Ek Spor: Fenerin Vaziyeti Neolacak? Geçen senenin Milli Küme şampi- yonu Fenerbahçenin bu seneki hâdi- seler üzerine aldığı vaziyet spor efkârı umumiyesini alâkadar etmek- te devam ediyor. Seyahat masrafı olarak kendisine ödenmesi icap eden 800 liranın eksik verilmek istenme- si üzerine bu hafta İzmire gitmiyen Fenerbahçenin. Milli Kümeden çıka- rilacağına dair bazı gâzetelerde görü len haberler doğru değildir. Eğer teşkilât kendi yaptığı Milli Küme talimatnamesine kendisi de riayet ederse bu hafta İzmire gitme- diğinden dolayı Feneri çıkarmak şöy le dursun, deplasman yapmıyan klüp lere karşı tertip edilmiş cezaya da çarpılamaz. Çünkü, Fenerin hareke- ti için kendisine ödenmesi icap eden para, klübe tam olarak verilmediği gibi mütebakisinin avdette verilece- ğine dair yapılan vait te bir kâğıtla tevsik edilmek istenmemiştir. Fenerin ötedenberi hakkında tat- bilt edildiği ve bu sefer de tatbik e- dileceği söylenen Milli Küme tali- matnamesinin bu işle alâkalı madde- lerini aşağıya yazıyoruz: Fener hakkında ilk tatbik edilen madde şudur: “— Kendi şehrinde başka yerden gelen klüplerle yapacağı müsabaka- dan imtina eden hükmen mağlüp sa- yılır ve 250 lira para cezası öder. Fenerin İzmire gitmemesile alâ- Kadar madde: “Deplasman yapmıyan klüp 150 lira para cezası öder ve oyunda hük- men mağlüp sayılır. Tekerrürü ha- linde Milli Kümenin mütebaki mü- sabakalarına alunmaz.,, Bu sarahate göre, Fenerin Milli Kümenin mütebaki müsabakaların- dan menedilmesi için bir deplasman maçına daha gitmemesi lâzımdır. An MA memideye Tiyek şir tır “Mi Kümenin deplasman ve hakem masrafları Genel Merkez ta- rafından ödenir. Takımların 15 kişi- lik masrafı olarak maktuan aşağıda- ki miktar hareketlerinden üç gün ev- vel ödenecektir. Ankara - Istanbul gelip gitme — 700 Ankara - Izmir gelip gitme — 800 Istanbul - Izmir gelip gitme — 800 Muhtelite Beşiktaştan Oyuncu Çağırılmıyacak mı? Önümüzdeki cumartesi ginü Tak- sim stadında Firs Vienna takimile karşılaşacak olan Istanbul muhteliti- ne Beşiktaş klübünden oyuncu ; ça- gırılmıyacağına dair ortada bir riva- yet dolaşıyor. Doğru olmamasını temenni etti- ğimiz bu rivayete göre, Viyana takı- mına karşı çıkacak mubtelit, Güneş, Fonerbahçe ve Galatasaray klüpleri- ne mensup oyuncular tarafından ter- tip edilecek ve geçen seferki Bükreş maçına, iştirak etmemiş olan Beşik- taşlı oyuncular ;ibu müsabakaya da-| vet edilmiyeceklermiş. Bükreş maçına bazı mazeretleri yüzünden iştirak edemiyen Beşiktaş- İıların hâlen şehrimizin yüksek oyun cuları meyanında olduğunu son maç- lar bariz bir şekilde gösterdiğinden eski bir hâdisenin tesiri altında ka- lan âdöta beynelmilel mahiyeti haiz denecek derecede mühim olan bu mü sabakaya | İstanbul takımını zayıf bir şekilde çıkartmak doğru olamaz. Demirsporun Maçı Pazar günü Şeref stadında yapı- ıncak Güneş — Beşiktaş maçından evvel Demirspor takimile Beşiktaş B takımı arasında hususi bir müsa- baka yapılacaktır. Bu karşılaşmıya saat ikide başlanacaktır. Yeni İki Spor Mecmuası Bir müddet neşriyatını tatil ede- rek yerini Sarı-Lâciverde bırakmış olan (Top) mecmuasının tekrar inti- Söra başlıyacağını memnuniyetle öğ-| rendik, Bundan ayrı olarak bütün spor gâzetecilerinin işbirliğini temin eden (Futbol) isminde yeni bir mec- muanın intişar edeceğini de haber aldık. Her ikisine de muvaffakıyetler dileriz eçen gün öğle üzeri, mat- matbaaya gelmek üzere Parmakkapı tramvay istasyonuna doğru ağır ağır yürüyordum. Kal- dırımın kenarında, gelene geçene, küçük, pembe renkli el İlânları da- Zıtan bir çocuk, bir tane de benim elime tutuşturdu... Bir göz attım. Bu, bir tayyare piyango gişesi ilâ- nı idi. Gayrilhtiyari, on beş satır- da nibaret bu küçük ilânı okumak hevesine düştüm: “Türk Hava Ku- rumu tayyare piyangosu şehir gi- şesi..., Altındaki cümle: “Beyoğlu İstiklâl caddesi, Na- rin zade lokantası yanında tayya- re piyangosu şehir (gişesi isimli küçük bir dükkân açıldı. Sahibi herkesin tanıdığı kimsedir. o Şan- sınızı bir kere tecrübe ediniz. görmüyor. Herkesin tanıdığı kim- se imiş. Kim acaba?. Bu reklâm tarzını fazla alameriken bulmâk- la beraber, içime bir kurt ta düş medi değil. Herkesin tanıdığı bu dükkân sahibi kir ola7. ari döndüm. Bu dükkânı ziya ret edecek, herkesin tanıdığı insan görecektim.. Bakına bakı- na gelirken, bir küçük dükkânın önünde, Şehir tiyatrosunun en se- vilen artisti Hazım gözüme iliş- ti... — Merhaba üstat. — Merhaba nuruaynim.. — Kimi bekliyorsun?. — Kimi bekliyeceğim yahu”. Dükkânı bekliyorum. Duymadın mı, dükkân açtık ya. İntikal etmiştim. “Şehir gişe- si" sahibi ve “herkesin tanıdığı kimse,, Hazımdı. Kücük ve zarif dükkândan içeri girdik. Hazımda bir tüccar ciddiyeti ve ağırlığı var- dı.. Karşılıklı iki küBik iskemle. ye oturduk. — Hayırlısı olsun, dedim, uğur- Tu, kademli olsun Hazım, doğruldu: — Teşekkür ederim, dedi. Ar- tık tüccar olduk. Amma, arpa cı kumrusu gibi düşünüyorum, müşteri bekliyorum, zannetme. Müşteri çok, Eşten dostan Allah razı olsun.. Düşüncem “imali fi- kir,, etmek.. Anlarsın ya.. Acaba, nasıl yapsak ta şu mühim işleri daha çok genişletsek... Hazımın dükkânı şık bir şey. Duvarda, Şehir Tiyatrosu artistle- rinin hemen hepsinin resimleri sılı.. Daracık gişe arı kovanı gi işliyor.. Hazımın, piyango bileti gi- şesi açmak nereden hatırına gel- miş, diye düşünüyorum. Kendisi işlerindin çok mem- nun.. Daha Iki üç gün olmuş. Hazim, ticaret fikrinin kendisinde nasil doğduğunu şöyle anlatıyor! -— Malüm ya. Çoluk çocuk sa- hibiyiz.. Geçinemiyoruz. Önümüz var, sonumuz var,. Bir dükkâncık açalım da, ekmeğimize katık olsun dedik.. Bizim mahdum bendeleri var va.. oturduğu iskemleden sa EİN Girik anil, Dille — Sevimli sanatkâr, tezgâh başında anlatıyor Sanatkâr Hâzım, Bir Piyango Gişesi Açtı "Kızım Katina, Dünyada Ne Lâzımdır? Para Lâzımdır, Para... Gençlik Gider, Güzellik Gider, Akıl Gider, Para Kalır! Yazan: Reşat Feyzi Hâzım, yeni ticari plânlar için “imali fikir,, ediyor — Estağfurullah. — Evet mahdum bendeleri Settar Körmükçü için bu. dükkânı açtım. Çocukta ticaret fikri şim- diden başlasın, diye. — İşler nasıl? — İyi. memnunüz.. Akşamları dükkânın önü hıneahınç doluyor. Şimdi artık, herkes biletini ben- den alıyor. Elimde uğur vardır benim. — İlk siftahi kim yaptı?. — Denizbank ümumi müdürü Yusuf Ziya Öniş. Bunu, uğurlu sayıyorum. İnşallah bende de de- nizdeki kum kadar para olur.. G ülüştük.. Hazım, mütemadi- yen paradan, hesaptan, ti- caretten bahsediyordu. Onun sah- nede, en sevilen rollerdeki hali gözümün önünde canlanıyor. San- ki, karşımdaki (insan o değildi Gişedeki bayana eemirler veri- yor, dükkân ' garsonuna bir şey- ler anlatıyor. Dosyalardan, def- terlerden numaralar aratıyor.. Ba- şını kaşıyacak vakti yok. Hazıme, şimdiye kadar yapıp yapmadığını sordum. — Yaptım, dedi. Mütarekede idi.. O devirde bilen bilmiyen her kes bir ticaret işi yapmıya kalkışı- yordu. Geçim dünyası.. Bana da ne tavsiye ettiler, bilir misin?, Tekir- dağında sebze ucuz, al getir, İs- tanbulda sat, dediler.. Atladım va- pura Tekirdağına gittim. Patlıcan, domates, yükleyip — getirecektik.. Fakat, aksi şeytan, vapurdan tam Tekirdağına çıkacağım zaman de- nize düşmiyeyim mi?. Canımı zor kurtardım.. Tekirdağının patlıca- nindan biberinden (o vaz geçtim. Kalktım. İstanbula geldim.. İşte bi- zim ilk ticaret işi böyle oldu. Ru sefer tekrar işi ticarete döktük İnşallah hayırlı olur. — Çok zengin olmak istiyorsu- nuz, galiba?.. a Sevimli artist güldü: | 7777” — Kim zengin olmak istemez?. ticaret TAN Vatandaşla İstanbula Ait Resimler Kadıköyünde oturan Enver Hulü- si ismindeki okuyucumuz yazıyor: “Canlı ve müşkül terbiye asrında» yız. Mekteplerde dahi her şeyi film- le, resimle öğretmeye çalişiyorlar. Söz, dünün uzun sözleri hemen he men tarihe karıştı. Fotoğraf ta bu #- rada mühim bir mevki tutuyor, Ge- genlerde, yabancı bir memlekette bu- lunan bir dostuma” İstanbulun muh- telif güzeliklerine, sayfiye yer lerine, o manzaralarına ait fo - toğraflar o yollamak © lâzımdı. vİ- nanır © masısız, o İstanbulda, İs“ tediğim gibi fotoğraf bulamadım, Me itün güzel yerleri selâ, İstanbulun Din, tarihi eser raflarmdan mi halinde bir kolleksiyon var mıdır? Tahmin etmiyorum, Aradığım resim- İleri bulabilseydim, kaç kuruşsa vere jcektim. Birkaç tane gayet fena çe- İkilmiş, fena basılmış kartpostallar Halbuki, fotoğraf, kartpostal as İri en büyük reklâm, propaganda va- İsıtası oldu. İstanbula gelen seyyahla. rın ceplerini, şehrin bin güzelliğine İait kartpostallarla dolduralım. Bu | kartları onlara bedava verelim, bu işi bir teşkilât haşarmalıdır. Ticaret İzihniyeti ile şunun hunun bastırdığı bir iki resim bu davanın yürüme ga- yesinden uzak ve ayrı şeylerdir. Be. lediye, “hükümet, turing klüp, her İkim yapacaksa bu işi başarmalıdır. | Dünyanın her yerine bol bol, güzel İfotoğraflar gönderelim... OKUYUCU Mektupları Pislik halinde bir arsa Küçükpazarda oturan okuyucularımız - | dan biri yazıyor Küçükpazar Hacıkadı mahallesi Mığır Bey camii sokağında bir arsa var. Bu arsa yalayanlar dam yeğ. Tns meleri Geceleri buradan gelip geçenler bu taşta- rn aralarına spdest boruyorlar. Kokudan | geçilmiyor. Gündüzleri, maalesef çocuklar | da burada, bu pis yerde oynuyorlar. Mer cihetçe halkın sıhhatine muzir olan bu taş ik meydanin etrafı bir tahtaperde veya di ğer bir süretle çevrilmelidir. Alâkadarların nazardikkatini celbederiz.,, Mideyi hozan yağlar Okuyucularımızdan biri yazıyor “EL işi halkın lehine olarak o Balledildi Daha da ucuylıyacak.. Bu işten memnunuz. Fakat bir de İstanbulun en belli başlı gıda larından biri olan yağ meselesi var, İyi yağ lar hem çok âz, hem de çok pahalı. Fazla fiyatla yağ alamıyan halk, mecbur&n ucuz yağ aliyor. Bu ucuz yağlar, insanın mide ve barsaklarında her türlü hastalığı meyda na getirecek istidat ve kabiliyettedir. Eğer, daha uzün zaman İstanbullular bu yağları yömekte devam ederse, halkın mühim bir kısmı mide fesadını uğrıyacaktır. Türkiye bir ziraat memleketidir. Yağın ucuz olması tarımdır. Bu işle de alâkadar olunmasını İstiyoruz ————— Para fena şey, midir? Amma, bi- şim aklımız bu iş sonradan geldi. Kırk yaşınıza kadar boyuna başka- larına nasihat ettik. “Deli dolu” operetini hatırlar mısınız? Orada bir sahne var. Baba rolünde olan ben, kızıma şöyle derim: “Kızım Katina! dünyada ne lâzımdır? Pa- ra lâzımdır, para. Gençlik gider, güzellik gider, akıl gider, para ka- hr, azim, bunları operetteki gi- bi ahudi taklidi ile söy- iri gözlerini açıyor, ba- eliyle; şaretler (o yapı yordu... - Dükkâünm £ içindekiler gülmekten (o kırılıyordu. O sr rada bir bilet almıya gelen yaş- ca bir bayan, bu tatlı meclisten bir türlü ayrılmak © istemiyordu Kadıncağız, nihayet dayanamadı: — Kuzum Hazım Beyeiğim, de- di.. Bana bir bilet daha verir misi- niz... Küçücük dükkânda, artık dura- cak yer kalmamıştı. Hazımden mü- saade istedim ayrılıyordum. Bana: — Sahneyi bırakmadım ha. de- di.. Yarın sabah birkaç piyes ver- mek üzere Bursaya gidiyoruz. Yüyör; sıyla, mantara UZUN İEEBA BARAKA UERAN ORAK POSA BOMAAAEASANIN ANADAN EAA DUNAA AZMAN İLA AAA > yl Olri De — Vere'nin bende br- raktığı ilk tesiri ömrümde unut- miyacağım.. Bu, yedi ayak boyunda, kusur- suz yüzlü bir gençti; Andrey Del - Sarto'nun yaptığı “genç Sen — Jan,, tablosuna çok (benziyordu. İri ve siyah gözleri bilinmiyen bir kederle dolu gibi idi.. Solgun ben- zi. “Hant Monde” insanlarında gö- rüldüğü gibi, eski bir aristokrat ailesinin izlerini taşıyordu. Üstünde modaya uygun bir el- bise vardı. Fakat yalınayaktı. Ağ- zınin her iki tarafında çiğnenmiş tütünün lekeleri duruyordu. Ba- şında Meksikalıların giydikleri ko caman, geniş kenarlı bir şapka vardı, Sırtında gömlek yoktu.. Ce- ketini çıplak vücuduna giymişti. Önü açık olan ceketi, boynundaki iri pırlantayı gösteriyordu. Misis'De — Vere boğuk bir ses- le: — Oğlum Olri. dedi. Bu da Mis Mister De — Vere ağzındaki tü- tünü çıkardı ve piyanonun arka- sına fırlattı. Ve ahenktar bir ses- le — Demek ki, dedi, bizim ço- cuklarımızın talim ve terbiyesini üzerine almak lütfunda bulunan Ledi sizsiniz"... Ben hafifçe başımı eğdim. O, müstehzi bir gülüşle, sözüne devam etti: — Ben sizin hemşerilerinizi bi- lirim, dedi. Onlar hâlâ bir takım batıl itikatların ve ananelerin te- sirinden kurtulamıyorlar. Ceffer- son Devis (2) hakkında siz ne dü- şünüyorsunuz?. en ışıldıyan o gözlerine dik- katle baktım ve hiç çekin- meden: *— O bir balndi, dedim. Mister De — Vere güldü. Eğile- rek ayaklarının parmakları ata- sındaki bir dikeni çıkardı. Sonra Annesine yaklaşarak, cenup deli- kanlıları arasında hâlâ mevcut o- lan gayet nazik ve şövslyece bir eda ile onu selâmladı ve sordu: — Anne, dedi, bu akşam ne ye- mek var?. — Allah belânı vermesin, her- şey var. Olri De — Vere elini uzattı ve piyanonun üzerindeki civcivlerden bir tanesini yakalıyarak boynunu kopardı. Hâlâ çırpınmakta olan pilici yerdeki halının üstüne fir- lattı.. Sonra birkaç adım atarak yanıma kadar geldi. Eliyle yerde çırpınmakta olan civcivi güstere- rek, korkunç bir sesle bağırdı: — Burası cenuptur; Gettisburg (3) tan sonra mütemadiyen ka- nını akıtan ve ölmekte olan cenup. Siz bu akşam bu civcivin süsledi- ği ziyafet sofrasına konacaksınız!, Hemşerileriniz otuz senedenberi bizim leşlerimizle bunu yapıyor- lar. Delikanlı bu sözleri söyledikten sonra elinde tutmakta olduğu pi- licin kafasını suratıma fırlattı, Ve bana karşı müthiş küfürler savur- du. Fakat sonra birdenbire önüm- de diz çöktü ve o muhteşem başını önüne eğerek: — Beni affedin Mis Kuk, dedi. Sizi tahkir etmek istemedim.. Ba- Vereton Villâsı Yazan: O. Henry — Çevire 94-038 İİ EAA At GO YAA HİKÂYE bam bundan yirmi sekiz yıl ön Şillo önünde vurulmuştu. Akşam yemeğinin hazır olduğüğ nu bildiren çan çaldığı zaman bö ni yemeğe davet ettilör. Ye: salonu, siyah o meğeden yapıl tahtalarla ayrılmış ve mum i aydınlatılmış uzuncü bir oda Hİ Olri De — Vere masanın nihaytğ tinde oturuyor ve et kesiyordüğ Sırtında ceketi yoktu. Kısa koli bir fanilâ giymişti. Roma giadi törlerini andıran adaleleri bütüğğ güzelliği ile görünüyordu. kşam yemeği hakikaten “of nup İşi,, olmuştu. Masanifiğ bir ucunda kocaman bir pişmiiğ domuz vardı. Ayrıca, lâhana if kızarmış piliçlerle, envat türlü ye mişlerle dolu tabaklar göze çaf pıyordu.. Bundan maada masadi yer almak için bekliyen patat sucuklar, ananaslı pastırmalar, bi bir çeşit pastalar, daha isimlerini, bil itim bine Yemeklerde! netke bize emek öden 288” ci Pit'ti. Bilmem nasıl oldu, Olbİ De — Vere'ye bir yemek tabağı uzatırken eli titredi. Bir iki dam la yemek peçetenin üstüne dökük dü., Olbi De — Vere vahşi bir lık atarak bir kaplan çevikliği Üf yerinden fırladı ve biraz önce kestiği bıçağı kavradığı gibi sap” na kadar zavallı zencinin göğsü sapladı. Zenci yere yuvarlandı” Ben hemen zencinin yanına koşf” rak bâşını kaldırdım. Zavallı Pİ — Elveda Misis, diye mırıldaf” dı, meleklerin nasıl şarkı söyleğif” etini işitiyor ve yüksek kalbi koln'in bana nasıl gülümsediği görüyorum. Allahassmarladık M sis. Pit ebedi evine gidiyor.. Ayağa kalktım. Olri De — Vİ re'nin yanına yaklaşarak bağl dım: | — Kudurmuş canavar; onu öf dürdünüz!.. Oiri — De Vere hiçbir şey mamış gibi gümüş çam çaldı. başka hizmetçi odaya girdi. of Delikanlı — Bu ölüyü dışarı götürünüf dedi, bana da temiz bir bıçak $f tiriniz!, Sonra bana dönerek ayni âmil” ne sesle: — Siz de Mis Kuk yerinize o rüruzl. Bütün hemşerileriniz # bi sizde de siyah ete karşı bir © mayül görüyorum.. Anne, siz€ bir parça domuz kızartması bilir miyim? | Ertenl gün De — Verö'nin öğ göcuğu ile taniştim. Bunlar te budala değillerdi. Hattâ 8 bile idiler. Bunların ikisi eri ikisi kızdı. En küçükleri, on büyükleri on altı yaşlarında “# di. Mektep Vereton villâşındafi a rım mil kadar bir mesafede İs Villâdan mektebe kadar ui bu yol, renk renk çiçeklerle vi yu yeşil bir otla kaplı hir çay geçiyordu. (Deramı “e (3) Ceffersnn Devin: Am adamlerindan biridir. (1808 — vi Konfederatit cenup hükümetleri ia. (3) 1883 yılında General Mid vi düsındakl ordu cenup ordusunu burg'ta bozmüstü. g * “