1.5. 07 TAN | Sündelik Gazete | BAŞMUHARRIRI ayi Emin ri ird, :n hedefi: Haberde, fi- rüşt, her seyde temiz, dü! Eazeteşi imi olmak, kari tlıdırlar, Mağlübiyet er. Mağlüp göründükleri bir zaman yine » Sadece tehir etmiş. rehberleri es. uyuşmaktır. Minurois'ya göre İngiliz ta-| Patoriuy, e edersek, bu büyük tmpa., İNİ Kö gzesini Hilalin izah el © kadar pe ilizler iidale gelin- j Ayli tecriibeler geçirdi . bir imparatorluk kur. Zaman karyılarında matı ballar, Amerikada bir üekton ihdas etmelerine Wa. çe iilade etmedi. Hattâ İr. kin, olmayi Afrikaya bile hü M İnsiliz tmparatorluğu tâfta . Dominyonlar bi. haline gelmişlerdir. Mı. Ve Irak istiklüllerini Try lerdir İngiltere bunlarn Pakgş iktifa eder, Müş pası oluyor da İngiltere da. e nere) bütün otorite ve oto- vb bağı YAN kavgalarını idare ir Gain eni kurmıya mu. Mm buradadır, Muharriri bu suale cevap K la lerimizi İçi » İçinde büyüdükleri mu- » Zevkle döşenmiş ii # 5 i Veri, “vin içine , ehemmiyet iv lerinde üzami derecede | Re riayet ederlermis. aa yil zevk inkıraza uğ- Day Yerini tarzı ev döşemesi ye VİN hg, SİNİ arp zevki alamadı. hüküm sürmi. Bu zevkin de tedri- ! İsmine çalışmak lâzım. Zumuz, içinde ya. Soeriklarımızı büyüttüğü. #evkli olmadıkça, evin ye- mi m mânası yoktur. Die senelerdenheri hir ğ Kibi ev ev dolaşarak! aymıya çalıst. Simdi de Yamak ve daha samll bir va, te, eatın ri İİ 4 z £, SE ir m İcin yeni bir mülesse, Zi kür bizde dekoras. : Via işmak ilk teşebbüs. mıvaffak olacaktır. undan bir müddet evvel resimli bir haftalık ga- zetede "Türkiyenin en yüksek dağma çıkış,, başlığı altmda bir yâzı okudum. Bu yazı bana yeni şeyler öğretti, fakat bu, hakikate tamamile uygun ve fazla coğrafi bir bilgiye müs- tenit değildi. Çünkü bu çrkı- lan dağ Orta Anadolunun en yüksek dağı olan Erciyaş'tı, ve Türkiyenin en yüksek dağı de- ğildi. Bir çoğumuz Kayserinin Erciyaş- dağını gözümüzle görmüşüzdür: Şerka, Adanaya veya Sivasa seya- hatta onun önünden geçilir ve pek açık havalarda onun 4000 metre yükseklikteki volkanik mahrutu. nu Ankaranın Elma dağının 3ir- vesinde görüp fark etmek müm- kündür. Bilhassa şimal sırtları çi- kış hususunda Alpler kadar müş. kilât arzettiği cihetle bu dağı da çıkanlar oluyor. 'Erciyaş, Anadolunun gezinti ve yürüyüş için muhakkak ki çok gü- zel ve müsait bir dağıdır. Fakat 5176 metre irtifamdaki Ararat da- ğı Erelyaşı yükseklik itibarile çok geride bırakır. Eski bir seyahatım- da zirvesine kadar çıktığım “Ara. rat” hakkında size şunları söyle - mek isterim: D ünyada Ararat kadar tanın- uy GOK Uz dağ, VU 0 nu hiç olmazsa büyük tufanda Nuh'un gemisinin konduğu bir yer olduğu için hemen hemen her. kes bilir.. Fakat işte o kadar... Bu dağ hakkında bir çokları fazla bir şey işitmiştir. Bu Nuh gemisi ri- vayeti doğru ise, muhakkaktır ki çok büyük ehemmiyeti haizdir. Çünkü Nuh, gemisiyle bu dağa konmamiş olsaydı İnsan soyunun mukadderatı kimbilir nazli tecel N edecekti? Evvelâ şunu kaydede. yim ki, bir çok meşhur emsali gibi Ararat'ın da müteaddit İsimleri vardır. Bu dağ yerlilerce daha zi, yade “Ağrı” dağı namile anılır. İranlılar bu dağa 'Nuhdağı” der. ler. “Ararat” ismi de tetkika muh. taçtır. Çünkü eski yazılarda ekse- riya Ararat dağından hiç bahis yoktur. Yalnız Ararat memleketi diye bahis vardır. Anlaşılıyor ki bu isim dağa sonradan verilmiş. d ir, Coğrafya bakımından Ararat. tamamile Türk havzasımdağır ve Türkiyenin şark hüdudunun Yanı başında, Türkiye, Rusya Ve hududları üzerindedir. e Ve vasat olarak 1000 metre irtifamdaki yay lada muazzam ve mütevazin bir mahrut şeklinde yükselir. Yukarı- ları yassı ve kubbe şeklindeğir. sim, taşlaşmış buz kütlelerini ha vidir, şimali şarki cihetinde karla örtülü lâtif satılı ve meyilli ar- zisi vardır. Diğer eihetleri sivridir. Bilhassa şimsle ve şimelişarkıye doğru 1000 metre yüksekliğindeki devasa yamacı cesim buz kütle « lerinden mürekkep es we line doğru sarkar ve bir muazzam buz yığın: buradan Yakubvadisi denilen 2600 metre derinliğindeki yere kadar iner, Kar muntakası vasati olarak 4200 metrededir. Fa- kat gölgelik boğuzlarla mecralar- Is eski ve yeni buz ve kâr yığınlar rı 1000 metreye kadar derinlikler- de de bulunur. Tahminen 3000 melre yüksekliklerde yazm en 8i- cak zamanlarımda da büyük kar sahalarma tesadüf olunur. üylk Araratm yanında bir de küçük Ararat vardır. Fakat bu küçük Ararat ta 4000 metreden faza | yüksekliktedir. Küçük oAraratin yazları he- men hemen buz yığınlar: bulun- maz bu küçük ve büyük Ararat dağlarını 2540 metre yüksekliğin- Ağrı (Ararat) dağlarının eteklerinden ilk küçük tepelere bir bakış.. "SEFİNEİ NUH.. UN OTURDUĞU ARARATA Nasıl Çıktım ? Ağrı dağının yüksek o te pelerinde asırların yala- yıp yalçınlaştırdığı sarp ? kayalıklar insana ürperti verir. deki bir bel biribirine bağlar bunun altından, sudan mahrum olan bu yer için büyük bir ehemmiyet ve kıymeti olan. Serdârpımar namm - da bir menba, fışkırır. Bu menba bu isim eski aşiret reisleri yazın bunaltıcı sıcaklarından kurtulmak için buraya geldiklerinden dolayı verilmiş, Harikulâde yüksekliği ve ova- dan 4000 metre kadar tamamen dikine yükselişi, yakınında başka bir yüksek dağın bulunmayışı iti- bariyle Ararat insanda bir bakış. ta büyük ve müstesne bir tesir br rakır, Bu dağ kadar devâsa teşek- külde bir dağ dünyada hakikaten Eüç bulunur, Yükseklik itibariyle onu geçen Himalâya ile Ameri. nm cenubundaki Anden dağları bile Ararat ile kabili kıyas olamaz. Çünkü bu dağlar, Ararat gibi yal- hiz başma yükselmiş değildir. ve yanlarındaki dağlara nisetle pek az fazla yükseklikleri olduğundan bu kadar göze çarpmazlar, Bu yüksekliğine rağmen Arara- ta şimdiye kadar çıkan çok olmuş. tur. Kurunuvustadan kalma esâ- tire nazaran İse dünyanın anasi olduğu için oraya kimse çıkamaz. yerlileri bugün bile oraya Sıkan muhakkak ölür, kanaatinde dirler, dikkate şayandır ki bu dağ en ziyade ilim adamlarını cezbe diyor, Ararat dağında ilk defa olarak nebadat tetkikatı yapan Fransız mebatat mütehassısı Turnefort'tur. Bundan tahminen 200 gene evvel O havalide seyahat ederken bu 8- razirin nebatat bakimdan vazi- yetine dair bir eser yazarak neğ- retmiştir ki, başka bir tetkik neti- <esi olarak tarafımdan yazılıp sözü geçen kitaptan en aşağı 200 sene sonra neşredilmiş olan eserim, İs- tisna edilirse Ararat havalisinin nebati vaziyeti hakkında şimdiye Dre yazılmış olan yegâne kitap. A raratm zirvesine şimdiye kadar topyekfin 20 defa çı- kılmıştır. Fakat bunların hepsi de muvaffakıyetle neticelenmiş de - Bildir. Meselâ: 1897 de Stöber na- mındaki Almanın çıkma teşebbü « sl akim kalmış ve ölümüyle neti, celenmiştir. Bunun gibi İngiliz Alpinistlerinden (o Pteshfleld o ve Tucker de Kafkasyanm en yüksek dağı olan Elburus dağına ilk defa olarak çıkmıya muvaffak oldukla- ri sene içinde Ararata da çıkmıya teşebbüs etmişlerse de muvaffak olamamışlar ve geri dönmiye mec- bur kalmışlardır. erlilerden hiç kimse hiç - bir zaman dağın kar mm- takasına kadar çıkmamıştır. Biz, ne olur, ne olmaz diye bunlardan bir kaçmı eşyamızı taşımak Üzere tutmuştuk. Fakat zirveye kadar gelmek cesaretini hiç biri göstere- medi, Yanımızda en son kalan ha- mal 4000 metre yüksekliğe kadar kendini zorladı ve nihayet canma taketmiş olacak ki sessizce ve giz. ice o da kayboluverdi, H er dağa çıkışta olduğu gibi Ararata da çıkmak için ta- biatiyle insanın yükü hafif olmalı. dır. Biz de büyük eşyamız: Ser. darpmarda bırakmıştık. Serdarpınardan yalnız arka çan- talarımızı ve sivri uçlu bastonları. mizı alarak yola koyulduk. Yarık ve çatlak sarp araziden, yanar dağdan akmış olan lâv tabakaları. nm teşkil ettiği dağcıklardan bir aşağı, bir yukarı yol alarak Ağus - tos güneşinin bazan yakıcı sıcak- lığından bizar olarak, bazan da lâtif bir rüzgürm serinliğinden memnun olarak zirveye doğru git. tikçe yükseliyorduk. İşte şimdi rusubi kayalarla kaplı geniş bir o. vadayız. Artık kar mmntakasına geliyorduk, Ortalık kararıyordu. Takriben 3200 metre yükseklikte idik. Büyük lâv tabakalarından mü. rekkep geniş bir kayalık içinde ge- celemiye karar vermiştik. Her bi- rimiz gecenin soğuk rüzgârindan korunmak için kayaların karanlık diplerine sığınıyorduk. Kumlu yer- ler bize oldukça yumuşak birer ya. lak vazifesini görecekti. Saat 11 sularmda mebtep orada uykuya dalan bir insan kümesini aydımla- yordu. Fakat bunları ısıtamıyor- du, Gece yarısını âz geçmişti ki, arananı, ... | Ankara Ziraat Eneti- $ ş tüsü Profesörlerinden dok-, tor K. Krause Ağrı (Ara- & rat) dağına çetin bir çıkış X yapmış, ba seyahati bir | konferans şeklinde anlat- mış ve yazmıştır. Bat kısmen dilimize çevirerek X âzası bulunduğum dağcı- X lik klübüne ithaf ediyo- X rum, 4 * "e Recai Yensen | Ür hepimiz uyanmış bulunuyorduk. Soğuğun şiddetinden uyumıya İm- kân kalmamıştı. Sabahın saat iki- sinde yine yola koyulduk. Saat beş sularında tahminen 4000 metre yükseklikte arkadaşla» rTımızdan ikisi hastalandı. Diğer İ- kisi de şiddetli burun kanaması, kulak uğultusu, teneffüs güçlüğü yüzünden çıkışa devam edemeği- ler, Burada son hamal da kaybol, Muştu. Bir şey değil, onunla bera- ber taşıdığı erzak çantası da git - mişti. Asıl fenalık burüda idi. Taş gibi sert donmuş kar mıntakaları, enkaz yığmları ve aşınmış lâv ta- bakaları üzerinden geğerek gidi- yorduk. Kısa bir zaman içinde mola verdik, susuzluktan ölüyor. duk. Yanımızdaki küçük konserve kiraz kutusunu açtık. İçindekini paylaştık. Adam başıma az bir şey düşüyordu. Yola devam ettik. Dar bir kaya kaburgası yukarıya çıkı- şımızı kolaylaştırmıştı. B u suretle sağımızda, Bolu. muzda uzanan buzlaşmış sarp mıntakayı boş yere aşıdır. maktan kurtulmuştuk. Bulundu. ğumuz yerden derinliklerde dağa yapışmış büyük memeler şeklinde yanardağı mahrukları görünüyor. du. Yüksek kayalıklarla çevrilmiş her tarafından damla damla sular akmakta olan bir boğaza girmiş tik, Bir taraftan yukarıya doğru çık- mıya çabslıyorduk. Nihayet son tepe kendini gösterdi. Fakat ssl mesele oraya çıkabilmekteydi. A- damakıllı buzlaşmış enkaz Yığın- ları üzerinden iç adım İlerilemiye çabalarken behemehal iki adım ge, riliyorduk. Oraya yığılıp kalıvermek işten değildi. Fakat zirveye pek fazla yaklaşmış olmak bize yeniden ce- saret ve kuvvet veriyordu. Niha- yet öğleden evvel zirveye çıkmıya muvaffak olmuştuk, Artık dağ bi- imdi. Zirvenin ezeli ve ebedi kar. larla mubat geniş sahasında bulu. nuyorduk. Ayna haline gelmiş bus tabakaları üzerinde yürümek de- Zil, ayakta durmak bile kabil ola- mıyordu. Bu, ancak nispeten de- rin yerlerde yeni karlar üzerinde bir dereceye kadar mümkün ola» biliyordu. Bittabi hiçbir tarafta hayattan eser bile yoktu. Ortada bizden ev. vel çıkanların da, Nuhun da, Nuhun gemisinin de hiçbir izi falan kal- mamıştı. Zaten biz Araratın şimal taraflarında kâin bulünan geminin tahta parçaları ve saire gibi şeyle- rin yakın zâmana kadar teşhir © dilmiş olduğu hakkındaki rivayet - lere rağmen burada böyle bir şey göreceğimizi hatırımıza bile getir. memiştik. F akat, buradan bir türlü ay- rilmak istemiyorduk. Çün- kü burada dünya ayaklarımızm altnda gibi idi Bu yüksek yay- lanm temiz ve berrak havasi için. de aşağı yukarı 350 kilometrelik bir saha engin ufuklara kadar u. GUNUN —IKRASŞ Via Pompeo Azolindo Sabah saat sekiz. Brendizi'deyiz. Vapur bir saat kalacak. Çıkmak fik. rinde değilim. Pire'de çıkmak için o kadar formaliteden geçtik ki, bir sa- at için tekrar bu zahmete girmiye li. zum görmüyorum. Kaptan niye çık « madığımı soruyör. Sebebini söylüyo - rum. — Formaliteye hiç lüzum yok. Mer diven başmdaki polisten bir kart a. lar, çıkarsız, . Vapurun merdiveninden İndim, Bir saniye düşündüm. — Sağa mı gitsem, sola mı? Sebepsiz sola gitmiye karar veri - yorum, Brendizi rıhtmınn sol kısmı, küçü- cik binalar, pis, karanlık, likör - ka- felerle dolu. Yürüyorum... Balıkçılar ağlarını sahilde kurutuyorlar. Her köşebaşında bir tulumba. Çıplak a. yaklı italyan çocukları kovalarla su taşıyorlar. Çocuğun birisini takip e- diyorum. Dar bir sokağa giriyoruz, Sokağın başmdaki levhada Via pom- peo Azolindo yazıyor. Sokağın ta kar. Şısında, pencereleri kırık, çerçeveleri ha düşecek, badanası dökülmüş sarı bir bina görünüyor. Bir çıkmaz 80. kak... Vin Pompeo Azolindo çık- mazı, :. Çıkmaz sokağın iki tarafına yan- yana dizilmiş tek odalar. Odalarm kapıları açık. Hentiz yatağından inen beyaz donlu herifi bile görüyorum. Yatağın bu kadar sokak ortasına s6 rildiğini hiçbir yerde görmemiştim. Odanın içerisi bir mahşer. Tencereler, kovalar, yatak Şilteleri, yorganlar, sümüklü çocuklar, tavuklar, horoz- lâr hep bir arada.. Kadınlar yemek lerini orada pişiriyorlar. Odalardan çıkmaza yapılan pis kokularla, çık- mazda meydana dökülen çöplerin ko- kusu bir klorform gibi, İnsanı hayılt. mak için bundan kuvvetli bir koko 6 lamaz, Odalar çıkmazın sonuna kadar böylece uzanıyor. - Via Pompeo Azolindo'da yaşıyan İtalyanları, tâ Amerikadan tanırım. Bu çıkmazda yaşıyanlarla, Amerika» ds Boweryg'de yaşıyan İtalyanlar a. rasında hiçbir fark yok.. Nevyorkun kapısını bekliyen on dört gözlü büyük hürriyet heykelinin kanatlarma sw ğınarak, yurtlarından hieret o eden, ler, Boweryde de tıpkı böyle yaşarlar, Orada da tavuklarla beraber yatar, sefaletin en kötüslinü, açlığın ve pisliğin en koyusunu onlar temsil e- derler, Zavallı Brendizi çıkmazınm sakinleri, bir Via Pompeo Azolindo- dan çıkıp bir ötekisine girmek İçin, İ koca Bahri Muhiti aşıyorlar.. Habe. sistanlara da Via Pompeo Azolindoya şidiyorlar gibi geliyor bana, ADSIZ YAZICI zanip gidiyordu. Hafif bulutların temiz tülleri a- rasından şimal tarafımızda Kaf- kasyanın Elburus dağı ile diğer Kafkas dağlarını, cenup ve cenubi şarkimizde Türkiyenin ve İranın ekserisi karlarla örtülü sayısız dağ silsilelerini, İranın cenup tarafın » da Rumya gölünü seçebiliyorduk, Hattâ bir tarafımızda Karadeni- zi, diğer tarafımızda Hazer deni, zini görür gibi oluyorduk. Göze bu kadar geniş bir rüyet sahası ar- zeden dağa hakikaten çok az te sadüf olunur. Fakat zirvede daha fazla kalına» mazdık, Çünkü bir defa müthiş bir rüzgür esiyordu. Sonra girveden i, nişin hiç olmazsa gündüz gözüy- le yapılması lâzımdı. Çok çabuk yürümemiz icap ediyordu. Halbu- ki çok yavaş gidebiliyorduk. Bü yük kaya ve lâv tabakaları arasın. dan inmek çıkış kadar zordu. Ha- va kararmak Üzere idi ki bir evvel. ki akşam çadırımızı kurduğumuz yere gelmiştik, Hepimiz bitap bir halde birer tarafa uzanrverdik. Karanlıkta adım atabilmenin bi- le imkânı yoktu. Gece yarısından sonra mehtap ışığında yolumuza devam ederek Serdarpmara kadar olan yolu boyladık. Bununla Ara, rata çıkış nihayet bulmuştu. Fakat dağdan yüz kilometre kadar uzak- laşmış olduğumuz halde bile gün- lerce dağı gözümüzün önlünde gö- rüyorduk. Hattâ bugün bile ben onu bazan Türkiyenin semelara kadar yükselmiş bir hudut âbide. 8l olarak karşımda görüyorum.