29 Ocak 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

29 Ocak 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

di li m 29.1.07 KUMANDANLA RIN i'm HATIRALARI. NN General Anlatıyor Hicazda isyan * alâmetleri belirmişti Bunun için de bir yandan beni, bir yandan oğullarını oyalamak taydı. Şerif Abdullahın bir gün baba- #i ile benim aramda devam eden Du zahiri dostluktan bahsederken: — Biz bu vali iledahaneza. mana kadar Karagöz oynataca - Eiz! demiş olduğunu bana söyle- mişlerdi Kânaatime göre, İstanbul kü, kümeti, bazı cahilâne hareketler- de bulunmamış olsalardı, Şerif Hüseyin uzun müddet ihtiyatı el- den bırakmıyacaktı. stanbul hükümeti, icaza i para göndermiyordu. Ar - tık, maaşları ödemek imkânı kal - #oamıştı. Bütün gayretimizle erzak tedarikine çalışiyorduk. Hicaz â - Yazisi, taş ve kumdan ibarettir. Vadii Fatma gibi, âz çok sulak o- Yan yerlerde, küçük mikyasta ekin yapılabilir. Fakat alınan mahsul, mahalli ihtiyacı temin etmez. Hal kın gida maddeleri, Mısır, Basra ve Bombaydan gelir. Hazinenin bütün geliri, posta ve telgraf, tah- riciye ile ax miktarda âşar ve di- Zer bazı resihilördeh ibarettir. Fa- Yu “vergilerin hiçbirisi alnamamakta (di. Düş - man gemileri “Hicaz sahillerine a- Ta sıra ziyarette bulunur, er. zak taşıyan gemileri taciz ederdi. Emareetle ,İngiltere arasmda it- tifak yapıldığı tarih olan şubat a- Yındanberi, İngiliz ve Fransız harp gemileri, bu sahilleri âdeta abluka altıma almışlar, hattâ son zaman- larda erzak yüklü birkaç gemiyi de batırmışlardı. İngilizler, 15 mayıs 1916 tarihinde, Kızıl deniz filosu kumandanmın imzasile Arap rel& lerine hitaben bir beyanname neş- rettiler. Bu beyannamede, Hicaz #ahillerinin muhasara edildiği bil- diriliyor ve Arapların hüsnüniyet- lerinden emin olunmakiz beraber, Türklerin hâlâ Hicazı işgalleri al- tında tutmaları böyle bir teşebbü- sü zaruri kıldığı anlatılarak, ne - kadar deniz vasıtası varsa, hep - sinin karaya çekilip seyrüsefere çıkmamaları, aksi takdirde, bunla» rm nerede görülürse imha edile - cekleri hatırlatılıyordu. idde mutasarrıfmm gönder. diği beyanname sureü, Mekkede bulunan Şerif Hüseyine Bönderilmiş, ve muhafazası Ema- rete ait sahillerin muhafazası için tertibat alınması rica edilmişti. Bu, bir danışıklı döğüştü. Maksat, müzayakayı artırıp halkı heyecana düşürmek, ve hükümet aleyhine ayaklanmasın: o çabuklaştırmaktı. Nitekim o hafta, cuma günü, E- miri ziyarete gidenlere mühimce bir kalabalık ta iltihak etmişti. Bu içtima tabil mürettepti. Gön derdiğim beyanname, emirin ha - beri yokmuş gibi, ziyaretçilere 2- lenen okunmuştu. Bunun üzerine Hanefi müftüsü Abdullah Saraç $öz alarak, şöyle demişti: — İki senedenberi harp yüzün - den çektiğimiz zaruret ve sefalet yetişmiyormuş gibi, şimdi de, İn- &lltere hükümeti Hicaz sahillerini, ablukaya kalkıştı. Halkm açlıktan Mahvolması muhakkaktır. Hükü - metimiz, buna bir çare düşünsün. Ya İngiltere ile münferit sulh ak- tetsin. Yahut ta başka bir tedbir bulup bizi bu felâketten kurtar - “n!,, Müftünün nutku orada topla - Ban halk üzerinde, hatırı sayılır CD. “LAR, ie yet NE öve. v2 ev > - vi 2m ve ede rai ği yel a0) Me Le rika eğer, 20 BAL bl ai va 03 vi)! yi Sig MY Na pe 7 Paiyeei Yeappray .— ah gil rpiğa Api! ) Ye a v pa “2 ye 05 4 2aP Uy ağ İtme e ? .w ee pie ağar VA İee ar ESA, r. “Py, 074 vo ç v3 Net NA Va YAN se ei 2: İZA “2 e 13 >. »B8rö, gpeyi vap 223 , M5, eğilen v 2 Pİ Şerit Hüseyinin Hicor Vali ve Kumandanına gönderdiği bir heyecan uyandırmıştı, Şerif Hüseyin, bu heyecanı sözde teski- ne çalıştı: — Yakında bu işin bir çaresine bakılacaktır. Müsterih olunuz! De di, Bu toplantılar, daha birkaç gün sürmüş ve oraya gelenlere, sada - kat yemini ettirilmişti. 332 nisanı- nm son günlerini yaşıyorduk. Bu yeminlere neden lüzum gö- rüldüğünü Emaretten bir mektup ia sordu'n. Aldığım cevapta Şöy - le deniliyordu: — Sahillerin ablukasından dola” Yi, halkta heyecan artmıştır. Bu- nu yalıştırmak bir de halkı ilaat- ten (7) çıkarmamak için alenen yemin ettirmek lâzım geldi. Bu ye minlerin aleni olması, herhangi bir fena tefsire meydan vermemek İ- sindir. Bugünlerde Mekke mev - ki kumandanlığı tarafından bir ta kım fevkalâde askeri tedbirler alı- niyor. Bunlar, halkm heyecanmı artırmaktadır. o Nazarıdikkatinizi celbederiz.,, Ben bu cevabi #lmca Mekke kumandanlığına yazdırdı - ğım bir emirde, zaten harp halin- de bulunduğumuzu, icab eden bi tün askeri tedbirlerin alınmakta olduğunu kaydederek, aleni ve nümayişi mahiyette bir takım ba reketlere lüzum olmadığını bildir- dim. Bununla beraber son derece uyanık bulunulmasını da ayrica tavsiye ettim. Mekke kumandanı Ziya bey, maksadımı anlamış ve ker ihtimale karşı, asker için fazla peksimet ha zırlalmıya başlamıştı. Aradan birkaç gün daha geçti. Fahri Paşa kuvvetlerinin Rabig yo lile gelmesi muhtemeldi. ve Rabig ile Cidde arasından geçerken bazi kabilelerle karşılaşması mümkün . dü. Bunu dilşlinerek Ciddede bulu. nan bir tabur piyadeyi, diğer bir ta burla takviye etmeyi münasip gör düm ve erkâniharp binbaşı Hüse - yin Hüsnü beyin (şimdi general) muvakkaten kumanda ettiği bir taburu Ciddeye gönderdim. Hüse- yin Hüsnü beye Cidde mevki ku- mandanlığı da ayni zamanda tevdi edilmişti. (15 mayıs 332) Bundan başka, Hicac fırkası er. kâniharbiye relsi binbaşı Derviş mektuplardan “bir. başkası beyi (Milli Müdafaa müstöğür Derviş Paşa merhum) şifahi bazı talimat ile ve Mekkede kurulacak telsiz telgraf merkezinin yerini ta- yin etmek vesilesile Mekkeye gön derdim. (24 mayıs 832) Bu suretle Ciddede iki, Mekkede iki ve Tayifte Iki tabur olmak i zeve Hicaz fırkasının mevcut İl alayı üç mevkie taksim edilmiş bu lunuyordu. imdi burada bir sual vârit olabilir; — Arapların isyan hareltetleri inkişaf ettiği bir sirada, eldeki kuvvetleri, dağıtmakta ne mâna vardı?. Kendimin de haklı bulduğum bu suali, asker arkadaşlarımdan ba- | na soranlar oldu, Evet! Bu kuvvetleri bir noktada toplamak belki de hâkim bir vazi” yet ihdas ederdi, Amma, şurası da düşünülmeli idi. Ambarlar ve kasa tamtakırdı. Ciddede bulunan bir miktar buğda. yımızı, askere erzak vermiyeceğini | kat'i surette bildiren müteahhitle- rin alacağına kismen karşılık ola- rak satmış ve parasmı müteahhit» lere dağıtmıştık. Mekke, Cidde ve Tayifteki müteahhitler, dörder, be şer bin lira alacaklı idiler, Ve bi- zi ers#ak vermemekle tehdit edi - yorlardı. Koca Hiöaz fırkasınm kâ Basında İse ancak (150) lira vardı. Şu hale göre, altı taburu bir aröya toplamak, açlık tehlikesini yakın- laştırmaktan başka bir netice ver- miyecekti. İdare yükünü, hafiflet- gnek lâzımdı. Hicaz halkı bile gü - nü gününe geçinebiliyordu. Hiç- bir yerde müsadere edilecek erzak ambarı yoktu. Fahri Paşa kuvvetleri, bizim için bügünlerde büyük bir ümit mem - baz idi Onun Mekkeye vetişeceği güne kadar, mukavemet küdretleri mizi artırmamız gerekti. Bu arada, Rabig şeyhi Hüseyin Mübeyrekten Cidde mutasarrıf Ib- rahim paşa vasıtasile bir mektup alâzm, Mübeyrek şeyhi bana şun- Yari"yazıyordu: ” “(Arkası var) TAN öyle anlaşılıyor işçi yetiştirmek il bünü isbat edi- yor. İş var, fa- kat iş bulan, işle işçiyi te- masa getiren vasıta yok. Tertemiz giyin » miş, dikkatli tıraş olmuş bir delikanlı işçi ile Ferikö- yünde bir kahvede karşi karşıya delikanlılarla konuşuyoruz: — Yirmi beş yaşmdayım, diyor. Tesviyeciyim. Uzun seneler Elek- trik Şirketinde çalıştım. Sonra İş lâğvoldu, biz de dışarda kaldık. Bundan sonra bir yağ fabrikasma girdim. Bundan üç «ene evvel askerliğim çıktı. Bahriyeye girdim. Tınaztepede sskerliğ yaptım, şa, mi İ Amirlerimin çok hoşuna gittim. Be ni pek severlerdi. Orada da mazot kazanlarında ve türbin makinele- rinde hizmet gördüm. Onların ta- miratında çalıştım. Bakınız işte ve- sikası.., Cebinden büyük bir iftiharla çi kardığı bir zarfı hana uzatıyor: — Okuyunuz. Okuyorum: Tınaztepe Gemisi Kumandanlığı İstanbullu Sami oğlu Cavit Er 923 -7-8 Yukarda künyesi yazılı ve fotoğ- rafı yapışık mükellef er üç sene- lik askerlik ödevini gemimizde yap mıştır. Bu müddet zarfında gemi- nin mazot kuzanlarında ve turbin makinelerinde hizmet görmüş o ve bunların tamiratında da bilfil ça- ışarak askerlik ödevini hakkile ba- sarmıştır. Kendisi tavır ve hare- kâtındaki dürüstlük ve hüsnü ahlâ- kile de âmirlerinin teveccühünü ka zanmış olduğundan İşbu vesika kendisine verildi. Tınaztepe gemisi K, Binbaşı -E Sonra, diyorum, $ — Askerlikten on altı teg- Finlevvülde çıktini, diyor) tabil di “köpe gitmezdi evtal'çaliştığım yağ “fabrikalarına müracaat ettim, be- ni nlâlar.. Bir ay çalıştırdılar. Sonra iş yok dediler. Elimde, subay- Tarımdan aldığım o bonservisle us- talığıma güvenerek havuzlara mü- racaat ettim. Münhal yer yok, de- Tmaztepe bi- rinci çarkı Bin. 15.10-986, diler. Ben şimdiye kadar tesviyeci idim. Şimdi üç sene de yeni sistem kazanlarda hizmetim vardı. Dizel ciliği, motörcülüğü, elektrikçiliği öğrenmiştim... Fakat işte aşağı yu- karı üç aydır boştayım. — Bâşka bir yere müracaat et- tiniz mi? — Bir arkadaş çuval fabrikası» emlekette geniş mikyasta canlanan bir endüstri faaliyeti var. Bu suretle iş hacmi de genişlemiş oluyor. Fakat / işe işçi bulmak, mütehassıs n de müesseseler ve teşkilât & lâzımdır. Bu sütunlara naklettiğimiz misaller & iyen; # az 7 mz İİİ İşçiye iş bulacak müesseseye ihtiyaç var) aşi Usta bir işçi niçin "ar İş bulamaz? Sami oğlu Cavif anlatıyor Yazan: Suat Devriş da iş var, diye duymuş. Bana da haber vermişti. Oraya gittim. İş yok dediler... Gene kablo fabrika- sında iş var diye işittim. Oraya yit- tim, almadılar... Başka nerede iş vardır, bilmiyorum... Bilsem gide- im.. Fakat bilmeden dilenir gi- bi bir fabrika Kapısının önüne gi - dip iş beklemeyi ben haysiyetime yediremiyorum. Üç sene Türk bah- riyesinde çalıştıktan sonra gidip şurada burada boyun eğmek, aman ekmeğim yok, bana iş veriniz de- mek pek zor... — Memlekette işçiye çok ihtiyaç var, diye duyuyoruz, diyorum. Hat tâ geçen yaz Nazillide yapılan bü- yük kombina inşaatını dolaştığımız. zaman İnşaat mühejidisi bize'bin « meleye ihtiyaçları olduğunu, fakat ancak bunun yarısını temin edebil- diklerini söyledi ve işçisizlikten şi- kâyet etti. — Öyle söylüyorsunuz'amma... Burada İstanbulda çalışan, iş ari- yen bir amelenin tâ Nazillide işçi arandığında he haberi olsun... vet.. Genç tesviyecinin hak- E kı var. Amele ile işi biribi- rine bağlıyacak bir vasıta, İş ar yanla İş vereni milnasebele getire- cek teşkilât lâzımdır. Sami oğlu Ca — Bir kız kardeşim var, diye ko- nuşmakta devam ediyor, On bir ya» şında, Mektebe gidiyor. Bir de an- nem var, Yaşlı, çalışmıyor, başka kimsem yok... Ve ne de ben bakmak mecburiyetindeyim. Ne yapayım. Gelecek günler beni tir. kütüyor.. İşsiz kalan diğer arka « daşlar gibi acaba ben de gitgide tab yim?. Bu pek ârıma gidiyor. Önlüne bakıyor. Keskin hatlı yü- zünde korkudan daha fazla bir e nerji ifadesi, çaresizlikten daha fazla bir azim manası var. — Arkadaş, diyorum. Hem ihti sasin var, hem daha çok gençsin, her halde yakm bir zamanda iyi bir iş bulürsün. Sami oğlu Cavit Feriköyünde A- vukat caddesinde Ortakır sokağın- da 53 numarada oturuyor, Acaba ona iş verecek bir milessese yok mu? RA Bugünkü program İstanbul: Öğle neşriyatı Plâkla Türk musikisi; Saat 1230: 1250: Hava - dis; 13.05: Muhtelif plâk neşriyatı; 14; Son. Akşam neşriyatı — Sant (o 1830: Plâkla dans musi! 1930: Spor musahabeleri: Eşref Şefik; 20: Vedia Rıza ve arkadaşları tarafmdan Türk musikisi ve halk şarkıları; 2030; Fıkra: 29 Resim: 29 ..Bir gün Hoca komşusundan eyreti karan olır. İşini bitirip te kazanı iade ederken içine bir de küçük fencere pi öyle verir. Kazan sa- hibi tencereyi görünce sorar: ..— Bu tencere nedir? Hoca cevap verir: , . — Sizin kazan gebe imiş. Bizde iken bu tencereyi doğradu. Z Kozan sohibi de hiç şaşmadan tencereyi de alır. Aradan biroz zoman geçer. Hoca karanı tekrar ister. Aldıktan bir hafta sohra iade efme- diğini gören sahibi Hocadan kazonını ister. Hoca bu sefer mahzun bir çehre ile: been. — Vah kardeşi Sizin kazan sizlere ömür Vefa etti, — Canım kazan vefat eder mi? Sen deli misin Hocam! ... i . — Ya köffehor, kozanın doğurduğuna inanırsın da vize ine eden inanmaısın. Cevabını: verir. ağız imla nceki vi. > ç irkildi, müm inelim ei MEM a Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafın- dan halk şarkıları ve Türk musikisi; saat ayarı; 21: Bay Ömer Rıza tara- Endan arapça havadis: 21:15: Orkeş tra; 22.10: Ajana ve borsa haberle- ri ve ertesi günün programı" 2210: Plâkla sololar, opera ve operet par çaları; 23: Son. . Günün program özü Sentonik konserler: 19 Lâypzig: Drest filârmonisi; 12115 Varşova: Filârmoni (Bwch, Brahms, Bizet) ; 22 Milâro, Torino: Brüno Walter'in idaresn 1e); 22 Vi İ yana: Senfoni (Fritz Relner'in idare sinde). Upermlar : 20,30 Budapeşte: Operadan nukil; 20.35 Bükreş: Operadan nakil (| 21 Stokholm: Verdinin (Otello) opar; 2)40 Roma: Cavarranm (Sinyorina Cosi, Cosi) opereti, Oda musikisi: 17 Milâno: İtalyan kuartet musiki. si: 23.05 Zürih: Piyano triyosu; 24.20 Lüksemburg: Oda musiki eserleri, Ame mmsikisi 5 7330: Budapeşte, Kolonya; 2345 Varşova: (Plâk); 2415 Roma, Mili. no ,Florans ve saire, Müsabaka kuponu . No. 29 |

Bu sayıdan diğer sayfalar: