15 Mayıs 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

15 Mayıs 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Üç Kuyumcu Dükkânını Kül Eden Bir Yangın Davası sliye Birinci Ceza mahkemesi, geçen sene Kapalıçarşıda çıkan bir yangın davasını bitir- di. Yangın, kuyumcu Gar. bisin dükkânından çıkmış ve bitişiğindeki iki ku. yumcu dükkânı yandık. tan sonra söndürülmüştü. Suçlu, dün mahkeme- ye bir istida vererek yan- gının elektrik kontağın- dan çıktığı hakkındaki id- diasını tekrarladı. Mahkeme, Garbiste ted- birsizlik ve ihtiyatsızlık suçunu tesbit ettiği için kendisine 6 gün hapis ve 6 lira para cezası verdi. Yaşı 65 i geçtiği için de cezasının altıda birini in. dirdi ve dükkânları yanan davacıların Hukuk mah- kemesine müracaat ede- rek haklarını orada ara- malarını kararlaştırdı. Mahkermelerde | D ün sabah Asliye Birinci Ceza mahkemesinde bir emniyeti suiistimal davasına ba- kıldı. Suçlu yerinde İsviçrede (23) saat ve mücevherat fabri- kasının emniyetini suiistimal et. tiği iddia olunan Bay Mandel vardı, Davacı fabrika. İları dn avukat İs- mail Kemal Elbir temsil ediyordu: Idâisya göre, hâdisenin tafsilâtı şudur: Birkaç sene evveı Lützato #sminde bir saat tüccarı İsviçreye gidiyor, ta- hinmiş muhtelif fabrikalardan 70 bin Tiralık saat ve mücevherat alıyor, Fa. kat. bonolarını vaktinde ödeyemeyin | yeti fabrikalara bildiriyor. Fabrika - ce 23 Isviçre fabrikası birleşerek Is-| lar. Mandel aleyhine emniyeti suis - tanbulda ötedenberi emhiyetlerini ke | zanan Bay Mandel'e paraların tahsi- iiçin vekâlet veriyorlar. Mandel, borçlu ile müzakereye girişiyor ve İşi fabrikaların da müvafakatile sulh yo Jile bitiriyor. Ancak, borçludan aldi - İ! paraları müesseselere göndermi - yor. Fabrikalar, alacaklarınm ikinci defa tehlikeye düştüğünü görünce Türkiyede bulunan İsviçre sefaretine müracaat ediyorlar, o Sefarethane, Mandeli buluyor ve aldığı cevap ta kr- saca su oluyor: — Harice para çıkarılmasma Türk kanunları müsaade etmiyor. i ADLİYE KO DA ÇİROZ Meşhut suçlara bakan Asliye Dördüncü Ceza mahkemesinden |lik etti. ———— RİDORON:- | 70,000 Liralık Saat Parası Ödenmemiş Yirmi Üç Saat Fabrikasının Açtığı Dava Sefarethane. Mandele bu paranm kanuni yollarla çıkarılacağını söylü - yor ve müsaadesini de alıyor, Fakat, bundan sonra Mandel bir daha sefa - rethaneye uğramıyor. Sefaret, Vazi * timal davası açmak için İsviçre sefa- retinden bir avukatım tavsiye edil - mesini rica ediyorlar. Ve sonras da İsmail Kemal Elbir, Mandel aleyhine ve fabrikalar nâmma davayı açıyor. İsviçre vis konsolosu Bay Martık, ge çen celsede şahit olarak dinlenmişti. Dünkü celsede maslahatgüzar Bay Blös şahit olarak mahkemeye geldi. Müddelumumi söz alarak Bay Blöş siyasi bir memur olduğu-için mahke- mede dinlenemiyeceğini ve anenk Ha ficiye Vekâleti vasıtasile ve yazı ile malimatma müracaat edilebileceğini | söyledi. Fabrikalar vekili de İsviç re sefiri Bay Hanri Marten ile Zenit saat fabrikaları mümessili Bernar ikler ve avukat Marko Manon'un da sahit olarak dinlenmelerini İstedi. Mahkeme, şahitlerin çağırılması ve maslahatgüzarm Hariöiye Vekâleti N YAĞMASI bir kalabalık çıkıyordu. Mübaşir, bir adama birkaç büyük salkım çiroz uzattı: — Al çirozlarını. Mahkeme iadesine karar verdi. Mal sahibi olduğu anlaşılan zat: — Artık onları almam, dedi, fakirlere ver de yesinler. Bu müseadeden sonra mübaşırm elindeki çirozlar yağma edilmiye baş landı. Birkaç dakika-içinde ne var, ne yok hepsi kapışıldı. Bu çirozlar, balıkpazarında bakkal ik yapan Ahmet isminde birisine alt tir. Ve mahkemeye kadar gelmesini icap ettiren hâdise şudur: Ahmet, evvelki gün saat 195ta Bükkânı kapatmış, içerde çalışıyor - muş, Bir aralık, baba oğul, aralık ka- pıdan bir hışırtı duymuşlar. Bir de bakmışlar ki, asılı duran Çirozlar ha Tekete gelmiş. Ve meçhul bir el pen. certden salkımları çekmiye başla miş, Birkaç salkım da çekmiş. Ah - metle oğlu hemen sokağa uğramışlar ve 18 yaşında Siirtli Hüseyini yaka yarak çaldığı çirozlarla beraber po- ise teslim etmişler. Erdenin İstanbuldan çıktığı gündenberi zevk Bir Gün Hapis Cezası Verildi Sultanahmet sulh birinci ceza hâ- kimi Reşit, dün Yusuf oğlu Sabri is- minde sabrkalı bir hırsızlık suçlusu - nun davasma bakıyordu. Sabrinin su çu, Üzerinde çıkan bir kadn eşarpı nereden aldığını ispat edememekti, Mahkeme, suçu sabi tgördü ve Sab- ri'ye bir gün hapis cezası verdi. ——— ———— — Mahkeme, Hüseyin hakkında üç ay hapis cezası verdi ve derhal tev » kif etti. İadesine karar verilen çiroz ları malsahibi almaymca bunlar ko - ridorda kapışıldı. vasrtasile malümatma müracaat edil- mesi için muhakemeyi 2 temmuza ta Üçü Tevkif Edildi Büyükada'da gizli olarak kurduk- ları morfin fabrikasmda yakalanan sekiz suçludan üçü İhtisas mahkeme #| müstantikliği tarafmdnu tevkif e dilmişlerdir. Bunlar Battal, Hasan ve Dimlitridir. Diğer beğ suçlu serbest bırakılmışlardır. T AN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Keş. 1 Sene 2000 Kış 8 Aş 100 » s0. v Millerlerar: Posta dahil olmıyan mel et 9.16.9.3,5 Hradır. TAN MELEK Türkçe Sözlü 19 MAYISTA i PEK SiNEMA:IADA : PARİS Sergisine NATTA' sn seyahatlerinden büyük Grup ta- mamen doldu. Küçük Grupa kaydolmıya acele ediniz, Paris - Milân - Belgrad Bu Grapla 14 Temmuz Fran- 8iz Mil! Bayrammı da görecik- siniz. 142 Tiradan itibaren Müracaat: Natta Beyoğlu Izmirde: Küçük Kardiçal Han 30 Mazhar Yalay ————— | Askerlik işleri İ Usküdar Askerlik Şubesinden: Şu. bemizde kayıt olup her sene mutat jolan yoklamslara . gelmediklerinden dolayı akıbetleri meçhul olan aşağı da künye ve adresleri yanlı üç ye dek subayın Istanbulda iseler 43 saat zarfında bizzat, taşrada iseler açık dâreslerini Düdirmek süretiyis Mek- tupla şubeye müracaatları; Yedek P, Ysb. Sabih Nuri oğlu Ah. met 310, Bursa 11412; Ihsaniye He- cı Eminpaşa sokak 19 No, Yedek P. Ysb. M. Salim oğlu Mustafa Halit 316, Istanbul 25917, Muitepe Sakız- ağacı 19 N. Yedek P, Yab. Ahmet oğ- lu Abdurralıman 309. Yanya 13100. Usküdar Arakiyeci Hacicafer Baler yokuşu 45 No, Bulgaristanda Lekeli Hümma Var Sofya, 14 (TAN) — Bulgaristan - da Hasköy kazasmda lekeli humma hastalığı belirmiş, birkaç köy karan- tina altına alınmıştır. ERİR MD a a ey ERA DERMA BUGüN İngiltere Kralı S.M. VI JOR/'un TAÇ giymesi milnasebetile INGiLTERE KRALLIĞININ iHTi Fransızca sözlü büyük film. (le DÜNYANIN EN BUYUK ARTISTI NAMINI TAŞIYAN MEŞHUR SINEMA YILDIZI arafından Emil Yannings;i Şaheseri takdim edilmektedir. ŞAMI Hayal ve Hakika Türk Diş Tabiplerinin İlmi Toplantısı Diştabipleri cemiyeti ilmi toplantı. larının İkincisini (OEtibba Odasın. da yapmıştır. Toplantı, ilmi raportör | ve Ağız cerrahisi profesörü Dr. Ziya Cemal Aksoyun başkanlığında açıl. mış ve ilk evvel asistan Dr. Oğuz. or todonside kendisi tarafmdan bulunan lehimsiz halka, ağız kalıpları âleti ve serrürü anlatmıştır, Bir Türk dişta- bibinin bu yeni bulguları çok alâka uyandırmıştır. Ikinci tebliğ doçent Dr. Suat İs - mali Gürkan tarafından yapılmış, diş dolgusunda çukurun * hazırlanmasma sit kendi bulgusu olan yeni ve çok pratik bir tekniği göstermiştir. Bu tebliğ münakasa edilerek Doçent Dr. Feyzullah Doğruer, Dr. Osman Bor. han, Asistan Dr. Nihat, Başasistan Dr. Gelip Rona söz almışlar ve niha- yet Doçent Sunt Ismail Gürkanm Yap tığı bu tarzdaki dolgularda büyük bir kolaylığın bulunduğu ve dolgula. İrm düşmemesini temin ettiği anlaşıl. mış ve kendisine başkan tarafından teşekkür edilmiştir. Üçüncü tebliğ ağız cerrahisi profe sörü Dr. Ziya Cemal B, Aksoy tara- fından yapılmış ve son zamanlarda yüz ve çenelerde çok sık görülen (Ak- tinomikoz) apseleri hakkında geniş malümet verilmiştir. Bu hastalığım insanlara nasıl geçtiği anlatılmış ve profesör tarafından tedavi edilen has talar ile bunlardan bir çoğunun fo - toğraf ve mikrop prepsrasyonları projeksiyon ile gösterilmiştir. Çok e- lâka uyandıran ve adedi memleketi- mizde gittikçe artan bu hastalığın in- san çene ve yüzlerinde yaptığı tahri- bat diştapiplerile doktorları alâkadar ettiğinden Diştabibi Kalfayan, Dr. Osman Borhan veEtem taraflarından söz almmış ve prof, Ziya Cemal OB. Aksoyun bu tebliği ile toplantıya ni- hayet verilmiştir. Kastamonu Halkevi Binasınm Temeli Dün Atıldı Kastamonu, 13 (TAN) Yeni Halke- vİ binasının temel atma merasimi bü- gün (dün) hemen, hemen bütün hal kım iştirakile yapılmıştır. Merasimde vali Avni Doğan bir nutuk söylemiş İetüdü de vardır. Tavsiye ederi ği 16.5.0317 Radyo Günün progranı özü Senfonik konserler : 22 Londra Rejyonal: Taç münssebetile büyük konser. Lüksemburg: Senfonik konser. Hafif konserler ; 13,10 Bükreş Plâk konseri 15 kısa dalgası Klâsik konser 16,05 z0g Köylü musikisi (Bando) 1 Varşova Hafif musiki (Plâk) Frankfurt Askeri bando, 20 Br Hafif musiki 2050 Varşova 31,10 LAR a 21 Viyana Zürib, Vi üyük ilkbahar poj zig Viyana musikisi 27 10 ye Hamburg, Eğlenceli hafta sonü riyatı 21,80 Bükreş Eğlenceli el 21,50 Budapeşte Orkestra 22,10 nigaberg Şen havaları, çen Sözlü 22,45 Bükreş Hafif musiki nakli Roma Koro 23:15 Budapeşte konseri, 28,19 Varşova Küçük orkf”” tra, Operalar, operetler : 21,30 Paris P.T.T. Opezet pers Tı. Oda Musikisi: 19,05 Viyana kısa dalgası EV ge kisi, Resitaller: 15,25 Prag kısa dalgası Solist seri 17,15 Varşova Halk havalari Bükreş Plâkla şarkılar 20,30 peşte Macar halk şarkıları (Çigsf kımı refakatile) 22,10 Poet Parla Şarkıları 22,35 Viyana Piyano K 23,30 Doyçlandzender Tartaı sonatı. : Dans Musikisi: 20,30 Breslav 2340 Königebi 23.45 Roma 24,10 Budapeşte. © YENİ NEŞRİYAT İş Mecmuası — Bu felsefe, yö maiyat ve hukuk mecmuasınıı çü cildinin İkinei sayısı çıkmıştır. ye munda Profesör M. Şekip fi inkişafı şartlarından bahsetmekt? Profesör Keşseler de edebiyat V* kuk fakültelerindeki İçtimayat. d'” lerini neşretmektedir. ii Sorbon Profesörlerinden e Be er'nin İş mecmuasma gönderdiği kale ile Ziyaeddin Fahrinin Beri Devlet kütüphanesinde buunan ma bir iktmat kitabr hekkmÖ. .5 1937 Yılı Hatırası Türk hekimleri dostluk ve cemiyeti, “1987 yılı hatırası, # güzel ve nefis bir eser hazırisdr serde cemiyetin tarihço ve nizam mesile Türk tıp tarihi karenolği. ve cemiyet âzasmın resim ve ri de vardır. Kuruluşundan başi 2430 tir. (Bina kısa zaman bitirilecektir. mesi bildirilmektedir. u kocsninem gön kadar alınan muhtelif fotoğr& zenginleştirilen kitap, çok ifa dir. Tavsiye ederiz. rdi, dedi, ÇErdeni gö” neşe dolu kalbi, yavaş yavaş boşalıyordu. Dört sene. denberi görmediği yurdunun yeşil ovalarna, göklere çıkan erdiç ormanlarına, çağlıya döküle akan ber - rek sularına o kadar hasretti ki. Ruhunun ölçüsüz bir genişliğiyle hepsini yüreğinde toplamak, göğsü- nün Üzerinde sıkmak ve öpmek isterken, yeşil tarla. lardan ona: (Bak! Bizi ne kadar sararttılar!) diyen bir ses geliyordu. Ormanların rüzgirlarla sallanan kolları: (Ne kadar inceldik, değil mi?) diye soruyor- du. Ve çağlıyanlar: (Bize bakma! Uzaklarda, hem- gehrilerinin bizden çok çağlıyan kanları var!) diyor gibiydi. Ve o zevki, neşesi boşalan kalbine, damla damla. &cı acı, derin derin elem ve yâs doluyordu. Şakaklarmdaki hafif sancının bir eşi de göğsünün altında, bilemediği bir yerde sızlayıp duruyordu. İnsanları ölüm bile, tabif hâdisat bile, bu kadar ça- buk ve bu kadar feci değiştiremez. Mektebin teş- rihhanesinde üzerine eğildiği kadavraları naarl dikkat ve ehemmiyetle tetkik, teşhis ederse, artık hisse. diyor, tamamiyle inanıyordu ki, bu topu topu dört Yü uzaklaştığı yeşil ve sevgili yurdun üzerine de iki kat fazlasiyle eğilmek, bakmak, muayene ve tahlil etmek iktiza ediyor. Fahri Canla. garip ve meçhul şairin usanmaz telkinleri gözünün önünde mücessem birer şekil gibi canlanıyordu. Bu kadar uzun bir zamanda neden buralara dönüp bakmadı, hattâ niçin bu muhitin içinden çıktı, diye kalbinde biraz eza duyar gibiydi, Fakat bir bakıma da bunu haklı ve muvafık buluyordu. Bu muhit için- de kalsaydı ne olacaktı? Eğer bir cevheri varsa, traşsız ve terkedilmiş, ötekiler gibi hay, huy içinde sönüp gitmiyecek miydi? Fakat geriye çekilip bak - mak, iyi görmek demektir, Bu düşüncesiyle azıcık teselli bulmıya çalışıyordu... — Merhaba efendi! Hoş geldin. — Merhaba ağa! Hoş bulduk. Camiden çıkan köylüler sıra ile gelmive basladı- —N0.5— lar. Gelen bir “Merhaba” ve bir “Hoş geldin” den sonra oturuyor ve karşıdan atılan tütün kesesinden sigara sarmıya başlıyordu. Ara sıra tek tük konuşu Tuyordu: — Hasan dayı. samanı götürüverdin mi? — Yopo.. Hayvanı nallatamadım ki, — Neden? — Bir giyimine iki yüz kuruş istiyorlar, — Ahmet ağa, salgını aldılar mı? — Bırakırlar mı hiç! — Ne idi o candarma yine? — Süleymanm oğlan kaçası imiş... — Angaryadan mı? — Kimbilir? — Merhaba efendi! Hoş geldin. — Merhaba ağa! Hoş bulduk. Bu, yemek vaktine kadar sürdü. Safrayı kurmıya başladılar, Büyük yazma seril di. Ortasma açılır kapanr, kırmızı, yeşil, sarı boyalı tepsi iskemlesi acıldı. Üzerine koca bakır sini konul- du. Sekiz, on kişi etrafa dizildiler, Kucaklarma gâyet uzun ve tek bir havlu fırdolayı çevrildi. İnce yufka ekmekleri öbek öbek sıralandı. Herkes tehta kaşığını hazırladı. Salih ağa, delikanlıya: — İstanbulda has ekmeğe alıştın diye sana somun getirttim oğul. — Ne olsa yerim. Fakat İstanbulda has ekmek ds- , akil kili gi) ya, saman ekmeği bile kıt, Üzerine yağ gezdirilmiş yoğurt çorbasını yemiye başladılar. Sedirdekiler de, sofradakiler de süküt e- diyorlardı. Yemek esnasında konuşmak günahtı. Ve kaşıklar siniye daima ters yüzüne konuyordu. Ka- şığı açık tutmak saygısızlık ve ayıptı. Her ne ols, kaşıkla birez yemek damlası kalabilir, ve o, sonra xüzeye akar, Halbuki böyle ters tutulursa, içindeki çorba artığı siniya sızar, ve herkesin hakkı olan kâ, seye, kaşık: temiz bir halde girmiş olur. Bu âdetin kimi Hazreti Mevlânadan, kimi Hac Bektaş Veliden kalma olduğunu da rivayet ederler, Sefaletin, fakirliğin, açlığm havayı nesimi gibi her Yeri kapladığı bir zamanda öyle bir sofra ku - rulmuştu ki Erdenden başka kim görse şaşardı. Far kat Erden biliyordu ki bu söfra şimdi yoksulluğa düşmüş Mehmet Ağanm tek başma kurabileceği bir Ml bei Çevrenin âdeti üzere bunu bütün köy- > le hazir; , Ve iu bu böy- Yü Besiiğiiği amıştı. Ve her konuk için ye Çeyi (1) kebahndan sonra ballı kaymak geldi. Şehri Pilâvını takip eden pekmezli un helvası yenin- ce, beyaz peynirli su böreği, iki hamlede bitti O es- mada Salih Ağanın torunu ve şehit babasınım ismiyle çağırılan Tosun, sessiz bir gölge gibi içeri girdi. Salih Ağa başmı çevirdi ve ne istiyorsun? gibi baktı. Oğlan, elindeki sarılı şeyi tersine uzattı: tererek) Efendi dayım yesin diye. Yalnız o yiyecek” MİŞ, sonra yine İçeri iletecekmiş. Selih Ağa gönderilen şeyi aldı. Beze sarılı bir kutü” Sargısmı çıkarttı. İçinde bir sargı daha vardı. a yutkundu. bu kirli sargının üzerine baksi içini çekti, Erden yan gözle, Salih Ağanın ellerinde şiddeti titreme gördü. Sormıya vakit kalmadan Salih Ağ8* — Oğul! dedi. Ben yapamıyacağım, al sen aç! kocaninen yollamış. Delikanlı kutuyu aldı, kirli bezin üzerinde : yazi” vardı. Bir tarafında şu yazılı idi: (Çanakkalede Anafartalar kumandanı Musts/* Kemal Beyin emirber'neferi Çarıkları Salih O8l“ Tosun onbaşiya) . Bir köşesinde postane imzasiyle “Derunundâ ie yüz seksen gram bal olduğu bilmuayene tasdik Bir.,, haşiyesi. Alt tarafında da kırmızı mi şu yazı vardi: > (Merkum Tosun, şehit olduğundan mürsiline de.) Salih ağa, boğuk bir sesle: dedi. Dünya bu. Anasmın bir kaşık yemeden ecelin bir çutra (Tahtadan su destisi) betini içti?. Ve delikanlıya dönerek ilâve etti; ye — Aç oğul aç! Bir ağız olsun ye! Bizim oğlu" yok, senin de baban.. Bununla olsun avunuru?. eğe Odada derin bir mabet #tkütu vardı ve PÜ başlar göğüslerin üzerine sarkmış, bütün zetesi daralmıştı... ortay? Bir köylü, kimsenin yüzüne bekmadan söyledi: palsi çe” x (Arkası v8) TD) Geyie: Bir yaşmda keçi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: