Tan 3 Şubat 1937 sayfa 5 | Gaste Arşivi

3 Şubat 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S 3.2.9s7 TAN Gündelik Gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN &N’m hedefi: Haberde, fi- üç ” Der şeyde temiz, dü- “l;t :;mımı olmak, kariin Ça olmıya çalışmaktır. GUNUN MESELELERİ k- D-. ““yati_a sellüloz buhranı Bazetelerde kâğ Miz içi e kâğıt fabrika- rik ÇS Avusturyadan sellüloz teda. Yazıllmesi, mühim bir. haber diye hıtvımh Surette işliyen bir fabri - ir ham maddesini tedarik et. Thesi Ş ınynr;ed”" böyle havadis mevzuu o- Neden k'"'c bir q.n.lld. Mi? Çünkü dünyada kor - sellüloz buhranı var. Kâğı - Maddesi olan sellüloz ayni Ür. Düz barutun da ham maddesi - lan : Ya yüzündeki harp hazırlık- Arışının neticesi olarak sellüloz Tiy, Yatı NmGlıhîm yükselmiye başla - Tütla yçy *” vasıtası olan kâğıt, ba . Pek tabij t vaziyetine düşünce, Müştir Olarak harp tarafı ağır bas- düsiük, hazırlıkları için maliyet den hqhyOktur. Tedarik zaruretin- Harp bir şey hatıra gelmez. th[:'Hıkmm kâğıt fiyatmı kimse g Sürette yükselteceğini — hiç emiştir , Miliş e s::m'ıanîyîe ihtiyaç loz m“z buhranı, kâğıt gibi, sellü - Sana, yi €aslı ihtiyaçlara ait milli hat * Oolan lüzumu bir defa daha E etmiştir , bir ::;:' sanayii, harp tehlikesi gibi harp mep et dolayı — sellülozu hep Temlek i diye kullanırsa, her kıd.,'ı;t ancak kendine yetişeceği Süz bi âğıt Yyaparsa ve fiyatlar ölçü- küğ T Süretle yükselirse memleket Tn IZ mı kalacak, barut fabrikala- IZ sellüloz bulmıyacak mı ? “h'”'* başka bir ihtimal de var. telif memleket sanayiinin kendi Na nda inhisarlar kurdukları, fi- İarı göşiştedikleri gibi hâkim olduk- B Ma görülmüş bir şeydir , N bakımdan yalnız dahili piyasa İ Salışan, hiç ihracat düşünmiyen, Tİçteki fiyatlardan müteessir olmı- İaza Pir milli sanayi, buhranlı zaman. ol & memleket için büyük bir nimet labilir â sel:i::z fabrikamız henüz kurul - İht; Te.. İlk kâğıt fabrikamız Vg% henüz karşılamıyor. leş 'ltış_ fiyatlarmda hariçteki sellü- “hı;: kâğıt fiyatlarını takibe mecbur r. Te w “£ bugünkü sellüloz buhranı bi. hatırlatıyor ki herhangi bir verh::l Şubemiz iyle kurulup bir hale gelince bu gibi ı)m"'""ıı'ııı tesirine karşı faydalı bir **0 hizmetini görebilecektir . « Be] . bal S elediyenin otobüsçülerle ıhti]âfx €enin otobüsç haşetir otobtslerinden istediği vergi belediye ile otobüsçüler a- ,»W bir ihtilâf devam edip gidi - Şehrin KT varldatından yüzde onunu şehir vergi diye almaktır . ».G'Y"'sm varidattan alman bir v:u l_“-k esaslarını ölçemiyecek bir lq:::î"' Memleketimizde otobüs iş. dün <£ kolay bir iş değildir. Otobü - fik resmi çok ağırdır. Lâs - Yüz © benzin üzerinde yüzde bir kaç Ür Tisbetinde vergi ve resimler var. D ne demek olduğunu bilen kuç 'düğu için otobüslerin ömrü çok hiç Olur, Amortisman hesapları da —Ğmmsn yapılmaz. Meselâ evini Kaç otobüs sahibi olan adam, bir Sene bu sayede geçindiğini, fakat Ün birinde otobüsti çalışmaz hale Sini .- sermayesinin kaybolup gitti- Rörür , ı,f"“-“f işini çok İyi bilen ve bizzat Sayy, sıvayıp çalışan birkaç kişi bu âtta kazanç temin etmişlerdir. )u:'ı"“k olan birkaç kisiye mukabil İlk €rce vatandaş motörlü nakliyeci - Misj asında sermaye yeyip tüket - erdir , hu':;"'"hnhı alacağı vergi için her Me hormal bir işletmede amortis- hh son talebi otobüslerin gayri dahil olmak şartiyle temin edi - safi kazanç hesap edilme - h ea NNĞN dır. İçtimat heyetlerin hep£ llardan mürekkep o|mayışına şu'l"<-_ a TAN ü hei retmeliyiz! - Delilerin Rolleri ı Bu son günlerde, dünya- nın her tarafında deli- lerin sayısının artmakta oldu- ğundan bahsedildi, Bazıları bu içtimai hâdisenin Büyük Harp sarsıntısından sonra biraz daha ağırlaştığını zanne- diyor. | Bir İngiliz istatistiğine gö- re son yarım asır içinde İngil- ' terede delilerin sayısı eskisi- nin üç misli artmış. Bu gidiş- le iki yüz sene sonra İngilte- rede bir tek akıllı adam kal- mıyacak! Pariste altmış sene önce, şehrin nüfusu bugünkünün ya- rısı kadar iken, delilerin nis- beti binde 28 imiş, şimdi bin- de 35 e çıkmış. Tabii bu istatistiklerle bah- settikleri deliler tımarhanele- re kapatılmış olanlar değil, hergün gördüğümüz, görüştü- ğümüz ve (kaçık), (sivri akıl- lı) diye tasnif ettiğimiz züm- re kastediliyor. âkin bu istatistikleri kimler * tutmuş, kocâ bir memleke- tin veya şehrin bütün nüfusu na- sıl muayeneden geçirilmiş ve, hu- susile delilleri ayırdetmek için na- sıl bir şaşmaz miheng kullanılmış, bilmiyoruz. Birçok cinayet davala- rında akılları âaz çok müvazenesiz görülen mücrimlerin mesuliyet de- recelerini takdir işine memur edilen belli başlı akıl hastalıkları müte- hassıslarınm hemen hiçbir vakit müşterek bir karara varamadıkla- rı ve ekseriya taban tabana zıt iç- tihatlarda bulundukları gözönüne getirilince bu “Içtimaf vesikalar,, da büyük bir kıymet kalmaz sanı- rız. ununla beraber içtimaf he- yetler içinde deli yoktur, demek istemiyoruz, hattâ bu musa- habede onlardan bahsetmek istiyo- ruz, Aralarma, bu türlü istatistik tir- yakilerinin de sokulması lâzım ge- len, serbest deliler, umumi suret- te, herkes gibi düşünürler ve düz- gün konuşurlar, Kaçıklıkları, ek- seriya, bir noktada göze çarpar ve ©o noktada herkesten başka türlü düşündükleri, sözleri veya hare- ketleri “harcıâlem,, aklı selime ay- kırı düştüğü için “akıllarının bir tahtası eksik,, damgasını yerler. Fakat bu zümreye “deli,, deyip geçivermek, bazan zamana ve ve- sileye göre oynadığı içtima! rolleri ihmal etmek doğru olur mu? emokrasiye, âmme reyleri - nin yarısından bir fazlasile, istenildiği gibi hüküm sürmek şek- lini veren On Dokuzuncu asrın “hürifyet,, akidesinden canı yan - mış garpli bir bilgin bu nevi deli- lere dair halk arasında dolaşan hü- kümleri reyiâm hükümlerine ben- zeterek diyor ki: Reyiâm tezahürlerinde görüldü- ğü gibi bu hüküm, bazan, birden - bire tersine döner. Deli addedilen adam, orta akıllıların olduğu gibi yürütüp durdukları bir işte yeni çı- ğır açar ve yeni yollar gösterir, Bu mebhaste deliliği mutlaka fena mânada almamalı. Reddi isti- —— YAZAN: ——— Rauf A, AAA AA AA AAA AA AAA ı, ıctimal Hotinli yaklar ve çılgınlarla besaber dâhi- lerin, mistiklerin, mürşitlerin kâ - şiflerin, mucitlerin ve hattâ şair- lerin bu zümreye mensup oldukları unutulmamalıdır. Fikirlerini kısaca naklettiğimiz pu zat, Fransa Fünun Akademisi azalarından M. de Lâunay, misal- ler arasında Nietzsche, Newton, Sehumann, Tasso, J. J. Rousseau ve saireyi zikrediyor. Eskiden memleketimizde de gö- reneğe uymiyan, kendi akıllarınm göıterdiği yola giden çok akıllı ve teşebbüslü adamlara (deli) lâkabı- verilmesine sık sık tesadüf edilir- di. * çtimal heyetlerde büyük ek- seriyeti teşkil eden “akıllı- ları,, temyiz eden sıfat hergünlük hayatta, irsi itiyatlarla teşekkül etmiş mihaniki bir mantıkı tatbik etmektir; fakat günlük meselele y rin haricine çıkıldı mı bu zümrenin arasında dâ derin muhakeme — ve mantık ihtilâfları meydena çıktığı görülür. “Delilik türlü türlü olur, hiç ol- mazsa yetmiş çesidi vardır.,, diven Arap darbımeselini hep biliriz. De- lilik böyle oluncü nicin akıllılığın da birçok nevileri olmasın. adınlarla erkeklerin muha - kemeleri, mantıkları ara- sındaki bariz fark Tuhiyatın mü- tearefelerinden değil midir? Dünyanın dört bucağında, farklı muhitlerde yetişen ve hadesleri, duyguları birbirine uymıyan, uzun <emlanm irsi tesirlerile yuğurul- muş bir Uzak Şarklı e bir (slâivm, bir Garplinin ve hattâ bir- Yakın Şarklının hep bir türlü düşünmele- ri, muhakeme etmeleri, tek bir “a- kıllı,, tipine uymaları mümkün mü- dür? ; İçtimat heyetler tekâmül ettikçe fertleri arasında da bu nevi fark- larım zühuru pek tabii değil midir? z aten akıl dediğimiz dimağ faaliyetinin müvazenesi ne | * im- ü j Aşru hükümeti kimseni: , *ademiyeceğini söyle:- ) A j AAA VAA A AAA AAA AAA DD Beşeriyet hamurunu mayalandırıp kabartmak, durgunluğunu sarsmak için bir parça delilik mayası da lâz e .. ... b satın almeı b b 3 kadar oynaktır. Söyle böyle bir darbe ile çığırından çıkiverir. He- le taklit sirayetine pek maruzdur, timarhane hekimlerinin akıllarını oynattıkları nadir görülmiyen hâ- diselerdendir! Ne dereceye kadar doğru oldu - ğunu bilmediğim bir rivayete gö- re eskiden şeriat mahkemelerinde ilkmektep hocâlarının şehadetleri- kabul edilmezmiş. Çocuklarlâ uğ- raşa uğraşa çocuklaştıkları için ol- sa gerek! B ba. de Launay meşhur - bir akıl hascalıkları — Mutehassısının, İlir. Telalınn, 18458 Bransız inlilâline Üdü Vir ati dsili nadjediyor: 10 Mayıs gür (nlilaıcıler Millet Meclisini basulkları vakıt bu zat orada bulunmuş, natıratında diyor- mMüş Kİ: “Meclisi basanların ele başıları- nı taniyorum, Unları ya tedavi et- tim, yahut tedavı etmekliğim ge- rekti; zira Barbes, Blangui, Sorbi- er, Huber v.s. hepsı deii, Onların yeri burası değil tımarhane...., Fakat ıhtilâlciler muvaffak ol - dukları için bugün Pariste bir Bar- bös bulvarı hattâ bir de sokağı var; fakat akıllı Dr. Trelat'nın adı unutulmuş, tozlüu kitaplarda gö- mulu yatıyor! , Ayni bilgin büyük Fransız ihti- lâlinde kana susamış Marat, Loire nehrinde binlerce biçareyi boğ- makla meşhur Uartier gibi deliler- den, hele eserlerile büyük ihtilâle zemin hazırlayanların başında, ge- len J. J. Rousseau'nun deliliğinden dikkate değer bir şekilde bahsedi- yor. Zaten böyleleri fırsat bularak ortalığı karıştırmazlarsa - fikirleri karıştırarak zemin hazırlarlar. S erbest deliler tarsfından öy- nanılan içtimal rollerin yal- nız fenalıklarında.,, tehlikelerinden bahsetmek doğru olmaz. Iyi taraf- larmı da unutmamalı. Beşeriyet hamurunu mayalandı- rıp kabartmak, durgunluğunu sars- mak için bir parça delilik “maya,| sı da lâzımdır. Hayatıyatta tekâ - ız yine serbest de'ilere dö- ÜCillü, düşündürüp meşgul edebilmesi kendisini sevdirebilmesi için bir ese. rin kendi kendisini kabul ettirinciye kadar israr etmesi lâzımdır . K —— SAN'AT KÖŞESİ || Münzevi San'at ğer musiki san'ati ile meşgul değilsek, teknik bilğimiz yok- sa bir besteyi anlayabilmek veya se- vebilmek için o parçayı bir çok defa. lar dinlemekten başka çaremiz yok - tur. İlk defa işittiğimiz büyük bir de- hâ eseri bile olsa bu cehlimiz içinde bize o, bir şey söylemez Üzerimizde iz bırakabilmesi, bizi ve Musikide böyle olduğu gibi bu, re- simde de böyledir ve böyle olması tabiidir. Bilhassa resmin hemen, der- hal gözümüzü üzerine çekerek bizi bir melodi gibi mıhlayabilecek ani tesiri yoktur. olduğumuz yerde Resim, şiir gibi düşündürücü ve mânasma ulaşabilmemiz için uğraş . mamız lâzımgelen bir san'attır. Bo- ya, nağme kadar büyüleyici değildir. Böyle olduğu halde halkın dudağın. da asılı kalan bir şarkıyı ne Yaman bir propağanda ile saygısız bir misa, fir gibi evimize girer. İrademizi ça- lan bir hırsız gibi nasıl penceremiz - den atlar da mahremiyetimize soku. lur . İş böyle iken Tresim san'atı, bizda müstağni bir vatandaş gibi mağrur yaşıyan bir münzevidir. Senede bir veya iki sergi... Fazla değil. O da Ankara ve İstanhulda . Gayet kısa müddetlerle açılıp ka « panan bu sergiler de resmin bu nâz ve istiğnası karşısında halkın dutak bükmesiyle kapanır, unutu'ur, gider. Halk, seneden seneye köşesine kuru - lup dilsiz ve hiç konuşmıyan bu ya . bancı zevki daima yadırgamıştır. Hal buki Ankara ve İstanbuldan baska vilâyetlerimiz de vardır. Oralarda da san'at ve medeniyete susamış halk ve münevverler ikamet ederler. Re « sim sergisi açılan yerlerde bile re- sim tezahürünün azlığından şikâyet ederken düşünmeliyiz ki resim sergisi görmek için bir vatandaş Çemişke . zekten kalkıp İstanbula kadar gele « bilir mi? Fakat bu sergiler, iç Anado- luda pekâlâ seyahat edebilir. Şöyle ki: Halkevi olan her vilâyet buradaki resim teşekküllerine müra . caat ederek burada açtıkları sergi « leri olduğu gibi tekrar kendilerine ia- de etmek şartiyle . kendi vilâyetlerin- de tekrar edebilirler. Bu suretle her vilâvette birer sergi kurmak müm - kündür . Bunun için vol parasından baska masraf ta yoktur. Palkın san'atla a« lâka ve rabıtasını temin etmek böy . le olur. Ve resim san'atı, bu kadar aykırı ve vahaneı bir. mevcudiyet halinde gözden ve gönülden irak edilmek- ten de kurtulur . Halkevlerinden birer işaret bekliyorlar Ressamlar, FILE yatta da eskiyen, öldürücü bir ha- le gelen eski çerçeveleri kırmak, tekâmül yolundan mazi enkazını kaldırmak için orta akıllılardan ha- yır beklenemez. O halde içtimal heyetlerir hep mülleri duran zümreler fertler gi- bi ölüme mahkünı olurlar. Içtimai- orta akıllılardan mürekkep olma»- yışına şükredelim! OKUYUCU MEKTUPLARI PIYASA HABERLERI Bürhaniyede, Koca camide Mehmet Tenli'ye: ”— Ben bakkalım. Gerek İs- tanbul ve gerekse Türkiyenin muhtelif köşelerindeki piyasa vaziyetini her hafta öğrenmek istiyorum. Türkiyede böyle bü - tün bir piyasa haberini nerede bulabilirim? Eşya, mekülât ve hububatın fiyat tahavvülâtını benim gibilere hangi eser öğre- tebilir? Bu arzum nasıl tatmin edilebilir?,, Cevabımız şudur: , » Her hafta İstanbul Ticaret ve Zahire Borsası tarafından neşre- dilen bir bülten vardır. Bundan istifade etmek mümkün olacağı gibi avrıca. muayyen vakitlerde Ticaret Odasının çıkardığı bül - ten ve dergilerden de faydalana- bilirsiniz. Bunun için, doğrudan doğruya Ticaret Odasına ve Ti- caret Zahire Borsasına başvur: manız lâzımdır.,, Bağışlama İğın... Adana ceza evinden M. Dayı imzasile yazılıyor: K ”— Büyük Hatay davasının yüce milletimizin şan ve şerefile mütenasip bir neticeye hağlan- ması sebebile, gerek kaza ve ka- der ve gerekse herhangi bir saik- le işlenilen bir hatanın kurbanı olup uzun senelerini en kıymetli hürriyetlerinden ve müşfik yu- valarından uzak ve her türlü pe- rişanlık ve sefalet içinde geçire- rek hayatın, hürriyetin ve insatt- lığın kıymetini çok acı yaşayış şartları altında öğrenen ve artık her suretle ıslahı hal eden biz sönmüş Oocaklılara, masum ve zavallı yavrulara, bikes ve peri- şan eşlilere bir bağışlama veril- mesini diliyoruz. Bizleri sönen ocağımıza, çöken yüvamıza, yı- kılan aile varlığımıza kavuştur- mak için nereye başvuralım. Lütfen bildiriniz.., Hapisaneler — nizamnem:s'1e göre, doğrudan doğruya Adiiye Vekâletine başvurulması iktiza eder, Dileğinizin o makama bil- dirilmesi lâzımdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: