Kavgada Tabanca € çılıktan dolayı ayrıca ceza yemiş.. —— Mahkerrmelerde Mahkemeye Hep Uydurma Şahitler Çağırıyormuş! © Meşhut lar Haylı azaldı j / / / / ; Son iki ay içinde Meşhut Suçlar mahke- melerine gelen davaların yekünu, diğer ay- lara nisbetle hayli azdır. Alâkadarlar bu va- / ziyet üzerinde durarak tetkikler yapmışlar # 4 ve şu neticeye varmışlardır: / 4 Soğuk aylarda halk şehirde mütekâsif bur £ # lunuyor. Bu sebeple sabıkalılar suç işlemek 5 # imkân daha fazla buluyorlar. Halbuki $ sıcaklar basınca sayfiyeye ve gezme yerle- rine gidenler yüzünden şehirde nüfus dzalı- 4 yor, bu sebeple suç işleme sayısıda eksiliyor. H Kaman. Patlatmış Adı Fevzi, soyadı Çolak.. Kaçak- Bu sefer, makheme huzuruna çıkışı başka bir maddeden, Iddia şu: pen Dayak, | Hem Küfür Bir Arada fir şeyden haberi yoktu, Hâdise, Leylâ adında bir Rus ka-| dihr ile Zaruhi arasında geçiyor. Ve İmi halamla amcamın avukatı kandı “| Bir İskatçı Açtığı Davayı Kazanamadı Edirnekapı civarında iskatçılık yapan Vey- sel geçenlerde Sultanahmet Sulh Birinci Ceza mahkemesine müracaat ederek halası Mevhibe ve şimdi Trakyada kaymakam olan amcası Tevfik aleyhine bir dövme ve sövme davası aç- mıştı. Veysel daha evvel de Edirnekapı Şehit- lik bekçilerinden ikisi aleyhine ayni şekilde dava açmış ve birçok yalancı şahit getirdiği pe mahkeme davasını suçlular lebine olarak | int etm etmişir. Bu defa da mahkemeye tam şa- jhit getirmişti. Bunlarm hiçbi şehadet edecekleri geyden bile haber- leri yoktu. Veysel hâdiseden haberi olmıyan böyle birçok kimseleri şahit göstermişti. Evvelki gün de son $&- hit olarak Adil isminde hukuk tale- besinden bir genç dinlendi. Onun da Veysel bunu görünce: — Bay hâkim. Bütün şehitleri- TAN Paris Sergisine de vapurla Venedik 10 Eylül yoğte gidecek grup Paris, Prag, Viyana Peşte, Bükreş, Venedik | Şehirlerinde otel ve yi | (Bu grup 16 Eylülde Vi pılacak Doktorlar kongresine ye- tişebilecektir). Acele 30 Temmuzda Venedik ediniz Yolile gidecek grupta 7 Boş Yer Kaldı Paris, Londra, Berlin Venedik, Bükreş, Hamburg (Ayrıca bu grupta Şimal deni- zinde 30.000 tonluk bir transat- lantik içinde Piymouth'dan Ham- burga kadar 2 günlük bir gezin- İs vardır. Adres: NATTA Beyoğlu Telefon: 44914 Bir e İ meli Denizaltı Gemisi 1 - 987 mai Radyoj may Program Öğle neşriyatı: Saat 12,30 Plâkls Türk müsikisi, 12,50 Havadis, 13, Muhtelif plâk neşriyatı, 14, Son. Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Plak la dans musikisi, 19,30 Afrika av hü” tıraları: S. Salâhattin Cihanoğlu 18" rafından, 20, Rifat ve arkadaşları tâ“ rafından Türk musikisi ve halk şar kıları, Ömer Rıza tarafından Arapça söylev, 20,45 Safiye ve arki” daşları tarafından Türk musikisi v8 halk şarkıları (Sant ayarı), 21J5 i Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa hâl berleri ve ertesi günün program 8 22,30 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23 Son, Günlin Program Özü i İ SENFONILER j 16,10 Roma kısa dalgasi: Senfo- © nik konser (Previtali'nin idaresin- de). 2230: Lille, Tulüz, Limoj: ÖLÜM HABERLERİ Geçen yıllarda Japonyadan gelen Büyük bir kayıp Esbak Serfiçe Mutasarrıfı kerim Kerimol'ün eşi ve Şehit Albay Fuat, eski Merkez Kumandanı Albay bir haber, Japon donanmasınm, bir kişilik bir tahtelbahiri denemekte öl- duğunu bildiriyordu. Bu, bir tahtek| hahirden ziyade bir adam tarafından | idare edilen bir nevi torpildi. Ve çar« pacağı yere vurunca, torpil de içinde- Abdül. Fethi, Faruk ve Fevzi, Zeyrek yo- BK kuşunda kavgaya tutuşmuşlar. Kav- ga ufaktan başlıyarak büyümüş, Fet hinin tabancasına sarılması ve Fev- İN zinin bu tecavlize (yine tabanca ile © karşılık vermesi üzerine; ortalık bi- Yibirine girmiş. Fakat ne Fethi, ne de Fovxi, tabancalarmı boşalttıkları halde, bir tek kurşunu bile hedefe İsabet ettirememişler. Bunun üzeri- me, Fethi bıçağma sarılarak, Fevzi- 'bin üzerine yürümüş, Fevzi de buna mukabeleye çalışmken, polisler yeti- 'gip ikisini de yakalamışlar. Fevzinin bu kavgada, sadece ta- banca atmak suçunun hesabını ver- mek üzere çağırıldığı anlaşılıyordu. © Reis, kendisine sordu: — Nasıl oldu bu iş? Fevzi anlattı: — Efendim, tabancayı oatan ben değilim, yaralıyan odur, yaralanan “benim. Beş gün de hasta yattım. Şahitlerden biri, vakayı şöyle an- atıyordu: — Ben kahvede oturuyordum. Si- 1âh sesleri duydum. Fethi ile Fevzi © biribirlerine karşılıklı ateş ediyorlar- B'dı. likönce, kimin kime silâh çekti- dini görmedim. Böyle birkaç daki- ka, biribirlerina kurşun attılar. Son- Ta, ikisinin de tabancasında kurşun İkalmaymca, Fethi kamasını çekip iddiaya göre, Leylâ Zaruhiyi hem dövüyor, hem de ağız dolusu küfür | ediyor. Leylâ türkçe Üilmediği için rusçadan başka bir dille küfür ede- memesi icap eder, Fakat, bazı şahit | lerin ifadelerine göre, Leylâ hem rus- ça, hem türkçe küfürler etmiştir. Suçlu Rus kadmı, dün üçüncü ce- za mahkemesi huzurunda da türkçe bilmediğini, birtakım hareketlerle an latmağa çalıştı. Bunun Üzerine “ya- nında getirdiği tereimaenm yardimi- le; hâkim kendisine sordu; — Sen küfür ettin mi? Leylâ, yalnız başmı sallamkla ik-| tifa etti, — Şahit gösterecek misin? Sua- line de, şahitlerin adreslerini bilme- diği cevabımı verdi, Nihayet, hayli düşündükten son- ra; birkaç adres verdi. Mahkeme, suçlunun oturduğu apar trman sahibinin çağırılması için du- ruşmayı başka güne bıraktı. aaa saldırdı. O sırada polisler yetiştiler. Faruk, polise karşı durmak istedi. Üçünü birden yakalayıp karakola gö- türdüler, i Duruşma, gelmiyen şahitlerin çağı- rılması için başka güne bırakılmış- tar. jriyor, diyordu. Şahitlerinin hiçbir şey söylemedi- ğini gören Veysel hikim Reşide yal- varmaya başladı: — Bay hâkim! Bilirsiniz ki amca, babanın yarısı ve hala da ananın ya- rısıdır, Benim ne anam var, ne ba- bam. İşte bu amcamla. halam var. Insan exlâdmin fena olduğunu, fe- fas vaziyete düştüğünü ister mi? Te- bii istemez, Siz sulh hâkimisiniz, va- zifeniz iki tarafı sulhetmek ve barış- tırmaktır. Bizi amcamla ve Halâmla zorla barıştırmız, o ben de kandilde, bayramda gideyim, ellerini öpeyim. Hâkim Reşit daha ilk gün sulh teklifinde bulunmuştu. Ayakkabıları başka başka olen hattâ ceketinin bir kolu ve pantolonunun bir bacağı ayrı ayrı olan davacı bu teklifi ka: bul etmemişti. Bir aralık suçlu avu- katı, Veyselin akli vaziyetinin şüp- heli olduğunu söylemiş ve fakat mah | kemeden muayene ettirilmesini iste- memişti, Halasmm söylediğine göre, Veyselin ana tarafından birçok akra- bası Bakırköy hastanesindeymiş. Hâkim kararını verdi, suçluları De- raet ettirdi ve davacıya on lira mah keme harcı hükmetti, Bu hükmü izi- ten Veysel bağırdı: — Vallah da vermem, billâhda Rahmi, Tokat Kültür Direktörü Adil Zadil merhumların ve eski Konya Va. lisi Mehmet Hüsnü Zadil ile Bayün Sabriye Zadilin bemsireleri ve Esat, , Bedi, Müeyyet Kerimol ve Ne- rime Erdil ve Fasiha Ergüvenin vo. lideleri BAYAN ASIYE KERİMOL Kısa bir hastalığı müteakıp dün ve, fat etmistir. Cenazesi Osman Bey, matbaa sokak 38 numaralı evinden bugünkü Pazartesi günü saat on bir buçukta kaldırılıp namazı Maçkada Teşvikiye camiinde kılındıktan sonra Rumeli Hisarmdaki ebedi İstirahat- gâhma tevdi edilecektir. Müessif bir ölüm Tüccardan merhum Mustafa Arifin refikasi ve Türkofis danışmanı Faruk | Arif Sünterin annesi Bayan Emine! Sünter dün vefat etmiştir. Cenazesi bugün öğleyin Harbiye Poyraz sokuk 13 numaralı evinden kaldırılarak Fe- Fiköy © kabristanma defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. İammamssu ama DEE im “Askerlik işleri ii Emindal "Askerlik Şubesinde Kayıtlı Olanlara Eminönü As, Ş. den: o Şubemizde, | kayıtlı emekli ve yedek subaylarin | askeri kâtip ve memurlurdan 35—56| senesinde şube haricine çıkarak akr betleri meçhul kalanların bulunduk- ları mintakanın şübesine yatiracaatla şubemizi haberdar etmeleri ilân olu- nur, ———— —— ——— dikim!.. Bu on lirayı benden alabilirlerse alsınlar. Mübaşir ve jandarma Veyseli dr- şarıya zorla çıkardılar, HAlâ koridor. larda inadında ısrar ediyordu. ki adam da berhava olacaktı. lunuyor. Son günlerde, Nevyork şehrinde açılan bir kâşifler kongresinde, yine tek kişilik bir tah- telbahir teşhir edilmiştir. Bu tahtek bahir bir torpil değildir, dâha ziyade ilmi müksatlar için, deniz dipinde a- raştırmaler yapmağa yarıyacak bir nevi dalma aletidir. Henüz kati tec- Aradan uzun bİr zaman geçmiş bu- Amerikada rübeleri ypılmamış olduğu İçin, alet hakkında esaslı tafsilât almamamak- tadır. 20 Bin Lira Tazminat İstiyorlar Geçen ene Beşiktaşta Mühürdar. ade Mehmet Nurinin yaptırmakta olduğu tayyare fabrikasınm bir ta- azı göçmüş, ameleden İsma- il ölmüş ve Kâzım da yaralanmıştı. Asliye üçllncü ceza mahkemesinde dün bu davaya başlandı. İsmailin va- risleri, fabrika sahibinden, 20 bin Ji- ra tazminat ve inşaatı İdare eden fab rikatör Yaninin de cezalandırılması- nı istiyorlardı. Suçlulardan Mehmet Nurinin Vekili, Yaninin Ankara ga- rmr ve dahe bir çok yerleri yaptığını söylüyor, muvaffakıyetli bir usta ol- duğunu ileri sürliyordu. Mahkeme, şahitleri çağırmıya karar verdi, | Beraet Ettiler Dün 4 Üncü Asliye Mahkemesinde bir hırsızlık iddiası davasma bakıldı. Davscı Küçükpazarda tornacı Musta- fa, suçlular Ahmet ile Atıf, Davacı, evvelki gün saat 11 de dük künma geldiği zaman sandığı kıl mak suretile eşyalarının çalındığını görmüş, bu iki suçludan şikâyetçi ol. mug. Fakat mahkeme suçu sabit gör- mediği için beraet kararı verdi. Vivaldi, R, Korsakov, Liszt, Saü guet ve Honneger'in eserlerinde senfoni (İnghelbrecht'in idaresiir © de). : HAFİF KONSERLER 7,10: Berlin &isa dalgası: PI&K. 7.80: Konser. 9,20: Parıs kısa dal gası: Plâk, 9,45; Keza. 10,30: Ke zu. 11.50: Keza. 13 Paris kısa dal- gası: Plâk. 18.10 Bükreş: Plâk mü #ikisi. 14.15 Paris kısa dalgasi; konser nakli, 15: Konser. 14,30 Bükreş: Karışık musiki. 16.30 Pas ris kısa dalgesi: Şarkılı hafif müs siki konseri, 18 Varşova: Orkestra 18.30: Roma kısa dalgası: Caz or” kestrasyonu, sopran, 10,02 Büikreğ Radyo orkestrası, 2035 Pöşte: Örkestra, 20,35 Bükreş: Meşhuf orkestraların plâkları, 21. 21,40 Romu karışık musiki, 22 Kolon ya: Karışık musiki, 22 Milânoç © Florans: Bando muzika. 22 Kolon © ya karışık musiki, 22,05 Prag kıss İ dalgası: Koro konseri, 22,45 Bükrü © Kahvehane musikisini nakil, 22,50 i Prağ kısa dalgası İnstümantel konser (Mozart). 23,05 Peşte: PlâN ©) musikisi, 28,05: Prağ kısa dalgası? Hafif musiki, 23,05 Roma; Orkes- tra, piyano (Brahms, Bach) 23,30 Milâno, Florans, Cetra orkestrası OPERALAR, OPERETLER 20.25 Viyana, Graz: Herold'um "ZAMPA” isimli romantik operas. ODA MUSİKİSİ 15.30 Roma kıss'dalgası, konseri. 19,05: Varşova: Düo konr İİ ser (Plâk ile). 22.25. Prag kıss Şi dalgası: Kuartet (Jirak). 23 Var şova: Kuartet (Purcelle, Sehuberte Smetana vs.). BESİTALLER 1715 Varşova; Piyano resitsi (Rubinstein, Liszt). 21,25 e Flüt konseri, 22.10 Bükreş: İl yan halk şarkıları, 22.30: Ronlâ$ Şarkı resitali, DANS MUSİKİSİ 21: Varşova, 21.40: dalgası, 22: Peşte. 23.30: K. konya Hamburg, Breslau, 0402 Rom 23.50: Viyana. 23.50: Lâypzig. MUHTELİF 16.10 Paris kısa dalgası: Kadı saati. 1930: Roma kısa dalgasi Arapça ve rumca musikili pro J | — Bunlar beşiktenberi adaklı. Biribirlerini de sev- dikleri muhakkak. İki ana ayni Zamanda iki hemşi- redir. Ne de olsa onları fikirlerinden caydırmak im- 'kânsiz. Fakat Erden ile Emiş arasmdaki macerayı kim haber vermişti? Emişin Erdene vurgun olduğu, Er- denin bunu anlamamazlıktan geldiği halkın ağzında idi, Hatti Emişin Erdene peşkeş çekildiği bile söyle- niyordu, Gün görmüş kocakarılar: — A, diyorlardı, Bunda bilinmiyecek ne var! Şa- gırimaca (oOderler Obuna! Delikanı oOdeğil mi? Emişin gönlüne böyle bir şey yerleştirdikten sonra Erdene çattırıyorlar, arkadan arkaya Güneri alev- lendirecekler.. Arada Günerle Erden bozuşacak bu kör döğüşü, bu şaşırtmaca arasında Dümbeleğin kanburuna gül konacak. — Eğer Hafız Hanım da bu Eli Cengiz oyununa nldanırsa yazıklar olsun okumuşluğuna. — Ane gı! Ondan önce Erden var. Mektep gördü, delikanlı oldu, hekim çıktı, asıl'o aldanmamalı. Vergici Ali Efendinin hemşiresi her yerde ve her- kese lâf yetiştiriyordu: — Size bize ne ayol? Benim kulağıma çalındığına göre Dümbelek ölüm Allahın emri, bu ige el koyamı- yacak, Güner gibi gül goncasmı Dümbeleğin kanbu- Tuna çakıp ta Abbas Efendi soyu maskara olmasın! ister mi? Hem Emiş te bu işte yaya kalacak. Hincik asker nizamı var, Emişi istediğine verirler mi? Sonra ya- Yuklusu ne der? — Sahi gı! Onun da askerde yavuklusu var. — Amün sus! Hukümatçıların işine akal sır ermez. Baksana, biri mebus, yardakçıları hep hükümat 2- damları, Hepsine bir kulp takarlar, — Gi gı! Sen ne diyorsun, hükümat değil ya, eren- p ler gelse nafile; “Bahçelerde ıtırşah “Takanlara maşallah “İki gönül bir olsa “Aymramaz pedişah,, Baksana ayol, göçen yü Dereköylü Hacı Nazifin kızı Ayselin işi ne oldu? Salgın kâtibi Aliye vermesin diye babası iftira mı atmadı, bir kurbağacığı tutup de risini mi yüzmedi, candırmalara mı dövdürmedi? So- nu yine birleştiler. Ayselin topuz gibi bir oğlu bile ol. du. Babasile gül gibi şimdi geçinip yatırlar,. Asıl dördüncü mesele çatallaşıyordu, Emiş iki de- fa, hem kalabalıkta Günerle eğlenmiş, onu tâ kalbin- den vurmuştu. Bir gece eğlencesi esnasında, genç kızlar şarkı söylerken, sıra ile beyit düzmiye başla- dılar. Sira Emişe gelince, fettan kız ortaya patadak dedi ki: — İlk beytim Günerin üzerinedir. Ve şunu söyledi: “Karanfilim katmer katmer “Sevdiğim bir ince esmer “Benim gönlüm sende değil “Benden vefa umma Gilner,, Şen kahkahalar arâsında Gfiner sapsarı oldu. Kız- lar haykırıştılar: 00! Gil Şakaya darılmak olmaz. Bunu Emişten bşka bir kız söylemiş olsaydı, tabif şakadan başka bir şey olmazdı, fakat iki gün evvel de ona yüzbaşmın evinde çatmıştı. Güner o gin, Er- denin getirdigi biuzlardan birini giymişti. Emiş onu görünce yüksek ve alaylı bir sesle katla katıla gül. müş ve demişti ki: — Ane gı! Erden daym seni bu kıyafetle görürse kara Koncolosun kardeşi geldi diye kaçar gı! — Ne demek istiyorsun? — Ne isteyeceğim, Böyle salt: dolma Üstü yosna olur mu? Bari şalvarmı çıkaraydın da Efendi dayı- nın getirdiği fistanlardan birini beline taksaydın. — Onu da giyerim. — Giyemezsin demedim, şayet giymesini becere- mezsen git bari, onu da kendi elceğiziyle giydirsin! Fakat yüzbaşmın hanımı Emişin bu münasebetsiz tecavüzünü somurtmakia karşılamıştı. Bu gece ise, hırçın kıza ağzmm payını verecek, candan bir ahbap yoktu. Yahut, kararan gözleri, karşıdaki Ali Efendi- nin kiz kardeşini göremiyordu. Bereket versin imda- da yetişti. — Kızlar! dedi, Sıra ile mibu ? — Öyle ya. — Peki, ben de bir beyit anacâğim. — Kimin üstüne ? — Şu esmer güzeliyim diye öğünen Emişin üstüne! — Susalım! Susalım! * — İstanbulda çıkan yeni Türkü gibi: Darılmaca marılmaca yok | 2115: Laypzigı Ayın aktünlitesi Günerin gözleri parladı, yanaklarınm rengi yerin8 geldi. Emiş merakla baktı; “— Bahçelerde ektim hurma “Nafile uğraşıp durma “Solucanı neyliyeyim “Emişim boş hillya kurma,, Bu sefer Günerin kahkahası koca odayı çın çın öttürdü. Esmer güzelinin narin çehresi, kara sarı renk aldı. Genç kızlar, Emişin hiddetinden daha ei zevk aldılar : — Hadi hadi Güner gı! Sırasmda, sırasında... , Güner şöyle bir düşündü. Sonra yan gözle ve gü” lümseyerek Emişe baktı: “.— Durgun suya taş astma. “Diken üstüne yatma “Canın yanar Emişim “Durup dururken çatma!,, Bütün kızlar ellerini vurarak şarkıya "— Kamayı vurdum yere “Kamayı vurdum yere “Çağlasın kanlı dere “Çağlasın kanlı dere “Mahpustan çıka çikmaz “Gönderdiler askere.,, Emlişin yediği bu çifte şamar, Güneri teselli teskin edememişti. O gecedenberi kalbinde uzun “5 acı bir şüphe düğümlendikçe düğümleniyordu. Em kendine güvenen bir tavırla hücum: etmişti. > bu kuvveti Erdenden mi almıştı? Işte bu, düğ başı idi. Yüreğini mütemadiyen kemiriyordu. Eni birkaç defa, hele hir ikisinde uzun uzun Erdenle rüştüğüntü hatırladıkça, kulakları uğulduyor ve bir ezginlik geliyorân, Erden böyle bir vefasızlık par mı, yapmaz mı? Bundan ziyade, Emişin kuvve hücumları, kâtiyete pek benziyen sözleri kendi! düşündürüyordu. Tabil arada bir kurt yeniği olm (Arkası var) FİNİ e pFzer2