald doğru giderken, dar Suriye ve Filistin kıt'asındakf iki safa ay. rılmış: “— Geç yiğitim, geç!,, di- yordu. Fakat bir avuç Türk, bütün » kafayı tuttu, Koskoca çölü, bina ve bahçe- lerle donattık, Geç kalmıştık. Artık ne Suri- ye, ne de Filistin bizim idi, Ru- meliyi maddeten nekadar kay - bettikse, buraları manen o kadar kaybetmiştik. Bir renlite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorlu - yorduk. Anadolu baştanbaşa ya- pılmak, şehirler, köyler, ev ve tarla zengin olmak, Türkler ta- mamen garplılaşmak ve sonra da Halepten Kırmızı denize doğ- ru, nüfus, teknik ve sermaye İle taşmak lâzımdı. Biz ise Anado- luyu aşıp Halep kapısını vurdu. ğ#umuz zaman, umran ve kala - Târkası: Sayfa 10, sütun 6 da) liklerin yarıdan fazlası toplu bu- lunmaktadır. Eğer Harkov ve Mos- kova dairelerindeki kuvvetler de hesaba katılırsa Sovyetler ordusu- nun 2/3 kadarını Garp cephele rine karşı bulundurmakta olduğu anlaşılır. u günün Sovyet Rus ordusu şüphesiz eski Çarlık ordu- su değildir. Hattâ 1934 senesi 80- nundaki ordu bile değildir. Çün. kü bu defa dört sene evvelki Sov- yetler ordusunun 3/4 ü, yaz ayları- na mahsus kısa hizmetli ofrattan müteşekkil milis kıtalar ve yalnız 1/4 ü iki sene hizmetli normal bir ordu halinde idi. Milis teşkilât bi- zim eski redif teşkilâtımızı an- dırır v6 talim ve tetbiye, disiplin, teçhizat ve teslihatça ikinci dere- cede bir ordu manzarası gösterir. Bundan başkâ kıta ve te şekküllerde hizmet «edip salıveri- kabiliyetleri de aşağı olmak gerek- tir. Bunun için Ruslar 1935 sene- sinden itibaren milis ve daimi or- dular arasındaki nisbeti tersine döndürmiye yani ordunun 3/4 nü iki sene hizmetli daim! ordu hali- ne getirmiye başladılar. Şimdilik 1/40 yine milis kalacaktır. Bu suret le hem ordunun vasfı değişmiye ve hem de barış zamanı silâh altında bulunan askerin mevcudu süratle artmıya başlamıştır. e Bu mevcut 1936 sonunda henüz 1,6 milyon i- ken 1937 sonbaharında daha 200 bin arttı, Sovyet Rusyada her sene asker- liği gelen efradın yekünu 1,200,000 olup bunun yalnız 2/3 ü yani tak- riben 800 bin kadarı askeri hizme- te elverişlidir. Bu suretle bugün Rusyada talim görmüş ihtiyatların yekünu takriben 9 - 10 milyon ol- len ihtiyat efradın harp ve hareket | dım. Bu mektubun sahibi GOPUS Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Cemile Akis imzasile bir mektup al diyor kiz “Dünkü Tanda bayram günleri rozet takmak usulünün kaldırılacağı hak- kındaki havadisi memnuniyetle okur dum. Bu münasebetle size şahit oldu- Zum çok enteresan bir vakayı anlata- İcağım: 20 gün evvelki Kızılay hafta- sına tesadüf eden Pazar günü, İstan- bulun kır gazinolarından birinde idim, Garsonlar meşrubat ile beraber ikişer üçer tane Kızılay pulu getiri- yorlar ve masaların üstüne hafifçe ya pıştırıyorlardı. Ben gazinoda geç va kite kadar kaldım. Masaların iyice ho şaldığı bir zamanda garsonlar, uçla - rından hafifçe yapıştırılmış olan bu pulları sökmiye başladılar. Her pulu itina ile bir zarfa yerleştirirken “be- reket versin,, “bereket versin,, deme- yi de unutmuyorlardı. Paranın yerini bulmamasında kim suçlu?,, İçtimai yardım, insan ecmiyetinin başladığı günden, modern dediğimiz cemiyetlere kadar, din kanımlarına, cemiyetin kanunlarına, örfüne girmiş tir. “İki gömleği olan birini fukara- ya versin,, İslâmiyetin şıarlarından biridir. Müslümanlıkta zekât, bir ne- vi mecburi, içtimai yardım vergisi - dir, Evkaf teşkilâtı, doğrudan doğruya içtimal yardımı İstihdaf eder. Fakat Osmanlılığın devam edip gelen tered- disinde bütün bu ileri ve insani yazi» feler mahiyetlerini kaybetmişlerdir. Fukaraya yardım, fertlerin arzu ve hamiyetine bağlı bir iş olarak kal- muştar. Kızılayın, ve diğer hayır milessese lerinin halktan iane toplaması zaruri bir işti, Fakat bayramlarda rozet tak- mayı, o kadar iptizale götürdüler ki, kariin dediği gibi birçok sulistimalle re de yol açtılar. Bayram günlerinde rozet takmanın kaldırılması bu itibar- iyidir. Fakat hayır müesseseleri ya şamak için varidata muhtaçtır. Evka- İı, içtimmi muavenete devredeceğimiz İgüne kadar, bu müesseselerin hayatı. nı temine mecburuz, Hattâ bu yardı. Ju tevsi etmek zarureti vardır. Müslümanlığın kabul ettiği zekân, bir kanunla, herkesin kazancı nisbe- tinde bir vergiye bağlamak, bilhassa kazancı yüksek olanları böyle bir mecburiyete "tabi tutmak zarureti vardır Paranm yerini bulmamasındaki suç, mülesseselerin inne cem'inde kullandıkları metodlarda olabilir. Fa- kat halktan laneyi temin eden rozet- leri kaldırırken, bu yardımı daha müs mir bir şekilde temin edecek vasıta- ları da düşünmek lâzım. Cemiyetler nekadar refah ve huzura kavuşurlar sa kavuşsunlar, her zaman cemiyette yardıma muhtaç olanlar vardır, bizim gibi yeni sanayileşmiye, servet birik- tirmiye başlıyan memleketlerde ise bu ihtiyaç daha fazla göze carpar. Me deni zekâtı bir kanunla tesbit, içtimat yardım teşkilâtımı asrileştirmek, içti. mai kalkınmamızın âmillerinden biri- dir. mak gerektir. O halde bir harp halinde - sırf nazari bir hesap ile « Rusyanın ba“ rış mevcudiyle beraber 10 - 11 mil- yon insanı seferber edebileceği an- İaşılır. Bir de askerlik yaşının indi rilmesi ile, 1940 senesine kadar, da- ha 2 senelik efrat yani 2 milyon mu allim nefer kazanılacağı da düşünü lürse o halde Sovyet Rusyanın bir harpte umumiyetle çıkarabileceği küvvetin 13 milyondan ibaret ola- cağı anlaşılır, B una mukabil, Rusyanın Garp te harbedebileceği İskandi- navya ve küçük Baltık devletleri le beraber Almanya, Lehistan ve Rumanyayı hesba katarsak bunla rın nüfuslarının toptan 144 milyon insana ve bir harpte seferber ede- bilecekleri kuvvetlerin de 13 - 14 milyona baliğ olacağı anlaşılır. Gö- rülüyor ki, dünyanın bu semtinde bir muvazene vardır ve barışın le- hinde olan bu muvazene daha uzun Seneler bozulamaz. usyanın uzak doğudaki as- keri vaziyetine gelince, Ja- ponlar Çinde meşgul oldukça, bu- rada da bir müvazene teşekkül et- ! miş demektir. Sovyet Rusya Uzak Şarkta, daimi seferber bir hade. yarım milyona yakın bir kuvvet bu lundurduktan başka bu bölgeyi, bir harbi kendi başına idare ede- bilecek bir hale sokmak için var kuvvetile çalışmaktadır. Bundan başka uyanan Çini bir müstakbel harpte, Sovyet Rus yanın yanında görmek te müm- kündür. oJaponyaya gelince, o da, Çin harbi (o müddetince, buradaki kuvvet ve sevkuleey- $i vaziyet muvazenesini mümkün mertebe muhafazaya gayret etmek- te ve Mançuride, Çine buradan gönderiler kuvvetlerin yerine yeni teşkilât yaparak, daimi büyük bir ordu tutmaktadır. H ulâsa, Sovyet Rusya bu gün iki cepheli bir harbi teda- füt sürette muvaffekıyetle idare edebilir, fakat Uzak Şarkta tedi kalsa dahi garpte kopacak gene! bir harp badiresinde harbi hasım top- Taklarına nakil için henüz ne kuv- veti, ve nededemir veya kâra yolları kâfi gelemez, meğer & Al manyayı yalnız ve münferit bir si. yasi vaziyete düşürmek ii sun. Medeni Zekât > ““*

Bu sayıdan diğer sayfalar: