Ss BR. “© R Zenci Almanı Nasıl Döğdü Joeluiz Şmelinigi Tahmin Etmiş olduğum Tarzda Mağlüp Etti $ YAZAN: Eşref Şefik Dün bura saatiyle sabaha karşı saat dört bucukta Nevyorkun Yanki Stadyomunda ya- pılan cihan boks şampiyonluğu maçını rad- yodan aldığım gibi vereceğim, Amerika istasyonlarını çok kuvvetli alan radyo makinesi olan bir arkadaşın evine on meraklı toplandık. Büyük maçı beklerken biz de kendimize göre bahislere tutuşuyor- duk. Ahbaplar, maçtan bir gün evvel bu sü. tunlarda çıkan tahmin yazımda Coe Luviz'in galip geleceğini yazdığım için Şimeling'i mah sus methedip duruyorlardı, Saat dördü çeyrek geçe Amerikan istasyo- nu büyük maçı söyliyeceğini bildirdi. Ve stad yomun ne kadar kalabalık olduğunu anlat- mak üzere radyo ile seksen bin tusunu işittirdi. İki sene evvel ayni rakiplerin Kar- şilaşmasında Almanın galip geldiğini hatırlattı. Saat dördü yirmi beş geçe maçı anlatacak o boğuk sesli ve mit- ralyöz gibi konuşan Amerikalı şöyle söylemiye başladı: — Burasi Nevyork Yanki stadyom! Stad mahşer gibi dolu! Amerikada son senele? yapılan maçların en Hia-| sılâtlısı ve en kalabalığı... Bakın!) Bakın! Cimi Bradok, eski cihan şam- piyonu, şimdi cihan şampiyonluğu kemerini müdafaa edecek “olan Coe| Luviz'in altı ay evvel paparasını yi- yen değerli şampiyon geliyor... Halkın candan alkışladığı Cimi da ha ringten inmedi. Alkışlıyanları gü- lerek selâmlıyor. Şimdi de Max Baer geliyor... Onlarla meşgul olacak vaktim yok şimdi... Eski şampiyonlar yerlerinde duradursunlar stadyomdaki heyeca- nı anlamanız için mikrofonu halka doğru döndürdüm. Şu gürültü ve al- kışlar karşıdan ringe doğru gölen Al man şampiyonu Max Şimeling'edir. Kendine emin, sakin asabiyeti bel- Ji olmüyor, Yalmız dudakları gülmü- yor. Alkışlara ağır başlı mukabele ©- diyor. Vay! vay! vay! zenciler çılgın hal- dedirler. Yıldızları, dünya şampiyo- nu Coe Luviz. geliyor. O'da sakin, o da ağır başlı... Subık şampiyonlar ikisinin de ellerini sıktılar, Hakem çıktı. İki boksörü ortaya ça Bırdı. Nasihatlerini - veriyor. Siyah kaplan önüne bakarak hakemin tali- matını dinliyor. Alman yan gözle ra- kişinin uğul- rakibini haklamıştı. sör takdim edildikten sonra tam boks | başlıyacağı sırada pudrasını tazele- mek istemiş. O aynasında meşgul iken | ortada Fransız boksörü işini bitirmiş. dırdığı vakit İngiliz boksörünün bay gın köşesine taşındığını görmüş, ya- nındakine ne olduğunu sormuş. So- ğukkanh İngiliz şu güzel cevabı ver- “İmişs i Yalnız siz pudranızı beş liraya taze- lemiş oldunuz... maçın hikâyesini işitmek üzere bek- yomuna uzaktan girenler gibi budala ca dolar verip yüzlerce kilometreyi üç dakika için katetmemiştik... kibini süzüyor. Şimdi işiteceğiniz çan sesi birinci devre başlangıcıdır. Meydanda çok heyecan var. Dövüş pek çetin ve â- mansız olacağa benziyor. İki boksör köşelerinde Reçina üstünde hafif a- yak sıçrayişlerile eşiniyorlar Taym! Birinci ravnti. Coe Luviz hasmının üstüne atladı. Vuruyor! Vuruyor! Sol! sol! sol! varu yor. Yine dövüşe girdi. Of! müthiş bir sağ! Alman sallanıyor. Şimeling uzaklaşmak istiyor, Truviz bırakmıyor. Sol! sol? sol! İki sağ vü- Dehşetli bir maç olüyör bü Luviz bir sağ kroşe daha tutturdu. Alman yerde... Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi. Ayağa kalktı. Sallanıyor, Luviz u- yağmuru Şimelingi iki kat etti. Pelte halinde yıkıldı Max! Max! neredesin... Cevapsız, ölü gibi yatıyor. Müsabaka bitti. İki dakika dört sa- niye içinde cihan şampiyonu Luviz hasmını yok etmiş oldu... * Biz de şaşırdık... Bir gece sabaha kadar beklediğimiz büyük maç “on dakika dahi devam etmedi. Arkadaş lar, bu kadarcık mıydı?. gibi bakı- ştyorduk... Dostlârma bu kadar kısa sürmüş Ağır siklet dünya şampiyonluğu ol- madığını anlatırken, Avrupa ağır sik let şampiyonluğu icin vaktile Fran- Simelling evvelki maçından evvel zencinin kolunu muayene ederken sız Karpantiyenin bir tırlattım. , Karpantiye Londrada Avrupa” 8-| İngiliz dövüşünü ha- O maçin birinci mevkiine beş İn- gili lirası veren şık bir kadın iki bok İngiliz kadını gözlerini tekrar kal | Hiç Madam Birsey kelmede Vâkıa biz sabaha kadar uzunca bir tik. Fakat hiç olmazsa Yanki stad- Şmelingin kalça kemiği i karılmiş , “Lut ile yapmış olduğu maç tan sonra hastahaneye nakledilmiş o gazete: lan Şmeling'in radyografisi mumei- leyhin kalçasında Ufak bir kemiğin kı nlmış olduğunu meydana çıkarmış tır. diye yazmaktadır. Malüm olduğu veçhile Şmeling, Lui'nin sol eliyle böbreklerine yum- ruk indirmiş olduğundan şikâyet ek mekte idi, Gözdelerinin kazanmış olduğu za- feri takip eden nümayişler esnasında Harlen'de birkaç zenci yaralanmıştır. Hitlerin telgrafı Nevyork, 23 (Hususi) — Şimeling — Cos Luviz maçının tafsilâtile do- Yu olan gazeteler bilhasen zencinin sol koluyla çalıştığını tebarüz et * #rmektedirler. Alman boksörü yere düştüğü zaman taraftarları kendisi- ne syağa kalkması ve dövüşe devam etmesi için rica etmişlerdir. Müsabakadan sonra Hastaneye kal dırılan Şimeling, heyetlerden bir dırılan Şimeling, Hitlerden bir te « seli telgrafı almıştır. Hitler Alman boksörüne omüteselli olmasını ve Nevyork. 23 A.A Deyli UZ Yunan Muhteliti Pera korkmamasını tavsiye etmiştir. s. : Ile Berabere Kaldı Pera kalesi önünde heyecanlı bir an Büyük Meclisten Dilekleri Okuyucularımızdan Yanya gay | | rimübadillerinden Hüseyin anla- | tıyor: “— Gayrimübadil işlerinin tas- fiyesi hakkında Maliye Vekâleti tarafından hazırlanan kanun pro İ jesi 10,000 gayrimübadili büyük | bir yeise düşürmüştür. Bu proje bizi içinde bulunduğumuz feliket ten kurtarmaz, daha çok felâket | ve perişanlığa düşürür. İstilikak | bonolarımıza mukabil ödenmesi fl İ| düşünülen yüzde 10, bizim sim- İ diye kadar yaptığımız masrafları İİ bile kapayamar. Biz hilkümeti. İİ mize yük olmak istemiyoruz, Y: niz, bizim nam ve hesabımıza Yu nan hükümetinden alınan para- larla bize ait olması lâzimgelen | malların bize tahsisini istiyoruz. | Yalnız hu, bizim alacaklarımının yüzde ellisini kapatmaya kâfidir. Kanunun Mecliste müzakeresi s1 | rasında millet vekillerinin 10,000 gayrimübadil ailesini düşünmele- || rini dileriz.” N Proje, Gayrimübadilleri Memnun Edebilir mi? Okuyucularımızdan Selânikli bir gayri. mübadil yazıyor! “Cümhüriyel” gazetesinde, Maliye Ve- kületi tarafından hazırlanatak Meclise ve. rilen gayrimübadi! işlerinin tasfiyesi hak- jkırdaki p lyihasından geyrimübsdil- leri umiyetle memnun kaldıklarını okudu Doğrusu, yirmi bu kadar senedir bin bir ihtiyaç wtüler içinde ömür tilketen biz yurddaşlarla bu derece insafşızca istih | za hem ayıp, hem de günahtır, , Bize öyle geliyor ki, bu gazete ve bu ga- #etede bu yarıyı yazan yazıcı, ya gayri mübadil işleri ne demektir, hiç bilmiyor, yahut ta bilmiyor gibi görünmek işine da. ha uygun geliyor. Akıl var, mantık var Hükümet gayrimübadillere bono nemi aj- tında İstihkak vesikaları vermistir. Bu ve- sikalar bugün piyasada yüzde 20 ile yüz. de 30 arasında geçmektedir. Viziyet böyle iken, bu bonolara dört KE Slümemeiz EN eker yüzde 10 xeçilmesini deklif eden..bir ka Dun lâyikası, hangi geyrimübadili meranun edebilir?. Bunu yazanlar ya ne yazdıkları- ti bilmiyorlar yahut ta bilerek yanlış ya- uyorlar. Birax hak ve dileriz.” ladılar, Bugün bozuk oynıyan sola- çıkları vasıtasile yapmak istedikleri | hücumlardan vazgeçerek topu sağ cenahtan Yunan kalesine indirmeğe başladılar. Ve nitekim bunün mükâfatını 33 üncü dakikada sağiçlerinin Yunan kalecisinin .milahalesine rağmen topu ağlara takmasile gördüler, Ve ilk devre bu vsziyet değişme- den 2—1 Yunanlıların galebesile ni- hayetlendi. İkinci devreye her iki takım ufak birer tadilâtla çıktılar, Oyuna Yu » nanlıların hücumile başlandı. Bu dev- re rüzgâr altına düşen Yunanlıların Perâ karşisinda nasıl bir derece ala- cağı merak ediliyordu. Maamafih bu düşünceleri nakzeder mahiyette can- la başla çalışan Yunanhlar bu ener- jilerini 20 inci dakikaya kadar ida- me ettirebildiler. Devrenin 20 inci dakikasından i- tibaren Peralılar oyun üzerinde tam bir hâkimiyet kurmağa muvaffak ol dular ve 22 nci dakikada merkez - den Bambino vasıtasile (yaptıkları tehlikeli bir hücumda soliçlerinin sı kı şütü ikinci defa olarak Yunan kar Jesine girdi. Bu sayı İle beraber vaziyete gi- ren takımlar son dakikaya kadar bu beraberliği bozmak ve galibiyeti lehlerine çevirmek için canla başla çalıştılarsa da muvaffak olamadılar. Fenerbahçenin 30 uncu yıldönü -|dü ve 15 inci dakikada Yunan sağ | Hakemin son düdüğü öttüğü zaman mü münasebetile şehrimize davet es) açığı seri bir iniş yaptı. Onüne çı-| takımlar sahadan 2—2 berabere va- dilen Yunan muhteliti ikinci maçını |kan müdafii atlattı. Çektiği sıkı şüt | ziyette ayrıldılâr: dün Taksim stadında iki bin kadar seyirel önünde gayrifedere klüpler | den Pera ile yaptı. üst köşe zaviyeden Pera kalesine girdi. Bu sayı Peralıları biraz canlandı- Yunan takımının Fenerbahçe mağ lübiyeti için çimen sahaya alışma- mış olduklarını ileri sürdüklerini yaz | Şazi Tezcanın idaresinde yapılan | rır gibi oldu ise de Yunanlıların tek mıştık. İstedikleri toprak sahada ©- maça 17,45 te Peranın vuruşile baş-İnik oyunu tekrar baskı altına gir- | yunlarını seyrettiğimiz Yunan müli- landı. Bu maça her İki takım azami | melerine sebep oldu. Merkezden yap | teliti biye pazar günkü oyundan far kuvvtlerile çıkmışlardı. tıkları hücumlarla yine Pera kalesi la bir şey gösteremediler. 3 oyun- Tik dakikalar Yunanlıların bariz/ni tehdide başladılar. 20 inci daki-|cusu eksik Yunan milli takımı kad hâkimiyeti altında geçiyor, yerden | kada solaçıktan aldığı pası nefis bir | rosu olduğu söylenen bu takımın 6 ve kısa paslarla yaptıkları tehlikeli | şekilde voleye tahvil eden Yunan | yunu Yunanistanda da' futbolün düş du. Pera: müdafaasma yüklenen bu| gölünü kaydetmeğe muvaffak oldu. Tkinci Yunan sayısı Peralılara bir akınlar Pera kalesini tazyik ediyor- | merkez muhacimi (takımının ikinci | mekte olduğuna bir delildir. İçleriri- de kaleci sol müdafi sol haf merkez muhacim futbolü kavramış oyuncu- tazyik 15 inci dakikaya kadâr sür- |kamçı tesiri yaptı. Kendilerini top -İlardır. HI A Çeviren : Gamma» onbaharın karanlık bir gece siydi. İhtiyar banker odasın da bir aşağı bir yukarı dolaşıyor, düşünüyordu. On beş sene evv böyle bir sonbahar gecesinde mü- tefekkir ve gazetecilerden ibaret bir grup evinde toplanmış, insanların ölüm cezasına mahküm edilmeleri Keyfiyetini münakaşa etmişlerdi. Bunlardan bazısı ölümün müebbet küreğe çevrilmesi taraftarıydılar. Banker bü bahse karışmış ve: — Ben bu fikrinize iştirâk etmi- yorum demişti. Ölüm cezası daha insanidir; bir anda İnsanı öldürür; fakat müebbet hapis insanı tedri - cen öldürür mahveder, — Bunların her ikisi de gayri in sanidir. Hükümetin, insanlara böy le eziyet etmiye hakkı yoktur. Davetliler arasında bulunan genç bi# hukuk talebesinin fikrim sor - dülar. — Evet, ölüm cezası da müebbet hapis te gayri ahlâkidir. Fakat mü- ebbet hapsi tereih ederim. Çünkü ölmektense, he şerâit altında olur- &a olsün yaşamak daha müreccah » ii Bunun üzerine münakaşa alev » bir yaşta bulunan banker hararet lenmiş ve elini masaya vurarak genç talebeye: — Yanlış yanlış! Diye bağırmış- hücrede kalamaz - — Ciddi mi söylüyorsunuz; öy- leyse bahsi kabul ediyorum. Beş sene değil on beş sene hapis kalaca ğımı size isbat etmek İsterim. — On beş sene mi kabul. İki mil yon ile bahse giriyorum. — Mutabıkız; $i2* iki milyonunu zu ortaya koyuyorsunuz; ben de hürriyetimi satıyorum.,, İşte bu şekilde âptalça bir bah. se girmişti. O vakit milyonlarırın adedini pek bilmiyordu. Fakat şim di Banker bunları düşündü ve ken- di kendine söylendi: “Ne haltettim, de böyle bir bah se girdim. Bu adamın on bej sene- sini kaybetmesi benim de iki mil yondan olmam neye yarıyacak ki.. Müebbet hapsin, ölüm cezasına ter eih edileceği mi isbat olundu san- ki? Bu aptallıktan, enayilikten baş ka bir şey değil... Hükuk talebesi bankerin bahçe. sindeki pavyonlardan birine hapse- dilmişti. Onbeş sene müddetle hari- <i ülemle rabıtasını kesecek, ne mek tup alacak he gazete okuyacak ve ne de kimseyi kabul edecekti. Sa- dece istediği kadar kitap okuyabi- lecek piyano çalabilecek, şarap İçe- cekti. Bütün ihtiyaçları, pavyonun küçük bir penceresinden verilecek ve istediğini küçük bir tezkereyle bildirecekti. Hapis müddeti on beş sene ola - caktı. 14 teşrinisaniden 15 sene son- raki 14 teşrinisani öğleden sonraya kadar devam edecekti. Bu müddet zarfında, hatlâ vâdenin bitmesine iki dakika kala genç talebe mukave leyl bözarsa parayı alamıyacaktı. Hukuk talebesi ilk günlerini pek sıkıntılı geçirmişti. Paviyondan ge ce gündüz piysno sesleri geliyor - du. Birinel sene aşk, polis ve ma- cerâ romanları istedi. İkinci sene klâsik eserleri ısmarladı. Beşinci sene tekrar musikiye kendini ver « Faik BERCM . 24-6-938 A A AA AG ADAYA ERA AE KAYE Aİ EAA AAA AAA j S .. EN TT mişti. Artık okumuyordu. Pencere den bakanlar onun yüksek sesle ba gırıp çağırdığını ve bir şeyler yazıp ocağa attığım görüyorlardı. Bir de fasında da ağlamıştı. Altıncı senenin ortasında mah - pus, fasılasız liman, felsefe ve tarih ile meşgul olmıya başlamıştı. O ka dar ihtirssla okuyordu ki, güçlük“ le kitap yetiştirebiliyorlardı. Dört sene mütemadiyen okumuştu. Onuncu senenin nihayetinde in- cili istedi. Bunu bir senede bitirdi. Arkasından diğer dini ve teologle- ye ait bir sürü eserler okudu. İki sene kala muhtelif ve metotsuz e- serler tetebbü etti. Bazan tabii İ- Timlere ait kitaplar bazan Şekspi- rin ve Bayronun eserlerini okuyor du. Bazı defalar da, tıp, felsefeye müteallik eserler istiyordu. AREA RAP EEANI imdi ihtiyarlamış olan Ban- ker bunları düşünüyor ve: “Yarın öğleyin hürriyetine ka- vuşacak., Kendisine iki milyon ve- receğim. Eğer bu parayı verirsem mahvoldum demektir. diyordu. On beş sene evvel milyonlarının mı bilmiyen banker hursı yü- RR tamınn aleme spekülâsyonlar YApMış ve elindeki lerini uçurmuştu. Mevcut parasının borşlarına yetip yetmiyeceğini bi le bilmiyordu. İki elile ümitsiz bir halde başını tuttu: “Allah müstahakmı versin bu bahsin! Bu adam gebermedi ki kur tulayım! Henüz, kırka bile basma” dı. Benden iki milyonu yani elim- deki bütün serveti alacak; evlene- cek; zengin ve müreffeh bir hayat sürecek, belki de sefil kalacak o- lan bana sadaka bile verecektir. Hayır, hayır bu olmaz. Beni rezil olmaktan, iflâstan kurtaracak ye - gâne şey bu adamın ölümüdür.,, Saat gecenin üçünü çalıyordu. Her taraf sessizdi. Mahpusun bü - lunduğu odanın anahtarını aldı, Bahçeye çıktı. Ortalık zifiri karan Yıktı. Küçük pencereden içeri bakınca mahpusun arkası dönük bir halde oturmakta olduğunu gördü. Cama vurdu. Mahpus kımıldamadı. Anah tarı deliğe soktu; Kapı gıcırdıyarak açıldı. Nihayet odaya daldı. Masa başındaki adam insandan başka bir mahlüktu. Adeta bir külçe kemik. Saçlar uzamış. Yanaklar çukura kat miş ve korkunç bir sarılık peydah- lamıştı. Elleri öyle şeffaftı ki. Be manzara İnsanı fenalaştırıyordu. Uyumuyordu. Bankerin « gözleri mahpusun önünde duran bir kâği- da ilişti. Onu öldürmeden evvel kâ ğıdı okumak istedi. Kâğıtta şunlar yazılıydı: “Yarın öğleyin bürriyetime ka- vuşuyorum. Bu serbestliğe kavuş” madan evvel ihtisasatımı bir iki sa- tırla yazmak niyetindeyim. Aklıma ve şüürüma sahip olduğum bu an- da, bürriyeti, hayatı, sıhhati ve her şeyi hakir görüyorum. On bes 48- nedir hayatı her tarafından tetkik ettim. Bu tetkiki kitaplar vasıtö- sile yaptım. B vmütalea bolluğu beni sk ve mütefekkir bir hale ge- tirdi. Asırlarca yorulmadan, dâhi- lerin yazmış oldukları bu »erlef. muhtasaran tek bir kitap halinde kafamın içine yerleşmiş bulunu * yor. Şurası muhakkak ki, şimdiki (Arkası: Sayfa 8, sütun 5 0)