başına haylı meraklı imiş Yaşlı kadın, yaşından ve cüssesinden hiç umulmıyan bir enerji İle bağırıyor, vücudü kıpır kıpır oynuyordu, Bir aralık sesini daha dikleştirdi ve kaşlarını da çatarak haykırdı: — Bana apukat Dürdane demişler. Ben öyle dolmalara gele- mem, Hâdise basit.. Abukat Dürdanenin yaşlı bir kocası var. Bir gün kahvede tesbihini unutmuş. oAçıkgözün biri #l bu tesbihi aldığı gibi soluğu Dür- danenin kapısı önünde almış, Biraz sonra da — Çat.. Çat.. Kapı vurulmuş. İşin bundan sonrası hayli komik. Açıkgöz delikanlı tesbihi abukat Dür daneye göstermiş ve şu sunturlu ya- Tanı da İlâve etmiş: — Efendi hazretleri bu tesbihi gön derdi. Evden eski kürkümü al, bana getir dedi, Veriniz de götüreyim. Açıkgözü gördünüz mü?., Abukst Dürdanenin kal iyice girebilmek için mülga cafcafir tabirleri de hiç ihmal etmemiş, Ve filhakika abukat Dürdane, ko-|di sularmda apartımanm açık olan câsınm eski kürkünü delikanlıya ver miş, güya erkeğine göndermiş, Deli-| kanlı kürkü alınca, ver elini bitpaza-| rı diyerek, yok pahasına satmış. Suçlu sandalyesinde titrek bir du ruşla oturan açıkgöz delikanlı, kadı- zın hışmı ve cerbezesi karşısnda bülbül gibi itiraf ediyor:! — Evet Bay hâkim. Param yok- tu. Kerahat vakti de gelmişti. İati-| yarn tesbihi imdadıma yetişti. Kür- kü satar satmaz soluğu Balıkpazarın Mahkemelerde Abukat Dürdanenin gelenler e Ay 27 gün hapıste yatacak Beyoğlunda Hamson apartı. manının bodrum katma girerek odun çalarken yakalanan sabı - kalılardan Niyazinin dün cürmü meşhut mahkemesinde duruşma» sr yapıldı. Iddiaya göre Niyazi dün sabah ye- büyük kapısından içeri girmiş ve korldordaki bodrumun kapısmı kıra rax odun çalarken yakalanmıştı Ni. yazi mahkemede iddisları Teddedi. yor ve hâkime şunları anlatıyordu: “— Bay Hâkim. Bütün bunlar ya- landır. Ben dün sabeh apartmanın önünden geçiyordum, Baktım, apartı. man kapıcısı beni çağırıyor. Bana “ Sana on kuruş vereyimde şu çuvallara odun yükleyip yukarıya çi! kar, dedi, Ve elime !ki çuval verdi, Üç tane beşibirlik ne olmuş? Kısa boylu, zayıf bir tazecik. Beş senedenberi elkapılarmda hizmetçilik yapıyormuş. Son çalıştığı falan baya, nın evinde başma bir iş gelmiş. Baya. nm bayr bu kısa boylu, zayıf tazeciği kıskanacağı tutmuş, Bay, saf bir er. kek olduğu için bayanım içten pazar. İ kl hareketlerini anlayamamış. Ba » yanın maksadı açık: Hizmetçiyi &v . den atlatmak, Bunu çare düşünmüş: Ona hırsızlık isnat ederek hem atlatır, hem de başma püsküllü belâ getirtirim . Işte, evden üç tano beşibirsrada İ çalmak Süçiyle mahkemeye verilen kısa boylu tazecik kendisini şöyle müdafan etti: — Ben beşibirlik değil, beş metelik bile çalmadım, İftira. Kuru, kupkuru iftira. Mahkeme düsündü, taşmdı, Evrak dosyası tetkik edildi ve suç sabit ol . madığı için kısa boylu, zayıf tazecik, berast karariyle kurtuldu. Kızılcahamam K .. | . öyleri ete a İçin plân Kızfeahamam (TAN) — Vilâyet| ten gelen tamim üzerine, kazamızda köy kalkınma plânı hazırlıklarına başlanmıştır. Programım tanzimi için kaymakam Vasfi Kolçağın büşka.. - lığı altında ayrı ayrı şubelere sit ko- misyonlar teşkil edilmiştir. Merkez kazası ihtiyaçlarile ve beş kilometro- ya kadar olan mesafe dahilindeki! in de şöyle bir | 2030: LE Bugünkü program İstanbul: Öğle neşriyat: — Sant 1230: Türk musikisi, 12.50: Havadiz. 13.05: telif plâk neşriyatı. 14.00: Son. Alışam neşriyatı: — Saat 1850: Plâkin dans musikisi, 193) Çocuklara o masal: İ. Galip Arcan, 20.00: Rifat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 0.30: Bay Örer Rıza tarafımdan arapça havadis. 2045: Safiye ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkıları. Saat ayarı. 21.15: Şehir Tiyatrocu dram kımı tarafndan bir temsil. 2210: Ajanı ve borsa haberleri ve ertesi çinün pro #ramz. 22.30: Plâkla sololar, opera ve ope- ret parçaları, 23.00: Son, * Günün program özü Senitonik konserler: Plâkla 23 Varşova: Beethoven, Berhoz, Per. kevski, v. 8. 13.10 Plâklaria konser. 1810 Varşova: Askeri banda. 1615 Varşova: Verdi'nin Operalarından (Plâk). 17 Kolonya: Hafif musiki. 17.10 Prag, Ostrava: Karışk kon. ser. 17.30 Varşova: Wiehler korosu, 18.15 Bari; Karık musiki konseri. 1815 Bük reş: Radyo orkestrası. 1835 Prag: Askeri bando, 19 Lâypzig: Eğlenceli musiki, 20 Nis-Kot.Darir: Konser (Parlsten nakil). 20 Milâno, Torino: Karışık konser. 2030 Varşova; Küçük orkestra (Hafif musiki). 2140 Milâno: Sarkir enstrümantal konser. 22 Nis-Kot-Dartir; İtalyan ve Franstr m sikisi. 22 Kolonya: Karnaval masik 1230 Varşova: Koro tarafmdan şarkılar. 2245 Bükren: Gece konseri nakli, 2350 Budapeşte: Muhtelif milletlerin plâkların- dan, Operalar, Operetler: 2230 Budapeşte: Opera orkestrası. Oda mnsikeisi: 21.25 Bükreş: Oda musiki kuarteti, 22.25 iPEK ve Komedi Frensez'in en büyük artistleri MARİE BELL - MADELEİN RENAUD - dansözlü, 1.2.0937 ECEKSİNİZ!ŞAŞIRACAKSINIZ! | İLM Sehrimizezeldi. içinde sinemacılığın yeğâne KEŞFİ EN SON İCADI MELEK Sinemalarında mass? ——j Pek yakmda SÜMER Sinemasmda (MARCEL PREVOST) tn filme “alınmış meşhur romanı SÖZDEKİIZLAR MAURİCE o ESCANDE Mub- İğ ve Ampir Tiyatrosunun balet heyeti le Dr. KRAUSS'in .30 dilber ga 3 Şubat Çarşamba akşammdan itibaren SAKARYA Sinemasında Fevkalâde bir program bütün eğlenceleri gösteren film. Bir kız mektebinde entrika; Telefon: 41341 Konyada Bir Ev Yandı Konya, — Mamuriye mahallesinde kâin olup silindir makinisti Hadimli Bininin kiracı olarak oturdu Zu ev Yanmıştır. Birkaç gün sonra evleneceği için Eminin almış olduğu eşyadan pek azı kurtarılabil- miştir. Eskişehirde Kızılay Balosu Eskişehir (TAN) — Kizilay yıllık balosu 6 şubatta Halk Partisi salon larında verilecektir. 1- KERMES EĞLENCELERİ Kızılay tarafından çevrilen ve Kermeste yapılan Bebekler sergisi, Aile kızları tarafından klâsik danslar, Taksim artistlerinin onumaralerile 2 - A 15 ç A K K I K (Fransızca sözlü) Oynıyanlar: MİRLAM HOPKİNS .MERLE OBERON JOEL MC CREA Kötü bir dilin yaptığı tesirler ; Fiyatlarda zam yoktur. Yerlerinizi evvelden aldırınız. Ş I K sinemada JEAN KİEPURA'nın en güzel filmi ve bu senenin yeni filmlerinden BÜTÜN KADINLARI SEVERİM Prag: Piyano kuarteti (Dvorak). Resitaller; Şehrimizde verilen ilk kostümlü! eğimine nike ŞEHİR TİYATROSU Operet Kısmı da aldım, rakı içtim, köylerin yekdiğerine olan irtibat de- 1815 Varşova: © Piyana - Viyolonsel) balöyu teşkil edecek olan bu balonun Abukat Dürdane bu itiraf karşısm ben de bodruma girdim ve çuvallara odun doldurmağı başladım. Dsha veceleri ve idare şekilleri hakkında tetkiket icrssına merkez muhasebei (Solist konseri). 19.15 Budapeşte: Şarkılar | iyi olması için tertip heyetince hazır (rene Zoltan). 21.15 Varşova: Piyano ile lıklar yapılmaktadır. pan vee akşam 1 030 da AŞK MEKTEBİ LI 'da fena halde hiddete gelmişti ve hâ kimin ihtarma rağmen bir #olukta madım.,, yordum. Nihayet Hâkim bu sefer daha kuvvetli bir #htar yaptı; — Susunuz canım.. Sormadan söy lemek olmaz mahkemede, : Kadın sustu, hayır susar gibi oldu. - Dudakları arasından hâlâ söyleniyor du. Mâhkeme şahitlerin çağırılmasına karar vererek muhakemeyi talik e - dince kadın tekrar coştu: — Hükim oğlum.. Bu herifi ser - best bırakırsan kimbilir daha kaç ki- şinin canmı yakacak. Hapise atma- ir bunu. Orada çürüsün de &klı başı- na gelsin. ları söylemiştir: dilmiştir. Ve ağaç maşrapayı doldurdu. Taşırdı. Sonra ağ. zmı suya daldırıp kana kana içti, Sonra tekrar dol- durdu ve bana uzattı: — Bununla içiniz, Seyfi Bey, dedi. Pınar başmda Bu bardakla içilmez, Canım sıkıldı, Fakat uzattığı kaba, hantal ağaç maşrabayı al. dım ve ben de, onun içtiği gibi ağzımı süya sokarak içtim. Uzun ağaç yalağın alt tarafında sulanmıya gelen öküzler koca kafalarını yalağa sokup hortum . gibi gu çekiyorlar. Burada Insanların sınıf farkı olmadığı gibi hattâ mahlüklar arasında da pek ayrı gayn yok. Ve herkes mes'ut Karile reisinin sesi duyuldu: — Koşum bâşma! Dağılan kervan ağır ağır toplandı. Kağnıcı kadmlar öküzlerini koşmıya başladılar. İnceli, kalınlı sesleri biribirine karıştı: — Oha, oha! İniş başladı. Yolun bozukluğun rağmen bü iki tekerlekli ga- Tip arabalar şimdi bir yaylı süfati ile aşağıya doğru süzülmiye başladılar. O melül, o mustarip kağnı gıcırtısı yamaçlarda &kizler bıraka bıraka iniyoruz. M8 Anadolu yolü.. Kurtuluş yolu. Koyu yeşil çam orrasrları srasmden namiitenehi. Miklere doğru açılan zafer ve istiklâl yolu. Yüz arabalık kafilemizin önüne çıkan ilk kasaba Küreinühas oldu, daha kasabaya varmadan toptağm rengi değişti. Ham maden buralarda toprağın Üs. tünde duruyor. Bakır, bakır, hep bâkır. « Afrikanın cenup çölle; il benüz bir çuvalı tamamlamıştım he- men beni yakaladılar ve buraya ge- İtirdiler. Doğrusu ne olduğunu aklıya, Bundan sonra şahit olarak apart -| man kapıcısı dinlenmiştir. Kapıcı şun | “— Dün sabah mangal yakmak i- çin apartıman kapısına çıkmıştım. Birde baktım ki, akşam iyice kilitle: diğim kömürlük kapısının kilidi a « gık. Hemen bir elime çıra alarak içe- ri girdim. Baktım bir adam elinde bir çuval içine odun dolduruyor. Hemen kapıyı üstüne kilitledim, Ve karako- la haber verdim. Gelip yakaladılar... Arkasmdan hâdisede bulunun po- lis memuru dinlenmiş ve suç tesbit edilerek Niyazi iki ay, 27 gün hapise mahküm edilmiş ve derhal tevkif e-İmin edecek ormanların tefriki için hususiye memuru Mehmet Dayıcan gelmiştir ve işin bu kısmı bitirilmek üzeredir. | Kazayâ bağlı dört nahiyede köy birliklerinin kurulması tetkikatına nahiye müdürleri memur edilmiştir. Komisyonların vazifelerini tesbil için icap eden malümatı toplamak ve bu hususta komisyonları tenvir et « mek noktasından kaza jandarma ku- mandanı yüzbaşı Zühtü Güvenin de- ğerli yardımları görülmektedir. Bütün bu malümatın ikmalinden sonra tanzim olunacak cetveller kaza merkezinde birleştirilecek ve merkez komisyonunes bir daha tetkik edil - dikten sonra parafe edilecektir. Zonguldakta Direk Ormanları Zonguldak — Zirsat Vekâleti, kö- mür havzasınm direk ihtiyacımı te. mazarka dansları, 21.35 Budapeşte: Macar halk şarkıları. 22.10 Bükreş: Sarkı, keman, viyolenmsi. 28.59 Milâno: Sarkı resitali. sig ve bütün Alman merkezleri, 24: Var. sova. 24.15: Milâno, Yazan: Yusuf Ziya il Beste: M. Sabahattin YENİ NEŞRİYAT Baloda kostüm müsabakaları da icra edilecektir. “mmm emeli > 18: Budapeşte. 23.15: Roma. 23.30: LAp- Bergamada Yeni Hapisane Bergama, (TAN) — Gayri sıhhi! YENİ ADAM — 161 inci sayisi olan hapisane yerine yenisinin inşa» | çıktı Tavsiye ederiz. sna başlanılmıştır. 43 bin liraya mal| . olacak olan yeni bina, nümune hapi| Taylusun köyü — Kayseri Halke « RK sanelerden birini teşkil edecektir. Mübalâğalı sözler ve rakamlar hoş görülebilir, ancak Mukayese terazisini elden bırakmamalıdır KREM PERTEV için buna lüzum yoktur, O şöh- retina dalma sadık kalmış ve iyi bir kramden beklenen fe- vaide daima müsbet cevap vermiştir. buraya iki heyet gönderecektir. Eseri hazırlıyan: manlarında madeh arıyan ve nehirlerin - dibinde, toprakların altında yıllarça uğraşıp Mi, İnsanlar Türkiyede madenin toprak; üstünde beklediğini bil. mezler. “Kup,ta mamureler, beldeler meydana geti. ren derin maden havzaları buranm insanlarına . se. falet getirmiş. Daha kasabaya Birerken bizi irili ufaklı bir çok dilenci karşıladı. Bu elim manzara fizerine aramızda uzun uzadıya dertleştik. “Küreinühas,, da ancak yarım saat ka- lan kafile hareket etti. Şimdi Anadolunun cennet köşelerinden birine Ecevit, istiklâl mücadelesi için İstanbuldan An - karaya gidenlerin hatırlarından silinmiyecek bir ye » şil yuvardır. Ecvit ve İsmail Ağanın meşhur İki kapılı kırk oda- lı hanı, Gür çam ormanı içinde, İsviçre sanator yumlarına taş çıkartan bir yeşillik içinde... Han de - miye dilim varmıyor. Gönül istiyor ki burada gü. zel bir otel olsun. Ne yazık ki hakikati mecburum. Bir han, yemeğinden başka İyi tarafı ol. mıvan bir han, Daha yolda arabacılardan methini işittiğimiz. İs - mail Ağanm kırk odalı hanı İnebolu Ankara yolcu- larının en rahat konak yeri. İsmall Ağanm mahir aşçısı mükemmel tavuk kızartması ve tavuk suyu , Z ARKADAŞLARI (HAKİKİ İNKILAP ROMANI) 10 Mahmud Afillâ AYKUT ile tavuk çorbası yapıyor. Gönül ister ki bu mükem. mel-yemekleri yiyen yolcular yıkanacak bir yer ve yatacak temiz bir yalak te bulsunlar. “. Göz alabildiğine devam eden çem OTMANI içinde şerit gibi uzanan şoseye daldık. Feriha Hanıma dedim ki: — Yol çok güzel, yürümek istemez misiniz? Genç kız cevap vermeden kağnıdan atladı. Binbaşıya sordum: — Ya siz. O ağabeyimle uzun bir askerlik bahsine girmişti. Büyükhanım küçük el sepetini basmın altına yastık yapmış, gözleri kapalı. Fikri ağabeyime sordu: — Ne özi Sait Bey. Yürüyelim mi? Ağabeyim de uyuşmuş bacaklarımı sıvazlıyarak ıdan atladı. ya arakalarm yanında ikişer ikişer Yürüyoruz, Geçtiğimiz yerler o kadar gürel ki, konuşmadan seyrediyoruz. Havada keskin bir reçine kokusu var, Kağnıların iniitisi dağlarm musikisi gibi. Artık Dü RR ke ce bir iz © şöş1riyoruz. me “aslam > rakımdaki 94 kilometrelik dağlık yolu aşmıyanlar kağnının İnsanı ne hale ge- #ireceğin! tahmin edemezler. Asfalt yollarda otomo - vi azasından Kâzım Özdoğan, Kayse- ri Halkevinin tertip ettiği köy gezi « leri tetkik notlarını neşre karar ver« miş, Tavlusun köyüne ait tetkikleri. ni kitap halinde çıkarmıştır. “ " Zührevi ve cild hastalıkları ». Hayri Öme Öğleden sonra Beyoğlu Ağacami karşısında No. 313 Telefon :4388* bille bir satte yutulan bu 94 kilometrelik yer için kağnıların ve kağnı ile yola çıkanların kaç gün ve kaç gece gittiklerini kim hesap edebilir. Fakat 1919 yılında İstanbulu Ankaraya bağlıyan bu yolun müntehası zafere, İzmire ve istiklâle çık- mıştır. Bu çam ormanmdan geçen yolcular Türkün bü - yük zaferinde tılsımı keşfeden çilekeş insanlardır. Bu yaban nanesi ve reçine kokulu yeşil yurdun ge- çitlerinde akan insan selleri dalga dalga Ankarada toplandı. Tarihleri yıkıp yapan başbuğun etrafını sar dı ve onun işareti ile asıl hedefe doğru bir çığ gibi önüne çıkanı eze eze yürüdü. Li «.. Yüz kağnı arabasının gıcırtısı İle meydana ge len garip, gıcıklayıcı ham musikiye o kadar alıştık ki mola yerlerinde arabalar durunca hamamdan çık- mış insanlar gibi şaşirıyoruz. Arasıra yol Üzerinde hizden başka küçük kağnı kafilelerine rastlıyoruz, Yüzleri güneşten kavrulmuş köy kadınları küçük arabalarına doldurdukları erzak ve cephaneyi taşiyorlar. Bu kadmlar arasında pek ibtiyarları olduğu gibi çocuk denecek kadar gençleri de var. Hele üç dört aylık yavrusunu kuşakla beline sarıp dağları tepeleri yaya olarak asarlar erkekleri utandıracak bir cerbe- 26 İle birkaç arabayı birden idare edenler pek çok. Ne yolum taşı, çukuru, ne dağların inişi, yokuşu onları müteessir etmiyor. Taşa, çakıla vurmaktan çatlamış çıplak ayakları kilometrelerce yolu geride bırakırken, yorulduklarını bile anlamadan türküler sövlevip vürüyorlar. (Arkası var) j