Sinanın pırlanta eseri, Şehzade türbesinin üsiü in tam ortası nere- sidir? Bu suale, Nasreddin Hocanın, dünyanın ortası neresidir, sorusuna verdiği şekilde bir cevap hazırlamak istiyenler olabilir. Fa- kat bu sualin cevabını tarih ver - miştir. Bizanslılar surların kuşattığı mü #eles karenin ortasını tesbit etmiş lerdi. Türkler de İstanbulun göbe- ğin! santimi santimine denecek bir isabetle bulmuşlardı: İstanbulun ortası ve göbeği Şeh- zade manzumesipin bulunduğu yer dir. Bu cevabı Evliya Çelebiden de dinliyelim: “Cemi miihendisler şekli mü- selleste olan İslambulun ortası #öAt; hatve wv ita hesahinen sâat, hatve ve zürra“ hesabında bu şehzade camli zeminidir der- ler ki, düz ve vâsi sahrada vâki olmuştur. (1), Kanuni çok sevdiği “Şehzadesi Mehmedin cesedini İstanbulun tam ortasına, kalbine gömdürmüştü irde muhibbi mahlâsını taşıyan bu şair padişah oğlunun ölüm tarih ni şu ağlıyan mısrala tesbit etmiş- ti Şehzadeler güzidesi Sultan Meh » medim (2) 950 Osmanlı İmpar: uğunun fütu hat ve tekâmül devrinde büyük hü kümdarın; göz bebeği şehzade Moh- medin ölümü Türk mimarisinde çok parlak bir devrin doğmasına yol açmıştı. Yavuzun devşirmesi Ağir- haslı Abdülkerim zade Haseki Si- nan ağa mimarlık etütlerini yap » mış ve meyvelerini verecek olgun bir çağa erişmişti. Filhakika mimar Sinan İstergonda (Macaristanda) camie çevrilen Kızılelma kilisesine muhteşem bir mihrap, minber ve Hünkâr mahfeli, Sadrazam © Ayas Paşaya türbe ve seferlerde birçok mühim köprüler yapmıştı. Fakat ilk büyük eseri şehzade manzume- $i idi. Kanuni hassa mimarına ilk defa böyle büyük bir eser kurma fırsatını vermişti. Yüce sanatkâr ilk eserini İstan bulun tam ortasında kurmuş ve'mek tebinin ilk muvaffak örneğini ver- mişti, Şehzade manzumesi de gittikçe yük selen bir silsilenin ilk şahikâasi ol- muştu. Bu Hibarla mimari tarihi. mizdeki yeri pek büyüktür. Buna Tağmen bu külliye henüz hiç elle- nilmiyen bir mevzudur. Şimdiye ka dar hiçbir tarihçimiz ve mimarımız tarafından tetkik edilmemiştir Ay- vansaraylı Hüseyin Efendi Hadikâ- tülcevamiinde cami için ancak dört bes satır tahsis etmiğğir. İstanbul rehberi sahibi Ernest Munburi man Zumenin mimari kıymetlerine hiç (1) Evliya Çelebi seyahataamesi cilt 1, sayfa 162 (3) Hadikatülcevami cilt 1, sayfa 15 te, bu tarihi 949 olarak hesap etmiştir. Pece- vi'de (etik 1, sayfa 263) te Şehzadenin 8- Tümünü 8 Şaban 950 göstermiştir; ki dağ rusu da budur, böyle ça aa YAZAN: / brahim Hakk y 3 Konyalı Yama ji anın ilk eseri olan Şehzade cami- inin minare temeli işte bu haldedir. dokunmamış, eski müzeler müdürü Halil Ethem ise Hadika ile Manbu- riyi kısaca kopye etmekten başka bir şey yapmamıştır. Şen seyyahı- mız Evliya Çelebi bu manzumeyi yeni müelliflerden çok iyi görmüş ve iki sayfa içinde canlandırmıyı çalışmıştır. Ben ulu sanatkârımızın bu eser- lerini ve bugünkü feci durumları mi birkaç yazımda tanıtmıya çali- şacağım. inan. eşsiz bir deha şahik- sıdır. Onunla hakkile öğü- nebiliriz. Bu öğünme fırsatını da kâçırmıyoruz. Her sene mezarının başında toplanıyoruz. Onu anıyo - Tür, parlak nutuklar veriyoruz. Fakat çok acı da olsa söyliyeceğim: Sinanın. yüksekliğine olan ina- nımız ve ona olan sevgimiz bançe- relerimizden aşağıya inmiyor. Si- nan sevgisi kalplerimizde deği illerimizin ucundadır. İhtifalleri - miz - riya değilse - bir gösteriştir.. Biz S$inani tanımıyoruz. Tanınmı. yanın sevilmesine imkân var mıdır. Sevilen bir dehanın pırlanta eser- leri böyle yüzüstü bırakılmaz, İs- tanbulun tam ortasında kurduğu şehzade manzumesi bugün gözleri- mizin önünde harıl harıl çöküyor. Evet. Şehzade medresesi can çeki- şiyor, Önümüzdeki yağmur mevsi- mi bü sanat bediasını yere sere- cektir. Yalnız Türkiyede değil dün yada bir benzeri daha yapılmıyan yapılamıyan Şehzade türbesinin di limli kubbesi Aylândoz ormanı ol- muştur. Yanındaki Rüstem Paşa türbesinin revakı çoktan yıkılmış- tir. Camiin minare temelleri çök- me tehlikesi gösteriyor. Taphane- nin kubbeleri sarmaşık tarlası ha- Yine gelmiş, üstlerinde bir dirhem kurşun kalmamıştır. orman haline gelmiştir. ŞehzadeCamiini Bugünkü Vaziyetinden Kurtaralım Sinan İhtifalleri İçin Harcıyacağımız Vakit ve Nakitlerimizi Her Sene Bir Eserinin Tamirine Ayırırsak Daha Büyük Bir Kadirşinaslık Eseri Göstermiş. Oluruz. TA Sinanın bu mus>zam âbidesi Şö- kerken onun adına ihtifal yapma - nın mânası nedir. Tam dörtasır - danberi ayakta “duran “ manzume son demlerini Yaşıyor. Yüksek tâ- rih kurumumuzun âcil bir müdaha- lesi olmazsa ölecektir. Biz Sinanperestlerden ihtifal is- temiyoruz. Yüce sanatkâr kuru lâf la yaşatılmaz. Onun “dehasını ve sanatını ebedileştirecek olan yük- | sek eserleridir. Halbuki İstanbulda kiler gibi yurdun diğer köşelerin - deki eserleri yökolma tehlikesi g6. giriyor. Biz ihtifal için harcadığımiız'va- kit ve nak mizi her sene bir eseriniri tamirine 'ayirirsâk “dala '| çok kadirşinaslık göstermiş oluruz. ehzade camlini ve müşte, Ş lâtını tanıtmadan evvel bun | Yar kadar mühim olan vakfiyesini | göstereceğim. Tarih ve Dil bakı - mından çok mühim olan bu vakfi- ye Topkapı sarayırida yeni kütüp- hanede 398 numarada kayıtlıdır. 109 yapraktır. Fatihin Topkapı sa rayı, Türk ve İslâm Eserleri Mü- zelerindeki vakfiyeleri Arapçâ ya- zılmışken Kanuninin bu vakfiyesi çok temiz bir türkçe ile yazılmış - tır, Altıncı yaprağında Kanuninin yaldızla ve mavi renkle yapılmış ve minyatürlerle süslenmiş nefis bir tuğrası vardır, Vakfiyenin son larına doğrü du yire vakıfın sade bir turası görülür, Vaktiyeyi padi- #ah namına vekil olarak Sadrazam Rüstem Paşa tesçil ettirmiştir. Vak fiye altıncı yaprağın B-sayfasın”- dan başlar. Başında Rumeli Kaki askeri Mustafa Bin Pir Mehme- din altı satırlık el yazısile tasdi- ki vardır. 87 inel yaprağında da tesçile şehadet edenlerin imzaları ve şöhretleri siralanmıştır. Devlet büyüklerinin ve vezirlerin babala- rının adlarını göstermesi itibarile de dikkate şayan olan izalar şun- lardır:. İkinci vezir Mehmet Paşa bin.Ab düssamed. üçüncü vezir Ahmet Paşa bin Abdülâhat, dördüncü ve- zir İbrahim paşa bin Abdülkerim, Cezayir Beylerbeyi Mehmet Pa- şa bin Abdülmüin, Emirikebir Abdi Çelebi bin Mevlâna İlyas, Emirike- bir Hayreddin Bey bin Abdülhay, İnşaat nazırı Mustafa Çelebi bin Mevlâna Celüleddin, Ruznamçei sultani kâtibi Abdi Çelebi, Muk, taatı Kakaniye kâtibi Mehmet Çe- | dolaştırarak beni | koşarak muhabereye girişiyor, kur- İye fenalığı; dokunmaz. İspanya Harbinin En Garip Enkazı Tıpkı Bir İnsan Gibi Pasaportla Seyahat Eden Tuhaf Bir Maymun İspanyadaki kanlı hâdiseler do- layısiyle yerini yurdunu terkedip Fransaya hicret eden binlerce bed- baht felâketzede arasında birde maymun vardır. Gon ismini taşıyan bu maymun insahla hayvan arasında gerip bir mahlüktur, Kibar bir aileye mensup ve İzpanyada çok iyi bir vaziyete malik olan sahibinden senelerden- beri gördüğü ihtimamlı bir terbiye neticesinde > hareketleri hayvandan çok - insana (benzemiştir. Şimdi kendisini görenleri dehşetli bir hay Tete sevketmektedir. Onu ilk defa bulunduğu otelde keşfeden bir gaze teri müşahedesini şöyle anlatıyor: — Otelin yazıhanesinde bir koltu ğun üzerinde onu ilk gördüğüm va- kit bir süs yastığı, küçük bir bebek sanmışlım; Biraz Sonra bu bebeğin Gon telefonla konusuyor hareket ettiğini görünce şaşırdım Benden sönra odaya giren bir kadı da ayni 'hal karşısında bir baygınlık geçirdi: ve düşmemek - için “duvara yaslanmıya mecbur kaldı. Uzun burnu, siyah ve kuru çehre sile; fındık gözleri ve büyük ağzıyla bu: çirkin insan minyatürü, şaşıla- cak bir şey ol kü vereni Bilimle “Baf. den: fırlıyarak kemik “elini cekefimin bir a #teklerinde okşadı ve okşan- mak iâtiyen bir kedi sokulganlığı ile bana alâka gösterdi. Hayvandan ziyade cüce bir insa- na benziyen bu scayip mahlükun temağlarile ürperti duymamak müm kün olmuyordu. Gön küçük, kuru el Irile sizden sigara alıyor, telefona Şun kalemiyle sanki mühim notlar kaydeder gibi kâğıdın üzerine işaret ler yapıyor ve İnsanların gündelik hayatlarında yaptıkları bütün hare ketleri mahir bir ektör kuvvetiyle taklit ediyor. Bana onu anlattılar: “— Gon'çorba içer, sebze yer. ker disi 34 yaşındedir. Fakat zekâm kü-| şük bir çocuğunkinden yukarı çıka- mamıştır. Bununlâ beraber usludür. Kanape lerin bezlerini yırtıhaz ve hiç kimse | Ganisahibinin talik ve tecellisi ile berabörce yaşamıştır. Madam (X) in kocası bir vakitler İspanya vilâyet- lerinden birinin valisi bulunuyordu. Patlak bir zabitin annesi ve yine par lak bir zabitin kayın validesi idi. Söon”hüdiselerde “ valilik © ellerinden gitti: Damadı ile oğlu syri ayrı bay- raklar > altında “yekdiğerine karşı harp etmek mecburiyetinde . kaldı- lar, Biri bir cephede bir gaye, öteki karşı cephede başka bir gaye uğrun da öldü. Kendi, bu acayip maymun-| la.tek başına 'elem. ve İstirap içinde, bedbaht ve emelsiz Fransaya hicret| etmek mecburiyetinde kaldı. Madam (X) eski hayatından — tek bir yadigir olarak kalan Gon için bir pasaport çıkarıryX istediği va- kit, büyük elemine hürmeten makâ- lebi, başkumandan Şüca ağa bin Abdullah. Vakfiyede kanuni şöyle tavsif e- diliyor; “Süleymanı sanli bisani, sa- hibkıran, nüsratkarin, felek mek net, melektemkin, fatihi Uhisni hasini Belgrat ve Rodos, müsah- hiri Budun ve sair kılâ ve bilâdı Ungurus, müstahdimi hükkümı a'rap ve ekrsd, mütemelliki diya- rı Basra; ve Bağdad, maliki ri- kabil mülük.;. (Arkası sayfa 9, sötin 3 te) mat, bu arzusunu isaf etmek için müşkülât çıkarmadı. Basbayağı bir insan gibi pasaport la seyahat eden Gon bügün hangi canbazhaneye gitse sahibine servet kazandıracak kadar merak ve alâka celbeden bir garibedir. Fakat bu fik- ri Madam 0X) e kabul ettirmiye im- tüiğr gi Affın Genişletilmesi Hakkında Avukatlar Ne Düşünüyorlar ? Avukatların Bir Kısmı Affın Teşmiline Taraftar. Bir Kısmı İse Aleyhinde.. YAZAN: REŞAT: FEYZİ Siyas! af kanunu projsi yakın- da Büyük Millet Meclisinde müz: kere edilecektir. Hapisanelerdeki adi suç mahkümları, mebuslara mektuplarla müracaat etmişler, kendilerinin de affedilmelerini is- temişirdir. Meclisten çıkacak af ka pununun siyasi mahkümlarla be- raber adi suçluları ve matbuğt suçlarını da şümulü içine alaca- ğından bahsedilmektedir. Hapisanelerdeki adi suç mah- küml affedilmesi meselesi üzerinde, dün birkaç avukatla gö» rüştük, Adi suçluların affedilmesi taraftarı olanlar ve olmıyanlar var dır. Konuştuğumuz avukatların fi kirlerini aşağıya 3 Eski müstanti Hikmet Tekçe diyor ki: Bence, af, adi cürümler es habına da teşmil edilmelidir. Çün- kü memlekete ihanet etmiş, harici düşmanlarla birleşerek (vatanına karşı silâh kullanmış ve milli mü- eadele aleyhinde neştiyatta bülun muş kimselerin affedildiğine göre, ferdin haklarını yemek suretile-suç irtikâp edenlerin cezalarını affet- mek daha ziyade âdilâne olur. Çünkü, hek sahipleri. huküku şahsiyelerini geri almışlardır. Ve- ya alabilirler. Başburduğum diğer avukatlar her nedense isimlerini yazma- mamı ısrarla İstiyecek kadar tava- zu gösterdiler. Bunların fikirlerini de sıra Nle avukatı diyor ki nan avukat On beşine ü, Tan'ın ilârinda iddia isrileketin inkılâp işi- Yçülnrteğikiri ömniyatini kazandığının ilânı demektir: Bu, en mühim dönüm noktasıdır. Atatürk devrinin bu zaferini mutantan bir yekilde ve ona lâyık bir tarzda ilân ederken, yurdun her köşesinde is- #ölgesi bir anda silinmiş olmalıdır. Bence, af için, bundan büyük esbabı mucibe olamaz. Diğer taraftan memleketin ikti sadi kalkınmasını da unutmama- Lıyız. Memleket çalışan ellere muh taçtır. Belli başlı suç âmillerinden olan yoksulluk ta memleketin u- mumi kalkınması ile beraber orta h ölârak v Was tırabın | dan kalkmaktadır. Bpnun içindir ki, hapisanelerin kapısını açtığımız dak'kada suç işlemek talihsizliği ne uğramış, hapisaneye düşmüş ve betmek felâ- takım bedbaht hsil birer un- b ade etmek ka bil olacaktır. Yine bu da, af için en p sebeplerden biri 'o- iebilir. 1908 senesinde Hürriyet ilân e- dildiği gün bütün hapissnelerin kapisi bir anda açılmıştı. Cümhu- riyetin 15 inci yıldönümü, bağarı- an bir lâp kavgasının en kati bir işareti olduğuna göre, ötekin- den yüz kat mühimdir. Dünya için bile mühim bir de teşkil eden bu tarihi yıldönü nü hepsinden üstün tutmak ve yüz ellilikleri dahi affettiğimiz bir da- kikada kayıtsız ve şartsız bir affa doğru yürümek Cümhuriyetin en necibane bir eseri olacaktır. Bu- nun içindir ki, ben, kayıtsız ve şart- $ız af taraftarıyı Ceza avukatları ise bu fikre pek taraftar görünmüyorlar. Bir ceza işleri avukatı şöyle diyor: — Ceralmi adiye ile mahküm 0- lanların affına taraftar değilim. Çünkü, bu takdirde cürümler ar- ter. Meşrutiyetten beri hatırımda ——————— saltanatın yegâne şahidi ve kocası- nın bir seferden avdetinde kendisine kân yoktur. Değil böyle bir harekt, Gon'un fotoğrafını çikarmak bile bu gün için imkânsızdır. Gon bütün gününü Bayan (X) in yatak ucunda oturmakla geçirir. Ba yan -(X) hiçbir yere sığmaz've eski verdiği bu kiymetli hediyenin karşı- sında koyu bir hüzne bürünmüş olan ahar ömrünü yaşar. Denebilir ki İspanya harbinin, acı hatıraları arasında en tuhaf enkazı bu manzaradır. Avukat Hikmet Tekçe kaldığına göre 5 defa af ilân edi. miştir. En son 1933 te af ilân edil- mişti. Aflari takip eden aylar ve senelerde tarih göstermiştir ki suç- lar artmıştır. Diğer bir ceza işleri avukatı da diyor ki — İlerlemiş bir vaziy ve mahiyetleri © itibarile kilkati müerimliğe yaklaşan suçlu Jarın affedilmesini doğru bulmam. Çünkü, bu hal, suçlunun bapisane den çıktıktan sonra, yeni bir suç işlemesine vesile vermek olur. Memlekette öyle mücrimler vardır ki cürmü meşhut mahkemeleri ku rulduğu zaman ve bundan önce, bu sdamlar devamlı ve âdetişmiş bir şekilde suç yapmışlardır. Bu gibi- ler zabıtaca da bellidir. - Bunları atfetmek bir takım vatandaşların haklarının yeniden alınmasına ve- sile vermek olur. Çünkü, hapisa- neden çıkınca doğru durmazlar. Bir diğer avukatın fikri de şun- lardır: Ani tehvvürle işlenen suçla- rn sahiplrini ve rnatbuat suçlula- rını affetmek eyneri içtimai bir Şi- fadır. Ve yine öyle katil suçları vardır ki; adam o suçu İşlemiye mecbur edilmiştir. Bu suçu işle- dikten sonra nedamet etmiştir. Fa kat nedamet bir fayda vermemiş- tir. Hapişaney girip senelerce ya- tar, Bu gibi suçluları hapisanede bekletmek beyhudedir. Çünkü, su çu işliyen adam dürüst ve bilhas- sa münvver bir vatandaş İse, esa- sen mütenbbih “olmuştur. Hattâ, hâpisanede daha” fâzla kalması 0- nun ruhi temayülleri üzerinde çok fena tesirler yapar. Her nasılsa bir süç işliyerek* hapisaneye girmiş öyle iyi vatandaşlar vardır ki, se- nelerce hapisanede kaldıktan son- ra, bulündukları muhütin tesiriyle bozulmıya” yüz tutwüğlardır. İZMİTTE: Bir Kadın ve Sevdiği Genç Oldürüldü Izmit, (TAN) — Bahçecik nahiye sine bağlı Küçükdöşeme Köyünde feci bir cinayet işlenmiştir. Kocasi âskerde bulunan Nuriye Is minde gehç bir'kadın, evini bıraka rak gittiği ve beraber yaşadığı Meh- met Celâlle beraber öldürülmüştür. Her ikisinin pıhtılaşmış kanlar için- deki cesetleri köyün Nimetiye yolun da bulunmuştur. Bunların, parabel - lom tabancası kurjunlarile öldürül dükleri anlaşılmıştır. Katl veya ka- tiller meçhuldür. Bu iki gencin sevişmeleri, Küçükdö- şeme köyünde büyük bir dedikodu uyandırdığı ve fena karşılandığı çi- bi, cinayeti kimin yaptığı da merak uyandırmıştır.