TAN , Gündelik gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN 'TAN'ın hedefi: Haberde, fi-| kirde, her şeyde temiz, dü- rüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmıya çalışmaktır. (sün n Meseleleri Emperyalizmin bakiyeleri Yarı o müstemleke Türkiyesinde Avrupa emperyalizminin iki türlü meselesi vardı: Biri buradaki ecnebi sermayesi ve ecnebi şirketleri, öte kisi ecnebi kültürünü temsil eden mektepleri ve edebiyatı. | Bu iki kötü miras peyderpey tasfiye ediyoruz. Fakat ecnebi kültürünün ve em - Pperyalizm propagandasınm ruhları - mızda hâkim olan kötü bir mirası da- ha vardır ki, o da Türk dostu görü) nen eski ecnebi edipleridir. Bunların başında Piyer Loti ve Klod Farer ge- yi iki Fransız muharriri de eski, geri, ve müstemleke Türkiyeye âşık. tırlar, Bizim o cephemizi methetmiş- lerdir. Biz onları hakiki dostlarımız zannederek sinemize bastık. Namla- rma heykeller dikemediğimiz için ad- larmı sokaklarımızın başma taktık Minnet ve şikranımızı bu şekilde ifadeye çalıştık. Müstakil Türkiye o vakit yapılan! hatayı görmekte geçikmedi. Bu Türk | dostlarının dostluklarındaki mânayı anladı. Fakat hâlâ sokalarmızda, bu eski dostların isimleri vardır. Artık bu eski epmeryalist dostları-| mız kafalarımızdan ve gönüllerimiz den çıkardığımız gibi, adlarını da 50, kaklarımızdan sökerek bü son mirası da sirip atalım . İ Lâstik fabrikalarının kapanması a | rezadesi Muhiddin TAN Yazan: İbrahim Hakkı KONYALI İ ngiltere ile İtalya” nın Akdeniz an laşmaları günün en mü- him hâdiselerinden biri oldu. Bu; yalnız Akdeni- ze kıyı veren devletleri değil, ticaret yolları bu sulardan geçen birçok milletleri de alâkalandır- dı. Bu denizin eski sahip” leri ve komşularile olan tarihi münasebetleri hak- kında birçok şeyler yazıl” 1, Eski dünyanın en işlek bir yolu olan ve insanlara lik haritayı il. ham eden bu deniz tarihin muhte. lif çağlarında Türklerin olduğu kadar biç bir milletin olmamıştır. Hiç bir millet bu denizi Türkler kadar kendilerine bir havuz yep- madılar, Bu deniz Türk gemilerini yalnız Osman Oğullarının zamanında ta - hımış değildir. Selçukluların ve Selçukluların inhilâlinden sonra sahillerle ilgili müstakil Türk bey- liklerinin gemileri Akdenizin en üstün hâkimleri idiler, Selçuk oğul. larının Alanyada hüla ayakta du - ran muazzam ve heybetli tersane . leri dünyaya bu hakikati haykırı - yor . Karaman Oğulları Septe boğazı. hin ağzına kadar giderek Alboran adasına Karamanlı adını birakmış. lardı. U Beyazıt zamanmda Kemal Re. is İle biraderzadesi Piri ve hemşi. Relaler, Türk bayrağını Akdenizde rakipsiz do — maa Rİ sebeplerini tetkik eden Ticaret Ode) 577 SUT 51 fabrikaların aleyhinde bir takım hükümlere varmış: Fabrika sahipleri müessese'erini kapamak için bir takım mazeretler ileri sürüyorlardı. Meselâ fabrika sa- hipleri muamele ve istihlâk vergi - sinden şikâyet ediyorlardı. Halbuki fabrikalar az amele ile çalışmak Vi Ayni işçi ile az çalışmak veya beykirden aşağı kuvve muharrike kullanarak yalnız parçaları büyük Mi) mamul kısım» ları vergi muafiyetinden müstesna olan ntelyelerde yaptırmak gibi bir takım kurnazlıklar sapıyorlarmış. Fazla olarak hariçten gelecekle. ve, buzülz iii edilenlerden alın. makta olan 150 kuruş istihlâk ver. gisine 40 kuruş ilâvesiyle Versi 4 lnmaktadır, Binaenaleyh bu bakım. dan da fabrikaların kapılarını kapa mak için ileri sürdükleri mazeret Var rit değildir . k Be Odası tetkikatmm netice - «inde fabrika sahiplerini haksız bü sokağa atıklarından a Daldal Zaten Dani Kanunu, fabrika sa. hiplerini sebepli sebepsiz şap lerini ka; ktan meneder. ineğin munda grev yasak okdğu BİDİ kout ta yasaktır O halde! . General Frankonun milli ordusu General Frankonun larmde. bir İalyan ve Portekizlilerden tir, İçinde yerli f İşte İspanyoldan basi letten mürekkep olan bü yedi gün, yedi gece İtalyan Alman tayyareleriyle Tura rağmen, İspanyol Önünde mıhlandı, kaldı pek azdır. ka her mil - milli ordu, tankları tar - siperlerinin Paris modaları Krep Marinden bir çay elbisesi Omular ve cepler beycı makremedir. metmişlerdi, Bugünlük netice hükü- metçilerin lehinde tecelli etti. Devlet- ler ademi müdahale kararına varıncı- ya, ve İspanyolların kendi mukadde- ratlarını kendilerinin tayin etmeleri- ne razı oluncıya Kadar, galiba iki ta- General Franko ne hahasına olur. 8a olsun bu defa Mağridi almıya ka-, tar vermişti. Fakat Madrit müdafi -| Msi de siperlerden sökiülmemive a7 raftan da eser kalmıyacak ve İspan- ya, İngiliz tabiriyle, kimsesizler men- leketi olaraktır. İl AKDENİZ TÜRK DENİZİDİR. DENiZCiLiGi DÜNYAYA TÜRKLER ÖĞRETMİSTİR laştırmışlardı. Onlar, Septe boğa. zından dışarıya, Atlas Okyanosuna kadar uzanıyorlar Ve Amerikanm keşfinden dönen Kolombun gemile. rini esir alıyorlardı. Hakikaten Kemal Relsin şahlan. mış gemilerini Anaboluda, Avari. nada, İnebahtıda, Körfözde, Sicil yada, Maltada, Asinarada, İzleka. velada, Mayorka ve Minorka ada- larında, Italya, Fransa ve İspanya sahillerinde ve ni et Atlas Ok. yanosunda görüyoruz. Kemal Reis ve Barbarosun ad ; ları Akdeniz kıyılarmdaki birçok Avrupa milletlerinin o ninnilerine karışmıştır. Avrupalı analar, uyu, mıyan çocuklarmı bu denizcileri , misin adlariyle korkutmuşlar ve u. yutmuşlardır . akm tarihte Akdenizin bir - a m ku götürmez bir hakikattir. Bu ta. rihi nâsa karşı kimsenin itiraz ede. ceğini ummam. Yalnız bugün ilim âlemine tarihin bir çok karanlık köşelerine projektör tutacak ka, dar mühim bir vesika vereceğim: Batı tarihçileri Orta Asyadan gelen Türkleri Çöllü bir millet ola, rak tanıdıkları için denizciliğimizi inkâr ederler ve denizciliğimizin - Küçük Asyaya geldikten sonra, Selçukilerle başladığını söylerler. Halbuki Türklerin esatiri ve Kutlu Dedeleri arasında bir de Deniz Han vardır. Deniz sevgisini, deniz. ciliği dünyaya Türkler tanıtmışlar. dır. Cennete (Uçmak) diyen dedele , rimiz gemiye (Uçan )adını vermiş. lerdi. (1) Doktor Alfred Forke (Çin Akva. mi) adl: kitabında Uzak Şarkta Loynorda oturan ve balıkçılıkla geçinen Türklerin denizi mukaddes saydıklarını söyler. Bunlar ölülerini bile toprağa görmezler, bir kayığa korlar, üs, tüne de İkinci bir kayık kapatarak denize batırırlar, Ölünün eline öbür dünyada vazi. fesini yapabilmesi için bir balıkçı ağı verirler. Ağın bir parçası da kutlu bir hatıra olarak ölünün ai. lesi nezdinde saklanırdı, (2) . Yunanlılara denizi sevdiren ve köpüğünden Venüsü yarattıran da Türklerin denizi Tanrılaştırmış öl. malarıdır. imdi denizciliğimizi, bilhas. sa Suriye ve Hatay sahille- rndesi tarihi hâkimiyetimizi çok eski çağlara kadar çıkaran vesika- yı tetkik edelim: 377 Hicri yılmda yazılan İbuün- .Neğim'in El . Fihrist adı ki tabı beşerin en çok güvenilen eski bir ana kitauıdır. Kendisi bir ver . rak — Kitap müstensihi olan İb . nün Nedim, devrine - kadar gelen bütün kitapları eme eme okumuş ve bunların içinde ntopladığı çiçek. başı hakikatleri de El . Fihristinde yazmıştır » İbnün Nedim kitabında eski mezheplere ve itikatlara tahsis et. tiği dokuzuncu makalesi dinler ta- rihi bakımından vek mühimdir, Burada bir çok milletlerin dinle, ri ve Üstüreleri hakkında çok kıy. metli malümat vardır, İbnün-Nedim Parmak Oğullarından o Yahyanmn, dinleri, üstureleri, eczacılık ve he. kimliği tetkik için Hindistana gön. derdiği heyetler hakkında da çok mühim malümat vermektedir ki, İs lâm tarihinin ilk devirlerinde bu gibi mühim şeylerle Türklerin meş. gul oldukları anlaşılmaktadır. (3) Kitabın 478 inci sayfasında (Makletülorduciyyin) © başlıklı bir fasıl vardır. İşte orducu denilen ve Mezopotamya ile Hatayda otu. ran Türklerin dinlerine tahsis edi- len bu fesi denizciliğimizin ne ka. dar eski devirlere || çıkarıldığını göstermektedir . Bu mühim faslı aynen dilimize çeviriyorum (Orducular denizi takdis ederler Deniz nöfşöyacn “evvel ver ve kadim olduğunu inanırlar ve der,- ler ki: Rüzgâr denizi dalgalandır. dığı zaman köpükler hâstl olmuş - tur. Rüzgâr bu köpüğü kendisine yuva yapmış ve içine yedi yumur. ta yumurtlamıştır. Bu yumurta - lardan da yedi ilâh doğmuştur. âhlardan birisine (Ok) adını verdiler. Bu ilihm bir ok gibi de. hize dalıp çıktığına inandıkları için bu adı tercih etmişlerdir. Bu Uâh Kevser gibi s2) denilen karayı ya- ratmış ve kara da Fırat nehrini a. kıtmıştır. Bu topraklara Sidre ağsci da dikilmiştir. OKUY Adapazarında Doktor Kâmil, arka daşımız “Felek” in hazır ilâçları hak kındaki yazısı münasebetile bize gön derdiği bir mektupta diyor ki: “Meslekteki 35 senelik tecrübeme istinaden bu hususta birkaç söz söy lemek İsterim, Hazır Hâçlar yüzünden doktorların ve yüzlerce eczacı arkadaşlarımızın fenni malümatımız günden güne zeva le mahküm oluyor. Zira hastalarımız, gazetelerin ilân sahifesinde okudukla ri falan ilâcın yüz bir deva olduğuna inanıyor ve ismini tütün paketlerinin arkasına yazıyorlar. Ertesi günü de 9 ilâctan alıveriyorlar. Bilfarz mem- lekette grip hastalığım hüküm sür düğü bu kiş günlerinde o ilâçlardan şifa bulacaklarını ümit ederek dok- tora müracaat etmiyorlar. Halbuki çok defa bu hastalık bronşit yapıyor, arkasından da zatürreye çeviriyor ve nihayet hasta o ilâcın kurbanı olu" yor. Hergün gözlerimiz önünde teker « Tür eden bu gibi vak'alar karşısında biz doktorlar bile zamana ve modaya uymak mecburiyetinde kaldık. Hasta larımıza pahalı ve etiketleri yaldızlı, redatıp derslerini, esas ilâçların hat. süslü ilâçlar yazmasak, eski kafalılık ie itham olunuyoruz. Hazır ilâçlara gösterilen sebepsiz. rağbet yüzünden, mektepte senelerce dirsek çürüterek öğrendiğimiz müf - UCU M Hazır ılâçlara karşı tedbır alması Bu yumurtalardan birisi Mer. Yaşı, üçüncüşü İstebrak denilen ku maşi, dördüncüsü de tacı yarat - miştar, Beşinci ve altınet yumurtalar. dan da yer anası ile bir delikanlı doğmuştur. Yedinci yumurta kırı. lnca da gece ile gündüz yaratı) - mıştır. Bundan soyra Uryaş tacmı giymiş ve ârşma geçerek bütün kâin var etmiştir. İşte Orducu denilen bu kavim denizin en büyük ilâh olduğuna inanırlar ve denizi takdis ederler. Orducu lardan sahillerde pek çok kavimler vardır. Fakat şimdi onları göre - miyoruz. Orducu Türklerin çok güzel ma. şalları ve Üştüreleri vardır. Biz kitabımızı uzatmamak için bunları kısa kestik.) p bnü Nedim, kitabında (Kal - İÜ Ge) lerin, Asurilerin, ve a. teşi mabudei arz sayan Cinci dedi- ği Türklerin de dinleri hakkında çok enteresan malümat vermekte- dir. Ibnü Nedim, çok eski devirler . denberi Akdeniz sahillerinde deni. zi takdis eden Türklerin oturduk lafinr ve bu deniz gibi, o toprak. ların da Türklerin olduğunu kay. detmek suretiyle tarihin karanl:i köşelerini aydın, ışı e a (1) Divanı Lügatüttürk. (2) (Çin akvamı) sayfa 41. (3) EL - FİHRİST sayfa 482. Aİ YA tâ İsimlerini unutuyoruz, Yine bu yüzden, yüzlerce eczacı kan ağlıyor, kavanozlardaki © “edviyei | basite" sürülmediği için bozulup atılıyor. unutuyorlar, Bir anket açarsanız, s- bahtan akşama kadar terazi kullan” sınız, İhtiyacı olanlar, sermayesi 100 kuruş olan bir müstahzeri 300 kuru- şa alıyorlar. Eczaneler, bu ilâçlar biraktıkları yüzde on kârla masraf- larmı kapatamıyorlar, Bugün her hangi bir hazır ilâcı © linize alsanız. bunu reçete ile Istan- bulun en lüks eezanesinde, hazır ola rak satıldığı fiyatın yarıdan aşağısı" na yaptırabilirsiniz. Her şehirin belediyesi, ekmek kilo suna on para zam için, meclisinde saatlerce mllnakaşada bulunur. Tlâç et ekmek gibi mlbrem ihtiyaçlardan değil midir? Milyonlarca vatandaşm keselerini #iyana ve sihhatlerini tehlikeye 80 - kan, doktorluğu ve oczacılığı iflâsa sürükleyen bu işin önline bir an ev- vel geçmek lâzımdır.” . Köprünün Açılıp Kapanma tleri Hüseyin Nuri imzasile aldığımız bır mektuptan: İ “Köneü açık olduğu için, sababıları iğ sik ça si Bundan başka eczacılar da san'ati | wiyan eczacılarımızın adedini anlar-| Bugün de bu Tiryaki Sözleri Eski Ramazanlarda konaklardaki mevcuda ilâve edilen fevkalâde aşçı, lar gibi, gazeteler de birer Ramaza - niyelik hususi muharrir tutar, ona, tiryaki sözleri kabilinden yazılar yazdırırlardı. Ben bugün size onlardan bahsede- ilim. Benim mevzu da, fiL yaki bir muharrire alt, fax kat bunun tiryatiliğinin öyle oruç - la alâkası yoktur . Benim bugünkü fıkramın kahra, manı afyon tiryakisidir.. Bu yaman İve menhus iptilâyı, meslektaşlarının bir çoğu gibi, bir garabet olsun di - İ ve. Çin sularında sefer eylediği va - J kitler edinmiştir. O tarihtenberi, Av- rupanm vesalti en bol bir diyarında, Pariste yaşadığı halde, muhitinin ve sevdiklerinin bunca israr ve ihti. mamlarma rağmen tedavi olmamış, iptilâsından vazgeçmemiştir Bana bizzat itiraf eylediği gibi, o, İba müthiş zehrin, dehasını uyanık tuttuğu, ilhamma vüs'at verdiği ve şaheserler yaratmakta” kendisine faydalı olduğu kanaatindedir. İ Dostluğuna bizleri inandırdığı ta » İ rihlerde, bir gece, İstanbulda misa » fir bulunduğu konakta, sişesini na - sılsa devirip zehirsiz kalınca çektiği ii scumuş ve sabaha o kadar semi semt do'asarak nihayet halden anlıyan munsif bir hekimin izniyle ona 50 gram Iaudanum tedarik eyle. miştim » Şöhreti, » haklı, haksız - cihana yayılmış olan bu kalem adamının bir kaç damlacık zehre zebun olması be. İlnim son derece rikkatimi, merhame. timi öelbetmişti, Ayni zamanda bu İ vaziyet beni intibaha da davet eyle » İ müş, düşündürmüştü . Kimseye füşeylemediğim bu sırra böylece vâkıf olduktan sonr, bu mâriz müessirin eserlerini bir de baş- ka zaviyeden, afyonu hesaba kata » rak yeni baştan, birer birer tetkik et. tim. Ve o zaman gördüm ki hepsin. de de az çok yazıldığı esnadeki zehir mktarma göre, tirvakiliğin hezeya , uma benzer aksaklıklar, sehakeme İ yanlışlıkları, tezatlar eksik değil » dir . O gün bugündür, ne zaman Fran. sa akademisi azayı kiramından mw harrir meşhur Mösyö Kiod Farer'in bir yazısiyle karşılaşsam, gönlümün İ derinliklerinde bir sızı duyarn İuru zehirle ihtilile uğramış, âsabı İ bozulmus, iradesi sapıtmış, mald - matı çorlaya dönmüş bir zavallı karsı duyulan ersin bir acı, İste, bu büyük dâhi, bundan üç dört gün evvel, Hatay meselesine de burnunu sokarak: “Türkler bize mevdan okumıya neden eiir'et etti - İle baslığı altında Jurhal'e bir ma kale yazmış, Rası, kıçı olmıyan bu yezıve okü mak, zavallı afyonkesin metii ea navi vazivati hatemia bir Cikir «8. hibi olmak için kâfidir. Blum hikmeti Savvstlerie #öst luk tesis ettiği ter Türlerin ran» «ya muğher olduklarım varsak kö İ dar cihan vesienti sivnetvesinden ea. İ (il hatunan mienlemi ivne'min Hume İ enlesini anenk “Tirvnki sörleri, t8 birivle tavsif edehileceğim, Anesk suru da ilâve etmeliyim ki, birim Rameraniveli muherrirlerin yazıları Möevü Ko Farer'nkilerden on kat, yüz kat üstündü : E. Ekrem - TALU mam 6,30 da Kadıköyüne hareket eden VA. pura Istanbul yakasından kayıkla gi dilmek mecburiyeti hâstl oluyor. Bu da müşkülâta ve ekseriya vapurun ka çırdmasına meydan vermektedir. Köprünün daha evvel açılıp kapan ması acaba mümkün değil; midir 7” . Tramvaylar ve Sigara Kârilerimizden Ali Recep gönder » diği bir mektupta diyor ki: “Tramvayların içinde sigara İçil « mesi yasak, fakat ön ve arka sahan» ıklarda sigara İçmek serbest. Eski sistem tramvaylarda sahanlıklar ka- labalık olmadığı zaman buna bir sey denilemez. Lâkin yeni #vemw balarınm ön sahanlıkla kapalı olduğu İçin sigara duma « içeride kalmaktadır. Iste bu doğru de gil, halkı rahatsız ediyir. Nazarı dikkati celbetmenizi rica © derim.”