İstanbul - Moskova - Tahran Azmi: bir rıhtım. Üstünde bir büyük ön SEYAHAT NOTLARI — kamyon, birkaç otomobil ve yaya on, on , « Yazan: Suat Derviş || <ş kişi... Bunların bir kısmı memur olarak... ir kısmı da gelen yolcuları karşılamak için “raya gelmişler... İşte oğlunu ve eşini karşıla- Muya gelmiş olan İstanbul Sovyet konsolosu... yu... e e e | MrA geminin zabitlerinden birile sahilden Muşmıya başlıyan kırmızı bereli, kahve rengi Mantolu bir genç kız... İntourist'in tercümanı, aba bunların içinde hangisi diye sahile bakı- Yorum. Fakat bir türlü gözlerim, bilmediğim giymesi Çinde Hong Kong çehreler içinde onu bulamıyor. z gibi timsal nümayişi Ingiliz Kralmm şehrinde resimd, ietleri aldığım zaman İstaribi a bana seyahat a » beni gelip vapurda kar- emi; anaşalı yirmi dakika oldu galiba yg etim kırıldı, işlem İ Müayene için Di Z Üst salonda oturuyorlar, Onlar vapura girmiş ola «- Pasaport kontrolti ve sıh memurlar he- işlerini bitirir n olacak. Küpeşte rum, Rıhtım » me beyâz önlüklerle yanyana di- mi: merdivenlerine tırmanabi - » sabırsızlık! bekliyortar, anımda benim gibi kollarmı küpeşteye daya- mış ve sahili seyreden bir hacı var, Odesa Yaklışır. yaklaş Sİ? şapka giyen ve birinci me Wan üç hacıdan biri... Benimle bir zaman Bim bir lisanla konuşuyor. H önerken İstanbulda başlarındaki akat hiç ar duyu - Yor, Gördüğü şey- lerden büyük bir Zevkle bahsedi - , iz de Tür küz, hem de mil - tayız. diyor, gine Asyanm bir köşesinde me » yi hrum kalmışız idai yaşıyoruz. Sizlere benzeme- Wiz için daha birçok Senel Bast, yahut ta bizim de vi başka Atatürkün doğması ve Yetişmesi lâzım. Ve memleketiniz- ri, Seçerken biz de bütün Türkle- Ten büyüğü olan Atatürkün yı İyi büyüklüklerden bir ibret der. aldık ve memleketimizde sizden ge Ylüklerimizi tatbika uğraşaca, ir sual : — Pasaportunuzu aldınız Nu » Bu suali bana vapurda yol arka- lığı e iek bayanı Sruyor, >— Hayır, daha almadım. Ya siz! a O benim gibi değil... O çok talih- *« Kendisini konsoloshanemizden dir Bay karşılamıya gelmiş pasa- Portla, gümrük işlerile © meşgul “İuyor. Fakat ben... Ben İntourist Aventesinin tercümanı gelmezse sa hm saat ikisinde Jlsanını bilme- İğim bu memlekette tek başıma acağın, Bu benim £ Olarak yaptığım ilk yolculuk de - İL. Fakat bilmiyorum neden, bir A2 yorgunluktan, biraz gittiğim leketin Hsanmı bilmemezlikten kik şaşırmış gibiyim. msoloahanemizden olan Bay yanımıza geliyor. Yol arka - ina — Hemen iniyoruz, diyor. v Genç bayan beni yeni gördüğüm atandaşla tanıştırıyor. Vatanda - N çok nâzik, Bunun için bana ay ken : — Hanrmefendiyi indireyim, şim Belir, sizinle meşgul olurum. Dedi gibi geliyor. Fakat yanlış Malamışım Yarım sast daha ge Yor, ave edi?.. Hem ne mü iecek, Mecbur mu? imiz genç ahatim, yalnız önü yişim şaşkınlığım v smda bir ümitten baretmiş... “ipura birtakım insanlar daha gir di. Hani acente? Hani tercüman? i Kimseler yok! Pasaport muame- esini bitirenler dışarı çıkıyor. Ge- Mide benden başka bir iki kişi da- Ne ehemmiyeti var. Kendi ken- e başınım çaresine bakamaz mı çikarip seyahat etmiş olduğunu &n- şamıyaca - NÜNDE riâdaşım olani bana gideceğim en iyi otelin isimini de söyledi. — Pasaportunuzu gidip yukar- Imız, diyorlar, rr yüzlü bir memur Üst sa- londa pesaportumu elime uzatıyor. Artık kimseyi bulmakta Ümidim kalmadı. Kamarama doğru gi güizceden bü, miyen kamarola gene — Bir hamal, diyorum. — Eşyalarmız çoktan gümrüğe gitti — Gümrüğe mi gitti ?, Onları 0- rada nasıl bulurum 7, Onlarm üzerine “sizin ismk nizle kamafiınızm numarasını Yaz- dik, — Kaybolmazlar mı? İmkânsız birşey söyledim gül) ba.. Kamarotun daima çatık olan yüzünün derileri “bir kahkaha ile gevsiyor: — Mümkün mü hiç? Kim cen, elimde pa* ra çantam... Vapurun Wi divenine doğru yaklaşırken beri, evet vapur yi beri orada duran, fakat bi yaklaşmıyan, benimle me muyan kasketli, kısa boy! dam yanıma geliyor, in, rak : “Suat Derviş” olup olmadığı” nu soruyor. — Evet, diyorum. Nizce ola- İntourist'in adamı imiş. Fazla birşey söylemiyor. Yalmz: “Buyu- runuz” diye beni geminin merdive nine doğru İlerlemeğe davet edi- yor. Geniş bir nefes alıyorum. Ve bir kere de ona slmanca, fransızca ve türkçe olarak Jarımı soruyo” rum. Fakat ingilizceden başka bir. şey anlamadığı için bavullarım hakkında ondan bir mulümat ala- miyorum... Merdivenlerden aşağı iniyoruz. Tam son basamağa geldiğim za- man sarışm, küçük bir kadın bana yaklaşıyor, çok r fransızca ile bana: “Safa geldiniz” dedikten sonra yanındaki burundan takma, altm gözlüklü altmışlık, mafruş bir zatı bana tanıtıyor: “Bu yoldaş Moskovada İzvestiya gazetesinin idarehanesi messilidir. Voks nâmı ba sizi karşılamıya geldi. Vo» yani S Birliğini beynelmilel kültür mübade- lesi yapan, bütün dünya münevver le fen, san'at ve edebiyat te i ziyaret etmek istiyen ee. i münevverleri ekseriya davet- rak telâkki eden, onları kar. şılıyan, onlara görmek istedikleri şeyleri göstermek için delâlet eden, onler rehberlik yapan, istedikleri malümatı, vessiki hazırlıyan bu müesseseyi memleketimiz münev- verleri içinde ta lar pek az ol- masa gerek, İşittiğime göre birçuk ecnebi münevverleri arasmda bi - am sayssiz mü rlerimiz de Sovyet ilini ziyaretlerinde bu » essezenin davetlisi olmuşlar. en son olarak bizim » imiz otuz terbiy etmiş ve onlar enstitüleri, ve organizasyonları gös termiş İstanbuldan çıkarken ben ancak Moskovaya vardıktan sonra bu müessese ile temasa girişeceğimi zannediyordum. Demek onler beni daha buradan karşılamak nezaketi. ni göstermişler. — Ne yapıyoruz şimdi? diye 40- Tüyorum. — Gümrüğe gidiyoruz. erkekli ettikleri $ leride benden daha evvel gıkmış olan yolcular bir kamyona yerleşmişler, İçerideki son yolcunun muamelesinin de bit- mesini bekliyorlar, Fakat ben £e- medim. Beni büyücek bir otomo- bile götürdüler. İleride bir kamyon da eşyalar üstüste yerleştirilmiş... Herhalde bunların srasmdan kendi eşyamızı seçmek epeyce müşkül olacak. Gümrik salonu geniş ve boi ışık X bir yer... Oraya gider gitmez pa #âportumuz tekrar muayene edili- yor. Fakat bu iş beş dakika bile r. Döviz kaydıda öyle Biz bu işi bitirinciye kadar valiz Eşyalarm muayene edi yük salona geldiğim zaman, büyük bir hayretle üç bavulumun ya ş ve di amile ayrı olarak büyük bir dikkatle kendi sma göre yanyana ulmuş, de benimkiler gi- iğerlerinden ayrılmış mrük muayenesi hiç te uzun sürmedi. Daha doğrusu hiç te W- zun sürmiyecekti. Fakat tam bes nim “üç bavulum açıldığı zaman birden şehrin elektrikleri bozuldu. İ ve numa; Yirmi dâkikaya yakm karanlıkta | Amerika şehirlerinde sokaklarda bu Dük dö Wirdsör, sevgilisile nikâhı kı yıldıktan sonra me sut ve mütebessim, Cande şatosundan, Sovyet Rusya - n Baltık filosu - pa mensup Marat zırhlısı 1911 de ya pılmıştır. o Fakat Sovyetler bu gemi nin silâh ve maki nelerini baştan ba ga değiştirerek, mo dern bir zırhlı hali İne getirdiler, Sağda: Bunlar Malayanın meşhur zenginlerindendir. Son günlerde Lon draya gelmişler, sokaklarda gezerler ken hayretle seyredilmişlerdir. Amerikanın sıcak muhitlerinde ka- nlar, bilhassa genç kızlar ekse İle bu kıyafette gezmektedir. Sıcak (Arkası 10 uncuda) | kıyafetli kadınlar pek çoktur. şeklinde kutlandı. Vera Cruz'ün Pa pan kasabasın - da yerlilerin gerip âdetlerinden biril0 metre kadar uzun- lukta bir sırığı bağlı bu iplere tu - tunan rakkaselere oyunlar oynatmak»