Konsey Azaları Döndüle Azaları Döndüler Yat Klüpteki Ziy: Nel Ziyafet Çok Ri ön 1 eğ Misafirlerimizin hepsinde Yalova hakkında derin bir takdir vardır. Bu- rasının yerden biter gibi birkaç sene içinde ortaya çıkması, Türk azmine ve imar kudretine bir ölçü “e kar- #ilanmiştır. Otelin kapalı bulunduğu bir sıra- da otele birdenbire yüzden fazla mi- | safir gitmesi ve otelde ziyafetler, suvareler tertip edilmesi, Yalovanın yeni kaplıca direktörlüğü için dik- kata değer bir imtihan olmuştur. Yeni otel binası güzel bir plâna göre yapılmış güzel bir eser olmakla beraber yapısında ve işçiliğinde bü- yük ihmal ve kusurlar vardır. Bün- lardan bir kısmını acele şekilde ta- dil ve ıslah etmek lâzım gelmiştir. Mevsim bakımından kapalı yeni bir otelde, tam bu tamir dakikaların da bir, iki gün içinde herşeyi hazır- lamak, sonra yüzden fazla misafiri güler yüzle karşılamak ve ağırlamak büyük bir muvaffakıyettir. Böyle bir şey bir Garpliye söylense: “İmkânı yok,, deyip keser, atardı... Sıkışınca imkânsız şeyleri yapmak, cidden bi- ze vergidir, Doktor Nihat Reşadı ve çalişma arakdaşlarını candan tebrik ederiz, / Büyükada Yat klüpte Misafirler, bire doğru hususi va- purla Büyükadaya gelmişlerdir. Bu- rasını güneş ve çiçek içinde bulmuş- lar, Yat Klübe hayran kalmışlardır. Yalovada yapılan muvaffakıyetin dı ba küçük ölçüde bir örneği Yat klü- bünde tekrar edilmişti. Kapalı bir klüp, bir iki gün içinde hazırlanmış, aşçılar, adamlar, bir araya getiril miş, yüz küsur kişilik çok itinalı bir öğle yemeği verilmiştir. Yemek arkadaşça bir teklifsizlik içinde devam ederken, misafirleri- miz alkışlı ısrarlarla Hasan Sakadan nutuk istemişledir. Hasan Saka, kı- sılmış sesini özür diye ileri sürmüş ve kadehini kaldırarak Balkan dev- Jetlerinin şefleri ve Balkan Birliği Talü kalkarak lâtifeli birkaç söz söy. Jemiiğtir Bu vesile İle İlâve edelim ki Ercüment, bu konfearnsın can da- marlarından biri olmuştur. Kendine alt sahalarda daima her tarafa ye- işmiş, her faaliyeti canlandırmiıya çalışmıştır. Ercüment Ekrem, şu suali pa hakkında dileklerde” bulunmuştur. ge rökni tar: — Nerede olduğumuzu hmıyar'k mu sunuz? Sonra cevabını kendi vermiştir: — Burası Büyükadadır. Bizanslı- lar karılarından bıktıkları zaman buraya sürerler, yerine yenisini alır- larmış. Şimdi dünya tersien çevril- diği için korkarım ki ayni iddialar. da bulunamıyacağız. Kadınlar, bık- eli Geçti #ıkları kocalarını Büyükadaya süre- rek Bizanslı kadınların öcünü almı- ya kalkışırlarsa halimiz ne olur? Bu tarzda devam eden lâtifeler- den sonra Ercüment Ekrem Teli, sözü konferans muhitinin canlı hati- İbi, eski Osmanlı Nafia nazırı, bugün- İkü Üniversul muharriri ve bir çocuk İmecmuası sahibi Besaryaya devret- | miştir. B. Besaryanın sözleri Besarya (Efendi) şu sözleri söyle- — Evvelâ size kendimden evvel- ki hatipten bahsedeyim. Belki de kendi kendinize sordunuz: Buda kim? Bay Talâ kim oluyor? Talü âyanda arkadaşlık ettiğim eski bir dostun öğludür. Babasile olan arka- daşlığımıza rağmen hangimizin da- iba yaşlı olduğunu kestiremiyorum. Bügün Tâlünun oğluile tanıştım. Yarın da belki torununu bana tanı- likte insanların ortasındasınız. Talâ soruyor: (Neredeyiz?) Ben cevap vereyim: Dünyanin en hoş ve güzel memleketindesiniz. Öyle bir milletin ortasındasınız ki dürüstlük, samimiyet ve ölüme Kada sadakat bakımından dünya yüzünde baş mü- kâfata lâyıktır. Büyük Atatürk milletin başına geçince hakiki Tük milleti yeniden doğdu. Avupada yaşıyan insanlar, İbir ev yapmasını bilmezken Türkler Asyada medeniyetler kuruyorlardı. İşte şimdi binlerce sene evvelki me- deni varlıklarına kavuşmuşlardır. Sultanların Osmanlı imparatorlu | eğ. ğu iki devreye ayrılır: Birincisinde yer almak için dövüşülmüştür, İkin- cisinde yer vermek için harp edil miştir. Bu iki devreden hiçbirinden Türklerin istifadesi olmamıştır. Da- lima kurban vaziyetinde, daima ezil- miş insanlar mevkiinde kalmışlardır. Osmanlı imparatorluğunda Türk di- ye hiçbir şey yoktur. Türk adı bile yaktur. Daha garibi bu devletin türk e ka milletlerden kendini ayıran bir is- mi yoktu. Paytahtta ayni suretle) isimszdi, Dersaadet, Deraliye gibi iddialı vasıflar kullanılır, fakat şeh- re bir ad verilmezdi. Osmanlı İmparatorluğu içinde tu, Nüfus tezkeresine milliyetleri (Müslüman) diye geçerdi. Dillerinin adı Osmanlıca idi. Milli günü olmi- yan bir memleket elbette inkişaf e- demezdi. Atatürk denilen Büyük Dâhi, mil- Vi esası kurmuş ve Türk kadınını kurtarmıştır. Türk milleti bu sayede köklü bir inkişaf imkâmna kavuş- muştur, Dünyanın en hayret ve say- tacak. Görüyorsunüz ya, ilk genç! Türklerin Türk olmıya hakları yok-| gı Plebisit Neticeleri Müsbet (Başı 1 incide) ire (Aşağı Bavyera): 8.302.316 evet, 15.033 hayir, 26 inci daire (Dresd Bantzen): 1.317.281 evet, 25373 ha- yır, otuzuncu dalte (Şemniç - Zvk kan): 1.270.036 evet, 24433 hayır, o tuz beşinci daire (Vertemburg) : 1.903.283 evet, 1170 hayır. Berlin, 10 (A.A.) — Almanyada oturan Avusturyalıların reylerinin tasnifinin ilk neticeleri: 34668 evet (yüzde 99.60), 143 ha- yır, 38 boş. Berlin, 10 (A.A) — Hitler bu 83- bah saat 11,20 de Viyanadan buraya gelmiş ve doğruca Başvekâlete git- miştir, İstanbuldaki Almanlar Avusturya plebisitine iştirak eden şehrimizdeki Almanlar, dün sabah Karadenize çıkarak reylerini vermiş lerdir. 600 kiştik bir grup ta dün sa bah trenle Ankaradan gelmiş ve bir Alman vapuru ile Karadenize açi- larak karasularımız dışında reylerini kullanmışlardır. Alman konsolosu - nun nezareti altında toplanan rey- ler tasnif neticesine göre şöyledir: Evvelki gün ve dün plebisite 1590 Alman iştirak etmiştir. 1545 i “Evet” 38 i “Hayır” cevabını vermiş 7 si de müstenkif kalmıştır. Pariste dünkü endişeler Paris, 10 (A.A.) — Siyasi mahfil ler, plebisitten bilistifade Hitlerin Prag istikametinde yeni bir darbeye teşebbüs etmesinden korkmakta ve bununla beraber Avrupada şimdi hâ kim olan havanın böyle bir teşebbü- sü tehlikeye düşüreceğine inanmak- tadırlar. Alman zimamdarları şim- diki halde son muvaffakıyetlerini bir plebisit ile teyit etmekle iktifa ede - çeklerdir. Siyasi mahfiller, anşlus dolayisile Avusturya topraklarında tahşit edi- len Alman kıtalarının Hitleri mu - vaffakıyetini Çekoslovakya istikame tinde derhal istismar etmeye sevket Mcieeliii kle dardi faks di ve ya kolordularının adedinin 12 den değen Büyük Şefile birleşince bin- lerce asırlık Türk medeniyeti yeni- den canlanmıştır. Yeni büyük Türki- yenin ve Türk medeniyetinin şerefi- ne kadehimi kaldırıyorum, Ziyatetten sonra Adada arabalar- la ur yapılmış ve altıda şehire dö- nülmüştür, Misafirlerimiz Yalovada ve Büylükadada geçen saatlerden çok memnun görünmüşlerdir. Fransada Yeni Kabine Kuruldu (Başı 1 incide) ye Nazırı Reyno, Dahiliye Nazırı Sa- İro, Hariciye Nazırı Bone ve Maliye Nazırı Marşando İştirak edecekler- dir. Sosyalistlerin kararı Bu sabah soyalist meclisi tarafın- dan kabul edilen Severak karar #W- retinde deniliyor ki: “Sosyalist partisi milli meclisi, sos yalist direksiyonlu ikinci halk cep- hesi bükümetindeki sosyalist nazır. lara, çalışmalarından dolayı teşekkür eder, meclis, ayan meclisinin seçim tarzı ile teşekkülü öleybindeki parti İsaliyetine devama ve ayni zamanda bu faaliyeti tezyide karar verir. Mee lis, B. Daladye tarafından hükümete İştirak için yapılan teklifi reddeyler. Meclis, bugünkü ciddi dahili ve ha Tici şerait içinde merkeze ve sağ ce- naha doğru hudutlarını genişletmiş ve bü suretle ikiye ayrılan ekseriye- Yunan bir hükümetin, vazifesini oto- ite ile yapamıyacağı ve binnetice tehlikeli bir zâf göstermekte olduğu kanâatindedir. Meclis, halk cephesin tam olarak eğ eden bir hükümetin veysbut halk cephesi ekseriyeti | etrafında memleketteki bütün Cümhuriyet se- ver enerjileri toplıyan bir hüküme- tin pek yakında teşkil edilmesi lüzu- muha kani bulunmaktadır. Bü karar suretine iki ilâve vardır: Dormuanın ilâvesi ki, müzaheret meselesinde her türlü İüzumlu kara- in almak üzere parlâmentö grupuna ve idare komisyonuna itimat bildir. | mektedir. Dotmua ilâvesi ile severak karar sureti 4330 rey almıştır. 2 — Ziromskirin ilâvesi ki Dalad ye hükümetine tam selâhiyet veril mesine ve bu hükümete parlâmento- da müzaheret edilmesine aleyhtar- here askeri kanun mucibince Alman te muhalif eğime ve binnetice pra- | tik bakımdan Daladye kabinesine müzaheret edilmesine aleyhtar olan İMarso Piver karar sureti de 1656 rey Almıştır. B. Daladyenin nütku Paris, 10 (Hususi) — B. Dalâdye, dün akşam radyoda bütün Fransız halkina hitaben bir nutuk söylemiş- tir. Başvekil bu vahim dakikalarda memleketin selâmeti namına herşe- sine yardım etmelerini bütün Fran- sızlardan istemiştir. Müheyyiç bir şekilde söylenen bu nutuk, kısa sür- müştür. Cümhuriyet federasyonu Meclis Grupunun kararları derasyonu meclis grupu yeni kabine nin teşekkülü ile hâdis olan vaziyeti tetkik etmiş ve muhtelif ihtimalleri göz önüne alarak, hükümetin vazi - yetini güçleştirmemek için sosyalist kalmaya, aksi. takdirde yani sosya listeler hükümet aleyhinde rey ver- dikleri takdirde kendileri hükümete itimat kararı vermeye mütemayil gö rülmektedir. Federasyonun alacağı vaziyet ya- kın grupların vaziyetine de müessir olacaktır. Bu suretle bu - grupların da kabineye müzaheret etmeleri muh temel bulunmaktadır. tin bir kısmını ihtiva eylememiş bu-| — Milli Kongrenin | Kararları (Başı 1 incide) Fakat bizim başarmak istediğimiz barış, adalete dayanır. Adaletin umu mileştirilmesini istihdaf eden her ba Tış tam barıştır. Çinle Japonya ara- sında pasifik bir politika ümidi, Ja- ponya, Çine karşı güttüğü taarruz plânlarından vazgeçmedikçe ve ken disile kat'i bir adalet esası üzerine barışın tekrar tesisi için teşriki me- sal etmedikçe, tahakkuk edemiyecek tir. Buna intizaren mücüdeleye de- vâm etmek zaruridir. Çin hiç bir fe- dakârlıktan çekinmemiye azmetmiş- tir. Çinin dış münasebetleri şu iki ana preinsipten mülhemdir: 1 — Çin barışın muhafazası için olan her muahedeye kat'i surette ri- ayet edecektir. | hafazaya çalışmakla kalmıyacak ve (ayni zamanda bu münasebetleri da- ba büyük bir mikyasta genişletecek- tir, Milletimizin maruz kaldığı emsal siz felâketler, bizi boş ümitler bes- lemekten menettiği gibi yabancı bir yardım ihtimaline de güvenmekten menediyor. Bilâkis, kendi iztırabımı: za kendimizin katlanmaımız ve zor- | mektedir.., Beyannamede, yin ve her düşüncenin fevkinde ola-| sibinin sanminşuide tesbit edilmiy ol rak Fransayı kurtarmak için kendi- | duğunu veÇinin bir taraftan müdafaa |dirilmektedir. Parsi, 10 (A.A.) — Cümhuriyet fe ler hükümet lçhinde veya istinkâf | kararı verdikelri takdirde müstenkif | -İ luklar ve mahrumiyetler ne olursa olsun, mücadeleye kendi vasıtaları. mızla devam etmekliğimiz icap et- iç mesele tahlil edilerek, yeni bir Çin kurulması pren 1 -4-938 —— Bir tek tüp sizin bi Neticeyi almanıza Kâfi gelir. Bugün ilk iş olarak RADYOLİN ılınız ve bitinciye kadar günöt! iç defa kullanınız. Bu müdâ#| tin sonunda dişlerinizin i cinden çok daha parlak, çok de”| ba beyaz ve çok daha temiz ok duğunu göreceksiniz. RADYOLİN | ile muhakkak sabah, ve akşam ve her yemekten sonra zi fırçalayınız. l mücdelesine devam 'ederken taraftan da aşağıdaki milli mıya çalışmak gibi iik vazife Ki sında bulunduğunu n “1 — Milleti amme işlerile sis” dar eden daimi konstitüsyonel bir ”İ 2 — Her türlü endüstri plânı YÖ| nız Çin davasına hizmet etmek göfi| sile tasavvur ve tatbik edilmelidir. 3 — Hükümet milli ekonomi ni sanminşui dairesinde hazır! üzerine alacaktır. Bu iki. vazife 70) pet olaclği Dini kiii, iü Kongre tarafından kabul olan mühim kararlar arasına, m tin amme işlerine iştirakine dair 9 bir karar sureti mebus. Çang - Kay - Şek ve Uangşinguei mintangın başına tayin eden & bir karar sureti vardır. | Keza kongre, harp zamanında kümet işlerinin istikametini tayi9 den bir politik program da kabul miştir. Bu programda, milli ülkü p lerinin tatbik edileceği, söz ve 79” buat hürriyetinin temin edileceği | Arkadaşım kendi | kendini kandırmaya çalışıyo: du: — Biz kaybedemeyiz, dedi, — Eğer biz kaybedersek, bu, bütün Avrupa yıkıh- şının başlangıcı olacaktır. Bütün garp medeniyeti hürriyetten doğdu, demokrasile, ve halkın hürriye- tile elele inkişaf etti, Arkadaşım harbin bu kadar geniş bir sahaya ya- yılacağına inanmıyordu. — Bu şimdi olacak demiyorum, fakat ergeç ola- caktır. Eğer biz güzel techiz edilirsek, eğer bize bun- Tarı temin edecek, satın alacak meşru bir hükümete sahip olursak, isyan büyüyemez. Fakat bizim birliği- miz, silâh birliği olmayıp ta yalnız bir insan birliği olurss, harp uzun sürecek, bu da beynelmilel vazi- “ yeti bozacaktır. Arkamızda silâh sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Va- ziyet gittikçe karışıyordu. Hele bir defasında Fa- şistlerin hatlarımızı bozduğunu, kasabaya girmekte olduklarını, veya yüksekten vaziyete hâkim olduk» Yarını sandım. Dikkatle dinledim, fakat hiçbir ses duymadım, cephelerin hiçbirisinde hareket yoktu, cepheler boş, toz duman içinde sessizdi, güneşin s0- Yuk aydınlığı içinde, ufkun yakınında, göğe akseden şey bir sessizlik ve sükündu. Her görülen renk göl gelenmiş, ağaçların canlı yeşili; kayaların parlak gümüşüsü, hattâ arkadaşımın Karısının döktüğü ka- nm kırrazılığı görünmez olmüştu. Fakat ormanlar di- rektörünün elbisesinin siyahlığı, günün batan sydin- Jığı içinde, gecenin karanlık bir nüvesi gibi görünü- yordu. Ciğerlerimize dolan rutubetin tesirile titri- yor, yorgun kemiklerimiz acıyordu. Son safha, en uzunuydu. Solumuzda İspanyol — Amerikan sanatoryomunu gördük, akşam rüzgâr, Harp rüzgârının eteğine takılmış geceyi aşarak bizi buluyordu. Birkaç küçük dağ bizi kasabadan uzakta tutuyordu. Sanatoryorda, seyyahların çıktığı zirve- ye, üzüm'toplıyan köylülerin arabası tırmanıyordu. Bir mil aşağıda, seyyah yolu, Gundarrama'dan Alto de Leon'a giden yola kavuşuyordu. Sanatoryomun. Med yanına geldiğimiz zaman, kasabaya bir milden daha az mesafe kalmıştı, Akşamın saat yedi buçuğu ol- muştu. Bununla beraber bu yol cephe ile irtibatı olan yoldu, kasabanın içine girmemiz lâzımdı, yollar borboştu. Hiçbir motör sesi duymuyorduk. Bir da- kika durduk, fakat top #eslerinin tekrar başlaması şüpheye meydan bırakmadı, ilk plânımızı takipte it- tifak ettik, Koşuyorduk. Sanatoryomun sağ tarafın- dan silâhsız bir asker aşağı indi. Bizde seyyahların sâkin halini görünce, ilk önce 6 bize sordu; «— Nereye gidiyorsunuz? — Guadarrama'ya, Niçin soruyorsun? Asker omuzlarını salladı: — Acele ediniz. Hiçbirimiz sormadığı halde ilâve etti: — Ben Şepaciyoa, bir haber getirmek için gel- dim. Dedi. Birkaç yüz metre aşağıda yol, Alto de Leon'un mer- kez caddesine ulaşıyordu. Artık koşmüuyor fakat a- cele ediyorduk. Yola indiğimiz zaman iki silâhlı âskerin koşmakta olduğunu gördük. Bunlar Alto de Leon'dan geliyorlardı. Orada muntazam eskerleri- miz olduğunu bilmediğim için, bunların Madritten geldiklerini tahmin ettim. Bu askerler Faşist ulay- larına da mensup olabilirlerdi. Yanımıza geldikleri zaman durdular. Bunlar da nereye gittiğimizi sordü- lar. Fakat şilâhsiz olduğumuzu, seyyahlara benze- diğimizi gördükleri zaman mutmain oldular. Bunlar Guadarrama'ya gidiyorlardı. | Bunlara vaziveti sorduk. bizden evvelâ en istedi. dl ler, uzun gün bir yüdum su bulamamşılardı. Bize mühimmatlarının bittiğini, ve muntazam taburları olmadığını söylediler. Askerler gitmek içih müsaa- de istediler, bir tanesi: — Zabitlerimiz bizi terkettiler, dedi. 3 Ötekisi ilâve etti: — Bizim yüzbaşı da düşmana iltihak etti. Öğlede tabürlarile beraber gelmişler, bunları Fa- şistlere karşı cephe kuran köylüleri kuvvetlendir- mek için Madritten göndermişler, Gelenlerin yarı- sı ölmüş. Bize acele etmezsek düşmanın bizi kasa- baya varmadan yakalıyacağını söylediler. Biz ace- le, fakat sükün içinde yürüyorduk. Hükümetin ordudan ziyade milislere itimat et- mesine hak verdim. Zabitler kral taraftarı oldukla- rı için, askeri bırakıp düşmanla birleşiyorlardı. Kafamızda bu düşüncelerle kasabaya vardık. Boş bir zahmetle aranıp durduk. Sokaklarda can cin top oynuyordu. Otellerin demir kapıları örtülmüş, pen- cerelerin pancurları kapanmıştı, Kasaba odasına git- tik. Kimseler yök. Odanın balkonunda bir bayrak, fakot cümhuriyet bayrağı değil, akşam rüzgârında dalgalanan beyaz bir bayrak vardı. Sokaklarda ne bir otobüs, ne bir araba, ne otomobil, ne bir bisik- let vardı. Temiz, boş, tenha sokaklar... Evlerin bal- konlarında sallanan beyaz bayraklar birer kotku umadısı gibi sallanıyorlardı. Tekrar geriye döndük. Büyük kırmızı tuğla bir binanın üstünde Salibi- ahmer bayrağı dalgalamvordu. . Binanın cevhesi, merkezi, kalin duvarlarla örtülmüş, sokaktan ay” | rılmıştı. Zarif bir çiçek bahçesi, binayı, etratındakl| diğer binalaran, demir müesseselerden ayırıyordü" Bu binalardan-birinin üzerinde “Çocuk Sanatory©” | mu,, yazıyordu. İyi bir maksat için iyi bir bina, Bİ | nanın üzerine resmedilen kirmizi bir Salip, içine sf Zınan 300 çocuğu düşmana karşı koyuyordu. N Kapıları açık biricik bina buydu, hemen, içeri daldık. Gayet genç, zeki, İradesine sahip müessest” nin doktoruna: gittik. Bize yiyecek verdiler. Hast#” bakıcılar, merâk içinde, perişan bir haldeydiler. Dİ” rektör herkese sükün ve teselli vermiye çalışıyordu” Kasabada tek bir araba olmadığını, ancak bize yatacak yer verebileceğini söyledi. Fakat uykuyÜ kim düşünüyordu. Konuşurken hepimiz dışards gelen gürültüleri dinliyorduk. Kasabada ihtiyat ks mış ne tek bir insan, ne de silâh vardı. Bütün 18” burlar, milisler, hepsi cepheye gitmişlerdi. Sözü bef kesişimizde, topların patladığını duyuyorduk. Kadınlar, ihtiyarlar, çocuklar, Madrite gidem” yenler, hepsi kilerlere saklanmışlardı. Düşmana * raftar olanlar, fırtınayı memnuniyetle bekliyorlâ”” çdı. Bunu anladıktan sonra tekrar direktörün yapıni | “ gittim, Madritten gelecek orduya iltihak ümidi bekledim. Fakat artık geç kalmış gibiydim, bu be” lediğim fırsat artık gelmiyecek diye korkuyordu” Yahut ta direktörün bana bu fırsatı kaçırtacaği zannediyordum. Çünkü mütemadiyen beni ba rimden vazgeçirimiye çaışıyordu. : Ertesi gün saat birde müessesenin esas kapısı Ö” nüne bir adam geldi. Bu bir topcu alayının 78 idi. Sanatoryom memurlarından üç dört tanesi ©” rafını sardılar. Zabit, her İspanyol zabiti gibi Vİ kulu, canı sıkılmış bir tavırla; buraya vazifesini 8” “mıya geldiğini ve direktörü görmek istediğini #0” | ledi. Direktörü beklediği zaman içinde memuristiii sorduğu suallere ayni İfkaytlıkla cevaplar veri” du. Ben de emelime yardım eder ümidile van vaklaştım. Ve sordum; (Devam »”