il İ Largo Caballero e mecbur oldu. Lar. Son aylarda komt. — Sendikalist deni. Arasında bazı anlaşa. göstermişti, Bu an- evvelâ Katalonyada bastırıldı, fakat ihti, kalkmadı. Komtinistler kadar müttehit bir cep. 1 z4 mevkiinde hâkim rol Srar ediyorlar. Bütün di- Partilerle Cümhuriyet. ekalliyette kalıyorlar, müddet bu ihtilâf! *gritin kurduğu kabine. e esiki kabinenin siya yoktur, O da yine Kürmuyeye dayanan bir hükü. Anarşistleri de kandı. | kadar bütün iş- Maresini temine çalı. £ # MP olduğu müddetçe caziptir. a $ ikokul programının 27 nci I sayfasında 7 nci fıkrayı o kuyorum; “Derslerde faaliyetleri o çeşit- lendirmeğe (çalışmalı, çocukları yeknesak faaliyete sevketmekton çekinmeli” Bu sözlerden ne anlı- İ yorsunuz? Ben müphem olarak aynı mevzu Üzerinde çok durmayıp değiştirmeyi anlıyorum. Demek ki program bu durmanın antipelko- lojik ve antipedagojik olduğunu düşünüyor, Bunda hiç şüphemiz kalmasın, çünkü &âynı fıkrada şu satırları da okuyoruz: * “Meselâ bir derste çocukları birta- kım meseleler etrafında düşündür mek Jâzımsa da bütün bir dersi böyle düşündürücü meselelere has rederek çocukları fazla yormuş, bıktırmış ve mevzulara karşı alâ « kalarmı azaltmış oluruz, Halbuki dersin bir kısmmı düşündürücü meselelere, bir kısmmı temrinle. re, bir kısmı tahtada, har- tada, kum sandığında çalıştırmağa, (bir kısmmı resim. leri ve başka ders malzemelerini tetkik ettirmeğe, bir kısmını tet- kiklerin neticesini talebeye sözle, resimle ve başka vasıtalarla İfade ettirmeğe ayırırsak hem dersin ga yesi daha iyi elde edilmiş, hem ta lebehim dikkati dersin sonuna ka- dar uyanik Bülündürulmüş olur, enba öyle mi? Acaba ger - çek âleminde programın de. diği gibi mi olur. Resmi bir prog- ram da insanların kafasından çı- kar, onlarda da yanlış telâkkiler, sübjektif kanaatler olabilir. Bu hü kümlerde de ayn: mahiyeti görü - yorum. Gördüklerimi göstermek te isterim. Her terbiye tekniği ter. biyenin psişik ve sosyal telâkkisine bağlıdır. Eğer bu telâkki ilmi de. ğilse bundan çıkan tekniğin sağ - Jam bir âlet gibi kullanılmasma İm kân yoktur. Onun için bu çeşitlen dirme pedagojisinin dayandığı psi- kolojik kanaati önce tenkit etme- miz lâzımdır. Bu bahiste doğru yo la çıkabilmek için her şeyden önce şu hakikatlere temas edelim: I — Çocuğu alâkadar eden şey kendi tekâmülüne uygun olan £s- aliyetlerdir. Bunlar Jeter fikir, is- ter beden dersi olsun, hepsi birdir. TAN Kültür, “Terbiye işlerimiz ÇOCUĞUN TERBİYESİ | NCAK. YAŞANARAK AZANILIR -——- Muharrir diyor ki: Çocuk için az cazip, cazip, çok cazip mev- zu yoktur. Her şey, her ders çocuğun tekâmül seviyesine uygun YAZAN: İsmail Hakkı Sobık Terbiye Profesörü WU — Çocuk için az cazip, cazip, çok cazip, bilsbütün cazip mevzu yoktur. Her şey, her ders çocuğun tekâmül seviyesine uygun olduğu müddetçe caziptir. o Tabil şartlar içindeki riyaziye dersi bile bir o- yun kadar caziptir. Nasıl ki ezber- Jetildiği zaman oyun bile müz'iç 0- Vur, MI — Sadece mevzu değiştir mek, çocuğun dikkatini tazelemez. başka vesiyle ile yarar. Mühim o- lan çeşitlemek değil, tahsili şahsi ve canlı bir İstihsal haline getir- mektir. Çocuğu sebepsiz boş kal- ması bile yora IV — Terbiyenin asıl ve asil he- defi çocuğu serçe kuşları gibi dal- dan dala kondurmak değildir, bilâ- kis âyni mevzular, hattâ en çetin- leri üzerinde bile saatlerce durdur» mak, düşündürmek, yaratma gü- cünü işletmektir. Eiverir ki bu Mevzular çocuğun * tekâmülü için faydalı olsun. İngiliz Karikatürü: Gazetede bize dair bir haber yok mu John? — Hayır sevgilim.. Mesut izdivaçlardan dedikodu çıkmaz ki!.. örülüyor ki program. böyle düşünmüyor ve böyle Yap- iyor, Çünkü (ayrı mebdelerden hareket ediyor. Onun çocuk ve ruhi hayat hakkındaki telâkkisi bambaşkadır. O çocuğu dışarıdan, dışlık mebdelerle İdare edilebilir sanıyor, Onun gözünde öğretmen bir okutucu, en nihayet bir öğre, ticidir, Hattâ önce kullandığı o- kutan sözü de bunun bir delili de. gil miydi? Sonradan alman öğret. men sözü de muayyen inancın €se- ri değil midir? Bu inanç şudur: Çocuğa müfredat programının ta- şıdığı bahisleri öğretmek müm - kündür, bunun için bir öğretici ge rektir, okulun vazifesi bu öğretici vasıtasle bu mevzuları çocuklara öğretmektir. Halbuki... H albuki biz tamamiyle aksini düşünüyoruz; hem de bu. gün, bu vesiyle ile değil, yıllardan A beri, en müsbet kanaatlerle. Biz diyoruz ki, çocuğun terbiyesi - bu terbiye Ister cismani, İster fikri, is- terse ahlâki olsun - öğretilmez. Yı?,Sadece yaşanarak kazanılır. Terbiye etmek, öğretmek yoktur, terbiye olmak, öğrenmek yardır. Öğrenmek dışarıdan hazır bazı te- sirleri almaktan ibaret menfi mün fall bir iş değil, olmak, büyümek, istihsal etmek, tekâmül etmek gibi tamamiyle hür, orijinâl, şahsi ve faal bir hâdisedir. Öğretmen yok, evrimmen var - dır. Evrimmen bazan bir arkadaş bazan bir usta, bazan da bir hasta bakıcı veya bir hekimdir. En bü - yük vazifesi sağlığı korumak, ç0- cuğun kendi adamlığını kendi is- tihsal etmesine yardım etmektir. O da çocuğun yerine kendi çalışa- rak değil, çocuğun çalışmasın! mümkün kılacak dışlık şartları te min ederek. Okutan yerine öğretmeni koya- rak büyük bir adım attık, öğret - men yerine de evrimmeni koyduğu- muz gün bütün bir ideâl devrimi Binirde Elektrik Santralı İzmir, (TAN) — Ankaradan ge - len mütehassıs bir heyet, büyük ve küçük Mendres mehrlerile oOGediz nehri boyunca tetkiklere başlamış » tır. Araştırmalarm mevzuu, münasip bir yerde su kuvvetinden İstifade o- lunarak büyük bir elektrik santralı vücuda getirmek ve buradan alma cak cereyanla bütün Ege havalisini ışıklandırmaktır. o Bu takdirde en küçük köylerde bile elektriğin kilo- vatını 25-3 kuruşa vermek mümkün olacaktır. Geçen yıl İzmirde 4 milyon kilovat elektrik sarfedilmiştir. Beş yıl sonra bu miktarın 25 mi kilovata çıka cağı da tahmin ediliyor. Diyarbekirde Sıcaklar Diyarbekir, (TAN) — Burada şi kâyet edilecek derecede sıcaklar baş lamıştır. Herkes serin, gölge yerler öramaktadır. Van Gölü ünde İşliyecek Vapurlar Diyarbekir, (TAN) — Van gölün de işiliyecek olan yüz elişer tonluk | üç gemi parça belinde buraya getiri miş ve kamyonlar Vana naklolun İmıya başlamıştır. Bu parçalar Tat - van tersanesinde süratle birleştirile cek ve vapurlar Van gölü kıyısındaki kasabalar arasında muntazam sefer ler yapmıya başlıyacaktır. | Adapazarından Kaçan i Mahkâm Teslim Oldu Adapazarı, (TAN) — Bir katil mad desinden mahküm bulunan ve bura hapisanesinden kaçan Hendekli ber İber Yusuf kendiliğinden mülddelumu olacaktır. miliğe teslim olmuştur. Fatihte Haraççı Muhittin mahal. lesinde Ders Nâzırı sokağında 22 numaradan H. A. imzasile yazılıyor: “.- Fatihte Haraççı Muhittin ma- hallesinin Ders Nazırı ve Hattat Na- zir sokağında oturuyoruz. Burada iki haftadan beri çarşamba pazarı kurulmağa başlandı. Sokaklarımıza beniz kaldırım yapılmamıştır. Toz İve topraktan şikâyet ederken pazar yerinin de sokağımızda kurulması, bizi büsbütün rahatsız etmeğe baş - ladı. Pazar esnafları Salı günü akşa- mından başlıyarak sabaha kadar de- vam eden gürültülerile bizi uykusuz bırakmaktadır. Bekçinin müdahale- sile dahi gürültünün önüne geçile - miyor. Ertesi sabah soğan. sarmısak, pırasa ve ıspanak; et, ciğer, zeytin, pekmez gibi mad- deler kapılarımız önüne konuluyor. Müteaffin kokularla sinek ve mik - ropların evlerimizin içine kadar gir- meleri bizi bllsbütün rahatsız edi - yor. Bu vaziyeti bütün gün çekmek- le beraber geceyi de rahatsızlıkla ge- giriyoruz. Çünkü ertesi perşembe gü- nünün öğle vaktine kadar Belediye arabaları temizlik yapıyorlar. Pazara ihtiyacımız yoktur. Evle» rimizde çoluk ve çocuğumuzla rahat oturmak istiyoruz. Binaenaleyh pa- zar yerinin dar sokaklarımızda kurul mak suretile havamızın ve sıhahtle- rimizin bozulmasına ve rahatımızin ihlâl edilmesine mahal bırakılmama- sını, bu pazarın müsait bir moydana nakledilmesini diliyorum. Mahalle arasına kadar sokulan Çarşamba pazarmın umumi sıhhati ve hususi istirahati bozduğu mukak- kaktır. Bize kalırsa bu pazar, Hacı Hasan bostanına nakledilmelidir. Bu- rası hem boş, hem de daha geniş ve serbesttir, OKUYUCU MEKTUPLARI Çarşamba Pazarı Başka Yere Kaldırılmalıdır Geciken Kıdem Zamları Okuyucularımızdan muslim M. yazıyor; “— Geceli gilndüzlü çalıştığımız halde aramızda altı senede bir kıdem zammı gören arkadaşlarımız yar. O zamlar da vaktinde verilemiyor. Orta ve yüksek kısım muallimleri, zam görür görmez derhal istihkek- larmı alırlar. OMaerif idaresinin mekteplere gönderdiği bir tebliğe göre, zam gören muallimler eylül 938 başımdan itibaren mâaşlarını zamla- rile birlikte alacaklardı. Halbuki hâ- Ii eski maaş esasına göre pü ra alıyorlar. Şimdi bize: “—Mesken bedelleriniz unutulmuştur. Kıdem zamlarınız bütçe meselesidir.” diyor lar. Unutulan bu haklarımızlı Ms | Vekâletinin daha yakından alâkelar olmasını diliyorum.,, . Evkaf Mütekaitlerine Yardım İmzasının yazılmamasıni isteyen Aksarayda bir okuyucumuz diyor kiz ri? “ - Tekaüt, dul ve yetimlerden ihtiyacı olanlar için Eytam Banka- sı Üçer maaş nisbetinde avans ver- meyi kabul ediyor. Biz Evkaf teka- &t, dul ve yetimleri bu şefkatten malırumuz. Gerçi Evkafın Vakıf Pa» ralar idaresi varsa da kadrosu dar- dır. Bu yardımı üzerine alamıyor, Bu gün tam teşkilâtı malf bir idare o- lan Vakıf Paralar Direktörlüğü de Evkafın tekalt, dul ve yetimlerine yardım elini uzatamaz mı? Bastan aşağı Evkaf &meklilerini sevindire- cek olan bu muavenetin bir an ev - vel yapılması için Vakıflar umum müdürlüğünün nazarı dikkatini çek- menizi rica ederim...