ç %( îs-ı-eağ H AN Gündelik Gazete * ' KAMŞLA h:.N"” hedefi: Haberde, fikirde, $eyde temiz. dürüst, samimi % Bülendin Mektuplarından: İş Anlamı Bir haftadır takip ettiğim ve neti- celendiremediğim hususi bir işten » kariin gazetesi olmıya a © yorgun, üzgün dönmüştü EvdeBü-v —. Rir şu mektubunu buldum: AzER İ w.ı gaç Do “Sanmu — azıneye YAZMEREENA 1400 Kr, 1 Sene 2800 Er. mektepten iki gün izin almak mec- iğ> G Ay ga eRğa buriyetinde kalmıştım. Babam da si- VN üğ t> nirlenmişti, siz de.. ne kadar haklı trarası posta İttihadma dahil ol : Ü, © Memleketler için 30, 16, 9, 3,5 lira Sene Para işini halletmek lçl_n_, Berline "? Abone bedeli peşindir, Adres değiş K0i lâzımgeldi. H (N..) Ü: 25 kuruştur, Cevap için mektup 0 luk i lâzımdır, & kuruş! vul ilâvesi l GÜNÜN MESELELERİ | L Mİi'lehııssıs Şehircilere İyacımız Var ; IYazan: M. Zekeriya) dan Berline 3 saat gitmek. 3 te gel- mek. Etti 6. Hiç değilse 2 saat te iş. et ti 8; bizim hesabımızla tastamam bir gün. Çalıştığım kısım âmirine çık- tım, İzin istedim. Aramızda aynen şu muhavere geçti: — 8 saat izin istiyorum. — Sebep ? — Berline gidip (XX) Banktaki i- şimi halletmk, hesabı buraya naklet- elli milyon 'veren oluk dü mek için, tü Nihayet İstanbulun plânı tedricen — Başka ? A o üyor vö şehtin müstakbel: adai C e Hamlo hiç Bix İşin yok; p "i::m şekil yavaş yavaş taayyün Yazan . A. Eo Y' y Rükam“ te, uzun müddet müh- — Vaktile düşünüp niçin yapma- dınız? — Acemilik yüzünden. â İstanbul Gümrük Başmüdürlüğünde bir faaliyet manzarası Fd “h::'hllı dünyanın bu en güzel şeh- Riye İmarına maddaten yardım et- ç ÇN karar vermiş bulunuyor. Hattâ diden plân dahilinde bazı icraata t üŞ düşünülüyor. : —::ıehrin imarı için plân birinci —.k Plânsız şehir yapmıya kalk- Ön Ortaçağa yakışır bir hareketti. | h.:“kuzuncu asırdanberi Avrupada yi ” :b 1z yapılmış şehir yoktur. Biz şe- K ı'hn%m yeni başlıyoruz. Gerek iYlkk bulda, gerek Anadoluda büyük öla , Par ihtiyacı var. Her tarafta ye- Sehirler kuruluyor, eski binalar y &M"lk bulvarlar ve parklar açılı- ) .“:'! yeni imar faaliyetinde ilk ha- a hy. noktamız plândı. Şimdi Dahi- n th&ileti hiç bir yerde plânsız K hişasına müsaade etmiyor. _hüyük bir kazançtır. Fakat kâ- E .ç:îudir. Çünktü şehir demek, plân 4| "dı: değildir, ve şehircilik demek DÜT tiz ; bu plânı tatbik demek değil- heı;r İr şehir plânının yapılması se- Ve p ” fakat, onun tatbikı nesillere 4 in“_ıü?lla taallük eden birçok bilgi- | wıınd:::le.ıi, küçük bir devlet idare- ; ı&nd dhha kolay değildir. Şehrin 4 Va a bütün şehir işlerinden anlı- tiş / *trafındaki teknik, ve mütehas- ç *h’lh ları organize edebilen ve İ dep, Pütün ihtiyaçlarını kül halin- ş ş%'?ıyııı bir şehirciye ihtiyaç Ü| t l Sehireilik bugün artık ayrı bir ilim v %kıe almıştır. Avrupada ayrıca 'ı.,hehleri vardır. Şehir işleri bu J le“ü Pten yetişen — mütehassıslara | nay 9dluunr. Şehri mühendis, mi- Ürih; “Tareci, sanatkâr veya doktor . "hı::: ihtisas sahiplerinin eline bı- UÜliz ©n dokuzuncu asır belediye- |t İı * Yyapabileceği işti. Bugün ar- Pa hatâya düşmek için sebep kal- a . | ı:h şehirciliği alâkadar eden |ei / branşları kendisine tevdi e- f :l%ehmi. “bir şehirciyi nereden h ,_:: bulalım ? P bul belediyesinde mütehassıs p "zun müddet çalışan Profesör İ U suale şu cevabı veriyor : | ı’he'ı“ül' ki genç mimar ve kte iöler şehirciliği — mühendis ü ı""“le: bir ihtisas şubesi ola- (ötehu,, bilirler, Fakat itiraf etmek (Ht bek , *tindeyim ki, Avrupada bi- | 8 l;hlu tahsil müesseseleri şehirci- Sizin tiddiyetle ele almıştır. Son- W biy AA Yabancı şehircilerden de » ğin fayda gelemez. Türk şehir- Pa pi Pususi ihtiyaçları vardır ki, .u ü “ Yabancı duyamaz ve anlıya- “deley ” Şehir inşaatçulğınız kendi N i'do öğretilmeli ve inki- Üç elidir.” Dr. v , i : aghner'in cevabı şehir İ lîlhğ, Siddi bakımından aranan şehir- | M'::Wki şehirci yalnız İnş:- Fls; ın adam değildir. Şeh- h.h:ıd!_ İçtuıııi, kültür ve eğlen- .l'ln.u l:“dl! ki, şehirci bunu da t İlmi “E Zimgelen adamdır. Teknik '“;e“ $ e:d: etrafında vücude ge- h. de *hassıs teşkilâtlardan is- ö !n:dt_:ikıe beraber, mütehassısla- bin, ©? şehrin i ihtiyaç- İh B ir iş için matbaaya ge- len bir okuyucu ikaz etti: “İsanbul gümrüğünün ye- ni halini gördünüz mü? İna- nılmıyacak farklar var.,, İnanılmıyacak farkları ken- di gözümle görmiye merak et- tim. Gümrük diyince hafızam- da çok eski senelerden kalma levhalar vardı. Bu levhalar bana, gıcırdıyarak işliyen bir kağnı arabasını hatırlatıyor- du: İşlerini benimsemiyen az maaşlı memurlar, sayısız ka- lem odaları, uzayıp giden ve ticari hayata zincir vuran mu- ameleler, kalem odalarına iz- diham halinde dolan ve “Ya- rın gel,, diye atlatılan iş sa- hipleri... — Gümrük Başmüdürlüğü ne- rede? diye soruşturdum. diler. “Ya, demek gümrük bianları dar gelmiş te başmüdürlük için bir handa birkaç oda tutulmuş!” diye düşündüm. inili Rıhtım Hanının kapı- sından girince gördüm ki İstanbul gümrüğü denilen yer, me ğer bütün bu kocaman bina imiş. Beni modern, berrak, temiz bir ha- va karşıladı. Kağnı arabasının ha- yali silindi, yerine sessiz, sadasız işliyen en modern bir makine man- zarası geçti. Kapıcı, maksadımı sordu. Baş- müdürü görmek istediğimi duyun- ca asansörcüyü faaliyete geçirdi. Yukarıda terbiyeli bir odacı beni karşıladı. Bir bekleme yerine aldı. leyince Başmüdürün zamanını ko- rumaya alışmış bir bekçi tavriyle, işimin, muavinlerden birile bite- cek bir mahiyette olup olmadığını anlamak istedi. Maksadımı anla- yınca Başmüdüre haber verdi. Bir saniye sonra tanıdık bir yüz- le karşılaştım, on sekiz seneden beri görmediğim bir yüz... Mülki- telefon cihazından birşeyler soru- luyor, Başmüdür kısaca emirler ve cevaplar veriyordu. İkimizin de vaktimiz kıymetli idi. Başmüdür, palto ve şapkamın kapı önüne indirilmesini, kapı ö- nündeki odacıya emrettikten son- ra dolaşmıya çıktık. Bu suretle ye- niden yukarı çıkmıya, oturmıya, konuşmıya, vakit kaybetmiye ma- hal kalmıyordu. vvelâ bir dershaneye uğra- dık: Aydınlık, muntazam, güzel bir ders yeri... Düzgün, ra- hat. sıralar, bir tarafta camekân- lar içinde muhtelif eşya nümunele- u KA Burası memurlara yeni kurslar vermiye mahsus bir yer... Bu su- retle muhtelif servislerdeki me- murlar, vazifelerini gittikçe iyi, ça buk, rasyonel bir surette yapmayı öğreniyorlar. Her kurstaki dersler haftada üç lışma zamanına dahil sayılıyor. Kursun sonunda imtihan var. İmti- hanı geçirenlerin siciline neticeye göre şerh veriliyor. Kurslardaki dersler, meselâ manifesto muame- lelerini daha iyi ve çabuk yapmı- ya, yolcu eşyasını muayenede dik- kat edilecek noktalara, tarihe tat- bikatına, ve dğier buna benzer ser vis mevzularına aittir. Bundan başka Ankarada 9 aylık esas kurs- lar vardır. Burada yarım gün ders görülür ve muayene memuru ye- Dershaneden sonra gümrük z doktorunun modern mua- yene odasına uğradık. İstanbul Gümrüğü, muhafaza teşkilâtı ha- riç olmak üzere 650 memur çalış- tıran bir dairedir. Gümrük dairesi, her modern müessese gibi memur- larının sıhhatile meşgul olmakta- dır. En yukarı kat, baştanbşaa bir kimyahane katı... Burada insanı cidden güzel bir manzara kar- şılıyor. Lâboratuvarlar, en mö- dern, temiz, muntazam bir suret- te kurulmuş, bütün tertibat en son ihtiyaçlara uygun... Çabuk iş çıkarmak için en ileri usullerle çalışılıyor. Baş kimyage- rin yeri, lâboratuvarlardan ve ka- lem odalarından cam bölmelerle ayrılmış. İleri büro tekniği muci- bince şef, bütün memurlarının ça- lıştıklarını oturduğu yerde dakika- sı dakikasına takip ediyor. Hiç bir lâübalilğie imkân yok, Her kimya- ger ve memur, geniş bir iabrki/a a- telyesinde dakikası dakikasına va- zife gören işçiler gibi çalışıyor. E lde edilen verim, çalışmada- ki intizam ve olgunluğa en iyi ölçüdür. 1937 senesi içinde kimyahanece muayene edilmek ü- zere 14,932 beyanneme ile 50,000 den fazla nümune gelmiştir. Bu 50,000 muayenenin verdiği netice- ye iş sahiplerinden ancak 121 iti- raz gelmiştir. Bunlardan 44 tanesi Mersin ve diğer gümrüklerden gel- miş itiraz muamelesi olduğu için hakikatte kimyahanenin faâliye- tinden dolayı İstanbul iş sahpile- rinden gelen itiraz elli bine karşı 77 den ibarettir. Kimyahaneye ge- len işler, ince işlerdir. Meselâ bir kadın kumaşına kuştüyü karışmış. Mikdar $e 15 den fazla olursa bü-  XMUVAFFAK NIN SIRRI * —| Aİİİ AAAAAAAAAı Mutlaka Muvaffak Olacakmışsın ! Gibi Hareket Et 4A *OLM uvaffakıyetin birinci şartı MK y M ÇEL N şudur: Muvaffak olmamak yede istatistik okuttuğum Y de şimdiki Gümrük Başmüdürü Mustafa Nuri, orada tahsilini görü- yordu. Diğer talebeden ayrı olarak kendisini derhal tanımama bir se- bep vardı. O da İstatistik notlarımı zaptedip litoğrafya ile bastırması dolayısile daha yakından tanışma- mızdı., V azife yerinde ne eski mek- tep hâtıralarından, ne de havadan, sudan bahsetmek hâtırı- mıza bile gelmedi. Muhitteki mo- dern hava, buna imkân vermiyor- du. Karşımda şileme halinde bir makinenin başmakinisti bulunuyor du. Vakit vakit Amerika usulü ses- sizce vazife gören, çok düğmeli bir imarı işinde tatbikata geçerken mü- bir inin de yardı - $ İ ::le";ıa:l;erek en doğru yolu bu- &; anhh’üdiı_'" ihtiyaç vardır. İşte N, 'îui biz bir taraftan şehirci Tnakla gağiN Tâzimgelen tedbirle- M Taber, bugün İstanbulun mühtacız. Prost bize plânı veriyor. Fakat o plânın tatbikatı ile alâkadar değildir. Bu tatbikatı modern şehir- cilik mefhumu dahilinde tatbik an- cak şehircinin bileceği iştir. İşte biz hudcün icin hu sehirecivi arıvoruz. şgibi hareket etmek. İşe başlamadan evvel tereddüt geçirmeyin. Bugün başlarım, ya- rın başlarım diye iradenizi zaafa uğratmayın. Yalnız zihni bir ha- zırlık yapın. Hani bir randevuya gideceğiniz ne yap Temiz giyiniz, saçınızı başınızı ta- rar, üstünüzü başınızı silip süpü- rür, bir defa da aynaya bakar öyle gidersiniz değil mi? Bir işe başlıyacağınız zaman zih- nen kendinizi böylece hazırlayın. Dimağinizda " ve iradenladeki toprağı silkip temizleyin ve öyle işe başlayın. Bu hazırlığı yapmak için size bir iki fikir verebilirim: Evvelâ kendinize bir örnek se- çiniz. Hayatta muvaffak olmuş, bü yük işler yapmış, adlarını kendin- * nu düşünerek ve mutlaka muvaf- toz- - 1 hatırlayınız. O vakitki ru- hi hâletinizi düşününüz, Sizden is- tenen şeyi yapabileceğinize emin olduğunuz zaman duyduğunuz se- vinç ve neşeyi hatırlayınız. O va- kitki şeraiti gözönüne getiriniz. O havayı ve o şartları bugünkü işe tatbik ediniz, Kendinizi büsbütün başka bir adam duyacaksınız. O vakit sizi muvaffak edem se- beplerin bugün de mevcut olduğu- fak olacağınıza inanarak işe baş- layınız. Artık kendi kendinize kumanda vermiş gibi, bütün enerjiniz faali- yete geçecektir. Ondan sonra artık iş kendiliğinden tabii mecrasını ta- kip eder ve varacağı yere varır. Tıpkı bir arabayı yerinden kaldır- mak için ilk sarfedilen kuvvet gi- bi. Bu kuvvet sarfedilmezse araba kımıldamaz. Fakat bir defa da ray- lar ü ide yürümiye başladı mı den sonrakilere bırakmış kimsel, rin hayatlarını tetkik ediniz. Bun- lardan birini kendinize örnek ya- pınız. A Yahut mazide herhalde muvaf- fak olduğunuz bir iş vardır. Çocuk- luğu da muvaffak old za artık yeni bir kuvvete ihtiyaç gös- termez. İşte muvaffakıyetin İlk sırrı bu- dur: Muvaffak olmamak imkânsız mış gibi hareket etmek. tün kumaş kuştüyü muamelesi gö- recek. Demek ki karışık kumaş ve * maddeler de hem cins, hem de mik dar muayenesine ihtiyaç var. şağı katlardaki çalışma oda- larından hepsinin koridor- lara pencereleri var. Böylece çalı- şanlar her saniye dışarıdan kontro le maruzdur. Muntazam bir çalış- ma haricinde vakit öldürmek hâ- tıra bile gelemez. Kalem odaları- nın zemin katında olanlardan baş- kalarına iş sahiplerinin çok işi düş- müyor. Düşse bile içeri girmek yok, muameleler pencerelerin dı- şarısından soruluyor ve tkaip edili- yor. En aşağı kat iki daireye ayrıl- — Kâğıtlarınız yanınızda mı ? — Evet. — Yeriniz. Verdim. Nazarları, gökte tayyare arayan projektör akışiyle kâğıtlara süründü geçti. — Görünürde var, — Evet. — İzin veremem. Paydos bitince iş başına! Kâğıtlara uzandım. Sinirli bir kedi pençesindeki obuklukla elini üstleri- ne att: — Kalsın ! Biliyorsunuz ki, 1ısrar beyhudedir. ları di kapsüllerindeki ta- en o dudaklar dün ynam altı üstüne gelse birinci emri kzetmezler, Seri ateşli bir tüfenk (XXX) markınız H beleri lendi mış, Birisinde manifesto mı le leri yapılıyor. Kimyahanede oldu- ğu gibi şef, camlı yerinden herşeyi takip ediyor. Bir serviste halkın iş- leri birikirse derhal dğier servis- lerden yadrımcı yetiştirerek maki- nenin hic hir parcasına yük hin- memesi, halkın boş yere vakit kay- betmemesi temin ediliyor. Bir bankada işiniz nasıl dakika- sı dakikasına yapılıyorsa İstanbul gümrüğü de kırtasiyecilik ruhunu tamamile öldürerek işini bir banka gibi derhal çıkarıyor ve yarına bı- rakmıyor. , emin katının ikinci dairesi veznedir. Bu vezneden dev- let hazinesine bazan günde yarım milyon liraya kadar para akıyor. Bir defa düşünmeli ki gümrükler kanaliyle tahsil edilen devlet gelir- leri yetmiş milyondur. Bund makanizmasındaki kati süratle selâm verip çekilmek lâzım. Ben de öyle yaptım; rap bir selâm. Haydi dışarı. Öğle paydosu bitti. Yüzbinlerce volt kuvvetindeki elektrik cereyanı gökteki yıldız kalabalığı kadar sayı- sız ve muhtelif çarkları döndürmiye başladı. Koskoca atelyede çıt yok. Bil mem ki, bu millet nezle de mi olmaz; aksırmaz, öksürmez mi hiç ! Hayır : Ne lâf, ne aksırık. Sade coşkun bir şelâle sesini andıran muntazam bir uğultu. Dikkat ediyorum : Tabii zaruretler yüzünden dışarı çıkan da olmuyor. Sanki, bütün işler paydos zamanında halledilmiştir. Akşam oldu. Cereyan şıp diye dur- du. Aletlerfhemen elden hbıraktık. Artık paydos. Ne işinizi paydostan bir saniye evvel bırakabilirsiniz, ne paydastan sonra bir saniye fazlg ye- yüzde yetmiş yedi gibi bir kısmı, yani elli milyon lirası tek başına İs tanbul gümrüğünden geçiyor. Se- nede elli milyon lirayı Mekez Ban kasının kasalarına nakleden bu o- luk, bir banka sürat ve intizamila işliyor. Bekliyen yok, telâş eden yok, vakti lüzumsuz yere ölen tüc- car yok. Birkaç sene evvel merak edip Nevyörk gümrük binasını do- laşmıştım. Amerikalıların zama- na kıymet vermek hususundaki bü tün iddialarına rağmen şunu söy- liyeceğmi ki Nevyork Gümrüğün- de bugünkü İstanbul gümrüğün- den çok fazla resmi daire manza- rası ve kırtasiyecilik vardır. İ stanbul gümrüğünün bu inizde kalmıya imkân vardır. Zira, üç dakika sonra ikinci kısım işçi gece mesaisine başlıyacak. Atelyeden fırladım. Giyindim. Av- ludan geçerken kısım âmirinin elek- trik kıvılcımlarını andıran mavi göz- lerile karşılaştım., — Herrn! diye seslendi. “Hah izin çıktı.” diye sevindim. Kâğıtlar elinde idi, — İşiniz tamam. Hesabınız bura şubesine makledilmiştir. Yarın 11,55 te imzalayacaksınız. 8 dakika izin var. k Dedi. Mihverinde hareket eden bir çark gibi döndü. O günkü mamulât jurnalını mafevk âmire götüren işba- şına seslendi ve yürüdü.. Cüzdana baktım, değişmiş; buraya nakledilmiş. Şleınp santimi santimine İki de fiş, biri fabrikaya, I günkü işl tarzı, cidd görmiye, tetkik edilmiye değer, modern bir eserdir. Bir defa eskiyi tamir fikrinden kurtuludktan ve ih tiyaca göre yeni bir makine kur- mak azim ve kararına varıldıktan sonra iyi bir teşkilâtçının idaresi altında Türk zekâ ve kudretinin az zamanda neler yaratabileceğine İstanbul gümrüğü canlı bir örnek- tir. Gümrük ve İnhisarlar Bakanı B. Rana, bu modern tekniği kurmak hususunda çok iyi yol göstermiştir. İstanbul Başmüdürü Mustafa Nu- ri de modern makanizmayı cidden iftihar edilecek bir itina ve dürüst * lükle işletmiye muvaffak olmuş- tur. İstanbul gümrüğünün iki sene evvelki haliyle bugünkü hali ara- sındaki fark, modern ruh ve usul Psikoloğ sayesinde inkişafımızda ne kadar sü diğeri bankaya ait. Her ikisinde şu rakamlar var: 11,52.. 11,55. 'Olduğu gibi cebime tıktım. Bu müddet zar- fında benden 80 - 100 adım uzaklaş- miış ırkad,şımı yetişmek için arka- sından koşmıya başladım.” Mektup parmaklarımın arasından kaydı. Deli gibi kahkahalarla gül- düm. Bu tarz iş anlamı ve bu sürat acaba kırtasiyeciliğe alışkın aklımı mı dokunmuştu ? Bülendin Amcası Tat istidadı olduğuna canlı bir Öl- çüdür. Buna karşı İstanbul Beledi- yesinin on iki sene evvelki haliyle bugünkü hali arasındaki yerinde sayma ve hattâ fenaya doğru git- me istidadı, dünden miras kalan u- sul ve zihniyetin ne dereceye ka- di_lr akamet doğurabileceğine bir nümunedir.