çalışmaktır. yalm ——ABONE BEDELİ — Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene 2600 Kr, » 6Aş 1s00 » »3Ay 800 » 10 » yay s0 > İtlerarası posta ttihadma dahli ol Pİ in memleketler için 0, 16, 9, 18 Bira 15.1-938 TAN Gündelik Gazete ? AN, ber «in hedefi: Haberde, fikirde, Seyde temiz. dürüst, samimi , kariin gazetesi olmıya * Abone bedeli peşindir. Adres değiş İç 25 kuruştur, Cevap için mektup 10 kuruşluk Dal ilâvesi lâzımdır. Mütehassıs Şehircilere yi İyacımız Var y (Yazan: M. Zekeriya) İİ y Nihayet İstanbulun plânı tedricen yi Şlüerür ediyor ve ie milstakbak: ayan şekil yavaş yavaş taayyün v a kimet te, uzun müddet müh- Yan, dünyanın bu en güzel şeh- ir imarına maddaten yardım et- > Pa vermiş bulunuyor. Hattâ a eslem plân dahilinde bazı icraata heesi düşünülüyor. by *E şehrin imarı için plân birinci ha Plansız şehir yapmıya kalk. d, Ortaçağa yakışır bir hareketti. germ asırdanberi Avrupada Öl, *1Z yapılmış şehir yoktur. Biz şe- İl, Bşasına yeni başlıyoruz. Gerek , , vulda, gerek Anadoluda büyük İmar İhtiyacı var. Her tarafta ye- kuruluyor, eski binalar ğ ye arak bulvarlar ve parklar açılı BU yeni imar faaliyetinde ilk ha- e noktamız plândı. Şimdi Dahi- hi, ekleti hiç bir yerde plânsız gi Dişasına müsaade etmiyor. İİ © büyük bir kazançtır. Fakat kâ- . Çünkü şehir demek, plân / şehir demek, pi be ek değildir, ve şehircilik demek Ür, © bu plânı tatbik demek değil; K şehir plânının yapılması s0- İve 5» fakat, onun tatbiki nesillere İ asa talk edşn birçok bilgi- gesi, küçük bir devlet idare- , Yen daha kolay değildir. Şehrin ÜR bütün şehir işlerinden anlı- #trafındaki teknik, ve mütehas- i yararı organize edebilen ve N pe ihtiyaçlarını kül halin-| yan bir şehireiye ihtiyaç # tcilik bugün artık ayrı bir ilim , almıştır. Avrupada ayrıca | Dleri vardır. Şehir işleri bu İleyg Pfen yetişen mütehassıslara ha, olüunr, Şehri mühendis, mi- öle,” dareci, sanatkir veya doktor ağ, 9971 İhtisas sahiplerinin eline bi- Kon dokuzuncu asır belediye- Yapabileceği işti. Bugün ar- âya dilşmek için sebep kal- fir i7le #ehireiliği alâkadar eden İİ branşları kendisine tevdi e imiz “bir şehirciyi nereden bulalım ? bul belediyesinde mütehassıs | ney müddet çalışan Profesör “Sü bu sunle şu cevabı veriyor : beslidir ki genç alma ve Ne şehirciliği o mühendis lerinde; okuya bir ihtisas şubesi ola- ilirler, Fakat itiraf etmek be, , *tindeyim ki, Avrupada bi- nini tahsil müesseseleri şehirci- Wiz, “diyetle ele almıştır. Son- 3 Yabancı şehircilerden de ğin * fayda gelemez. Türk şehir- i hi as İhtiyaçları vardır ki, Biziz Panca duyamaz ve anlıya- Şehir inşaatçulğınız kendi ” tinizde öğretilmeli ve inki- & ” Yal melidir çil PE. Vagmer'in cevabı şehir indi, bakımından aranan şehir- a Meygaz albuki şehirei yalnız inşa- tad olan adam değildir. Şeh- Yayaş, ç istimal, kültür ve eğlen- a dir ki, şehirci bunu da İlmi, Âsngelen adamdır. Teknik eği mgr? etrafında vücude ge- vE etmek teşkilâtlardan is- İki e beraber, mütehassısla- iie Nİ şehrin wrumi ibtiyaş- : Mİ bae der yolu bu- Yehirei R 4 ihtiyaç vardır. İşte Mel DİZ bir taraftan şehirci | . b. Hazineye senede elli milyon veren oluk ç ir iş için matbaaya ge- len bir okuyucu ikaz etti: “İsanbul gümrüğünün ye- ni halini gördünüz mü? İna- nılmıyacak farklar var.,, İnanılmıyacak farkları ken- di gözümle görmiye merak et- tim. Gümrük diyince hafızam- da çok eski senelerden kalma levhalar vardı. Bu levhalar bana, gıcırdıyarak işliyen bir kağnı arabasını hatırlatıyor- du: İşlerini benimsemiyen az maaşlı memurlar, sayısız ka- lem odaları, uzayıp giden ve ticari hayata zincir vuran müu- ameleler, kalem odalarma iz- diham halinde dolan ve “Ya- rın gel,, diye atlatılan iş sa- hipleri... — Gümrük Başmüdürlüğü ne- rede? diye soruşturdum. diler. “Ya, demek gümrük bianları dar gelmiş te başmüdürlük için bir handa birkaç oda tutulmuş!” diye düşündüm. inili Rıhtım Hanımın kapı- sından girince gördüm ki İstanbul gümrüğü denilen yer, me ğer bütün bu kocaman bina imiş. Beni modem, berrak, temiz bir ha- va karşıladı. Kağnı arabasının ha- yali silindi, yerine sessiz, sadasız işliyen en modern bir makine man- zarası geçti. Kapıcı, maksadımı sordu. Baş- müdürü görmek istediğimi duyun- ca asansörcüyü faaliyete geçirdi. Yukarıda terbiyeli bir odacı beni karşıladı. Bir bekleme yerine aldı. Başmüdürü görmek istediğimi söy- leyince Başmüdürün zamanım ko- rumaya alışmış bir bekçi tavriyle, işimin, muavinlerden birile bite- cek bir mahiyette olup olmadığını anlamak istedi. Maksadımı anla- yınca Başmüdüre haber verdi. Bir saniye sonra tanıdık bir yüz- le karşılaştım, on sekiz seneden beri görmediğim bir yüz... Mülki. yede istatistik okuttuğum seneler- de şimdiki Gümrük Başmüdürü Mustafa Nuri, orada tahsilini görü- yordu. Diğer talebeden ayrı olarak kendisini derhal tanımama bir se- bep vardı. O da İstatistik notlarımı zaptedip litoğrafya ile bastırması dolayısile daha yakından tanışma- mızdı. V azife yerinde ne cski mek- tep hâtırslarından, ne de havadan, sudan bahsetmek hâtırı- miza bile gelmedi. Muhitteki mo- dern hava, buna İmkân vermiyor- du. Karşımda şileme halinde bir makinenin başmakinisti bulunuyor du. Vakit vakit Amerika usulü ses- sizce vazife gören, çok düğmeli bir snzm limak ln ii ka imarı işinde tatbikata geçerken mü- tehassıs bir şeihreinin de yardımına mühtacız. Prost bize plâm veriyor. Fakat o plânın tatbikatı ile alâkadar değildir. Bu tatbikatı modern şehir. cilik mefhumu dahilinde tatbik an- “iki, SİN lâzımgelen tedbirle-| cak şehireinin bileceği iştir. İşte biz r. buğün İstanbulum | hüsün isin hu eahireivi arıyoruz. MR Yazan: A. E.Y. | e ei telefon cihazından birşeyler soru- Yuyor, Başmüdür kısaca emirler ve cevaplar veriyordu. İkimizin de vaktimiz kıymetli idi, Başmüdür, palto ve şapkamın kapı önüne indirilmesini, kapı ö- nündeki odacıya emrettikten son- ra dolaşmıya çıktık. Bu suretle ye- niden yukarı çıkmıya, oturmıya, konuşmıya, vakit kaybetmiye ma- hal kalmıyordu. pa bir dershanaye uğra- dık: Aydınlık, muntazam, güzel bir ders yeri. Düzgün, ra- hat. sıralar, bir tarafta camekân- lar içinde muhtelif eşya nümunele- Burası memurlara yeni kurslar vermiye mahsus bir yer. Bu su- retle muhtelif servislerdeki me- murlar, vazifelerini gittikçe iyi, ça buk, rasyonel bir surette yapmayı öğreniyorlar. Her kurstaki dersler haftada üç hışma zamanına dahil sayılıyor. Kursun sonunda imtihan var. İmti- banı geçirenlerin siciline neticeye göre şerh veriliyor. Kurslardaki dersler, meselâ manifesto muame- lelerini daha iyi ve çabuk yapmı- Ya, yolcu eşyasını muayenede dik- kat edilecek noktalara, tarihe tat bikatına, ve dğler buna benzer ser vis mevzularına ittir. Bundan başka Ankarada 9 aylık esas kurs- lar vardır. Burada yarım gün ders görülür ve muayene memuru ye- tiştirilir. iğneci sonra gümrük doktorunun modern mua- yene odasına uğradık. İstanbul 5 e, İĞ Gümrüğü, muhafaza teşkilâtı ha- riç olmak üzere 650 memur çalış tıran bir dairedir. Gümrük dairesi, her modern müessese gibi memur- larının sıhhatile meşgul olmakta- dır. En yukarı kat, baştanbşaa bir kimyahane katı.. Burada İnsanı cidden güzel bir manzara kar- şılıyor. Lâborstuvarlar, en mo- dern, temiz, muntazam bir suret- te kurulmuş, bütün tertibat en son ihtiyaçlara uygun... Çabuk iş çıkarmak için en ileri usullerle çalışılıyor. Baş kimyağe- rin yeri, lâboratuvarlardan ve ka- lem odalarından cam bölmelerle ayrılmış. İleri büro tekniği muci- bince şef, bütün memurlarının ça- lıştıklarını oturduğu yerde dakike- sı dakikasına takip ediyor. Hiç bir Iâübalilğie imkân yok. Her kimya» ger ve memur, geniş bir fabrkia a- telyesinde dakikası dakikasına va- zife gören İşçiler gibi çalışıyor. E lde edilen verim, çalışmada- ki intizam ve olgunluğa en iyi ölçüdür. 1937 senesi içinde kimyahanece muayene edilmek ü- zere 14,932 beyanneme ile 50,000 den fazla nümune gelmiştir. Bu 50,000 muayenenin verdiği netice- ye İş sahiplerinden ancak 121 iti. raz gelmiştir. Bunlardan 44 tanesi Mersin ve diğer gümrüklerden gel- miş itiraz muamelesi olduğu için hakikatte kimyahsnenin faaliye- tinden dolayı İstanbul iş sehpile- rinden gelen itiraz elli bine karşı 77 den ibarettir. Kimyahaneye ge- len işler, ince işlerdir. Meselâ bir kadın kumaşına kuştüyü karışmış. Mikdar 9s 15 den fazla olursa bü- KMUVAFEFAK XX OLMANIN SIRRI» aş Mutlaka Muvaffak Olacakmışsın , Gibi Hareket Et Möreekyeğa birinci şartı şudur: Muvaffak olmamak imkânsızmış gibi hareket etmek. İşe başlamadan evvel tereddüt geçirmeyin. Bugün başlarım, ya- rın başlarım diye iradenizi zaafa uğratmayın. Yalnız zihni bir ha- Zırlık yapın. Hani bir randevuya gideceğiniz zaman ne yaparsınız. Temiz giyiniz, saçınızı başınızı ta- tar, üstünüzü başınızı silip süpü- rür, bir defa da aynaya bakar öyle gidersiniz değil mi? Bir işe haşlıyacağınız zaman zih- nen kendinizi böylece hazırlayın. Dimağınızda ve iradenizdeki toz- toprağı silkip temizleyin ve öyle işe başlayın. Bu hazırlığı yapmak için size bir iki fikir verebilirim: Evvelâ kendinize bir örnek se- giniz. Hayatta muvaffak olmuş, bü yük işler yapmış, adlarını kendin- den sonrakilere bırakmış kimsole- rin hayatlarım tetkik ediniz. Bun- lardan birini kendinize örnek ya- pımz. , Yahut mazide herhalde muvaf- fak olduğumuz bir iş vardır. Çocuk luğunuzda muvaffak olduğunuz za İstanbul Gümrük Başmüdürlüğünde bir faaliyet manzarası tün kumaş kuştüyü muamelesi gö- recek. Demek ki karışık kumaş ve maddeler de hem cins, hem de mik dar muayenesine ihtiyaç var. Şağı katlardaki çalışma oda» larından hepsinin koridor- lara pencereleri var. Böylece çali- şanlar her saniye dışarıdan kontro le maruzdur. Muntazam bir çalış ma haricinde vakit öldürmek hi- tıra bile gelemez. Kalem odaları- nın zemin katında olanlardan baş- kalarına iş sahiplerinin çok işi düş- müyor. DÜşse bile içeri girmek yok. muameleler pencerölerin di- Şarısından soruluyor ve tkaip edili- yor. En aşığı kat iki daireye ayrıl mış, Birisinde manifesto muamele- leri yapılıyor. Kimyahanede oldu- ğu gibi şef, camlı yerinden herşeyi takip ediyor. Bir serviste halkın iş- leri birikirse derhal dğier servis- lerden yadrımcı yetiştirerek maki- nenin hic hir, narcasına yük hin. memesi, halkın boş yere vakit kay- betmemesi temin ediliyor. Bir bankada işiniz nasıl dakika- sı dakikasına yapılıyorsa İstanbul gümrüğü de kırtasiyecilik ruhunu tamamile öldürerek işini bir banka gibi derhal çıkarıyor ve yarına bı- rakmıyor. , emin katının ikinci dairesi veznedir. Bu vezneden dev» lot hazinesine bazan günde yarım milyon liraya kadar para akıyor. Bir defa düşünmeli ki gümrükler kanaliyle tahsil edilen devlet gelir leri yetmiş milyondur. Bundan yüzde yetmiş yedi gibi bir kısmı, yani elli milyon İirası tek başına İs tanbul gümrüğünden geçiyor. Se nede elli milyon lirayı Mekez Ban kasının kasalarına nakleden bu ©- Juk, bir banka sürat ve intizamila işliyor. Bekliyen yok, telâş eden yok, vakti lüzumsuz yere ölen tüc- car yok, Birkaç sene evvel merak edip Nevyork gümrük binasını do- laşmıştım. e Amerikalıların zama manları hatırlayınız. O yakitki ru- | Pa kiymet vermek hususundaki bü hi hâletinizi düşününüz. Sizden is- tenen Şeyi yapabileceğinize emin olduğunuz zaman duyduğunuz se. vinç ve neşeyi hatırlayınız. O va- kitki şeraiti gözönüne getiriniz. O havayı Ye o şartları bugünkü işe tatbik ediniz. Kendinizi büsbütün başka bir adam duyacaksınız. O vakit sizi muvaffak eden se- beplerin bugün de mevcut olduğu- pu düşünerek ve mutlaka muvaf- fak olacağınıza inanarak işe baş- Jayınız, Artık kendi kendinize kumanda vermiş gibi, bütün enerjiniz faali. yete geçecektir. Ondan sonra artık iş kendiliğinden tabii mecrasını ta- kip eder ve varacağı yere varır, Tıpkı bir arabayı yerinden kaldır- mak için ilk sarfedilen kuvvet gi- bi. Bu kuvvet sarfedilmezse araba kımıldamaz. Fakat bir defa da ray- lar üzernide yürümiye başladı em artık yeni bir kuvvete ihtiyaç gös- termez, İşte muvaffakıyetin ilk sırrı bu- dur: Muvaffak olmamak imkânsiz mış gibi hareket etmek. Psikoloğ tün iddizlarına rağmen şunu söy- liyeceğmi ki Nevyork Gümrüğün- de bugünkü İstanbul gümrüğün- den çok fazla resmi daire manza- rası ve kırtasiyecilik vardır. yy gümrüğünün bu günkü işleme tarzı, cidden görmiye, tetkik edilmiye değer, modern bir eserdir. Bir defa eskiyi tamir fikrinden kurtuludktan ve ih tiyaca göre yeni bir makine kur- mak azim ve kararına varıldıktan sonra iyi bir teşkilâtçının idaresi altında Türk zekâ ve kudretinin &z zamanda neler yaratabileceğine İstanbul gümrüğü canlı bir örnek- tir, Gümrük ve İnhisarlar Bakanı B. Rana, bu modern tekniği kurmak hususunda çok İyi yol göstermiştir. İstanbul Başmüdürü Mustafa Nu- ri de modern makanizmayı cidden #tihar edilecek bir itina ve dürüst lükle işletmiye muvaffak olmuş- tur. İstanbul gümrüğünün iki sene evvelki haliyle bugünkü hali ara- sındaki fark, modern ruh ve usul sayesinde inkişafımızda ne kadar sü Bülendin Mektuplarından: n İeseseree İş Anlamı Bir haftadır takip ettiğim ve neti- celendiremediğim hususi bir işten yorgun, üzgün dönmüştüm. Evde Bü- lendin şu mektubunu buldum: Hatırlar mısınız, paso meselesi İçin mektepten iki gün izin almak mec- buriyetinde kalmıştım. Babam da si- nirlenmişti, siz de. ne kadar haklı imişsiniz : Para işini halletmek için Berline gitmem lâzımgeldi. Hesapladım: (N..) dan Berline 3 saat gitmek. 3 te gel- mek. Etti 6. Hiç değilse 2 sant te iş. çi ti 8; bizim hesabımızla tastamam bir gün. Çalıştığım kısım âmirine çık- tım. İzin istedim, Aramızda aynen şu muhavere geçti: — 8 saat izin istiyorum. — Sebep ? — Berline gidip (XX) Banktaki i- şimi halletmk, hesabı buraya naklet- mek için, — Başka ? şka hiç bir işim yok. — Vaktile düşünüp niçin yapma dınız? — Acemilik yüzünden, — Küğutlarınız yanınızda mu ? — Evet, — Veriniz. Verdim. Nazarları, gökte tayyare arayan projektör akışiyle kâğıtlara süründü geçti. — Görünürde var, — Evet. — İzin veremem. Paydos bitince İş başıma! Kâğıtlara uzandım. Sinirli bir kedi pençesindeki obuklukla elini üstleri- ne att: — Kalsın ! Biliyorsunuz ki, ısrar beyhudedir. İHecaları dinamit kapsüllerindeki ta- rakalarla seslendiren o dudaklar dün yosın altı üstüne gelse birinci emri nakzetmezler, Seri ateşli bir tüfenk makanizmasındaki kati süratle selâm verip çekilmek lâzım. Ben de öyle yaptım; rap bir selâm, Haydi dışarı. Öğle paydosu bitti. Yüzbinlerce volt kuvvetindeki elektrik cereyanı gökteki yıldız kalabalığı kadar sayı» İsız ve muhtelif çarkları döndürmiye başladı. Koskoca atelyede çıt yok. Bil mem ki, bu millet nezle de mi olmaz; aksırmaz, ökslürmez mi hiç ! Hayır : Ne lâf, ne aksırık. Sade coşkun bir şelâle sesini andıran muntazam bir uğultu. Dikkat ediyorum : Tabii zaruretler yüzünden dışarı çıkan da olmuyor. Sanki, bütün işler paydos zamanında halledilmiştir. Akşam oldu. Cereyan şıp diye dur. du. AletlerRhemen elden bıraktık. Artık paydos. Ne işinizi paydostan bir saniye evvel bırakabilirsiniz, ne paydostan sonra bir saniye fazla ye- yinizde kalmıya imkân vardır. Zira, üç dakika sonra ikinci kısım işçi gece inesaisine başlıyacak, Atciyeden fırladım. Giyindim. Av- ludan geçerken kısım âmirinin elek- İrik kıvılcımlarını andıran mavi göze lerile karşılaştım. — Herrn! diye seslendi, “Hah izin çıktı.” diye Kâğıtlar elinde idi. — İşiniz tamam. Hesabınız bura şubesine mkledilmiştir. Yarm 11,55 te imzalayacaksınız. 8 dakika izin var, N Dedi. Mihverinde hareket eden bir çark gibi döndü. O günkü mamulât jurnalını mafevk âmire götüren işba- şına seslendi ve yürüdü.. Cüzdana baktım, değişmiş; buraya nakledilmiş. Hesap santimi santimine tastamam. İki de fiş, biri fabrikaya, diğeri bankaya ait. Her ikisinde şu rakamlar var: 11,52. 11.55. Olduğu gibi cebime tıktım. Bu müddet zar. tında benden 80 - 100 adım uzaklaş. mış arkadaşıma yetişmek için arka- sından koşmıya başladım.” (XXX) markınız sevindim, Mektup parmaklarımın arasından kaydı. Deli gibi kahkahalarla gül düm. Bu tarz iş anlamı ve bu sürat acaba kırtasiyeciliğe alışkın aklımı mu dokunmuştu 7 Bülendin Amcası Fat istidadı olduğuna canlı bir öl südür. Buna karşı İstanbul Beledi- yesinin on iki sene evvelki haliyle bugünkü hali arasındaki yerinde sayma ve hattâ fonaya doğru git- mas istidadı, dünden miras kalan u- sul ve zihniyetin ne dereceye ka- dar akamet doğurabileceğine Dümünedir. zi