26 Temmuz 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

26 Temmuz 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B-T-o Akdeniz Kıyılarında Yazan: Faik — Sabri Duran 30 batanbudız Mi e Mersilyaya yaklaşıyoruz. Bugün te küyye teketimizin dokuzuncu günü. Dün ge- bir bayi; ik Mistral esiyordu, Korsika önlerinde t a fakat bu sabah rüzgâr durmuş, am bir çarşaf gibi... Uzaklarda bi- Yapı, Yaklaşan yahut oradan yeni çıkmış Keler çizi SUN dumanı sisler içinde esmerimsi le- sizi taraleğ Şehi Bandr Satodiç adı hay ün Yalçın kayaları VE arabi İren t pe, Peçete dedikleri seyyar sn, Pünle dikkatle bakar- ki Iskeletine üçük koydan ibaretti. asılı bulunan salınca- Tü Suya sürünecek kadar Slip Gittiğini farkedersi > Kadar Marsliya Yima- küçük koydan ibaretti. ları ge. t niz, 1544 Mite bu N E anaların Lacydon de Mia leri bu koyun kenarmda dan, sene evvel Anadolu- Bala 3 2 Bölen muhacirler Mas rağ Kurdular, Liman ağ ler ine yi, rafta gördüğünüz kule. diri ta Şövalyelerinin b yar Bö ,, . Marsilyalıların Vicux de Mişe klâri Du: koyda: şimdi bir Tim, Yatmdan; çürüğe ç ” ni kenjiğ,Keletden ve birkaç yel- birşey görmezsiniz. b, bary Marlyanın bü. dikleri », m biraz ileride Ja Avuzdan başlar ve sehrin #bisine doğru Mouripia- Yeni limanı kilometre uz nluğun. dü'gakiran açık deni- r. İşte bu i havuz : y Araları rkasmd: İZ uça... Biz bunlârın yal. Methayi de Börebiliyoruz, Limann Bündeği,, ride Estague tepeleri ö- » Sıkan gemiler cenup ucun İni arafında yollanıy hafıza İren Rouve tünelini mu- büni Gi Yeni rıhtımlar... Dür- Bu bünye elin ağzımı arıy *N müh, mi Asır tekni erlerinden biri old Sagi len biri olduğu Düyüng e alde görmek isterdim Ir kere, bu tünel şu eni, <eğinde, yalçın ka- Yulmştar - daldıkları yerde v- Kilormeğy > üretin uzunluğu yedi deniz dağın, ,28izdan içeri giren be İni tarafına geçiyor. İmanı Berre bataklığı T deniz koluna ve o- Yeni aç z Rome PEDİ açılmış © kanallari Mehrine bazı Neler gliyor, Açık de. Bon; i ek buralara vardıktan Vcüna Yalümuz Avrüpanm ö- tik demekyış al Denizine kadar Pana; . F lar, Rhone nehrinin pü Yolu İp Ne temizlendikten, bu titan Bon “e Sikiş daha kolay. > ovaya > buğün daha ziya “llar, hep bu doğru akan ücüret lar. Tâya dönecek, diyor TAP orlap 7 klar hep bunun için Miyan; 2:2 tünelin ağzı görün küdar in den tünelin tava» Safe var, uk metrelik bir iz Metye balm burada enlili. > Sifte hay, BU tünelin içeri- mak iş iğ İki ve tek hatlı iki a ei demiryolu tüne- Mümkün olduğunu i bu yapın bü İYİ bir fikir edi. hdi ye, klavuz geldi, Mara taki e İçeri giriyoruz, zlar dizili vapur ileriliyoruz. Etraf. 1, Şoltular hazırlığa başladılar, kimisi Sİ çantaların; yerleştirmekle meşgul. ertik İyiden iyiye önümüze serildi, amanın, Montekristosu ile dünyaya tanıttığı tiril la işte solumuzda... Sr Üstünde tek buşma etrafı gözetliyen lisessin işte şurada sağr- üstündeki altın yaldızlr Mer- Marsilya önümüze serildi... m hesapsız direk ve * Alek ta garip bir tenhalık var. Rıhtım- h yığılı denklerin üstleri hep vinç'erden hiçbirinin kolla amıyor. Etrafta hiç gelen rt kri giden de yok. Öyle ya buğün pazar, tatil günü olduğunu Uunutmıyalım. Yolcular kendilerini almıya kimseleri ö inlerile boş yere a- trrıyorlar, Havuzlar ağzında a- rasıra rıhtımlar biribirine yaklaşı. yor. Bunlar da yolumuzu kapıyan demir köprüleri açamlar diye daki- kalarca bekliyoruz. Kaptan sinirle. niyor, küfürler sâVurüyor, sonra nerede olduğunu farkedemediğimiz bir elin müdahalesile koca köprü- nün yana kayarak bize yol verdi. ğini görüyoruz ve öerideki havuz da bizi bekliyen ayni âkıbete doğ. ru hız'anıyoruz. iz yolcular alt güvertede di- B zilmişiz, herkes seyahatin »ihayetine varmak heyecanı için- de sinirlenmiş görünüyor, klavuz ile kaptanm kumanda yerinde verdikleri kumanda-ards da ayni a- sabiyeti seçer gibi oluyoruz, Lima» nm bu derin sükünu içinde bun- lardan bazen birinin, bazan öteki- nin sert seslerle verdikleri kuman- dalar derin akisler Yapıyor. Bir ara lık tam böyle dar bir geçide yak- sırken süvarinin telâşlı bir sesle; istrar.” diye bağırdığın: işit. istra m7. Bu söz bana müt hiş bir kaza ve feliketin habercisi gibi geldi, Bulunduğumuz yerden Önümüzü iyice göremediğimiz için kendi kendime: “Eyvah.. önümüze birşey çıkıverdi zahir, onunla çar. niye sonra mithiş bir çatındı kopa- pışacağız..." diye düşündüm. Bir sa cak, bir müsademe olacak diye bek- liyordum. Fakat aradan saniyeler geçti, birşeyler olmadı, Capo Faro ar arasındaki dar yolda sil. rilür gibi sessizce hareketine de vam ediyordu, Baktım kamarot ar kumızda telüşsiz duruyor. Ona yak İyon, Çeşme ile Vapurumuz Marsilyaya giriyor dedi de işi anladım.. Demek ki kay- nakları lâtinceye dayanıyor diye İransızca veya ingilizce ile italyan- cada biribirlerine benziyen kelime- Jere ayni münayi vermekte acele et memeli imişim.. Benim bildiğim “sinistre” kelimesi ile italyancanın “sinitra” sı arasında dağlar kadar fark varmış, u sirada dar geçitte bir a- dam peypda oldu, İki elini boru gibi ağzın etrafında tutarek klavuza: “Altıncı havuz, ikinci si- lonun yanma.” diye bağırarak man idaresinin Capo Faronun ya- — maşması için münasip gördüğü yeri bildirdi. Daha bir iki basküllü köp- rü açıldı, kapandı, ileri, geri ma pevralar yapıldı, nihayet vapur ye- rini buldu, tenha bir rıhtımda bor- daladı. Büyük bir vinçin gölgesinde iki taksi bekliyordu. Şoförlerden biri bizi güvertede görünce: “Yol- cu musunuz, dışarı çikacak misi- »ız7" diye seslendi. Başımızı sallı- yarak evet işareti verdik. Saat öğleden sonra bir olmuş, bi- zim için son sofra hazırlanmıştı. Yemeğimizi yedik, kaptanlarla ve- dalaştık, aşağıya inerek otömobil- lerden birine girdik, Esyalarımızı, da getirdiler, yerleştirdiler. Diğer yolculardan bir Müsevi aile de ar- -skadaki ökomobile verleşiyordu. De r ken-bu otomobilde bir gürültü kop- tu... Vermeyiz, vereceksiniz, diye başlıyan kavganm sebebi taksinin seati imiş. Şoförler bizden işareti almca saatleri iğletmişler, daha o- tomobillere &yak atmadan taksi on beş frank yazıyormuş... İşte bizim yol arkadaşları büna itiraz ediyor- larmış, ihayet onlar otomobillerin- N den indiler, golör boş oto- mobilini hızla sürerek yanımızdan geçerken bizim şoföre: “Ben gidiye rum... Onlar bugün şehre zor çi- karlar...” diye bağırıyordu. Baktım ayni bal bizim takside de var, saati | miz işleyip duruyor amma öğlenin bu sıcağında, ortalığın bu tenhalık halinde, herşeyimiz yerleştirilmiş, otele bir an evvel giderek rahat et mek varken beş on frank için me- sele çıkarmayı akıllıca bir hareket bulmadım. Şoföre: “Haydi çek, biz işimize bakalım” dedim. Bunun VW. zerine şoförün dili çözüldü: “Yol ar kadaşlarınız, bu otomobili kaçırdık larma iyi etmediler. onlar bugün gümrükten dışarı zor çikarlar..”'de di. Birkaç dakika sonra gümrüğün sımsıkı kapalı duran demir par- maklıklarından birinin önüne gele- rek durduğumuz vakit işin ehemmi yetini anladım, Kapıdaki bekçi bi- zim şoförü görünce: Beklediğimiz yolcular, değil mi? haydi geçsin. ler...” diyerek kapıyı ardıma kadar açtı, bizi ihtiramla selâmladı. Böy- lece, bu tatil gününde uzun uzadı. ya muayenelerle çantalarımızın al- tı üstüne gelmeden rahatça güm- rikten geçmiş olduk. r İzmirde Bir Otomobil Faciası Oldu İzmir, 25 (Tan muhabirinden) — Bugün, Izmire yakın Kilizmanda çok acıklı bir otomobil kazası oldu. Şoför, Halimin Maresindeki kam- inden süratle gelir- laşarak: “Kuzum sinistea ne demek İken bir dönemeçte devrildi, neticede tir?. diye telâşla sordum., Adam. | yolculardan biri derhal öldü. Şoförün cağız, hareketimden birşey anlıya” |karısı Hediye de ağır surette yara - mıyarak: “Sol demektir, biraz ev- landı. Doktorlar, Hediyenin hayatın- vel kumandan sinitra diyerek dü. |dan ümidi kesmişlerdir. Ayrıca ya meni biraz iskele tarafına kırması |ralılar da vardır. Müddekumumilik. için dümenciye emir veriyordu...” tahkikata başlamıştır TAN iğ >, Rİ MG Sinema Dünyasında Güzel yıldızlar Muhteşem ma aşlar, geniş bir şöhret ve bir çok insanlara Yarı rü- ya gibi görünen bir iş.. Bir çoklarına gö- re sinema yıldızlarının hayatı bun- dan ibarettir, Meselâ birkaç ay ön- ce Marlene Dietrich'e “Zırlısız Şö- valye,, adlı ingilizce film için 50 bin Ingiliz lirası ücret tahsis olun- muş ve güzel yıldız, fazla mesai |- çin de 25 bin sterlin koparmıya mü- vaffak olmuştu. Yıldızların kazançları bir çok mil- dekkikler için mühim bir mevzu teşkil etmektalir, Yıldızların için- de bir kısmı pek mühim para ka- zanmaktadır. Bing Crosby 5000 İn- giliz lirası, Eddi Cantor 35 bin In. giliz lirası ücret alıyorlar. Warner Baxter 41 bin sterlin, Joe Browne 34 bin, James Caghey 30 bin, Rö- nald Colman 32 bin, Kay Francis 45 bin, Lesli Howard 37 bin, Fred Astaire 28 bin, Paul Muni 30 bin, Stan Laurel 3İ bin sterlin almak- tadır! Bunların bu ka- dar çok para ka- zanmak için ne gi- bi değerleri var Bu suale meziyet bakımından cevap, vermek İâzim “ge lirse, hiç! demekten başka çare yoktur. Başka türlü cevap vermek için ya deli, ya riyakâr olmak ge- rektir, Bunu yıldızlarm kendileri de, stüdyo sahipleri de itipaf ediyor- lar. Buna mukabil Ingiltere Mali- ye Nazırı senede 10 bin, diğer na- zırlar ise senede beş bin lira alır- lsr. Ingiliz mâden kuyularında ça- lişan müptedi amelenin haftalığı 1 Ingiliz lirasmdan biraz fazladır. Bunların yaptıkları iş, şüphe yok ki, daha fazla Ücrete lâyıktır, fa- kat iktısatçılar hayır, diyorlar. Bu da rekabete dayanan medeniyetin bir cilvesidir. Çünkü binlerce işçi kız bulmak mümkün olduğu halde Ginger Rogers bir tanedir. Sinema yıldızlarınm hayatı ile slâkadır olaniara, bunların yaşt- yışını, daha doğrusu bu yaşayışın farikalarını anlatmak iyi olur. Her şeyden ev- vel bir sinema yıl- lizı hususi bir ba- yat süremez. İste diği gibi yeyip İç mek, gezip dolaş” mak, istediği yer- de vurmak onun için âdeta haram- dır. Telefon numaralarını bile gizli tutmak mecburiyetindedirler, Yok- alnız kendilerini sevenler de olandırmak veya herhangi! su- retle ele geçirmek istiyenlerin taci- zine uğrarlar, Meselâ Greta Garbonun her gün aldığı mektuplar iki binden aşağı düşmez Ve bazı günler sekiz bine varır. Bu mektupların çoğu davet- namelerdir. Mühim bir kısmı yar- dım dileğidir. Daha mühim kısmi, amatör muhârrirler tarafından ya- zılan ve artist tarafından oynan- ması İstenen eserlere aittir. Bir sinema yıldızı çalış! man, başıni kaşımıya vakit bula- maz. Bu çalışma, sabahm 6,15 in- den başler, gecenin geç vakitlerine kadar devam eder ve çalışma ha- ricindeki vakit, ancak uyku İle er- tesi gün için hazırlanmıya kifayet eder, Meselâ yıldız bir ârızaya uğrar çalışmak istemez, işte o zaman mu- kavele baştan başa tetkik edilir ve yıldızı mutlaka çalışmıya sevkeden vaziyetler vücude getirilir. w A A e nasıl RA Milyonlarını harcarlar? 7 Frederic March ile Catherine Hepburn Kraliçe Mari Filminde | İlk kontratım 500 bin dolara ya- pan yeni yıldız Eleonor Perkham Sonra her yıldızın öğlenceleri de tahdit edilmiştir. Meselâ o Clark Cable polo oyna- naktan omenedil- niştir. Tenis Clau- dette Cpoibert için yasaktır. o Çünkü yıflmnaxtadır. Halbuki artistin işe başlayacağı sirada İstenen ağırlık- ta olması zaruridir. Gary Cooper'in, otomobilini nekadar süratle sürebi- leceği mukavele ile tahdit edilmiş- tir, Ruby Kesler için patinaj yap- | mak yasaktır. Daha başka genç yıldızlar güneş banyosu yapmak - tan menedilmiş bulunuyorlar. Fakat mukaveleler tarafından tatbik olunan yasaklar bu kadarla kalmaz. Mukavele icap ettirdiği takdirde yıldız evlenmekten de me- nedilir, Syivin Sidney ile Bette Davis, dağlara tırmanmaktan menedilmiş bulunuyorlar. Warner Baxter, ta- banca taşımamıya and içmiştir. W. C. Fulds, golf oynamamak İçin söz vermis #ulunuyor, bin Ingiliz lirası kazandığını farze- delim. Masraf lis- tesi şöyle olmak i- cap eder: «erin komisyoncuya Kazanç vergisi Diğer vergiler Manajere Elbise masrafı Hizmetçi veya uşak pa- Tası Makyaj Uereti Neşriyat bedeli Reklâm Bir yıldızm 16! Yani ücretin yarısı bu işlere gir” &sr. Listedeki elbise masrafı, film- lerde giyilen elbiselere aittir, Yok- sa hususi giyim masrafı değildir. Fakat güzellik ve gençlik ile be- raber halkın rağbeti daimi bir şey değildir. Bilâkis hepsi muvakkattir. Ve bir tek filmin fena çıkası bir yıl. dızın bütün istikbalini mahvedebilir, san bütün istikbalini mahvedebilir. Bu yüzden Ker Yildiz istikbalini de düşünmiye mecburdur, Fakat yıldız, mevkiini muhafaza, ettiği müddetçe yarı ilihtan fark- sızdır. Mevkii sarsıldı mı bir lâh- zada unutulup gider. ! Hulâsa yıldız hayatı parlaktır, fakat çok yıpratıcıdır. i © Amerikalı Bir Kadın Gazeteci Şehrimizde Miss Vera Kaliforniya gazetecilerinden Mis Vera Phipps ile Kaliforniya Univer- sitesi profesörlerinden ve Kaliforni- ya umumi tahsil ve terbiye birliği müessisi Doktor B. Fredrich W, Ro- man şehrimize (gelmişlerdir. A- merikalı gazeteci kadın, memleketi- mizde yapacağı tetkikleri gazetesine bir makale silsilesi halinde yazacak- tır. Yugoslavyada Bir İnfilâk Belgrat, 25 (A.A) — Stragari ba, Li rut depolarında vukua gelen bir in- filâk neticesinde beş kişi ölmüştür. On beş kadar yaralı vardır. a li

Bu sayıdan diğer sayfalar: