6 Eylül 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

6 Eylül 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AN Gündeş Gazete BAŞMUMAR A e Yl Emin YALMAN olmak, kariin ıya çalışmaktır. — a “si olm, R ie İron MESELELERİ | uhsi 9 Ertuğrul Opereti M Yolcuları 1 de y Patrosu, kurulduğu gün. Ti gerçevesi İçinde, da- bir varlık göstermiştir, Gm düştüğü zorlukları, uğra- NE a İkleri yenmek * Rerçek sanatkâr diri masıl altettiğini biliriz. man pa Mücadele manzarasına ba. haa taraftan kalplerinde derin Miltay > beyecanı duyarken, öte ta- ve bir acı duyuyorlardı.. Bu Ey, t kısmı idi, ve e Peret kısmı denilen şey, Şe- Hunan böğründe bir ur gi-| Oluvermişti, > ne olduğu ve kurulabilme- Gibi şartların vilendü lâ. İ pek iyi bilen Muhsin Er- arkadaşları; bu, hazin ol yalar Bârip olan işe çok bi. *ebri nefisle boyun eğri. a kaldıklarma eminiz. lay ola tekniğinin dev adım diği) ve dünya İleri mu ka harz ve sesinin en miikem- tada on dört defa gören w bu ette ki pek haklı bir isti ag, rte iltifat etmiyecekti, e ve opera sanatkârı y Şartları tamam olduğu va, bile iş yine olup bitmiş sa- Misi, Ortada bir bina ve sahne me hay lr ki onun da ayni zaman- m Yane lâzımdır, Neyse, bu dar meseledir. Biz burada kıy- Mü İP Tiyatoğsunum böğründe Biz NA bu urun. see olmakla be Mini meli Ve bul e İndikse Muhsin Ertoğrulum kabzıl edilmediğine ondan İğimizi söyliyelim, büy, >. &eliyor ki Muhsin göne| 4 ga teamlak sebebi, hakiki bir İŞ ay Zildir. Sanatkâr Muhsinin ö- UN da (Yorulmaz Adam) ol Mil bilenler bu işte bazı güve Ye- *kte gecikmezler. Belki aldırılması için kalbini ve tirecek kadar zorlu uğ- Rusyaya balet stajı Şap- *ceklerin gidis ve seçim şart ar bazı haklı titizlikler » İ sahne mevsimi yaklaştığı 1 sy *Pebsı salaşmın hâlâ bir çil Maya drmeti vaziyetinde kaldığını me he olursa olsun, yerinde Ni Memnunuz ve istifasını kar Yenlere teşekkür ederiz *ğer Rusyaya gidecek ba- seçimde vesair bazı h dak B,, ok titiz ve dikkatli davra Mona we Keldiği fikrini ortaya at- Wan de ayni fikirdeyiz. Balet böy İp yola çıkmamışlarks nde elldi bir sanatkâr ge yeniği ile durmalıyız. Se- iin tusu ne kadar husüsi bir te- iy vVSA olsn, burün tek oldu. Shy içinde (Türk Tiyatrosu) ka aş, ise de, isterilmese de ta- *. Bu bakımdan da balet yol. ,, olaycacık (uğurlar olsun) RıruZ, .. hafif kome- Peraz, Yük ver aldığını da işiti- NO sine vekâlet edecek olan MAİN a 1, Galipten bu- Olmadığını, yarı repertu- N ri balundâğumu işit Dalma hafif eser, inki- in a, Plan bizlere tiyatronun taz ve mefhamunu büsbütün bun Pebilie Keğ Şehir Tiyatrosum- | beklememekte haki hoşluk Ayaklarına Mal ae Oldu Vey nar, ta, Maral ey Miele Siir, Neem MU ve ne Tarihinde: SATIRLAR pere YAZAN: | İbrahim Hakkı Konyalı , ARR k İreressreseresanesana ask T ürk ile “At, biribirini tamamlıyan iki varlık. tır. Türkü anarken atı, atı anarken Türkü hatırlamamak mümkün değildir. Atsız Türk, gedik bir varlıktır. At, Orta Asya denizinde Türkün yelke- ni olmuştur. Yaradanın, dün- yayı ışığa kavuşturmıya me- mur ettiği Türk, attan kanat- larile Batıya doğru süzülmüş- tür. Türk, atı aile efradı ara- sına soktu, at sevgisini çok yükseltti ve onu Tanrılık ar- şinda bile oturttu. Dedel lerimiz atı takdis ederlerdi. Y hicret asrı bilginlerinden Kazvinli Ebu Yahya Zekeriya (A- sar -il- Bilat ve Ahbar. Ibat) adlı kitabında dokuz Oğuz Türkle. rini anlatırken der ki: “Bunların mabetleri yoktur, Atı büyüklerler ve kutlu sayarlar, çok iyi ata bi: er sema m görtndü ü zaman bayram ya parlar, Azim - Üş - şan bir melik- leri yardır, Bu melik'in sarayının üstünde bin adam alacak büyüklük. te altından bir çadır vardır. Atm da ana yurdu Orta Asya- dır. Yunanlılar, Frieyahlar ve Mı. sırlılar Türklerden aldıkları atı bın bir üstürelerine kahraman y lar. Fricyalılar atı Atis adiyle tanrılarından Sibel'in gönül ve genç bir çoban gibi tasavvur etti- ler, ürkler karanlık çağlarda atı ehlileştirdiler, tarihin dil. lendiği zamanlarda Asya ve ön As- yada st yetiştirmiye büyük önem verdiler, Dimeşkli Şahabettin “Ye salik - ül. ebsar fi memalik ji. ahbar,, adlı kitabında Şaylak Hayda ra göre Anadolu beyliklerinden Kas tamonu beyliğini anlatırken : “Fas tamonu atları Arap atların çok fevkindedir. Arap atları gibi bunla- soyları, sopları tesbit edilmiş. ir, Bu'atlar çok pahalıdır. Bin al. tın dinara ve daha fazlaya satılır. Kastamonunun İgdişleri de çak pi halıdır, Bunların üzerlerine hususi müesseseler tarafından damgalar vurularak satılır.” der. Ceneveli “Balaban” a göre de Germiyan bey liğini anlatırken de şunları söyler; “Germiyan atları çok koşucudur. Salık otlarlar. Şecereleri bellidir, Kırda otlarken bile < Gu'atın anası filân kısraktır, babası da şu aygırdır diye gösterilebilir. Dünya- nın hiçbir atı Germiyan «tı koşar. ken arkasında bıraktığı toza bile ye tişemez.” Kalkaşendi'de “Subhül âşâ” sm- da (cüz 2, sayfa 17) çok koştuk- Jarı, sabırlı ve uzun yola müteham- mil oldukları için Türkistandan iğ- dişler getirildiğini ve bunlarm çok kr tli olduklarını kaydeder, Eski kitaplar, iyi ve cins atlarda aranması lâzımgelen vasıfları 58- yarlarken bu hususta Türklerin A- raplardan daha ziyade titiz ve dik- katli olduklarmı kaydederler “Ki. tab - ün - makbul fi hal - il - huyul,, e göre Arapla: en iyi atta altı va- 8'i aradıkları halde Türkmenler ev- velinde “Y” harfi bulunan yedi Türkler ise yine evvelinde “Y” har- €i bulunan tam 27 vasfın bulunma» sına dikkat ederler. Yine Türkler makbul atm üç yerini güzel kadına, cy ç yerini ka- tıra, üç yerini de deveye betzetir. ler, t iyi ve kötü gününde Tür. kün sadık bir dostudur. Sa. vaşlarda binicisinin yüklendiği teh likeyi paylaşır. Türk te #tınm bu ve fakârlığını tanır, Kendisine miğfer, zirh, kalçak, dizçek, baldırçak ve kalkan tedarik ederken atına da ay ni madenlerden alım ve boy zirhla- rıni ihmal etmez. Müzelerimizde de- de yadigârı birçok at alınlıkları ve birkaç ta boy ve boyun zırhı var- dır. Alınlıklar içinde yapılış, #üsle- niş ve tarih bakımından pek mühim olanların: da buldum. Askeri müze- deki Yavuza, Kanuniye, Sadrâzam Hâfız Ahmet Paşaya, Mısır mem. lük vezirlerinden Tnal - ia - Sami'ye ve kumandanlarından Canım Ba- ya ait demir at alınlıkları sanatin tarihin bire mm syam. ma ümile biresmi Hâfız Ahmet Pa. şa,, Canım Beyliğinin üstünde iki satır halinde “Biresm - il . maker - ril - Eşref el Ali elemiri elkebiri Ca- nim essakı min mukeddem - il - ü- lof azze nasruho,, İnal Beyliğinin üstünde de (Mimma umile biresmi inal - iz - zahiri - yyis - Sami) ya. zılıdır, u yazımda tarih bilginlerince büyük bir kıymeti olduğu anlaşılan Yavuzun at alınlığından bahsedeceğim. Kısaca da Kanuni. n. Eski Müze- rü Bay Halil Btemin tarih, Arkeoloğya ve Etnoğrafya dergisi- nin 8 üncü sayısında “Yavuz Sul tan Selim adma demirden at simi. ğr” başlıklı gördüm. Pek nadir bir parça ve çok mühim bir Türk eseri diye tanıttığı bu a- lınlığın fotoğrafını Holandanın Arn hem şehrinde antika meraklısı Seheidios'dan getirtmistir. Halil Etemin bir tüccar veyahut bir dip. lomat vasıtasile Türkiyeden çıka- rıldığını tahmin ettiği bu eser şüp- hesiz ki bilhassa son yarım asır İ- çinde yurdumuzdan ağırılan yadi. gârlardan birisidir, Bay Halil Etem uzun seneler müzelerimizin basında bulunduğu için bu eserin müzeleri- mizde bir eşi bulunup bulunmadığı- nı bilecek ve tetkik edebilecek vazi- yette olduğuna kanaat getirmekle beraber milli ve kıymetli bir eserin aşırılmasından duyduğum acı ile mlizelerimizde bir araştırma yân- tım ve nihayet kıymetli müdürünün yardımiyle Askeri Müzede Yavuz Selimin; Holandadakinden daha ne fis bir at alınlığını buldun ve çok sevindim. Bu sevincimi; benim gibi «cı duyan yurttaşlarıma da geçir- mek için bu satırları yazıyorum. Bay Halil Etem müzemizde bul nan bu eserden haberi olmadığı için Holandalının elindeki alınlığı fazla kıymetelendirmiştir. üzemizdeki almlık sert de mirden yapılmış ve üstüne de kalemle birçok süsler kazılmış ve işlenmiştir. Yukarısındaki sipo- rin altında iki satır halinde: “Azzo limevlana es - Sultan - el - melik el . muzaffer el - hünkâr el - a a e kip ederek yazan tarihçi Tbniiyas ki Kıymetli at başlıkları (O) tabında (cüz 5. Sayfa 203) aynen “Osman oğlunun Kahirede kaldığı sekiz ay kadar zaman içinde Mısır- lılar çok şümullü zararlara uğradı. lar, Elli kadar sanat tamamen ta- tl edildi ve bu mliddet içinde Mısır. da hiçbir şey yapılmadı, diyor. Ya- yuzun almlıkları Istanbulda yapıl- mıştır. Bu iddiamı da, resmini koy duğum ayni şekildeki at alınlığı ile isbat ediyorum. Bay Halil Etem ya smm on altıncı satırmda neşretti. gi almlığın Türk eseri olduğunu söy lediği halde ikinci sayfasında bu nün Arap sanatkârlar tarafından yapıldığını kaydetmek suretile bir tezada düşmüştür. Yavuzun Istan- bula sürdüğü sanatkârlar arasmda zırh yapanlar da vardı, Ihtimal on ler hem Yavuzun, hem Kanuninin at almlıklarını yapmışlardır. Fakat sanatlerini Türk selikasına uydur- dukları muhakkaktır. Ü ç almlıkta üç şekilde yazı- lan hünkâr ve hundkâr hak kında Bay Halil Etemin verdiği iza- hat çok noksan ve bazı yerlerde de yanlıştır. Fakat bunların münaka- gasını bu yazıya sığdırmıya imkân yoktur. Hünkâr ve hündkâr kelime leri 8 inci asırdanberi bazı tirkçe, arapça ve ermenice Şark eserlerin- de görülmektedir, Aşık Paşa zade tarihinae “sayfa 50, 66, 68” de Mu- radı Hüdavendigârm sağlığında oğ lu Yıldırım için Hünkâr kelimesini ve Tbnliyas, (cüz. sayfa 268, 271, 349" da Yavuz ve Kanuni için hond kar lâkabını kullanmışlardır. Yıldr- rım Beyazıttan sonraki eserlerde Celâleddini Rumi ve Hacı Bektaş Veli için hiinkâr vasfı kullanılmış- tır. Fakat Sipehsâlar risalesi gibi Mevlânanm; bir müridi tarafmdan yazılan hal tercümesinde katiyen hünkâr kelimesi kullanılmamıştır. Bütümeyimei AMMA Momin zalim şendi, Ibni Hordadben'de, Halil Za hiri'de eski Şark hükümdarlarının elkabı sayılırken ne Hünkâra, ne hündkâra rastlanmamıştır. Bu iki vasıf paralar Üstünde de yoktur. Ferhengi şuuri, Ferhengi Nasırı ve Bürhani Katıda da Hünkâr ve hündkâr yoktur. Türk lügatçilerin- den bazıları bunun Hüdavendigâr- dan bozma, bazılarıda farsça saa. det mânasına hunük ile ar'dan mü teşekkil olduğunu söylüyorlar, Fa- kat kelimenin hangi dilden oldu. ğunda umumi bir tereddüt vardır. Yavuz Selimin atı için yapılan zırh başlık Bu da Kanuni Süleymanın at başlığı azam maliki rikab - il - ümem Melik - il - berreyn vel bahreyn Sültan - il - haremeym - İş - geri. feyn Selim Han Ibni Bayezid Han Azze Nasruho,” Ve burnu üstündeki 12 kavisli bir madalyon içinde de üç satır ha- linde: “Selim Han. Azze limevlana es . Silltan el - melik el - muzaffer. Az. ze nasruho” yazıları vardır. Alın. lığn boyu 55 gözlük üstünden eni 23 santimdir. Madalyonun alt kıs. minda Beylemani Türk kılıçlarında oldüğu gibi iki sarı mismar var- dır. Örgülü boyun zerhları düşmüş. tür. Holandalıdaki başlık te yazı iti barile bizimkinin aynidir. Yalnız on da Arap kaidesine uygun olmuya- Tak “El - hrem » iş . grifeyn” yazıl dığı halde bizimkinde bu ibare doğ Hünkâr türkçedir, Osman oğulları Muradı Hüdavendigârdan sonra Ma carlarla temas ettikten sonra bu vasfı almışlardır. Yakutu Hmevi (Cilt 2 sayfa 38) bu kelimeyi (CH), (N) (K) veya (G) ve (R) harflerile yazmış ve Macarlara ad olarak kullanmıştır. Esasen dilimizde yüksek yer mâna- #ına Hündür, korkutmak mânasma Hünmek, hiddet mânasına Höndür, bahşiş mânasına Honçe kelimeleri de vardır. Hünkâr, Hunkâr ve Hungar şeklinde okunabilen bu lâ- kupta da bu kelimelerin mânalari tamamen mündemiçtir. Kâşgarlı Mahmut ta Koç mânasina gelen Koclinkâr kelimesinin sonunda da kâr ekini görüydruz, ru yazılmıştır. Bu itibarla Holanda- hnm elindekinin taklit olması ihti. mali de hatıra gelebilir, Holandalı. ii nü sml hünkr “kün” ve de | Bir Günün Kazaları şeklinde ayrı iki kelime olarak ya. | Dün şehrin muhtelif semtlerinde zılmıştır. Bizimkinde bitişik yazıl. | kazalar olmuştur: mıştır. 1 — Burgaz adasında oturan Ko- misyoncu Lenianagosun eşi Nina e K anuninin at başlığı üzerinde | vin merdiveninden düşerek bacağı kı yalniz iki satır vardır ve | rılmışır. şöyledir: Mimma. umile biresmi | 2 — Sultantepede oturan Abi Mevlana el - Makam - iş - şerif el - | minde biri bahçesindeki incir ağacın- hundkâr el . 'zam. dan düşerek muhtelif yerlerinden ya Es - Sültan Süleyman Şah Hall. dellahüi Mükeho ve Sültaneho ve | ralanmıştır. Huvveseho ve nasara a'vaneho, 3 — Küçük Ayasafyada Mehmet isminde biri kiremitleri aktarmak için Kanunininkinde hünkâr kelime- $i (hundkâr) şeklinde yazılmıştır. Bay Halil Etem neşrettiği almiığın Misir, Suriye veyahut Istanbulda yapılmış olması ihtimalinden bahse diyor, Halbuki bu almlığın Suriye- | fa düşerek muhtelif yerleri, de yapılmasma hiç ihtimal olma- | surette yaralanmıştır. makla beraber Mısırda yapıldığı ih. | 5 — Floryada Karabet isminde bir timali de yanlıştır. Çünkü Yayuzun | genç Yeni plâjda yüzerken fazla &- Mısırdaki hayatını günü gününe ta çılmış ve boğulurken kurtarılmıştır. lanmış, yaralanmıştır. 4 — Dün Fatihte bir arabanm at- ları ürkmüş, arabayı o durdurmiya muvaffak olumıyan arabacı Musta en ağır dama çıkarken merdivenden yuvar- | Memleket işeyen Manevradan *$ Trukya manevralarmda mo. vasıtalar çoktu. Türk askerini her ta- rafta makina başında nazik mekanizmaları muvaffakıyetle işleten bu askerler, dünkü Anadolu köylüleridir: hani iptidai saban kul- landıklarından, zerzevat ekmeyi bil- mediklerinden, karatoprağı kullana. madıklarından şikâyet ettiğimiz köy- 1d! Bunlar bir buçuk senede en eski zi- raat medeniyeti vasıtalarından en ye- ni makina medeniyeti vasıtalarma geç mişlerdir. Bir tayyare topunun cihazı üstünde tereddütsüz işliyen bu el, bir buçuk sene öncesine kadar baltadan kazmadan, çapadan başka âlete el do. kundurmamışlardır, Atatürk bir ma- kinalı tüfek neferine önündeki silâhm ne olduğunu sorduğu zaman, köylü 20 inci teknik asrın bir dersini okuyor. On binlerce asker, hepsi, en yeni talim namelerin bütün hükümlerini kolayca tatbik ediyorlardı. Insanm, adım ba- şında derin bir azapla soracağı geli- yor : — Sincan köyümün iptidai çiftçisi bu mudur ? Evet, budur! Bu cevap bizi ferah- landırıyor: bir seneden biraz fazla müddet içinde en İleri harp tekniğini kavrayan bu köylü, şüphesiz daha az zamasıda en İleri ziraat tekniğine, en yeni hayat âdetlerine alışacaktır. Or- du terbiyesi gibi bir köy terbiyesi lâ. zum! Muayyen yaşta köylüleri askere alıp onları yirminci asır askeri yap- İ tığımız gibi, muayyen merkezlere ka- İ din ve erkek çiftçileri toplayıp onları yirminci asrın toprak hizmetleri için yetiştireceksiniz. Bir senede tank kul lanmayı öğrenen köylünün kız kar. deşine birkaç ayda çocuk bakımını, ve erkek kardeşine meyva ağıcı dikme. yi, aşılamayı, türlü ziraat yapmayı öğretmek şüphesiz daha kolaydır. Nazari köy sevglelliğinden umumi köylü yetiştiriciliğine geçeceğiz, Eğit. menler ilk adrmdır. Tıpkı şimdiki e- gitmen merkezleri gibi, ev bakımı, ço« cuk bakımı, daha iyi beslenme, ve toprağm bin türlü hizmetinin daha iyi tanzimi usullerini öğreten merkezler köy murahhasları ile dolup boşala- caklar, Türk köyünde istihsal ve ha- yat, Trakya manevralarında gördü. Kamtiz #eri-asirerlik. seviyesi Ne bi nisbete çıkacaktır, Bir kabiliyet ver- me mücadelesi değil, var olan İyi bir kabiliyeti sadece terbiye etmek milca- delesi yapmak mevkiinde bulunuşu» | muz bahtiyarlıktır. Falih Rıfkı ATAY Okuyucu e Okuyucu mektubu ) TL Gürültülü Rekabet Okuyucularımızdan F. H. yan yor: — Şehrin her türlü gürültülerin. den kurtulmak, başımı dinlendirmek, rahat ve silkünla oturmak için E- renköyüne taşınmıya karar verdim, Mümkün olduğu kadar İstasyondan ve çarşıdan hülâsa gürültüden uzak bir yer aradım. Eski, istasyonda Etem Efendi cad- desinde bir ev kiraladım. Yakınımız- da Iki mahalle kahvesi var, Birisinde bir radyo gramofon olduğu için di- Evvelki sabah saat tam inleten me- ğeri de aldı 6,15 te bütün mah detli bir plâk çalmıya başladı. Saat 15 şe kadar devam etti. Bu yeni kah venin rekabet edebilmesi için ancak bu tarzda çulması lâzımdır. Çünkü diğeri de sabah 7,30 dan akşam 236 kadar devam ediyor... Artık tahammülüm kalmadı. Doğ- ruca Erenköy merkezine gittim. Bay komiser şu cevabı verdi:. “Nizamna- meye göre 8 den 23 e kadar herkes İstediğini yapabilir. Bu emri kendi lerine bildiririz. Bu saatler haricin- de çalmazlar.,, Nahiye müdürümüzün bu İşle meşgul olmasını rica ede rim.,, Bilecikte Avcılar Klübü Kuruldu Bilecik (TAN) — Burada bir Avet- lar klübü açılmış, reisliğine ağır ce- za hâkimi İzzet Necmettin seçilmiş- tir, Klüp azası ilk avlarmı Yeniköy el arında yapmışlar, bu suretle "Akça büyük bir kalabalık geç vakte kadar faydalı gekilde eğlenmiştir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: