20 Mayıs 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

öT ae ( SPOR ) Bugünün Genç Sporcuları İhtiyarlara Cevap Veriyorlar "Onların Futbolc Masaldır, Efsanedir! ülükleri Güneş takımının muvaffak olmuş merkez muavini Rıza, Avru- pa futbolünü ve modern futbolün bütün nazariyelerini bir antre- nör gibi uzun uzun tetkik etmiş genç futbolcülerimizdendir. Ferdi idmanlarını fenni bir şekilde tanzim eden ve ciddi bir Avrupalı futbolcü hayatını süren dikkate şayan cevapları veriyor: — Şırımga ile gençleşecek eskilerin bizlere karşı yapacakları maçlarda nasıl neticeler alabileceklerini kendi- lerinden sormıya başladığınız zaman- danberi anketinizi alâka ile takip et- mekteyim. Eskileri sabırla dinledik ve bizim konuşacağımız günleri bekledik. O günler geldi. Şimdi de ağabeylerimiz gücenmiyerek bizleri dinlesinler. Ben, pek eski futbolümüzü seyre- demedim. Meşin topla Kadıköyünde, Papazçayırında oynandığı zamanlar çok küçüktüm, Fakat en methedilen futbol devrimize yetiştim. Zekilerin, (Alâların, Bekirlerin, Ulvilerin, Meh - metlerin parlak zamanlarını bilirim. Onları şöhretlerinin bir genç he - vesli üzerinde bıraktığı tesirler altın- da senelerce seyretmiştim. Eskilerin büyük kudretlerine ben de Benelerce, kendileri gibi inanmıştım. Resimlerini mektep sıramım içine yapıştırmıştım. Her açışımda onları görür, sevinirdim. Fakat bir gün müthiş bir sukutu hayale düştüm, Keşki o gün Viyana- da olmasaydm da eski futbol yıldız- larımızın ayarını en büyük bir Avru- pa mutahassısının ağzından dinleme- seydim. Bir genç, idealine aldanarak — dahi olsa bağlı kalmak ister... 1930 senesinde idi. Galatasarayla İAvrupa turnesine çıkmıştık. Buradan giderken bizim yıldızlarım Avrupa u- fuklarında pırıl pırıl parlıyacaklarını sanıyordum. İçimden; şu Viyanalılar da görsünler nasıl futbol oynanırmış, diyordum. O tarihlerde bizim kalecimiz Ulvi, meşhur demir şütlü Zeki Rızadan bir gol dahi yemiyecek kadar ehliyet gös termiş bir kaleci idi. Galatasaraym senelerce şampiyon kalmasında, Zeki, Alâaddin kombinezonuna dayanma - sında Ulvinin hayli rolü olmuştu. Viyanada Vinerspor takımile çar- pışacaktık. Bize karşı çıkardıkları kadronun ekserisini maden amelesin- den toplamıştılar. O gün bizim yıldızlarımızım âdeta topa ayak süremeden çabaladıklarını we demirşütlü Zekiden, senelerce bir tek gol yememiş olan Ulvinin Viya- nalrlardan altı gol yediğini hazin ha zin seyrettim. O manzara yetişmiyormuş gibi, o- Asılsız Cezalar Gün geçmiyor ki, bir gazetenin gpor sütunlarında acayip spor haber lerine rastgelmiyelim. N, gazetesinin evvelisi günkü nüshasında da yine böyle bir haber okuduk. İzmirde ya- pılan ve gençler birliğinin Doğanspo ra mağlübiyetile neticelenen maç için federasyonun son yaptığı içtimam - da bu müsabakanın bitaraf saha o - lan İstanbulda tekrar edilmesine ka rar verdiğini ve Ankarada yapılan son Güneş - Gençler Birliği maçında hakem tarafından oyuündan çıkarılan Halidin cezasımın affedildiğini bildi - riyordu. Gerek federasyon ve gerek hakem otoritesine tamamen zıt olan bu kararların sıhhatinden şüphe ede /— rek federasyon nezdinde yaptığımız tahkikatta vaziyetin şu şekilde oldu- ğunu öğrendik. Güneş maçında oyundan çıkarılan Halidin affı ve Doğansporla Gençler Birliği arasındaki maçm tekrar edil- mesi hakkında federasyona resmi ve hususi müracaatlar vâki olmuştur. Fakat federasyon bunların hiç biri- &i hakkında kat'i bir karar verme - miştir. Rıza eskilere karşı şu aşağıdaki Her halde Mayzet'in futbolü anla- yışı bizi tenkit eden ağabeylerimiz - den iyi idi. Söyliye söyliye bitireme- dikleri enerjilerinin şuursuz bir didin- meden ibaret bulunduğu Mayzel'in yukardaki sözlerinden meydana çık- mıyor mu? Ulvinin ve Galatasaray müdafaası- nın yediği altı gölden, ustalar, Tür- kiyenin en müessir ve en kuvvetli kombine muhacim hattı sayılan Fe- nerlilere senelerce dayanmış olan sa- rı kırmızı müdafaanın teknik futbol önünde nekadar güçlüğe düştüğü ben- Bugünün birinci sınıf futbolcü- lerinden Rıza tele avdetimizde meşhur futbol müte hassısı Hugo Mayzel'in sözlerini işit tim, Geçen ay Viyanada vefat eden May zel bizi, Santral otelinde ziyaretinde şunları açıkça söyledi: “— Sizler bir maçı on maç oyna- mış gibi yorularak nahak yere şu. ursuz bir enerji sarfederek tamam- Hyorsunuz. İşlenmemiş bir haldeki istidadımız muhakkaktır. Benim e- lime sizin elemanları verseydiler fevkalâde bir takım yapardım. Bu. - gün futbol oyununu bilmiyorsu- nuz.,, $ ce anlaşılmış oldu. Biliyorsunuz ki, Fenerbahçe - Ga- latasaray rekabeti anlarında Fenerin Şöhretli muhacimlerine karşı Gala - tasaray müdafaası sarsılmadan da - yandı. O mukavemetin sebebi ne idi bilir misiniz? Galatasaray Honter is- mindeki antrenörü getirmişti. O mu-| allim üç beş tane teknik futbol hüne- rini bizimkilere anlattı. İki ayda Öğ- retilecek kadar basit olan bir markaj sistemile Fenerbahçe bütün galibiyet avantajlarını gaybedivermişti. O mü- dafaa sistemine karşı fenni bir hücum tarzı çıkaramıyarak senelerce uğraş- tılar, Bu vakalar, bizim futbolün o za - manki iptidailiğini apaşikâr göstere- cek şeylerdir, Şırımgalı eski futbolcülerle şimdiki- lerin karşılaşmasından ne netice alı- nabilir, sualine şu cevabi vereceğim: Eskilerin sahada bazı şahsi gayretle- rini görebiliriz. Fakat takım oyunu- na ve futbol tabiyelerine tamamen bi- behre olmaları yüzünden gencçler es- kileri büyük farkla mağlüp ederlerdi. Eskilerin bizlere faik tarafları ara- larındaki derin arkadaşlık ve spor aş- kınm ihtiras halindeki tecellisi idi. Yoksa, ağları yırtan sütleri, dalga kıran müdafilerin aşan driplingleriYu nan-efsaneleri gihi dinlenmesi hoş, fa- kat inanılması güç masallardır. Galatasarayın Yaptığı Tavzihi Bir Ağızlarından de Kendi Dinliyelim ( Yazan: Eşref Şefik ) Güneş klübünün Ankara maçlarını idare eden Galatasaraylı Nihat hakkında klübünün gazetelere gönderdiği tavzih yüzün- den, spor muhitlerine yayılan şüpheleri dünkü üshamızda işaret ederken meselenin daha etraflı tahlilini bugüne bırakmıştım. Dünkü Fudboi | Maçları 19 Mayıs Atatürk spor bayramı şe refine dün şehrimizin muhtelif stad larında canlı spor hareketlerine şahit olduük. Bunları sırasile yazıyoruz. TAKSİM STADI: Bu stadda Süleymaniye, Vefa, İs- tanbulspor, Topkapı, Karagümrük, Fener Yılmaz, Eyüp klüplerinden teş kil edilen iki muhtelit takım karşı - laştılar. Heyecanlı bir oyundan sonra kır - mızı takım İstanbulsporlu Seyfi ve Bahrinin yaptığı üç golle 3-0 galip geldi. ŞEREF' STADI: Bu stadda muhtelif spor hareket- leri yapıldı. Beşiktaş Halkevinin organize etti- ği karşılaşmalara voleybol maçlarile başlandı. Arkasımdan pehlivanlar a- rasmda alâka ile takip edilen güreş- ler yapıldı. Beşiktaş, Güneş, Arnavutköy, Orta köy Doğanspor, Halkevi takımları a- rasında yapılan futbol maçlarını Be şiktaş takımının tekaüt futbolcüle - rinin gençlerle yaptığı ve sürekli al- kışlarla karşılanan müsabakası ta - kip etti. FENER STADI: y Bu stadda spor hareketlerine Hal kevinin tertip ettiği atletizm müsaba kalarile başlandı. Ve muhtelif klüp- lere mensup futbolcülerden mürek- kep bir muhtelit takımla Fenerbah- çe takımı karşılaştı. Zevkli bir oyun Meğer; “gün doğmadan meşimel şebden neler doğarmış... mış...,, Evvelki akşam gazeteden çıkınca, Galatasaray klübünde Galatasaray idare heyeti âzalarile meşhur mesele hakkmda uzunca konuştuk. Sporcu denilen erkek cinsi, en mert ve en açık sözlü ve açık özlü in san nümunesi olmak gerektir. Bu iti barla Galatasaraylılarmn tavzihlerin - den çıkarılan mânalardan dolayı gös âîrrdikleri teessüre inanmak lâzım - Sarı kırmızılılar o tavzihi, Nihadi şüphe altırftda bırakmak gibi dişi ar- zulardan tamamile uzak olarak yaz- dıklarmı tekrar tekrar ısrarla temin ettiler, Maksatları: Galatasarayın — milli küme müsabakalarma kolaylık olsun diye, Nihadın Güneş takrmımı iltizam edemiyeceğini efkârıumumiyeye bil - dirmek imiş... Yazılan tezkerenin samimi maksat larını ters ifade etmiş olması bakı - mından Galatasaraylılar güç bir mey kide kalmış bulunuyorlar.. Bu dünya garip bir dünyadır, ba- zan en iyi maksatlarla yapılmış olan hareketler. en samimi hislerle söylen miş olan sözler zamansızlıkları yüzün den tamamen tersine mânalar alabi- lirler. Galatasaravm tavzihi de böyle ka dersiz bir netice doğuran beyanname lerden oldu, klüplerinin en temiz ve en fedakâr âzasmı stinhelerden kur tarmak arzusile yazdıkları tezkere ile Galatasaray idare heveti kendi te hisleri hakkında tereddütler do - ğurtmuş oldular. dan sora Fenerliler 0.5 galip geldiler. Bu itibarla, Galatasarayın hem Ni- TAN Doktor aciyle kararan bir yüzle “karını artık ancak Allah kurtarabilir, benim yapaca- ğim bir iş kalmadı” dedi. Enrico- nün yüzü karısınınki kadar soldu. Kanı hayatla, sevgiyle çınlayan genç kadına, sevinçler yuvası ol- muş olan o döşeğe kadın, ölümün kapkara eliyle serilmişti. Yüre - ğinden kopup gelen acı çığlığmı En- rico güç halle zaptedebildi. Yanı başındaki odaya koştu. Kendini mindere attı. Lisa! Lisa! zavallı Lisa, hayatı- nın sevgisiz ve sevinçsiz kurak ve ıssız yolü üzerinde bir çiy gibi bir çiçek gibi serpiliverileli. daha bir sene olmamıştı. - Caneti. tazeydi. daha! tabanıma tozlar, tavanına örümcek ağları biriken, odasına, dışarlık bir sağnak gibi gelmiş, bö- cekleri, tozları açtığı pencereden silip süpürüp kaçırmış, hayatmnı seven yaradılışın sıcak güneşi gi- bi parlamıştı... Fakat kitaplar in- tikamlarını alıyorlardı işte. “Bizi bir kenara mı atarsın? Biz bak sa- na ne yaparız? Gerisin geriye “na- sıl geliriz, bir gör” diyorlardı. ansızın çarpan, cayır Ca- yır yakan bu felâkete karşı kâinatta bir teselli yok muydu? Doymak bilmiyen paralayıcı, çiğne yici, yutucu, obur, kedere karşı insan oğlunun bir korunma çaresi yok mBYdu? Yıllarca kitaplar üze rine eğile eğile, göznüru dökerek, başka insanlarm tecrübelerini top- Jamanın hiç mi hiç bir faydası do- kunmiyacaktı? — Enrico düşü . nüyordu. “İsşte şimdi mühtacım!” diyordu. “Bu kadar büyük bir bil- gi harmanımndan kendime biricik bir somun ekmek olsun çıkmıya - cak olduktan sonra, bu didinme neye yarar? Mademki felâketle ba şı hoş bir arkâdaş gibi beraberce geçinilmesi öğrenilmiyecekti. bun- ca bilgiden ne çıkar? Çünkü ge - rek benim, gerek bütün insanların muhakkak ve mutlak hayal yol - daşları felâketin öz kendisi değil midir? XNeye düşünüyoruz öyley- se? Ey felsefe, imdadıma yetiş!. Sen eşyayı ve hâdisatı haricimizde gö- rürsün, binaenaleyh onları kendi özlerinde ve hakikatlerinde görür- sün, bize ktyasen ve bize göre ola- rak değil. Sen her şeye bir maze- ret, bir illet bulur, ve hiç bir şeye şaşmazsın. Ey felsefe, sen ki Epi- curus'ün fakrini ona bir servet, Seneca'nın servetini ona bir saa - det, Socrate'ın ölümünü tatlı bir hat hem de kendi hesaplarına olan teessürleri iki misli olmuştur. Samimi teessürler önünde ses çı - karmamak ve hürmet etmek, en ta- bil insanlık kaidelerindendir. Onun için susalım ve hâdiseyi ol- mamış gibi telâkki edelim. Şu söz meşhurdur: “Ocakta yanan ne olursa ölsun elverir ki, dumanı doğru çıksın, der ler. FELSEFENİN TESELLİSİ YAZAN: Carlo Dossi ÇEVİREN: Cevat Kabaağaçlı münakaşa, bir hoş beş, Marcus Avrelius'ün imparatorluk ve dev- letini serin ve sakin bir Akademi- ye çevirdin. Sen ki seni sevenleri, tesellisiz ve ümitsiz ortada bırak- madın. Talihin acı vuruşlarına ve ziyaretlerine karşı her zaman elde sağlam sermaye oldun. Gel! beni teselli et! Sen ö yuksek tanumdan dünyanın küçücük bit noktâ oldu- ğunu görürsün. Bu noktada otu- ran insanın, ufacık tefecik hırsla- rınım, kederlerinin ise ne kıymeti olur? Hayatın yıldırım gibi çakma &. ve ölümün güldüremesi arasın- da insan nerede yahu? Ey felsefe, bana büyüklerin gülümsemesini değilse bile, hiç ol- mazsa lâkaydilerini bağışla! Yalan söyliyeceksen, söyle, uydur! Fa - kat yasımı avundur. Her fenalık- tan muhakkak bir iyilik çıkar di- yorsun, Fırtınayla paralanan bu - lutların üstünde berrak ve parlak gökler var diyorsun. Bulutlar, e- rir, göçer, gider, fakat berraklık parlaklık erimez. Çünkü lâyemut- tur diyorsun. Eğer hayat acı bir ahsa, ölüm onun sonu değil mi? Ve eğer ö - lüm acının sonu ise, neden, insan oğlu ölümden kaçıyorsun? Neden sevdiklerini o teselliden mahrum etmeğe kalkışıyorsun ? Sevdiklerin ? - pekâlâ! fakat sen ey adam, bu kadını daima sevecek miydin? Lisa güzel? - fakat ihti- yarlık onu çirkinleştirmiyecek miy di? Lisa iyi? - fakat çirkinlik onu haşinleştirmiyecek miydi? Yahut Lisa gözlerine haşin görünmiye - cek miydi? Şimdi ölüvermesile, sa- na, sende hiç ölmiyecek olan ebe- di bir hâtıra bıraktı. Çünkü hiç değişmiy€n geçmişe geçti. Ölüm sa yesinde, o senin gözlerinde ilelebet genç ve güzel kalacaktır. Onu is- teyeceksin. Sevgi arzularla büyür, beslenir, istediğine nail olmakla ölür, biter. İdealleri onlara ulaşa- madığımzı için severiz. Başlayan mutlak bitmelidir. Senî tamamen doyurmadan geçip gitmiş olması daha İiyi olmadı mı? Sen zaten asıl tet- kik ve tetebbü için doğmadın mı? Sükütu yalnız başma kalmaktan başka nerede arıyorsun? Her gün ailenin, çoluk çocuğun geçici yo- lunda didinip duracaktın. Her gü- nünü, bir pişen aşa, bir de yazdığın kitaba bakmakla geçirecektin. Sa- ğa, sola savsalayacak, halinden memnun olmıyacaktın. Zekâyı bir yay gibi yalnız bir nişana doğru germiyen, neyi vurur? Seni felâ- ket ateşiyle saadete götüren tali- he şükret. Kitapların seni ld'd ler. Kollarını açmış, seni bekmî lar. Gözünün önüne definelefw çacaklar. İçlerinden okuy“% Satırlar. arasında gizli hakik& # keşfedeceksin, O eski dostlarlâ zel günler geçireceksin. İşte nm başındasın. İşte kitapll”’u sarmaş dolaş, bir gövde olm“'t Parangabendin bendin paralıS"d lan ellerini, —dünya denile? © kürek cezasını unutacaksIli. 9: ka bir beyinle, başka bir &! kı fiıkı kaynaşacaksın. Fîw fikir doğacak. istikbale doğrü Tg ni ufuklara doğru uçacaksın. M rıya giden merdivene gitgid€- yeoml bumumsalsturn ilünn aAT Enrico'nun. hıçkırıkları “5üş gözyaşları kurudu. Başı yavâ$ M vaş irkiliyordu. Aradığı f bof dizlerine oturmuş, ve kollarile nunu sarmıştı. Doktor İçeri & ıl', Hem gülüyor, hem de “karın ge' kurtuldu!” diye müjdeliyordu- y rico “öyle mi?” dedi. Sesi ist€ di. Memnun muydu? — “Ey duygu mütehassıslaf? " liniz de anlatmız bakalım.” ”: İzmir Turan Okulılndl Müsame'” İzmit, (TAN)/— Ders sonu * sebetile Yeni Turan okulu webed.' zel bir müsamere vennişlerdîf' J, ruların muvaffakıyeti ve başmi F&J Bayan Maide ile arkadaşlarınN ları yetiştirmek yolundaki hi takdir edilmiştir. Çankırı belediyesinde Jf Çankırı, 19 (A.A.) B:”,J meclisi 937 bütçesini tasdik dağıldı. Bütçe 64 bin liradır. Sinema Grevi Devam Ediyor Hollywood, 19 (A.A.) — wa çiler sendikalarının icra komite nüz grev yapmıyan müstakil * yit ların boykot edileceğini ilân et Adetleri 40 t bulan bu stüdY? | « 3,000 teknikçi istihdam edili” dir. klğ İcra komitesi, aktörler se“die pof da âza olan artistlerin filmlefl;j kot yapılmasının teminini M* liğinden istemiştir. Cim Lordos Tekrar Sahnede Atina, 19 (Hususi) —Cim LORd” ott İskenderiyeye gitmiştir. Cim iyo!' da pazar günü Kanada 5“’":’,, * Kambel ile güreşecektir. Of*'wy" Kıbrısa gidip müteaddit güre? ü pacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: