l Bt T Rumeli kıyısında çöpler arasında çocuklar Köprü - Bebek Arasında Uzanan Kıyılara Hiç Temiz Denilemez alr pazarı, günün bu saatin- de sanki bir kızıl alevle sa- rılı! Her adim atışta, insan derin bir nefes almak ihtiyacını hissedi- yor. Birkaç adım yürüdükten son- ra, daracık bir kapı önünde dur- duk: Burası, Salrpazarının plâjı i- miş... İçerde yıkananlar da var. Bir kaç salaşı geçerek, aralarıma so- kulduk. Denize inen merdivenlerde, çanta gibi taşıdığı mantarların a- Yrayerine sıkıştığı için bir küçük sandoviçe benzettiğim sarı benizli çelimsiz bir çocuk var. (Spazmoz) & Uğramış gibi zangır zangır titriyor. * — Neden öyle titriyorsun çocu- ğum? Cevap vermiyor. Daha doğrusu verdiği cevap, biribirine çarpan diş lerinin takırdısı arasında anlaşıl- mıyor. Sualimi tekrar edince, sararmış yüzünde küçük bir buruşuk beliri- yor: — Ben her vakit böyle titrerim! diyor. Nasihat etmeye kalkışıyorum: — Belli ki, deniz banyosu sana yaramadı.. Hemen çıkmalısın. Has ta olursun! Kös dinlemiş olacak ki, sözlerim, ona sinek vızıltısı kadar tesir etmi yor ve bir silkinişte, tekrar kendi- ni denize atıyor. Öteki çocuklar da ondan daha gösterişli değil. Bari, girdikleri de- niz, içinde yıkanılır bir deniz olsa.. Şöyle bir göz atıyorum: Her tarafı süprüntü ile dolu... Biraz ileride a- kan ince bir lâğımım kirlettiği su- lar üstünde şüpheli lekeler, ağır a- 'ğır yüzüyorlar. O sırada yanıma yaklaşan plâj sahibine: — Deniz, neden bu kadar pis? di ye soruyorum. Başımnı sallıyor: — Bugün, hava lodos ta ondan! Yaz mevsimi içinde, havanın lo- dostan esmemesi nadir olduğuna göre denizin süprüntülü, bulaşık ve kirli olmadığı gün pek az demek- tir. radan biraz ileride, bir çıp- laklar toplantısı daha var. Saat kulesinden birkaç metre ileri- de; denizin üstü, minimini başlar- la dolu.. Yanlarma yaklaşınca bu minimini başların çırpındığı deniz sathma, korkunç bir lâğımın bo- şaldığını görüyorum. Lâğımın kün küne, çocuklar, birtakım yazılâr yazmışlar: — Kaah.. Ka., Kah... Kendi kendime: — Yanlış, diye düşünüyorum. Bu lâğım künküne yazılacak başka şey vardı! Her gelen, buraya bir kaç yüz kere öf.. öf.. diye yazmalı idi. Sular, o kadar fena kokuyor ki, kendimi alıştırıncaya kadar, bir kaç adım geride durmaya mecbur oldum. Yıkanan çocuklar da, gikâyetçi: — Gazhanenin ne kadar süprün tüsü, ne kadar pisliği varsa, bu bo ru ile denize iner! diye anlatıyor- lar, bugün, yine neyse, bazı gün- ler üstümüz başımız yağ içinde ka- ü" Bence, açıkta girilmesi ilk evvel yasak edilecek yerlerden biri de, burası olmalı!, kokudan Tekrar tramvaya atlıyarak, Ortaköye geldik, Cami ö- “nündeki rıhtımda, mayolu iki genç, balık avlıyor, birkaç küçük cocuk ta sularda kulaç atıyorlardı. Biraz ileride, suyun yüzü kıpkırmızı idi. — Ne olmuş bu suya? diye sor- dum. Anlattılar: . — Şuracıkta bir yemeni fabrika- sı var, Arasıra, yemenileri denizde yıkarlar! Boğazın en göze çarpan bir kö- şesinden, hergün yardan, ağyardan binlerce kişinin vapurla önünden geçtiği bir denizin suratmı maska ra gibi boyamak reva mı ya!.. Ne yazık ki, bu sularım altından da bir koca lâğım akıyor. Bereket versin, akımtı şiddetli de, akan lâ- ğim, suların rengini bozamıyor. Ancak, ne de olsa, lâğımlı bir de nize girmek, tehlikeden salim de- gil, uruçeşmedeyiz. Karaya çe- kilmiş sandalların yanında denize giren çocuklar, bizi görün- ce, telâşa başladılar: Sivil*polisler geldi, diye kaçan kaçana.. Bir bas- kına uğramadıklarını neden sonra anlıyarak sükünet buldular. Burada deniz, tarif edilemiyecek derecede pistir. Rüzgârm kömür yığınları üzerinden kaldırdığı si- yah tozlar, karpuz kabukları, tür- lü pislikler yetmiyor gibi, biraz ile- ride büyücek bir lâğımın suları da denize karışıyordu. Kuruçeşmeden sonra, açık boğaz başlıyor. Bebek koyu, bir gümüş avna gibi karşımızda! Daha ileri- lere gittikçe; denizin de rengi ye- rine geldi. Artık boğaz sularında- yız. asıl sıhahtli bir bünye, için- de mikrop yaşatmazsa, bo- ğaz suları da öyle... Süprüntüsüz, pisliksiz, şırıl şırıl, tıpkı bir nehir gibi akıyor. Foto Hilmi : — Buradan ileride iş yok, dönü yorum..dedi, Ona değil, buradan fleride bana da iş yoktu. Birlikte döndük. * &* Armutluda Hazine Aranıyor Armutlu, 16 (TAN) — Bir Rum ile bir mübadil, hükümetten izin aldık. tan sonra burada bir hazine aramıya başlamışlardır. Bu hazinenin Sultan Aziz zamanında eşkıya takip eden bir serdar tarafından saklanılmış oldu. ğunu söylemektedirler. Rivayete gö- re hazine, pek zengin imiş. (BAŞMAKALEDEN MABAAT) Sovyetlerle Karşılıklı Emni mniyet (Başı 1 incide) bir surette tezahür ettirmeleri, iki memleketin sıkt münasebetleri bakı- mından elbette memnuniyetle karşı- lanacak bir hâdisedir. Fakat Avrupa- nın barışı ve istikrarı bakımından da bu hâdise üzerinde durmak lâzımdır. Türk — Sovyet dostluğu, Karade- nizde, Garbi Asyada ve Avrupada en mühim bir barış ve istikrar âmilidir, Çünkü bu dostluğun açık hedefi ba- rıştır ve müşterek emniyet esasıdır. Bundan başka iki memleketin sulh yolundaki yoldaşlığını, hiçbir nevi tesir altında değişmez bir âmil diye her siyasi hesaba katmak caizdir ve lâzımdır. er iki memleket, kendi mukad- deratma ve buna taallük eden kararlarına elbBette tamimile hâkim- dir, Her ikisinin harici münasebetle- rinde biribirinden ayrı meseleler bu- lunabilir. Vakit vakit bu meseleleri kendi hususi vaziyetlerinin icabına göre halletmeleri tabii ve zaruridir. Fakat ortada değişmiyen bir şey varsa o da Türk — Sovyet dostluğu- na ve barış ve müşterek emniyet prensiplerine olan derin bağlılıktır. Bu noktada her iki tarafın biribirine tam emniyeti vardır, Bizim ne sebep- le olursa olsun bu prensiplerden en küçük bir fedakârlık etmiyeceğimize Sovyet hükümeti kani olabileceği gi- bi, bizim de Sovyetlerin eski pazar- lık ve uzlaşma diplomasisine hiçbir zaman âlet olmıyacaklarına ve ber- rak sulh hedeflerine arka çevirmiye- ceklerine tam kanaatimiz vardır. - u propaganda devrinde türlü türlü kılıklara girerek bizim aramıza anlaşmamazlıklar sokmak istiyenler bulunabilir. Fakat aramız- daki bu karşılıklı kanaat ve emniyet her türlü propaganda ve siyaset o- yunlarına karşı devamlı bir panze- hirdir. Iki memleket arasındaki ahenk ve emniyetin Moskovada, Hariciye Veki- limizden başka Parti Genel Sekrete- rinin ve Dahiliye Vekilinin huzurile kuvvetli bir şekilde tezahür ettiril- Mmesini, Avrupanın istikrarı ve barışı bakımından mühim bir kazanç saya- rız, Ahmet Emin YALMAN Ankarada Fotoğraf Sergisi Ankara, 16 (A.LA.,) — Matbuat U- mum müdürlüğünden: Idaremiz tarafından 1936 senesi şubatı sonunda Ankarada açılmış ©- lan Türkiye Tarih, Güzellik ve İş Memleketi adlı foto sergisinin ikinci- si, yine-Ankarada önümüzdeki 1938 senesi ilkbaharında açılacaktır. Bu sergiye de, birincisinde o'duğu gibi, yurdumuzdaki profesyonel ve a- matör fotoğrafçıların da iştiraki arzu edildiğinden, sanatkârlarımızın, yur- dumuzu tarih, tabit güzellik ve her husustaki inkılâplarımız bakımından tanıtacak olan artistik resimleri ha- zırlıyabilmesi için şimdiden keyfiyeti ilâna lüzum gördük. Sergide jüri tarafından seçilen bi- rinci, ikinci ve üçüncü fotoğraflara idaremiz tarafından yine birer şeref diploması verilecektir. hdi we Doğru Değil Ankara, 16 (A.A.) — Ankara Cüm- huriyet Müddeiumumiliğinden tebliğ olunmuştur. Cumhuriyet gazetesinin 13 tem- muz 1937 tarih ve 4729 numaralı nüs- hasının üçüncü sayfasının üçüncü sü- tununda “Ankara iskân idaresinde bir sulistimal,, serlevhatı yazı me- muriyetimizin nazarı dikkatini cel- betmiştir. Tapu ve iskân dairesinde cereyan eden ve 1609 S, lr kanunun cerçevesi içerisine giren bir hâdisenin lahkiki- ne memuriyetimizce el konulmuş ve hazırlık tahkikatına devam edilmek- te bulunulmuş ise de gazetenin verdi- ği tafsilâtm hâdiseye tevafük ettiği görülmemiş ve bilhassa Ankara no- terlerine ait kısmın hiçbir suretle as- h, esası mevcut olmadığı anlaşılmış- tır.,, AN — Rekor Kırmak İçin Yeni Bir Uçuş Le Bourget, 16 (A.A.) — Bükreş- Tunus-Paris-Bükreş dairesi dahilin- de Rossi'nin rekoru olan 5000 — kilo- metrelik sürat rekorunu kırmıya te- şebbüs etmiş olan Prens Cantacu- zene, dün sabah saat 8,10 da le Bour- get üzerinden uçmuş ve Bükreşe mü- teveccihen yoluna devam etmiştir. - 17-7.0937 Eski Afgan Kralı Buraya Geliyor Italyada-oturmakta olan eski Paris Kahvecilerinin Grevi Bitmedi Paris, 16 (AA.) — Grevci 18 Afgan kahve müstahdemini dün gece bü Kralı Amanullah Han, bir müddet | Pir kahvede boş kalan iskemleleri Y kalmak üzere, yakında şehrimize ge- | kalıyarak orada oturmakta olan hâ lecektir. Amanullah Han, üç sene | kın üzerine ve camekânlara firlât evvel de buraya gelmış ve yaz mev- mışlardır. Bir mucize kabilinden h—! simini burada geçirmiştir. kimse yaralanmamıştır. — HAYRETTİN ÇİZER TÜRKİYE - CUMHU RİYETİ aem Kumbare biri #EBMON fürkiyeîj Bankası. "