Ss Dünya Kupası Maçlarından | ei Alacağımız Bir Ders Italyanların Muvaffak | Olmalarındaki Sır Biz de Ufak Bir Farkla Ayni Yolu Takip Ederek Muvaffak Oluruz Dünya kupası final maçında Italyan), mağlüp Dünya kupasınm ikinci defa İtal.| yanlara nasip oluşu, futbolün yalnız teknikle oynanamıyacağını bir daha isbat etti. Ayak topunda, bilhassa u- zun süren tasfiyeli beynelmilel mü- acemi bir takımın usta bir ekipi yalnız cesaret ve he- yecanla yeneceğini iddia etmek iste- miyoruz. Aralarındaki teknik fark - larda büyük nisbetsizlik olmıyan ta- kımların karşılaşmalarında canlı, he hırslı ve yürekli oynıyan ta- rafın çok avantajı olacağını bu vesi- 5 ile de hatırlatmalkiğstedik. Dünya kupasının son maçını oyn yan İtalyan - Macar takımların yal- Diz futbol: tekniği bakımından tera. zilediğimiz zaman arada büyük fark omadığı görülüyordu. Finalde galip gelen İtalyanlar fazla olarak tasfiye maçlarında Macarlardan daha yor- gun düşmüşlerdi. Buna rağmen İtal. yan takımının birinei devrede adam- akıllı hâkim oynadığını radyodan ta- kip ettik. Gelip on birin bu gayreti neden doğuyor? İtalyan oyuncularının büyük per- hizleri nisbetinde büyük müküfatla- ra mazhar olmaları yukarda bahset- tiğimiz mânevi desteği, o yürekliliği devamlı şekilde temin etmez. Çünkü her muvaffakıyetlerinde mükâfat gö- ren futbolculardaki hızın istikrarlı bir şey olmadığını bir çok misallerle görüyoruz. Futboldeki beynelmilel bir şerefe sakırga gibi sarılan İtalyanların yü- reklerini milli takımı yapan Pozzo, bir terbiye ananesi halinde oyuncu- larma vermeyi bildiğindendir ki, şu üsüste muvaffakıyetler başarılıyor. Tek seçici Pozzo, İtalyan fı nün tekniğini kurarken mâneviyatını da beraber hazırlamayı bilen b damdı. Evvelâ halkı galibiyetlere a- lıştırarak, halktan sporculara geçe- cek kanaati ve tesiri istediği şekle soktu. İlk zamanlar cenubiAmerika oyuncularını İtalyan şubesi yapıp mil | B takıma üsü etler kazan- | dırmasına gülenler olmuştu. Fakat ahali, o galibiyetlere ve o yüksek oyunlara alıştıktan sonra ye- nİ yetişen İtalyan futbolcularının o- iyelerini iyi tefrik edecek de receyi buldu. Alkışlanmak istiyen yerli gayri şuuri bir hal de İyi futbolcu olmanın sırlarını a- r ve perhizlerine katlandı- yun sev bolcul: sene geçmeden cenubi Ame- lüzum hissedilmemiye baş| k. Tek seçici Pozzo, hariçten ge-| #idanlarına uya- tetkik ederek getirdiği eyva almıya başlayınca gös | zünü dişardan içeri çevirdi. Kurdukları sistem ve tuttukları İkaybetti; ara 2-4 ederken n Macarlar İsveçi yetle almak şartile biz de futbolde ilerliyebiliriz. Başka milletlerin oyuncularına te- baa değiştirtelim demiyoruz. Antre- nör gibi getirip her takıma bir nisbet dahilinde tevzi ederek lig maçlarına iştirak ettirirsek başka & ni hedefe d yolda: Amerikada yapılacak dünya boks şampiyonluğu müsabakası etrafında şimdiden mühim dedikodular başla- mıştır. Amerika ikiye ayrılmış bir vaziyettedir. M. bir kısmı zene! Şimelingi tutmaktadırlar. Sabık cihan zenciy şampiyonu ği halde Almanın behema - ni iddia etmektedir. miştir: damların İlk çarpışmasında zenci Coe Luviz'i tutuyordum. Müsabaka fikrimde yanıldığımı gösterdi. Vâkıa bu defaki dövüşte zencinin daha baş- ka bir adam olduğunu göreceğiz. Fa kat ne bileyim, siyah boksörün Al manı haklıyacak fırsatlardan istifade edebilecek (okadar (| görgüsünün arttığına türlü aklım er miyor. Beni en ziyade Al man (tarafına geçiren şiddet - il yumruk — Saldığı man asabiyete (| kapılıp Omü - dafaayı unutmasıdır. Zenci huyunun cezasını bü müsabakada da çekebi - bir bir programla ortaya mühim bir eser ko van İrenklerin weyllerini ayni zihni- mukabil yumruğa düşecektir. | | Şmeling mi, CoeLuiz mi Dempsey Almanın, Bradok İse Zencinin Galip Geleceğini İddia Ediyor Coe Luiz müsahaka için ısmarlanacak Bradok | Şimeli mağlüp olup şampiyonluğu | girdim. r taraftan meşhur Demsey bir | Fransız gazetecisine şunları söyle- | yumruklarına Şimeling dayanamıyı za“ Mecmuasından * ş ei |Garip Değilmi Plânörcülerimiz havada kalma dünya rekorunu kırmışlar. Bu büy dilerini candan alkışlarız. Bini- k bir mavaffakıyettir. Ken- cilerimiz, Mussolini kupasını ka- zandıktan sonra Akşam gazete- sinde Ahmet Bahtiyar imzalı kı- sa bir yazı okumuştuk. Bu yağı- da muharrir, bu büyük muvaffa- kiyetin binicilerimizin mütevazi çalışması kadar kendilerinin T. 5. K. nın idare şümulü dışında kalmış olmalarına matuf bulun- | duğunu da ileri sürüyordu. İ Mussolini kupasını kazanmak || ne kadar kolay değilse, bir dün- | ya rekorunu kırmak ta o kadar | kolay değildir. Garip değil mi? İnsanın Ahmet Bahtiyara hak ve- receği geliyor. Çünkü plânörei ler de biniciler gibi T. 5. K. nun | idare şümulü dışındadırlar. Ne Dersiniz? eldivenleri prova ediyor Maamefih bir boks maçında ey - velden ve dövüş esnasında hasıl o - lan bir çok şartlar vardır ki, onlara hariçten kimsenin aklı ermez. İhti - boksörlerden | mal o şartlar zenciye bu defa muva- yi diğer kısmı Alman | fık gelebilir. O zaman sözüm yok » İ ur. Ne derlerse desinler ben Alman g namına bahsi müştereke Sabık dünya şampiyonu Bradok ta şöyle demiştir: — Bana kalırsa zenci Luviz'in caktır. Siyah kaplanın son vaziyeti. Ben bundan üç sene evvel ayni s-|'ni benden iyi bilecek kimse yoktur. Çünkü sekiz sy evvel onunla karşı- laştım ve şampiyonluğumu sekizin - ci devrede nakavt olarak ona kay - bettim. Luviz hakiki bir kaplan gibi ani ve hiç umulmadık hücumlar ya- pacak kabiliyettedir. Beni deviren yumruğun nasil çıktığını ve nasıl çe neme yapıştığını farkedememiştim. O süratte vuran bir dövüşçüye kar - şi Almanın ağırlığı mühim bir ku - surdur. Demsey geçen sefer zenciyi tuttu | aldandı. Zannederim, bü sefer de Al mani tutarak aldanmıştır. Ben hem zenci namına bahse gir- lir. Her yediği sıkı yumruktan sonra | dim. Hem de dövüş gecesi onun kö- asabiyetle hasmının üstüne atılırsa, | şesinde yardımcı olarak bulunaca - elbette ki birinden birinde fena bir | ğım... | rü irili ufaklı köpek sü | müştür. İmen yol verildiğinden şikâyeti mutazam- ONDAAAALAAAAA Sokaklarda Köpeklerden Geçilmez Oldu Okuyucularımızdan M. Han anlatıyor: “İstanbul sokaklarında köpek- ten geçlmez oldu. Başka semtleri bilmem amma, Divanyolundan başlıyarak, Bayazıt, Aksaray ve Fatihe kadar uzayan mıntaka, gece ortalıktan el ayak çekildik. ten sonra köpeklerin istilâsınna uğruyor, Birçok geceleri işleri icabı ev- lerine geç dönmiye mecbur olan biz iş güç sahipleri, doğrusu bu gece yolculuğundan korkar ol. | duk. Geçen gün başıma tuhaf bir hal AMLAR AAA EDA LA EEMA Yine işimden çıkmış, gece saat İl | on ikiden sonra evime dönüyor: dum. Evim Aksaray tarafların- dadır. Tam Lâleliye gelmiştim ki, birden karşıma pek sayamadım amma, her halde bir düzüneden | noksan olmamak şartile bir sü- çıkı: vermez mi? Geçebilirsen geç... Mecburen Bayazıta kadar geri döndüm ve oradan bir otomobile atladım. Ancak bu suretle evime gidebildim. Geçen gün de ayni hal Baya- zıtta başıma geldi. Meydanı ge- | | çebilmek , köşedel ci dükkânı önünde 15 - 20 daki- ka beklemiye mecbur oldum. Acaba geceleri İstanbul cad- delerini dolduran, bu başı boş kö peklerle mücadele edilemez mi? likadar makamların dikkat nazarlarını çelmenizi dilerim.,, | (| Bir Tavzih : Jstanbul İş Büresundan şu tezkereyi al. diki 17 Maziran 1938 tarihli nünhanizin al » tıme sahifesinde (Lokavt yasak değil mi) başlığı altında bir fikren dercedilerek ipçl denzası tup muhteviyatından bahsolunduğu görür Kehdilerine İş Kanurunün (Lokavt) im memnuiyetine dair olan hükümlerine rağ mın olmak Üzere dairemize müraemat eden Samatya havlu fabrikası işçilerinin bu gi- Küyeti dikkatle tetkik ve tahkik edile » rek hâdisenin iddi olunduğu gibi (Lı kavt) İle alâkası görülmediği ve iş haemi- ni küçültmek zaruretinde kalan mexkür fab rikanın İş Kanununun 13 Üncü maddesine uygun İhbarı yaptığı ve hatti kanunen mesbur olduğu müddettem Bir hafta fazla zamana tekabül eden yevmiyeyi de verdi. ğl ve İşçilerine kanun dairsinde ve tekar teker ihbar yapmak suretile mükeli ni yerine getirmiş olduğu ta Bugünkü Arap Âlemi (Başı 5 incide) Fransız idaresinde yaşayan Faslıla unu kat kat arttır. mıştır. Cezayir ve Tunustaki yer» liler de, Avrupalılar da, Halk Cep- hesinin kazandığı zaferden beri Fransanın geçirdiği buhran yüzün- den heyecan ile sarsılmaktadır. Bil hassa burada birçok nüfuzlar top- laniyor ve her biri ortalığı karıştır maya yardım ediyor. Cezayir müs | lümanlarım daha fazla Vehabiliği islah hareketi alâkadar ettiği hal- de Tunus müslümanların Mısırlı- ların kazandıkları milli zafer tah- rik etmektedir. Elhasıl, Arap âlemi baştan başa heyecan içindedir. Bu heyecan mu kavemet edilmez bir hale geldiği zaman ne olacağını endişe içinde düşünmek gerektir. ———— aaa Ayvalık Klüple Kapanmamış Ayvalıktan aldığımız bir habere atfen yaptıkları maçta kavga ettik » leri için Ayvalık spor klüplerinin | lâğvedildiğini' bildirmiştik. Ayvalık idman yurdu başkanın - dan aldığımız bir telgraf bu hava- disin tamamen asılsız olduğunu bi dirmekte ve hâdisenin tekzip edil- mesi istenmektedir. Doğru olmamasını bizim de te - menni eftiğimiz bu havadisi Türk rin huzursuzlu sporu namına sevinçle kaydederiz. EBEATASE KU EV BUHRANI Yazan: Mih. Zoşçenko — Çeviren: B. Tok aaa» Geçen gün caddeden bir kam- yon tuğ yorlardı. Bunu gö rünce yüreğim sevinçten güm güm atmaya başladı. Çünkü siz de bilir siniz,'ki tuğla ne yenir, ne içilir. Olsa olsa tuğla ile ev, y lir. Demk ki inşaat başlamışt çimden derin bir ““oh!” çektim. Belki yirmi, belki de yirmi beş se ne sonra artık herkesin bir oda- si olabilecekti. Nüfus fazla artmaz sa, her kadına da çocuk düşürmek hakkını vet an belki a- dam: başına iki oda bile isabet ede- bilecekti... Kimbilir, belki dam başına üç oda bile düş rlerse o 2: de a- ebile- 1, böyle birşey olsa, o zaman ir, Artık o zamah od rini yatak odası, birini" mi- safir odası, üçüncüsünü de oturma yapardık Halbuki şimdi bu yer mesel oldukça aynasız duruy Kardeşler, bir zamanlar ben de Moskovada oturdum. Daha g lerde oradan ayrıldım... Ev bul nının ne olduğunu kendi gözl le gördüm, Bakın mesele nasil du: Y üzere Moskovaya g miştim. Eşyalarım da yanımda ol- duğu halde sokakları arşınlıyor, kiralayacak bir oda arıyordum. Fa kat ne gezer! dur: yacak bir yer bile bula Tam on beş gün, eşyaları ber, bir serseri gibi sokaklarda do- aştım... Sakalım bir karış oldu. Eşyalarımın çoğunu kaybettim Yine böyle bir gün oda ararken, evin birinde merdivenlerden mekte olan bir adamla karı tım. Tabii herkese yaptığım gibi, ona da oda geselesini açtım. Der- dimi dinledikten sonra Sana banyo odasında bir yer bulabilirim. Fakat ayda otuz ruble vermen lâzım. Sana verece- ğim yer şahane bir yerdir. Odanın içinde üç helâ, bir banyo, bir di var, Banyonun içine yerleşir, güle güle safayı hâtırla oturursun Vâkıa penceresi yok, yok ama bu- na karşılık kocaman bir ka Su elinin altında.. Tepe tepe kul- lan.. Banyo her vakit emrine âma de.. İstersen her gün ağzıns kadar doldur ve balıklama d Herif sözünü kestikten ben de ona: — Arkadaş, dedim, ben balık de #ilim. Bunun için suya lüzum görmüyorum, Ben kurak bir yer istiyorum... Su ile benim pek başım hoş değildir. Oturaca- ğım banyo - oda sulak bir yer ol duğu için kiradan biraz indiriniz!, Herit ; — İmkânı yok. dedi. Böyle bir $€y yapmak isterdim, fakat elim- den gelmiyor. Çünkü bina benim değil. Fiyatlarımız maktudur, — Mademk* olmuyor, pekâlâ, de dim, Otuz rubleyi bayılayım yerleşeyim. Üç haftadır oc de dolaşıyorum. Neyse. Herifle anlaştık. Banyo muza yerleştik Banyo hakikaten şahane idi. O danın her yarı mermendendi. Fa- kat gelgelelim oturacak tek bir yer yoktu. Helâların üzerine otur- san, banyoya yuvarlanmak ihtima li vardı Tahtadan derme çatma bir kere odası rleşme sonra peşin vet uydurdum ve yeni odamda ika mete başladım. ERAT KESEN a - Man > Bu vaziyetten bir ay sonrada ev lendim. Eli ayağı düzgün, genç, iyi ahlâk lı, fakat odasız, bir karı ald Ben, karımın oturduğum rünce evlenmekten vazgeçeceğini, bu suretle bütün hayatımca sile en mahrum kalacağımı Fakat yanılmışım. Ka- rım böyle bir şey yapmadı. Odayı görünce, sadece, biraz çatınmakla iktifa etti. Ve: — Ne yapalım, dedi, bizden baş ka banyoda ikamet eden birçok Bunların bizden ne far olmazsa, a bir paravan da Bu suretle yemek oda- insan var, çekebiliriz falan bi Ben de cevaben: bir paravan çekebilir, i odalara ayır: elim şu acar izin vermezler ki, canim böy irin- muz oldu. Çocu mini koyduk. Ve bu defa olarak banyoda ikamete devam et tik. Çocuğumuzu her Allahin gü nü yıkıyorduk. Hattâ bu birazda hoşumuza gidiyordu... Çünkü ço- cuğumuz için üşümek ihtimali de yoktu. ir nokta olunca evin diğer ki- Fakat canımızı sıkan vardı: Ak: racıları nöbe ya geliyorlardı... Bu vaz! ailece koridora çıkmamız ic. yordu... Ben bu meseleyi kiracılara aç- mak mecburiyetinde kaldım : — Vatandaşlar, dedim, siz cw- tesinden cumartesine yıkanı - nizl. Bizi hergün yerimizden yur dumuzdan etmek revayi hak imı- dir?. Halbuki bizim kiracılar i sü kadardı... Hergelelerin sayısı ©- tuz ikiyi buluyordu. Hepsi de ba- na küfür etmye üzerime çullanma ya başladılar... Biraz daha ileri git sem dayak yiyeceğim muhakkaktı! Tabii dilimizi tuttuk. Çocuğumu zu her gün yıkayarak yaşamamıza devam ettik... Biz bu mi i sl üzere yaşarken karımın da bulunmakta olan annesi de misafir olarak bize gel- di. Bu suretle ailemiz efradı dör- de çıktı. Kay gelişine biraz surat burun ettik. Fakat o aldırmadı ; Ben nice zamandır torun has- reti çekiyorum; dedi, Bana bugün leri “gösteren yaradanıma bin şü kür olsur!.. Beni bu zevkten mah rum etmeye kimsenin hakkı yok- — Anne, dedim. seni bu zevkten mahrum eden yok. İstersen nunu al da boynuna as. İ banyoyu doldur da torunurla bera ber içine dal... Ben hiç birşeyinize karışmam... Sonra ka a dönerek: Belki, dedim, daha bayka a“ rabalarınızın de a gelmeye niyeti vardır. Şâyet böyle birseY varsa çekinmeden iütfen si niz! Karım biraz sıkılerak — Evet, dedi. tatilde kardesim de buruya gelmek istiyor. “İlle Moskovayı göreceğim” diye tuttu” muş... Karımın kardeşini beklemede” kaçtım. Her ay karımın ve çocuğü mun nafakalarını posta ile gönde riyorum,