12 Temmuz 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

12 Temmuz 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Meydana Çıktılar 2 nkü ter O Eikanın hulâsası: (Teb; m heves, "İZ Şehri büyük bir şenliğin Alay le Galkanıyor. bük, Yunla hükümetinin şanlı lemsağ, İlan zan Hasan, kızr'A. den, Say, YU, Erdebil gehrin- du, “Yİ Maydaria evlendiriyor- buhranı, Kind tedavi e &ok güzel ve si. arı geçiren, yarı deli bir Hasan, hekimlere kızı- ettirmiye çalışmış, kim » SIZI ona vereceğini, lâ, Ağını gi. kellesini uçurta. Krdeğyy ml, "m hanaygy einen, Uzun Hasa» Surta yaz, desi Şeyh Haydar bu lttnsaj, ç: Olmus, hakikaten de A- Veky, Yu iyi etmişti. . e ve devir içinde, kızı A. "ı iki evlât dünyaya ge- er, birine (Yar AN ” işti, Bundan yve- son, ma, “oğan öteki oğul ise ) alını atmıştı.) » min. kat. tay kümdayg, aih, ük dan yi ârtık bu büyük hü- *<virmişti. Tam bu ud Gekileceği zar N *manlı Padişahı- het), Bsilerie Bi zerine hücum etmişti. ami SAN; yaralı bir aslan gi- bariş odin Yerden fırlamış, âsi ve Bu İlan iz Üzerine saldırmıştı... Siyti Evlâdı, bir hamlede tepe- tiği ii. li eydanmda; ele geç emişi; “afin bir hançerle Yükser” Lâkin bu mesele, o- an ve hassas kalbinde o Artik izgi Yara duha açmıştı a dâyanamamış.. İki İçinde reğini dağlıyan isti VEFAt etmişti, Sanm vefatı; memleketi : Akkoyunlu prensle- avasile biribirlerine “EĞİ Artık Akkoyunlu hü- iye bet ve mukadderatr İsti, ya orkunç bir bulut geril- klar çer 8 lar Manger BYAk karışık: i di Zaman, Şah İsmailin Birdy abes (Şeyh Haydar) da, Bemiy, 1o9tunu kendisine küfi gör erin gay, 98 bu siyasi mücadele- Seyh pi Bühnesine girmişti, YAR ek Ydar, aynen babasmı Uk ür işti... Malik olduğu Şeyh Kendi zundan istifade ederek Karen Müstakil Bir hükümet Paha, (mak istemişti, De bi, babasından daha münta- Sİ et PLÂN Ve tertibat ile hare- Dan ün. Memleketin geniş vE Püriti,,, 28 Yayılmış olan fedakâr Mary, TİRE haber göndermiş... Bun Ordu, Gi bin Kipilik güzide bir ÖZ heç çe getirmişti. Ve, o sıra- n ga Aİ altüst eden âsi ordu- dalak <edilmesi için, kendi a- O » hüsüsl bir serpuş giy- Rülşt, STPUŞ, kızıl keçeden yapıl- Yaz k,V* Üzerine; on iki kat be tı, Veyahut tülbent sarılmış- b Bu on ki. Bu nsan ihtiva eylemekte Seyh yy Sok tabii idi Çünkü, İki yı, Ydarm ecdadı tarafından lan te sene beyi) rik lie Sadık (sia) lığını esas mMişti, Ayni zamanda, bu pilessinleri de, kendilerini ) İn torunlarından ve ine fir ki; *y iki adedi, (on iki imam)a Sevh e Haydarın; askerlerine giy y, ee dirdiği bu yeni icat #serpu$. derhal nazarı dikketi celbetmişti Ve o günden itibaren de, dünya kamus- larma yeni bir isim ilâve edilmiş- ti: — Kınılbeş... Şeyh Haydarın bizzat kuman- da ettiği Kızılbaş ordusu, ortaya atılmiztı. Şirvan üzerine saldırmış” tr. (Gülistan) kalesini almıştı. O- rayı merkez yaparak daha büyük işler görmiye hazırlanmıştı. akat; ilk barlede mağlüp F olan Şirvan hâkimi (Şah Feruh Yesar), kendini toplamış... Uzun Hasinm oğullarından, Sul- tan Yakuptan imdat slmış; muka- bil bir hücumle Şeyh Haydarın ü- zerine saldırmıştı. Tabseran arında, dünyanın en konlr harplerinden Biri #uhura gel mişti, Bir gün, öğleden akşama ka- dar devam eden bu o boğazboğaza mücadelenin neticesinde, Şeyh Hay dar, elinde yarısı kırılmış bir kılıç olduğu halde, kanlar içinde yere serilmişti. Şeyhin ölümü, çok tabiidir ki; müritlerinin de felâketiyle netice- lenmişti. O gün güneş grup eder ken; Kızılbaş ordusu, son neferi ne kadar harikulâde bir mukave- met göstermiş. Ve o kanlı harp meydanında eriyip gitmişti. Galipler, (Gülistan) kalesini tek rar ele geçirmişlerdi.. Fakat ele , yalnız kalenin taş duvarları değildi. Şeyh Haydar hazinesi ile, ondan daha kıymettar olan iki oğ- lu da bu kalede bulunmakta idi. Galiplere kumanda eden, - (Şah Feruh Yesar) ın saray nazırı Sü- leyman Bey; Şeyh Haydarın hazi- nesini büyük bir memnuniyetle zap tettikten sonra; Şeyhin iki oğlu- nun da derhal katledilmesini em- retmişti. zun Hasanm iki torunu, (Yar AH Sultan) ile (Şah İsmail), cellâtlara teslim edilmiş" ti, Lâkin, tam kılıçların soğuk demirleri, bu iki çocuğun &örpe boyunlarına temas edeceği zaman; Süleyman Beyden şu emir gelmiş- ti: — şeyh Haydarm çocukları, kat ledilmesin.. Diğer birkaç mühim e- sir ile, (İsfahan) zindanma gönde- rilsin... Hiç şüphesiz ki, bu; bir mucize idi... Ve birçokları bu mucizeyi, harp meydanında, elinde kanlı ve karık bir kılıç ile can veren Şeyh Haydarın ruhani kuvvetine atfet- mişlerdi. ş Fakat hakikat, böyle değildi. CEhli beyt) © olanlardan bası nüfuzlu zatlar, Süleyman Be- ye müracaat etmişler: — Çocuk katletmek, ancak (E- meviler) in ihdas ettiği bir eina- yettir. Kazandığınız zaferin şerefi- ni, böyle bir cinayetle lekedar et- meyiniz. Demişlerdi... Ve onun bu suret- le hissiyatını okşıyarak, Şeyh Hay darm iki oğlunun hayatını kurtara bilmişlerdi. Bu suretle cellâdm kılıct altm- Yazan * Ziya Şakir lar dan kurtulan (Şah İsmafi), hayatı- nm en büyük ve en korkunç ma- ccrasmı, bu suretle geçirmişti. O zaman kendisi, henüz iki buçuk ya şmda idi, o Esfahan kalesi zindanlarında K aranlık bir gece idi. Hefif hefif yağmur yağıyordu. Bu yağmurun altında, kırk elli ki- şiden mürekkep bir kafile ağır a- ğır ilerbyordu, Onlar ileriledikçe, tüyler ürpertici zincir sesleri yük- seliyordu. Etrafı, zırhlı süverilerle çeyril miş olan bu iafileyi iki katır ta kip ediyordu. Bu katırlardan biri- nin üzerinde eğere sımsıkı bağlan- miş bir çocuğun inim inim inledi ği izitiliyordu. Kaflehin arkasındâki zincirli a- damlardan biri, süvarilere sordu: — Yavrucak, hasta. Kaç gün- dür yollarda perişan oldu. Acaba daha çok gidecek miyiz?. Bu Suale, bir kırbaç şakırtısı ce vap verdi. Sert ve Âmirane bir ses yükseldi — Yürü TAN yordum; Daha vagonun kap: 9 << ANKARADAN CANKIRIYA ANKARADAN ; eni keşifler yeni ihtiyaçla. rın tahrikile doğuyor. Bu- nun canlı bir misalide “Çankırı mesiresi,, oldu. Geçen seneye ka- dar Hatipçayı, Mamak, Kayaş ve Orman Çiftliği Ankaralıların se- rinleme ve hava alma ihtiyaçları- nı tetmin ediyordu. Fakat iki yaz- dır, buraları yetmemiye başladı ve haftanın iş günlerinde “serin,e ve “Yyeşil,e hasret yaşıyan Ankaralı. lar tatil günleri için yeni mesire ler yaratmıya mecbur oldular, Arayan mevlâsını da bulur, be- Iâsmı da derler. Ankaralıların, Çankırıyı keşfetmekle kangisini bulduklarını, Çankırı tenezziih tre- bine binenlerden gayrisi bilmez. Devlet Demiryollarının, pazarı Çankırıda geçireceklere tahsis et. tiği tenezzüh treni sabah 7,45 te kalkar, ve bir insan, trende yer bul mak için nihayet hareket saatin den 15 dakika evvel gider. Fakat tecrübe ile sabit oldu ki, bu tren- de yer bulmak için sabahin tatlı uykusunu feda edenler, çoluğu, ço- onu, udu, &emanile kadar “şişe,, sile dahs saat beşte trende yerini dol- duraslar oluyor, Bir aile veya ka- fadar İlç beş arkadaş, derhal kom- partimanın kapısını kapıyor. per- delerini çekiyor ve alaca karanlık- gir sofrasını kuruyorlar. Siz saat 7,30 da istasyona geldiğiniz zaman halkı meşe içinde buluyor- sunuz. Bir yere İlişebilirseniz ken- dinizi günün bahtiyarlarından s&- yarsımız. yer bulamazsanız, eliniz- deki gazeteyi veya cebinizdeki men dili sahanlığm bir köşesine yayar: — Buna da şiiküir Yarabbi! di- yerek yala koyulursunuz. B“» ben böyle bir gezinti- de neler gördüm: Ortası &crk bir vagondan geçi- nda müthiş bir'kolu, baş döndürecek kadar şiddetli bir alkol bunaldım. En az elli ki tığı bu vagonda herkes neşe İçin- deydi, Kahkahelar ayuka çıkıyor. du. Arada sirada kulağı tirmale yan naralar, cıvık gülüşmeler, si- 76 trende olduğumuza bir en için- de unutturuyor, kendinizi bir şeh- rin kim bilir neresinde farzediyor- sunuz. Bir aralık bütün halkın gözleri bir sıraya çevrildi. Ben de oraya Sıcak ve Mide berleri daha çoğalıyor. sirini eskidenberi herkes bilir. Yaz ge lince, bir kere, iştah azalır. insan da- ha az yediği halde hazim çabuk bozu- Tur, Eski hekimler yazm hazim üzerine tesiri, sıcak mevsimin birinci ve ikin- ci yarısına göre, iki türlü olarak gös- terirlerdi: Yaz mevsiminin birinci kıs mında mide bozulur, ikinci kısmında da barsaklar hastalanır, derlerdi. Bu türlü taksim yine az çok doğru ise de, ilkin midenin, sonra barsakla- rm bozulmasını sıcakların birinci kı. sımda ve İkinci kısımda ayrı ayrı te. sir ettiğini sanmamalıdır. Barsakla- rn daha geç bozulması onlardaki bo- zulmanın mide bozukluğunun neticesi olmasıdır. Zaten sıcaklarm ne mide üzerine, ne de barsaklar üzerine doğrudan doğ Bu yıl sıcaklarm artmasile beraber o Yaz mevsiminde hazmin bozulması tifo hastalığının çoğulması, her yıl bu çok su içmekten ileri gelir. Nitekim mevsimde âdet olan hastalıkları bize sağlıklarını korumayı bilip te soğuk unutturdu gibi görünüyor. Belki ha- suyu çok ve birden bire içmek keyfi- kikatte tifo olmıyan bu mevsim hasta ne mukavemet edenlerin mideleri $t- lıkları da — iyice tetkik edilinceye caklardan dolayı hiç bozulmaz. kadar — araya karışıyor da tifo ha- (Fakat, doğrusunu isterseniz, bu mevsimde bol bol soğuk su içmek key Sıcaklarm hazim cihazı üzerine te. fi de kolay kolay mukavemet edilebi lecek şey değildir. Onun için bu mev- simde bircok kimselerin mideleri bo- zulur, Soğuk su keyfine türlü türlü yemişlerden fazla yemek keyfi de ilâ | ye edilince midenin daha çabuk bozu- lacağı tabiidir, Yaz mevsiminde mide bozukluğu herkeste yalnız dilin paslanması, bu- lantı hattâ yediğini çıkarmakla kal- maz, bazılarında ateşli ve devamlı has talığa da sebep olabilir, Sıcağın kara ciyerde gaz toplanmasını kolaylaştı- ran bir tesiri de vardır. Hele eskiden sıtma çekmiş olanlarda yaz mevsimin de karaciyer üzerinde gaz daha kolay toplanır. Mideden sonra barsakların bozul- ması daha ehemmiyetlidir, Yediğini tutamamak Insanı pek zayıf düşürür, sonbaharda, kış mevsiminde, gelen hastalıkların kolayca yerleşebileceği ruya fena bir tesiri yoktur. Sıcaklar bir zemin hazırlar, ihsana umumi bir gevşeklik verdiği Buna meyden vermemek için yapı- için iştiha bundan dolayı azalsa da Iscak tedbirleri kolayca tahmin eder. midenin ve barsakların bozulması Mi- zıt gelmez, siniz: Çok su içmekten, hele soğuk suyu birdenbire içmekten sakınmak. Ankaradan Röportajlar : Yazın: KEMAL ZEK e Z Çankırıdan bir sokak bâklın. Ne görsem beğenirsiniz? Bir berber, arkadaşını traş edi- yor, Müşteri cebindeki mendilini yakasma takmış, kurbanlık koyun- lar gibi, gözleri kan çanağından farksız olan berberin yüzüne baki- yor. İkisi de içmişler.. Tren sarsı - yor ve berber elindeki usturayı müşterisinin yüzünde gezdirip du- ruyor. ilişik vagondaki #lem daha başka türlüydü. Her ağız- dan: — Hâfiz Efendi, hani şu bir şar- kı vardı ya canım, neydi 0? Diye sözler çıkıyor, fakat kimse ısmarladığı şarkınm ismini hatır. Lyamıyordu. Nihayet biri, bafıza- sma güvenen insanların gururile: — Hafız Efendi, dedi, “Bir taş | attım pencereye tık dedi,, bu bir Şarkı ismi olsa gerek. Fakat Ha- | fız Efendi de nüktedan bir zat o- lacak, soğukkanlılıkla cevap ver- di: “O kız çıktı annem evde yök de- di,, Hafızm bu cevabı, bir kahka- ha tufanı yarattı. - Bravo Hafız Efendi, — Yok musun be Hafız... ve sa- ire... Tren istasyonlarda duruyor, yi- ne kalkıyor, yine duruyor... Kim- se bunların farkında değil. Yal nız bazı sarsıntılı duruşlarda: — Yahu nereye geldik çocuk- Jar, Çankırıda mıyız? Acaha bura da elma, kayısı ve saire bulunur mu7 Hani nevalemiz bitti de... Gi- bi sözler duyuluyor. ankırıya geliyoruz. İstasyo- ha iğne atsanız yere düş- miyecek... Pevkalâde bir kalaba- lık var... Bu kalabalığın sebebini bir türlü anlıyamadım... Acaba kim Kimi görmeğe gitti? Kalabalığın istasyon yoluna di- zilişi cidden görülmeğe değer bir manzara oldu. Büyük Istasyon mey- . Çankırıda Parti ve Halkevi binalarının bulunduğu kısım danındaki dağınık karaltı, inep yola döküldü. Yabancılar yerli lerden soruyorlar: — Kuzum nerede Hangi taraf serindir? — Burâda tavuk kızartması U- cuzmuş? Nerede bulunur? — Sazlı bahçe ne tarafta? Gideceği yeri öğrenenler, baş kasma bissettirmeden o tarafa sü- zülüyor, onu görenler arkasından ö tarafa koyuluyor. Ben, OTAN'ın Çankırı muha- biri Kadir Kurmanın mihmandar hğile gezdim. Bir müddet “Sazlı bahçe,, de dinlendik. “Suna caz” büyük bir gayretle Fokstrot, Tango, Rumba, elafran- gadan aklına ne gelirse çalıyor. Arkadaşa hafifçe sordum: — Neye danseden yok? — Burada dans yeri yoktur, den di. Cazm önünde azametle bir is kemleye kurulmuş bir Bayan, #r- kadakiler ne çalarsa çalsın, eline deki kaşıkları dizine (o vura vura tempo tutuyordu. B uradan çıktık ve şehri gez“ meye başladık, Çankırının camiini görmek. İstiyordum. Sina» nm eseri olduğunu. söylüyorlar. Camie çıktık. Kapalı imiş. Geçen sene tamirine (o başlanmış; fakat ustalar ihtilâs ettiği için faaliyet tatil edilmiş; ne zaman açılacağı da belli değilmiş. Yalnız arka ta» rafında, açık bir kısım var... Ora- yı gördük, Nazarı dikkatimi rak- kaslı büyük bir saat celbetti, Bak- tm yediye yirmi var... Benimkine baktım 2,30. Durmuş zannettim, Fakat rakkas hareketteydi. Yine sordum: — Saat yanlış galiba.... Arkada- şım cevap verdi; — Yok, yanlış değil, yalnız ala. turkadır., Burada halk © alaturka saat kullanır. Bizde alafranga saat kanununun 1925 senesinde kabul edildiğini ye Çankırının Ankaraya en yakın vi- lâyet olduğunu düşündüm. Saat 19,10 da, ayni kalabalığın teşyilyle Çankırıdan ayrıldık. Sa. bahki gen yolcularda artık tabütevaz kalmamıştı. Sesler daha yorgun ve daha kısık çıkıyor. Fakat iç- lerinde yorulmıyanları O da var: Gramofonlar... utlar muntazaman neşe yaratıyorlar: — Ayva gibi sarardım, din iman yök m usende.., oturulur? Bilecikte Mahsul ve Yağmurlar Bilecik, (TAN) — Köylü mahsul vaziyetinden fazlasile menin Ektiğini istediği şekilde elde etmiş bulunmaktadır. Yalnız havaların sö zamanlarda yağmursuz geçmesi, bu sene kaynaklarda da suyun az olma» 8 bostan ve bahçe sahiplerini endişe» ye düşürmüşse de üç gündür semt semt yağan yağmur ortalığı ülmitlen- dirmiştir. Havaların daha birkaç güm Yağan Bitmesi temenni olunmak» Bir Hâkim Muavini Mahkemeye Verildi İzmir — Kemalpaşa kazası hâkim Muavini Ruşen, vazife esnasında 28 bit kâtibi Avniyi tahkir etmek suçu İle şehrimiz ağır ceza mahkemesine verilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: