Mem 1.2.938 TAN Gündelik Gazete pri TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- şeyde temiz, dürüst, samimi olmak, karin — gazetesi olmiya çalışmaktır. iğ ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1406 Kr, 1 Sene 2000 Er. 160 » GAY 1900 00» 3> 80 » is »i 200 » Milletlerarası posta ittihndına dahil ol- şmığan memleketler için 10, 16, 9, 3.8 Ji yadır. Abohe bedeli peşindir. Adresi de- ğiştirmek 29 kuruştur. Cevap için mek- tuplara 10 kuruşluk pul Hâvesi kizımdır. — —— ——— e an “MESELELERİ | Ucuzluk Meselesi (Yazan: M. Zekeriya) Hükümet ciddi şekilde hayatı u- euzlaimıya çalışıyor. Hayatı pahalı- laştıran maddeleri birer birer ele a- larak tetkik ettiriyor. Bir gün et, bir gün ekmek, bir gün kömürün ucuğ- latılacağından bahsediliyor, Yalnız şunu unutmıyalım. Bu- gün ucuzlatılacağından bahsedilen bu maddelerin hemen bugünden ya- rına ucuza sâtılacağım zannelmiye- Um. Hükümet, bu işi ikiye ayırmıştır: Bir kısmı artık olgunlaşmış ve hak- kında kanaat edinilmiş maddelerdir ki, bunlar derban ucuzlatılacaktır: Et gibi, Fakat birtakım maddeler vardır ki, ciddi, ilmi ve uzun bir tetkike muhlaçtir. Hükümet şimdiden bu tetkiklere başlamıştır. Bu maksatla hususi bir komisyon teşkil etmiştir. Hattâ Avrupadan bir de mütehassıs getirtmek fikrindedir. Bu tetkikat, eylül ayına kadar sürebilir. O vak- te kadar but maddelerin utüzlatılma- si için hiçbir tedbire başvurulmuya- bilir, Omun için hayallere kapılmıyalım. Bugün ucüzlatılacağından obahsedi- len maddelerin birkaç ay sonra da u- cüzlamamış olduğunu görürsek ha- yal sukutuna uğramıyalım. Hayatın ucuzlaması basit bir ida- ri iş değildir. Bilâkis mufassal bir ik- tısadi' ve içtimal meseledir. İnceden inceye tetkik etmeksizin atılacak her hangi bir adım, fayda yerin$ zarar verebilir. Yalnız bilelim ki, hükümet bu iş le ciddi surette meşguldür ve elin- den gelen herşeyi yapacaktır, * Si Hâriçte Propaganas. Yapmayız Sovyet Rusyanm birçok memilöket, lerden, bu arada Türkiyeden konso- losluklarını kaldırarak kendi mem - leketinde bulunan ecnebi konsolosa- nelerinin de tahdidini istemiye karar vermesi bazı cenebi matbuatta garip bir tefsire sebebiyet verdi. Bilhassa Le Temps ve Journal de Debat gaze- teleri, Sovyet Rusyayı bu karara sev- keden âmilin, Sovyet Cümhuriyetle- ri dahilindeki Türk memleketlerin- de Türk konsolosanelerinin yaptığı tahrikât olduğunu iddia ettiler. Bu iddia, Türkiyeyi tanımamak. tan doğan gülünç bir iddiadır. Tür. kiyenin Sovyet Cümhuriyetlerine da | hil Türk memleketlerinde konsolo- Saneleri yoktur. Yalnız Kafkas memle | ketlerinde bulunan Türk konsolosa- heleri ise bulundukları memleketle- rin dahili sejimi ile alâkadar olma muşlardır ve olmazlar da. Türkiye, emperyalist bir memle - ket değildir. Türkiye Cümhuriyet kendi hudutları içinde mesut ve mü- reffeh bir memleket kurmakla meş- guldür. Bütün kuvvetini bu hedef ü- zerinde teksif etmiştir. Ne başka memleketlerin kendi topraklarında rejim propagandası yapmalarına göz Yumar, ne de kendisi başka millet- lerin dahili ve harici rejimleri leh ve aleyhinde propagandaya tenezzül e- der. Biz rejimlerin ithalât malı ol madığı gibi, ihracat malı da olduğu- ns kani değiliz. Bu sebeple Fransız Süzetelerinin bu iddiaları hem gayri varit, hem de gülünçtür. * 5 Ecnebi Düşmanlığı Sovyet Rusyayı bu kararı vermi- Ye sevkeden sebep daha ziyade diğer memleketlerin yaptıkları propagan - dalar olabilir. Zaten, ba ornehi propagandam Av- 46 azeleciler hiç bir daki- ka unutmamalıdır ki, dünyada kara vebâ hüküm sü- rüyor. Bu hastalığın baş düş- manı serbest ve müstakil ga- zetelerdir. Hastalığın tabii su- rette sirayet tehlikeleri oldu- ğu gibi Demokrasiye düşman memleketler, hastalığı sirayet ettirmeye de bütün kuvvetle- rile uğraşmaktadırlar. Bu tehlikeye karşı münakaşa hürriyetini korumayı ve demakra- sinin en kiymetli vasıtasını kur- tarmayı; gazeteciler herşeyden ev- vel kendi kendilerinden bekleme- lidirler. Halkın ve hükümetin iti- madina lâyik bir kafe gelmezlerse tehlikeyi kendi ellerile hazırlamış olurlar. İlk düşünülecek iş, gazetenin ti- cari mahiyetini silik ve tesirsiz bir hale getirmektir. Bir gazetenin sermayesine sahip olan ve idaresi- ni elinde tutan sermayedarlar ga- zetenin gidişi ve mesleği üzerine hiç bir tesir icra edememelidirler. Serrnaye kimin olursa olsun, gaze-,. tenin gidişi, havadislerin toplarışı, neşriyatın tarzı, haberlerin tefsiri, meslek idealini temsil edeh, mes- lek alâkasından başka düşünce ta- pımıyan gazetecilerin elinde olma- lıdır. Gazetelerden beklenefi vazifele ri görebilecek kiymette ve ihtisas- ta gazetecilerin seçilmesi, maaşla- rının tayini ve tezyidi muayyen bir bütçe dahilinde meslek sahibi güzetecilerin nüfuz ve tesiri altın- da bulunmalıdır. müumi menfaat iddiasına dâ- yanan ve bürünen neşri- yatın, satışı arttırmak veya diğer bir hususi menfaat temin etmek gibi bir maksatla yapıldığı kimse- nin hatırına gelememeldir. Bu yol .da/bir itimat uyanması, gazetenin tesir ve faydası için en esaslı te- meldir. Bugünkü nâzik vaziyet, bütün demokrasi memleketleri için bir- dir. Gazeteler, hüsust ve menfi e- mellere âlet olarak umumi menfa- at prensipini ihmal ederlerse ve hükümetlerin almıya mecbur ol. dukları kelkinma tedbirlerine ta- rafgir ve-menfi maksatlarla engel yp münakaşa - hürriyetinin. Ase, çalar. O zaman öter, KALE e ai malıdırlar. İyad dileri için bu kadar kıyfiötm-elar kendi ellerile boğmuş olurlaf”Bu-. na mukabil samimi surette umumi menfaat “ârarlarsa, hükümetlerin gidişini bu bakımdan ölçerlerse ve tenkitlerini müsbet ve yaratici sa“ halara basrederlerse her demok- rasi memleketi, kara vebânın $ira- yetine sed çekmiye çalışır ve ga- seteye kıymetli bir yardımcı kuy- vet göziyle bakar. En esasi bir hedef, ta. hakkuk ettirecek kalkınma prog- ramları olan devlet adamlarını bi- rer gazete düşmanı mevkiine dü- şürmemektedir. Çok şükür ki Amerikada “Ame. rikan Gazete Muharrirleri Cemi- yeti”, “Gazete Başmuharrirleri Müşterek Heyeti” gibi teşekküller ve fert halinde birçok gazeteciler tehlikeyi tamamile görmüşlerdir ve öhüne geçecek, mesleği kurtara- ——— ——— rupa memleketlerinde bir hastalık halinde devam etmektedir. Kendi re- jimlerini başkalarına kabul ettirmek, isliyen bazı mtemleketler vardir ki, bu propagandaya dünyanın her kö- şesinde fanliyetle devam etmektedir- ler. Bizzat Fransa, bu ecnebi ptopa- gandasının kurbanıdır ve son aylar içinde bu, propagandacılardan yüz- lercesi tevkif edilmiştir. Hattâ Fran sa ve İngiltere de, Sovyet Rusyayı taklit ederek, kendi topraklarında bulunmalarını zararlı bulduğu 100 bin kadar eenebiyi hudut harici et” mek Üzeredirler. Fransız gazeteleri, dürbünlerini kendi içlerine çevirirlerse hakikati daha iyi görebilirler, münakaşa ve tefikit- hürriyetini “ TAN İhtiyacı Yazan: Carl (Columbia Gazetecilik Mektebi Dekanı) ; isimini İD “seksek et Ackerman Amerikanın gâzete krali Hearst (sağda) cak yollar tutmuşlardır. Bu saye- de gazete cemiyet İçinde emniyete dayanır bir yer sahibi olur ve bir taraftan da sermayedarlarin, ga zetelerdeki sermüyeleri sayesinde meşru bir kazanç temin etmeleri gözü batmaz, Na böyle müsbet bir yol tutmakla yaptıklafı bir çok hizmetlere serbestçe devam im kânını kurtarmış olurlar. Bu hiz- metlerden başlıcalarinı gözden ge- çirelim: 1 — Bir şehre, millete ve bütün dünyaya alt haberleri gazetecilik mesleğine hâs olan fedakârlık ve gayretle az bir zamanda toplamak ve neşretmek, umumi hayata alt mühim ve çok lüzumlu bir vazi- fedir. Her sahaya ait haberler bu suretle yayılmıyacak olursa umu- mi hayatın hiç bir şubesi hakkiyle işliyâmez. Bu haberler, gazetecilerin sor-, bestçe ölçebildikleri havadis kıy- metine göre değil, merkezi bir bü- »âhun emrine ve keyfine göre top- Janönm- iüzeteden bekle- nen fayda ve yareteye bağlanan emniyet hiç hükmüne iner. Gaze- te basilir. çıkar, fakat asl vazife SİNİ görmez olur. 2 —-Haberlerin tefsire an cak umumi mentdstin ye yüksek prensiplerin icap ettirdiği müsbet ölçülere göre olmalıdır. Bir merke- 3i büronun tesirile yapıldığı ipti- dadan bilinen tefsirler ve mütale- aların da halk için hiçbir ikna ve telkin kudreti ve kabiliyeti yok- tur. Ancak müstakil bir gâzete ve müsbet ölçülü tenkit sayesinde ik- na ye telkin imkinları temin edi- lebilir, oDiktatörlüklerin büyük gapla propaganda vasıtalarile bir noktaya tevcih ettikleri telkinler ancak sathi; muvakkat bir suret- te bulandırır, derine sokulamaz ve halkı candan ikna edemez. aberleri serbestçe ve Umu- H mi menfaat ölçüsiyle tefsir ve.tenkit edebilen bir matbuat, u- mumi hayatın muhtelif faaliyetle” ri arasında birleştirici bir âmil vazifesini görür. 3 — Cemiyetten ayrı ve hususi bir varlığı olan aile ve ev muhit- leri, herşeyden evvel gazete vasi tasile umumi hayata bağlanırlar. Gazete, vazifesini iyi görmezse U- mumi hayata olan buğlantı da nok san kalır ve birtakım vatandaşlık vezifeleği hakkiyle görülmez. 4 — Halkın iradesine ve itima- dına dayanan demokratik idare, hergünkü işleyişi için dürüst bir gazeteciliğe mühtaçtır. Gazete hal ka çok yâkındır. Halkın sesini dü“ yar ve hükümete duyurur. Bir ta- raftan da hükümetin sesini ve ve maksadını halkâ duyurmaya vası- ta olur. Kanaste dayanan bir halk idaresini arada böyle bir vasıta ol- madan tasavvura irkân yoktur. 5 — Radyo gibi yayma Yasıla- ları, ancak Obirfarafı Ovazi- fe görürler. Radyonun gazetenin yerini alacağı fikri yanlıştır. Rad- yo belki de gazeteyi ikmal eder, fakat yayım, ikna ve terbiye vası- tası olarak gazetenin vazifelerini göremez. Radyo proğramlarını du- yurmak için de gazeteye ihtiyaç vardır. 6 — İçtimai yardım hislerini ve içtimai tesanüt kaynaklarını ko- rumak ve işletmek için de en can- hı vasıta gazetedir. 7 — Müstakil gazetecilik müna- kaşa ve rekabet yoliyle hakikati a Tar ve yazar. Gözeteler biribirleri- ni kontrol ederler. Gazetecilik 81- kı bir merkezi kontrol altında 6 Gazete , yi Kurtarmak İçin Iki Cepheli Çalışma lursa gazeteciyi kendine mahsus fedakâr, feragatli, yorulmaz bir meslek adamı yapan bütün saikler çözülür ve dağılır. 8 — Gazete mevcut, yayma ve İlân vasıtalarının en ucuzu ve te- sirlisidir. Gazete âayfaları alim 4- | tara işleri için en faal piyasa saha- adır. 9 — Gazete ilmi terakkileri gü- nü gününe duyurur ve muhtelif meslek ve bilgi sahalarina mensup olanları biribirinin yaptıklarından buberdar eder. İhtisas mecmuaları vasıtasile bu maksadı temin etmi- ye imkân yoktur. 10 — Gazete, umumi hayata Dayak Gönüllüleri. Dayakomaniler. Dayakoterapı, ve Ünlü Mütehassısları. (Yazani Aka Gündüz) — MUKADDİME — Mekteplerde ceza denir denmez ilk akla gelen şey ne iki izinsiz, bir ihtar, üç bilmem nedir, ne şudur ne de bu. İlk akla gelen şey - hele bizim nesil için - düpedüz dayaktır. Şimdi gülerek, güldürerek anlattı- umuz bu dayağı o zamanlar kimi tit- riyerek, kimi çanak açarak heklerdi. Bizim okuduğumuz mekteplerde yedi türlü dayak yardı: 1 — Tabana sopa. (Not: İki türlü idi, A: Ya ayaklar falakaya koşula rak, B: Veya bir gürbüz talebe, hade- ait müesseselerde temizlik ve (me. Kapı çavuşu tarafından elle tu- dürüstlüğün en hassas, en te- sirli bekçisidir. Gazete halka hükümet teşkilâtından daha yakındır. Herşeyi daha çabuk ve kolay duyar ve salöhiyel sahibi mürakabe teşkilâtını harekete gelirmiye sebep o- lur. Her sene Amerikada ga- zeleler sayesinde ortaya çıkan rüşvel, smiistimal ve yolsuz- luk hâdiseleri büyük bir ye- kün tutar. Gazelecilik mekte- bini kurmuş olan idealist ga- zeteci Pulitzer, bu gibi yol suzlukları ortayâ koymayı ga- zelenin baş vazifesi diye kar- gılamış ve her sene bu sahada en büyük muvaffakıyet gösle- ren gazeteciler için senelik mükâfatlar hazırlamıştır. 937 senesinde yolsuzluğu ortaya koymak ve temizlik temin et- mek maksadile yapılan gazete mücadeleleri hakkında Pulit- zer mükâfat heyetine yüzlerce müracaat olmuştur. Bunlar- dan on yedisi mühim, faydalı ve mükâfata lâyik görülmüş- tür. 11 — Her hakikati olduğu gi- bi neşreden gazeteler, insanlığın gizli diplomasi usullerine ve bari- $a süikastlere karşı ©n füydalisi- dır. Ky davasının iki cep- besi vardır: Biri hüküme- tin ve halkın, müstakil ve serbest gazetenin temin ettiği büyük fay- (Arkası 6 merda) MUVAFFAK * Xx. ”OLMANIN SIRRI* ALTINCI ve YEDİNCİ İDMANLAR Bine kadar anlattığım id- manlari tecrübe etmiye başladınız mı? Bu tecrübelerden muvaffakıyetli neticeler aldiniz mı? Vakit geçirmeyiniz, derhal tec rübeye başlayınız. Bugün size allıncı idmanı anla- tacağım, Kalabalık bir salona gireceğiniz “zaman $ize Şunu tavsiye edetler, Bir an için kapının eşiğinde duru- nuz. Salona bir göz atiniz, Evvelâ khhin elini sıkmak veya öpmek, kime selâm vermek lâzım geldiği» mİ kararlaştırınız ve öyle içeri gi- tiniz. Bunun faydası şudur ki, içe- Fİ girdiğiniz zaman şaşırmazsınız. Davetliler içinde ilkönce hürmet e- dilmek lâzimgelen kimseyi bul makta güçlük çekmez ve yanlışlar yapmazsınız. Hayat ta böyledir. Atılmadan ev Vel bir an eşikte durup düşlinmek, evvelâ neteden işe başlamak lâzım geldiğini kararlaştırmak İlzımdır. Önünüze bir fırsat çıktı mı, hemen Ansizın üzerine atılmayın. Bir an için bütün ihtimalleri gözönüne ge tirin, azami istifade imkânlarını a- raştırın, adımınızı ona göre alın, Maamafih hayatımızı nekadar plân içine alırsak alalım, dalma beklenmiyen hâdiselerle karşılaş» mak mükarrerdir. Fakat hayafımı- #i nekadar kontrol altına alabilir, nekadar tesadüfe az yer bırakır - sak, şüphesiz ki; o kadar çok mü- vaftak oluruz. Plânlı hareket et- tiğimiz zaman önümüze bekleme- diğimiz bir müşkül çıksa bile onu bertaraf edip yeni hir yola sap- mak bizim için kolay olur. Binaenaleyh altıncı idman şu « dur: Terhangi bir işe başlamadan evvel bir an durüp düşünmek ve karar vermek... Yedinci idman Yeni tanıştığınız bir kadın veya erkek size kendisinden bahsederse çok alâkadar olmuş görününüz. Sı- kılma eseri göstermeyiniz. Bilâkis onunla konuşmayı uzatacak şekil de lisanımızı idare etmiye çalışınız. Sizin alâkadar olduğunuzu gör- mek o kimseyi size dost yapmıya kâfidir. Bir de bunun zıddı vardır; Ö. vünmeksizin, şikâyet etmeksizin, yahut karşınızdakini sıkmaksızın kendinizden bahsetmek. Kendile- rinden çok bahsedenler için bu çok Tüzumlu bir imandır. Kendimiz - den bahsetmek daima başkalarını sıkar. Kendimizden bahsettiğimiz halde karşımızdakini sıkmamak bü yük bir hünerdir. Bu hüner, ancak bu idmanla kazanılabilir. Psikoloğ tularak) ? — Uskur tarafına keza sopa. (Not: Ayni gürbüzlerden birisi çocu- En belinden kavrar, başını ve sırtını koltuğunun arkasından geçirir ve eli sopalıya arreder) 3 — Avuçlara sopa, (Not: Metodu- nu izaha hacet yok, herkes tahmin edebilir.) 4 — Sırta sopa ve yumruk. (Not: Dayaktan üârı firarı irtikâp edenlerin atkalarından müstacelen ( yetiştiril. mek suretile.) $ — Enseye tokat. (Not: Ensenin kalınlığına ve suçun önemine göre şaklatılmak süretile.) 6 — Suratın bit veya iki tarafıma tokat, (Not: Ben pekçe zayif bir ço- cuk oldüğum için suratım hiç şakla- mazdı. Hafız Raşit hoca da kızardı, ille şaklatacağım diye uğraşır durür- du rahmetli) 7 — Serçe ve baş parmakların bü- yütülüp sivriltilmiş uçlarım kulak memelerine batırıp kan fışkırtmerya kadar can yakmak. (Not: Buna alaf- ranga terbiye derlerdi.) Müzeyyel metotlar: 1 — Sırik dayağı. (Not: Her simi içim dersane bir tektir. Hoca odanın bir çizgisi ortasına kurulur. Yanında tavan süpürgelerine takılan uzun 8 rıklar gibi bir sırık dayalıdır. İcabın- da bir ucunu iki elile tutar, öteki v- cuhu dersanenin her köşesine yetiş- trip yapıştırır.) NI — Lâpçin dayağı. Not: Bahçe de, sokakta, çarşıda atılır. Buralarda dayak materyali bulunmadığından hoca çocuğu yakalar. Bir ayağındaki mesin lâpçınım siyirir ve çocuğu bir iyice terbiye eder) MI — Yastık dayağı, (Not Hoca yer minderinde oturur. Kirafında bir çok yastıklar bulunur. Bunların bir. | kaçı sert doldurulmuş ot yastıklardır. | Yaramazlık edenlerin kafalarına fir- atılır.) Bir hatıra: Ben çocukken de hırçınmışım, Hoca kafama bir ot yas- tık fırlattı. Kal rpta, Yastığın içindeki otların bir sivricesi kafata- Sima batıp kanattı. Mikroplu imiş me» ğer: Kel oldüm! Hem nasıl? Yalama, | dızlak denilen çeşidinden. Kulakları- mâ kadar yâkidan takke geçirdiler, Dokuz ay çektim, Talim ve terbiye nâmına kaşındım bre kaşındım! AK lah rahmet eylesin Selânik askeri hastanesi sertabibi, operatör doktor Jak Paşa imdadıma yetişip kurtardı da böyle lepiska saçlı oldam. IV — Bilvekâle dayak. (Not: Ço- ctk haylazlık etmiştir. Hocanın işi vardır. Kalfayı çağırıp çocuğu tuttu. rar. Bir uslu çocuğu çağırıp yarama- xi onn dövdürür.) V — Ders için dayak. Not: Yara- mazhık suçundan yenildiği gibi dersi bellememezlikten de yenilir. Derste sine göre ayni kategorilerden biri tat- bik olunur.) VI — Katmerli dayak. (Not: Hoca döver, döver, doyamaz. Bahasına ha- ber yollar, Babası da bir akşam faslı geçer.) Meydan dayağı ayrı bir fasıldır. Şöyle çırpıda akla, hatıra geli- verenler bunlardır. Bunlar siri be nim erişip geldiğim muhite mahsus- tu. Başka muhitlerdekini bilmiyo. rum, Bilen varsa terbiye ilmi nâmına söylesinler de istifade edelim. Bu küçük mukaddimeden sonra si- xe (dayak gönüllüleri) ni anlataca- gam, * AŞKIN TEMİZİ Aka Gündüzün gazetemizde (Adsız Roman) adıyla eseri (Aş kın Temizi) sd; olarak giks mıştır. Tavsiye ederiz.