ULUBURLUDA : : i Tren Altında Can Veren Delikanlı Uluborlu, (TAN) — Keçiborlu ei varında bir kamyon parçalanmış, bu kaza tesadüfen pek hafif atlatılmış | sa da kazazedelerden biri sonradan İbir facia ile karşılaşmıştır. İki saat uzaktaki Senirkend nahi- yesinde Şahin oğlu Topal Ali, Bur- durda terzi kallalığı eden oğlu Alinin | çok fena hasta olduğuna dair yıldı- rım telgrafı almış, akrabasından bir. kaçı fe beraber hemen şoför Polatın kamyonuna binip yola çıkmıştır | Kamyon, Keçiborluya yarım saat me safedeki Müfidiye yokuşunda dört kla attıktan sonra, tekerlekleri ha- veya doğru kalkarak devrilmiş, par- ıştır. Yalnız şoför Polat bur- 1 yaralanmış, diğerlerine bir BURSADA : Zavallı Köylü Kudurarak Can Verdi Bursa, (TAN) — Kırk gün kadar evvel Akçalar köyünde bir köpek ta- rafından ısırılıp. hastaneye getirilen beş köylü tedavi edilmişlerdir, Ayni köpek tarafından ısırılan 28 yaşında | Ömer, tedaviden kurtulmak için is rılmadığını söylemiş ve hastaneye gelmemiştir. Lâkin bir hafta evvel fenalaşmıya başlamış, yemeden, i meden kesilmiştir. ADYOLI SABAH | SABAH ÖĞLE ÖĞLE AKŞAM AKŞAM (HER HER Bunun üzerine köyünden getirilen Ömerin delirdiği de anlaşılmış, henüz nişanlanmış bulunmasına rağmen hastanede; "Ben sekiz çocük babasi yım. Beni buraya kapattılar, | , diye söylenmiye başlamış- tır. Bir müddet sonra da yanındaki- olmamıştır. lere saldıran Ömer, tecrit edilmiş, ni- Şahin oğlu Ali, durmadan Burdu-| hayet kuduzdan feci ıstıraplar içinde ra gitmiş, oğlu Alinin kafası vücudün | ölmüştür. | den koparak tren altında can vermiş) ömerin köyde temas ettiği kimse- İolduğunu öğrenmiştir. Ge ei Yemekten Yemekten Bilecik Halkevi Köycülük Kolu arâsı G be köyüne gi kandaki resim Halkevi azâsımı köylülerle bir işlerdir. Yu- arada, gösteriyor SONRA diş sağlamlığında harikalar yaratmakla meşhur olan yegâne diş macunudur. Diş macunlarmın incisi ve fırçalayınız ne mikrobların, şaheseri olan oRadyolinle ne de rahatsızlıkların tah- dişlerinizi günde iki defa ribatından korkmayınız. Sabah, İe ve akşam her yemekten sonra dişlerinizi müntazamen fırçalayınız (Hikâyeden Mabaat ) ” NEVROZİN | Bahtiyarlık Bulunan eve baş SOMADA £ kurta- BİGADA: Yağmurlar Ekine| Sahte Domuz Zarar Verdi, | Kuyruğu Dolu Yağdı Yapıyorlar grenmiş Soma, (TAN) — Günlerdenberi de) Biga, (TAN) — Ziraat memurlu-! BİLECİKTE : vam eden yağmur, tütün ekilmesini | u, her köylüyü bir domuz öldürmi-) ——— — — geri bırakmıştır. Bazı tarlalar ça-| ye mecbur tutmuş, bir domuz kuyru- murdan bataklık halini alınmıştır. A-| ğu getirip teslim etmiyenlerden beş yın dördünde yağmurla beraber do-!lirs ceza alrmya' başlamıştır. Köylü- lü da yağmıştır. Bağların, ekinlerin |lerden avcılık yapamıyanlar, başka- ve tütün fidelerinin zarar görmesin- |larından yarım liraya aldıkları ke den korkuluyor. rukları ziraat memurluğuna tesi Felâketzedelere Yardım | evlemektedirler. Bunu gören bazı Soma, (TAN) — Orta Ahadolu zel. | çık gözler, kurşun Kalemi uzun zele felâketzedelerine yardım için | ğunda ince bir değnek üzerine p ilçebayın riyaseti altında, Kızılay ve |ra sarmak ve onun üzeri Çocuk Esirgeme kurumu üyelerin-| domuz kılları eklemek den mürekkep bir komisyon kurul|lancı kuyruklar yapmışlar muştur. Burada ve köylerde yardım | gafillere de satmışlardır. hazırlıkları vardır. İlk olarak talebe, | Ziraat dairesine getirilen böyle topladıkları ianeyi Kılaya vermiş. |shte kuyruklardan birkaçı farkedil| Tarat. miş ve getirenlere geri verilmiştir. tına alınmıştır. Uludağ Filmi Gösteriliyor Bursa, (TAN) —C. H. Partisi tara- fından Uludağda aldırılmış olan burada gösterilmiye lük kolu azası, kö lamışlardır. Aza donun da refa- katile ilk olarak Selbükü, Dere Şem- Gölümbe ki ü ile konuşup dertlerini din- emişler ve ihtiyaçlarına (cevap i | vermiye çalışmışlardır. de uzunca suretile ya- ve bazı leri gezmiye baş- (Başı 6 ıncıdaj Herşey tahmin ettiğim gibi, hat- tâ tahmin ettiğinden de İyi cere- başlanılmıştır. | Filmde, Uludağın bütün güzellikle ri, kayak sporunun pe kadar canlı) yan etti: 3x4 ebadındaki camı 35 bir eğlence olduğu görülmektedir. rubleye aldım.. Hammaliyesi için ———— | Bursa; (TAN) — Çocuk Esirgeme| de 5 ruble verdim. Bu suretle mas İki Kişi Zehirlendi, Öldü | kurumu, belediye salonunda bir belo| rafım kırk ruble oldu. Ödemiş, (TANI — Adagidede se- | vermiştir. Sabaha kadar devam eden| © Kaş göz arasında camı taktım. kiz k bir aile, kırdan topladık-| balo, bin lira kadar varidat temin et-| Arta kalan çayımı ağzımı şapırda- İları mantarları yiyerek zehirlenmiş- | miştir. Bu para, Kreşlerde sarfolu-| tarak içtim. Üstelik te kendime ve bün ardan. ikisi ölmüştür. İnacaktır. tuzlu balık ve daha başka yiyecek- İMETE a ler ısmarladım. Bütün bunları ye- dikten sonra sallanarak sokağa çık tım... Cebimde yuvarlak para o- tuz ruble kalmıştı.“ Şimdi”ben bu para ile keyfimin istediğini yapa- bilirdim... İster ye, ister iç! Durur muyum?, İçmeye başla- dım... İki ay durmadan içtim. Bun dan maada öteberi de aldım. Ken- dime bir pantalon da almak ister- dim; İskat param buna çıkmadı... İşte kardeşim; hayatımdaki en mühür bahtiyarlık budur. Fakat reyliyeyim ki bir defa oldu. Haya tımın geri kalan kismi, alelâde bir şekilde geçti... İvan Tomiç sustu. Ve bilmem ne den, bana yine bir göz etti. Ben sevgili arkadaşıma gıpta ile baktım. Çünkü benim hayatımda bunun kadar olsun herhangi bir ve diş ağrısı ilik DİVRİK ORTAOKULUNDA : SAFRANBOLUDA » BOLUD, Şinasi Gecesi Tertip Edildi Bolu, (TAN) — Teceddüt edebiya- tı tarihimizin mütemayiz bir siması olan Ş debi hayatı hakkında halkevi salo- nunda dil Onun gibi yapmayın, ba- şınız ve dişiniz ağrımağa başladı mı hemen bir kaşe NEVROZİN alınız bir şeyiniz kalmaz İcabımda günde 3 kaşe alı nabilir, İsmine dikkat, Tak- lidlerinden sakınmız ve Nevrozin yerine başka bir asi merhumun hususi ve e-| tarih ve edebiyat komitesi başkanı bir konferans vermiş, Bolulu tanıtmıştır, Halkevini dolduran yüzlerce münev- ver halk kütlesi bu İstifadeli konfe- İransı zevk ve alâka ile dinlemiştir. Komite, her hafta Bolunun yetiştir. Şinasiyi hemşerilerine Safranboluda bir köy muhtarları kursu açılmıştır, Resimde muhtar- diği şöhretli halk şairlerinin sırasile hususi ve edebi hayatları hakkında| bahtiyarlık olmamıştı... lar toplu bir halde görünüyor. Terkedilmiş bataryaların tam yanından geçiyor- duk. Bir gün evvel taburlar çekildiği halde bunları kaldırmarmışlardı. Her gün buraları yüzlerce bomba ateşi altında olduğu için otomebillerimiz süratle gi- diyordu. Gundarramayı geçip, Escorlal yolunu selâ- metle girdik. Bugünlerde yolun ilk kilometreleri düş man steşinin sltında idi, fakat biz buraları da hâdi- sesiz geçtik. Kavak ağaçları, harp şehitleri gibi yer- lerde yatıyordu. Yollar bu ağaçların yapraklarile bir bak gibi örtülmüştü. Bunlarin üzerinde bizim ve düş manın topları volley - bale oynuyorlardı. Otomobili- miz birdenbire sebepsiz durdu, yolda infilâk netice- sinde tahrip edilmiş bir otomobil duruyordu. Şoför hemen arabadan atladı, bizim otomobilde eksik olan bir âleti aramak üzere bu otomobilin yanına yaklaş- tı ve âleti alıp döndü. Kurşunlar başımızın üstünden geçiyordu. Seyahatimize devam ettik. Peguerinos'a bir saate kadar varacağımızı ümit ediyorduk. Fakat Escorial'e meye mecbur olduk. niliş erkânu harbiyesi telefonla bizi ora» ya dav ; kçileri de aldıkları emri bi- ze lebliğ etmişlerdi. Hemen döndük, Ancak iki gün #onru Peguerinos'a gidebildik. Öğleden evvel varmış tık. Kasabada küçük bir kuvvetten başka birşey yok tu. Bunlar da birkaç yıldırım taburu, bir mikdar ih- tyat taburu, nizami asker, ve sıhhiye memurlarıydı. Belediye reisinin telefonuyla, kamp teşkilâtçısını ara dık. Ecnebi bir arkadaş cevap verdi. Beni ismimden tanıdı, (askerlik hayatında unutulan ismimi). Bizi Al bey P nin bafaryasile muhabereye koyabileceğini söyledi. Albay hemen gelmemizi istedi ve bizi yeme- ğe davet etti. Fakat kampın ecnebi arkadaşı mâni ol- du, onun misafiri olmamız icap ettiğini söyledi. Albaya, yorgun olduğumuzu, yolun uzun ve ârıza h olduğunu bildirdi. Ve ilâve etti, — Müshade ediniz. yemeği benimle yesinler, son- ra bataryaya gitsinler, dedi. Albayın bulunduğu yer,kamptan beş mil uzaktı ve yol müthiş surette sarplı, Bizim grüpun Yarısı yürü- i konferanslara devam edecektir, Yukarda talebeyi sahne kıyafetiyle görüyorsunuz. Müâamafih belki oldu da ben far kında değilim; kimbilir??. marka »verirlerse şiddetle reddediniz. yerex, aıgerleri de dana sağlam olan ikinci araba İle gittiler. Fakat o kadar yavaş yürümeye mecburdular ki, biz onlardan evvel vardık. Biz yürümek için ha- zırlıklı idik, güneş Üzerimize kurşun gibi düşüyordu. Yolun dehşeti gözlerimizi korkutuyordu. Karargâha vardığımız zaman kemiklerimiz yanıyordu. Daha bir iki mil yürümeye dahi takatimiz yoktu. Burada ilk karşılaştığımız arkadaş beyaz saçlı bir Yugoslavdı, rengi güneşten ve tozdan kestane rengi- nl almıştı. Bizi, çam ağaçlarının gölgesinde, telefon merkezi, karargâh merkezi, depo. hazinedarın rosu vazifesini gören bir yerde karşıladı. Kampın bi tün işleri onun elinden geçiyordu. Bu adamın kültür sahibi, ameli hisleri olan, kamp hayatı hakkında an- cak bir İngiliz keşşafında bulunan tecrübelere sahip bir sdam olduğunu anlamak için onunla birkaç da- kika konuşmak kâfiydi. Bu zat bize kampa ait bütün işlerin kendi elinden geçtiğini, kattâ telefonu dahi kendi ellerile geçirdiğini, ve Albay P bataryasının saat üçten beri faaliyete geçtiğini anlattı. Buradaki diğer kuvvetler, iki tayyare kumpanyasının kampla- rı idi, ve bu tayyare taburlarının kumandanı da Fer- nando de Rosa idi Turkovich, (ecnebi arkadaş), Liberal bir idealistti. 1888 deki İspanyol anarşistleri gibi kısmen romantik bir adamdı. Bu adamla konuşmak çok enteresandı. Büyük bir nezaketle, gayet yumuşak bir sesle konu- şuyordu. Kendisinden birşey istemiye gelen, şiddetle konuşan milis askerlerinin konuşma tonile, bu ada- min nezaketi büyük bir zıddiyet teşkil ediyordu. Tur kovleh en kaba bir hitaba karşı hemen ayağa kalki- yor, (çok kısa boylu bir adamdı) sükünetini hiç kay- betmeden cevap veriyordu: — Sizi iyi tanıyorum arkadaş. Siz dün buradan bir sığır bacağı alan adamsınız. Almadığınızı iddia e- demezsiniz, işte kartı. (dosyadan hemen kartını çıka- np gösteriyor) Mademki kemikleri nehre attınız, bir daha size arkadaşlarınıza çorba pişirmek, için et vermiyeceğim. Bu size gelecek defa kemikleri muha- faza etmeniz için bir ders olur. Milis neferi sesini çıkarmadan gidiyordu. Kampın bu fedakâr kardeşini herkesin sevdiğini gördüm. As keri kumanda hakkı olmadığı halde, müşküllerini o hallediyordu. Hiç dan herkes le beraber, herkese karşı mücadele ediyor, bu İşleri bir makine gibi görüyordu. Bazan İspany. külhan- beylerinin cümlelerini, ecnebi aksanile kul hoş oluyordu. Bir şube reisi, kendisine kafa tuttuğu zaman: — Beni kendine baba olarak kabul eder misin? Evlât?. Cevabı, yahut ta: — Sizin namussuzluklarınıza doydum artıx. Diye yumuşak yumuşak söyleniş 'pek hoştu. Onun bu şekilde konuşması milislerin hoşuna gi- der, elini sıkar, gülerek: — Turkovleh ne neşeli adamdır, diye mırıldanır. lardı. kampın bütün Turkovich'le bir saatten fazla konuştuk. Kötü tah lil yapmak itiyadından uzak geçirdiğimiz bu saatten ikimiz de memnunduk. Hâdiselerin bir bilânçosunu yaptıktan sonra bana sordu: — Bütün bunlar hakkında sizin fikriniz nedir?, Benim cevabımı beklemeden o devam etti: — Sizin fikriniz de benimkinin ayni olacaktır. Bu açık bir meseledir. Biz yeni bir çocuğu dünyaya gelen bir aile gibi mesuduz. Bu çok sevimli ve basit bir çocuktur. Bu, bütün dünyaya bir ders olacaktır. Bu harbi açık açık göremiyenler ne bedbahttırlar, Yine benim cevabımı beklemeden; konuşuyordu: — Büyük bir millet için büyük bir talih. Buradan, bütün dünya milletlerinin vicdanına hitap ediyoruz, Bu sözler bana çok romantik göründü. — Bizim için evvelce sahip olduğumuz otoriteyi silâhla, açık vesikalarla elde etmek kâfidir. dedim, Yalnız bir noktada, bugün, insan şerefinin, kültü- rün, terakkinin istikbali mevzuu bahsolduğunda itti- fak ettik, Bu kavga hurafelere, irticaa karşı canlı bir kalkınma ve isyandı ve kendini gösterecekti. Herke- sin bu mücadelede gösterdiği fedakârlık ne hariku- lâde bir şeydi Turkovieh'in insana karşı mistik bir inanışı vardı Bu inanış belki fakat bendeki mis tisizm, yaklaşmaktan ziyade uzaklaşmayı ifade eden bir mistisizmdi Beynelmile| siyasetten manyanın hemen müdahale edecekleri, teknisiyen değil, muntazam ordular fikrinde de birleştik. Ben böyle bir müdahalenin bizim için müthiş bir tehlike olacağını söyledim. o güldü ve başını salladı: — İspanyollar ba harpte o kadar kurban vazi- yettedirler ki, diğer milletler mağlüp edilmele: ne müsaade etmiyeceklerdir. bende de vardı bahsettik, İtalya ve Ak yalnız göndereceği (Devamı var)