Beyoğlu Halkevi kışlık spor faaliyetine nihayet vermiş ve dün bu münasebetle Halkevi Jimnastikhanesinde büyük şen - Hikler yapılmıştır. Davetliler, gençlerin muhtelif sporlarda gösterdikleri muvaffakiyet çe kabiliyeti urun uzun alkişlamış - lardır. Bu arada alelli ve aletsiz jimnastik hareketleri, müzikli jimnastik, paralel veRarfiks hareketleri ve eskrim müşmoska - ları yapılmıştır. Bu resimde, dünkü spor şenliklerine iştirâk eden genç kızlarımızı görüyoruz. Bugünkü Futbol Maçları 6G. Saray - Beşiktaş Karşılaşıyorlar Bugün Milli Küme karşılaşma, rından Beşiktaş — Galatasaray mü- sabakası oyun itibarile olduğu kadar bir haftadır çalkanan şayialar bakı- mından da meraklıdır. Daha dört gün evvel, beyaz siyahlıların en kuy, vetli elemanlarından mabrum kala- cakları söyleniyordu. Hakkısız, Şe- refsiz, Eşrefsiz, Hüsnüsüz, Feyzisiz bir Beşiktaş takımının Galatasaray önünde nasıl bir'oyun Oynıydcağı herkesi meraklandırıyordu, H. j #m'dakikada haber aldığımıza göre, Beşiktaşın iç meselesi halledilmiş ve oyuncular takımdaki yerlerini mü - hafaza etmeye razı olmuşlardır. Şu vaziyete nazaran bugünkü ma- çın neticesi ne olabilir? Beşiktaşın kâğıt üzerinde en kuv- | vetli ve tehlikeli takımlardan biri olduğunu tekrar uzun uzun yazma « ya ihtiyaç yoktur. Ekseri kimseler Galatasarayın çok müşkül bir rakip karşısına çıkacak» larını hesaplamaktadırlar. Birçok meraklılar da yüzde doksan beş ga- libiyetin beyaz siyahlılarda olduğu- | nu tahmin etmektedirler. İki rakibin | karşılıklı kusur ve meziyetlerini ve her türlü ihtimalleri inceden inceye gözden geçirmeyip, lâalettayin, umu mi bir hüküm vermek istenirse, Be-| şiktaşın muhakkak galibiyetini söyle mek doğru olur. | Fakat, bir de Beşiktaşın küsur - larını daha kabartacak bünye ve sis temde oynamak meselesi vardır. Kanaatimizce, bugün Galatasaray oyuncuları, müdafileri de dahil, ak dıkları veya verdikleri, yahut kar - şıladıkları topları göğüs hizasından daha yükseğe kaldırmamaya ahte - derlefse işin çehresi hayli değişebi - ir. Yalnız sarı kırmızılılar topu ye Te yatırmak kararını o kadar kati vermelidirler ki, gol pahasına dâhi olsa, müdafiler gelen topları uzun degajmanlarla açmayı göze aldırma lıdırlar, Vakıa bir maçta topu yere yatıracak hat muavin hattıdır. Fakat muavinlere top havadan gelirse, mü tadele edeceği ve yüksek oyunda daha kuvvetli olan taraf karşısında ekseri âciz kalarak vazifelerini ba - şaramazlar. Ayrıca, havadan iade e dilen topların ölçüsü yerdekiler ka- dar isabetli olamaz. Havadan isabet- Yi paslar ancak yerlerini iyi alan â&-| çıklara teveih edilebilir. Halbuki, müdafi degajmanları muavin hattın dan veya muhacim hattından açıkla» ra uzatlan havadan paslar cinsinden değildir. Ekseriya sahadan kalabalık parçalarına düşer, Yahut toplar mah reklerinin uzunluğu dolayısile rakip lerin kalabalık bulunduğu ve yetiş - Bugünkü Spor. Hareketleri Bebek Kollej Sahası: | Atletirm müsabakaları saat 9 Taksim Stadı: Pera - Şişli kupa maçı sast 1030 Profesyonel güreşler saat 14,30 İl seret Stüdir | Güneş > sit klüp muhtehti mat 4 nsm14K. > Besiktas, mili, kü mi melerine imkân olan murabbalara tesadüf eder. Eğer Galatasaraylılar bu cihetleri maçın her saniyesinde akıllarından çikarmazlarsa, kâğıt üstündeki he- saplarda yüzde doksan galip addolu- nan rakiplerini sürprizler içine dü- şürebilirler. Son olarak şunu ilâve edelim: Muhacimlerden itibaren son oyun cusuna kadar yerden oynamayı ah- tetmiş ve bu kararında hi yan bir takım karşısında çok kuv - vetli görünen Beşiktaşın derecesi rıdan fazla düşer. O vaziyete getiril- miş bir rakiple de uğraşmak ve gali biyeti elinden koparmak ihtimalleri fazlalaşmış olur. Atletizm: Seçmeler Bugün Dokuz senedenberi muntazaman ya pılmakta olan Istanbul atletizm bay- ramının seçmeleri bugün saat dokuz- da Bebekte Kolej sahasında yapıla- caktır. Bu sene de müsabakalara her zaman olduğu gibi 250 den fazla at- let kaydedilmiştir. Türkiyedeki bütün spor meraklı- larının sabırsızlıkla” bekledikleri bu müsabakalara 1930 senesinde ilk de- fa kollej müdürü doktor Geyts'in oğlu Mister Geyts ve yine İstanbul- da yerleşmiş İngilizlerden Tomson- İs Adilgiray tarafından tertip edile- rek başlanmıştı. Kollejde o sıralarda muallim bu - lunan olimpiyat ikincisi Amerikalı Köller de iştirak ettiği bu müsaba - kalar her sene daha fazla bir rağ- bet görerek bugüne kadar ârızasız bir şekilde devam etmiştir. Eski. atletlerimizden Semih, Hay- dar ve Veysinin de bu müsabakala- a iştiraki yarışların heyecanlı ola - cağına bir delildir. Bugün seçilen at letler gelecek hafta final müsabaka- sını yapacaklardır. f ANKARA: Fenerbahçe Muhtelit Takımı 3-2 Yendi Ankara 30 (TAN) — Gençlerbir- liği ve Ankaragücü klüplerinin da- veti üzerine gelen: Fenerbahçe bi- rinci futbol takırı ilk karşılaşması- İnt bugün Ankaragücü sahasında 8 bine yakın bir meraklı önünde iki klüp muhteliti ile yaptı ve 3—2 ka- İ zandı. Oyun başlar başlamaz Fenerin sağ dan yapmak istediği iniş muhtelit müdafaasında kesilerek uzun bir vu ruşla derhal iade “olundu. Oyunun ilk dakikaları iki tarafın da enerji- || sinden ve tekniğinderi beklenmiye - cek kadar bati ve; heyecansız ve zevk İ|siz hücumlarla ve karşılıklı deneme geçti. Bu arada gerek Fener ve makam mealli ——re mi önlerinde elde ettikleri muhtelif gol vaziyetlerinden istifade edemediler. 23 inci dakikada Niyazi, kendine has bir çeviklikle ve yıldırım sürati le muhtelit kalesine kadar sürükle- diği topu güzel bir eşape ile kendin- den daha müsait yaziyetle bulunan Yaşara geçirdi. Yaşar da bu güzel fırsattan "istifade ederek iki bekin arasından sıyrılarak çektiği sıkı bir şütle takımının ilk gölünü yaptı. Muhtelitin yediği bu golü telâfi et mek icin yaptığı bütün akınlar da bir netice vermediğinden maçın ilk kısmı 1—0 Fenerin lehine neticelen- di. Ikinci devrede Fenerin, oyunun ilk Kısmında bıfakmış olduğu intibaa na zaran gol adedini biraz daha yük - selteceği tahmin olunuyordu. Fakat hiç te öyle olmadı. Çünkü düdükle beraber harekete geçen muhtelit, Fe ner kalesine sokularak bir hayli taz- yike başladı. Fakat Yaşar ve Fazılın uzun vuruşları muvakkat bir zaman için bile olsa bu tehlikeyi bertaraf ediyordu. 37 inci dakikada Muhtelit solaçığı Ali Rızanın Fener kalesine sürükle- mekte olduğu topu kesmek üzere hatalı bir çıkış yapan Yaşara hakem penaltı cezası verdi. Bu fırsatı Ali sıkı bir şütle gole tahvil ederek ta- kımının beraberlik sayısını temin et- ti. Yedikleri bu golün verdiği hizla tekrar oyuna başlıyan Fenerliler soldan çok sıkı bir inişle muhtelit ka- lesine sârktilar, Bü esnada Nacinin yaptığı enfes bir vuruşla gelen top vakitsiz çıkışla Rahimin boş bırak- tığı kaleye sol müdafi Enverin fal - solu vuruşu ile ikinci defa olarak girdi. Bu suretle 2—1 galip vaziyete geçen Fenerliler eldeki sayı avanta- İli kaybetmemek için yeni bir hiz ls muhtelit kalesini tekrar sardılar. Fikretin bir vuruşu ile kâle önlerin- de husule gelen kargüâşalıktan isti - fade eden Naci çok sıkı ve isabetli bir şütle 40 ınci dakikada takımına yeni bir gol daha kazandırdı. Ankaranın canlı ve enerjik oyun cuları Fenerin. yaptığı bu ü gole rağmen yılmadan ve sarsılma. Vatanclasşla hayata izi; Tefecilerin Zulmü Dün matbaamıza elli, elli beş yaş larında isminin Sabri Sancak oldu - ğunu söyliyen biri geldi. Yüzünden çok müteessir ve muztarip olduğu anlaşılıyordu. Dört gün evvel Elâzığ- dan geldiğini söyledikten sonra, i ve etti: 28-4.938 tarihli gazetenizde bir tefeci kadına dair yazınızı okudum. Gazetenizin nasıl bir halkçı ve huki katçi gazete olduğunu bilirim, Umu deleler cidden takdire lâyiktir. Fa- kat bu sonuncusu hepsinin en mü - himmidir. Çünkü mürabahacıların kucağına düşenlerin çoğu ufak me - İnurlardır. Bu korkunç dertlerini | kanunun çerçevesi içine sokarak bir İtürlü halletmelerine imkân yoktur. (İste onlardanbiri de benim. Bundan dokuz sene evvel inhisarlarda me -| İmurdum. Bir hastalık dolayısile pa- iyacım vardı. Adliye kori- ında bir mürabahacı kadının yanında bulunan kâtibi ben de onun ağına düştün lardaki vazifemi tahkik edi dikten sonra bana yüz lira vermiye razı oldu. Bir notere gittik. Ben çok ağır bir vaziyette söyledi: Dairenizden bir arkadaşınızı ke - fil vereceksiniz, bütün noter masra fı size nitt ayın olan on| lirayı pesin alırım. 200 liraya senet tanzim edilir. Her av muntazaman borcunuzu ve onar liradan faizini verirsiniz, bir ay taksiti vermez ise İniz borç acele hale gelir, o zaman faizle beraber 200 lira ödersiniz. Çok darda idim. Arkadaşlarım - dan birini kefil vererek 80 küsur lira aldım ve nci aydan başlıva. rak tefeci kadının evine her av git- tim, borcumu ve faizini verdim ve her para verişte de cep defterimi im zalattım. Borcumu 'tamamile ödedikten son ra yine bir paraya ihtiyacım oldu. Ayni munmele ile ve vine bir kefil vererek 80 küsur lira daha aldım. Bu defa verdiğim kefil Hüdavendi - gör hanında büyükce bir. tüccardı. i boreumuzu da vaktinde öde- dik. Senetlerimizi istedik. O esnada T7 - 18 yaşlarındaki" kızırın vefatın- dan (eesstirle bahsederek idim şartlarını zihninin imzası olduğundan bahsederek ver- gecti. Birinci parayı aldığım zaman kefil olan arkadasımın maasına ha - ciz koymak suretile o parayı bir de- fa daha almıva kalkıstı. | İcra dosyaları tetkik edilerek mü | rahahacılara karşı esaslı bir müca - dele açmak çok yerinde olur, Cünkü | bunların *bep oldukları felâketle- re hudut yokti Tamir Atölyesi Kuruldu Liman İşletme İdaresinin Azapka pıda kurmakta olduğu tamir atölye- si tamamlanmıştır. Şimdiye kadar böyle bir atölye bulunmadığı için sı- kıntı çekiliyordu. Bundan sonra De- nizbanka ait vantaların tamirleri burada yapılacaktır. dan sanla başla çalışarak oyun üze- rinde tam bir hâkimiyet tesisine mu- vaffak oldular. Nitekim bu çalışma - larının neticesini de elde etmeye mu vaffak olan mühtelit 43 üncü daki- kada yine Alinin ayağiyle ikinci go- lü kazandı. Bu gölden sonra geriye kalan iki dakika yine muhtelitin hâkimiyeti altında fakat golsüz olarak geçtiğin- den maç ta bu suretle Fenerbahçe- nin 3—2 galibivetile sona erdi Harbiye, Alsancağı Yendi Izmir, 30 (A.A.) — Milli Küme karşılaşmalarına bu hafta da devam olunmuştur. Havanın kapalı olmasın dan dolayı az bir seyirci önünde ya-| pılan Harbiye — Alsancak maçı, AJ sancağın nisbi bir hâkimiyeti altında cereyan etmesine rağmen Herbiye- nin 1—0 galibeyetiyle neticelenmiş - tir. Barutgücü - Galatasaray Galatasaray lisesi A ve B takırıla- rile Barutgücü A ve B takımları dün Taksim stadında karşılaşmışlardır. B takımları arasındaki maç 5—3 Ba rutgücünün galibiyeti ile neticelen- miştir. A takımları arasındaki maç İ kart bir İngilize gönül Yazan Li Erme ile Lombardi ço- cukluk arkadaşıdırlar. İki- si de hayatın çakıllı yollarında i- lerlie ilerliye bugünkü hallerini bulmuşlardır Lombardi, meşhur bir mimar oldu. Esposito da bor- sa oyunlarına girişti. Epeyce pa- ra kırdı. Mimar ahbabımız 33 yaş- larında iken evlendi ve iki yıl son- ra da bir oğlu olmak saadetine e ito'ya gelince, o bökâr- verek dünya ço- cukluk arkadaşını da aslâ yalnız bırakmadı. Çocuk, dört yaşına basip ta, tür- lü türlü yaramazlıklarile Lombar- diyi saadetten deli etmekte idi ki, Madam Lombardi, darı dünyada pırasa gibi biyıklarile, viski ipti- lâsından başka bir şeyi olmıyan verdi ve kaçtı. Mimarı teselli eden yine Espo- sito oldu; Ne yapalım? Müteessir olma. Olan oldu, Karını çok sever- din. Biliyorum ama, bu yanda da oğlun var. Onu düşün: Onu büyüt- mek, yetiştirmek seni meşgul e- der. Dedi. imar arkadaşımızın gözleri par ladı ve arkadaşının elini tutt - Evet, diye cevap verdi. Oğ- luma bakmak, onu yetiştirmek i- çin, karımı unutmalıyım. Vinset, oğlumdur, diye söylemiyorum ha- ni, cidden harika bir çocuk. Bu yaşta, bu zekâ... Alimallah, babası- ni bile geçecek.. Hem, onu öyle bir yetiştireceğim ki, sonunda bana dua edecek Oğlumu, dünyanın en büyük mimarı yapacağım, bugün- den itibaren de bu maksatla, & limden geleni esirgemiyeceğim. tir vE an sustu; Sonra, ağır, ağır konuş- tu — Evet dostum, yerden göğe ka- dar hakkın var. Bundan böyle, oğ- Tüm, seh ve ben üç arkadaş ola- cağız. ocuk buyudu. Fakat baba- sının istediği, beklediği gi- bi çıkmadı. Doğrusunu İsterseniz, koca mimarın oğlu, gördüğünüz an sinirinize dokunan, burnu balâsı budur diyerek, saniye kay- betmeden bir yumruk savuracağı- nız, soysuz, haylazın, aptalın biri oldu, çıktı meydana. Babası da bunu bilirdi de; dostlarına, ondan utanarak bahseder: — Vinsent, biraz haşarıca.. Bu da, daha çocuk, delikanlı oluşun - dan ileri geliyor. Büyüdükçe, du- rulacak, aklını başına toplıyacak ve günün birinde mimarlık dehasi- le bütün dünyayı yerinden oyna- tacak. Bekleyiniz.. Görürsünüz.. Vinsent koleje girdi. Halk da- ha hâlâ, çocuğun uslanaca- ğu bekliyor. Ama ortalarda gey görmüyordu. Orta kısmı biti- rip liseye geçince, kanı kaynıyan Vinsent, bilgi namına elde ettiği şey, ucuz içkileri karıştırıp, kaçak içki satan meyhaneciler gibi kok- teyl yapmak, altındaki otomobil ile İ dağ, tepe demeden uçmak, uçmak- tı. Bir keresinde bu heves yüzün- den sz kaldı öbür dünyayı boyl- yacaktı. Mimar, oğlu ile başa kamayınca, önüne aldı ve ona şu üllimatomu dayadı - Bana bak Vinsent. Şimdiye ka dar, ses çıkarmadım. Ne yaptınsa, sineye çektim. Bu sonuncusudur!.. Ben, senin mimar olmanı İstiyo- rum. Düşün, taşın, baba mesleği- ni devâm ettirmek istiyorsan, söy- le. Ben de işimi ona göre tutayim ve illâ baban yok bil. Biraz dün- yalığım var. Ve elimden geleni de arkama (koymuyorum. Tahsili. ne devam etmek arzusunda değil ta beraber kalmistır. sen, ve benim de oğlum olmaktan utanıyorsan.. Sıkılma söyle.. dedi, BABA DOSTU Mark Hellinger - Çeviren: İbrahim Hoyi >» . A ADARARAAA ARAMANI Pişkin oğlan başını salladı ve ce- vap verdi: — Ne demek baba, ben istediğin gibi mimar olacağım. Ama bana yüz dolar lâzım. Öte beri alaca - ğım da... Ve, mimar cenapları 100 yerine 500 dolar verdi Nasıl oldu, nasıl becerdi biline- mez. Bir de baktık ki, Vinsent mek- tebi bitirip mimar çıktı. Babası da oğlunun mürüvvetini gördü, ona, muazzam bir yazıhane açtıktan bir kaç gün sonra da, kemali sükünet- le, bu dünyadan güçtü. Kemali sü- künetle diyorum ama, bunda şüp- heliyim. Zavallı mimarın hayırsız oğlunun. yüzünden öldüğüne daha fazla inanıyorum. Vinsent, hiç şüphe yok ki, istidat- kı bir çocuktu. Fakat mimarlığını, güzel ve gönül alıcı kadınlarla İs- panyada şato yapmakla gösterdi. İki seneye varmadan babasından kalan paraları har vurup harman savurdu. Meteliksiz bir mirasyedi gibi Nevyorkun kaldırımlarını a- şındırmıya başladı. V e aklınıza geleceği gibi, eski baba dostu, bizim de bekâr dostumuz, Esposito, çocukluk ar- kadaşının oğluna yardım elini u- zattı. Bir gün evine gitti ve: — Oğlum. Sayfiyede bir ev yap tıracağım. Tabii sen varken başka- sına gitmek doğru olmaz. İşi götü- ” rü vereceğim. Evi bitirip teslim et- tikten sonra, şanına lâyık bir üc- Tet veririm. Pazarlık odosek de- giliz ya... dedi. Vinsent, fırsatı kaçırmadı. Kendi kendisin: Ba” bir kaz. seTirllğa EŞlEMAESİ aöririm. He- rife, ustaca bir madik oynar, pas pelleri çekerim... diye düşündü. Delikanlı da doğruluk cevheri yok tu. Akrep gibi, maddesi fenalıklâ yuğurulmuştu. Ne denir? Delikanlı işe koyuldu. Ama ne iş- Çimentodan, kumdan, demirden çaldı. Harçtan çaldı. Meselâ 200 torba çimento kullandı. Masraf puslasına bunu 500 diye geçirdi. Vinsent'e göre, bir ev çerden, çöf ten yapılmış ne çıkardı? Herkes gelip te ayrı ayrı harcını, demiri” ni muayene edecek değildi, her hal de günün birinde enainin biri çi” kar, gözü kapalı evi “kelepir!,, di“ ye satın alırdı. Bu da tasa mıydı. sanki.. Fena mı bir taşla iki kuş vi” ruyordu. Bir yandan masraf pusls” Jarını kapartarak. para çekiyordu Öbür taraftan da, baba dostu, hef halde, kendisine umduğu, külliyet li bir el emeği, alınteri hakkı ve” recekti. Para kazanmak buna def” terdi. Fk V Dun yazıhanesine giderek, düny! insent, söz verdiği günde ei bitirdi ve doğru Esposit?” bi” Eb w oi fethetmiş bir general tavrile ba dostuna bunu müjdeledi. İşte, şimdi moruk çek defterini karacak, ve ne bileyim. Aferin lum. Sana şu kadar dolar mi? diye soracaktı. Ama, hiç te öyle olmadı. BAİ dostu Esposito, Vinsent'e doğrü © Bildi ve: — Oğlum, seni her zaman e rim. Babana karşı olan hürrnef den bu sürprizi hazırladım. sar ücret olarak bir şey verecek deli lim. Buna mukabil benden Pi Sını çekerek yaptığın evi san diye ediyorum. Bilirsin ki, dür da herkesin dikili bir ağacı ob”* dır, dedi.