İktisat Vekili İzmirde (Bayı 1 incide) mahsul aldıkları, çalışmalarında kul. İandıkları vasıtalar, fenni ziract âlet lerine ehemmiyet verip vermedikleri noktaları üserinde durmuştur, Bura. dan sonra, bağcılık enstitüsüne gidi- lerek tetkikler yapılmıştır. Burnova haşerat mücadele ensti- tüsünün istasyon müdürü, Vekile w- zan izahat vermiş , mücadeleden alı- Ban neticeleri rakamlarla ifade etmiş tir. Oğrenildiğine göre, Ziraat Vekâ- leti, mücadele işlerine azami ehemmi yet vererek haşeratle mücadele teşki- Jâtını genişletmiye karar vrmiştir. Bu hususta Ankarada bir komisyon tarafından ttkiklere başlanmıştır. , Ticaret Odasındaki toplantı B. Şakir Kesebir, Burnovadan dön- dükten sonra, saat İl de Ticaret oda- sında yapılan toplantıda hazır bulun- muş, ihracat tacirlerinin, satıcıların, dilek ve şikâyetlerini dinlemiştir. Muhtelif iş zümrelerine mensup tüc- çarlara hitap eden Vekil, şunları söy- lemiştir: “Bana hepiniz ayrı ayrı ihtiyaçlar Tınızı, muhtelif mahsullerin vaziyet- leri hakkında dilşündüklerinizi söy- leyin. Hepinizle serbestçe konuşalım. Tecrübeye müstenit mütalealarınızı faydalı sayarım, Üzüm, incir, pamuk palamut ve tütün mahsulleri üzerin- de konuşabiliriz. Bu maddelerin ib- racı ile ve satışı ile uğraşan arkadaş” ların kıymetli fikirlerini dinlemek isterim. Bugünün aktüel meselesi ©- larak bizi düşündüren ve meşgul e- den bir iş bulunduğunu tahmin et- miyorum. Yakından takip ettiğim ih racat rakamlarına göre, burada say- dığımıa maddelerin satışında esas halledilmiş gibidir. Üzüm satışları #tırap verici bir vaziyette değildir. Zannediyorum ki, palamut işinde yal Bız bir kontrol meselesi mevsuuba- histir. Arkadaşlar bunlar hakkında tecrübelerini izah ederlerse, belki bundan sonra takip edeceğimiz hat- & hareketin bize faydalı olurlar. İşe tütünden başhyorum, Sizi dinliyo- Fur... Bunun üzerine Amerikan Tabako müdürü, tütün istihsalinin tahdit e- dileceği yalundaki haberleri mevzuu bahis ederek tereddüt uyandıran nok Anlar üzerinde durmuştur. Vekil, ken disine şu cevabı vermiştir: “— Biz tütün denklerinin esaslı şekilde tasnifini istiyoruz. Kanunla esasları kabul edildiği gibi, tatbik yoluna gidilecektir. Esasen Meclise arzolunmuş yeni bir tütün lâyihamız vardır. Encü menlerde tetkik halindedir. Müzake- Bundan sonra bir tüccar, ecumarto- si günleri öğleden sonra çalışmak mecburiyetinde olduklarım, sekiz sa- at mesainin kâfi gelmediğini mevzuu bahsetmiş, buna müsaade edilmesini istemiştir. B. Kesebir, böyle bir müracaot yolunu arayacağı cevabını vermiştir. Bündan sonra üzüm ve palamut tüc- carlarının dilekleri dinlenmiştir. Pamuk tacirlerinin dileği Ticaret odasındaki görüşmeler $i- rasında pamuk tüccarları, pamuk fi- yatlarının sebepsiz olarak indirilip çıkarılmasının spekülâsyona sebebi- yet verdiğini ileri sürmüşlerdir. Ik- sat Vekili, buna cevaben, 3 milyon ra sermayeli ve “Tariş” gibi, bir müessese kurulması tasavvurundan bu işin de kökünden hal- ledileceğini bildirmiştir. Vekil, bugün Manisada B. Şakir Kesebir, bugün Kültür Parka giderek burada yaptırılacak 0- lan Ege mahsulleri müzesi işi ile alâ- kadar olmuş, fuar reisinden izahat almıştır. Iktasat Vekili, öğleden sonra, Ü- züm Kurumunu ziyaret etmiş, ima- Ithaneleri gezmiş, akşam tekrar ©- daya gelerek görüşmelerine devam etmiştir. Yarın öğleden sonra Mani- saya giderek orada tetkiklerine de- vam edecektir. Temir, 14 (TAN) — İktısat Vekili, | İzmire gelişinden önce, Kütahysya uğramış, Balıkesirde tüccarlarla gö- rüşmüştür. Bürhaniye ve Ayvalıktan zeytinyağcılık hakkındaki dilekleri tesbit edilmiştir. Vekil, Edremide gis derek zeytinyağ vaziyetini mahallin. de tetkik etmiştir. Dönüşte Manisa- da kısa bir müddet kalmış ve doğru- ca şehrimize gelmiştir. İngiltere ile Münasebetimiz (Başı 1 incide) Mektupta istifaya gösterilen sebop şudur: "Ingiltere çelik ve demir fe- derasyonuna 1938 - 1939 seneleri i- çin reis seçildim. Bundan başka Tün| kiyeye ait ihracatımızı inkişaf ettir- de idare meclisi reisliğini kabul et- tim.” Başvekil bu mektuba verdiği ce- pek çok zaman ve enerjiye ihtiyaç göstereceğini" İleri sürmüştür. İngilterede kurulan yeni “Türk - Ingiliz” şirketi hakkında Ingiliz gâ- ze)telerinde başka malümat yoktur. Fakat bu şirketin, iki memleket a- rasındaki iktisadi münasebetleri ge- nişletmek maksadile kurulduğuna ve gelen heyetlerin zeytin mahsulü ve | “ mek maksadile kurulan Bir şirketim | muhafazakâr fırkasının mühim rük- nü şirketin idare meclisinin başına TAN — B. Hitler - B. Şuşnis Mülâkatı (Başı 1 incide) habiri, diplomatik mahafil ile temas | neticesinde, mülâkat esnasında bahis mevzuu olan meselelerin genişliği do layısile her hususta tam bir anlaşma İimkânı hâsıl olmadığını anlamıştır. | Yalnız müzakerelerin devamı ile ya- kında tam bir fikir mutabakatına va- rılması umulmaktadır. Londranın mülâkat üzerinde ne düşündüğünü Times gazetesi başmu kalesinde şu şekilde anlatıyor: “Dok- tor Şuşnig bir kere daha Avusturya istiklâlini Avusturya kanunu esasisi dairesinde tanıtmak fırsatını kazan- mıştır. Bundan başka Şuşnig, Alman naziliğinin Avusturyaya karşı taar- ruzda bulunmamaları için teminat al mış ve buna mukabil Avusturyalı Nasyonal sosyalistlere nisbeten hür, riyet vermeyi kabul etmiştir. Bir suikast plânı Fransiz gazeteleri içinde mülâka- tın içyüzünü anlatmıya teşebbüs e. den Journal'a göre mülükatı hazırlı- yan âmil üç hafta evvel keşfolunan 'Tavs sulkastidir, Avusturya Nazile- rinim gefi olan Taus'un hedefi Avus- urya Buşvekâletine ve diğer hükü- met dairelerine hücum etmekti, Bu sulkaste alt vesikanm meydana çık. ması Üzerine Berlin mesuliyeti üzerin den atmak istemiş ve Viyana da bir güna ifşaata bulunmamış, yalnız Her Hitlerin 20 Şubat nutkunda Avus turyanm İstiklâl ve hâkimiyetini ta nıdığna ve Avusturya Nazileri ile bir güna alâkada bulunmadığına is- rar ile temas etmesini istemiş, ve ka bineyi Naziler lehinde genişlettiği tak dirde bu dileğin kabul edileceği ceva- ben ulmaştır. Son mülâkatın akisleri Roma mahaflli gerek Italya, gerek Macaristanm Alman Avusturya mü. basebetlerini samimileştirecek her ha reketi sevinçle karşıladıklarını bildi- riyorlar, Roma, 14 (A.A) — Röyter Ajansı. İnm muhabiri bildiriyo; Florisdorf'daki büyük Austro — Fiat fabrikalarında bugün gürültülü Söz alan hatipler Berchlesgaden'de Hitler İle Şüşnig arasmda ne gibi müzakereler cereyan ettiğini derhal öğrenmek istemişlerdir. İşçiler Avusturyanm Naziler elin. de kalmasından korkmaktadırlar. İngiliz Kabinesi (Başı 1 incide) geçtiğine göre teşebbüsün resmi ma | va nezaretine, B. Winston Cehurehili | | batilce iyi karşılandığı tahmin edile- | muhtemel olarak Harbiye nezartine (bilir, getirilecektir. Vikont Greenwood, Irlanda nazır-| Uzun zamandenberi harici siyaset hığı etmiş, sonra Ingiliz harici ticaret | üzerinde nazırlar arasında mevcut teşkilâtının başında bulunmuştur. | bulunan fikir ayrılıkları geçen hafta Muhafazakâr fırkasının fahri vezne- | zarfında en son haddine vardıktan darlığı vazifesini 1993 #enesinden be- | sonra, kabinede değişiklikler yapıl ri yapıyordu. İngiltere kralının husu- ! ması, bugün, çok kati bir ihtimal da- |Japonyanın Cevabından Sonr (Başı 1 âncide) ziyette bulunmamasıdır. Japonya hariciyesi namına söz söylemiye salâhiyettar bir zat bugün “zannedersem devletler, Japonyaya gayri resmi surette müracaat etmiş olsalardı, Japonya istedikleri malü- #atı verirdi. Fakat, kendisini bu be- yanata bağlı saymıyacağını” anlat mıştır, Ingiliz mahafili bu beyanatı, Lon- dra mushedesine bağlı olan deylet leri oyalıyacak bir manevra sayıyor. Mister Eden, bugün Avsm Kama- rasında Japon notası dolayısile hâ- sı) olen vaziyetin diğer devletler- le bilistişare tetkik edileceğini söyle- miştir. Nevyork Times, bu roünase- betle Amerikanın, Japon | İnşantı- na göre değil, kendi müdefaa ihtiya. ema göre silâhlanması lâzemgeldiği- ni yazıyor, İngiltere, Fransa ve Ame- la istişareler başlamıştır. Amerika- rika Pasifikteki topraklarını müda- faa için Japonyadan üstün harp ge- masa başlamıştır. Roma gezeteleri Ja- ponların verdikleri cevabı haklı bu- larak kabahati Demokrat devletle- rin siyasetine yüklemektedir. Buzkıran Gemisi Güç İlerliyor | Moskova, 14 (A.A) — Kutüpte ça- lışan Rus âlimlerinden Papartin kam nin üzerinde bulunduğu buz parça- sınm iki kilometre kadar İlerisinde 250 metre tul ve 85 metre arzında bir Bankizin mevcudiyetini ve tayya- relerin buraya konmasının imkânsız- liğini bildirmektedir. Murmanetz ve Murmansk buzkı - ran gemileri, her şeyin yolunda git- tiğini ve hayanın iyi ve açık oldu - ğunu haber vermektedir. Tas sjansınm Taymir buzkıranın- daki muhabiri ise, şu telsiz telgrafı veriyor: Papanin grupu ile ziya işaretlerile bir aörüsmede bulundıle. Taha meret den radyo vasıtasile Krenkel ile mu- tabık kalındığı veçhile, saat 22 de Pa- panin kampına doğru projektörler ile işaret vermiye — başladık. Papanin kampı buna Magnerium ışıklari ile cevap verdi. Bu ışıkları, geminin şi- mali garbi istikametinden çok sarih İ surette gördük, bu işaretleri, bilâha- İra radyo ile teyit de ettik. Buzların vaziyeti, tayyarelerin istimaline mü- İsande etmemektedir. Bütün gün Tay mir, birkaç senelik kalın buzlar için de ilerlemiştir. Bu akşam soğuk bir rüzgâr esmiş ve buzları sıkıştırmış- tar gevşemesine İntizaren olduğu - muz yerde duruyoruz. Helen 71 de- rece 30 arşı şimali ve 18 derece l4 *tulü gerbideyiz. Hararet sıfırın al - tında 22 dir. Üzerinde bulunduğu - 15 - 2-1938 Romen Kabinesinin İstifası Tekzip Paris, 14 (Hususi) — Viyanadan gelen bir habere göre, Romanyada Patrik Miron Cristea'nın riyaseti al. tında teşekkül eden kabine, bugün is- tifa etmiş ve kral Karol, yeni kabi. nenin teşkilini eski Başvekil Tatares- cu'dan istemiştir. Fakat, bu haber henüz teeyyüt et memiş ve Rador ajansı bu haberi sa“ lâhiyetle tekzibe memur olduğunu bildirmiştir. Röyterin Bükreş muhabiri de Dış Bakanlığı memurlarının birinden kö bine istifasının asılsız olduğunu öğ- 17: Edildi lan mâbfiller yeni Römen Başvekil Miron Cristea'nın gelecek o mayısta edeci i Polonyayı ziyaret öğren- mişlerdir. Bu mahfiller bu ziyaretin bir müddet evvel kararlaştırılmış ol sinin reisi başpeskopos Denis'in ziya- retini iade etmek maksadile yapıla cağını beyan etmektedirler. Diğer laraftan öğrenildiğine göre, Beck'in Romayı ziyaretinden sonra Kont Ciano da mayıs ayında Varşo- vaya gidecektir. rika arasında diplomatik kanallar-| da hüküm süren kanaate güre, Ame- | İ mileri bulundurmıya mecburdur Mis- | ter Roosevelt, deniz mahafilile te-| pından Krenkel, radyo fle, kendileri- | br. Şimdi, buzların yeniden bir mik-| renmiştir, Varşova, 14 (A.A) — İyi haber a Yine mayıs ayında Cümhurreisi duğunu ve Polonya ortodoks kilise- Moscieki Budapeşteye gidecektir. Antivirüsle tedavi Kan çıbanları, el ve ayak parmaklarınm arasındaki kaşıntılar, dolama, meme iltihabı ve çatlaklar, yanıklar, tıraş yaraları, ergenlikler, koltuk altı çıbanları. Tedavisini en erken ve en emin bir surette temin eder. Şark İspençiyari Lâboratutarı İstanbul Saç bakımı, güzelliğin en birinci şartıdır. PETROL NİZAM Kepekleri ve saç dökülmesini tedavi eden tesiri mücerrep bir ilâçtar. Biga Sulh Hâkimliğinden: Tereke No. 937.7 Bigada mukim Demebtokah İzzet oğlu Hamdi ölmüş mirası mirasçılar tarafından redolunmuştur, Alacakldardan birinin vuku bulan talebi üzerine terekenin tasfiyesine başlanmıştır. Binaenaleyh doğ. rudan doğruya veya bilkefale teminatlı ve teminatsız ve her ne suretle olursa olsun alacağı olanların evrakı subutiyelerile birlikte ilân tarihinden tla alacaklı tes. ale imiz rn Kirasez ları ra alınmıyaçağı ve mumseileyhe borcu ol m da müracaatla kayiyai tesbit ettirmeleri borcu tesbit ettirmiyenler hakkında iorü ve iflâs kanı- nunun 930 mer maddesinin tatbik edileceği ilân olunur. o “751, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekilliğinden: Almanyada (Bayer ) fabrikası tarafından yapılmakta olan “Lopion amp. 0,01 Gr, LUMİNAL compr. 0,1 gr., PLASMOCMİNEsimp. compr, 0,02 ve TRIPHAL amp. 0,001 gr.” adlarındaki müstahzarlara sid 11/98, 7/49, 8/83 ve 7/100 sayılı rühsetnamelerin ziyaa uğradığna dair mezkür fabrika vekilleri tarafından gazetelerle yapılan ilân Üzerine kendilerine yeniden 9/85, 9/88, 9/87 ve 9/88 sayılı ruhsatnemeler verildiği cihetle zayi olduğu anlaşılan 11/98, 7/49, 8/83 ve 7/100 numaralı ruhsatname. lerin (i kalmamış olduğu ilân olunur, Diyarbakır Nafıa Müdürlüğünden : İki defa eksiltmeye konulup ilânı yapılan (34,230) lira (92) kuruşluk D. Bakır Lise paviyonu talibi çıkmadığından 17.—1—1988 tarihinden iti- baren 17.—2—1938 porşembe günü akşamı seat on bire kadar eski şeraitle yapmalarını, kolaylık Kara bayrakların altındaki yüksek kürsüye mem» leketin hatipleri, vatanseverleri çıktılar; hakkımızın korunmasını istiyen sözler söylediler... Sonra, siyah bayraklı kürsüde siyah çarşafı çenesinin altından i- Tiştirmiş, solgun yüzlü, ince bir genç kadın göründü; başlar, biribirinin üstünden yükselmiye çalışarak © na baktı; ortada bir isim dalgalandı: — Halide Edip... Halide Edip... Onu hiç bir zaman o kadar solgun, e kadar heye- can içinde süzülmüş olarak görmemiştim. Bir zaman başlayamadı; kısılmış gözlerle etrafı süzdü; yutkun- du; önündeki siyah kefenlere baktı; nihayet başla- dı: “Kardeşlerim, evlâtlarım!” 'Türk anasının, Türk kadınının büyük aetları, va- tan, millet acısını anlıyan, duyan sesi öz bir hitap gibi dört yana dağıldı, Sultanahmet kubbelerinin üs- tünde uğuldadı, dalgalandı... Kısa bir duruştan sonra, boğuk bir heyecanla, biri birinden ayrılan kelimeler yine başladı: “Ben Türk tarihinin bedbaht bir kızıyım; eskileri kadar kahraman, fakat bedbaht yeni milletin de bed- baht bir anasıyım!,. Ulu ecdadımızın ruhları önünde başımı eğip yemin ediyorum; bugün kolları kesilmiş Türk milletinin geçmiş günlerdeki kadar cesur bir ruhu var... Yemin ediyorum ki kuvvetini adalet ve insaniyetten alan ecdadımın ilâhi namusuna hiyanet etmiyeceğiz! Türkler ecdatlarının şerefine, bayrak- larına, Türk milletinin büyük hakkına hiyanet etmi- yeceklerdir!” Yerdeki mahşer tek bir hıçkırık halinde gürledi: — Hiyanet etmiyeceklerdir!.. Gökler baştan başa ürperdi ve Türk kadınının Baş larımızın Üstünde titreye titreye yükselen, dâlgala- nan sesi devam etti: “Şimdi yemin ediniz ve benimle beraber tekrar ©- diniz; milletlerin o büyük hakkı ilân olunacağı güne kadar kalbimizdeki heyecan li eksilmiyecek- tir... En asil ve büyük mirasımız olan yekarımızı, şe- göstermenin | si müşavirlerindendir. İiresine girmiştir. YAL, DONU ref ve kahramanlığımızı unutmıyacağız, e » diniz!” Yerdeki kara dulga, yeri ve göğü sarsan bir uğul- tuyla yine karıştı; — Yemin ediyoru..2!,., Yemi...n ediyor..uz! Toprak yedi kat derinden sarsıldı, ba gözlerim karardı; tüylerim dikenle funda uğuldayan büyük dalga ile beraber dilim dola- şarak bir daha tekrar ediyorum: — Yemi...n ediyoru...2!, Ayaklarımın altında toprak gittikçe daha çok sar- sılıyor; gözlerimin üstünde siyah, büyük dalgalar v- çuyor ve yüzü ölüm sarılığına bürünen genç edebi- yatçı kadının ilâh! sesi ve aşağıda birkaç bin ağızdan iman dolu sesler cöşüyor! — Ecdadımızın namusuna hiyanet etmiyeceğiz!... Yemi...n ediyor...uz; hiyanet etmiyeceğiz!... Bu sesler hakkın sesi, bu sesler hakikatin sesi; ba sesler zulme uğramış, hak istiyen bir milletin sesiy- di... Uğultu yavaşladı; derin bir vakar içinde sustu... * Bu toplantıda, bu haykırışta bir şifa vardı; göz- lerimizi silerek; başlarımızı kaldırdık; umut dolu gözlerle birbirimize gülümsedik, dağıldık... MENS Ge İma ellik keyi yeri Ya BE muz denizin derinliği 200 metredir. ORUM tüh, Ç Çapa, Aksaray, baştan başa viran olmuştu. Ben her sabah o küllük, viran yollardan geçerek mekte be giderdim. Yıkılmış minarelerin, ağızlarına toprak dolmuş kuyuların, ateşi sönmüş oçakların başında durarak düşünürdüm... Viranlığı bile güzel olan yur- dumun üstünde acaba bir gün baykuşlar mu ötüşe- cekti?! O gün mitingten dönüşte yine o yollardan geçtim, gözlerim hâlâ yaşlı idi. Yıkık ocakların başında durarak, çökmüş temelle- rin taşlarını ellerimle okşıyarak bozuk, düzen mis- ralar söyledim: “Bu yollardan benden sonra geçenler, Benim korkunç hayalimden titresin... Bu toprakta bir gün safa sürenle, İnildesin, haşre kadar gölmesin!”” Istanbulda kıyametler kopuyordu. Salâhiyettar ağızların her birl, ortaya bir fikir atıyor; kimisi A- merika mandasını kabul etmeyi, kimisi İngiliz hi- mayesine girmeyi bir kurtuluş yolu olarak ileri sür- mekten çekinmiyorlardı... Bunlar, büsbütün dağılıp parçalanmaktansa, böyle bir tek devletin idaresi al- tında derlenip toplanmayı ehven görüyorlardı... Nihayet, ölüme en çok yaklaştığımız bir sırada bu Uçurumdan nasıl kurtulacağını istiklâlini, istikbalini, , şerefini nasıl koruyacağını büyük Türk milleti pazarlığa konulduğu İlân olunur. KR; “© yine kendisi gösterdi.. (668) O millet, boyunduruk altına girmiye alışık değildi; mahküm olmaya alışık de- öildi. O zaman, Anadolunun bağrında bir umman dalgalandı; nereden doğduğu, kaynağını nereder dıği bilinmiyen bir umman, yava şyavaş yüksel dört yana dağıldı ve karanlık, ıssız ufuklardan de- rinden derine uğuldayan gök gürültüleri, yıldırım se$ leri gelmeye başladı. Susmuş, somurtmuş bir topraktan yer yer fışkı ran, kollarını biribirine atarak birleşen bu koca dal- ga; silinmiş, sinmiş ufuklarda gürleyen bu sesler, Türk milletinin coşup taşan kanı; kahraman ruhu- nun gürleyişleriydi... Zaman zaman Çanskalede, Fafkaslarda, de büyük fazerlerini duyduğumuz bir kahrı Filistm- miş, Samsuna çıkmıştı... Bir akşam ocakta toplanan gençlik bunu biribirine müjdeledi. O zaman, gözleri- miz umutla yaşardı.. Erzurum, Sıvas kongreleri bu umutları kuvvetlendirdi. Milletin kurtuluşu için. şerefle yaşıyabilmesi için ancak kendi kendisine dayanması, kendi hâkimiyeti- ni kendi kurması lüzımdi; millet bunu istiyordu... Mustafa Kemal, milletin vicdanında yaşıyan, tu- tuşan bu arzuyu, bu imanı.çoktan sezmiş, büyük de» hâsile onun yolunda bir güneş gibi parlıyarak Vel gösteriyordu. Anadoluda milli bir iman doğmuştu. Düşmanlar garpte yavaş yavaş bağrımızı doğru her şeyi düşmanlardan hek- Anayurttaki bu milli u- yanıklığı tehlikeli gördü; o zaman Mustafa Kemali Istanbula davet etti; lâkin büyük kahraman, âs- kerlikten istifa etti, üniformasını, nişanlarını, ken- disinden korkan İstanbul hükümetinin kafasma fır- lattı; milli bir kahraman olarak çalışmaya başladı. Ona şeraf vermek için, sırma şeritler, nişanlar lâ- zım değildi; o, kendi şahsiyetile tek başına bir şe- refti!... (Arkası var)