SA n.3.o UM ANDAN HATIRALARI LR — General Tavnshend Nasıl esir edilmiştir ? YAZAN: SALÂHADDİN GÜNGÖR ağdada vardığımın ikinci günü idi. İngilizlerin Gene- Tavnsend kumandasındaki i i, (Selmanipak) ei başlamıştı. Yal- ti srada İngilizlerin gaflet et- *6ri bir nokta vardı: 18 inci ko- Ya mensup iki alayımızın, Nu- Be Beyin kurduğu cephenin sol ğin | açığında bir koltuk teşkil et- kei anlıyamamışlardı. O zamana adar, İngilizler, askeri kiymeti i- inci derecede olan yerli askeri Srşılarında görmiye slışmıştılar. A nci ve 38 inci fırkalarımız, “ma halde hırpalanmış vaziyette Hunuyorlardı. İngiliz kıtaları, bu firka üzerine, Selmanıpâkte de Müthiş surette yüklendiler. 1 ePhede, bir kıymet ifade edebi- ek yalniz (45) inci fırkamız var- gilizlerin taarruzuna bu fır- İZ, çok yeğitçe mukabelede bu- nda, © €phe öntinde tamamiyle ya- tap”, Yülmüş olan İngiliz kıtaları, # cenahlarma 16 inci kolordu Malarmın yaptığı şiddetli muka- İl tasma oldüken mühim su- © sarsıldılar, Bu sarsıntı, o Kâ- idi ki, İngiliz ordusu- Muharebe, akaşama m etmişti. Neticede *r, bize teveccüh etti. Fakat işin bihafı şu idi ki, biz zafer şenlik- STİ yaparken, Nurettin Bey, ken- ini mağiüp sayarak ordunun Di- Yale nehri gerisine ric'atini emret- Miye kalkıştı. Vaziyetle taban ta- MN zıt olan bu emri geri aldır. Mak için sabaha kadar uyku uyu- yaradı, Nurettin Beyi, bin müş- Ülâtla ikna edebilmiştim. Hele Meyse, ikinci bir emirle hatasmı tas ih etti ve çekilen krtaat, eski yer- rine döndüler, Ertesi sabah, mağ: P düşmanı takibe başladık. 18 in- al lordu, peyderpey yetişmekte iy Kıtaatı da alarak ileri hareke- De dövam etti. İngilizler, bozgun ii, lde çekiliyorlardı. Böyle çe- © çekile, Bağdat Üzerine İlerle- aç mizden evvel hazırlamış olduk- Kütülemare müstahkem mev- Mlerine girdiler, » sekizinci kolordu, en önde gi, bulunduğu için, düşmanın maz bir devre içine girdiğini sa- arak cebri bir hücum yapmak İs- Ayr Ve bu hücum neticesinde 'adım ki, İngilizler, tel örgüleri- “iparlmış bir mevzide idiler. Bu $Ya hazırlıksız taarruz etmek doğ x., Jamazdı. İngilizlerin müstah- MA mevzileri karşısında cepheyi Akim İle iktifaya karar verdim. te Kat, e çekilen düşman, emrin. A, ulundurduğu süvari fırkasmı w ikametinde gerilere gön- Tmişti. İngilizlerin “Küt, e ka- —.. panmaları, bizi bir muhasara reketine sevketti. Bu hareketi parak, General Tavnsend'i mahsur bir vaziyete soktuk. Cebri hücum. larla bu müstahkem mevkie taar- ruz ederek onu düşürmiye kalkış- mak hatalı olurdu. Çünkü ağır top- çumuz yoktu. İnsanca fazla tele- fat verecektik, Küt karşımda, düş manin tel örgülerine muka biz de kendi cephemizde töl örgüleri mizi tesis ettik. M uhasara hattını, gitgide dar- laştırmakta idik, düşman, iyice sarılmıştı. Sıkı bir çember içine giren bu kuvvetin, yerinden oynamasına imkân yoktu. “Küt” te mahsur kalan Tavnsend kuvvel seferiyesini kurtarmak, o günler İngilizler için başlıca gaye olmuş- tu. Çok geçmeden düşmanm ikin- ci büyük bir ordu hazırladı fımızdan haber alındı. Kat'i mu- hasarayı yaptıktan bir müddet son ra, takım takım Basradan gelen İngiliz kıtaları, Diele boyunda iler- lemiye başlamışlardı. sinin esaslı harekâtı, İrak cephe. işte bü ta- rihten itibaren kendini. gösterir. Türk ordusunun, celâdeti, . tarih huzurunda yeni bir imtihana çekil- mek üzerey Basradan mütemadiyen takviye kıtaları alarak ilerliyen İngiliz kuvvetlerini, Nurettin Beyin kar- şılamasma karar verildi. Nurettin Bey, muhasara hattın- dan tasarruf edilebilen kuvvetlerle Aliyülgarbi mevkiine kadar ilerli yecek ve İngilizleri bu mevkide bir muharebe vermiye mecbur edecek- ti. avnsendi kurtarmıya gelen İngiliz Ordusiyle burada ilk temas, vukus geldi. Kararlaş- tırılan şey şuydu: Nurettin Bey, ilerliyeh düşmanı o Aliyülgarbide tevkife çalışacaktı. Ben ise, muha- sara vaziyetini idame ve mahsur İn giliz kıtalarını Yerlerinde tesbit e- decektim. Aliyülgarbide cereyan eden ilk muharebede, Nurettin Bey, kuv- vetlerini daha geride bir mevzie çekti. Tam bugünlerde, Müşir Fon der Golç paşa da altıncı ordu ku- mandanlığına tayin edilerek, Bağ- dada gelmiş bulunuyordu. Tavnsendi kurtarmıya gelen İn- giliz ordusu karşısında mütemadi- yen çekilmeyi düşünen o Nurettin Beyin bu hareketini, Alman mare- şali, muvafık bulmadı. “Küt,, fin muhasarasma devam etmekle'beraber, yeni gelen İngiliz ordusunun ( tevki vazifesiyle birlikte, Dicle grupu Umum kuman A İİİ UPON Numaralı resmin ait olduğu darbımesed No EE A Kütül'emareden o zomanı hatırlatan bir köşe 1 bana tevdi etti. zerine, kumandayı elime aj. Verilen Tam bu sırada, Vadiikelâl mev. kiinde şiddetli bir muharebe tı, Fakat düşman, bize karşı bir faikıyet gösteremiyordu. biraz temdit etmek #uretiy. man tevkif edildi. in biraz ilerisinde, “Siveyee Horu,, adıyla anılan bü. yük bir bataklık vardı. (Arkası var) baş- Üniversitedeki Ecnebi Talebe ile Konuştuk 1 stanbul Üniversitesinde o- kuyan yabancı milletlere mensup gençler arasındayım. İlk olarak, dişçilik fakültesinde tahs lini yapan Bulgar bir bayana yak- laşıyorum: — Adınız ? diye soruyorum. Sarışın Bulgar bayan, beni hiç te yadırgamıyor ve bir yabancı için çok mükemmel sayılabilen bir türk çe ile cevap veriyor — Nevena Kozaroy — İstanbul Fakültesinde mayı niçin tercih e şehirlerinden birine de di sili için gidebilirdiniz ? Bulgar bayan gülümsüyor: — Amma başka yer bize uzak! Sonra, İstanbulda yaşamak ç cuz... Amma her şeyden ziyade, biz Bulgarlar, İstanbul Diş Fakültesi- nin ders usullerini çok beğeni . Pratik, burada diş hekimi iştiren o Avrupa mektepleri kuvvetlidir. Yeni profesörler gel- dikten sonra, Fakülte bir kat daha kuvvetlendi. — 'Türkçeyi ne kadar zamanda öğrenebildiniz? — İki sene içinde... Diliniz çok . Şimdi gazetelerinizi tatlı okuyor, anliyorum. Tt de, öğrendiğim ilk kelimeler şunlar oldu: — Kaç para?.. Su... Ekmek, Nasılsın ? oku. Avrupa ik tah. oris Bonkin söze şöyle baş. B ladı — Ben de türkçeyi burada ö n. Amma, o kadar İyi konur rum değil mi? an gi iyi Hfanbul Üniversitesinin diş- şilik şubesine devam eden Rulmor talebeden birkaçı — Bilükis.. Çok rahat konuşu- yorsunuz... dedim. Gülümsedi: — Eh... Meramımı anlatabilecek ristana döndüğünüz za e öğrenmenizin bir fay- dası olacak mı? Türklerin kalabalık old bir yere düşersem, belki dil bildi- gim için beş, on Türk müşteri pey dahlarım. Bir yabancı dil, insana mutlaka Wi Biraz fransızca öğrendim. Azacık ingilizce anla- rım. Türkçede de okuy” biliyorum.. Daha ne İs! Sonrâ samimi bir tavırla etti: ilâve simler otuz tane olacak. ne yazacaksını Otuz resim bürosuna göndereceksiniz. 750 Liralık Yeni Büyük Müsabakamız 60 darbımese, Şu resim hangi darbıme | sele aittir ? Resim Numarası —'— Burada her gün böyle bir resim göreceksiniz ve bu re Siz 60 darbımesellik listedebu resmin darbımeselini bulup numarasını o günkü kuponun (darbımesel numarası) hânesi- ince bu kuponları ayrıca resim numaraları ile darbımesel numaralarını karşılıklı gösteren bir liste yapıp sarih isminiz ve adresinizle ve mümkünse bir #nızla birlikte 20 Nisana kadar idarehanemizde müsabaka de fotoğra- (Nasreddin Hoca müsabakaları için gönderilmiş eski fotoğ- rafların muteber olmadığını ve yeniden fotoğraf gönderilme si muvafık olacağını hatırlatırız.! £ kara gün içindir. np sivrisinek saz, anlamıyana pi sirke baldan tatl 5 — Beş parmak bu olmaz 9 — Bir tutam ot deveye be 10 — Bülbülün çektiği dil belâsıdir Hi — Dalmasını bilmiyen ordek bayım bırakıp kıçından dalar. Damdan düşen halden bilir Davalun ses uzaktan boy gelir, Demi tavında gerek. Denize düşen yılana sarllır. Doğru söyüyem dokuz köyden kovarlar El elden üstündür. Bak tarak eski tas. Evdeki pazar çarşı Eyren ata binen ari Gülünü seven dikenini de sever. Hamama giren terler. Hes horuz kendi çoplüğünde öter Her gün papas piliv yemez iler koyun kendi bacağından asılır Horoz ölür gözü çoplükte kalır Horoz çok olan yerde sabab ge olu. İk drür, kervan yürür. İlle dalaşmadan, çalıyı dolaşmak evlâdır Kel başı simşit Kendi düşen Keskin sirke kabına zarar. Koyun bulutmıyan yerde Abdürrahman Çelebi derler Mahkeme kadıya mülk olmaz. Mart içeri. pire dışarı Minareyi çalan kılıfırı hazırlar, çuvala sığma, atitaşalara keçiye Perşembenin bellidir Sel gider, kam kalır. Serçeye çubuk beredir. Su testisi s0 yolunda kı — Sümen ağzı yanan yoğ ek yer — Taş yerinde Tencere yuvarlanmış. kapağını bal müş. Testiyi kıran da bir. #3 getiren de, Tilkinin dönüp dolaşıp gideceği yer kürkeü dükkünder. Ummadlık taş baş yarar, Ürümesini bilmiyen it sürüye kurt züümünü ve de bağım sorma — Üzüm örüme baka baka kararır — Yalsnemm mumu yatsıya kadar yanar. Yapı tası yapıdan kalmaz. Yavaş atın tekmesi pek olur, — Yörük at yerini arttırır. — Zenginin parası rüğürdün çenesini yorar, — Züğrr olup düsünmekten, ayuz ölüp kaşmmak evlâdir. — Biliyor musunuz, sizin bu ye- ni harfler, bizim çok işimize yara- dı! Üç ay içinde, türkçe gazeteleri çatpat okuyup mana çıkarmıya başladık. — İnkdlâp derslerini musunuz? — Dinliyoruz... Hem de çok me- rakla dinliyoruz. Amma, ne yalan bazılarını dinliyor söyliyelim, bazılarını anl, anlıyoruz, Ecnebi ta- an çok is- 'Tam iki sene bu kur. lara gidip geldik. Bugün sizinle kar şılıklı konuşabilmemizi kurlarda luyuz. B şka bir suzi: — Porfesörlerinizden mem- musunuz? — Son derece.. Hele bir protez muailimimiz var. Sabahtan akşa- mâ kadar bizimle beraberdir. Av. rupa üniversitelerinde profesörler değil, asistanlar bile talebe ile bu kadar meşgul olmazlar, . — Bulgaristana dönünce hemen diş hekimliği ücak migr niz? — Hayır! Bu, o kadar kolay bir şey değil. Evvel askerliğimizi ya» pacağız, sonra bir sene staj göre ceğiz, en sonra da, devlet imtihanı geçireceğiz! Bu imtihanda muvaf- fak olamazsak, Bulgaristanda diş hekimliği yapamayız. — Devlet im ında muvaffak olamiyanlar var mı? — İstanbul Üniversitesinden çi- kanlar, bu imtihanı kolaylıkla ve» riyorlar. Şimdiye | dan hiç bir arkad dönmedi Ye hepsi b tifika aldı. İstanbul Üniversitesini tercih edişimizin bir sebebi de bü- dur, — Memleketinize döndükten son ra, İstanbuldaki Türk arkadaşları" nızla kültürel münasebatı kuvvete lendirmek için bir teşebbüste bulu nacak mısını — Çok arzu ederiz bunu.. Niye- timiz, Sofyada İstanbul Üniversi. tesi mezunu olan Bulgarları bir ça» ta altında birleştirmek, yani bi miyet kurmaktır. Bu cemiyet, bel- ki ileride bazı teşebbüsler yapar! imtihandan co T ıp Fakültesinde okuyan bir Alman gençle de arkadaş» ları vasıtasiyle tanıştım. 'akültede nebatat pro- fesörü Heilbronn'un oğludur. Bana, oldukça düzgün bir türk. çe ile şunları anlattı: — Tabii Almanyada türkçe öğ- renemezdim. Buraya ilk geldiğim zaman tek kelime bilmiyordum. İlk öğrendiğim Kelimeler iki tanedir: — Yok ve çok! Daha sonra da Bebekte oturduğum için “Boğazi- çi., kelimesini öğrendim. Üğ sene- eketinizdeyimi. sonra da bel ki Almanyaya dönmem, burada ka» lari. imali Brezilyanm. Pernss > Buku şehrinde doğan Mi. ner adında bir genç te, türkçenin kolaylığına kanidir: — Öğrenmekte hiç güçlük çek- medim, diyor, geldiğim zaman, di- linizin tamamiyle yabancısı idim! Fakat arkadaşlarımm yardımı ile, (Lütfen sayfayı çeviriniz)