Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Kıymayınız,, suretile öldürülmüştür. Suçlunun Avukatı "Sakat İtirafla Cana Diyor Beş senedenberi devam eden bir öldürme muhakemesi dün son safhaya girmiştir. Müddeiumumi tarafından suçluların idamları istenen bu davanın tafsilâtı şudur: 1932 yılında Çatalcanmım Kızılpımmar köyü muhtarı Halil İbrahim, elleri ve ayakları bağlanarak ve kafası kurşunla parçalanmâk 15 Bin Liralık Tazminat İsteniyor Üç sene evvel Erenköyünde bir bal- kon çökmüş, bir marangoz ölmüş ve iki kişi de ağır surette yaralanmıştı. — Dün ağır ceza mahkemesinde bu faci- — anın muhakemesine başlandı. Suçlu cianm yaralılarından marangoz Meh- met vardı. Muhakemenin cereyanma — göre, hâdise şöyle olmuştur: — Anastas, Erenköyünde bir ev yap- — tırmak istemiş, Kadıköy belediyesin- den de kâgir inşa ruhsatiyesi almış- — tır. Buraya projede yeri olmıyan ka- — gak bir balkon koydururken balkon — yıkılmış, marangoz Ahmet oğlu İshak — derhal ölmüş, ameleden Mehmet Si- — nanla demirci Mehmet de yaralanmış- lardır. — İshakm varisleri, suçludan beş bin, Melmmet Ginan da 10 bin İira tazminat istiyorlardı. Bu yıkılma ya- — ralılardan demirdi Mehmedin ihma - Tinden doğduğu için kendisi de suçlu — yerine aj tı. Dün mahkemede Ka- dıköy belediye mühendislerinden Kâ- — mil dinlendi. Suçlunun isteğile reis Kâ —mile bir çok sualler sordu. İnşaat ruh- - gatiyesi verildikten sonra aradan altı ' ay geçtiği halde hiçbir belediye me- — murunun inşaatı kontrol etmediği an. — laşılıyordu. Mühendis Kâmil, bu suali — göyle karşıladı: — O vakit, iki memurumuz vardı, — işlere yetişemiyorlardı. Onun — için — kontrol ettirilemedi. Muhakeme, ruhsatnameyi veren ve /" gimdi Fatih belediye başmühendisi o- ; Ian Şevketin de çağırılması için baş- — ka bir güne bırakıldı. /— iyerinde binanm sahibi Anastasla fa-|' Çatalca müddeiumumisi ve jandar- ma kumandanlığı uzun tahkikattan sonra Âziz, berber Mehmet ve Arif isminde üç suçlu bulmuştur. Bunlar, suçu nasıl işlediklerini itiraf ettikle- ri için tevkif edilmişlerdir. Tahkikat safhasına göre, ölen Halil İbrahimle suçlu Aziz arasında ötedenberi bir münaferet vardır. Aziz, berber Meh- metle Arifi bulmuş ve onlara Halilin öldürülmesi için iki mavzer vermiş, 500 lira da vadetmiştir. Berber Mehmet, “Ben Halil İbrahi- mi öldürürüm, Fakat, sen de benim düşmanım olanHalaçlı muhtarını öldü receksin!,, demiştir. Bundan sonra da Halil Ibrahim ölü bulunmuştur. “İTİRAFLAR SAKATTIR,, Müddeiumumi, geçen celsede iddia- sını yaparak işte kasit ve taammüt gördüğü için üçünün de idamını iste- miştir. Dünkü celsede suçluların ve- kili çok uzun süren müdafaasını yap- mış ve demiştir ki: “— Yüksek hâkimler.. Müddeiumu- mi, suçluların idamlarmı isterken çok muallel olan itiraflarına dayandı PFakat, geçenlerde henü: ü b Kurumamış ola.n bir beraet kararı im zaladınız. Eyüp ) ve £ ğa'nyffimmde İ- ki gencin Vahit isminde bir kahveci çırağını Kadıköyünde kumlukta boğ- dukları hakkında polisçe tesbit edilen itirafları vardı. Eyüp “Biz Vahidi kumluğa götürdük, ben boğazma ka- yış taktım, Şuayip te bıçakla vurdu,, diyordu. Mshterem mahkemeniz bu itiraflarm dayak ve tazyik neticesi olduğuna kanaat getirdi ve suçlular hakkında beraet kararı verdi. İşte, müekkillerimin itirafı böyledir. Sa - kat itirafla can gibi mukaddes bir varlığa kıylamaz ve insanın bunu is- temiye dili varmaz!,, Mahkeme, kararını bildirmek üzere muhakemeyi haziranın 15 ine bırak- mıştır. MUHTARI ÖLDÜRENLER Suçlu Noter İçin Verilen Rapor Okundu İhtilâ& yaptıkları iddia edilen Fa- tih noteri Şükrü ile daktilosu Münev- ver ve başkâtibi Fevzinin muhake- melerine dün sabah ağır ceza mah- kemesinde devam edilmiştir. Mahke- me azasından Naip Salih Zeki ile Müddeiumumi muavini Kâşiften mü- teşekkil vukuf heyeti, tetkikatının ne ticesini bildiren —mufassal raporu mahkemeye vermiştir. Dün okunari rTaporda, noter Şükrünün bu sulisti- mal ve ihtilâsta şüpheyi davet ede- cek herhangi bir hareketi görülme- diği gibi yaprlan suiistimalden malü- mattı bulunmadığı ve hattâ noter dak tilosu Münevveri bütün defterlerin pullarmı tetkike memur ettiği ve cilt- siz hiçbir defter bırakılmaması husu- sunda kendisine emir verdiği yazılmış tır. Münevverin noter Şükrüye def- terlerde hiçbir pul noksan olmadığı ve ciltsiz hiçbir defter olmadığı hak- kında verdiği imzalı raporları da tes- bit edilmiştir. Rapordan, defterlerde- ki kullanılmış pulları başkâtip Fevzi- nin tekrar kullandığı ve iş sahiplerin- den paralarını aldığı halde pulları yerlerine yapıştırmadığı ve Münevve- şirin de bu işe yardım ettiği neticesi | çıkarılıyordu. Süçlülürdan Pevzira- poru avukatının tetkikiriçin mühlet istemiştir, Müddelumumi dosyayı tet- kik edeceğini söylemiş, muhakeme ta- lik edilmiştir. Bıçak Çeken Bir Kadın Ceza Yedi Fatihte Ortaçeşme mahallesinde o- turan Şerife adlı bır kadın, dünSultan ahmet sulh üçüncü ceza mahkl de beş gün hapse mahküm olmuştur. Şerifenin suçu, Aksarayda Gureha Hüseyinağa mahallesinde Şekerci so- kağında 24 numaralı evde oturan F'ir- devse sövmek ve bıçak çekmektir. in TAN g—a adD Bugün matinelerden İtibaren SARAY SiNEMASI Zengin, mütenevvi ve muhteşem bir program takdim ediyor: 2 GÜZEL FİLM - 2 SÜPERFİLM ve son dünya havadisleri 1 - 19 MAYIS Türkçe sözlü şeretli film: 2 ingiltere Kralının taç giyme töreni renkli film: Sen mi öldürdün? Görülmemiş yeni ve büyük film. LEWİS STON - BRUCE CABOT 3,50 - 7,05 suvare 10,10 Suvare 8,25 den itibaren tekmil program. ve v Top -Hat GİNGER ROGERS ve FRED AS- | 2 - 5,05 - 8,25 de DELEEK T Ayakta Duramıyacak Kadar Sarhoş Olmuş Dün meşhut suçlar müddeilumumi liğine ayakta duramıyacak derecede sarhoş bir suçlu getirilmiştir. Meh - met Mümin, ismindeki bu suçlu, ta- bibiadillere muayene ettirilmiş, tabi- biadil Enver Karan, sorgusunun: 24 saat sonra yapılması için rapor ver- Miştir, İspirto Kaçakçıları İhtisas Mahkemesirde Bazı dairelerin mühür ve imzaları- nı taklit ederek inhisar idaresinden ucuz ispirto aldıkları için tevkif edi- len Abdullah, Dimitri, Yako, Ahmet ve Rupen hakkındaki tahkikat evrakı ihtısas mahkemesi müddejumumiliği- ne gönderilmiştir. Suç, kaçakçılık ad- dedildiği için bu davaya ihtısas mah- kemesi bakacaktır. Beykoz ve Çubukluda Yapılacak Gaz Depoları Ingiliz Şel kumpanyasiyle belediye arasında Beykozda yapılacak parla - yıcı maddeler deposu inşası hakkmdı,- ki mukavele meriyete girmiştir. Kumpanya, 250 bin lira kıymetinde 850 bin tonluk depo yaptiracaktır. Belediye, bu parayı, muayyen zaman- larda şirkete ödeyecektir. Diğer ta - raftan Neft Sendikat da belediye he- sabma Çubukluda yine parlayıcı mad deler için bir depo yaptırmaktadır. Sultanahmet Sulh Üçüncü Ceza Hâkimliği On senedenberi fasılasız olarak İs- tanbul müddeiumum? muavinliğinde çalışan B. Kâmil Günas, meşhut suç- lara bakan _Sultanahmet sulh üçüncü ceza hâkimliğine terfi etmiştir. Bu- günden itibaren yeni vazifesine baş- lıyacaktır. Bay Kâmil Günasa yeni vazifesinde muvaffakıyetler dileriz. YENİ NEŞRİYAT Dinamik Jeoloji fesörü Hâmit Nafız Pamirin Dinamik Jeoloji isimli kitabının ilk cildi çık- mıştır, Kitap, Emanuel Kayserin 1923 ge- nesinde çıkan bir eseri esas diye ka- bul edilerek yazılmıştır. Fakat eser, son On dört senelik ilmi araştırma« ların neticelerine göre baştan başa tadil olunmuştur. Ayrıca bir kısım bahisler ilâve edilerek eser genişle- tilmiştir. Profesör Hâmit Nafiz Pa- mir, bu gibi eserlerin her memleke- tin Jeoloji hususiyetleri gözönünde tutularak yazıldığını düşünmüş ve aslı Almanya için yazılan eseri mem leketimizin hususiyetlerine göre ta. dil etmiştir. Bu maksatla Profesör kendi müşahedelerinden ve memle- ketimize ait diğer jeologların müşa- hedelerinden istifade etmiştir. Dinamik Jeoloij, tabiat âleminde hareket halinde bulunan âmillerin jeoloji teşekkülleri üzerine tesirleri- ni çok açık ve canlı bir lisanla anla- tıyor. Sularm, atmosferik şartlarmı nebat ve hayvan gibi canlıların ve hidrokarbürlerin toprak teşekkülle- rile münasebetlerini, tabiat âleminin mücadeleli bir romanı halinde bu ki- tapta buluyoruz. Profesör Hâmit Nafizin kitabı, yalmz Jeolojide ihtisas arayanlm alâkadar etmekle kalmaz. Her fen meraklısı için bu kitap, güzel ufku- nu genisletecek ve zenginleştirecek bir vasıtadır. Hele İnşaat münendis- leri ve su mühendisleri ve müteah- hitleri Dinamik Jeolojiyi el altında tutup tabiat âlemini devamlı bir su- rette değiştiren âmilleri yakından ta- nıyacak olurlarsa projeler yaparken ve bunları tatbik ederken birçok ha- tâlardan kurtulmanın yolunu bul - muş olurlar. e KRONİK RUMATİZMALAR VE FİZİK TEDAVİLERİ Tıp fakültesi profesörlerinden Dr. Osman Cevdet Çubukçunun bu yeni e- seri, rumatizmalar hakkında en yeni telâkki ve tedavi usullerini ihtiva et- mektedir. İkbal kütüpanesi tarafın- dan satışa çıkarılmıştır. Tavsiye ede- riz. .| 22,15 Ajans ve borsa haberleri VE İstanbul Üniversitesi Jeoloji Ppro- | Son. 20-5. 931 ” Radyo Bugünkü Program: ıî Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkla Türk musikisi İ28) | Havadis 13.05 Muhtelif plâk neşTif# | tı 14 Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi 19" Spor müsahebeleri Eşref Şefik tf — fımdan 20 Sadi ve arkadaşlar w'“” dan Türk musikisi ve halk şar 20,30 Ömer Rıza tarafından B—"# söylev 20,45 Safiye ve arkada! î rafından Türk musikisi ve halk ",' kıları (Saat âyarı) 21,15 mke!“' tesi günün programı 22,30 Plâkla lolar, Opera ve operet parçalan : Günün program özü Seıılonik konserler : 21 Kopenhag'da verilecek “AVTUF senfonik konseri birçok diğer merif! ler tarafından nakledilecektir. , konseri Prag, Bükreş, Varşova, te vasıtasile tercihan dinleyiniz. letilecek eserler Danimarka komp? zitörlerine aittir. 23,20 Viyana $ nik takım, Hafif konserler : 13,10 Bükreş karışık plâklar 1", Prag kısa dalgası Haf musiki ââ Paris kısa dalgası şarkılı konser 19 | Roma kısa dalgası karışık konsef * Prag Bando muzika 19,30 Roma | M dalgası Arap, Türk ve Yunan rinde saz ve sözler 20,05 Bukm şeli Viyana muüsikisi (şarkılı) Kolonya Eysold orkestrası, PiP sonradan şarkı 21,10 Lâypzig AŞE vaları (Keman, flüt, sopran, bariton) 21,40 Prag kısa dalgasl fif musiki 22 Viyana Eğlenceli M ki 22,05 Prag kısa dalgası Çıgli-u dosu refakatile çek şarkıları Bükreş Kahvehane musikisi 23 şova Radyo orkestrası 23,30 dejî #& ya: Hafif gece musikisi, Operalar, operetler : 15,20 Roma kısa dalgası 16 kısa dalgası Boito'nun “otello, rası, Resitaller: 18 15 Prag 1riyo 22 Milâno - : Oda musikisi konseri. 22, 30 şova Şrammel kuarteti f* 15,25 Prag kısa dalgası küçük #4 kılar 16,05 ğrug kısa- dalgnıl A şa.ıkum 18,15 V: va Ti 19,50 Peşte flüt önser 44 10 grad Yugoslav halk şarkıları 23 Lâyıpzig Piyâno' konseri 23,20 B grad Piyano konseri 23.10 Peşte € tar koönseri. Askerlik işleri l Fatih Şubesine Kayıtlı Yedek Subaylara Fatih Askerlik Şubesi Baıkl—lll'il dan: l — Şube bölgesinde yedek I“"r larm sene yoklaması 1, 6, 937 de PTT layıp 30, 6, 937 de nihayet bulacak” 2 — Yoklamaların başlangıç “d hinden itibaren bir ay zarfında m caat etmiyen yedek subaylar ğ da 1076 No, lı kanunun 10 uncu ? ae | A Ve | desi tatbik edilecektir. eniştesi yoktu. O sırada eski bir emektarın elini tut- muş, sarışın bir çocuk ilerledi. — Öpeyim, dayı! * Bu kimdi? Bir an düşündü, düşünmedi, çocuğun iri elâ gözlerini tanıdı. Derhal koltuklarından kaldı- rarak iki yanağından öptü. Bıraktığı zaman iki üç yaşında ancak vardı. — Veli Dayı, sen evin önüne geç, biz de yavaş yavaş geliyoruz. Kalbi sıkılmakla beraber, gene karşıya gelenleri bırakamıyordu. Utanıyordu. Fakat Veli Ağa gün gör müşlerdendi. İşi şakaya vurdu: $A — Yoo! Erden Efendi! Ben seni Vilâyetten aldı- — ğım gibi teslim etmeğe borçluyum. Sonra Hâfız Ha- anrmın elinden kurtulamam!. Hazır bulunanlar gülüşerek delikanlıyı tekrar a- rabaya bindirdiler ve gücenmiyeceklerine söz verdi. ler. Erden Günerin kardeşi Güzeli de yanma aldı. Ara- ba kaldırıma benzer bozuk taşlardan alabildiğine se- ker, sıçrarken Erden çocuğun çenesini okşıyarak s0- ruyordu : — Senin adım ne? — (Peltek) Gücel! Delikanlı bir kahkaha savurdu * — Koca adam oldun da hâlâ (z) yi söylîyemiyor- Bun 'Güzel! - — Abam da (abla) hâlâ (R) leri söyliyemiyor ya. — Aban büyüdü mü? — Oha! Senin kadar bile oldu. — Şimdi nerde? — Sizin evde. Hepciği seni bekleyip dururlar — Ablan örtmeye girdi mi? — Çoktan, hani sen gittin, işte o razaman bubam bir Şam örtüsü alrvermiş te, işte... Abam da onu ör- tüvermiş. *Araba sarsılarak durdu. Kapalı duran ve İçi cıvıl — €vl kaynayan büyük bir kapı açılır saçılmaz bir — yaygaradır koptu..; Kimisiyle kucaklaştı, kimisinin elini öptü.. Arada _____—â —— —e SiMDiLiK ——— —— — No, 10 — Hâfız Hantm ağır ağır ilerliyordu. Koyu vişne çü- rüğü ve etrafı yedi sıra incili festen aşağı, omuzla- rına sarkan Mekke yazması tirşe başörtü altımdaki zayıf yüzü sakin ve halim görünüyordu. Yanakları el sürülmemiş temiz balmumu renginde idi. Etrafı- nı hafif bir morluk sarmış, iri.siyah gözlerinde du- manlı bir bakış vardı. Koka tesbihinin püskülü elle- rinin hafifçe titrediğini gösteriyordu. Ana ve oğul karşılaştıkları ve aralarında bir adım kadar bir me- safe kaldığı zaman birdenbire garip ve anlaşılmaz bir tesir ile gürültü durdu, söz, yaygara, cıvıltı, her şey sustu. Taş döşeli avlunun ortasında ikisi, nefes nefese, kalp kalbe kucaklaştılar. İnce mavi damarlı beyaz eli, Erdenin dudaklarında olduğu halde, bir, üç, beş. belki yirmi saniye anasınım kucağında kaldı. Ay rıldıkları vakit, nereden, kimin aklına geldiyse, tit- rek bir kadın sesi ruhların içinde ve kalplerin Üze- rinde dolaştı: — Ah Abbas Efendi ah! Neredesin? Sağ olmalıy- “İm da ciğerparenin bu gününü görmeliydin! Erdenin göğsü daraldı, kulakları uğuldamıya başladı. Anasmın ince ve tstü biraz kıvrık dudak- ları kül gibi oldu. Bir an için iki kalpten hissolu « nur derecede bir ah çıktı. Hâfız Hanım, bu yakıcı kadm sesinin geldiği tarafa başını çevirdiği zaman çehresine gelen bir ziya parçası altında iki sıra göz yaşının sivri çehresine doğru parlıyarak aktığı gö- rülüyordu. Avluyu dolduranların hepsi, hemen ya- kın, uzak akrabadandı. Konu komşu bile kendileri- ni akraba kadar yakm sayıyorlardı. Onun için bu Abbas Efendi lâkırdısı, hepsinin yüreğine dokundu. Ve bütün hayallerde, o kır bıyıklı, uzun boylu ge - niş Omuzlu erkek güzeli Abbas Efendinin hâtıra- larıma dolaştı. b Emektarlardan bir kadın Hâfız Hanıma yaklaşıp Bordu: — Haber edelim mi? Kessinler mi? Hâfız Hanım başiyle (Evet) işareti verirken, ka- dm, ihtiyar, genç, çirkin, güzel, bir sürü kadın Br- denin etrafımı almışlardı: — Maşallah ta Maşallah!.. Hele bir bak bana! — Ayol oğul, Hanife teyzeni tanımadın mı? Op bakayım elimi! — Dayısı dayısı! Hele guna bak. Sen giderken daha kırkını doldurmamıştı. Hele bakındı, sana na- sil gülü gülüveriyor. — Erden Ffendi, Eminin Hacer elini öpecek. Sütanası, tuhaflığiyle meşhur Saçıdipten Ayşe Bacı ortalığı güldürdü: — Ayol Erdenim! Biricik oğlum! Artık hekim öl- dun mu sen? Aman yavrum! Eğer hekim oöldün- sa şu benim saçlarıma bir sağlık bul. O kadar dö- küldü ki başımda ne fes ne mahrama duramaz oldu. Bir diğer şakacı hanım bu kahkahaları katmar lendirdi : — Şuna bakmdı! Ayol sana doğuştan Saçıdipten Ayşe demişler. Altmısımdan sonra mı sı.ğlık arama- ğa kalktm! — Öyle ama, benim köroğlu üstüme toz kondur- maz! Ona ne diyeceksin küçük hanrm? — Ne diyeceğim, kma masrafından kurtuıdııî* için derim, Bir kahkaha tufanr Hafız Hanımım da balmumü — kadar sarı, zayıf yanaklarma sirayet etti. — Hanımlar, tekbir almıyor, tekbir! Ş | Bunu ahir tarafındaki bahçeden, tesadüfe1 S#7 — çıdipten Ayşenin kocası haykırmıştı. Kadınlar af7 — sında bir fısıltı dolaştı: — Ya, kurban, kurbanları unuttuk ayol, kurb"' lar kesilecek.. Ve ince bir kerpiç duvarla ayrılan avluda erkeki ler hep birden ağır ağır, hürmet ve huşu ile tekbi? — almağa başlarlarken ana oğul taş merdiveni çıklr rak eve giriyorlardı. Ötede erkekler, Hafız Hanf — mın, adadığı Üç tane kınalı kurbanı keeiyorllfd" Mutfakta da oğulları gurbette olan hasretli anal irmik helvası dağıtmağa başladılar. Sofada kız mek tebi öğretmeni Hacı Hanımla Şeyh Muradın aşir okuyorlardı. Ana oğul odaya girdikten ,onrll'î'# “en yakm akraba sedirlere Bıra ile oturdular. Iki B#” lası, dayısının haremi, teyzesi, büyük kızı, hal gelini birer birer ve yeni baştan sorgu suale ladılar. — Hoş geldin. — Nasılsmn ? — Yollarda rahat ettin ya? — Bu kadar yıl göreceğin gelmedi mi? — Fatma ablanın oğlunu gördün mü? Kırmifi ığ' hirkalı, yumuk yumuk.. Sana ds ne kadar ğ — İnşallah © da emisine benzer Vaziyet gittikçe tabiileşiyordu. Delikanlının h”" canr geçtikçe, daha doğrusu kendine geldikçe İAT başka birşey, yüreğinde başka bir helecan dü. # ğa başladı. Her söze, her sorguya cevap verm' çalışırken gözüciyle etrafa bakıyordu. Bir l-"! tund"’ı p gözü kapıya ilişti. Kapmın dışarısında sekiz O daha vardı. İç tarafta iki elini midesinin Üs! sarılı kuşağına sokmuş, başmı eğmiş (Güzel) ruyordu. Erden seslendi: (Arkası var) —