özanen 20.5. 937 K A'N TAN Gündelik Gazete BAŞMUHARRI , RI Ahmet Emin YALMAN TAN> kiıdrî"î: hedefi: Haberde, fi- rüst, gaç Seyde temiz, dür Sözetesi olmak, kariin —. “Mıya çalışmaktır. | . ada ü tahakkıç Adliye Vekilinin bu dmu“'lğmı' ettirmek üzere İlk a- Kileti bur f güğrehiyoruz. Adliye Ve- Tahsisat payısİN bütçeye 20 bin lira Ymuştur. Bu rakam — kü- Bu sena v Yaçla Sene Mütenasip değildir. 'î.m'“k tecrübe bunu gös. SüSlr teği l*""h L Vekâletini daha Sebepl almıya sevkedecektir. İ ttle hqr:yuk adımı biz memnu. N"—m Oruz. Zaten Vekâlet te ihtiyaçla mütenasip ol- ederek, belediyeler GF Mi Ce neticeler elde et. Adnynmkul Ollbllhı_ d% Yürü bu ilk adım üze- *Vegj ya Tek bu sene bir. tecrübe Kültür, 'Tetbiye işlerimiz COCUĞUN TERBİYESİ ANCAK. YASŞSANARAK KAZANILIR. —— Çocuk için az cazip, cazip, çok cazip mev- her ders çocuğun tekâmül seviyesine uygun Muharrir diyor ki: zu yoktur. Her şey, olduğu müddetçe caziptir. AAA A # Ikokul programının 27 nci l sayfasında 7 nci fıkrayı o- kuyorum; “Derslerde — faaliyetleri — çeşit- lendirmeğe — çalışmalı, çocukları yeknesak faaliyete Sevketmekten çekinmeli.” Bu sözlerden ne anlı- yorsunuz? Ben müphem olarak aynı mevzu üzerinde çok durmayıp değiştirmeyi anlıyorum. Demek ki program bu durmanın antipsiko- Tojik ve antipedagojik olduğunu düşünüyor. Bunda hiç şüphemiz kalmasın, çünkü Aaynı fıkrada şu satırları da okuyoruz: * “Meselâ bir derste çocukları birta- qg'l sonra, gelecek yıl hıı_,_* Meselesini kökünd tedbirler almalıdır. & ı y::: beri Cümhuriyet —hü- *ketj Müdaf, Mda asilere karşı mem- a eden Largo Caballero lğ;.':"liı;ıeebuı' oldu. Lar. sol temayüllü :Hıh;:mmmerlnden m(îremk. Tietn 40 kurmuştu. Öyle olduğu KAĞAAR e a SA merbar oldu? :g"eıl. %k * Son aylarda komü. "luı,hth 0 — Sendikalist deni. T arasında bazı anlaşa- baş göstermişti. Bu an- evvelâ Katalonyada de bir isyana — sebep Yan bastırıldı, fakat İhti. . Komünistler müttehit bir cep- M ;;dîh!mlbmı istiyor, anar- "’-ı._h. : ::::inde hâkim — röl —"'ll iyorlar. Bütün di- & lo_hhm:rle Cümhuriyet. tı..,,m:'"în fikrinde — olduğu ş:ğ”qn T ekalliyette kalıyorlar. müddet — bu ihtilâfı hh Muvaffak olamadı. Onun 'MNCKH“D kurduğu kabine- m:""' h"“ eski kabinenin - siya- hit . e fark yoktur. O da yine hîu*“mîpjî" dayanan bir hükü. h . :::. ı..,p"“ ânarşistleri de kandı- tek _m'““unn kadar bütün İş- hît_ldo €n idaresini temine çalı. bu kab :ı'm"do İne değişmesi """ne::"“' olacak de;lî:lr.h;'î Stmiye harbe sonuna kadar de- karar vermiştir. H Çalışacak ol ka“et edebllı;rı'lszı.l: D ÜR, MN oraya h'ı“l'c!hğı götürenler kş a om.mt eden Rumlar- Belm, Bize halrerlığı ilerletmiş. 'Erdir. edebilecek hale kım leler etrafında düşündür mek lâzımsa da bütün bir dersi böyle düşündürücü meselelere has rederek çocukları fazla yormuş, bıktırmış ve mevzulara karşı alâ -« kalarını azaltmış oluruz. Halbuki dersin bir kısmmı düşündürücü meselelere, bir kısmımı temrinle. re, bir kısmı tahtada, har- tada,y kum sandığında çalıştırmağa, — bir kısmını resim- leri ve başka ders malzemelerini tetkik ettirmeğe, bir kısmını tet- kiklerin neticesini talebeye sözle, resimle ve başka vasıtalarla ifade ettirmeğe ayırırsak hem dersin ga yesi daha İvi elde edilmiç, hom ta- lebenin' dikkati dersin sonuna kâ- dar uyanık bülundürulmüş oölür.., Acaba öyle mi? Acaba ger - çek âleminde programın de- diği gibi mi olur. Resmi bir prog- ram da insanların kafasından çı- kar, onlarda da yanlış telâkkiler, sübjektif kanaatler olabilir. Bu hü kümlerde de aynı mahiyeti görü - yorum. Gördüklerimi göstermek te isterim. Her terbiye tekniği ter. biyenin psişik ve sosyal telâkkisine bağlıdır. Eğer bu telâkki ilmi de . ğilse bundan çıkan tekniğin sağ - lam bir âlet gibi kullanılmasıma im kân yoktur. Onun için bu çeşitlen dirme pedagojisinin dayandığı psi- kolojik kanaati önce tenkit etme- miz lâzımdır. Bu bahiste doğru yo la çıkabilmek için her şeyden önce şu hakikatlere temas edelim: I — Çocuğu alâkadar eden şey kendi tekâmülüne uygun olan fa- aliyetlerdir. Bunlar ister fikir, i_S' ter beden dersi olsun, hepsi birdir. F YAZAN: İsmail Hakkı Sobık Terbiye Profesörü H — Çocuk için az cazip, cazip, çok cazip, büsbütün cazip mevzu yoktur. Her şey, her ders çocuğun tekâmül seviyesine uygun olduğu müddetçe caziptir. — Tabil şartlar içindeki riyaziye dersi bile bir 0- yun kadar caziptir. Nasıl ki ezber- letildiği zaman oyun bile müz'iç 0- lur. IN — Sadece mevzu değiştir- mek, çocuğun dikkatini tazelemez. başka vesiyle ile yarar. Mühim o- lan çeşitlemek değil, tahsili şahsi ve canlı bir istihsal haline getir- mektir. Çocuğu sebepsiz boş kal- ması bile yoral IV — Terbiyenin asıl ve asil he- defi çocuğu serçe kuşları gibi dal- dan dala kondurmak değildir, bilâ- kis ayni mevzular, hattâ en çetin- leri üzerinde bile saatlerce durdur- mak, düşündürmek, yaratma gü- cünü işletmektir. Elverir ki bu Mevzular çocuğun * tekâmülü için faydalı olsun, İngiliı Karikatürü: örülüyor ki program- böyle düşünmüyor ve böyle yap- mıyor. Çünkü — ayrı mebhdelerden hareket ediyor. Onun çocuk ve ruhi hayat hakkındaki telâkkisi bambaşkadır. O çocuğu dışarıdan, dışlık mebdelerle idare edilebilir sanıyor. Onun gözünde öğretmen bir okutucu, en nihayet bir öğre. ticidir, Hattâ önce kullandığı o- kutan sözü de bunun bir delili de- ğil miydi? Sonradan alınan öğret- men sözü de muayyen inancın ese- ri değil midir? Bu inanç şudur: Çocuğa müfredat programının ta- şıdığı bahisleri öğretmek müm - kündür, bunun için bir öğretici ge- rektir, okulun vazifesi bu öğretici yasıtasle bu mevzuları çocuklara öğretmektir. Halbuki.., Halbukl biz tamamiyle aksini düşünüyoruz; hem de bu- gün, bu vesiyle ile değil, yıllardan AYA YA YA , AAA beri, en müsbet kanaatlerle. Biz diyoruz ki, çocuğun terbiyesi - bu terbiye ister cismani, ister fikri, is- terse ahlâki olsun - öğretilmez. Ya?.Sadece yaşanarak kazanılır. 'Terbiye etmek, öğretmek yoktur, terbiye olmak, öğrenmek vardır. Öğrenmek dışarıdan hazır bazı te- sirleri almaktan ibaret menfi mün fail bir iş değil, olmak, büyümek, istihsal etmek, tekâmül etmek gibi tamamiyle hür, orijinâl, şahsi ve faal bir hâdisedir. Öğretmen yok, evrimmen var - dır. Evrimmen bazan bir arkadaş bazan bir usta, bazan da bir hasta bakıcı veya bir hekimdir. En bü - yük vazifesi sağlığı korumak, ço- cuğun kendi adamlığını kendi is- tihsal etmesine yardım etmektir. O da çocuğun yerine kendi çalışa- rak değil, çocuğun çalışmasını mümkün kılacak dışlık şartları te min ederek. Okutan yerine öğretmeni koya- rak büyük bir adım attık, öğret - men yerine de evrimmeni koyduğu- muz gün bütün bir ideâl devrimi İzmirde Elektrik Santralı İzmir, (TAN) — Ankaradan ge - len mütehassıs bir heyet, büyük ve küçük Mendres nehrlerile — Gediz nehri boyunca tetkiklere başlamış - tır. Araştırmaların mevzuu, —münasip bir yerde su kuvvetinden istifade o- lunarak büyük bir elektrik santralı vücuda getirmek ve buradan alıma cak cereyanla bütün Ege havalisini ışıklandırmaktır. —Bu takdirde en küçük köylerde bile elektriğin kilo- vatını 2,5-3 kuruşa vermek mümkün olacaktır. Geçen yıl İzmirde 4 milyon kilovat elektrik sarfedilmiştir. Beş yıl sonra bu miktarım 25 milyon kilovata çıka cağı da tahmin ediliyor. Diyarbekirde Sıcaklar Diyarbekir, (TAN) — Burada şi- kâyet edilecek derecede sıcaklar baş lamıştır. Herkes serin, gölge yerler aramaktadır. Van Gölünde İşliyecek Vapurlar Diyarbekir, (TAN) — Van gölün de işiliyecek olan yüz ellişer tonluk üç gemi parça halinde buraya getiril miş ve kamyonlar Vana naklolun mıya başlamıştır. Bu parçalar Tat - van tersanesinde süratle birleştirile cek ve vapurlar Van gölü kıyısındaki kasabalar arasında muntazam sefer ler yapmıya başlıyacaktır. Adapazarından Kaçan Mahküm Teslim Oldu Adapazarı, (TAN) — Bir katil mad desinden mahküm bulunan ve bura hapisanesinden kaçan Hendekli ber ber Yusuf kendiliğinden müddeiumu olacaktır. miliğe teslim olmuştur. AAA aN KA Ü N SŞ AŞ UU — Gazetede bize dair bir haber yok mu John? — Hayır sevgilim.. Mesut izdivaçlardan dedikodu çıkmaz ki!.. Fatihte Haraççı Muhittin mahal- lesinde Ders Nâzırı sokağında 22 numaradan H. A. imzasile yazılıyor: « — WPatihte Haraççı Muhittin ma- hallesinin Ders Nazırı ve Hattat Na- zır sokağında oturuyoruz. Burada iki haftadan beri çarşamba pazarı kurulmağa başlandı. Sokaklarımıza henüz kaldırım yapılmamıştır. Toz ve topraktan şikâyet ederken pazar yerinin de sokağımızda kurulması, bizi büsbütün rahatsız etmeğe baş - ladı. Pazar esnafları Salı günü akşa- mundan başlıyarak sabaha kadar de- vam eden gürültülerile bizi uykusuz bırakmaktadır. Bekçinin müdahale- sile dahi gürültünün önüne geçile - miyor. Ertesi sabah et, ciğer, zeytin, pekmez gibi mad- deler kapılarımız önüne konuluyor. Müteaffin kokularla sinek ve mik - ropların evlerimizin içine kadar gir- meleri bizi büsbütün rahatsız edi - yor. Bu vaziyeti bütün gün çekmek- le beraber geceyi de rahatsızlıkla ge- çiriyoruz. Çünkü ertesi perşembe gü- nünün öğle vaktine kadar Belediye arabaları temizlik yapıyorlar. Pazara ihtiyacımız yoktur. Evle - rimizde çoluk ve çocuğumuzla rahat oturmak istiyoruz. Binaenaleyh pa- zar yerinin dar sokaklarımızda kurul mak suretile havamızın ve sıhahtle- rimizin bozulmasına ve rahatımızın ihlâl edilmesine mahal bırakılmama- sını, bu pazarın müsait bir meydana nakledilmesini diliyorum. Mahalle kadar sokul Çarşamba pazarmm umumi sıhhati ve hususi istirahati bozduğu mukak- kaktır, Bize kalırsa bu pazar, Hacı Hasan bostanına nakledilmelidir. Bu- rası hem boş, hem de daha geniş ve serbesttir. OKUYUCUY MEKTUPLARI Çarşamba Pazarı Başka Yere Kaldırılmalıdır soğan, sarmısak, pırasa ve ıspanak, Geciken Kıdem Zamları Okuyucularımızdan muallim M. yazıyor: “— Geceli gündüzlü çalıştığımız halde aramızda altı senede bir kıdem zammı gören arkadaşlarımız var. O zamlar da vaktinde verilemiyor. Orta ve yüksek kısım muallimleri, zam görür görmez derhal istihkak- larımı alırlar. Maarif idaresinin mekteplere gönderdiği bir tebliğe göre, zam gören muallimler eylül 936 başından itibaren mâaşlarımı zamla- rile birlikte alacaklardı. Halbuki hâ- lâ eski maaş esasına göre — pa- ra alıyorlar. Şimdi bize: “—Mesken bedelleriniz. unutulmuştur. Kıdem zamlarınız bütçe meselesidir.” diyor- lar, Unutulan bu haklarımızla Maarif Vekâletinin daha yakından alâkadar olmasını diliyorum.,, DA Evkaf Mütekaitlerine Yardım İmzasının yazılmamasını isteyen Aksarayda bir okuyucumuz diyor ki: “— Tekaüt, dul ve yetimlerden ihtiyacı olanlar için Eytam Banka- sı üçer maaş nisbetinde avans ver- meyi kabul ediyor. Biz Evkaf teka- üt, dul ve yetimleri bu şefkatten mahrumuz. Gerçi Evkafın Vakıf Pa- ralar idaresi varsa da kadrosu dar- dır. Bu yardımı üzerine alamıyor. Bu gün tam teşkilâtlı mali bir idare o- lan Vakıf Paralar Direktörlüğü de Evkafın tekaüt, dul ve yetimlerine yardım elini uzatamaz mı? Baştan aşağı Evkaf &meklilerini sevindire- cek olan bu muavenetin bir an ev - vel yapılması için Vakıflar umum müdürlüğünün nazarı dikkatini çek- menizi rica ederim...