19 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ET | Şehrimizde yapılan Altıncı Balkan oyunlarına başlanırken.. Atletizmde Umumi Tasnif Acaba Faydalı mı? (YAZAN: BURHAN FELEK ) Bir iki gün evvel sabah gazetelerin den birisi Balkan atletik oyunlarında ekiplerin kazançlarına göre yapılan u- mumi tasniften şikâyet etmekte ve bi- zim bundan zarar görmekte olduğu- muzu ima eylemekte idi. Bu fırsattan istifade ederek atletik yarışlarda ve alelümum ferdi müsa- bakalarda umumi bir tasnifin fayda ve mahzurlarmı tetkik etmeyi lüzum- lu gördüm. Balkan oyunlarında umu- mi tasnif yapılması, bu oyunların ilk teknik protokolünde vardır. Bu kay da göre o sene oyunlara kaç millet iştirak ederse o oyunların her müsa- bakasında birinci gelene o kadar sayı ikinciye bir eksik, üçüncüye ikinciden bir eksik, iştirak eden milletlerin a- dedine göre sonuncuya bir sayı ve- rilmek üzere puvan tevzi edilir. Me- selâ 932 senesinde Balkan oyunlarına beş millet girmişti. Müsabakalarda birinciye beş, ikinciye dört; üçüncüye üç ve ilâh.. olmak üzere beşinciye ka- dar sayı verildi. Halbuki 933 te Ar- navutlar da iştirak ederek millet a- dedi altıya çıkınca o seneki müsaba- kalarda birinciye altı sayı verilmek Üzere altı puan verdiler. Bu misalle anlatmak istediğim nok ta şudur: Atletizm müsabakalarında berhangi beynelmilel bir nizama göre taayyün etmiş puvan sistemi yoktur. Organizasyon komitesinin kabul etti- ği şekle göre sayı verilir. Nitekim ba zı yerlerde iştirak edenlerin adedini nazarı itibara almadan yalnız üçüncü ye kadar meselâ birinciye 5, ikinciye 8 ve üçüncüye 1 olmak üzere puvan verirler. Her ne olursa olsun ferdi müsaba- kalarda müsabıkın elde ettiği mev- kie göre (dereceye göre değil) verile- cek sayıların toplanmasile elde edilen rakam hakiki bir misal teşkil etme Yani müsabıkların yaptıkları sporda elde ettikleri teknik neticelerle müva zi gitmez. Esasen olimpiyat müsabakalarında umumi tasnif yoktur. Orada filân mil lete mensup falan sporcu yarışır. Fer di müsabakalarda milletlerin yekdiğe rine karşı ne vaziyet aldıkları ancak müsabıkların sırasına göre tayin edi- lebilir. Atletizm gibi 22 muhtelif koşu ve yarıştan mürekkep bir grupta han gi milletin birinci olduğunu tesbit et- miye imkân yoktur. Ancak herkes kendine göre birincilik, ikincilik ve ü- cüncülükleri hesap ederek bir neti- ceye varabilir. Bu da her zaman isa- betli olmaz. Lâkin iki millet karşılaşması gibi ahvalde mutlaka umumi tasnif yap- mak icap edince herhangi bir şekilde Bsayı vermek zarureti hâsıl olur. Bal- kan oyunlarında müsabıkların ıhraz ettikleri yerlere göre birinciye en faz la, ikinciye ondan bir ekşik, üçüncü- ye ikinciden bir eksik sayı vermek geklindeki usul de mahzurdan hali de gildir. Meselâ 100 metre yarışında iyi bir derece ile hasmından bir gö- ğüs veya 1/10 saniye geri kalmış o- lan ikinciye birinciden bir eksik sayı verildiği gibi ayni müsabakalarm fa- raza 400 metre koşusunda birinciden yirmi metre veya üç saniye geri kal- miş olan ikinciye de birinciden bir sayı eksik olarak ayni puvan verilir ki bu ikisinin kendi birincilerine göre el- de ettikleri neticeler tamamen farklı olduğu halde aldıkları sayı birdir Bun dan başka bir yarışım birincisi de, ikincisi de bir yeni rekor kırdığı ve bir diğer yarışın değil ikincisi, birin- cisibile çok düşük bir derece yaptığı halde burada da birinciler ve ikinei- lerayni sayıyı almaktadırlar. Işte bun ları düşünerek 932 de Balkan oyunla- rı komitesinde puvantaj sisteminin de ğiştirilmesini ve yerine elde edilen teknik neticelere emsal veren Finlan- diya sistminin kabulünü teklif etmiş tim. Bidayette kabul edilen bu tek- lifimin tatbikatta her koşucuya Üüc kronometreci konması, yani bir yarış ta 18 kronometre kullanılması gibi güçlükleri olduğu ileri sürülerek bun- dan vazgeçildi ve eski sistem muhafa- za olundu. Halbuki 933 senesi onuncu yıl bayrtamı münasebetile Ankarada yapılan Türkiye birinciliklerinde tec- rübe mahiyetinde olarak her iki sis- temle yaptığım tasnifte şimdi - Bal- kanlarda tatbik edilen usul jila ikinci gelen bir mıntaka, 4Finlandiya siste- mi hesabile üçüncülüğe düştü. Çünkiü belki birincilik, ikincilik gibi elde et- tiği mevkiler daha çok idi amma ken- dinden daha geride kalmış olan üçün cü mmtakanın müsabakanın heyet u- mumiyesinde elde ettiği teknik neti- celer ölçü itibarile daha iyi idi. Bu üs tünlüğü de ancak Finlandiya sistemi ortaya koyabilmişti. Balkan oyunlarından umumi tasni- fin büsbütün kaldırılması hakkında yapılan bir teklif de Bulgarların hak- l bir itirazı üzerine reddedildi. Bu it razda Bulgarlar, eğer altmerya kadar sayı verilmez ve umumi bir tasnıf ya- pılmazsa milletler yarışta dördüncü- lük, beşincilik, altıncılık gibi mevki- ler için müsabık sokmıyarak yalnız birinciden üçüncüye kadar mevki ka- zanacağını tahmin ettiği yerlere bir kaç mahdut atletle iştirak eder, mü- sabakaların ehemmiyeti azalır dedi - ler. Umumi tasnif sakat birşey olması- na rağmen ekser beynelmilel müsa- bakalarda tatbik edilen birşeydir. Tâ ki meselâ Fransa - Almanya atletik müsabakalarını hangi tarafın kazan- dığı belli olsun. Bizde gerek Türkiye birinciliklerin de, gerekse klüpler arasmda yapılan hususi müsabakalarda ihraz edilen mevkie göre umumi tasnif usulü hâlâ tatbik edilmektedir. Hattâ bu umumi tasnif güreş mü- sabakalarma kadar teşmil edilmiştir. Gerçi bu usul ferdi müsabakaların e- hemmiyetini kütle hareketi içinde kay bettirmekte ise de elde edilen derece lerin rekorlara ve yekdiğerine naza- ran ehemmiyetini kavrıyacak kadar sporun tekniğine vâkıf olmıyan seyir ci ve halk kütlesine kazancın ne ta- rafta olduğunu bir hamlede anlatmak için şimdilik başka çare de yoktur. ——— Torosspor Bisikletçileri Turda Adana, (TAN) — Şehrimiz Toros Spor klübünden dört bisikletçi 14 A- ğgustos sabahı Adanadan hareket e- derek bütün Türkiyeyi katedecek bir bisiklet turuna çıkmışlardır. Hilmi, Ali, Abdurrahman ve Süleymandan müteşekkil olan bu kafile tahmin e- dildiğine göre Eylül on beşte bu seya- hati bitireceklerdir. y Öporişleri | ! , Valilere Devredildi ; Dahiliye Vekili ve Parti Genel 4N Sekreteri Şükrü Kaya geçen haf- N ta Ankaraya gelerek Türk Spor / $ Kurumu Merkezi içtimalarında / $ bulunmuş ve spor işlerinim ıslahı Ü $ yolunda bazı direktiflerde bulun. ğ A AAA Ş muştu, : Bu içtimada verilen kararlar- 4 dan en mühimminin tatbikine ) $ dünden itibaren geçilmiş Bulunu- / N luyor, $ Umumi merkez, dün mmtaka / N reisliklerine gönderdiği bir ta- 4 mimle reislik vazifelerinin der- hal valilere devrini bildirmiştir. Parti ve Belediye işlerini idare e. A den ve işleri çok olan Ankara ve ( N Istanbul Valilerinin spor işlerinin idaresimi muavinlerinden birine 2 brrakacağı söylenmektedir. Verilen diğer kararların tatbi- 2klııe devam edilecektir. o AAA AAA A A Çarpık AHama ; Bu genç binici iİngüferede at ya- rışlarında çok komik bir müsabaka kazanmıştır. Manialı bir at yarışın- da atının ayağı hafif sakatlanarak yan yan gitmiye başlamış Binici bir aralık hayvanını yarıştan çıkarmak istemiş, fakat at eski iştahını muha- faza ettiği için biniciye de cesaret gel miş ve atmı hızlandırmıştır. Böyle- likle, hayvan bütün mânileri, şu re- simde gördüğünüz gibi çarpıkça atlı- yarak birinciliği kazanmıştır. 0- Macar Yüzücüleri Cuma Günü Geliyor Su sporları federasyonu tarafın- dan şehrimize davet edilen Macar yüzücüleri cuma günü şehrimize gel- mış olacaklardır. 11 kişilik bir kadro ile gelmekte olan Macar yüzücüleri Moda yüzme havuzunda milli yüzücü- lerimizle yüzme, su topu ve atlama müsabakaları yapacaklardır. Macar takmımdaki yüzücüler arasında müte addit defalar beynelmilel müsabakala ra iştirak etmiş sporcular bulunmak- tadır. İlk karşılaşma cumartesi, ikinci karşılaşma pazar günü yapılacaktır. ST el eeei N SA dR Macar Atletleri Cuma Günü Geliyor Önümüzdeki cumartesi ve pazar günleri Kadiköy stadında miılli atlet- lerimizle karşılaşacak olan Macar at- letleri cüma günü şehrimize gelecek lerdir. I i üzgâr ve yağmur otomobili âdeta itiyordu. Motör yağ- murun arasında homurdanarak İş- liyordu. Camların kapalı olmasına rağmen su damlaları otomobilin içi- ne kadar düşüyordu. Flambion, lâkayıt bir şekilde di- reksiyonu kullanıyor ve fırtınaya al dırmıyordu. Fakat bütün cesareti- nin ve gayretinin boşluğunu saklı- yamıyordu. Nihâyet bir yokuşun başma ge!- dikleri vakit karısı: — Biraz dursak., Fırtmanın bit- mesini beklesek! dedi. Hakikaten yollardaki seylâbe'er tekerleklerin dönmesine mâni ol- mıya başlamıştı. Bu sırada yolun kenarında bir ışık göründü. O za- man arkada oturanlardan birisi a- tıldı : — Burası bir çiftlik olmalı!.. Flambion arabayı kenara çekip durdurttu. Otomobilden dört kişi indi. Kapı- yı çaldılar. Küçük bir pencerenin açıldığı duyuldu: — Fırtına bitinceye kadar bura- da bekliyebilir miyiz acaba? Pencereden öksürüklü bir ses ce- vap verdi: — Burası misafirhane değil.. — Ne isterseniz veririz.. — Paranıza ihtiyaç yok. — Şu halde rica ediyoruz. Bizi kapıda bırakmayın!, — Pekâlâ giriniz.. Yalnız ateşi- miz az... n evvel giren Flambion oldu. Kapıdan girerken neşeli ne şeli şarkı söylüyordu. Fakat salona girince sustu. Şöminede hakikaten zayıf bir a- teş yanıyordu. Ihtiyar bir kadın gelenleri basite selâmlıyarak, dolaba doğru kadeh çıkarmak üzere yürüdü. Dört misafirden ikisi - kadınlar - ateşin başına geçtiler ve ihtiyara sordular: — Bu kasabanım adı ne? Ihtiyar kadın cevap verdi: — Burası kasaba değil.. Bir ma- — Sizin mi?. — Evet.. sadece bu ev bizim.. Flambion, otomobilin üstüne mu şamba ötrmek üzere çıktı. İçeride kalanlar dışarıdaki fırtınadan bah- sederek ingilizce konuşmıya başla- dılar, — Ne esrarengiz yer.. — Bu gece burada kalacağız ga- liba,, — Yok canım, Allah gösterme- sin.. « Hem konuşuyor hem de gülüşü- yorlardı, eri yanda ihtiyar kadım, or- tadaki masanın üstüne, mi- safirleri için jambon ve ekmek koy- makla meşguldü. Otomobilin sahibi içeri dönmüştü.. Dışarıda şimşekler çakıyor ve uzaklarda müthiş yıldı- rım sesleri geliyordu. Gece, saat onu çalınca daminden beri bir köşede oturup ses çıkarmı- yan ihtiyar adam ayağa kalktı ve kapıdan dışarı, başka bir odaya geç mek üzere çıktı. Flambion kadına sordu: — Kocanız nereye gitti? — Uyumıuya!.. İhtiyar kadın misafirlere dikkat- li dikkatli baktıktan sonra : — Siz ecnebi misiniz? dedi. — Hayır Madam.. Parisliyiz.. — Demek başka dil biliyorsunuz! — Evet, birkaç dil biliyoruz. Sustular.. Sükütu yine ihtiyar bozdu: — Sormaktan maksadım ş'ı.. Se kiz gün evvel bir mektup geldi bi- ze.. Fakat yabancı bir dille yazıl- mış.. okuyamadım.. İhtimal içiniz- den biri., ine sustu ve ellerini biribiri- ne kavuşturdu. Sonra: — Onun işitmesini istemıyorum. Mektup o evde yokken geldi. Aç- tım, Fakat bir şey anlamadım. Diye- rek etekliğinin cebinden buruşuk bir zarfı çıkardı. — İşte!,, Flambion mektubu aldı ve: — Üstünde Paul Violas yazılı! de- di. — Evet, oğlumun adı.. Flambion mektubu evirip çevir- di: — Bu Almanyadan geliyor. Bir köyden.. Aziz Paul diye başlıyor. Dört sayfalık bir mektup. KA GECÇ.. 2“’— AAA 'i»’—’—”—'—/—'; Andr& Thörive'den ğ (Kısaltarak) Faik Bercmen üi AA AAA A Mektup iri yazılarla yazılmıştı. Flambion satırlara göz gezdirdik ten sonra ihtiyara: — Dışarı çıkalım Madam! dedi. Başka bir odaya girdiler. — Mektupta ne yazıyor, anladı- nız mı?, — Aşağı yukarı evet.. Çocuğu- nuz evvelce Almanyada bulunmuş muydu? — Evet, üç sene kadar oturdu. — Pekâlâ!, Orada boş durmamış anlaşılan.. İngrid adında bir kızla... Malümatmiz var mı bundan? ““Anne cevap vermedi. a e - rıamblon vaziyetinden biraz gü- rür duyarak devam etti: — Tq;avvur ediniz, o matmazel- den bir çocuğu, küçük bir kızı ol- muş... Oğlunuz sözünü tutmamış, çocuğunu görmek için gitmemiş.. * htiyar kadım hâlâ sükütu- l nu muhafaza etmekteydi.. — Neticede Ingrid çocuğunuzu unutmamış, adresini de.. Torununu- zun adı Gerda imiş.. Şimdi, b ort zı Milis askerler rahatsız edığü!” mış.. Köyde artık yaşamasi miş kızın.. Ânnesini de büî:'y liklerden kovuyorlarmış.. 4' ““ Sizden, yani oğlunuzdan imtd” liyorlar, İhtiyar kadın sesini ç!ksmw dinliyordu. Yağmur azalmlât:'”uı — Oğlunuzun karısı çok Ti ği için bunları kendisine yi mecbüur kalmış.. Zira bu Eü'nlw | rısı oğlunuza ait.. ğ Kadm yine susuyordu.. W” — Maamafih siz bilirsiniz- “ p ni alâkadar etmez.. Yalnız be;d, sit bir mütercimden başkâ değilim. Fakat bilir misiniz, dise beni de mustarip etti. .. g Biraz durdu ve kadından "” bekledi. Neden sonra kadm;xw! — Bü tercüme ettiğiniz hi mi? — Hakikat ne demek? Isteşea başkasmna gösterin okutun!' ışu'f. | İçeridekiler salondan çıkml#” » + Flambion da bulunduğu verde? kadaşlarının yanma geldi. Ihtiyar kadın onları kapiy3 a dar götürdü. En evvel ayrılaf bion oldu. Kapıda, kadına M yetle : m! — Geceniz hayır olsumğ;%iy ' gıegılöıi ir-ne %ag%rbâilılîâc. ” Çiger ' Kadm gözleri " Bulutları | vap verdi. gile | — Hayır.. üzülmiyecek-'qm“u iki sene evvel bir kazada Öldür M yö.. Bu mektup çok geç.. Ço geldi Mösyö.. ge$ Flambion şaşkınlıkla kâ ayrıldı, araba hareket etti. Şimdi rüzgâr birkaç saat © gibi hızlı esmiyordu. / Kamptan Dönen Yavrular Istanbul kokullarındaki yoksul ço cuklar için Istanbulun altı yerinde kurulmuş olan kamplardan dönen yavrular, dün Fenerbahçe stadında parlak bir şenlik yapmışlardır. Şenlikte maarif müdürü Bay Tev- fikle yardım birliğinin merkez âzası ve emniyet sandığı müdürü Bay Re- şit, muallimler ve ekseriyeti kadın ol mak üzete Kadiköy ve Istanbuldan gelen binlerce seyirci hazır bulunmuş tur. Şenliğe merkez heyeti âzasından Bay Zühtünün bir söylevi ile başlan. dı, Zühtü, söylevinde geçen seneki kamplara 144 talebe iştirak etmişken bu yıl miktarın 500 e çıktığmı söyle- miş, gelecek sene 10 yerde kamp ku- rulacağımı ilâve etmiştir. Bundan sonra miniminiler bir re- simi #ecit vanmıslar ve cok alkıslan- Dün Kadıköy stadınd& Bir şenlik yaptılar b j N ’“P mışlardır. Şenlik, yavruların ,z:dn çe | lik hayatını canlandıracak tâ! swjyî* | tip olunmuştu. Evvelâ hepS! di mun otları üzerine yatıp uykü efi)'w yaptılar, Sonra uyandılar. y .ıgd' çeşme taklidi yapıp sabah TU rini yaptılar, çAk | Bundan sonra idman başladi par | buçuk aydanberi Yeşilköy, göY ve çe, Florya, Kızıltoprak, f_îfenve ge Şilede kamp kurarak sağl! avrü' igef | delik kazanmış olan 500 Y dsğıl K yomun muhtelif yerlerine h’fexe ve bin bir çeşit oyun ve spo” iğer! gü leriyle seyircileri neşelendirdi'? " çor dan sonra her kamptan &. ko: cuklar arasında sürat ve PX pu y* şuları, çuval yarışları yapıl iyef: 3: rışlara kızlar da iştirak “tÜZ yi suretle şenlik programı nihay' muş oldu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: