Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
15-1.937 SAY Yaslı Antakyadan Yi anlı Bir Hatıra Gaziantep Valisinin H Geldiği ürkiye - Suriye müşte misyonu 934 yılı Nisanında İsken- derunda toplanmıştı. Türk arasında © vakitki Gaziantep Valisi Akii Ötedenberi Antakyanın güzel de vardı. liğini işiten, tarihi Roma s Dafne çağlıyanlarını görmek arzusunu du yan Vali, Sancağa geldikten sonra kırk asırlık Türk yurdunun bu en tarihi, en gü zel, en şirin, en sevimli şehrini görmeder. gitmek istememişti. B u arzusunu salâhiyettar şah- siyetlere bildirmiş ve An - takyaya geleceği gün kararlaştırıl- mıştı. Bu haber bir saat içerisinde San cak muhitinde bir şimşek sür'atile dolaşmıştı. Bu mutlü haberin gir - mediği ev, — heyecanlandırmadığı kalp kalmamıştı. Herkes valiyi gör mek, ona dert dökmek hasretile çır pinıyordu. 27 Nisan 1934 günü yaslı Antak yanım en heyecanlı, en mesu't gü - nüdür. O gün; herkes, işini gücünü bırakmiış, en temiz elbiselerini giy- miş, İskenderun yoluna dökülmüş - tü. Tüccarlar, çiftçiler, o gün iktı- sadi bozukluklarını düşünerek üzül müyor, gençler, işsizliğin verdiği yorgunluğu duymuyor; talebeler ma âarif sisteminin verimsizliğile çırpın mıyor, kadınlar evlerinde kapanmak mecburiyetini hissetmiyor ve — ço- cuklar ağlamıyorlardı. Her şey, her kes gülüyor, seviniyor, yalnız — ve yalnız ana yurttan gelen bir vali - nin yolunu bekliyor, aziz misafirle- rini karşılamak için can atıyordu. Sabahın alacakaranlığı ile evlerden çıkmaya, köylerden gelmiye başlı - yan halk bin türlü mes'ut ihtimal- leri sayıp döküyor. Bu gelişi doğa - cak güneşin ilk ışığı telâkki ediyor, rahat yüz göreceğini umuyordu. E vlerdeki ve bahçelerdeki çi - çekler sanki bugün için aç- mışlar, bugün için saklanmışlar gi bi demet yapılıyor, çelenkler tertip ediliyor, birleşiyor ve ellerde bek - leşiyorlardı. Cebrail tepesinin o ge- niş yeşilliği o gün sadece bir baş tarlası halini almıştı. Şehrin dışa - rıst sayılan Kuvan - Su köprüsüne kadar gidilmiş ve beklenmişti. Bu İstikbal merasimini bir kat daha gü zelleştiren, bir kat daha manalandı ran küçük çocuklar kafilesi ve on - ların marşları idi. Bu sıra manga manga dolaşmıya başlıyan Suriye askerleri istihfafla bakışryor “Bek- lemeyin, gelmiyecek!” diye alay edi yorlardı. Bu küstah hareket başka bir gün olsaydı muhakkak mukabe- le görürdü. Fakat ©o mutlu günde bir hâdise çıkarılmaması halkın ye- gâne arzusuydu. Komiser Karabet, bütün gayretini sarfediyor, türlü yollarla muazzam ve tarihi kalaba- lığı dağıtmıya çalışıyordu. Kim din ler? Kim inanır? Başvurulan bütün careler muvaffakıyetsizlikle eriyor - dü. övlerden gst>. mittahnestr halk, şehrir simdive kadar görmediği o sonsuz kalabalığı, ge - nişletiyor, bu suretle mahalli me - murlara daha fazla dehşet veriyor- du. Saatler geçtiği halde hiç kim- Gün ÜT ataya rek hudut ko: hudut heyeti urlarını, eşsiz Gaziantep Valisi Akif, Antakya halk lerinden Abdürrahman Mülk ile beraber ssil- WNiçin Açtık? Son günlerde Avrupanın ön plândaki meseleleri arasına karışan siyasi Hatay davası- nı bütün gazeteler ilk say - falarda takip ediyorlar. Günün hâdiselerine ayrılan sütunlar haricinde Hatayın maddi ve manevi varlığını ta nımak bir ihtiyaçtır. Bunun için Hatay meselesinin halli- ne kadar her hafta bir say- famızı Hatay hayatına ait bahislere ve resimlere ayıra. çağız. Hatay ecnebi İşgali altında birçok mühim hâdiselerle kar şılaşmış ve Antakya tarihin- de ebediyen yaşıyacak gün - ler geçirmiştir. Bütün bunla- rın Hatay istiklâl tezini kuv vetlendirecek — deliller oldu- ğunu göreceksiniz, Hatay sayfamızda, Hatay hayatının her şubesi hak - kında malümat bulacaksı - nıZ. müyor. Tepeden ve yol üzerinde azimle bekliyordu. Öte — taraftan vali de sabırsızlanıyor, çevrilen do- laba sinirleniyor ve daha niçin İs - kenderundan ayrılmadıklarını s0. ruşturuyormuş. Doryonun göster - diği sebeplere ister istemez nezake- ten muvafakat gösteren vali neka- dar sabırsızlanıyorsa — Antakyalılar da o kadar ısrarla bekliyordu. An - takya ile İskenderun — arasındaki Beylan kasahası da yollara» dökül - müş, bu aziz misafiri karşılamak i- çin hazırlanmışlardı. Nihayet akşam karanlığı başla - mıştı. Aç ve susuz ve yerinden kı- mıldamıyan halk, ümidini kırmamış t. Hükümet memurları karanlık basar basmaz halkın dağılacağını sanıyorlardı. Fakat bu düşüncele- rinde yanılmışlardı. Yatsıya doğru İskenderundan gelen telefon, halka ümitlerinin boşa çıkmadığını gös - termişti. Cebrail tepesinden inen - ler hemen, yolun etrafında sıralan- mıya başlamışlardı. Karanlığı yır - tan ve göz kulak kesilen halkı ir - gilten bir klâksön sesi ve bir çift ışık, son sür'atle kafa ile çekilen seddi yıkmak ve arkadan gelen oto- mobillere yol açmak için geliyordu. Bu, mesalihi hassa zabiti Mösyö Fiyyenin otomobiliydi. Bundan son ra görülen otomobil, önünde bir Türk bayrağını taşıyordu. u bayrak mahşeri kalabhalığı da teshir etmişti. Bir alkış tu fanı ve bir “Yaşa, varol!” gürültüsü Köprü polis karakolu önünde bek - liyen Fiyyeyi çılgına çevirmiş, kork tuğuna uğratmiştı. Bayrağı öpen - Jerin, coşup, haykıranların, Atatür- ke dua edenlerin haddi hesabı yok- tu. Ağlaşanların sayısı belli değildi. Otomobil, hasretle kavrulan kütle - nin elleri üzerinde bir kuş tüyü ha- fifliğinde duruyordu. Etraftan oto- mobile yapılan hücum, içerdekilerin nefes almasına mâni olmuş ve vali- nin mektupçusu; — Yeter! Nefes alamıyoruz. Lüt- fen çekiliniz! diye güç belâ sesini duyurabilmişti. Bunu işiten bir ih- tiyar: Evlât! Biz ön dört senedir ne- fes alamıyoruz... Ölüyoruz! Sen de bir saat nefes alma! Ne olur? diye haykırmış, bunu duyan vali ve ar- kadaşları bir çocuk gibi hüngür hün gür ağlamışlardı. Doryo böyle bir karşilanma merasimini umduğu ve canından korktuğu için gelmemişti. Yoksa kendisi de Fiyye gibi o gün- den sonra işten el çektirilmesini ve ya Antakyadan başka bir yere nak- ledilmesini isterdi. 5 00 metrelik yol hemen hemen bir saatte kat'edilmiş ve bu zaman İçerisinde otomobil yere in- memiş, eller üzerinde, misafir ola - se yemek için bile evlerine dön. vWe CYW B Gözyaşlarını silerek otomobilden çı- kan vali, bir dakika bile duramamış ve halka teşekkür edecek, bir çift söz söyliyecek kudreti kendinde bu lamamış, odasına kapanarak ağla - mıştı. “Valiyi isteriz!” diye haykı - ran halka Yenigün gazetesi mes'ul müdürü Şükrü Balcı Jlütfen valiyi rahatsız etmemelerini ve bu akşam rahatsız olduğunu ve dağılmalarını rica etmişti. Dağılmıyan halk vali- nin yanına girip çıkan Doktor Abh- dürrahman Meleğin şiddetli ricası üzerine otelin önünden ayrılarak garaja gelmiş, otomobilinin etrâfın- da toplanmışlardı. Ertesi sabah valiyi yüzlerce heyet ziyaret ederek tahassüslerini bil - dirmiş, dertlerini kısmen dökmüşler di. Ve vali o gün Dafneyi, surları gezmiş, her gittiği yerde neş'e ile karşılanmış, — hararetle alkışlanmıs, belki hayatmın en heyecanlı bir gününü yaşamıştı. Halka bir günlük saadet bahşeden vali gitmeden önce hararetle, son - suz teşekkürlerini sunmuş, birçok heyetin arasında durarak resim FHatay - Erkinlik Cemiyeti Şehrimizde kurulmuş olan (Ha- tay Erkinlik Cemiyeti) faaliyetine devam etmektedir. Cemiyet, öz maksadı olan Hatayın kurtuluş ve istiklâline kavuşması yolunda mesai sarfetmektedir. Cemiyetin başın- da bulunan kardeşlerimiz, saf ve samimi — birer idealisttir. Bütün emelleri, Hatay ülkesinin bir an evvel istiklâline sahip olmasıdır. Kendilerile görüştük. Öz kardeşle- rimizin ideallerini, hislerini pek ya- kında yine bu sayfalarda okuyucu- larımıza sunacağız. çektirmiâü. 27 Nisan Hatayınm ruhunu bütün kuvvetile tebarüz ettirmez mi? Rifat H. T. Hatay arazisi, Amuk, Arsuz ova- larımdan, ,Kızıldağ ve Amanos dağ ları silsilesinden Lâzkiye sınırlarına kadar varan muhtelif arızalı parça lardır. Bunların içinde Kuseyir, Süveydiye, Karamurt, Harbiye mın takaları başlıbaşma birer ziraat membaldır. Toprak bakımından 0- valar rüsubi, dağlar volkaniktir. O- vaların imbat kuvveti dağlık arazi- lere göre cok daha verimlidir. Pi hassa toprak altında sulara her yer de rastlanabilir. Akar suları üu, yer altı suları kadar çoktur. Bunların allibaslısı şunlardır: Asi nehri, ÂAfrin nehri, Karasu, Dafne çağlıyanları, Hıdırbeyin vakıf suyu, Delibekirli ve Zilli, Bedirge ve Ceylânlı çayları, Derebahçe ve Ha - erahmetli suları ile Mersin çayıdır. cağı Turizm oteline kadar gitmişti. di İielede AĞ Serin —T ü e Hatayda ziraat çeşitlidir. Ovalar- W ERR N aei SANCAKTA ÇİFÇİLİK | Antakyaya bereket getiren Asi nehre bir bakış da hububat, pamuk, susam, pirinç, tütün, patates ekilir. Verdiye fasi. lesinin her nev'i ile portakal, limon gibi meyva ağaçları gayetle boldur. Bunlardan başka zeytin ve düut aABAÇ lart ayrıca, dolgun bir yekün tü - tarlar. Alıman umumi mahsulât köylü fakir düştüğü için normal de receden aşağı olmakla beraber San cağa kâfi gelir ve Suriye şehırlerı. ne bol bol her nevi mahsulât gön - derilir. Hatayda araziye bir sene buğday, arpa, yulaf ve saire, bir Sene & va susuz filman yapılır. yahut su - -uz darı, nohut, mercimek Ve buna benzer şeyler ekilir. Kuseyir köylerinde buğday nevi- leri yirmiyi bulur. Amuk buğdayla rı ile Kuseyir buğdayları arasında- ki fark rengindedir. Antep Valisi Akif Turizm otelinde, anayurda hasret çeken Hataylıların orta.ında Hatayda evvelki yll açılan bir anket — L | "İ Mi z Si Öğüt Ne DA A CA BAA PP AAA AA . Şükrü Ba)cı Hatayda Gazetecilik Yeni Mecmua Bu sütunlarda Hatayda harp sonundan bugüne kadar çıkan Ve kapanan gazetelerin hayatı ve mahiyeti hakkında yazılar bulacaksınız. Yeni mecmua, Türk Hataym ilk mutlu çocuğudur. Bu şerefli çocu - ğün beşiği, şirin, zümrüt, su ve meyva membar olan cennet Antak- yadır.. 15 Mayıs 1928 de Şükrü Bal- cı tarafından kalabalık, şuurlu — ve münevvyer bir gençlik kütlesinin e- debi ihtiyacına karşılık vermek için çıkarılmıya başlanmıştır. On beş günde bir çıkan on altı sayfalık ve orta hacimdeki bu mecmua bütün yoksuzluklara ve iptidai makinele- Te rağmen temiz ve ince bir zevkin Mütekâmil bir mahsulüdür. Yeni Mecmuanın intişarı ötedenberi, müs Pet bir neşriyat olmadığı için saha- yı boş bulup fikir oynatan menfi şahsiyetlere, Suriye gazetelerinin garazkâr muharrirlerine fena — bir tesir yapmıştır. Yeni Mecmua, etra- fimda toplanan kudretli ve salâhi - yettar kalemlere vanıdlar her hilen- Mu akim bırakmış, her taarruzu mu vaffakıyetle defettirmiş ve üer açı- lan ağzı derhal kapatmıştır. Yeni Mecmua iki sene, heyecanlı ve ga- lip bir neşriyat hayatından, bir çok edebi istidatları ortaya çıkardıktan ve bir Sancak edebiyatı zemini ya- rattıktan sonra aydınlanan haki - katleri daha iyi göstermek. doku - *ulacak yaraları daha iyi bulup te lavi etmek ve sahayı genişletmek maksadile 1930 yılında &ahibi tara- fından haftalık bir siyasi gazete haline çevrilmiştir. Yeni Mecmua Sancak Türklüğünü inkâr edenle - re daima kuvvetle ve itiraz kabul Bir Gence Verebileceğiniz Olabilir ? MA Ü / Bu ankete Antakyada 934 yılında başlanmış 935 yılı Temmuzunda bitirilmiştir. Aşağıdaki yazı bu anket cevaplarından eski (Yeni | Mecmua) sahibi ve Yenigün gazetesi başmuharririnindir. — İ MA PPP AAA AAA AAA AA AAA Otuz yaşıma kadar ana dilil? kendime göre ve mümkün olduğ” kadar okudum. Bugüne kadar # famda tek bir şey yer bulab Türk olduğum. p. Her Türk neyse sen de o olmi” sın! B Bu suale cevap verenler içinde çok. şu üç düsturu. beğendim: a? sanım, Türküm ve erkeğim.” Şâ”/ ekın — ><Her havîyş çşâ'bî”' o dukça” yaşıyacağın telâkkisine i nanma! Daima tek hava içinde Y şamıya azmet. Bu hava: Türklük tür. Emin ol ki: “Kendi âlemin?' kendin için çalış ve »kendin için V şa!” sözünü hayatta ideal olat” kullananlar, insanlıktan uzak 0187 lardır. Türklük için, Türklüğün * çin ve Türk olarak yaşamalıyız. demki Türküz... Türkün en ulUf Atatürkün (Nutuk) unu ezbel” meliyiz. Bu mukaddes kitabı çok okudum. Hâlâ da okurum. okuyarak yattığım geceler günlük ve güneşlik sabahlara açarım, Türk gencinin yolu yazılıdır. : Osmanlı mekteplerinde bizi, V' şöyle tanıtırlardı: “Bir aşiretten devlet çıkardık.” Her köhne hay? her efsane ve hurafeyi kökünü” çıkarıp yepyeni bir Türk dünya$i *| ratan Atatürk bize tarihimizi " öğretti: Türk, tarihe takaddüm " miştir. Türk garptan şarka, Şili Vi den cenuba büyük ve şanlı mede'i yetinin meş'alelerini taşımış ve * ya; kurulduğu gündenberi yalnığ © meş'alenin ışıklarında yol bula miştir, " Biz çok büyük, çok şerefli bir T rihin ve neslin çocuklarıyız. ÇOt larımızı ayni şerefli ve ulu D sevketmek vazifemizdir. Türk. * rihte nekadar şanlı ve kudretli * bugün de o kadar şanlı, kudretli Y kuvvetlidir. Vaktile, Osmanlılar * rinin kapkara muhitinde “Türkü damek utandırıcı bir şeymiş. B“ j “Ne mutlu! Türküm diyene! — - 29 - 6 - 934 Şükrü Balci (Nutuk) * Yukarda tırnak içerisinde YAZ' 4 ve tenkit edilen cümleler Sandt' 4, yerleşen menfi adamların sözler”” Sırasında onları da dercedec! -. etmez bir şekilde cevap verr” Yeni Mecmuanm edebi ve İdöi vazıları arasımda Türk harflef , Sancakta kabul ve yayılması " — © unda hircok makaleler ve Öf? 'er vardır. Bu mecmuada calısanlar & bugün Sancak istiklâli icin ©! lardan Vedi Münir Karabay: dürrahman Melek te î_/ardxr-