m 4-6-938 TAN Gündelik Gazete Daş TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, ber- Beyde temiz, dürüst, samimi olmak, karlin © gazetesi olmiya | çalişmaktır. —— ABONE BEDELİ Türkiye Eznebi M00 Kr, 1 Sene 2000 Kr, 70 Kr, GAY 1500 Kr, 400 Kr, SAy 800 Er, 150 Kr, LAş 300 Er, Miltetleraranı posta ittihadına dahil ol. Miyan memleketler için 30, 18. 8. 8,8 ira dır. Abone bedeli peşindir: Adres değiş #lrmek 25 kuruştur. Cevap işin mektup Yara 10 kuruşluk pulilâvesi lâzımdır. ————— GUNUN MESELELERİ | | Turizm Teşkilâtı İ Yazan: M. ZEKERİYA Yunanistan ve “Yugoslavyada tu- rTizm için neler yapıldığını anlattık tan iki gün sonra, Ankarada İktisat Vekâletinde bir turizm şubesi das edildiğini ve bu şubenin başına da matbuat umum müdürlüğündeki e- serlerile kabiliyetini göstermiş Ve- dad Nedim gibi bir o arkadaşın getirilmesini öğrenmek beni çok sevindirdi. Çünkü bu işe devletin el koyma- sı turizmin bizde de başlıyacağını gösteren bir hâdisedir. Bunu mös- takilen belediyelerden £ beklemek| mümkün değildir. İstanbul belediye- sinin başlıbaşına bir turizm hareke - ti yaratmasını beklemek insafsızlık olur, Yalnız belediyelerden beklemek- te haklı olduğumuz noktalar yok de- Eildir. Belediyelerin yapacağı işle - rin başında kendi arzularile gelen turistleri buradan memnun olarak göndermek gelir. Bakmız meselâ, gecen gün bir A- merikalı tanıdıkla karşılaştığımız şu manzaraya, Bir Amerikali seyyahın İstanbul İÇ miler.ve müzeler, Biz de Ayasofyayı gezdikten son- ra Topkapı sarayına gitmek istedik. Gün pazardı. Sarayın Sultanahmet çeşmesi yanındaki dış kapısından gi- rinee burnumuzu tıkamıya, gözleri- mizi kapamıya mecbur olduk. Halk bürüsimi hir. mesire meydâm-haliğğ getirmiş. Yemeklerini alanlar bura. ya gelmişler, ağacların gölgelerine serilmişler. Yedikleri şeylerin ka - buklarını, artıklarını, yağlı kâğıtla. rı yol üzerine atmışlar. Ortalığı bir pis koku kaplamış. Yol geçilemiye - cek bir hal almış. Burnumuzu tıkıyarak geçtik ve sn rayın avlusuna girdik. Harem daire- sine gelince yine müteaffin bir koku ile karşılaştık. Araştırdık, ve gör - dük ki, bu dairede bulunan havüz- lardaki sular akmadığı için teaffün etmiş. Bir sivrisinek yatağı haline gelmiş. Amerikalı dostum bir şey söyle » medi. Fakat verdiği hüküm gözlerin den okunuyordu. Sokaklarımız pis, binalarımız bi. rer harabe. Her geçilen sokak İstan- bulun sefaletini haykırıyor. Fakat hiç olmazsa, yabancıların ziyaret sttikleri yerleri temiz tutamaz me yız? Bu da mı para meselesi? Bu da mi devlet işi? » Dahili Turizm ; Turizm teşkilâtında İlk yanılarak is dahili turizmi teşvik edecek ted - birler almaktır. Bunun icin de seri ve konforlu nakil vasıtalarına ihti- yaç vardır. Trak vapuru bu bakımdan iyi bir| tecrübe olmuştur. Bu vapur Bursa ile İstanbul arasındaki mesafeyi iki Üc saate indirince ve yoleuluğu bir İskence olmaktan cıkarıp bir zevk haline getirince, derhal bu iki sehir #rasında gidip gelenler çoğalıverdi. Bunu bütün Marmara havzasında ik edebildiğimiz, İzmir ve Kara deniz seferlerini kuna göre tanzim et Gğimiz gün dahili turizm kendili - #inden başlıvacaktır. Gelmek üzere bulunan vapurlar da sefere başlavın- <a bu sahada en büyük adım atılmış olacaktır, Keşfettiğini TAN Bugünkü kübik mimarisinin ana vasıfları olan karakterler, eski Türk mimarisinin temelli karakterleridir. Kültür tarihimizin bu eşsiz çağında Yeni- cami meydanının açılması ve Yenicami ke- merinin korunması bir belediye ve mimar işinden çok geniş mâna anlatır ki bu zaman ve mekânda hep değer saçmış ve hep oriji- nal kalmış yaratıcı bir kudrete karşı duy- duğumuz büyük saygının eseridir. K übizm zamanımızın sanat anlayışıdır. o Zamanımızın modern mimarisi, heykeli, resmi hep kübiktir. Kübizm bir moda sanati değil, temelli bir hayat an- kayışının neticesidir. Kübizm kit- le sanati demektir, kübizm sade- lik sanati demektir, kübizm halk sanati demektir. Bu üç karakter kü bik sanatin bir demokrasi sanati ol duğunu gösterir. Demokrasi lüks düşmanlığı, fakat konfor saygısı de mekir. “Bu bakımdan kübik sanat dekor düşmanı bir sanattir. Sonra demokrasi, ilim, sağlık ve temizlik anlayışını taşır, bu karakteri bülün ki apılarda bulabilirsiniz. ar dömekresilerin bariz kâ Takterlerinden biri de lâik olması- dır. Lâiklik dini âmirler dışında- hüküm vermek ve dini âmil- ler dışında eser vücude getirmek- tir. Kübik bir eserin, kübik bir ya- hiç benzemediği şey cami ve kilisedir. Kübik bina ya! dünya TAI Atak için değil, yalnız İn- San içindir. Modern demokrasi kültürünün en geniş ve sağlam temellerinden biri de şahsiyet kültürüdür. Kü - bik bina, hür ve müsavatçı insa- nın şahsına hizmet için. yapılır, Buradaki nizam, dini, ilâhi değil, dünyevi ve beşeridir. Kübik mi- mari eserlerini gözönünde tutarak YAZAN: İsmail Hakkı Baltacıoğlu gösterdiğimiz bu ayırıcıları kübik sanatin öteki şekillerinde de bu- Tabiliriz. Yirminci asrın içinde, hele on dokuzuncu asrın kendini kaybeden eserleri ardından nasıl birdenbire ortaya çıktı? Gerçeği Avrupalı dü- şünücü gibi görünce, bitaral kal- mak imkânı olamıyor. Pek tabil o- larak Avrupalı istatikçiler kübizm skımının ilk kaynaklarını yine ken di ananelerinde arayıp bulmak isti yorlar. Nasıl ki, en yakın örnekler re, meselâ Amerikan yapılarına takılıp kalmaları da bunu göste- iyor, akat Yeşilcam, Fatih camii nin son cemaat yeri İkinci Beyazıt camii ve medresesi, bütün Rumeli ve Anadoludaki asırlar görmüş Türk evleri meydanda- dır. Bunlar da Amerikanizm mi- dir? Hem büyük bir mimar, hem de bir düşünücü olan Le Carbusier İ- tiraf ediyor ki, on beşinci asrın Türk sanati, tarihte ikinci bir Ele- nizmdir, O asrın Türk ya- pıcıları eski Yunanlılar gibi hacim- ların ornoman ve dekora muhtaç olmıyan natürel güzelliklerini gör- düler, Eski Türkler, eski Yunanlı lar gibi mimarinin ne olduğunu mutlak mahiyetini kavradılar, Tarih, Kübizmi Türklerin )steriyor Yenicamiin umumi görünüşü Yenicamiin başka bir #nunuo8 uspaydao ncak Le Corbusier'in dediği gibi eski Türk sanati, tarih- te ikinci bir Elenizm değil, belki ilk kübizmdir. Türkleri köhizmin kâ- şifi olarak kabul ettiren ve bütün Türk mimari eserlerinde bulunan karakterler şunlardır: 1 — Türk mimarisi geometriktir. 7 — 'Dürk mimarisi anti dekorat- tır. 3 — Türk mimarisi kitleye da- yanır. 4 — Türk mimarisi ütilita- risttir. Bugünkü . kübik mimarinin &na vasıfları olan bu karakterler eski Türk mimarisinin temelli karak- terleridir. Bu tezi yıllarca önce İlâ- BABA TAHİRİN RUHUNU YAŞATANLAR Yeniden Sataşıyorlar Küçük insanlar vardır: Kendileri düşünmekten, çalışmaktan hoşlan- mazlar, Başka birinin çalıştığını, uğraştığını görünce çekemezler. Derhal pis pis dil uzatırlar, sarkın- tılık ederler. Bü sarkıntılık da, kullandıkları usul de Yeniçerilerin meşhur usu- lüdür: Yeniçeriler birine şahsi bir sebepten dolayı sataştıkları zaman şahsi emelleri ortaya koymazlar- mış, “dine sebbetti” diye yaygara- yı basarlarmış. Böyle küçük ruhlu, Yeniçeri zih niyetli insanlara benziyen gâzete- ler de vardır. Hele (Cumhuriyet) adını taşıyan gazete, bu ruh ve zih niyeti temsil etmek hususunda eş sizdir. Kendisi birşey (o düşünemedi, atladı mı, atlatan gazetenin yaptı- ğını kötü göstermek için sarkıntılı ğın, ima ve Isnadın en çirkin şe- killerine başvurmaktan çekinmez. Çünkü temiz ve şerefli bir meslek rekabetinin icap ettirdiği mert, sporcu ruhla alâkası yoktur. Hükümetimizin umumi af ilân etmesi, cihanın her tarafındâ akis- ler, alâkalar uyandıracak kadar mühim bir hâdisedir. Dünyanın muhtelif memleketlerihdeki dar, merhametsiz, müsamahasız ruhla; Kemalist Türkiyenin kudrete ve bünye sağlamlığına delâlet eden cö mert ve temiz hareketi arasında bir mukayese yapılacak olursa bu hâdisenin © yüksek © ehemmiyeti, görebilen gözlerin önünde derhal canlanır, Bu kada rmühim bir hâdise etra fında yazı yazmak, aften istifade edeceklerin isimlerini, elde edilen resimlerini neşretmek en basit bir gazetecilik işidir. Gelecekler arasında bir de tanın miş muharrir var, 20 seneye yakın, Eshabıkehi gibi memlekete uzak kaldıktan sonra rejimin büyük â- tıfetini ve tamamile yeni bir vata- na yeniden doğmayı ne gibi duy- gularla karşıladığını sormak, bir gazeteciliktir, tevazuu bir an için unutup söyliyelim: Hattâ iyi bir gazeteciliktir. (Cumhuriyet) gazetesi bunları hazmedemiyor, çünkü kendisi bu- nu yapmayı düşünememiştir. Gaze tecilik diliyle, atlamıştır. Bunu da bir türlü çekemiyor, effedemiyor. Mazide birtakım suçlar işliyenle ri hükümet affediyor, millet affedi yor, maziyi siliyor, kendilerini he- müz doğmuş farzediyor. Yalnız (Cümhuriyet) gazetesi affedemi- yor! Milletin yeni doğmuş farzettiği insanlardan birine: Vatan hasreti- ni ne yolda duyduğunu, ne biraktı- ğını, ne bulmayı beklediğini,, sor- mak neden haddini bilmemek olu- yor? Neden böyle bir hareket, Baba Tahir devrinin zihniyeti ve diliyle “milletin büyüklüğüyle alay et- mek” diye ifade edilmek istenili- yor? Mületin büyüklüğüyle alay #- denler, Kemalist hükümetin umu ml bir af şeklinde orfaya koyduğu yüksek ruhu kavramayanlardır. Dar ve hasis şahsi duygularile bu büyük eserin yüksek mânasını ve hedefini küçültmeğe ve daralt mağa çalışanlardır. 15, 20 sene gurbette, uzak ka- lan bir insanın kalbinden kopan : “Yaşa Atatürk, beni gurbette de göğrümü kabartarak yaşatan Ata- türk!” feryadının münasını duya mıyanlardır. Bizim bu gibiler için sarfedecek fazla sözümüz yoktur, çünkü ka- lemlerinden çıkan kötü yazı, sahip lerinin ruhundaki çirkinliği, küçük lüğü çırçıplak bir şekilde ortaya koymaya, herkese göstermeye ta- mamile kâfidir. hiyat Fakültesi mecmuasında çıkan müteaddit etütlerimizde ve Demok- rasi ve Sanat adlı kitabımızda Çi- kan yazılarımızda ortaya koymuş ve müdafaasını yapmıştık. Bu mevzun Tan sütunlarında tek rar gelmemizin sebebi “İnsan,, mes muasında bilhassa Hilmi Ziya ve Sabahattin Rahminin yazılarile ve bazı Anadolu gâzetelerinin neşri- yatile başlıyan “kendimize dönme,, hareketinden yeni bir cesaret duy- mamızdır. Bu hareketin “kendimi tanımak, iradesinden daha orijinal ve daha yaratıcı bir hayat enerjisinden ko- pup geldiğini söylemek belki fazla olur. iz Türk mazisini yalnız bir millet tarihi olarak değil, insanlık vicdanına emanet ettiği de- ğerler Bakımından da tanımalıyız. Kültür tarihimizin bu eşsiz çâ- ında Yenicami meydanının açıl - ması ve Yenicami kemerinin korun ması bir belediye ve mimar işinden çok geniş mâna anlatir ki, bu za. man ve mekânda hep değer saçmış ve hep orijinal kalmış yaratıcı bir *İ Bir insanın hayatı, hayat kadar kıy- ÖDÜŞLEP Hayatın-Ne ., (35 Kıymeti Var ? Yazan; Sabiha Zekeriya Sertel Yakacıkta misafir Ş. Yetiş imza- sile bir mektup aldım. Mektubun sahibi şöyle bir hikâye anlatıyor! “Geçen pazar günü saat olu Tad- delerinde Yakacıkla Kartal grasında bür'kaza | bidu. 18 yaşlarımda genç bir çocuk kendi kullandığı arabası altında kaldı, vücudünün muhtelif yerlerinden yaralandı. Yoldan geçen şoförün birisi yaralıyı alıp Yakacığa getirdi. Pazar olmak münasebetile Kartal Jendarma Kumandam ile, Kartal hâkimi Yakacıkta bulunuyor- lardı. Bu işe hemen elkoydular, oy- ni otomobil ile yaralıyı hastahaneye götürdüler, Tik tedavinin yapılması nı hastahane doktorundan rica etti- ler. Hastahane doktoru yaralıya bir şe, yapamayacağını, hükümet hasta- hanesine götürmelerini söyledi. Kar- tal hâkimi yaralının ağır olduğunu, Müddetumumi isıfatile yaralının be- hemehal bakılmasını istediyse de, doktor, bu gibi yaralıların yalnız resmi hastahanelerde obakılacağımı, burasının paralı hastahane olduğun- dan hiç birşey yapamıyacağını söyle- di. Yaralı çocuk bir seat sonra, Hay- darpaşa nümune hastahanesine götü- rüldü, zavallı genç orada öldü. Yara- hı bir yavrunun böyle bir milessete- nin kapısı önünden, hükümet memur İları yanında, yaraları sarilmadan, geri çevrilmesi ne dereceye kadar doğrudur?” Bu acıklı hikâyenin kafada yaptığı ilk istifham çizgisi, hayatin ne kıy- meti var? sualidir. Yaşamak herkesin hakkidır. Bu hakkı, insanın elinden almak için ancak affedilmez bir gü- nahın fali olması gerektir. Kazaya kurban giden bir adamın, tehlikede olan hayatını kurtarmak, bir insanlık vazifesi, topluluk içinde yaşıyan in- sanın en basit bir kardeşlik borcudur. metlidir. Hayat kıymetsizdir. An- cak büyük bir idealin karşısında. Ha- yatı, bujtoprakların selâmeti, büyük bir idealin tahakkuku için güle güle feda edenlerin, onu yaşamak hakları- dır. Bir hastahanenin kapısı önüne ge- len, hayat dilenen, bir vatandaş, bir kudrete karşı duyduğumuz bü- yük saygının eseridir. | ZİRAAT: Misir Fiatı Iki Gün İçinde Bir Miktar Düştü Mayıs sonlarına kadar yükselmiş ve kilosu 5,02 kuruşa kadar fırlamış olan Adapazarın sarı mısırları evvel ki gün beş kuruşa ve dün de 4,35 ku | ruşa düşmüştür. Iki gün içinde yedi | para tenezzülün sebebi alıcı olmama sındandır. Çarşamba mıntakasından Karadeniz sahillerine bol mikdarda Mısır gönderilmektedir. Fındık ve Ceviz Satışı İyi Gidiyor Bu hafta içinde Amasya malıiç cevizlerden 1900 kilo 45 - 50 kuruş arasında ve kabuklu cevizlerden insandır. Bu hastahanenin bütün ya- takları dolu olabilir. Hususi bir has- tahanenin, yaralı kabulünü meneden nizamlar da bulunabilir. Fakat bir yaralının (ik müdavatını yapacak bir doktor, birkaç paket gazli bez ve pa- muk, birkaç gram tentürdiyot her- halde bu hastahanede vardır. Bunu bir vatandaştan, bir Insandan esirge- mek hiç bir kanun ve nizamın çer- çevesine girmez. Eğer bu yarsının tedavisi bir saat evvel yapılsaydı. Belki bugün toprakların altına giren on sekiz yaşındaki genç, sağlam ve İzinde, bu toprağa bir taş veya ağaç İdikebilirdi, Insanlara sıhhat, neşe, hayat vaa- deden bir müessesenin, hayatı kapı" sirdan kovması, doktorun ve hastaha” nenin, insani ve içtimai vazifesinden uzakta kaldığını gösterir. Hususi has- tahane, paralı hastahane, bir ticaret müessesesi olebilirimi? Bir dereceye kadar belki, Fakat hüyat, pradan da, kârdar da, nizamdan da daha yüksek ve kıymetlidir, Otekilerin hepsi, ha- yat için bir vasıtadır. Hayatı yarın, 14800 kilo 10 kuruştan satılmıştır. Piyasamıza Fatsadan 720 kilo ve Iz- mitten 280 kilo iç getirilmiştir. Peş- teye 14600 kilo kabuklu ceviz hg | e edilmiştir. Giresun iç tombul fındik- larından 1540 kilo 46 kuruştan, 10 bin kilo 45,5 kı 5040 kilo Ünye malı 45 ten, 20 bin kilo Trab- zon malı 46 dan, 4560 kilo Akçekoca malı 44 ten, 5040 kilo Ordu malı 46 dan, 5040 kilo Ünye malı 48 kuruştan satılmıştır. Piyasamıza Giresundan 1440 kilo, Trabzondan 5040 kilo iç getirilmiştir. Şehrimizde beş bin ki- lo kabuklu ve beş bin kilo iç cevizle, beş bin kilo kabuklu ve dokuz bin kilo iç fındık stoku vardır. İşçilere İkramiye Dağıtıldı monti Şirketi tasfiye munmele- lerini bitirmiş ve şirkette çalışan iş- çilerine ikramiye dağıtmıştır. Tram- vay şirketi işçileri de dün murahhas larını şirkete göndererek kendi namş larına şirkete yatırılmış olan ihtiyat paralarının iadesini istemişlerdir. umumi menfaatler önünde istihkar Bu da Bir Fikir Birçok kimseler hâfızalarının kuvveti olmasından dolayı ö- vünürler. Bazıları da unutkan- Uıklarından dolayı şkâyet eder- ler. Fakat ne birincilerin övün meye, ne de ikincilerin şikâye- te hakları vardır. Çünkü hâfı- zamız bazan öyle lüzumsuz ve mânasi(z şeylerle doludur, ve ki, bunların unutulması mü- ğ | | | j ; bazan öyle kötü şeyleri saklar edebilmek için, bugün hayata, her in- reccahtir. Ben unutmayı, hatırlamaya tercih ederim. Unutan dimağ: da zekâ; işler. Zekânın işleme: sanın pamir em um hürmet edelim, | ? nl 2 diği yerde hâfıza hüküm sürer“ $ Katherini"Patrie N | d İ Kaaeaeaaararananaaaaamamanaz j