No. 52 Hududun .CENUP N HUDUDUNDA Yazan: MÜMTAZ FAİK Emniyeti Huduttaki Silâhlı Mi Akçekalede kasabanm eşrafından / Bayılabilecek olan bir kahvecinin bü. *tün düşüncesi, endişesi işte budur: — Öldüğü zaman kefenlik bez, Ödağacı ve nışadır bulamıyor! Nışa- |dırmn ölü için ne işe yaradığını pek -bilmiyorum amma, işte kahveci öyle göylüyor.. - — Peki dedim, diriler için? — O kadar ihtiyacımız yok! de . di — — -Hele, hele, diye israr ettim. |- — Patiska! dedi.. Kahve, dedi.. ve -Bonra ilâve etti: — — Bir de iskambil kâğıdı!. |— Kahveci hayatında kendisi için ne “gibi şeyler eksik olduğunun farkımda bile değildi! — Oradaki bir köylü ile tren yoluna ğru gidiyorum. Kibritim yok. Onun ak taşıma vurduğu çelik parça. idan çıkan ateşle tutuşan kavın . istifade ediyorum. — Hudut!.. Dedim, nasıl?. — — Hudut! diye içini çekti!. D Hudut gayet emniyetli idi.. Kah . aman askerlerimiz hududun üzerin. le gece gündüz, uyku, istirahat ne- “dir bilmeksizin daima göz kulak olu. yorlardı.. Fakat, ne çare ki hududun öbür tarafında emniyetsizlik var . d i — Komşunuzda büyük bir yangm ta. BBavur edin. Ateş bacayı sarmış, alev. gökyüzünü yalıyor.. Bu tarafta adar kuvvetli bir yangım duvarı- nız, bir itfaiye tayakkuzu olursa ol. Bun yine tehlikeyi yakm hissedersi . Çünkü aksi bir rüzgâr bir taraf. an kıvılcımı sizin ahşap saçağmıza atabilif.. . — İşte bizim Cenup hududumuz tıpkı böyledir. Çünkü karşı tarafta büyük tehlike saffi harp nizamımda mevzi almıştır. Bunların yegâne düşüncesi, bir zayıf nokta bulup bize saldırmak, isadi bünyemizi vurmak, kendi cep ni doldurmak, ve çapulculuk et. mektir... <- aü Bünun için maddi ve manevi te$ki. Atlarını hazırlamışlar, ağlarmı kur. - Bunlardan birincisi hudut boyuna n ve Türk düşmanı olan unsur. hazırladığı ekonomik hücum, cisi büyük kaçak merkezleri ara. da yaşıyan çapulcu âşiretlerdi. Bu julcuların da şehrilerden, kasaba. n ve hattâ umümi merkezler . en müzaheret gördüğüne şüphe yok ür. Yoksa Aneze aşireti, Muhacim ve saire 2000 silâhlı muharibi çıkarabilir?. Söylendiğine öre bu aşiretlerden bazılarının bir ki tankı bile vardır. 3u Arap bedevilerinin bu tankları, panm mühim silâh fabrikatör. yle müzakereler yapıp satım aldık. ve Suriyeyi mandası altında Fransız hükümetinin bunu kim ihtimal verebilir? , kağnı arabası veya yaylı de. ki nazarı dikkati celbetmesin. Fransa, bunlardan bihaberse, tahkik etsin! F'ransaya âci- ben, yani — hudutta bir iki ay di kendine dolaşan bir Türk ga . cisi, elimden geldiği kadar yar . m edebilirim. n için müsaade ederlerse şunu Ün yliyeyim ki, Fransanm böyle iki , üç bin silâhlı muharip çıkaran lerden haberdar olmaması im. dahilinde değildir. Çünkü bu de Suriyedeki Fransa manda . n sıfıra müsavi olması lâzımdır. ika bir misal mi istiyorsunuz? Müritler! i e biraz da Gazlantep hudud Çapulcular, Müritler alâkası vardır, bunu tabii tahmin e. dersiniz! Maksat din değil, siyaset değil, şakavettir. Bu terikatin — silâhı tilmizleri, gün geçtikçe fazlalaşmıştır. Fakat, nihayet Halil İbrahim kaçmış, ve O- nun «yerine halife olarak Ali Galip, Kurt Ali oğlu isminde bir çoban geç- miştir. Nakşi tarikati bir müddet devam etmiş, sonra hududun öbür tarafımdan çok kuvvetli bir Türkiye. ye karşı hiç bir zaman geniş bir ta- arruz yapılamıyacağı anlaşıldığından teşkilât kısmen dağılmıştır. Fakat silâhlar yine bu din namına eşkıya- lık edenlerin elinde kalmıştır. İşte Cenup hududu, Suriye tarafın. da böyle yer yer fışkıran, kabaran çıbanlarla doludur ve bunların mü . temadiyen fırsat gözledikleri ve hiç bir zaman da emellerine varamadık- ları gayet açık bir hakikattir. Fakat şuhu söyliyelim ki, vaziyetin, hudu. dun öbür tarafında kasten bu şekilde olması, bizi mütemadiyen rahatsız et. mektedir. Fransanm, eğer hüsnüni . yeti varsa, bunları derhal tanzim et. mesi gerektir . Akçekaleden Urfaya — gidiyoruz. Yol bir ovanın ortasından geçiyor. O- va dediğim zaman, tamamiyle ova anlmayın, çünkü bu ova çölle karı . tüten toprakla, eriyen semanm biri. birine geçmesinden bulutlanmıştır . Gideceğimiz yol 5T kilometre.. Toz otomobilin karnıma kadar de. giyor, koca araba bu tozun, karnını gidiklamasından galiba huylanıyor, mütemadiyen hırıldıyor. . Bir çok köyleri geçiyoruz. Evvelce anlattığım gibi yumurta .- vari binâalarla yapılmış köyler. Bu köyler, uzaktan harman yığmlarınım sarı manzarası içinde öbek öbek bi. rer folluk hissini veriyor. İşte biraz uzakta Harran gözükü - yor.. Harran, bulutlarm, rutubetin ve sıcaklığın harmaniyesi içine bürün . müş.. Çölde bu kadar mavi rengin bir a- raya toplanması ne kadar da hoş gö rünüyor. — Harran âdeta bir serap gibi.. — Zaten burada daima serap gö- rülür. , Biz serap görmüyoruz. Çünkü mev simi değilmiş. Fakat Harran, Mar . mara kadar durgun ve mavi bir de. nizin ortasımda ne kadar da çok bir adayı andırıyor. . Bir çölde, bir denizin ve bir adanm aksini görmek kadar güzel bir serap olur mu? . Güneş mavilikleri yer yer kızıll —— T BAŞMAKALEDEN DEVAM Ağır Sanayiimizin Doğuşu (Başı 1 incide) yonluk bir işe giriyoruz. Bundan ev- vel kurulan fabrikalarm hiçbiri beş milyondan aşağıya — malolmamıştır. Bunlar hususi teşebbüsten beklen - seydi ne zaman ve nasıl meydana gelecekti? . Gelebildiğini farzedelim: Bunu iyi karşılayacak mı idik? Fabrikalarm. da kendi ihtiyaçlarmı tedarik ettik . ten sonra döviz bulmak için fazlası. nı harice yok bahasımna satan mem . leketler var. Hele yeni kurulmuş milli sanayii bunlara karşı gümrük duvarlariyle muhafaza etmek zaruri olacaktı. Hu- susi sermaye ile kurulmuş bir teşeb. büs yaşasın ve kâr etsin diye cebimiz. den fazla fazla para çıktığını görünce elbette sinirlenecektik. Sınıf kavga - sınm bütün nefret dolu hisleri haya- trmıza karışacaytı. Sermaye ve işçi kavgası bütün acılığı ile ortalığı tu- tacaktı. Sermaye sahibi devlet, yani mille- tin kendisi olunca cebimizden çıkan fazla kârm hepimize ait işlerde kul - lanilacağma emin olabileceğiz. Dev- let, bütün vatandaşlarımım sıhhatini, refaâahmı, korumak vazifesiyle zaten mükellef olduğu için işçiyi ezmiye - cek, haklarmı verecek, ilerlemeleri için yollar açacak. Bundan başka husust menfaate göre işliyen ağır sanayiin, memleke- tin umumi! menfaatlerini ayaklar al. tma aldığmı, devletin siyaseti Üzeri- ne tesirler yaptığını, doğrudan doğ- ruya harp ve karışıklık yarattığını her tarafta görüyoruz. Fransa gibi memleketler husust harp sanayiini devletleştirmek ihtiyacını duymuş - lardır. Amerika hususi harp sanayi. ini göz göre boğuyor , Fabrika ve kırtasiyecilik evletin fabrikacılık yapma . sında bir büyük mahzur var. dı. O da kırtasiyeciliğin zaman de . nilen mühim âmilin krymetini ' 'hiçe sayması ve maliyet fiyatmı yükselt. mesi idi, Devlet sanayiinin ticari e . saslara göre işliyen bankaların eline verilmesi ve işlerin modern usullerle kurulması bu mahzuru çok azalt . mıştır. Gittikçe de daha fazla azalta. caktır. Hiç şüphe etmiyoruz ki bu . gün (askeri fabrikalar) dediğimiz teşekkülleri de ayni usullerle iİdare ihtiyacı duyulacaktır. Çünkü meselâ bir top, bir mermi askeri malzeme . dir. Fakat bunları yapmak askeri bir iş değildir, bir fabrikacılık işidir. Karabük — müessesesinin — kurulu. şunda da kırtasi sistemin gidemiye. ceği bir yoldan gidilmiştir. Fiyattan evvel yüksek kalite, vukuf ve emni - yet aranarak bu iş, dünyaca ihtisa. siyle tanman İngiliz Brassert firma. sma verilmiştir. Doğrudan doğruya devlet eliyle idare edilen işlerde de kalite esası kurulabilse, satm alma ve münakasa usullerindeki yanlış- lıklar yüzünden her sene heba olup giden milyonlarca millet parası kur. tarılmış olur . Türk - İngiliz dostluğu aşvekilimiz, nutkunda harici siyaset üzerinde de durmuş, sulh lehindeki emareleri memnuni . yetle kaydetmiştir. Harp sanayiine tırıyor, yer yer çamurluyor... Ve Har. ran biz yaklaştıkça mavi maşlahını yavaş yavaş sıyırarak çıplak, çırıl çıplak oluyor. NÖBETÇİ ECZANELER . Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar- ır: Eminönü: Mehmet Kâzım, Alemdar: Ab- dülkadir, Beyazıt: Haydar, — Şehremini: Hamdi, Karagümrük: Arif, Şehzadebaşı: İ. Halil, Aksaray: Nuri, Samatya: Rıdvan, Fener: Emilyadi, Eyüpte Eyüp eczaneleri. Beyoğlu ciheti: Beyoğlu, Mankoviç, Ve- nikopulo, Taksim: Kemal Rebül, Galata: Miçopulor işli: Pertev, Hasköy: Nesim A - seo, K Müeyyet leri. da vaktiyle kurulan mürit âtından bahsedeyim: lil İbrahim isminde biri, bura . fakşi tarikatini ihya etmeğe kalk $ ve bir tekke kurmuştur. Bu tek. | müritleri, muhakkak silâhlı o. tır. Ahret işleriyle silâhın ne ciheti: ik Ali Rıza, Or- taköyde: Ortaköy, Arnavutköyde: Miltiya- di, Bebekte Merkez eczaneleri. Sarryer ciheti: Büyükdere Osman, Tarab ya, Yeniköy, Boyacıköy, Rumelihisarı ecza neleri. Üsküdar — Kadıköy ciheti — Üsküdar: Ahmediye, Kadıköy: Modada Moda, Altı- yolda Merkez eczaneleri, Diğer semtlerde: Büyükadada Halk, Ba- kırköyde İstepan eczaneleri. olan alâk da memleketin değiş. Tez sulh siyasetinden doğduğunu bü. tün dünya sulhe silâhlanma yolunda varmağa meylettiği için bizim de ay. ni yolu tuttuğumuzu ileri sürmüştür. Başvekil, Karabük teşebbüsünün, memleketin her tarafı için düşünül . müş ve hazırlanmış bir islâhat ve ic. raat proğramınm bir parçası oldu - ğunu ve bütün memleketin geniş ve bahtiyar bir istikbal bekliyebileceği. ni söylemiştir . Gerek İsmet İnönünden, ve gerek kendisinden sonra güzel bir nutuk söyliyen İngiliz sefiri Sir Persi Lo . renden Türk — İngiliz dostluğu hak kında Karabük töreni vesilesile, çok samimi sözler işittik . Karabük iki memleket arasındaki dostluğun, alâkanım sulh yolundaki candan işbirliğinin maddi bir eseri bir köprüsü olmuştur. Bu kıymetli dostluğun her sahade inkişafı bütün memleketçe sevgi ve Memnuniyetle bün Ereğli Fabrikası açıldı (Başı 1 incide) zevat olduğu halde saat 18,30 da hu. raya gelmiştir. Başvekil istasyonda Konya Valisi, Ordu Müfettiği İzzettin, Korgeneral Keramettin, Ereğli kaymakamı, bele. diye reisi, Ereğli mensucat fabrikası direktörü tarafından selâmlanmıştır. İstasyonun dışı ve fabrikaya kadar giden yol genç, ihtiyar, kadın ve er. kek bütün Ereğli halkı ve fabrikanın açılış merasiminde bulunmak için ci- vardan gelenlerle doluydu. Her taraf Milli renklerle donatılmış olduğu gibi fabrika methalinde yaşanılan şu da. kikalarm en güzel bir ifadesi clan “Devletin yapıcı kuvvetine inan,, dö. vizi yazılmıştı. Başvekil bu —güzel dekor içinde fabrikaya yürüyerek geldi. Ve kapı. sını açmak suretiyle yeniden kuru - lan mensucat fabrikalarından ikin . Cisini resmen işletmiye açtı. Bu esnada muzika İstiklâl marşmı çalmakta ve hazır bulunan halk “Var ol,, “uğurlu olsun,, sesleriyle bu mes'ut hâdiseyi kutlamakta idi . Bu merasimi takiben fabrika gezil miştir, —Başvekil yeni — mensucat fabrikası tesisatı ile yakmdan alâ - dar olarak fabrika direktörüne muh. telif mevzular üzerinde sualler sor . muş ve direktifler vermiştir . İsmet İnönü ve yanımda bulunan vekillerle diğer zevat Ankaraya dön- mek üzere buradan ayrılmış ve ge . lişlerinde olduğu gibi ayni derecede içten tezahülratla uğurlanmıştır . İngiliz Sanayi Heyeti Döndü Karabükte demir ve çelik fabrika. sı temel atma merasiminde bulunan ve fabrikanm inşaatmı deruhte et - miş olan İngiliz şirketi direktörü Mister Brassert, dün Ankaradan şehrimize gelmiş ve akşamki eks. presle hareket etmiştir. Mister Bras. sert'le beraber merasimde bulunmak üzere gelmiş olan diğer zevat bir iki güne kadar döneceklerdir . Edirne harbin- deki Bulgar ku- mandanı neler söylem'ş? (Başı 1 incide) resillerin bir nasihati olduğunu söylü- yor. Sabık Generalin Garip Sözleri Mecmuada Edirneyi muhasara eden Bulgar ikinci ordu başkumandanı ih. tiyat general İvanofun da bir makale. si vardır, General İvanof aynen şun. ları yazıyor: “26 Mart Edirne kalesine karşı ya- pılan umumi taarruzun ve Edirne zap. tının yildönümüdür. Bugün aradan 24 sene geçmiş bulunmaktadır. Harbe nihayet veren bu zaferin milletimiz ve ordumuz için taşıdığı mâna çok bü. yüktür. Edirne Balkan harbindeki zaferlerimizin tacıdır. Bu itibarla E. dirne zaferi milletimizin medarı ifti- harı ve bütün bugünkü ve yarınki ne. sillerimizin terbiyeleri için kudretli yir vasıtadır. Biz bu büyük Zzaferi kutlamaktan utanmıyalım ve çekin. miyelim. Onu, Bulgar ordusunun ©o büyük ve şanlı zaferini kalplere hâk. tedebilmek için bu zafer gününü müm kün olduğu kadar muazzam tezahür- erle tesit edelim. Başka milletler, ta. -iİhlerinde böyle günler arıyor ve bun. ları terbiyevi maksatlar uğrunda kul. anmak istiyorlar. Fakat böyle mu- ızzam zaferler — bulamadıklarından ;ok küçük ve ehemmiyetsiz hâdiseleri nuazzam tezahürlerle kutlayorlar.. Misal olarak Türkleri gösterebiliriz. 'Türkler geçen sene, müttefiklerimiz. le harbe başladığımız sebeple ordu . > $ tarafından tahliye edilen Edirne. ye girişlerini büyük tezahürlerle te- İsit ettiler. Burun bize dokunan cihe. ti yoktur. Fakat, övle zannedioyrum 'ci, biz de Edirne zaferini lâyık oldu. Pu tezahüratla kutlamak hakkma ma. likiz.,, Bu yazmımmn bilhassa son fıkraları karşısmda söylemek lâzım geliyor ki, Mürkivenin cok samimi dostluk siva- geti önünde Bulgar generalinin şu ha. İreketi yersiz ve lüzumsuzdfur. Arnavut. Kadını Artık Çarşafsız Arnavutluk kralr Zogo, kadmlarmi peçe ve çarşaftan kurtulmaları hak” kmdaki kanunu parlâmentodan g9* | çirtmiştir. Bu kanun Arnavutluğul her tarafında bilhassa kadınlar tâ *| rafından büyük bir sevinçle karşılali" mıştır. Bir Fransız gazetesinin Tirâ « na muhabiri intibalarını şöyle yazi” | yor: j Bir gün içinde Tirana şehri g!lı yüzlerine ve tebessümlerin birdenbi « re meydana çıkmasiyle fevkalâde İf çiçek bahçesine döndü. Şimdiye kadaf umacı gibi siyah kumaşlar altındâ gizlenmiş olan yüzlerce çehreyi sey < rettik . Kralm yeni çıkarttığı bu kanuli her tarafta çok müsait karşılanmış « tit « Esasen kral Zogo kadınla erkek hi kukunun müsavatmı tanıryan kanunü 1 Mart 1928 senesinde parlâmento * dan geçirttiğindenberi medeni bir ek- seriyetin ve kadınların hislerine ter “ cüman olmuştu . l Küçük bir akalliyet teşkil eden yaşlı ve müteassıp ihtiyarlardan bir kaçı güzel Arnavut kadımnlarımnı peçe«a siz ve çarşafsız görünce yüzlerini ek- şitmişler ve kaşlarımnı çatmışlardır. Fakat müteassıp ihtiyarlarm bü hareketlerine karşr güzel Arnavut kadmları beyaz dişlerinin bütün par aklığını gösteren tebessümlerile ihtla yarlara gülerek şakalaşarak cevap vermişlerdir . 'Tesettürün kalkmasmdaki bu ilk müsait intibalara yakmda küçük bir ekalliyet teşkil eden aksi ihtiyarların da yola geleceklerini açık bir şekilde göstermektedir (HAP « HULUSU ÖS -— w karşılanacaktır . Ahmet Emin YALMAN YAĞMURA /—)ı:ıu;-/ y Z ”’fwîf d AAA ' -Aşxx * Ü $ ŞA ; & N ea GÜVENKZ