Z ndistan Yazıları: Bugünkü Hint Köyü Ve Köylüsü Anbar hâli bir araziye gir- di ve durdu. Hepimiz indik, yürüdük. Biraz sonra köylüler Jay, alay gelmiye başladılar. Gandhiji-KiJai avazları yüksel- miye başladı. Bunun mânası “Gan- diye zafer!,, dir. Kalabalık arttık- ça köy ihtiyarlar ve köycü genç- ler elele vererek, Mahatmayı ka - labalık sıkmasın diye etrafımızda bir kordon yaptılar ve yürümiye başladılar. Bu köylerin hepsinde yaşayıp, çalışan köycü kadın ve genç erkekler hep orada idiler. Güneş tepemizde kaynıyor, he- pimiz, bir duman bulutu içinde yü- rTüyorduk. Herkesin yüzünden ter akıyordu. Bu yorgunlar güruhu a- rasında hiç solumıyan, terlemiyen, odasında yürür gibi sükünla yü - rüyen, konuşan Mahatmanın ken- disi idi, Köylülerle şaka edi bize Cenubi Afrikadaki hayatın - dan bazı fikralar anlatıyordu. Mahatma ile yürüyen bütün gençlerin müşahedesine nazaran 0- nün kadar yorulmadan muntazam yürümenin sırrını bilen adam yok- tur. Bence bu bir sır değildir. A- yakları rahat olmak şartile ayni tempoyu muhafaza ederek yürü - yenler çok uzun gidebilirler. Bu hususta bizim neferleri geçen in - san yoktur. B“ köylere girdiğim zaman Hint köylüsünün ve köyle- rinin sefaleti, fukaralığı hakkında- Ki iddiaları evvelâ biraz mübalâ- dalı gördüm. Her halde şarkta böy- le, hattâ bunlardan daha, iptidai görünen köy çoktur, Ayni gübreli PiSsoKâk'tir“ayni içi karanlık ev- ler, Sığışları bana biraz zayıf gö rünüyordu. Fakat köylünün kendi si de pek zarif görünüyordu. Bugün her halde orta. lıkta bir bayram havası vardı, her kesin yüzü gülüyor, ihtiyarlar bi- le çocuk gibi sıçrıyor, gözleri par- lıyordu. Arkadaşıma sordum: “Bunlar Ha “Hayır karışık Haricanllığı lâğviçin yapılan te- şekkülün gençleri, ekseri karışık köylere yerleşiyor, mektep açiyor, elişleri, sanayi atölyeleri açıyor. Bunlarda yavaş yavaş sınıf farkını kaldırılıyor. Bu teşekkül her sene bilânçosunu neşreder. Memlekette kaç kuyunun Haricanlara açıldı- Zını, kaç çocuk okutulduğunu, kaç yerde Haricanlık farkı kalktı- Bini ilân eder. En kalkması müşkül olan fark mabet meselesinde... Çün kü kanun, Caste Hindularına bu meselede büyük salâhiyet veriyor. Bir köyde bir tek adam itiraz e derse Haricanlara bir mabedi ka- Pıyabilir, n köyleri mi?,, ihayet, taslık bir meydana nazır bir köy evinin tera- #na oturduk. Halk meydana top- ndı. Mahatma, onlarla sakin, sa- kin kendi dillerinde konuşmuya başladı. Hiç kımıldanmadan, teliş- WZ bir konuşuşu var. Fakat halk Üzerindeki tesiri fevkalâde roman- tik bir hatip kalabalıga suni bir eca verebilir. Fakat bu nevi müşuş daha müessir. Gülüyorlar, Başlarını sallıyorlar, aralarında bö Bist da bir şeyler söylüyor. Biraz sonra köylüler elişleri nümunele- Ni getirdiler. Hasır örmeleri, bez- maş işleri ve saire. Daha son- U meydanlığa açılan atölye ezik Her şey çok basit, fakat te- i > Ben Mahatmanın bez tezgüh- totçaş ağar uzun kalacağını hş im Halbuki o, en çok deb- *K Şubesinde ve deri işlerinde "du. Sebebi bu işin vaktile ta- me Harican işi olmasından. “listanda bu sınıfın yaptığı iş eri lu; Kel : Yazan: Halide Edip: CE Gandinin en son resimlerinden biri ler arasındo iki tanesi en aşağı ad- dedilirmiş: Deri işleri ve süprün- tücülük. Süprüntücülük bizim bil- diğimizden burada çok başkadır. Yalnız sokak süpürmek, süprüntü dökmek değildir. Hindisi da müesses lâğım yoktur, Tab kısmın- ihti yaçların defedildiği malzemeyi te- nin büyük bir mizlemek hep bunların işidir. Bu işten daha aşağı bir şey Hindistan da yoktur. Deri işleri bile bundan yüksektir. Halbuki Haricanlar deri işlerini bırakmış, fakat süprüntücülüğü b rakmamıştır. Bu bırakış Hindis- tana pahalıya oturmuştur, Deri iş- leri ihraç eden ve dahilde kullanan Hindistan bu işi Haricanlar bıra- n bir iktisadi za- mıştır. Mahatma, b ihyasına çok ehemmiyet veriyo, Kendisi,de debbağlık işini pek bilirmiş. Esasen onun yapmadığı iş yoktur. Onca her iş temiz ve mu- kaddestir. İşçi ne iş görürse gör - sün bir tek hakik! ve faydalı in- sandır. “İnsan yalnız işi ile insan olur.., Esasının İslâmiyetin binası olduğuna kaniim. Mahatmanın bu #ihniyetine, belki İslâmiyetin de tesiri olmuştur. kır bırakmaz, az: rara uğr Aman dedim ki: Bu Haricanlar ne kadar ap- tal adamlar! Niçin dericiliği bıra- kacaklarına süprüntücülüğü bırak mamişlar? Eğer süprüntücülüğü bı raka idiler Haricanlık meselesi kendi kendine halledilirdi.,, “— Meselâ nasıl?,, “— Meselâ, üç yüz milyon hal kın pisliğini temizliyen, birkaç milyon Harican bir gün, efendiler, pisliğinizi kendiniz temizleyiniz, $iz artık bu işi yapmıyacağız? de- u? Caste Hinduları iki mesele karşısında kalırdı. Ken- di pisliklerini kendileri temizler - bu halde herkes Harican olur, Ha- ricanlık kalmaz. Yahut bırakırlar, Bu vaziyeti de düşünmek ihtimali yoktur, Lâğım tesisi de bu memle- kette öyle, beş, on senede vücut bulamazdı.,, Arkadaşım sordu: “— Süprüntücüler, seler, ne olurd böyle kati bir grev yaparlarsa ne ile yaşar- lar?,, “— Böyle bir grev çok az sürer. Caste Hinduları, üç günde bunla- rın dediğini kabul eder. Hem ka- sap, balıkçı, derici ve saire öteki Haricanlar bir sindika yapar, bun- lafa yardım eder.,, Arkadaşım: - Bu tehdti ve pazarlık olmaz mı?,, Ben “— Fakat sizin Non - Coopera- tlon ihtilâliniz U İngilizlerle böyle bir pazarlık değil miydi? Eğer in- san, insarlığının haysiyetini baş- ka bir suretle temin edemezse her halde grev isyandan daha makul bir usuldür;, Her halde bu gezdiğimiz köyler- de Haricânlarlâ öteki Hindular a- rasındaki farkı Köyeüler kaldır > miştr. ydanına İkamet” PİE N daha geldik. Ortada bir top rak yığının üzerine bir örtü ser - | mişler, üstüne oturduk. Meydan kı: yamet günü gibi rengârenk esvaplı köylü ile dolu. Mahatma bunlarla da konuştuktan sonra bir mektebe gittik. Bir köy evi odası, Karan- lık. Çocuklar Mahatmanın etrafını aldı. Kitaplarını uzattı. Baktım hepsi el ile yazılmış, Bu Hindu köycülerinin gayreti gözlerime yaş getirdi Hindistanda birçok darülfünun vardır. Yeşil meydanları, büyük bina ve lâboratuvarla fesörleri hep İngiliz kolejlerini ha- tırlatır. Hiç şüphe yok ki, bu mü- esseseler Hindin uyanışında bir rol oynamış ve hâlâ oynamaktadır. Fa- kat iptidai tahsili nisbeten çok ge- ridir. Hele köy mektepleri yak gi- bidir. Bu karanlık ve zavallı köy- lere tahsil getirmek için gençliğini ve çok zaman zengin bir hayatı ter- keden köy hocaları bana darülfü- nun hocalarından daha büyük in - sanlar gibi geldi. Hattâ bu yokluk ve sefalet içinde okutacağı kitap- ları bile elile yazan adamlar, Hint istiklâlinin müjdecileri gibi görün- dü. Kendi kendime sordum: “İngilizler, burada orta sınıfı ve asilzadegânı tutmuşlar, onlara tah- sil Vermiş, zengin etmişler, On- lara Garp medeniyetinin iyi, kötü her tarafını vermişler. Acaba bu gayret ve bu parayı halka, bilhassa köylüye sarfede idiler acaba bu- günkü Hindistanın şekli ne olur- du?,, İMALATYADA: Bu Sene Kaysı Az Malatya, (TAN) — Geçen sene ka- yısı mahsulü şimdiye kadar görülme miş bir şekilde çok olduğu için bu yılki mahsulün az olacağı hakkında ki tahminler doğru çıkmıştır. Kayı $ı ağaçlarındaki meyvalar bir sene evvelkine nazaran bazı mıntakalar- İda yüzde kırk ve ban yerlerde de yüzde 10 — 20 arasındadır. vakur pro- | ” Şu Garip Dünyada : Bir Harpte 60 Milyon Asker Dört sene süren Büyük Düfiya har binde çarpışan Iki taraf, 60 milyon askeri silâh altına almıştır. Merkezi devletlerin topladığı asker 21 mil- yon, büyük itilâf devletlerinin 39 mil İyondur. Avrupa nüfusunun yüzde 12 YY si öskere alınmıştır. milyon askerden Çarpışan bu 6 |: milyonu harp meydanlarında öl- Mimi, 21 milyonu hafif ve ağır suret- te yaralanmış, 2 milyonu kaybolmuş MM ve diğer 2. milyonu da esir düğerek Jeistiği yabancı memleketlerde hus- yg silika sefaletten ve yorgunluktan ölmüşlerdir. Yahut, tabiri diğerle i- tilâf devletleri Büyük Harpte; 5:mil- iyon 700 bin asker ve merkezi mütte- fik devletler de 3 milyon 500 bin as- 5 p ğ | VEKİLLERİMİZ DÖNÜYORLAR Başvekilimiz B. Celâl Bayar ve Hariciye Vekili B. Rüştü | | Aras dün gece Atinadan ayrıldılar ve büyük tezahüratla uğur- landılar. Aşağıdaki resimlerle Vekillerimizin Atina ziyaret- .— » lerine ait muhtelif intıbaları tesbit ediyoruz: ker kaybetmişlerdir Li İİ Görünmiyen Okyanos | “BiZ inanlar, görünmiyen bir ete mosfer olan “Okyanosun altında ot: ruyoruz. Şeffaf olan havanın görü- nüşte" hiçbir ağırlığı hissedilmemek- tedir. Fakat hakikatte her insan, ©- muzları üzerinde koca bir hava yükü İ taşımaktadır. m Yükü, hi edilmiyen bu havanın tazyiki ölçülüyor. Deniz içinde balık- r da, üzerlerindeki su tabakaları İnn ağırlığım hissetmeden yaşıyor- lar. İşte, insanlar da böyle balıklar gibi, hava yükünü taşıyorlar. İdümüz bu yüke alışkındır. » Serezde yerlilerden biri “Hoş geldiniz,, nutkunu söylüyor Vücu- Ömürler uzuyor Mİ) Geçenlerde yaşamış İnsanlâr mevzulu beynelmi- AM ici bir kongre yapılmıştır. Burada profesör, H. Valoa, muhtelif devir- lerdeki insan ömründen bahsetmiştir. ylediği nutkunda, insan ömrünün gittikçe uzamakta olduğunu iddia et- Mİ miştir. Tarihten evvel insanların v sati ömürleri 60 sene imiş. Halbul yg) bs nisbet şimdi artmış, bugünkü i- N İlim, insan hayatımı usatmış ve böyle likle. yaşlı ihtiyarların adedi çoğal- MB imiştır. » n Garip bir istida İ Çekoslovakyada Bereho kasabasın- da okumak ve yazmak bilmiyen bir kadın, mahkemeye çok garip bir isti u Oslo'da tarihten önce m YU da gönde: Çok: iyi resim yap mayı bilen bu kadın, istidasında, yap- İtiğı resimlerle, bir bayandan alacaklı MM olduğunu anlatmıştır. Bu kadına ö- İdünç para vermiştir. İki kişinin dö- İL vüştüğünü gösteren son resim, iste- diği para yerine borçludan dayak ye diğini ifade etmektedir. İ * | Muhtekirlerin cezası Eski devirlerde hayatı ucuzlatmak İiçin muhtekirlerin ne suretle ceza- landırıldıklarmı hatırlatmak fena ol maz. Orta Çağda, muhtekirler çok şid- detli surette cezalandırılıyorlarmış, Eksik ekmek satan sahtekâr fırıncı derhal rezalet direğine götürülerek boynuna elemek dolu bir sepet asil yormuş. Sahte ölçü il içki satan zey haneci de, rezalet reği önünde boy» çki şişelerile ayakta di- kili tutuluyormuş ya, bozulmuş balık sa- On- kokmuş ediliyorlarmış Mallarını makul fiyattan çok pahalı satan tüccar da muhtelif çarptırılıyorlarmış * Büyük bir sigorta işi Miki Mavs'ın kâşifi, yahut babası Yolt Disney, Miki Mavs'un sigorta Jedilmesi için büyük bir sigorta şir- ketine müracaat iki Mv 1 50 milyon frank o- lacaktır. . * Hapisanelerde yatacaklar . ormuş. inde ine istasyonunda Başvekilimize yapılan cezalara istikbal merasimi etmiştir | İngiltere Dahiliye Nezareti, haplsn jneleri ıslah etmeyi kararlaştırmıştır un işi tetkike başlıyan memurlar. ha pisaneleri gezecek'er, koğuşlarda i p- jk mahkümlar gibi, ayni Şartlar al- a tında yaşiyarak birkaç hafta kalacak. Ke id |lardır. Bu suret ü Türk gazetecileri, Meçhul “Asker âbidesi önünde yat ttk diler yalar ha. e yala MM re hazırlanacaktır RE