Mürekkebi Kolayca Su Yapabilir siniz! Bir bardağı hemen hemen ağıma adar su Ho doldurunuz. Siyah bir ukavva parçasını tıpkt su doldurdu imz bardağın büyüklüğünde ve bi minde kesiniz. (Resim-2) eğer si - ih mukavvanız yoksa bir kartın üs. inü siyah küğıtla da ya 7. Bu mukavva parçasmı bardağın ine güzelce O zaman indeki su siyahmış gibi görünecek- r. Buna siyah mürekkep te diye bi- rini, artık, Bardağı bir elinizle yukarıya kal - rp etrafınızdakilere: Ez ba bende siya meki : doldurdum. Şimdi bu mürekkebi özünüzün önünde tertemiz, içilecek ndeki mukavva meydana çıkar, Bunu dikkatle yaptınız mı sıra mü uş gibi biraz ora) muldatınız. ukavvanın bir ucunu yakalayıp endille beraber kaldırmız, ve bir ya, « koyunuz. Amma dikkat ediniz. indilin arasından mukavvanın ucu rünmesin. iin elemen tabi sa yiün renk fi ş Masal karı koca le bir de bunla rm altı tane oğulları vardı. Çocuk. ların hepsi iyi ve güzeldi amma en küçükleri hepsinden daha güzeldi. Saçları altın gibi sapsarı olduğu için annesiyle babasi onun adını (Altin) koymuşlardı... Altın yaşça bütün kardeşlerinden küçüktü, Fa - kat hepsinden daha gürbüz, daha kuvvetliydi. Bu ailenin yaşadığı köyün yakm - larında büyük, çok büylük bir orman vardı. Çocuklar arasıra oraya oyun oynamıya giderlerdi. Bir gün yine hepsi birden sabah - tan akşama kadar oyun oynadılar, Güneş batarken en büyük © çocul — Haydi kardeşlerim dedi, çabuk o hun, karanlığa kalmadan eve döne - im. Hepsi razı oldular. Yalnız ikinci Acele etme ağabey, bak ay) doğuyor. Karanlıkta kalmayız. Or man ay ışığında kimbilir ne kadar güzelleşir... Diye itiraz etti, Sahiden de birden bire ağaçların arasmdan ay işığına benzer gümüş renginde bir iştk gö - rünmiye başlamıştı. Biraz sonra da tıpkı ay şeklinde parlak bir şey ka ranlıkta ağaçların arasmdan cüru indi, Yosunlu bir taşım ünik de durdu. “Alim, a dönüp şunları söyledi: — Altm! Alt cabuk Gl Altın Altın renkli gül, bembeyaz ispinoz. Deniz dibindeki kralın tacı seni bekliyor. Çocuklar korlcu içinde Bunları söyler söylemez aya ben - #iyen parlak şey, trpki bir şimşek gi. bi. parlayıp kayboldu. Ortalık zindan, gibi karanlıklaştı. Çocukları büyük bir korku aldı. Ne yapacaklarını, ne- reye gideceklerini şaşırdılar. Orman. dan çıkmak İçin oruya buraya kopuş mıya. basladılar, Çok geçmeden biri- birlerini kaybettiler Sabah olup ta ortalık. aydnlanmen ötekiler biribir. lerini buldular amma, “Altm,, ortada yoktu, Kimbilir zavallı karanlıkta orma- nin hangi derinliğine dalmış, belki de onu şimdiye kadar vahşi bir hayvan parçalamıştı. Çocuklar ağlaşarak eve döndüler. Anne baba yollara düştüler. “Altan, 1 günlerce aradılar, taradılar. Fakat bulamadılar. Zavallı (Altın) 1 kurtlar parçala - mamıştı amma karanlıkta oramınm. © kadar içlerine doğru koşmuştu ki tehlikesinden kurtulayım. dayan yürü, yürüdü. £ ki gün yol alâr. Koca ormanda bö » Bana yardım eder misin? Önünde uçsuz bucaksız tarlalar w- sanıyordu. Bunların sahipleri kimler acaba. Alen bunlar düşünürün © tarlalardan birinde yaşlı bir adam gördü. Elinde ökselerle kuş tutmıya çalışıyordu. — Altını görünce yanma geldi, ona: — Ben tam senin gibi bir çocuk arıyorum. Bana yandım eder misin? diye sordu. Altın sevinçle hemen — tabil, dedi hiç etmez miyim?, Kuş avcısı — Oyle ise gu ökseyi al da bir de sen talihini dene bakalım. Belki bir kuş tutarsın. Altın, ökseyi aldı. Bir yana koyup bekledi. Az sonra ökseye kar gibi bembeyaz bir ispinoz kuşu yakalan dı. Bu, kuş pek güzeldi. Aver onu gö rünce, Altmın talihini kıskandı. Kuşu ayaklarınm altnda çiğnedi. (Ak tn) 1 yanından kovdu. Zavallı çocuk ne yapm? Ormana dönlip babasınm £ Kulübesine giden yolu araştırmıya başladı. Bütün gün Yürüdü, yürüdü, nihayet gide gide or manm başka bir yanma çıktı. Burada bilyük bir çiçek bahçesi vardı. Alt bu güzel çiçeklere hayran hayran bakmıya. başiadı. Sarı saçları parlak güneşin altımda kocaman ay çiçek - yere |lerinin yanında © kadr güzel duru - yordu ki onu gören bahçivan daya - (Hababe); Yezidin bu emrine, namadr: — Hey çocuk! Gel bana çırak ol Senin gibi bir çocuğa çok muhtaetm ben! diye seslendi. Altın bunu sevine sevine kabul etti. Çünkü nasl olsa babasının kulübesini bulamıyordu . Aradan bir kaç gün geçti. Bir gün bahçıvan Altına: — Koş bana ormandan bir yabanl gül fidanı getir. Aşılayayım, dedi. Al. tin hemen koştu. Elinde bir gül fida. nı le döndü. Bu fidan hiç bulunmıyncek dere - ewde güzel bir şeydi. Üstündeki gül - lerin rengi tapki altın gibi sarı ve pi- rl yarıldı. Bu sefer de bahçivan alti. ni kıskandı. Gülleri parçaladı. Ve onu. çıraklıktan kovdu. Zavallı altın ne yapım, kime git- sin? Yine mahzun mahzun ormana döndü. Babasının kullibesinin yolunu aramıya başladı. Üç gün durmadan yürüdü. Üçüncü gün ormanın bir buş ka yanma çıktı. Ve önünde üçsüz bu caksız bir deniz buldu. Güneş bu su- lara vurmuş onları altın rengine bo- yamıştı. Sahilde duran güzel bir ka yıkta birkaç balıkçı ava çıkmıya ha- yarlanıyorlardı. Altını görünce: — Tam, dediler, bize böyle bir ço- cuk lâzımdı. Altm da bunu sevine 86 KÜÇÜK ALTIN ok zamanlar evvel fakir bir |di nereye gidecek, ne yapacaktı?, balıkçıların en Dıtlyarı bemeri All. nm ayaklarına kapandı. — Sen bundan sonra bizim mem - leketin kralısın. Çünkü bizim san kra, mız kendisinin yerine geçecek hiç kimse bırakmadan ölmüş. Ölürken tacını denizin ortasma atmış, Bu tag bulunup çıkarılmadıkça memleketim kralsız kalsın. Tacı kim çıkarırsa be nim yerime o kral olsun. Diye emret miş. Aradan yüz yıl geçti, Kralımızın tacını bulan olmadı. Sen geldin. Onu denizden çıkardın. Ülkemizi kralsiz lıktan kurtandn. Tahta sen geçecek. sim. İşte biz şimdiden sana sadakat yemini ediyoruz. , dedi. »r söylemez bütün ö- teki balıkçılar Altının etes ğine kapandılar. “Yaşasın yeni kra « ımız, diye bağırdılar, Bu haber kayıktan kayığa, gemi - memlekete ulaştı. Yeni bir krala ka. vuşan ülke baştan başa donatıldı. Günlerle şenlik yapıldı: Küçük kral da başında altından tacı parıldıya pa rudıya en güzel bir gemi ile tanıma: dığı memleketine geldi. Tahtma çıktı. Memleket çok güzel, ahalisi zengin ve iyi kalpli idi. Yeni kral onları, on lar yeni kralı pek sevdiler. Altın, al » İtmdan tacı ile altından tahı üstünde uzun yıllar çok, pek çok yaşadı. Ve mesut oldu amma yüreğinin bir kö- şesinde uzaklarda kalan annesinin, yuvasının hasreti hiç sönmedi. 28 Numaralı Bilmece- mizin Halli 1 — Küçük Güler'in 11 arkadaşmı bahçenin muhtelif yerlerine gizlemiş. lerdir. 2 — Çaprast bulmacanın halli şu — TAN ÇOCUK KLÜBÜ Hem Eğlence Hem Bilmece No. 1 Bey tane öyle tek adet bulumuz ki cemedildikleri vakit yekünler: (14) olsun, No. 4 “Ben doğduğum yerlerde gürültü - ye alışkınım amma, peasizliği daha <ok severim. Beni doğurandan başka kimseyi umurlamam. Çünkü o ben - den uzaklaşırsa ölürüm. Ancak o ba na geldikçe yaşarım. Tıpkı beni doğu Tan gibi ben de bazan çit çıkarmam. Fakat, bazan da durmaz şarkı söyle rim, Bazan çok sevilirim, fakat ba - Zan korkunç olurum. Bilin bakayım, ben neyim?,, No, 3 Soldan sağa — 1 Damların üstüne konur. 5 Sözünü yürütmek, 7 Bir ta- ne, 10 Demiryolu. 12 Ne sicak ne 80- Zuk, 13 Büyük köy veya bilerele ya > pılmıyan şey. 14 Herkesin kendi fik- rini söylemesi, 16 Yeşillik yer ve bir emir. 17 İhtiyarlar ellerine koyarlar. 19 Düzgün değil Yukardan aşağıya —i Bir sıra va gon. 2 Bir ölçü. 3 Hayvanlarm yerai- tındaki yuvaları. 4 Saç için kullanılır. 6 Bir cins köpek. 8 Elbisenin aşağı tarafı, 9 Denizde ylizer. 11 Yarılmış. 15 Kışın bulunur. 18 Kabaca göster- me, Eğlenceli bir Anlatacağım eğlence olmaz bir #€y gibi görünüyor. Halbuki pek ko - laydır. Bir su bardağı, bir şarap bar- dağı, bir de ufacık bir mukavva kutu - meselâ bir hap kutusu - almız. Su barlağmi yarısma kadar su ile doldu runuz. Kutuyu suyun üstüne koyu - Buz. İçi boş olduğu için tabil yüze - cektir. O zaman arkadaşmıza Soru - muz: — Bu kutunun içine hiç su koyma “dibine, ? Orümcekle Ateşböceği Perilerin terzisi kimdir bilir misi - niz? Bayan örümcek, Evet o sabah - tan akşama kadar durmadan en ince kumaşlar örer, Hiç onun ördüğü ağ kadar ince bir örgü gördünüz mü? Bütün gün çalışır. Öğle olunca da ay çiçeklerinin arasma girer, ipekleri nl orada saklar. Bir gün yaramaz bir çocuk ona musallat oldu. Ağmı bozdu. İpekleri. ni param parça etti. Akşam yaklaşı. yordu. Zavallı bayan örümcek sabah tanberi örüp zorla meydana çıkardığı işi geceye kadar dünyada yeniden ya, pamazdı. Oturup ağlamıya Nerode ise karanlık çökecekti. Bere. ket oradan bir peri geçiyordu. Onu gördü, derdini sordu. Başma geleni öğrenince: “Üzülme bayan örümcek sen Üzülme, Ben şimdi derdine çare. bulurum. Seni karanlıkta bırak - “Gece olmuş, ortalık iyiden iyiye ka Tarmıştı. Küçük terzi hâli ağlıyordu. Fakat bir de baktı ki, karşıdan elin - İde fenerle biri geliyor. Bu gelen ateş; İ böceği idi. Ona ışık vermiye geliyor. du Geldi. Onu karanlıktan kurtardı. Bütün geöe onun aydınlığında çadı - yan örümcek ertesi güne kadar bü - tün ipliklerini yeniden hazırladı. Tabl çocuklarım iyilik eden iyilik h Birer Birer Yakalamış — Şu uskumruların hepsini satın alacağım amma bana birer birer a - tarsan. — İyi amma birer birer atmak ne, ye sanki. — Sen atmes ben de birer birer ya kalıyacağım. Ben beceriksiz bir av - tıyım. Amma yalancı olamam, Ak — şam evdekilere: “Bu balıkları birer birer yakaladım... diyeceğim. Aradaki Fark — Başına iğreti saç takıyorsun. Ne fena., Başkasmın saçı, — Ben başıma hiç olmazsa bir in- san saçı takıyorum. Ya sen ayağına hayvan derisi giyiyorsun © daha fe- Yelkenli mi, Motör mü? > > e — Motör sahibi, hemen motörü - — 4 — Fakat çok geçmeden motörda ne atladı ve son süratle kaza yerine bir bozukluk oldu. Birdenbire durdu. Iİ tayyareciyi muhakkak bir ölümden kurtardı. Dünyada — Affedersiniz Bay şu görünen ay ms güneş mi? — Bilmem, ben bu mahallenin ya ina değil mi? Neler oluyor? banemsyım. Gemiler "Sis ,, Tehlike