3 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

3 Ağustos 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

D evime tablat hâkimdir, imli, onun elinde zebun yi, Ve asırlar sonra nihayet o- Bİbİ olmuştur, Tabiat, kuvvetli rüzgârları karşı ku için bile müdafaa ve mu- Dağ Şartlarını hazırlamıştır. gördüğünüz yegilliklerin W imi küçüktür. Birçok nebat- İİ Ve sert kabuk'ednr, Ün ka srt, Çemişgezek ve Pertek, alabalık kazalardır. Hozat, Na A Ve Ovacık daha az nüfuslu. e an tetkiklerde bura- te: inin düne kadar aşiret * Yaşadığı anlaşıimıştır. ve Petr Hozat, Çemişgezek Ün ile Çemişgezek ve Perte- dağdan arta ka yalçın Ya Map Selam kayalıklarmda ta» Miliyi * O haşin tabiat, Der- Yağa, leşi kendine benzetmiştir, O- De Ye hasta olan yaşıyamaz. an, ağı leri sağlam, kalbi sağ leri demir gibi, mizaçları İdare, Bi, Dersini Börüngz, bi Yerinde, muhitinde Kakammız. i k m dağlarmda akşam Ma ye yahat eden yolcu anlar Müh, ç, , Pelerde senelerce elinde ı Ağar ulculukla geçinen, Dersim diy, doyurmak geyretinden İ enerji sarfetmemiştir. O, ayına, baş: kabak, dağlarda bir laaan sürüsünü çevirirken tabi ! Bördüğünü yapmış, bit Karay akika huzur içinde yaşa» Hü ale, derin yamaçlarında Büret; tebeyinin sesi yükselen şu Ma haty yalar, Dersimliye baba- a ME Orada, bir aşiret ölen babasının hâtıra. ağlı kalmak, o da onun gibi ve daha sonra gözlerini ya- » döğüşte kapamak için İyi hesabına... Dersimli, & Ye benzemez, bir köylüye Ür a mez. O, bizden ayrı kalmış- bilmiyor, ömründe bir de- Bn yüzünü görmemiş, “ *es bilmiyor, Gösteriyorlar, he, NO Güzel çiçekmiş bul.” di. D Srsimliyo evvelâ âsi tabiat, Mit, onra zorba seyit hükim ol. | ame da, ağanm mutlak kö- » en mukaddes bir şeye & bül, nek kadar ulvi bir vazi- ae iştir, Bir gün Mazgirde rüya Yolda ihtiyar bir yerli ie «* Diyordu kiz y, AZİM, İÇ gühahımız yek, tee z : eyi > böyle kaldık, Başımızda. * SİZİM hocamız, ağamız, ka UZ, ğı rimiz, babamız gi İ Ona danıştık, On ki İ Söa Yüzden böyle oldu Mep, e ,,, #ibemiye İl Yan, © icin yapi İvan yi Yezüne imde balk, seyitlerin gö çalışmış ve D SErimli kimdir, nereden gel Mİİ E, halkını me i rafında gol Meto iddinlar b, düde a kisaca İ ün, *“eğum birkaç nouta ola- tu e nim halkınm tarihi, Ho- a, gı anda yaşıyan Türklerle 1 en 1200 sene kadar ev “a, Adan kalkan Ahmet Bas r yaz rütüldü. Be kaydedec Mataç, el Yanım bir kesmina girmis, 5 Oğulları Sevh Hasan ve | i Dersimin haşin Kuruluşu içinde Dersimli ne yapar Ihtiyar Dersimli, gaze'ede okunanları merakla ve sankulağile dinliyor | Yazan: — | | LâNf ERENEL İmali esime zl Seyit AH adlarmı almışlardır. Şeyh Hasanın Ferhat, Kara Bali, Abbas ağlarında oğulları türemiz, Seyit A7 linin oğullarından da Koç, Resik ve Şam uşakları türemiştir. Bu ak lelerden gelen halk, Türkler gbi şecerelerini muhafaza etmişler ve dâima Türklüğe bağlı kalmışlardır. Bunlar, 15 inci asırdanberi giiliğin tesiri altındadırlar. Meşhur Çaldı- ran ve Uzun Hasan muhare” “srile Fatih ve Yavuz bu tesiri kısmen kır mış ve azaltmışlardır. Ş açmışsa da sonraları bu Kâvgalar durmuş, halk cahil kalmış, kendini seyitlere, ağalara vermiştir. Bura. da mal, mülk, eski talanların yadi- gördir, Vaktiyle bir köyü basmak ilik, eski Dersim ve havalı- Küçük çatanaları ek, gok ağır bir yükü taşıyabilecek ip. deri bellerine sararlar ve Yola çıkar larmış. Omuzlarındaki silâhları ile vurup kıran Dersimli, eline geçir. diği yeni eşyayi güzelce bir denk ya par ve sırtla CA İnine taşırmırş. O vakitler Dersimin içine kervanla girmek, sarp dağ yollurmdan para ile geçmek mümkün değilmi, kü, derhal malın, canın ortağı çı karmığ, Doğu illerinden bir kadın ve kucağında çocuğu Bir kadın grapu —.rerrarere. . M arsilya Garbin en eski şehir- lerinden biridir. Romadan ancak bir asır kadar genç... Sene- lerce süren değişikliklerden, zafe ler ve sefaletlerden, vebalar ve il ballerden sonra “Neşeler pa ünvanmı kazanmış, Şen, en alaycı bir şehri olmuş, daha Romalılar devrinde bi Marsilya bir eğlence yer* imiş, & ki Yunan dilinde “Marsilyaya do; ru yelken açmak” zevk ve sefaya çıkmak manasma gelirmiş.. Bu şöhreti bugünkü Marsilya da mu- hafaza eder. Dünyada nikbin yalnız bir adam kaldı deseler, bu mesut adamı burada, Mersilyada buyabe: Sini ve arkasından aioli de: sarmısaklı mayonezini yerken, & lünç hikâyelerini sıralamakla meş- gul bir vaziyette yakalıyacağnız- dan emin olabilirsiniz. Ekseriyetle Fransızlar için “neşeli adamlardır ve orada her münaka- şa bir şarkı ile biter, diye bir söz vardır. Bunu Marsilyalı için daha umumileştirebiliriz: Marsilyalı her mükâlemesini bir alay, bir şaka ve tuhaf bir fıkra ile nihayetlendirir. Hele mübalâğa onun en birinci lencösidir. Ode. rece ki başkaları ni kandırayım der ken kendi yalanla rına, kendi del nanmıya başlamış tır. Buşöhretio kadar kök saldır. muş ki, bugün Mar silyalı denince he. men gözümüzün önüne gelen ha- yal şakacı ve gürültücü, durmadan hikâyeler anlatan bir Meriüs tipi- dir. em pe hikâyeler, haniya yal nız erkeklerin meclisinde yavaş sesle söylenen bazı kaba Ya- hudi hikâyeleri vardır, mevzular; hep karın mihveri etrafında döner ve pek çirkin sahnelerle biter, Iş te Marsilyalı hikâyeleri de bi dir, iğrenmeden dinliyemezsiniz, fa kat bunlar o kadar tubaf şeylerdir ki ister İstemez gülmekten de ken dinizi olamazsınız. Hasilı Marsilyalı için herşey bir alay, bir eğler mevzuudur. En ciddi işlerin bile hemen bir gülünç tarafını bulur, o- raya yapışır ve her şeyi inanılamı- yacak derecede mühaligalarlı İatmakta büyük bir zevk duyar. Me selâ Marsilyalmın “ağzında, küçük bir sardalya balığı nm ağzını tıkayan müthiş bir ejder olur. Fakat işin hakikatini aragtı- rınız, o vakit göreceksiniz.ki tarih- te böyle bir limanı tıkama vakası olmuştur, Kralların istibdadına kar iki Limanları. şı ka manı da Kralm gemilerine karş pamak istemişler, bir yelken gemi- sini getirip koyun ağzında b lar, bu suretle iman tam elli sene kapalı kalınış. Limanı tikayan bu yölken- linin ismi “La Sardine” imiş... Bu isim Marsilyalmın ağzında döne do laşa o sardalya hikâyesi gekline gir miş, Dünya Kadınları Biribirlerini Nasıl Görürler ? 1 — Avusturyalı ka» dınım, bütün vaktini, bir suhayla vals yaparak gecirdiği tahmin edilir, 8 — Amerikalı kadı. nın, koktel ziyafetinde bir sürü adamlarla va, kit geçirdiği ve müte. madiyen telefon ederek başka adamları çağırdı- ğı zannedilir. 3 — Yransız kadını vişmekle meşgul sanılır, addedilir, kendisini tarafından, şu giyinmiş farzedilir, aemesererereseeeesseasekaaeaseseeeee susluk yapmak ve entri. ka çevirmekle meşgul 5 — Ingiliz kadını ise, görmiyenler şekilde Marsilyada Boğa Dövüşü Seyrettik MM rn ç YAZAN: ) : Faik Sabri Duran | b A AA Marsilyalının bu vasıfla- İm bildiğim içindir ki ote- Himizde biraz dinlendikten sonra gezmiye çıktığımız vakit önümüze çıkan bir reklâm levhasını görünce kızım ile ennesinin yaptıkları bir teklife hiç yanaşmak istemedim. Bi “a tulust kumpanyalarınm oyun ilânlarını hatırlatan bu levhada bir ım meraklı resimler altında bu hırin bir tara» yapılacağı ha- ber veriliyordu. Döğüşlere bu 8a- atte başlanmış bile olacaktı, fakat onlar: “Gidip şu döğüşleri görelim, hir daha boğa döğüşü görmek fır- satı elimize nerede geçecek...” diye israr ettiler, Marsilyada bu işin bir palavradan başka birşey olamıya- cağı söyledim amma lâf anlata- madım, Döğüsler Prado denilen bü- yük cadde civarında bir yerde yapı- yormuş, oraya giderek tramvay- lardan birine binmek için Cours St, Louis dedikleri meydana döndü Fakat uzağa git itişip döğüşerek biniyor âdeta ka- le fetheder gibi İç yordu. iye zorla giri- » stanbuldada bazan tram- İÜ vaylara böyle binildiği olur amma hiç olmazsa bizde bu kadar gürültü patırdr olmaz. Burada — ; basamak yükselen eeeebeeeeaeaeea kiki Akdeniz Kıyılarında |! —. biribirini 'ten, kakan, kadm erkek herkesin dilleri de boşanmış, bağı Tan, haykıran, arkadaşma seslenen ve bu arada hiç arkasını kesmeden gevezeliklerine devam edenler de var... Tramvayın içi iyice doldu, #onra basamaklara asılanlar, elle rine geçen bir yere tutunarak a; ları yerden kurtaranlar oldu. Bi- letçiler bu hallere alışkın olacaklar ki hiç aldırış etmiyorlar, halkın te. lâşmı kayıtsız karşılıyarak ayret- lerini yalnız: “Te... amma «i insanlarmış bunla fade ediyorlardı. Soluna dirseklerile darbeler indir. meden arabayı yola çıkaramadı.. Hareketimizi yolcular hep bir ağız dan: “Ha.. Ha... şükür kalkabildik' diye alkışladılar. Bundan sonra sar smtılar ile herkes biribirinin üstü. ne düştükçe “Te.. itmesene, dikkat etsene.” diye bağırışmalar başladı ve Te... ler, Ve... ler, Kezeko'lar, fa da'lar arasına birçok ta küfürler karıştı, fakat burada küfürü berke sin ağzında o kadar yer etm kimse: buna aldırış etliği yok. k iz acele- B u pazar döklüntüsünün gürül tü patırdısı arasında P; yu bulduk amma yarış mişiz, tramvaydan indik geri dönmek lâzım geldi. Nihayet sora sora bir sokağın içinde kale gibi düz bir duvarm önündeki are- ni bulduk. Bu düz duvarda insan boyu yükseklikte açılmış bir sıra delik- ler vardı, içine ancak bir el sığabis lecek kadar dar olan bu del klerin üzerinde büyük harflerle 1. 2.3, 5. İrank diye yazılı... şte içeri gir- mek için bilet alınacak gişeler bi lardı. Rahat edelim diye en pahalş gişeden bilet almak deliğe yak laştım, elimi İçeriye uzatarak para» yı verdim, bi n. Bu gişe- leri neden bu kadar dar y diye düşünüyordum, mutl: zı alan adamın yüzünü niz diye olacak, Ni Büyük bir tekerle fında yüzlerce ad ki yor, arkada âmfi tarzında basamak tahta peyke de sz çok dolu. Bize y terdiler, toz toprak içinde daracık peykeler, mendillerimizi sererek şöyle bir köşeye yerle: la mavi pantalonlu, beş ön adam, sersem bir ine; şısına geçmişler, ya uğraşıyorlar, inek hiç oralı de- gil... Hayvanın boynuzlarma, şayet, vuracak olursa incilmesin diye bez yahut lâstikten birer de kılıf geçir. mişler. Arasıra adamlar bir kedi yavrusu ile oynaşıyorlarmış gibi yırtık çuval ve paçavraları ineğin ö» nünde yerde sürüklüyorlar, hayvan onların üzerine a yerde ons lar ineğin peşinden koşarak hayva» nI kovalıyorlar, arasıra hayvan far kına varmadan geri dönecek ve ki- yilara doğru ilerlemek İstiyecek 0- luyor, o zaman bir kaçısmadır baş- yor, kenardaki sırıklardan içeri atlıyan atlıyana, bu manzara hal- kın alkışları, çığlıkları, kahkalıala- rı ile karşılanıyor. (Lütfen sahifeyi çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: