DIE İZNİKTE: Et Ucuzladı, Sıkıntılı Vaziyet Tamamen Kalktı! İznik (TAN) — Yeni Orman ka- nununun meriyet mevkiine girmesi- Je beraber Davar sahipleri hayvanla rını pek ucuz satmıya başlamışlar, bundan kasaplar istifade etmiştir. Koyun eti 35, keçi ve sığır etleri 20 kuruşa satılırken, 20 gün kadar ko- yan eti pek nadir bulunmuştur. Bu- mun, hayvan fiyatlarının yükselme sinden ileri geldiği anlaşılmıştır. Şimdi buhran bitmiştir. Koyun eti 40, keçi 20, sığır eti 25 kuruşa satı- hayor. Atatürk Heykeli Dikilecek İznik (TAN) — Belediyenin ve &öylerin teşebbüsiyle burada Cüm- huriyet alanında Atatürkün heykeli dikilmesine karar verilmiştir. Bu heykelin, Gemliktekinin ayni olacağı zannedilmeketdir. A İznik (TAN) — Hükümet dokto- Tu Mustafa Fehmi Derman, Gençler Birliği salonunda faydalı bir sağlık konferansı vermiştir. X İznik (TAN) — Esnaftan Ahmet Sargunun evine geceleyin hırsız gir miş, 4 teneke zeytinyağı çalmıştır. 'Ayni mahallede başka bir evden de On beş gün evvel 2 teneke yağ çalan | İartıyor. Şimdiki BARTINDA; Sıkıntısı Bartın, (TAN) — Geçen sene mın takamızda mahsul kâfi derecede ye tişmemiş, köylüler şimdiye kadar ambar mevcutlarile kendilerini ida- re etmişlerdir. Fakat son haftalar- da zahire ihtiyacı hissolunmağa baş Jamıştır. Zahire tedariki için mağazalara başvuran köylülerin sayısı gittikçe halde perakende mısırın kilosu peşin para peş kuru şa satılmaktadır. Fakat, köylülerden bir çoğunun parası. yoktur. Bu yüz den biribirlerine kefil olarak, ve pa- rası yazın ödenmek üzere fki misli fiyatla veresiye mısır topluyorlar. Bunu tedarik edemedikleri için ye. mek üzere paspal ve kepek alanlar da vardır, Piyasamızda fazla miktarda stok mısır bulunmadığı için, civar iskele lerden ve Istanbuldan kepek getirtil mektedir, Çiftçilerimiz kışın en şiddetli ay- larını geçirmiş olmakla beraber, ye- ni mahsulün idraki zamanı çok u - EE Bazı Köylerde Zahire Çekiliyor İhtikârın Önüne Geçmek ÜzereYeni Tedbirler Alınması Bekleniyor sularında batan Ertuğrul harp gemi. in şehit mürettebatı için Japon - yada dikilen âbidenin açılması mü - nasebetile hazırlanan madalya, kitap ve havlulardan ikişer tanesi Bartına gönderilmiştir. Bunlar, o faciayı at- latmış olan ve şimdi Bartında ya - şıyan Ahmet Erkiş ile Ali Ozkuyaya İ merasimle verilecektir. BOZÖYÜKTE Cihanağzı,, Köyünde Lekelihumma Görüldü Bozüyük (TAN) — Dodurga nahi- yesine bağlı Cihanağzı köyünde leke lihümma hastalığı çıkmıştır. Bile. cik Sıhhat Müdürü Saffet Üney bura ya gelmiş, hükümet doktoru ve bir sıhhat memuru ile birlikte o köye git miştir. Cihsnağzında 12 köylünü le- kelihümmaya tutulduğu görülerek KÖYCÜLÜK: Köy Kalkınma Hareketinde Muhtarın Rolü Atatürkün açtığı çığır durmadan yürüyor. “Bu memleketin hal hibi, efendisi, hakiksten müstahsil olan köylüdür.” diyen Büyük şef, son tarihi nutkunda da köy kalkınmasın dan ehemmiyetle bahsetti ve en kü- çük noktalarına kadar köy işlerinde- ki alâkasını bir kere daha gösterdi. Köy davası gib zamana, paraya ve vasıtaya şiddetle muhtaç bulunan bü yük ve geniş reforma hareketini bir hamlede başarmak elbette mümkü olamazdı. Bununla yolda n adımlar kuvvetlidir. Burada bir misal olmak üzere köy idareleri |hakkında alınan tedbirlerden kısaca bahsedeceğim. Türkiyede nüfusu 150 der İbulunan köyler köy kanunu İederler. Köy kanununun 97 madeye sığan hükümleri içinde koca bir iş âle mi vardır, Bu âlemin içine gireme- miş olanlar onun nasil işlediği lıyamazlar, Maamafih, iyi bir idareci, zeki bir muallimin Türk köyünde mü vaffak olamaması ihtimali pek azdır. Fakat idareciler veya muallimler ne kadar bilgili ve başarıcı olursa olsun lar verecekleri emir ve direktifleri bi lerek tatbik edebilecek köy adamla- rına mükhtaçtırlar. İşte bu sebepten dolayıdır ki, köy kalkınmasında ilk ber bu yı AYDINDA : Umumi Meclis Ye! İçtimalarına Başladı Aydın (TAN) Veli Özdem lanarak müz Vali nutkunda, yüzde 95 tatbik olundu silâtmin çok şayanı lunduğunu kayde! — Umumi şir, Meclis asbaşkanlığ dres (Aydın), sekreterliklerine avu kat Sami Kutluğ (Nazilli) Hayri Akm (Ayd) seçilmişlerdir. Şehir Meclisi de Belediye Reisi Nafiz Karabudağın bakanlığı altın lamıştır. Yeni Hapisane İnşaatı miş olacaktır. * Aydın (TAN) — habatı Şubat Halkevleri Meclis, şkanlığı altında top akerelere başlamıştır. 936 bütçesinin gunu 937 tah emnuniyet bu- na Etem Men- ve Dr. da Şubat devresi toplantılarına bağ- Aydın, (TAN) — 82 bin küsur li- raya çikacak olan 500 kişilik asri ha- pishanenin inşası eksiltmeye konul- muştur. İnşaat 938 mali yılında bit- Müddetleri bittiği için Halkevi komiteleri inti- yakında yenilenecektir. 20 açılma yıldönü- Baş, diş, nezle, grip, romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarmızı keser. İcabmda günde üç kaşe alınabi NAZİLLİDE: Pazar Yeri İçin Yeni Yer Ayrıldı Nazilli (TAN) 13500 olan fazla artmıştır. Bu tezayüt ve basma fabrikasının yarattığı hayat ve hare ket belediye işlerine de tesir etmiş- tir. Bu yıl bütçenin artacağı umulu- yor. Şimdiye kadar perşembe günle ri çarşı içinde kurulan pazar esasen kalabalık olurken büsbütün mahşer İ halini almıştır. Bu sebeple Belediye pazar yeri 7 1 okulu Son nüfusumuz tehrirde iki binden olarak 7 i | karşısındaki yedi bin metre murab- - İbav genişliğinde iki arsayı tahsis et- miştir. Burada yenilecek msddelerin toz almıyacak şekilde, üstleri kapalı ve yüksek yerlerde satılmaları temin olunmuştur. Nazilli, (TAN) — Kasabamza bağlı Kuyucak kumunu o Pamukova Gençler Birliği gösteri kolu azası “Devrim yolcuları” piyesini muvaf- fakıyetle oynamışlardır. Bir Senede İzmire Giden Vapurlar kırsızlar henüz bulunamamıştır, ——— GİRESUND/ Güzel Bir Temsil Giresun, (TAN) — Halkevi temsil| £olu gençleri, fındık ihracat kontro- Jörü Mehmet Ali Çamlıcanın yazdığı “Yalnız bir kelime” isimli eseri tem- sil etmişlerdir. Gençlerin şimdiye| kadar oynadıkları eserler içinde en | ziyade bunda muvaffak oldukları gö| sÜllağınan | sı bekleniyor. SIVASTA: Evlenmeler Artıyor Sivas, (TAN) — 937 senesinde Si- vas Belediyesi 167 çiftin nikâhlarını kıymıştır. Kânunusani 38 de de ye- &i çift evlenmişlerdir. Kış, Oldukça Şiddetli Sivas, (TAN) — Son haftaya xa- dar nisbeten iyi giden havalar boz- muş, Sivasın meşhur şiddetli soğuk- ları başlamıştır. Bu yüzden bazı dük kânlar açılmamaktadır. 4 Sivas (TAN) — Senelerdenberi aranılan şaki Kazı, Suşehri Jandar- ağ e e zaktır. Thtikâra karşı tedbir alınma- Ertuğrul Yatına Japonyadan “Bartın” refikimizde okuduğumu- za göre, elli yıl kadar evvel Japon heyet, köyde 13 gün kalmış, hastalık başka yere sirayet etmeden bastırıl- muş, kimse ölmemiştir. Sıhhat Vekâ leti Mücadele mütehassısı Dr. Nuri de Bu köye gitmiştir. Giresun Halkevi gençlerinin muvaffakıyetle temsil ettikleri “Yalnız bir kelime” piyesinden bir sahne l Bir yalçın kayaya benziyen Fahir Ağabey için, bir güzellik ve kemal örneği Fahir Ağabey için (yok- luk!) düşünmek; bunu biribirimize söylemek, buna inanmak çok acı (olacaktı; (Obelki (o bunun İçi belki daha umudumuz olduğu için ilk günler hep sus- tuk; bep içimizden ağladık;; matemimizi hep biribi- timizden sakladık... Lâkin şüpheler katileşince, umut lar kesilince artık yalının her köşesinden bir hiçki- rik, bir avaz yükselmiye başladı. Yalı büsbütün çök- tü; hepimizi içine âlan bir mezara benzedi. Gidenin yerl hepimizgin kalbinde ayni ateşle yanıyor, sızlı- yordu. Kimsenin kimseyi avunduracak hsli yoktu. Bu acı tesellisiz, bu felâket sonsuzdu. Yengem, amcam bir evlât; bulunmaz bir tek evlât kaybetmişlerdi; ben bir amca çocuğu; bir kardeş, bir dost, bir büyük insan kaybetmiştim; ben bütün kâ- inatımı kaybetmiştim. Fahir Ağabeyin varlığı bu topraklar üstünde bir gölge, bir hayal olsun; buna nasıl İnanabilirdim; dün Jar çökebilir; güneşler kararır, parçalanır, dağılır; lâkin benim için en hakiki varlık olan Fahir Ağabey yok olamazdı!. Olümlerin karşısına çıkarak seslerin en acısı, en korkuncuyla haykırmak istiyordum: “O- Du bize veriniz; onu bu toprağa geri veriniz!” diye.. Sonra acıklı bir rüya gördüğümü sanarak yalının ” diye onun sesini duyardım, kocaman, siyah gözlerinin yine gözlerimde yandığını görür, âteşli ellerini yine saçlarımda bulurdum; Ne yazık; o, kimbilir şimdi nasıl'kara bir kömür parçası olarak bir dağ başında; kolları, gövdesi bir yana dağılmış olsrak bir uçurum içinde; gözleri dön- müş, yerinden fırlamış bir halde bir siper kovuğun- da yokluğa karışmıştı! Bunlar gözlerimin önüne geldikçe saçlarımı par- çalar, gece yarılarında hıçkırıklarımı bedbaht anaya, bâbaya da duyurmamak için yuntruklarımı ağzıma tıkıyarak odamdan kaçardım. Parça parça dökülen sesimle sofaları. merdivenle- YAL NI İicap eden tedbirler alınmıştır. Sıhhi | önce dikkate alınacak şey iyi bir köy| münün hararetle Jidaresi kurmaktır. Köy, idaresi ise muhtarla birlikte dört veya daha faz la azadan toplanan ihtiyar mecli: Köylerimizde bilgil ve büfu ni bulmak bugün için en mühim bir mese. edir. Muhtar köy halkından seçilir. Köy halkı ise ancak kendi mesleki bil den başka bir şeye akıl erdiremez. Hü etin emirlerini aldıktan sonra onları le iaibik edecek, hülka vaktinde teb- liğ edecek, bunlardan beklenen İşleri ba. saracak, temizlik, bayındırlık, sağlık. İşle- rinde önayük ölacak, maları yolunda dağıtacak ve iöltce iğleriti düzene ko; Ka itimatları artmış, köyde bir decek mev şünümesi teubtarı, her lerilemiye» cak, bülâsa köy en faydalı işl pocek olan adam, yeri halde bugün parinakla cek Kadar azdır. İşte, bütün bu zorlukları yakından bilen hükümetin köy idarelerini kuv- vetlendirme yolunda mühim tedbir- leri vardır. Meselâ, Trakyanın dört vilâyeti ile 22 kazasında açılan ve 10 « 15 gün süren muhtar kurslan bu yolda atılan adımların en hayirlı- $ı olmuştur. Bu kurslarda idareciler. le Tarım, Kültür, Sağlık, Veteriner, tapu, nüfus direktörleri, hâkimler ve doktorlar ders vermişler, muhtarlara pratik yollardan köy işlerini öğret- İ mişlerdir. Bu kursların faydası çoktur. Mek- tep görmüş veya görmemiş olsun, hepsi de azçok tecrübeli olan muh- halkının he: düş İması fikri ku dan kaldırmak he; dür. Her seçim de kimseler muhts köye fazla bilgili Gm e DONUYORUM ZAYN 7 e 7 NE EN iy Tİ geçip rıhtıma çıkar, ıztırabımı karanlık dalgala- ra boşaltırdım. Gün doğardı; pembe suları uyandıra uyandıra, arkasında beyaz yollar birakarak bir gemi geçip giderdi; ben yanaklarımdaki son damla yaşı elimle kurutr, yorgun, bitkin sesimle inilderdim. — Gittin; dönmedin; bir daha dönmiyeceksin, Fa- hir ağabey. Nihayet amcam bu acıya dayanamadı; ancak gün süren bir hastalıkla bir apopleksi nöbetile (Fa- hir!) diye kekeliyerek gözlerini hayata kapadı. Zavallı yengem, büyük acısının birleştiği bir kal bi, eşini, yoldaşını da kaybettikten sonra büsbütün acınacak bir hale gelmişti; akrabaları onu yalıdan alıp götürdüler; ben de mektebe döndüm... Felâketler, sürpriz hazırlamakta bunlarla da doy- madılar; yalnız kalan yalıda birer köşeye büzülüp Paşanın, Fahir ağabeyin ve bozulan rahatlarının ma- temine ağlıyan hizmetçilerin bu perişanlıkları, ka- yıtsızlıkları sırasında bir gece yalı tutuşup yandı; külleri dalgalara savruldu. Bu haber üzerine yengemle karşılaştığımız zaman kuru, donuk gözlerle biribirimize baktık; Paşa git- tikten, Fahir ağabey gittikten sonra, değil yalı; için- de biz de yanıp kavrulabilirdik... Taşını, toprağını, tahtasını, gümüşünü felek başına çalsın!, Bununla beraber düşünmemiz lâzımdı; yengem, kendi başına yaşamıya alışmış, mağrur bir kadındı; aım$e ile oturamazdı; sonra benden de ayrılamazdı; ben onun için ikinci bir evlâttım... Amcamın da babam gibi parası yokta; babam gibi, amcam da namusluca bir çalışmakla aldığı parayı ancak insanca, medenice bir yaşayış İçin harcamıştı. Şimdi yalı da elden çıkınca yengem Paşanın bıraktığı birkaç lira raaaşa kaldı. Rahat, geniş hayatından ay- rıldı; lâkin buna aldırış ettiği yoktu; oğlunun acısı onu çoktan hayatından bezdirmişti... Hem ucuz, hem'de bana yakın olsun, diye İstanbu- Tun uzak mahallelerinin birinde küçük, eski bir ev kiraladık. Zavallı yengem, içim parçalanmadan yüzüne ba- kamaz oldum. Güzel, sarı saçları birdenbire ülaca- landı; bembeyaz, ince ellerinden kalın, mor damarlar fırladı; omuzlar çöktü; elâ gözlerine sonsuz bulutlar indi. Amcam öldükten, yalı yandıktan sonra tabii hiz- metçiler dağıldı. Evdeki, dışardaki bütün işleri yen- gem yapmıya başladı. Haftabaşlarında eve geldiğim zaman bana iş gördürmek istemiyor; beni bu tahta döşemeli, kireçleri dökülen çatlak duvarlı evde yine yahdaki nazlı küçük hanım gibi görmek istiyordu Ev içinde neyse, amma, yengemin akşamları eli- ne bir küçük torba alarak öteberi almıya çıkması beni çok üzüyordu. Onu kaç defalar bir fırın önünde biribirini itip kakan, yumruklıyan karısık bir bal- den hazırlıklara başlanılmıştı ilâkasını gördükçe kendi nefislerine sıkı sarılmışlardır. messilidir, emirleri köylüye tebliğ veya izah'e- kalkınması hareket zimgelen celer vardır. iş görebilecek adamı mülürse, köy muhtarının tayinle kat bu tarzın şimdiki köy kanunu &- le hukuki bakımdan tearuz edeceği meydandadır. Şimdiki seçim usulü- nün mahzuru varsa da, bunu orta- tarını sıkı bir kursa tâbi tutmalıdır. Bu süretle her seçimde başka başka olacaktır. Hülâsa, köy idarelerinin 15- İlahı bahsinde muhtar yetiştirme işi başta gelmektedir. İzmir, (TAN) — Ticaret odasının bir ist tesidi için şimdi- iğine göre, 1937 senesin- de limanımıza 984 vapur girip çık- mıştır. Bunların safi tonilâtosu 1 milyon 260 bin 696 dır. Ayrıca 31845 tonilâtoluk 933 motör ve 19144 to nilâtoluk 512 yelkenli girip çıkmış- tır. Bunlardan 351 vapur, 588 mo tör ve 512 yelkenli Türk malıdır. dinde en başta dü-| Eski Foçada Bir Memur bir unsurdur. 5 | Boğuldu Güm — Namuslu bir mes ye karşı samimi köy işlerine daha Muhtar, devletin Kanun ve Bu itibarla köy mur olarak:tanınan eski Foça Mali tahsildarı Fatin Taşkan iki gün kaybolmuş, sonra cesedi denizde bu. lunmuştur. Cesette kurşun yarala- rı da görülmüştür. Tahkikata baş- lamıştır. Zonguldakta Zonguldak, 6 (A.A.) — Genel Mes İlis valinin bir nutkuyla açıldı. Bir I içinde başarılan işlerin zengin bi- ânçosunu ihtiva eden İzahname al- kışlarla karşılandı. Meclis salonunu, halkevi tarafındari çağırılan 200 köy lü misarifle idare şefleri, memleket |ileri gelenleri ve büyük bir halk küt lesi çerçeveliyordu. r vakit kendilerine seçemedikleri | vvetli görülür. Fa- £ vakit mümkün- vresinde köy muh- olsa bile bu tarz, adam kazandırmış kın arasında, yer açılsın diye bir kenara büzülmüş, sessiz beklerken gördüm de üzüldüğüme üzülmesin, yaşlanan gözlerimi görmesin, diye hemen oralardan uzaklaşıverdim. Evimizin hali görülecek şeydi! Yangından bir çöp bile kurtulmamıştı; yalı sigortalı da değildi. Yeniden her şey almak lâzimdi.. İkimizde yalnız yatmıya alışık olduğumuzdan iki yatak odası hazırlamak lâzımdı. Gerek babamın ©- vindeki, gerek amcamın evindeki terbiye ve âdet te, zlığımıza rağmen pek teklifsiz yaşamamıza mâ yordu. Şu halde iki oda döşemek Hizimgelecekti. Kanaatkâr olduk; yatak odalarına ancak birer ya- tak hazırladık. Küçük bir odamız daha vardı; ona da iki eski tahta sandığı üstüste koyarak yemek masası yaptık; tenekeye benzer madenlerden çatallar, bi- çaklar aldık. Yerde halımız yoktu; sobamız, mangalı» mız yoktu; kül doldurulmuş bir yarım gaz tenekesi- ne ateş koyarak ısındık. Ne yengem, ne de ben akrabadan, tanıdıklardan bir şey kabul etmek istemiyorduk. Fa bey ök meseydi, memleket yantp kavrulmasağdı, bu hale belki de gülerek katlanırdık; bizi muztarip eden şey, bü gaz tenekesinden mangal; şu gaz sandıklarından yapılmış yemek masası değildi ki! eli O günlerde İstanbul sokaklarının çirkin, acıklı s6- faletini hiç unutarıyorum: Kaldırım kenarlarında boylu boyuna uzanmış. aç- liktan bayılan, can çekişen insanlar. Kollarının arasında küçük birer iskelet parçası, Porsumuş, kemikleşmiş ölü yüzlü genç anneler: ko- caları kimbilir vatanın hangi köşesinde can vermiş genç dullar. Bir dükkân dibinde, hasta, memleketine gitsin, diye izin verilip İstanbula gönderilmiş, paçavralar inde, beş parasız, kan kusan bir genç asker... (Arkası var?