12 Temmuz 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN | — Sündelik Gazete - îîfŞ'ğîUHARRIRI , min YALMAN ki.rAdı: m hedefi; Haberde, fi- > İer şeyde temiz, dü- Tüst, g . g'*—Ze'teîşmm' olmak, kariin xdmwa calısmaktır. Ah GÜNÜN MESELELERİ I Kendimiz ı':'âhyulım ! Bi; ıeke:tt"vturızm tabirini âdeta mem- hasma :lı Zancı seyyah hareketi ma- Yede yağ üz. Bu bakımdan Türki- Mi Tz İstanbul şehrine, o da ge- / ge ccici olarak seyyah uğramak ZeVk Içi . bölgelerimizde, ancak, l dîîl.t / herhangibir tetkik &diyoruz, ük fedakârlara tesa- senada Betiren ecnebi se hı, şüp- ıerlml;l:metll bir şeydir. ı—':î:,t şehı:r Ve %ıh':;l, lokanta, eğlence yerleri Tina e 1 harekete getiren, evle- N Veren Cı, nakil vasıtalarma müşte- "“Ynıg. İç turizminde büyük bir gelir Hd ; İduğunu hesaba katmak Iâ- Tuk ai ©rli turizm için bir istatistik Ye iş "m"d&n. onun seneden sene- licılılnuna 'Ni takip edemiyoruz. Ana- ;az k; n;r;ıngihıı- noktasında bi- 'ân Up da İstanbula uğramı fam,:le mb*"—îll kimseler pek ııdîr. İs. a m)_a'ılık evlerin ve otellerin ki An Üşterilerinin çoğunluğunu, $ merka ” Yâhut, Anadolünün diğer “Şku eı;"l""llldeu akın eden yolcular İyor, N v klzandf.m"da fturizmden milyonlar St Yugo, | Söyleyip — durduğumuz tığımız fos Avya istatistiklerine bak- Takamı t, bizim için pek faydalı LK EN ! Ikokul programının 30 E l uncu sayfasının 13 ün- cü fıkrası ilkokulun bütün' f_na— liyetlerini ekonomi prensıbın.e tâbi tutuyor. C fıkrasında di- yor ki: “Okuldaki bütün faa- liyetlerde zaman, malzeme ve enerji israfına meydan verme- melidir,, Nekadar doğru, de- ğil mi? Hele eğitim ve öğfe.' tim işlerinde ekonomi prensi- bine tutunmak nekadar güzel, değil mi? Fakat acele etmiye- lim. “Ekonomi,, sözü mücerret Börmekteyiz. 1986 da Yu- v """" Merkezlerine akın eden 91 â *künu bir milyona yakın ve , Rişi). Bunların 687,326 & 1 Ancak 257,590 1 ecnebidir. arasındaki seyyah artı- ar ) Si 320,000 kadardır. İ$ v 0,000 Yugoslav vatanda 1,100 pansiyon ve otelin “125,000 odasında 5 mil- Din Küsur bin gece hesabı öde- biyi Scegij , Mtun da 3 milyon 6 yüz uızıfn Darl’"" yolcularındır. Yerliler *Dilep l0 Tuzla 16 buçuk milyon, ec- F ne"lek kim"y“" lira bırakmışlardır. lara, *rke, İr memlekette evvelâ tu- 'da 9 el zlerini tayin etmek, bun- m-.%';op Ansiyon, eğlence yerleri T Sevi “Seleri ve umumiyetle haya Mek, Yt Yede halka göre organize et , VA ıîas Müşteri smıfı içerden GU Vh ax Zimgeliyor. Seyyah kalaba- Yon a : Yüj Ve eği K ©nceye geliyor: Kalabalığın halkty temeli ise bizzat yerli Marayy doı“ebl Yelkeni, ancak, Mar- Brasında / üran Türk yelkenlerinin om,şı; 0,:'“""1 zevkine iştirak eder. 'te öğretüğî'“_elüket istatistiklerinin * Ecnebij diğer bir hakikat de şu- er, ©T bilhassa yakın memle- Belmektedirler, Yugoslav- Yabancı turist en yakın Olan Çekosluvakyadan, son eıı,.o:"_“'“"ı nihayet Almanya- BU 8 bin kad, ,” )00 Çek seyyahına kar Tagiliz yşdar Amerikalı, 9 bin kadar Yenin yaz. ” Demek ki bir gün Türki- da, Suriy, *rkezleri, bilhassa, Mısır- hiz dövleti vi Trakta, Iranda, Karade- l.e""de. nihayet şark Avru- danA""lıtn Pasın Bizde :ıt'ş_ı_e" bulacaktır. İn “'uım,âg“"kü vaziyet şöyle hulâ- | Sene m İr; Anadolu Istanbula her “Süpiyor, pi artan bir turist ihracı v Pansiy, akat Istanbulda ne oteller, Yerlepj î:"' ar, ne eğlence ve gezinti Veya Onla; Yolcuları rahat ettirecek |. bet eğiyee P maddi imkânları ile nis- Stan,, bir halde değildir. dar ge aıt' ile Kadıköy arasındaki 'lulaşmı YOlubir. kalabalık günde lar, ma; * Cikmız: Bisikletler, yaya- Yonlap OSikletler, otomobiller, kam- ları h:ı"t(ıbü"'e'ı Yyük ve yolcu araba İki ta İrleri ile boğuşuyor. Yolun Ürüny ada birer metrelik yaya kal- 1 değ Dimamı Si toprak tesviyesi dahi ya hatta ç, T Istanbul belediyecilikten basit, en hafif urbanizme ya- Ni $e Fine karışı, ” | DU İki tabiri asla biribi- İin play UTmamak lâzım!) — geçmek Si ım btîkliyor! 'ivarınî“_,ela İstanbulu ve Marmara beyyi ah ıı:onra bİr.kış bölgesini yerll Tni düşün"u"' için, ve onların kese- bi tuşil CTek organize edelim: Ec- Fİzmi bu temel üzerinde ken- €n inkişaf edecektir. liliğina bir sözdür. rudur. Ancak herşeyden önce bu işte ekonominin ne olduğunu, ne olabileceğini anlamak o da çok doğru bir iştir. Bu ihtiyatın ne ka- dar haklı ve yerinde olduğunu gö- rüyoruz. Çünkü C, fıkrasımım ikin- ci cümlesi şudur: “Meselâ talebe derse girer ve dersten çıkarken, dershanede derse kalkar ve oturur ken fazla zaman safretmemesine, kendisine verilen işi en kısa bir zamanda yapmasına, hesap dersin- de bir mesele halledilirken mese- lenin uzun uzadıya tahtaya yazdı- rılarak vakit kaybedilmemesine dikkat edilecektir. Öte yandan ta- lebenin defter, kâğıt, kalem, mü- rekkep...” Ş şte pProgramın ekonomi pren ' sibinin tatbikından anladı- ğı, en sade ve en şekli mahiyette bir vakit yahut nakit kazanmak fikrinden başka birşey değildir. Halbuki İnsan birden bu ekonomi sözü ile yeni metotlar arasında bir münasebet Bösterileceğini sanıyor. İnsan sanıyor. ki ekonomi prensibi bize talebeyi en çok cehde götü- ren, fakat en az yoran, en az Za- manda bilgiyi en iyi kazandıran, çocukların şahsiyetini en çok ol- gunlaştıran Metotlar tavsiye edile- cek. Maalesef hiç böyle değil. Prog ramda yazıldığı gibi öğütlerin “ilk eğitim ve öğretim prensipleri” ile alâkası nediranlayamadık., Bunlar a- meli yaşama kaidelerinden başka birşey değildir. Herşeyden önce kendi kendimize ittraf edelim. Bu gün okullarda tatbik ettiğimiz me- totlar, kullandığımız kitaplar, ve çocuklara kazandırmak istediğimiz bilgiler ulusal ekoı:ıomi prensibine uygun mudür, değil midir? Terbhi- yede ulusal ekonomi prensibi de- mek, şu demektir: Türk sogyetesi- nin hakiki hayatmma henüz elveriş. li olmıyan çocukları bu sosyetenin ev, meslek, devlet: ve beynelmilel hayatma alıştırmakta en kısa, en ucuz ve en çabuk yolu tutmak.,, Eğer bir misal verirsem maksa- dımı derhal anlamış olursunuz : aat tam 12. Mahallemde ki ilkokul çocukları öğle paydosu yapıyorlar. Biribirinin ar dından okul kapısından çıkıyorlar. Bir tanesini sizinle birlikte takip e- — Folih Rıfkı ATAY delim ve ne gibi hareketler yapa- Bu işte ekonomiyi istemek doğ- Ha LAŞ NEDİR?- YAZAN: İSMAİL HAKKI (Mülga Darülfünun vTerbiye Profesörü) cağma dikkat edelim. Sırasile: 1 — Kapıdan çıkar çıkmaz delice koşmaya başladı ve ilerideki ar- kadaşının ensesine bir tokat vur- du!.. 2 — Duvarın dibinde aç, sıska bir kedi var. Yerden bir taş aldı, bu kediyi taşladı... 3 — Yolda elek trik direkleri var. Bunlardan biri- S nin dibine geldi, yerden bir taş al- dı, bu taşla vurmaya başlalı: Dan! Dan!... 4 — Bahçe kapısından içe- riye girdi. İlk iş olarak armut ağa- cının dalını kopardı. Ucundaki yap rağı ağzına götürdü. Bir müddet çiğnedi. Birden bire tükürdü. 5 — Birden aklına birşey gelmiş gibi koştu. Orada güllerin dibine işe- meye başladı... 6 — Kapıyı çalı- yor, fakat deli gibi çalıyor. Anne- si kapıyı 'açıyor. 7 — Bağırıyor, karnım aç be! yiyecek versene be!. Ne varsa tıkıştırdı. 8 — Şimdi eli- ne bir çakı almış, kutunun kapa- ğını delik deşik ediyor!.. Bunlar saymakla bitmez. Bu çocuk ilkokulun son yılmmı, son sınıfını bitirmek üzeredir. Bu çocuk tam 5 yıl türlü dersler oku- du, türlü fikirler aldı. y'er Fakat dikkat edilecek nokta şudur: O günden bugüne bu çocu- ğun tavru hareketleri değişti mli, değişmedi mi? Çok yazık ki hıç değişmedi. Yine kediyi taşlıyor, yi ne güllerin dibine işiyor, yine bar- bar bağırıyor. Korkung netice: O- kul bütün yenilik iddialarma rağ- men çocuğun sosyal şahsiyetinde, yani tavru hareket sisteminde en ufak bir değişiklik bile yapama- mış! Ne yazık değil mi? Bu ter- biyenin adı “muvaffak olmıyan ter biye” olsun. Şimdi size muvaffak olan ter- biyeyi bir misal ile anlatayım. Al- tunizade mahallesinde bir otobüs Bgarajı vardı. Burada futbol me- raklıları bir klüp yapmışlardı. Bu klüp etrafında 14 - 20 yaşlarmda hemen yirmi otuz genç vardı. Buün- lar umumiyetle her talebe gibi çe- kingen, korkak, beceriksiz mahlük- lardı. Tesadüfün bana verdiği fır- Muharrir diyor ki: Her ş eyden önce kendi kendimize itiraf edelim. Bu- gün okullarda tatbik ettiğimiz metotlar, kullandı ğımız kitaplar, çocuklara verdiğimiz bilgiler ulusal ekonomi prensibine uygun mudur, değil midir ? satla bir kısmını sahneye çıkarma ya ve hakiki temsiller yaptırmaya muvaffak oldum. Piyes mevzula- rını kendimiz bulduk, bu piyesleri kendimiz monte ettik, kendimiz dekore ettik, kendimiz oynadık, kendimiz tenkit ettik. ütün işleri kollektif olarak yaptık ve muvaffak olduk. Bir gece aktörlerden biri rolü ol- madığı için dışarıda halk arasında oturuyor ve bana soruyordu: “Nasıl, suriürle mi oynuyorlar bu akşam?” dedi. Cevap verdim, “Hayır, her zamanki gibi tulüat!” dedim. Genç adam ilâve etti: “İnanılmaz şey! Ne güzel konuşu- A yorlar!”, Tutuk, korkak gençler i- çin bu muvaffakıyet mukadderdi. Fakat bu neticeyi edebiyat dersin- den almak mümkün değildir. Bunu ancak tulğat olarak oynanan ve mükerreren oynanan piyesler, sah- ne hayatı, icat ve ibda tecrübeleri N RJİ İSRAFI kazandırabilir. Ben 25 yıl önce Şemsülmekâtipte ders nazırı iken şimdi orta okul öğretmeni olan bir talebemi kekemelikten de kurtar- mıştım, Bir talebe ilk okuldan lise sonu- na kadar tabiat bilgisi, fen bilgisi okur, öğrenir.. Tegaddi, temessül,, deveran nedir derseniz cevap verir. Fakat .düşününüz bir kere bütün bu bilgilerin son gayesi ne idi! A- demoğlu yerinde fizik âlemine in- tibak etmek, daha doğrusu bu âle- min kuvvetlerini beşeri sonlar için kullanmak, sözün başka türlüsü, sösyalleşmek değil mi? N e gariptir ki okulda yıllarca öğrenenler ne bir aşı yapa- bilirler, ne bir ağacı muayene ede- bilirler, ne dikmesini, ne bakması- nı, ne de kullanmasını bilir. İlk defa 4 « 5 dönüm bir araziye sahip olan tahsil görmüş adamm acıklı durumunu düşünün. Bu adamın bilmediği şu noktalar bakmız, ne kadar mühim şeylerdir: 1 — Ara- ziyi ihtiyaca- | ve vesaite göre en makul şekilde bölmek. 2 — Bura- ya dikilecek ağaçları ve çiçekleri seçmek, bunları en ucüz ve en e- min şekilde yetiştirmek. 3 — Mü- racaat edeceği kimseyi seçmek. Bu adam bunların hiç birini yapa- madığı için duygularını okşıyan bir bahçivyana servetini teslim eder, sonra da zararlarını öder, Artık ulusal ekonomi prensibi- nin nasıl tatbik edileceğini proğ- ram yapmak mesuliyetini üzerine almış olanlar düşünmelidir. Benim çok açık olan kanaatim şudur: Bu günkü okul binası, bugünkü öğret men ve bugünkü bütçe ile yapıl- mak istenilenin 10 katını yapmak mümkündür. Yalnız bir şartla: İşi hakiki teknisiyenlere bırakmak ve tekniğin zaruretlerine katlanmak şartiyle, Ş Li — Sayın Bayım, Ötedenberi Tan gazetesini okur, - nun kiymetli yazılarından çok zevk duyarım. Hele “okuyucu mektupla- rı,, başlığı altında, ara sıra çıkan ya- zılarla efkârı umumiyeye tercüman oluşunuza bayılıyorum, Çünkü; ha- kiki ve insaflı görüşünüzle yazdığı- nız bu yazılarla okuyucularımızm bir çok dertlerini tedaviye vesile oluyor- sunuz. Bu noktai nazarlardan ben de çok haklı ve mühim bir şikâyette bu- lunacağım. Tifo salgımnı karşısında temizliğe i- tina edilmesini bütün gazeteler yaz- dığı yazılarla tavsiyede bulunuyorlar, Fakat temizlikte en büyük âmil “su,, dur. Güzel hava ve sakin muhitile tanman muhitimiz, susuzluğu ile Kerbelâdan farkı yok. Evvelce hiç olmazsa geceleri saat 20 den saat 6 ya ve gündüzleri de 12 den 13 e ka- dar yemek ve temizlikte kullandığı- Mız Elmalı suyu brrakılır ve biz de istifade ederdik. Son günlerde ise gün ' OKUYUCU MEKTUPLARI SU İSTİYORUZ düz bir dirhem su gelmediği gibi ge- celeri ancak saat 24 ten — sonra iplik inceliğinde akıtılan su saat 5 te kesiliyor. Bir iki teneke su toplıya- rak günlük ihtiyacımızı temin edebil- mek için geceleri uykumuzu feda et- tiğimiz halde ona da muvaffak ola- mıyoruz. Binaenaleyh, hiç olmazsa gündüzleri saat 12—13 ve geceleri de saat 21—22 de olsun — günde iki saat su bırakılmasını, “fakat gür olarak,, tifo —salgımı — çektiğimiz şu günlerde bize sıhhatimizi ko- rumak ve geceleri rahat bir uyku alabilmek için gerekli ma- kamların dikkat nazarını çekmekli- ginizi, mürşit gazetenizin kıymetli ve insani yardımlarını esingememesini derin saygılarımla dilerim.., Göztepe: İstasyon cad. N. 69 H. Ergun D YİNE SU DERDİ Geçen gün beşinci sahifemizde o- OKUMA MESELESİ : Memlekette Kitap î Mecmua ve Gazete ü ğ Satışı te kitap, Mi ve ga. | zete baskı ve satışı hakkında (Ulus) ı refikimizde bir tetkik yazısı okuduk. Tetkiki yapan muharrir arkadaş, bu î üç okuma vasıtası hakkında şu mâa. lümatı veriyor: " 1934 de memleketimizde yekün o- 1 larak 1468; 1935 de 1618; 1936 da 1972 kitap çıkmıştır. x Yine ayni senelere göre: 1934 de 186; 1935 de 174; 1936 da 160 dergi çıkmıştır, Gazetelere gelince: 1934 de — 39; 1935 de 42; 1986 da 86 gündelik ve 1934 de 87; 1985 de 76; 1936 da da 80 gündelik olmıyan gazete çıkmıştır. — Umumi netice şudur: Kitap basma K sayısı artmıştır. Dergi basma sayısı düşmüştür. Bu, — belki normale doğru gidiştir. yazete sayısında bir dursuzluk vardır. Kitapların mahiyeti, her yıl okuyu- — cunun isteklerine ve dünya hâdisele, rine bağlı olarak değişiyor: Meselâ — 1935 ve 1936 nın son altı aylarını bir — 1935 şin son altı ayında felsefeye ait 12 kitap çıkmıştır. 1936 nn ayni — müddeti içinde ise bu sayı 6 ya düş. ş müştür. Ayni senelerin ayni zaman- larıma göre diğer eserler şu seyri ta- — kip etmişlerdir: n 1985 de sosyal ilimlerden 267; 1936 da 329; Dine ait eserlerden 1935 de — 19; 1936 da 7; filoloji 1935 de 85,';; 1934 de 4i; nazari ilimlerden 1935 de 54; 1986 da 72: tatbiki ilimlerden — 1935 de 142; 1936 da 243; Güzel Sa. — nâtlardan 1935 de 18; 1936 da 94z — edebiyattan 1935 de 181; 1936 da 119; tarihe ait 1935 de 75; 1936 da 86 kitap çıkarılmıştır. ÖİN İki senenin bu son altı ayma ait O t lan rakamlarda 936 lehine büyük bir — fark vardır: Yekün olarak dokuz yüz otuz beş 190; dokuz yüz otuz altı ise ü 1046 dır. - Neşriyat arasında tarihi eserlere sosyal ilimlere filolojiye ait olan ki- — bunu da kitapçılığımız için müsbet â bir hâdise telâkki ediyoruz. Türkiyede en çok kitap basan vilâ« yet olarak, Istanbul rakipsizdir. Son üç senede dergiler sayı bakı. mından azalmıştır: 1934 de 186, 1935 de 174, 1936 da 160 dergi çıkmıştır, Bu dergilerden 6 sı haftada iki, 25 1 haftada bir, 13 ü on beş günde bir, B 67 si aylık, 9 u iki ayda bir, 28 ü üç — ayda bir çıkmaktadır. Dergilerin 19386 nın yalnız altı ayındaki sayısı 144 dür. Gündelik ve gündelik olmıyarak 1934 de 126; 1935 138, 1936 da 116 gazete çıkmıştır. Ş 1986 da çıkan 116 gazeteden gün« delik gazete çıkartan vilâyetlerimiz şunlardır: Ankara 3, Aydın 1, Balı. kesir 1, Diyarbekir 2, Içel 2, Istanbul 17, Izmir 4, Konya 1, Mardin 1, Sey. han 1, Sıvas 1, Trabzon 2. Gündelik olmıyan gazeteleri de şa — vilâyetlerimiz çıkartıyor: Afyon 1, Amasya 1, Ankara 3, Antalya 1, Ba, hkesir 2, Bilecik 1, Bolu 1, Bursa 6, Çanakkale 1, Çankırı 2, Çorum 1, De- nizli 8, Elâziz 2, Erzurum 1, Eskişe- — hir 1, Gaziantep 3, Giresun 2, Gümüş. — hane 1, Isparta 1, İstanbul 9, Kars 1, — Kastamonu 1, Kayseri 1, Kırklareli 2, Konya 3, Kütahya 1, Malatya 2, _" Manisa 2, Maraş 2, Muğla 1, Niğde — 1, Ordu 3, Rize 1, Samsun 3, Seyhan — 3, Sinop 1, Sıvas 2, Tekirdağ 1, Trab. “M zon 1, Urfa 8, Yozgat 1, Zonguldak 2. — Haa Mi ni ikinci kuyucu mektupları arasında Birkağ — satırla bir okuyucumuzun Maçkada — Teşvikiye camii — yanında merhum — Binbaşı Saidin hayır eseri olan çeş- 4 mesine itiyacı karşılıyacak su verile — memekte olduğunu yazmıştık. Bu 0- — kuyucumuz dün yine matbaamıza uğ- — rıyarak bu halin devam edip gitmek- te olduğunu, halkın sırf içmek mak- sadile alacağı üç litrelik bir şişe S için tam üç saat nöbet beklemek ve- ya vakit kaybetmek Mmecburiyetinde kaldığmı, suyolcuya mahalle mümes- sili vasıtasile söylenildiği halde na- zarıdikkate alınmayıp sırf suyolcu- — nun ihmali yüzünden halkm bu müşe —— külâtı çektini anlattı. Belediye su- — lar idaresinin, bu vaziyeti önliyerek — bu semt halkını suya kavuşturma- —— B sını bekliyoruz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: