SA — 9.5.1938 Yeni Evliya Çelebi Tetkikleri: e amm Üzerinde Baykuşlar Tüneyen Bir Abidesi sküdardaki Ayazma camii mimari tarihimizde yeni bir Mektep ve merhaledir. İnşaat def- terleri tam olarak bize kadar ge- len âbidelerimiz yok denecek ka- dar azdır. Bu defterler; devrinde kullanılan inşaat malzemesini, iş- $i ve sanatkâr yevmiyelerini, pa- Tanın alım kudretini, yapı ve tez- Yin eşyasının cins ve miktarlarını İŞ bölümünü, malzemenin getiril diği yerleri göstermesi itibariyle meçhul kalan birçok musdeleleri çözer, Topkapı Sarayı Arşivinde Sültanahmet, Süleymaniye gibi ba zı mabetlerin inşaat defterleri var- dir. Fakat bunlar tam ve teferru- ath değildir. Ayni Arşivde bulu- nan Ayazma eamiinin ve teferru- atının inşaat defteri; camiin arsa yerlerinin vaktiyle gtirdiği kiralar dan (1) tutunuz da yapıda kulla- mılan çivi ve camlarına kadar en hurda teferruatını göstermektedir. Bu mabet ve defterler, tarihçileri, mimarları, güze! sanat müntesiple- rini, msliyecileri ayri ayrı meşgul edecek iki mühim eserdir. imdi camiin içindeyiz. Yük- Ş sek ve derin bir kubbeyi beş #ira halinde kuşatan 110 kadar pencereden dökülen bol ışığın be- yaz ve renkli mermer ve somaki- lerde yarattığı keskin akisler in- sanın gözlerini kamaştırıyor. Mi ni mini yarım kubbelerin altında ki müezzin mahfeliyle solundeki Hünkâr mahfelini yüklenen 13 nas Tin mermer direkle oya gibi işlen- miş başlıklar, camlin ilk sıra pen cerelerinin arasında birer tablo in- tizamı arzeden sekiz somaki ve bunların üstlerindeki firizler cami in göz ve gönül slan en muhteşem süsleridir. Türk sanatkâr direk başlıklarında ve duvar firizlerin- deki mermerleri balmumu gibi ko- laylıkla işlemiş, ve çiçlerine başka renk taşlar oturtmuştur. Camiin mermrden oyulmuş minberi ile sol duvarına yaptıştırılan yine mermet hitabet kürsüsü başlı başına ve yüksek iki eserdir. Minberin zarif kubbesini tutan dört renkli sütun, simdi yer yuvarlağı üzerinde da- marları azalmış bir madene men- Suptur. Konya civarındaki eski bir Frieya mabedinden getirtildiği ri- vayet ediliyor. Minberin tunçtan dökülmüş gibi oyma ve kabartma &öbekleri ile tam ortalarına otur- tulan kiymetli taşlar eşlerine az rastlanan sanat eserleridir. Türk taşçısı minberin sağ ve sol par- maklıklarına o hendesenin en zor şekillerini oymuş ve işlemiştir. Bu şebekelerde yaratılan yirmi göbe- ğe başka başka renklerde kıymet- Mi taşlardan süsler yapılmıştır. Fakat cani ve kadirnaşinas eller büyük göbeklerden birisinin pir- lanta değerindeki kıymetli parça- larını koparmışlar, Hünkâr mah- felinin altındaki minimini ve za- Tif direklerin bordürlerindeki baş- ka renk kakma taşları sökmüşler, mahfelin altın yaldızlı tahtadan Oyma kafeslerinden bir kısmını Parçalamışlar, hitabet kürsüsünün 8ağ tarafını ve Hünkâr mahfelin- deki mermer kavuk dolabının kub besindeki hilâl kırmışlardır. Ben <inayet izlerini tetkik ederken Müezzin Mehmet Ali içini çekerk dert yanıyordu — Eski devirlerde cami bir kaç defa kışla yapılmıştı. Mehmetçik- ler oturdukları yerden memlekât- erine mübarek (') birer hatıra gö- du yek için minberin göbeklerini, Wvar ve sütun süslerini kırmışlar Ve sökmüşler, YY ikilan devrin en sakim ve kötü âdetlerinden birisi de İ ve kıymetli mabetlere as- “içe Ve muhacir yerleştirmekti. Sü Ynaniye, Sultanahmet ve Yeni- Cami gibi mabetler eski süs ve iç e amlarını bü yüzden kaybet > sazla Sultanahmede oturtulan er Ve muhacirler mabedin için- Rare basa som altınla sıvanan nkâr mabfelinin altında ateş Yaktılar. Çıra ve odun isi altın val- . Sanat Avazma camiinin Hünkâr mahfeli yıkılmış ve bu yürekler sızlatıcı hale gelmiştir dızları kararttı, mabedin kubbele- rindeki kalemkâri süslerin renkle- rini soldurdu. Pencerelerin fildişi ve sadef kakmalı kapakları at a- hurlarına ve abdesanelere kapı ya- pıldı. Büyük kıble kapısının fil dişleri teberrüken () söküldü, memlekete hediye götürüldü, Ta: unlular Süleymaniye (o camlinin içinde yangın çıkardılar. Sinanın muhteşem kubbesini alevin aman- sız dili yaladı. Yenicamlin bütün Kubbesi oyuk kelemkâri süslerle Kaplanmıştı. İçinde yakılan odun dumanları bu oyma süsleri ve ha- kiki renklerini kaybett radan üstlerine badane çekildi, çi- nilerinin renklerine ve çiçeklerine uymıyan mütereddi ve sesyip bir tezyin usulü mabedin asaletini boz du. Şüleymaniyenin şadırvan av- Iusu imalâthane yapıldığı için yan- gın çıkmıştı. Yangını söndürmek için acemi hortumların boşalttı- ğ: soğuk sular kızgın mermer sü- tunları ve başlıklarını kireç gibi eritmiş ve çaflatmıştı, Saltanat devrinin ihmalinden ve kadirnaşi- naslığından doğan fena neticeleri Cümbhuriyet devri tamire | çalışı- yor. Yeni rejim mabetleri ve âbi- deleri kışla ve darülâceze olmak- tan kurtardı. Onlara lâyık olduk- ları mevkilerini verdi. özlerimi Ayazma kubbesin- de gezdiriyorum. İkinci sırayı teşkil eden on üç pencere- nin renkli camlarla birer levha ha- line getirilen afçı oymalarındaki sanal ve incelik beni büyülüyor. Türkün yüksek zevkini ifade e- den bu alçı pencerelerden birçok- ları kırılmış, yerleri mabedi Ziya- ret eden ecnebileri bedii zevki- mizden ve kadirşinaslığımızdan şüpheye düşürecek bir şekilde ve gayet kaba bir surette gaz sandığı tahtalarile kapatılmıştır. Kubbe- nin derinliklerinde asi güvercin kanatlarının yarattığı sesler akse- diyor. Vaktile 750 kandille aydın- latılan mabedin kandilklerinde şimdi güvercinler yuva tutmuş. Kubbenin en üst kat sabanlığın- da uyuklayan bir de baykaş gür- düm. Halbuki baykuş viranelerin bekçisidir derler, Mihrapta kiymetli taşların im- tizacından doğma bir ahenk var- dır. Iki tarafında renkli Abbasi mermerinden İki zarif sütun göze çarpar. İç tarafını Hindistandan getirtildiği söylenen renkli taş- lar kapamiştir, Üstünü mermer- den oyulmuş ve yaldızla süslen- miş bir yarım kubbe örtüyor. En üstte ve tam ortada eski gümüş iki kuruşluk büyük de mu- kaddes “Hacerülesvet" ten bir parça altın zemin içine gömülmüş olarak görülüyor. 115 senedenbe- Tİ bu mabette hizmet eden bir &- ilenin son çocuğu müezzin Hik- met Avrupalı mütehassısların bu taşa büyük bir kıymet verdikleri- ni söylüyor. Ben bu taşın (Hace- rülesvet) ten bir parça olduğunu kabul edemiyeceğim. Belki o; "Türklerin mukaddes saydıkları ve bir nevi siperisaika olarak kullan- dıkları Yeşim — Yad taşıdır. E- dirne ve İstanbul minâtelerinin bazılarında da vardır. Zevksiz bir idare, vaktile müez- zin mahfelinin solundaki bir pen- cereyi kapı haline sokarak mabe- din ahengini bozmuştur. Bu kapı- nın karşısında secde eder bir va- ziyete gelen ve belediyenin nasıl- sa “maili inhidam” hükmünden kaçan perişan bina eski muvakkıt- hanedir. Alâkadar idarenin ihma- lini haykırıyor. Şimdi camiin için- den müezzin ve hünkâr mahfelleri- ne çıkalım. Hünkâr mahfelinin parmaklıklarını taksim eden beş siyah somaki sütun ve başlıkları emsalsiz şeylerdir. Mahfelin kafes- (Devamı 10 uncuda) Dünyanın En Büyük Kelebeği Londrada haşerat topliyan büyük | koleksiyonerler vardır. Onların kol leksiyonlarında bulunan bazı kele - bekler, 40 veya 50 bin frank değe- rindedir. Avcılar, bu kadar kıymet- li ve nadir kelebekleri tutmak Için bu bahar mevsiminde sva çıkacak- lardır. Kararlaştırıldığına göre, ev- velâ Bataviyaya ve sonra Yenigine- ye gideceklerdir. Bu av mevsiminde her avcının tahayyül ettiği şey, dün- yanın en büyük kelebeğini yakala - maktır. Bunun kanatları yarımşar metredir. Bir İngiliz profesörünün id dia ettiğine göre bu, bir defa böyle bir muazzam kelebeğe rastgelmiş fakat yakalayamamıştır. * Pal kolleksiyonu siyonu, Leningrat müzesinin posta pulları dairesinde, bulunmaktadır. Kolleksiyonda 'bütün dünya memle- ketlerine ait 65 bin posta pulu var- dır. Bunların arasında 1848 sene sinde neşredilen Mavrikiya adası - nın ve 1863 senesinde çıkan Kolum biyanın nadir ve kıymetli pulları da mevcuttur. Kölleksiyonda, ilk defa 1857 se - nesinde basılan Çarlık Rusyası pul lsrile son devirlere kadar çıkan bü- tün pullar da bulunmaktadır. * Milletler Cemiyeti film çevirtecek Sinemanın çok iyi bir propagan- da vasıtası olduğunu anlıyan Millet- İler Cemiyeti, milletleri biribirlerile | teşriki mesaiye teşvik etmek için tır. 18 inci Loplantısında, çevirteceği iki filmin senaryosu için müsaba- ka açılacaktır, Filmin birinde, Mil- letler Cemiyetinin karakteristik ci- hetleri, takip etmekte olduğu gaye- ler ve sair hizmetleri, diğerinde de Milletler Cemiyetinin faaliyeti göste ril Birinci film, metre- den uzun, İkincisi de 500 metre ka- dar olacaktırlar. * Güneş banyosu zararlı Pariste yapılan bir tıp kongresin- de Dr. Maleü söylediği bir nutkun- da, ifrat derecesinde güneş banyosu yapmanın zararlı olduğunu izah et- miştir. Doktor bu neticeye, 10 has - tasında yaptığı tetkikatltan sonra varmıştır. Doktor, şimdi çok moda olan güneş banyolarının sıhhate mu- neş, karaciğere. müessir olmaktay - mış, Karaciğere'kan hücum ettiğin den ağrı hasıl; oluyormuş. Ondan sonra anafilâksis heli vukun geli - yormuş. Faleken- Yeni yıldızlardan Gina berg, “Seni sevmiyorum,, ismindeki bir filmde baş rolü oynamış ve bü- yük muvaffakıyet kazanmıştır. Yu- karıki resimde genç yıldızı bu yeni filmde görüyoruz. Sovyetlerin en zengin pul kollek-| filmler çevirtmesini kararlaştırmış, #ar olduğunu söylemiştir. Evvelâ gü| Acemi şoförler, uzaklaşmak istedikleri kazaya çok defa Bindi yaklızırlar Otomobil Kazaları En Çok Hangi Sebeplerden Olur? YA YAZAN: rr , | Şoför, Avukat Kenan Oner | ME Fakat vaziyet ve vakaları oldu- Ru gibi buraya naklettiğime, hat- tâ birçok şeyleri de yazdıktan son ra çıkardığıma Inanmanızı dilerim. Artık şimdiye kadar verdiğim İ- zahatla anlaşılmıştır ki, vukun ge- len kazalarda mal sahiplerinin, $0- #örlerin, halkın ve nihayet cer yetin ayrı ayrı mesuliyetini icap ettiren ihmaller, dikkatsizlik ve ni zamlara riayetsizlikler mümkün ol duğu gibi hâdiselerin bir çoğu da bu dört unsurun bir muhassalai te- seyyübü mahiyetinde ortaya çıka - bilir ve böyle vaziyetler önünde mesulü meydana çıkarmak için kuv vei adliyeye teveccüh eden vazife çok ince ve çok müğlük bir hal a- bır. Hemen ber hâdisede vaziyeti ezen şolör için muafiyet temin etmese de esbabı mazeret- ten madut olacak kadar müessi; dir. Böyle olmakla beraber ber şoför yalnız elindeki talimatın hu dudu içinde dolaşmakla da kendi- ni mesuliyetten kurtaramaz. O, bu- lunduğu şeraitin kendisinden bek lediği tedbir ve ihtiyatı ittihaz et- mekle de mükelleftir. Devrilme ve kapaklanma gibi öyle hâdise- ler olabilir ki başka sebep arama- dan mutlaka mesul şofördür. Fil hakika ötomobil devrilmek değil, gitmek ve götürmek icat edilmiştir. Kendi devrilmez, anı intihara cek bir emrin mutlaka verilmis olması lâzımdır Yine herhangi şoför idare ettiği otomobili altmış, yetmiş kilometreden fazla bir sür âtle viraj dönmiye sevkederse devrilmek o muhakkaktır. Bu ka- dar kati neticeler, önünde artık Sucta başka seylerin tesir ve işti- rakini aramak fazla bir külfet 0- tur. Tahmini kabil neticeler kar$i- sında icap eden tedbirde kusur da şolörün mesuliyeti in kâfi bir sebeptir. Meselâ hiçbir vasıtai nakliyenin tovakkuf mahallerin- de o vasıtanın hareketini obekle- meden şoförün geçmiye kalkması, ber sokak başında —durmak icap etmese de— mutlaka hızlarını â- zaltarak o sokaklardan birdenbire çıkacak adama da, kendine de teh- likeyi atlatabilecek zaman kazan- dırması icap ederken bunu yapma ması şüphesiz kendilerini mesul mevkiine sokar. Fakat bütün ihti- yatlarına rağmen çıldırmış gibi o- tomobil önüne atlıyan veya kör gibi yanında bir olemebilin geç- tiğini görmiyerek tedbir ittihazı- na meydan vermiyecök şekilde ya ya kaldırımlarından aşağı inen eşhasın ezilmeleri hallerinde me- suliyet ezene değil, ezilene mün- hasır kalmak icap eder, Blhassı müsademe hallerinde mesulü bulmak çok daha güçtür. Çarpışan nakil vasıtalarının ba- yolların için kendine sevkede- zan yalnız biri, bazan da her ikisi mauhti olabileceğinden hatanın da Ka ziyade hângi tarafa kabili is- nat olduğunu tesbit o kadar kolay olmaz. Böyle hâdiselerde en adi- Jâne hareket her şoföre isabet e den küsurun tesirine bakmaktır Duran bir şeye çatmak halinde şüphesiz hata gidene aittir; Saki- te bir söz isnadı caiz olmadığı ka- dar sakine de suç izale edilemez. Böyle vakıalar alelekser bir kaza- dan sakınılmak İstenildiği zaman büsule gelirs.Şoför birdenbire kar- şısına çıkan veya evvelce nazarı dikkatini öelbetmiyeh birşeyi ko- rumakihtiyağini “hissedince © sür. atinin derecesini, fren ve direksi- yon'un kabiliyetini o düşünmeden tedbir almıya kalkar. Frenlerde olmamasına rağmen halâsı fren kul lanmakta bulursa ummadığı tara- fa fırlar, sürati kuvvetli frene mü- değilse kapaklanır, volani ih- çtan fazla bükerse mrüsademe- den kendini kurtaramaz Filhaki- ka, yollarımızın eni Ohemen hemen hiçbir yerde beş metreyi geçmediği, ve altındaki elli atmış kilometrelik sürate göre bu mesa- fe bir an. meselesi olduğu için vo- lanın hattâ bazan bir derecelik zaviye fazlasile çevrilmesi mutla- ka bir müsademe tevlit eder. Bu müsademe hafif geçse de şoför bir denbire neticeyi kavrıyamadığı için şaşırarak o müsademeyi hafif atlatmasına rağmen tekrar edip durmaktan, her tekrarında tehli- keyi artırmaktan başka birşey ya- pamaz. Acemi şoförler alelekser uzak- laşmak istedikleri kazaya yakla- şırlar. Frene basmak istedikleri halde ayaklarını gaz pedaline gö- türürler, uzaklaşmak istedikleri tarafın tersine volan Böyle vaziyetlerde yapacağını bilemiyeceği için tün kabiliyetini kullansa, hı dursa bile müsademenin önüne ge çemez. Vukua gelen ötomobil © kadar O muhtelif tesiri altında, Oo kadar o muh- telif © şekillerde © vaki (olur bunları — bir araya topliya- rak umumi kaideler koymak imkâ pi yoktur. Bir müsademede volan şolörün karnını deştiği halde baş- ka müsademede şoför volan arka- sından fırlıyarak bir ağaç dalına takılmakla kurtulur. Bir hendek içine kaymak veya bir ağaca çarp- makla bazan içeride sağlam birşey kalmadığı halde öte tarafta bir o- tomobilin kapaklanarak üç defa tepetaklak utmasına rağmen kim- senin burnu kanamaz, Müsademe hallerinde birçok 20. man iki tarafa du hata isnat olu. narak bunların kazadaki tesirinin derecesi yapılan hatanın karşı ta- Devamı 19 uncuda» a çevirirler. karşıdaki ne bü- kazaları avamilin did ia ği S