va Av ai ğe 087 TAN Gündelik Gazete AL AŞMUHARRIRI T , et Emin YALMAN eN TV edefi: Haberde, fi- rüst, sanı #€Yde temiz, dü- #azet amimi olmak, kariin “tesi olmıva calısmaktır. | amm ima | SUNUN MESELELERİ | Kendimiz Başlıyatım ; eler tari te v * y 2.7 İzm tabirini âdeta mem- A alıy met seyyah hareketi min- Yalı oFUZ. Bu bakımdan Türki nz İstanbul şehrine, o da ge e, yESİCİ olarak seyyah uğramak #vk BOP bölgelerimizde, ancak,| değil, herhangibir tetkik Pede, Mile otel, lokanta, eğlence yerleri Ying, e Si N ve nakil vasıtalarına müşte- Kanmaz z turizminde büyük bir gelir takaly eti turizm icin bi istatistik VE iniş, Silan, onun seneden sene- alan na takip edemiyoruz. Ama- ne, Ahgibir noktasında bi- bellipa, pia da Istanbala uğramı aç Kimseler pek azdır. İs. ve e Yüzlık evlerin ve otellerin ki lerin çoğunluğunu, Merk, * YAhUt, Anadolunun diğer “eskiy maiden akın eden yolcular alg Pa turizmden miyomlar dost Yaz Söyleyip — durduğumuz öm, #“Mİavya istatistiklerine bak- Yakit, bizim için pek faydalı #'alay tuyş SörMmekteyiz. 1936 da Yu- Misafiy, e merkezlerine akın eden dır, (aye İN Yekünu bir milyona yakın 8 Yeri, 5,5 kişi). Bunların 657,326 1982 ie şç cak 257,590 4 ecnebidir. Yün paba W Arasındaki seyyah artı- > Yol i 320,000 kadardır. — e 1000 eği vatanda | 200 ye 1.100 pansiyon ve otelin Yen 2 yi “aklı 25000 odasında 5 mil- hi, Mtliş, sür bin gece hesabı öde- Big ei nun da 3 milyon 6 yüz ne pap, li yolcularındır. Yerliler biley, 1 muzla 16 buçuk milyon, ee - Denye, yon lira bırakmışlardır. Aaa vg memlekette evvelâ tu- | ol serisi tayin etmek, bun- — isi Pansiyon, eğlence yerleri her, seleri ve umumiyetle haya Vİ ede halka organize et ve göre organi yalmak güç Müşteri amfi öçerden "da ve Meeliyor, Seyyah kalaba * ölene <*YE geliyor; Kalabalığın en temeli ise bizzat yerli FAYI dong Pi Yelkeni, ancak, Mar- Arası im Türk yelkenlerinin i rn zevkine iştiruk eder. bize Öle eMeleket istatistiklerinin dur: ee Sİ diğer bir hakikat de Şu ketteg, “DİET bilhasın yakın memle- Kelmektedirler, Yugoslav» e , Melek Yabaner turist en yakın sup, Çekosluvakyadan, som yo, Adan, nihayet Almanya- 10,000 Çek seyyahma kar var, Amerikalı, 9 bin kadar » Demek ki bir gün Türki- Yad Kezleri, bilhassa, Mistr- » Irakta, iranda, Karade- mz ade, nihayet şark Avru be teri bulacaktır. nkü yaziyet şöyle hulâ * Anadolu Istanbula her «TL artan bir turist ihraci t Ktanbulda ne oteller, ar, he eğlence ve gezinti 1 “A ony, olcuları rahat ettirecek beş Klein maddi imkânları ile nis- ost, aş bir halde değildir. ai, © Kadıköy arasındaki tan, Yolu bir kalabalık günde İs, pıyy e Sikimiz: Bisikletler, yaya” oç etler, otomobiller, kam- bizag binler, yük ve yolcu araba leri ile boğuşuyor, Yolun | Örün, da birer metrelik yaya kal-| Pılı » toprak tesviyesi dahi ya hatta çin: Estanbul belediyecilikten i Yakin e Ma erbane Za İbu.iki tahiri asla biribi- 8 kar, : star, â ek İn Bl, ia lâzım!) geçmi İZ eyy varı evveli, Batantğa ve Marmar 2» sönen bir kış bölgesini yerli ları Için, ve onların kese. duğunu hesaba katmak Jâ- |, Zmİ bu temel üzerinde ken- inkişaf eüecektir. Felih Rıfkı ATAY MD... TAN L A SİLİN OKUMA MESELESİ ; Memlekette Kitap Mecmua ve Gazete Satışı Memlekette kitap, mecmua ve gi zete baskı ve satışı hakkında (Ulus) refikimizde bir tetkik yazısı okuduk. Tetkiki yapan muharrir arkadaş, bu üç okuma vasıtası hakkında su ma. lümatı veriyor: 1934 de memleketimizde yekün o- larak 1468; 1935 de 1615; 1936da * Ikokul programmın 30 l uncu sayfasının 13 ün- cü fıkrası ilkokulun bütün faa- liyetlerini ekonomi prensibine tâbi tutuyor, C fıkrasında di- yor ki: “Okuldaki bütün faa- liyetlerde zaman, malzeme ve enerji israfına meydan verme- melidir,,, Nekadar doğru, de- ğil mi? Hele eğitim ve öğre- tim işlerinde ekonomi yeme bine tutunmak nekadar güzel, değil mi? Fakat acele etmiye- lim. “Ekonomi,, sözü mücerret bir sözdür. i Bu işte ekonomiyi istemek doğ- rudur. Ancak herşeyden önce bu işte ekonominin ne olduğunu, ne olabileceğini anlamak o da çok doğru bir iştir. Bu ihtiyatın ne Xa- dar haklı ve yerinde olduğunu gü- rüyoruz. Çünkü C. fıkrasının ikin- ci cümlesi şudur: “Deselâ talebe derse girer ve dersten çıkarken, dershanede derse kalkar ve oturur ken fazla zaman safretmemesine, kendisine verilen işi en kısa bir zamanda yapmasına, hesap dersin- de bir mesele hallâdilirken mese lenin uzun uzadıya tahtaya yazdı- rllarak vakit kaybedilmemesine dikkat edilecektir. Öte yandan ta- lebenin defter, kâğıt, kalem, mü rekkep...” # şte programın ekonomi pren I #ibinin tatbikmdan anladı- ğı, en sade ve en şekli mahiyette bir vakit yahut nakit kazanmak fikrinden başka birşey değildir. Halbuki insan birden bu ekonomi sözü ile yeni metotlar arasında bir münasebet gösterileceğini" sanıyor. İnsan saniyor ki ekonomi prensibi bize talebeyi en çok cehde götü- ren, fakst en &z yoran, en az Zi manda DİZİYİ en iyi kazandıran, çocuklarım şahsiyetini en çok ol laştıran metotlar tavsiye edile- cek, Maalesef hiç böyle değil. Prog ramda yazıldığı gibi öğütlerin “ilk eğilim ve öğretim prensipleri" ile alükası nediranlayamadık. Bunlar a- meli yaşama kaidelerinden baska birşey değildir. Herseyden önce kendi kendimize İtiraf edelim, Bu gün okullarda tatbik ettiğimiz me- totlar, kullandığımız kitaplar, ve cocuklara kazandırmak istediğimiz bilgiler ulusal ekonomi prensibine uygun mudur, değil midir? Terhi. yede ulusal ekonomi prensibi de- mek, şu demektir: Türk sosyetesi. nin hakiki hayatına henliz elveriş. H olmıyan çocukları bu sosyetenin ev, meslek, devlet ve beynelmilel hayatına alıştırmakta en kisa, en ucuz ve en çabuk yolu tutmak, Eğer bir misal verirsem maksa- dımı derhal anlamış olursunuz ; Giri aat tam 12. Mahallemde ki ilkokul çocuklari öğle paydosu yapıyorlar. Biribirinin ar dından okul kapısından çıkıyorlar. Bir tanesini sizinle birlikte takip e- delim ve ne gibi hareketler yapa- NEDİR? - YAZAN: İSMAİL HAKKI (Mülga Darülfünun Terbiye Profesörü) Muharrir diyor ki: Her şeyden önce kendi kendimize itiraf edelim. Bu- gün okullarda tatbik ettiğimiz metotlar, kullandığımız kitaplar, çocuklara verdiğimiz bilgiler ulusal ekonomi prensibine uygun mudur, değil midir ? cağma dikkat edelim. Sirasile: 1 — Kapidan çikar çıkmaz delice koşmaya başladı ve ilerideki ar- kadaşının ensesine bir tokat vur- du!.. 2 — Duvarın dibinde aç, sıska bir kedi var. Yerden bir taş aldı, bu kediyi taşladı... 3 — Yolda elek trik direkleri var. Bunlardan biri- SE nln dibine geldi, yerden bir taş al- dı, bu taşla vurmaya başlalı: Dan! Dan!,.. 4 — Bahçe kapısından içe- riye girdi. İlk iş olarak armut ağa” cının dalını kopardı, Ucundaki yap rağı ağaba götürdü. Bir müddet çiğnedi. Birden bire tükürdü, 5 — Birden aklına birşey gelmiş gibi koştu. Orada güllerin dibine işe- meye başladı... 6 — Kapıyı çal- yor, fakat deli gibi çalıyor, Anre- si kapıyı açıyor. 7 — Bağırıyor, karnım aç be! yiyecek versene be!. Ne varsa tıkıştırdı, 8 — Şimdi eli- pe bir çakı almış, kutunun kaps- ğını delik deşik ediyor!.. Bunlar saymakla bitmez. Bu çocuk ilkokulun son yılını, son sınıfını bitirmek üzeredir. Bu cocuk tam 5 yıl türlü dersler oku- du, türlü fikirler aldı. ere Fakat dikkat edilecek nokta şudur; O günden bügüne bu çocu" ğun tavru hareketleri değişti mi, değişmedi mi? Çok yazık ki hiç değişmedi. Yine kediyi taşlıyor, Yi ne güllerin dibine işiyor, yine bar- bar bağırıyor. Korkunç netice: O- kul bütün yenilik iddialarma rağ- men çocuğun sosyal şahsiyetinde, yeni tavru hareket sisteminde en ufak bir değişiklik bile yapama- mış! Ne yazık değil mi? Bu ter- biyenin adı “muvaffak olmıyan ter biye” olsun. Şimdi size muvaffak olan ter- biyeyi bir misal ile anlatayım. Al tunlzade mahallesinde bir otobüs Earajr vardı. Burada futbol me- raklıları bir klüp yapmışlardı. Bu klüp etrafında 14 - 20 yaşlarında hemen yirmi otuz genç vardı. Bun- Isr umumiyetle her talebe gibi çe- kingen, korkak, beceriksiz mahlük- lardı. Tesadüfün bana verdiği fır- muvaffak oldum. Piyes mevzula- rını kendimiz bulduk, bu piyesleri kendimiz monte ettik, kendimiz dekore ettik, kendimiz oynadık, kendimiz tenkit ettik. ütün işleri kollektif olarak yaptık ve muvaffak olduk. Bir gece aktörlerden biri rolü ol- madığı İçin dışarıda halk arasmda oturuyor ve bana soruyordu: “Nasıl, surlüzte mi oynuyorlar bu akşam?” dedi, Cevap verdim, “Hayır, her zamanki gibi tulüat!" dedim. Genç adam ilâve etti: “İnanılmaz şey! Ne güzel konuşu- yorlar!”, Tutuk, korkak gençler #- çin bu muvaffakiyet mukadderdi. Fakat bu neticeyi edebiyat dersin- den almak mümkün değildir. Bunu ancak tulğat olarak oynanan ve mükerreren oynanan piyesler, sah- ne hayatı, icat ve ibda tecrübeleri e Saym Bayım, Öledenberi Tan gazetesini okur, «| nun kıyinetli yazılarından çok zevk duyarım. Hele “okuyucu mektupla rı,, başlığı altında, ara sıra çıkan ya- zarla efkâri umumiyeye tereliman oluşunuza bayılıyorum. Çünkü; ha- kiki ve insaflı görüşünüzle yazdığı. | nız bu yazılarla okuyucularmızm bir | çok dertlerini tedaviye vesile oluyor» sunuz. Bu noktai nazarlardan ben de çok haklı ve mühim bir şikâyette bu- Tunacağım. Tifo salgını karşısında temizliğe 1. tina edilmesini bütün gazeteler yar dığı yazılarla tavsiyede bulunuyorlar, Fakat temizlikte en büyük âmil dur. Güzel hava ve sakin muhit tanınan muhitimiz, susuzluğu ile Kerbelâdan farkı yok. Evvelce hiç olmazsa geceleri saat 20 den saat 6 ya ve gündüzleri de 12 den 13 e ka- dar yemek ve temizlikte kullandığı. mız Elmalı suyu bifakılır ve biz de istifade ederdik. Son günlerde ise gün OKUYUCU MEKTUPLARI SU İSTİYORUZ kazandırabilir. Ben 25 yıl önce Şemsiilmekâtipte ders nazırı iken şimdi orta okul öğretmeni olan bir talsbemi kekemelikten de kurtar- muştım. Bir talebe ilk okuldan lise sonu- na kadar tablat bilgisi, fen bilgisi okur, öğrenir. Tegaddi, temessül,, ieveran nedir derseniz cevap verir. Fakat düşününüz bir kere bütün bu bilgilerin son gayesi ne idi! A- demoğlu yerinde fizik âlemine in- tibak etmek, daha doğrusu bu âle- min kuvvetlerini beşeri sonlar için kullanmak, sözün başka türlüsü, 8ösyalleşmek değil mi? e gariptir ki okulda yıllarca öğrenenler ne bir aşı yapa- bilirler, ne bir ağacı muayene ede- bilirler, ne dikmesini, ne bakmast- nı, ne de kullanmasını bilir. Ilk dela 4 « 5 dönlüm bir araziye sahip olan tahsil görmüş adamm acıklı durumunu düşünün, Bu adamm bilmediği şu noktalar bakınız, ne kadar mühim şeylerdir: 1 — Ara ziyi ihtiyaca > ve'vessite göre en makul şekilde bölmek. 2 — Bura- ya dikilecek ağaçları ve çiçekleri seçmek, bunları en ucuz ve en & min şekilde yetiştirmek. 3 — Mü- racaat edeceği kimseyi seçmek. Bu adam bunların hiç birini yapa- madığı için duygularını okşıyan bir bahçıyana servetini teslim eder, sonra da zararlarını öder, Artık ulusal ekonomi prensibi. nin nasıl tatbik edileceğini proğ- ram yapmak mesuliyetini üzerine almış olanlar düşünmelidir. Benim gok açık olan kanaatim şudur: Bu | günkü okul binası, bugünkü öğret men ve bugünkü bütçe ile yapıl» mak istenilenin 10 katını yapmak mümkündür, Yalnız bir şartla: İşi hakiki teknisiyenlere bırakmak ve tekniğin zaruretlerine katlanmak şartiyle, düz bir dirhem su gelmediği gibi ge- celeri ancak saat 2iten sonra iplik inceliğinde akıtılan su saat 5 te kesiliyor. Bir iki teneke su toplıya- rak günlük ihtiyacımızı temin edebil. mek için geceleri uykumuzu feda et- tiğimiz halde ona da muvaffak ola- mıyoruz. Binaenaleyh, hiç olmazsa gündüzleri saat 12—13 ve geceleri de saat 21—22 de olsun (ogünde iki saat su bırakılmasını, “fakat gür olarak,, tifo salgını (çektiğimiz 4u günlerde bize sıhhatimizi ko- rumak ve geceleri rahat bir uyku alabilmek için gerekli ma- kamların dikkat nazarını çekmekli- ginizi, mürşit gazetenizin kıymetli ve insani yardımlarını esİrgememesini derin saygılarımla dilerim... Göztepe: İstasyon cad. N. 69 'H. Ergun . YİNE SU DERDİ Geçen gün beşinci sahifemizde o- 1972 kitap çıkmıştır. Yine ayni senelere göre: 1934 de 186; 1985 de 174; 1986 da 160 dergi çıkmıştır. Gazetelere gelince: 1984de 80; 1985 de 42; 1986 da 36 gilndelik ve 1984 de 87; 1935 de 76; 1936 da da 80 gündelik olmıyan gazete çıkmıştır. Umumi netice şudur: Kitap basma sayısı artmıştır. Dergi basma sayısı düşmüştür, Bu, belki normale doğru gidiştir. yazete sayısında bir dursuzluk vardır. Kitapların mahiyeti, her yıl okuyu- cunun isteklerine ve dünya hâdisele, rine bağlı olarak değişiyor: Meselâ 1985 ve 1936 nın son altı aylarmı bir karşılaştıralım: 1985 şin son altı ayında felsefeye ait 12 kitap çıkmıştır, 1986 nm ayni milddeti içinde ise bu sayı Gya düş. müştür. Ayni senelerin ayni zaman» larına göre diğer eserler şu seyri ta kip etmişlerdir: 1985 de sosyal ilimlerden 267; 1936 da 329; Dine ait eserlerden 1935 de 19; 1986 da 7; filoloji 1935de 85; 1934 de 41; nazari ilimlerden 1935 de 54; 1996 da 72: tatbiki ilimlerden 1935 de 142; 1936 da 243; Güzel Sa. natlardan 1985 de 18; 1986 da Siz edebiyattan 1985 de 131; 1936ds 119; tarihe alt 1985 de 75; 1086 da 86 kitap çıkarılmıştır. Iki senenin bu son altı ayına ait o. lan rakamlarda 936 lehine büyük bir fark vardır: Yekön olarak dokuz yüz otuz beş 790; dokuz yüz otuz altı ise 1046 dır. Neşriyat arasında tarihi eserlere sosyal ilimlere filolojiye ait olan ki- taplar sayısında bir artış vardır ki, banu da kitapcılığımız için müsbet bir hâdise telâkki ediyoruz. Türldyede en çok kitap basan vilâ- yet olarak, Istanbul rakipsizdir. Son üç senede dergiler sayı bakı. mından azalmıştır: 1934 de 186, 1985 de 174, 1986 da 160 dergi çıknıştır, Bu dergilerden 6 sı haftada iki, 251 haftada bir, 18 ü on beş günde bir, 67 si aylık, 9 u iki ayda bir, 28 ü üç ayda bir çıkmaktadır. Dergilerin 1986 nın yalaız İkinci altı ayındaki sayısı 144 dür. Gündelik ve gündelik olmıyarak 1934 de 126; 1985 138, 1936 da 116 gazete çıkmıştır. 1986 da çıkan 116 gazeteden gün delik gazete çıkartan o vilâyetlerimiz şunlardır: Ankara 3, Aydm 1, Balı, kesir 1, Diyarbekir 2, Içel 2, Istanbul 17, Izmir 4, Konya 1, Mardin 1, Sey, han 1, Sıvas 1, Trabzon 2. Gündelik olmıyan gazeteleri de şu vilâyetlerimiz çıkartıyor: Afyon, Amasya 1, Ankara 3, Antalya 1, Ba, hkesir 7, Bilecik 1, Bolu 1, Bursa 6, Çanakkale 1, Çankırı 2, Çorum 1, De- nizli 8, Elâziz 2, Erzurum 1, Eskişe- hir 1, Gazlantep 8, Giresun 2, Gümüş, hane 1, Isparta 1, Istanbul 9, Kars 1, Kastamonu 1, Kayseri 1, Kırklareli 2, Konya 3, Kütahya 1, Malatya 2, Manisa 2, Maraş 2, Muğla 1, Niğde 1, Ordu 3, Rize İ, Samsun 3, Seyhan 3, Sinop İ, Sıvas 2, Tekirdağ 1, Trah, on 1, Urfa 8, Yozgat 1, Zonguldak 2. —— kuyucu mektupları arasında birkağ satırla bir okuyucumuzun Maçkadâ Teşvikiye camii © yanında merhum Binbaşı Saidin hayır eseri olan çep” mesine itiyacı karşılıyacak su verilk memekte olduğunu yazmıştık. Bu © kuyucumuz dün yine matbaamıza uğ” rıyarak bu halin devam edip gitmek» te olduğumu, halkım sirf içmek mak- sadile alacağı üç litrelik bir gişe sü çin tam üç saat nöbet beklemek ve” ya vakit kaybetmek mecburiyetinde kaldığını, suyolcuya mahalle mümeği sill vasıtasile söylenildiği halde niz zarıdikkate alınmayıp sırf suyoleü- mun ihmali yüzünden halkm bu güğe külütı çektini anlattı, Belediye #W- lar idaresinin, bu vaziyeti önliyerek bu semt halkını suya kavuşturma” sını bekliyoruz.