Tan 9 Nisan 1937 sayfa 4 | Gaste Arşivi

9 Nisan 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

9 Nisan 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TEL ÇT Mahkemelerde - “Senin Canın Bıçağımın İROMEO ve JULİET |) Şişhane Tramvay Faciası Davası k: D ün ağır ceza mahkemesinde Şişhane tram- : vay façl: hak devam edil- di. Mahkemede mesulü bilmal sıfatile tramvay şirketinin de iki avukatı vardı, * Geçen celsede Tramvay şirketi mümessilleri 4 Mehmet Salimin kazadan aldığı yara tesirile değil Ğ başka hastalıktan öldüğünü iddia ettikleri için ç mahkeme otopsi raporunu İstemiştir. Dün rapor geldi ve okundu. Mehmet Salimin varislerinin avu- Demiş ve Kızları Döğmeğe Kalkmış!. Evvelki gün saat 20 buçukta Beyazıtta geçen bir korkutma ve dövme hâd'sesinin muhak mesi, dün asliye dördüncü ceza mahk i de neticelendirildi. Davacı yerinde Beykozlu Nebahat ve Dilber isminde iki genç kız vardı. Suçlu da Kumkapıda balıkçılık yapan Kemal isminde bir gençti. İddia şu idi: ç. katı Refik te merhumun evvelce sıhhatte olduğu hakkında mahkemeye bir çok ne talik etti. Hasibe ile Hasanın avukatı Adnan da müekkil- lerinin şahsi hukukunu hukuk mahkemesinde isti- yeceğini ileri sürdü. Mahkeme, Mehmet Salim hak kındaki raporlarm Adli Tıp işleri müdürlüğünde tetkik ettirilmesi için muhakemeyi başka bir gü- raporlar verdi. Noksan Kuzular Çıkan Nerede ? Dün asliye dördüncü ceza mahkemesinde bir kuzu hırsızlığı da- — yasına başlandı. Bandırmalı, Hasan, evvelisi gün Bursadan 125 kuzu getirmiş ve bunları vapurdan çıkardıktan sonra mezbahaya /— götürmek üzere komisyoncu Hüseyine teslim etmiştir. |— Hüseyin, kuzuları mezbahaya ge. tirdiği zaman saymış, sekiz tanesinin — noksan olduğunu görünce hırsızı a. ramıya başlamıştır. Nihayet kuzula. Yın ğk,skö de oturan Mustafanın e- — vinde ol ü ş ve polise ' Mmüracaat etmiştir. Mahkemede şahit -— olarak dinlenen polis Saim hâdiseyi — göyle izah etti: — Ben Mustafanmn evine doğru gi. - diyordum. Mahkemede bulunan suçlu —Muharrem, Mustafanm evinde kuca. / gında kesilmiş bir kuzu ile çıktı de. /" reye doğru yürüyordu. Beni görünce “eve kaçtı. Ben eve gittim, Kuzuyu ve - derisini buldum. — Davacmım iddiasına göre, Mustafa. nn evi mezbaha yolu üzerinde — bir —mezarlığın kenarındadır. Mezbahaya giden sürüler mutlaka buradan ge - / çerlermiş ve her gün mezbahaya ge . “len kuzu ve koyunlardan üçer, beşer noksan çıkarmış. Mustafa, — yanında Buçlu olarak mahkemede yer alan Ce. âl ve Muharremle beraber — kuzular kapının önünde otlarlarken yeşsil ot Ş * ı Iîcıycıki'ı:ın mı lkleikeder Haydarpaşa İntaniye hastanesi hemşirelerinden Fatma, dün hastane. de birdenbire ölmüştür. Hastanede yapılan tahkikat esnasında, bir hem. şire, Fatmanın evvelki gün İzmitten geldiğini ve burada tanıştığı Samat- yalı bir gencin kendisini fena halde dövdüğünü söylemiştir. Fatmanm cesedi morga kaldırıl. mıştır. İsminin İrfan olduğu anlaşılan Samatyalı genç, nezaret altına alın. tahkikata devam etmektedir. serlermiş, p Suçlular bu iddiayı reddettiler. Ku. zuları para ile satın aldıklarmı söyle. diler ve şahit te gösterdiler. Muhake, me bu şahitlerin çağırılması için te- hir edildi, mıştır. Üsküdar müddeiumumiliği | $ Nebahatla Dilber Beyazıttan Aksaraya iniyorlar. mış. Kemal, yanlarına sokulmuş ve Nebahate: — Ben seninle evlenmek istiyorum. Buna muvafa, kat edeceksin, demiştir, Nebahat, bu hiç tanımadığı adamın damdan düşer. cesine yaptığı teklif karşısında evvelâ hayrete düş- müş ve sonra da: — Ne münasebet, sen beni nereden tanırsın? demiş ve teklifi reddetmiştir. Kemal, bundan müğber olmuş ve cebinden çıkardığı saldırmayı göstererek: — Senin canm bunun ucundadır, demiştir. Nebahat ta bu tehdidi şöyle karşılamıştır: — Eğer canım, onun ucunda sapla da göreyim. Bu sırada geçen yolcular sıklaştığı ve genç kız da istimdat ettiği için Kemal yan sokağa sapmış ve karan. lıklar içinde kaybolmuştur. Kızlar da yollarına devam ederler. ken bira zsonra ayni adamı karşıla. rında görmüşler, Kemal ,yine teklifi- ni ve tehdidini tekrarlamış ve kızla. rı da dövmüştür. Polis, kendisini ka. çarken yakalamıştır. Mahkeme, şa. hitleri dinledikten sonra Kemale 35 gün hapis ve 31 lira para cevası ver- di ve derhal tevkif etti. ise TAN |9 ncu Senfoni er ç Mücevh Hırsızlığı Yapanıar Dün asliye ikinci ceza mahkemesi, şehirde birçok evleri soyarak kıymet. li mücevherat ve ziynet eşyası aşıran bekenin muhak başlamış - tır. Mevkuf suçlular Eyüp Sabri ile mü. hendis Mithatın iş görmek için bera. berce Dördüncü Vakıf hanında tut . tukları lüks mobilyeli yazıhane araş - tırılmış, birçok anahtar, maymuncuk ve kiymetli mücevherat bulunmuş . (ŞEmBİR HAFTA vIÇINDE 4 iPEK ve M EL EK sinemalarında 41,376 kişiye en büyük SAN'AT ve GÜZELLİK DAKİKALARI YAŞATAN senenin en güzel filmi Muhterem halkımızdan aldığımız BİNLERCE mektup ve telefon mükâlemesi üzerine mecburiyetle, Y: Sinemasında daha üç, dört gün TEMDİD EDİLMİŞTİR. iPEK Seanslar: 9-4-937 2, 4,15 - 6,30 geceleri 9 da aa 4' BUGÜN MATİNELERDEN itibaren 'unK sinemasınd:. MN & 2 FEVKALADE FIİLM BİRDEN Senenin en büyük musiki şahe- seri, arsıulusal film müsabaka - sında birinciliği alan büyük film israrla vaki olan taleb üzerine ras filmi: — Şehirler (Fransızca) LİL DAGOVER-WİLLY BİRGEL SEROE ST İnsanı baştan başa merak ve he- yecan içinde bırakan Aşk, ihti - (Fransızca) Artistler: GEORG RİGAUD-GAB RİEL GABRİO - JOSELİN GAEL STIZY VERNON ve MAXUDİAN — Radyd Bugünkü program İstanbul: Öğle neşriyatı: 1 12.30 Plâkla Türk musikisi 12.50 Ha 13.05 Muhtelif plâk neşriyatı 14 San. Akşam neşrivatı: 18.30 Plâkla dans musikisi. 19.30 Alev içinde KT N EEE . Tarsus Çukurova Fabrikasından: iPLiK ALICILARININ DİKKATINE. Fabrikamız mamulâtı pamuk iplikleri, İktisat Vekâleti celilesinin 23 Haziran 936 ve 17 şubat 937 tarihli resmi gazetedeki emirlerile tesbit ettikleri esaslar dahilinde satılmaktadır. İpliklerimizi bu fiyat ve esaslardan fazlaya satanları aid olduğu mercie ihbar etmekle beraber fabrikamıza da bildirilmesini sayın ali - crlarımızdan bilhassa istirham ederiz. —_— NAZARI 250 Lira Çalınmış! Alemdarda İnçiliçavuş sokağında 27 numaralı evde oturan Kazmirci İs. mail, dün polise müracaat ederek, ev- velki gece arkadaşları Fazıl ve Ziya ile birlikte saat 24 e kadar oturup ra. Kı içtiklerini, fakat karyolasındaki yastığın altında bulunan 250 lirasının bunlardan biri tarafından çalındığını söylemiştir. İddia tetkik ediliyor. Yıldız Oteli Cinaveti Davası Dün ağır ceza mahkemesinde ge. | çenlerde Beyazitta Yıldız oteli sahibi İbrahimi öldüren Tİbrahimin ortağı Mehmet Eminin oğlu İbrahimin mu. di. Suçlu İbrahim ölen İbrahimin ken- disine tabanca çekmiye yeltendiği ve küfrettiği için nefsini müdafaa mak. sadiyle tabanca kullandığını iddia e. diyordu. Başka şahitlerin çağırılması için muhakeme başka güne bırakıldı. Eyüp Sabri, yazıhanesindeki eşyanın kendisine ait olduğunu söylemiş, Mit. hat da arkadaşiyle birlikte iki evi sovduğunu itiraf etmiştir. Mahkemede, komiser ISıfzı ile Sab. ri dinlenmiş ve muhakeme iki şahidin tur. Nimet adında daktilosu bulunan ;.;ı» ermek suretiyle eve gelirler ve ke. — Yük denkleri taşıyordu. — — Ben hiç görmemiştim. - — Ben de.. — Ben gördüm... Birkaç ay evvel burada idi. Düş. tü bir gün denğin altında kaldı... Dizine de çivi bat - — Mişo gün... Artık sokağı dolduran işçiler arasında başka 'bir Böz konuşulmuyor. -— Hüseyin köylü delikanlıya soruyor: - — İçeri haber verdiler mi geldiğinizi?.. — Sabahtanberi kapıcıya dört kere söyledim. — Ne dedi. ; — — Evvelâ: “hemşerüm beyhude kendini yorma, — penin ayağun burada kopmadu, hem kopsa büle, ka- — za bu pavriha isahublerü neylesün,, dedü. Sonra bir ,' az daha israrluk gösterivedüm. “Behle bay katüp'e -— göylerüm,, dedü. Nihayet düdüğe yakun kendisüne /— yahlaştım, o zaman de: “yemehteler şimdücüh, azi - — cıh eğlen,, dedü. — Hüseyin ağzını onun kulağına yaklaştırarak: — — Sana bir şey söyliyeyim mi arkadaş, diyor. Sen / kâtibe y Kâtibin bir şey - gelmez... — O atlatıcmın biridir. Bay müdürü gör... O da mende- — bur heriftir amma hiç olmazsa: “Evet veya hayır,, diyebilecek mevkidedir, İşin kâtibe kalırsa, Allaha — kaldı demektir. Git gel, git gel imanm gevrer. * Bu aralık yanlarından geçen bir delikanlı makinist — yamağı Namık orada duruyor. — — Merhaba arkadaş. a — — Aleykumesselam ağam — — Geçmiş olsun... Kalkmışsm hastaneden... Kesti- |ler değil mi ayağını... Olan olmuş artık üzülme.. Kaç /— gün oldu hastaneden çıkalı?.. — — Dün sabah çıhtım. — Ne bekliyorsun burada ?.. Zayif adamm bütün vücudü hafif hafif titriyor. Ve ona da Hüseyine anlattıklarını anlatıyor: — — Neye ayakta duruyorsun?.. Pek yorguna ben- ziyorsun ? K Hna V ı No, 29 — Kendükendüme iyilemiyom çoh zahmetlih ve - riyor. — Gel öyle ise otur şuraya.. Gel ben gireyim ko- luna... Sakat köylünün koluna büyük bir şefkatle girerek onun kaldırımların üstüne oturmasına yardım ediyor. —Aİşu cigarayı bakayım.. Al arakdaş.. Zayıf adamın yemyeşil benzine birdenbire renk geliyor. Gözlerinin içi parlıyor, titriyen elini ona doğru uzatarak: — Eyvallah diyor, İçinde dündenberi ağzına koymadığı bu tütüne öy- le büyük bir ihtiyaç duyuyor ki utanmasa cigarayı burnuna kadar götürerek tütünü içine sindire sindi- re koklayacak, fakat yoksul adamın, aç ve metelik- siz adamın mahcubiyet ve gururiyle bunu yapmı . yor. — BSenin ismin nedir ? Kulakları uğulduyor... — İsmin neydi senin arkadaş? — Arif. — Beni tafııdın mı?, Hayır, onu tanımadı. Cigara parmaklarına değdi « ğindenberi esasen durmadan dönmekte olan başı büsbütün dönmiye /başladı. Bu anda anası karşısına çıksa, onu bile tanryamıyacak.. — Hayır .. — Ben makinist çırağı Namıkım.. Seni doktora ben götürdüm o gün. Hatırladın mı? — Evet, evet... Şimdi hatırladı. Ayağımın sızısmı hissetmesin diye baba yiğit delikanlı onu kolundan tutup yerden âde. celbi için baska güne bırakılmıstır. hakemesine başlandı. Şahitler dinlen. | * BU HAFTA SÜMER SİNEMASINDA ÖLÜM ŞUAI Fransızca sözlü filminde BORİS KARLOFF'u BELLA LUGOSİ ile beraber oynadığı ateş adam rolünde görünüz. Büyük bir eser... Bir sinema harikası... Gö- rünmez ölüm şuamın tahribkâr tesirleri.... Büyükleri alâkadar e- Puenve- x'“!;ınuvrı'uıyrette Bira - W an bir film. W& İlâveten: FOX JURNAL y HALKEVLERİNDE müsahabeleri Eşref Şefik 20 Türk llığ heyeti. 20.30 Ömer Rıza tarafıpndan afi söylev. 20.45 Vedia Rıza ve arkadaşları V. rafmdan Türk musikisi ve halk şarl vt Saat ayarı. 21.15 Orkestra. 22.15 Ajans || borsa haberleri ve ertesi günün pro[""" 22.30 Plâkla sololar, opera ve operet gö çaları, 23 Son. Günün program özü Senfonik Konserler: k Hafif Konserler: 21,40 Berlin Senfonik konser (Badi Bruckner). 2310 Hamburg senfonik ko“'».î 13.10 Bükreş Radyo orkestrası tarafındâ” konser. 17.30 Varşova Orkestra. 18 Bül Plâk konseri. 13.40 Budapeşte Çigan : kisi 20 Breslav Karışık könser 20 Hambü''| milli dans havaları. 20.10 Brüno Salon ©| k 20.15 Hamburg Enstrü 1 kofr ser. 20.35 Bratislava Strauss'un operetlt rinden. 20.45 İstanbul Vedia Riza ve “M daşları (Halk şarkıları). 21 Brüno Mi takıi, dans havaları 21.10 Berlin Barnabas 21.15 İstanbul orkestra 21.15 Hambur! kerf bando. 21.40 Berlin Orkestra. 22 # Karışık örkestra koönseri 22.30 Istani i6 Plâk (oyera ve överetlerden) 23.30 Berli orkestra 23.30 Kolonya, Sehumann'ın “EW rinden. 23.35 Budapeste Plâk konseri 24" Budapeşte Çigan musikisi. Operalar Operetler: 20.30 Prağ Strauss'un operetlerinden çalar 20.35 Bükreş Operadan nakil, 2 Paris P. T. T. operadan nakil. Oda Musiki : * t0 * 18 Budapeşte Kalman salon kenteli. £İ- / Reaslav Sesli kız triyosu, # Resitaller: VaC j “18.15 Varşova Piyano şarkı. 20 Iıt!nhg Türk musikisi 20.20 Varşova Leh şarkılâ! 21.10 Münih Güzel şarkılar 22 Roma Nap?” li şarkıları Dans Musikisi: j 18.30 İstanbul 23.30 Vatşova (Plâk) 24f Si l Şişli Halkevinde Konferans Şişli Halkevinden: Bugünden itibaren, on beş günde bir evimizde yalnız gençlere mahsus konferanslar başlamıştır. Bu akşam sâat 21 de Şişli Terakki lisesi son sı- nıfından Mehmet ve Necat biri tarihi, diğeri edebi birer konferans verecek, Işık lisesi son sınıf talebes* de bu Mevzuların münakaşasını yapacaklar dır. Bütün Şişli ve Nişantaşı gençleri iştirak edeceklerdir, Bir de konser ve- Roma , —— samen ha T DA a L£AIN ABUNE BEDELİ Türkıye Ecnebi 2800 îr'ı 1500 , 800 300 , 1 Sene &6 Ay 1400 Kırş. 750 , 400 , 8 iy 150 » DAy Milletlerarası Posta — ittihadıma dahil olmıyan memleketler - için 30 16 , 9 , 3,$5 "radır. — rilecektir. Yazan: SUAT DERVvIiş ta kucaklar gibi kaldırmıştı.. Ve ona bir ağabey ciddiyetiyle: — A kardeş, madem ki çivi batmıştı. O gün ne di- ye hemen haber vermedin. Ecza kutusunda elbet ten. tirdiyot bulunurdu. Diye çıkışmıştı.. Şimdi de yine ayni insan derdin. den anlıyan, bir hisle onun sırtını okşüyordu. — Bay müdürle konuşacağın zamanı beklerken seninle biraz bir şey yiyelim.. Yo, yo olmaz diyemez- sin. Eski arkadaşsın sen.. düşer. Yerinden kalkıyor: — Beni biraz bekle! Koşarak köşeye kadar gidiyor. Ve oradaki bakkala gidiyor. Dönüşte elinde bir karpuz, bir okka ekmek ve be. yaz bir kâğıda sarılmış bir şeyler var. Kaldırımın kenarıma kâğıtları serip içinde yemeğe başlıyorlar. Arif ekmek ve peyniri titriyen elleriyle ayırıyor.. Utandığı, çok utandığı halde: — Tokum, teşekkür ederim. Diyemiyor. Dün sabah onu erken taburcu yaptı- lar.. O bugün, bu saate kadar ağzına bir lokma bir şey koymadı. Zayif vücudünün bu titreyişi, gözleri - nin önünde oynaşan parlak lekeler ve vücudündeki bu dermansızlık hep, hep, hep bu yüzden değil mi? *& $ Yemek bitti. Yemek bitinceye kadar Namık Arif. le konuştu. Namık görüyor. Bu adamın hakkımı is . teyebilmek için maneviyatının desteklenmesi lâzım: — Onlar sana: “Ayağını, burada makinede kay - betmedin. Acaba, düştüğün zaman mı çivi battı aya. ğımna.., Sizler hep çıplak aş;ak dolaşırsınız. Zaten bu. rada kaç gün çalıştın, belki buraya gelmeden evvel bir yerde bir şey batmıştır dizine,, diyecekler, sana bir tazminat değil, on para bile vermiyecekler.. Görür - sün... Pek, pek ya müdür, ya patron büyük bir lütuf eder gibi cebinden çıkarıp sadaka kabilinden avucuna beş on kurüş sıkıştıracak, bununla büyük bir iyilik yapmış vaziyete geçecek. Halbuki sen ayağını bura. da kaybettin.. Düştüğün zaman yükün altında in « cindi., Dizine de çivi burada battı. O gün burada doktor olsaydı, ayağın acımağa başlayınca tabii dok- tora gidecektin. O zaman o yarayı görecekti. Onu — ilâçlayacaktı. Bu adamlara boşboşuna kızma.. Onlar — bu fabrikayı kâr etmek için açmışlar.. Elbette senin, — benim yevmiyemden, canımdan, kısacak, onlarca be« 4 davasına para dağıtmıyacaklar.. Çünkü onların kârI senin, benim sırtımızdan, canımızdan geçinmektir. — Sen köylüsün bütün bunlara aklın, bizim gibi er » mez, biz çekirdekten makine başında, fabrikalarda yetiştik. Senin ayağın burada sakatlandı. Onlar ne derlerse desinler. Buradan para almak senin hakkın- dır. Sen ayak dire,. İcabında, dava ederim, de.. İs. tanbul mahkemeleri insanı boş döndürmez.. Ve daha, ona eğilerek bir çok şeyler söylüyor. Sonra kapıcıya doğru giderek, ona: — Hilmi amca, diyor.. Bu fakiri sabahtanberi bü« . rada bekletmişsin, yazık değil mi?.. Hepimiz can taşıyoruz. Onun başına gelen kaza, yarın benim, öbürsü gün senin başına gelebilir. Kapıcı Hilmi uzun bıyıklarını kocaman ellerinin tersiyle, yanaklarıma yapıştırmıya cabalyarak: — E, ne olacakmış, diyor, kapıya her dayanan serseriyi hemen bay müdürün odasına mı götüre « — lim?, Namık, hiddetlenmek niyetinde olmıyan hir genç« Lüzumsuz ataklığı yok onun, Hilmiye âdeta acıyan bir gülümseme ile bakıyor: — Bu her serseri değil ki/ diyor, köyünden ekmek parasi kazanmıya gelmiş bir biçare.. (Arkası var) a 2. Xej N G ea HL - BO N'T Ym o n AAA K U n z-scazdıda ai we p e- “vr

Bu sayıdan diğer sayfalar: