EİD ama 9-1.936 YAZAN: ZIYA ŞAKIR Kureyş Kabilesi, Birçok Hususiyetleriyle Bedevi Kabileler Arasında Temayüz Etti Kerbelâ vak'asından asırlarca eY- “aslen (Hitit) ırkına mensup bir Türk olan - (Azer) in torunu, ve (İbrahim Peygamber) in oğlu Cismail), daha çocuk yaşmda İken babası tarafından (Hicaz) e getiril miş; erada (Cerhem) ismindeki ke- bilenin reisine emanet edilmişti. İsmail; bu, genç Türk asılzadesi, fikren ve ruhan kuvvetli bir şahsi- yetti. Çarçabuk Arap Jisanını ÖĞ” Tenmiş,. Misafir olduğu kabile erkâ- nma kendini sevdirmiş. Kabile er -| kânmdan birinin kızı ile evlenmişti. | Bu suretle de, kabile arasında mü - him bir ntfuz kesbetmişti. vel, Kâbenin inşası Aradan seneler geçtikten sonra,| Peygamber İbrahim, oğlunu ziyare- te gelmişti. İsmailin, orada iktisap ettiği mevkii görür görmez, o-Vazi- Yetten istifade etmek istemişti. Fi. rat sahillerinde neşrettiği şerlatin, Arabistan havalisinde de intişar et- mesi iein oğlu İsmail ile beraber « simdi (Kâbe) denilen - (Mabed)! kendi geria- inşa etmis. İsmalii de, tinin neşrine meb'us ve memur ede- Yek gene Fırat sahillerine (avdet ii simdi Mekke şehrinin bu - lunduğu yere inşa edilmisti. Ve bu mabedin yanına yerleşen İsmail de, derhal işe girişmişti. (Suriye) den (Yemen) e kadar yayılan © geniş sa- hadaki kabileleri, bu yeni mabedi siyarete ve babastim şerlatini kabu- le davet etmişti, Bu suretle mabet, derhal kudsiyet kesbeylemişti. Ve, kâmilen kesme taşlardan yapılmis olan bu dört kö. geli mabede (Beytullah”«-Allabm ©- vi), İkmi verilmişti, ' Artık, senelerin muayyen zaman. larında, Arabislanın her tarafından akın akın gelen halk, bu mukaddes makamı merasimle ziyaret etmekte. Jerdi. İsmailin mevkii de değişmişti. Pe. derinin telkin ettiği şeriati neşrede. Tek insanları hidayst yoluna sevket- tiği için, oda (Peygamber) ler at. rasma geçmişti. İ Kureyşler ve Kâbe İsmailin on iki oğlu dünyeya gel. mişti. Bunlardan birinin adı (Ku. reya) idi, Seneler ve asırlar geçtik. çe, (Kureyş) inde zürriyeti türemiş; bunlar da bir kebile teşkil etmişler. di. Bu kabileye de (Kureyş kabilesi) denilmişti. Türk babadan ve Arap Anadan vfcuda gelen bu Kabile halkı; ahlâk, âdet, zerafet ve kibarlık gibi bir takım husüsiyetler gösterdikleri için, diğer bedevi Arap kabileleri a. raamda temayiz eylemişlerdi. (Kâbe) ve (Beytullah) denilen mabedin muhafazasını. (Kureyş) ka. bilesi deruhte etmişti. Ve mabedin kudsiyetini omubafozâ hususunda, büyük bir gayret gösterilmişti. Ka. bilenin riyasetine deins İsmailin en büyük hafiğeleri tevarüs etmiş. Ve böylece, asırlar geçmistir. Nihayet, Milââm 450 inci yılmda, İsmailin hafiğelerinden ve Kureyş Kabilesi reislerinden (Kusay) ismin. deki zat, (Kâbe) civarmda bir mamu Te vücuda getirmek istemişti. Bunun için evvelâ (Kâbe) yi yeniden tamir ettirmiş. Sonra da, oraya kendine mahsus bir saray yaptırarak bu su. retle (Mekke) gebrinin esasını va. zeylemişti. Bunu gören Kureyş zen. ginlerinden bir çokları ds, konaklar e evler yaptırarak bura; gelip yer. leşmişler; çöl ve çadır hayatından vaz Etçerek şehir hayatına girmişlerdi. (Kusay) bu suretle orada bir Medeniyet temeli kurduksin sonra, kendisinin (Mekke hâkimi) olduğunu ilân etmişti, Böylece de, Mekkede bir nevi (hükümet) vücuda gelmişti. Halkın Hak ve ihtiyaçlari düşünüle- rek bir takım kanunlar yapıldıktan sonra, ilk defa olarak halk — ve bil. hassa zenginler — üzerine vergiler tarhedilmişti. Mekkede umran arttı (Kusay), urun seneler yaşamış; | gerek şehri ve görek kabilesini, çok İ zammı İdârm oğullariyi iyi idare etmişti. Her sene, muayyen arda ( ) yi ziyarete ge- len (Hacı) larm fakirlerine yiyecek- ler ve içecekler dağıttığı için Hacı. ların âdedi arttıkça artmış; Mekke şehri de gün geçtikçe ehemmiyet ve umran kesbeylemişti, (Kusay), Milidm 480 inci yılm- da vefat etmişti, Yerine, en büyük oğlu (Abdüldâr) geçmişti. O da, hiç bir taraftan bir muhalefet ve itiraza uğramadan, yirmi sene kadar tıbkı müstakil ve tek başına bir büküm - dar gibi (Mekke hâkimliği) makamı ni muhafaza eylemişti, Fakat onun | vefatından sönra, vaziyet birdenbi. re değişmişti. (Hâkimlik makama tevarüs) meselesi etrafında, Abdül yle biraderleri arasın. da, siddetli bir ihtilâf başgüstermiş- ti... İşte; 0 tarihten itibaren, islâmi- vetin zuhuruna kadar. ve islâmiye. tin zuhurundan da bugüne kadar yüz milyonlarca İnsanm arasma giren nifak ve çikakın başlangıcı Olan, omeş'um (aile rekabeti). (Mekke hâkimliğine tevarls) yüzün. den çıkan; ve kılırlara kadar dayr. nan bu ihtilâf, nihayet (hfkimive! hak ve vazifelerinin taksimi) ile hal ledilebilmişti. Haşim şöhret kozanıyor Taksim, şu suretle lera edilmişti. Abdüldârın oğulları başlıca şu vâ- zifeleri kabul etmislerdi: 1 — (Kâbe) ye ait umura nezaret. 2 — (Kusay) ym yaptırdığı sa - rayın (Darülnedve) denilen kısmm- da kurulan mecliste halka; tanllük eden hükfmet işlerivle iştigal 3 — Mukaddes addedilen harp sen ————— - SAGLIK ÖĞÜTLERİ cağını muhafaza... Abdüldârın biraderleri de, şu vazi- feleri deruhte eylemişlerdi. 1 — Mekkenin - pek mühim olan - su İşlerine bakmak. 2 — Halktan, vergi toplamak. 3 — Toplanan vergiyi icabeden yer lerde kullanmak. Bu taksime nazaran, İşlerin en mü. him kısımlarını, Abdüldârın birader- leri deruhte etmişlerdi. Aradan, yine seneler geçmisti. Ab. düldârm kardeşi (Abd Menif) m oğ- lu (Abdülşems), bütün haklarımı bi- raderi (Hâşim) e terketmiş; kendisi işten çekilmişti. (Hâşim), ticaretle iştigal etmek - teydi. Kendisine tevdi edilen işi, bü . yük bir memnuniyetle kabul etmiş , ti... O civardaki kabilelerin fıkara ve zuafasiyle Mekkeyi ve (Kâbe) yi zi. yarete gelenlere karsı gösterdiği ne- züket, cömertlik ve âlicenaplıkla da, derhal büyük bir şöhret iktisap eyle. mişti, Haşimin ölümü Bu sebeple de, herkes ta: sevilerek uzun zaman © Vni İ muvaffakıyetle idare ettikten sonra, vefat etmişti. (Hâşim) in vefati . oğ (Abdülmuttalip) e intikal eylemişti. Bu zat ta, tamamiyle babasınm ah- lâki meziyetlerine malikti. Eline ge- çen parayı, kâmilen fakir ve âcizlere sarfederek halkı memnun ve hakkı hoşnut etmiye çalıştığı için, gerek Mekkelilerin ve gerek kabilelerin pek büyük hürmet, ve muhabbetini cek betmişti, -CArlensr ver)» LOKMAN HEKIM e A anneni Gazetelerde elbette okumuşsu - nuzdur: Yalova kaplıcalarına gi * v olanları daha ziyade teşvik için yeniden fedakârlıklar yapı - lâcakmış, Yol parası azaltılacak, Orada yemek ve yatmak ucuzlati- lacakmış, Yalova kaplıcalarına şimdiye kadar yapılan himmetlerin büyük üne göre, bu sefer bildirilen fe- dakârlıkların da yapılacağına şÜP- he etmemeliyiz. Bunlar hep hal - Bus Ve en önce İstanbulluların sağ lığı için yapıldığından hemşerile - rimiz bu fedakârlıklardan dolayı Onları yapanlara minnet bağlama” li ve © fedakârlıklara karşı kaplı” PA daha ziyade rağbet gösterme idir, Kaplıcayla tedavi usulü dünya” da bilinen tedavi usullerinin on es kisidir, Bundan dolayı olacak, dün Yanın her tarafında en ziyade rağ bet gören, en ziyade tatbik edilen tedavi usulü de budur. : Fakat, kaplıca suyu nasıl tesir *diyor da bu kadar çok rağbet gö Tüyor? Birtakım septik adamlara s0 » Farsanız kaplıcanın tesiri sırf ku- Tuntudan ileri gelir derler. Oku - miya, tütsüye, muskalara inanan» lar onlardan iyi olur, derler, kap licanın iyi tesirine inananlar da kaplıcalarda hastalıklarını kaybe- derler... Vâkıa kaplıcalardan birçoğunun. Büzel manzaralı, herkesin hoşuna Edecek yerlerde bulunması, tabi- &tin gösterdiği lütuflara ilâve ola» rak oralarda eğlenmek, gezmek, vakit geçirmek için türlü türlü tertibat alınması o septik &- iKaplıca Suyu Nasıl Tesir Eder? geçirmek her hastalığın tedavisi- ne yardım eder. Fakat kaplıcala- rın tesiri yalnız öyle değildir. Kaplıcaları insanlar daha eğlen- ce yerleri yapılmadan bulmuşlar, hastalıklarını oralarda tedavi et- miye başlamışlardı. Bunun en İyi delili bizdeki kaplıcalardır. Yale - yadakinden başka hemen hiçbirin- de eğlence yerleri olmadığı halde her yıl bizde de kaplıcalara binler- ce halk gider ve fayda bulurlar, Bursadaki kaplıca yerleri bilo te- biatin ve antika eserlerin güzelli- inden başka, âdeta sıkıntılı yer- lerdir. Kaplıca tesirinin kuruntu olma dığına bir delil de hayvanların in- sanlar gibi kaplıcalara girerek has talıklarını tedaviye çalışmaları - dır. Hayvanlarda da kuruntu ola- cağı inkâr edilemezse de, hiç ol - mazsa İnsanlardakinin ayni olma- sa gerektir. Bir delil de kaplıca suyunun kaplıcadan ayrıldıktan bir müd - det sonra Âdeta ölmesidir. Onun içindir ki, kanlıca suyu ancak ye- rinde tesir eder, Bazıları bunu kap hca sularındaki radioaktivite has « sasına atfetmişlerdi. Halbuki böy- le olmıyan kaplıca suları da ayni- Iş ötekiler gibi ölürler, Demek oluyor ki, kaplıca suyu âdeta canlı bir şeydir. Vâkıa bu canlılığın nereden geldiğini henüz bilemiyoruz. Bunu izah için me; dana çıkarılan nazariyeler de in - sana kanaat veremiyorlar, Birçok ilim adamları kaplıca sularının na- #ıl tesir ettiğini anlamak için ça- lışıyorlar ve elbette muvaffak ola- damların fikrini ilkin haklı gibi gösterir, Tabiatin kurduğu, insanların ilâ ve ettikleri o güzellikler vâkıa kap Jicaların iyi tesirini kolaylaştırır . lar. Keyif, eğlence, vakti hoşca - caklar, Şimdilik kanaat getirdiğimiz şey şudur ki, kaplıcaların tesiri ku runtudan ibaret değildir. Onların hastalar üzerinde gerçekten İyi te #irleri vardır. ölük komutanı; — Paydos! diye bağır. dı. Talimden dönen erler, buna: — Sağ ol! diye karşılık verdi. ler. Kışlanm içi, bir. kaç dakika zar - fmda erlerle dol - du. O sırada, arka arkaya © dizilmiş bir takım su fıçı « ları gözüme İliş - misti, Yüzbaşıya sordum: — İsterseniz, size de bir bar. dak doldurup versinler!, dedi, bi- sim erler taze Tomruk suyu getir. mişler... İstanbul halkımın yalnız adınr duyduğu bu güzel sudan Se. dimiye kışlasmın, erleri, bol bol is- tifade ediyorlar, Göz alabildiğine kadar uzanan ılık dehlizlerde dolaşirken kendi kendime: — Acaba, bu taş odaları ve kış- layı nasıl ısıtırlar ? diye düşündüm. K afamdan geçeni, Yüzbaşı Ss Atillâya da açtım. Yüzbaşı gülümsedi: — Vaktile; hiç şüphe yok ki, bu. rada her gün bir orman yanarmış! Şimdi ise, Zonguldağn âlâ Lâva- marin kömürleri sağ olsun... Her sobaya birkaç kürek atınca, kışla. nım içi hamam gibi ısmıyor.” Selimiyenin, bir büyük kütüp. hanesi olduğunu bana söylemişler- di. Kurmay başkanının refakatin- de, burasını da gezdik. Kapıdan İ. çeri adtm ataratmaz, benzerine â7- csk bazı resmi dairelerde rastlanan geniş camlı ve içi yüzlerce kitapia dolu bir kütüphane gözüme ilişti. Kütlipanenin üzerinde kalın bir ya. zı ile şu satırlar var: “Yangmda, ilk e" cak!” z Orduda, kitaba verilen kıymetin derecr“* * bu bir satır yazıyı okü- yarak da anlıvabilirsiniz. vel kurtarıla. ves kışlada Allah korusun, yangın tehlikesi başgöste- yesek ohirss, erler. her sevdön ön: ce kütüpane 'odasma giretekler ve ellerine geçirebildikleri bütün kitapları, ateş hattından dışarıya çıkaracaklar!... Fakat erlerde kituba karşi o ka. dar sevgi var ki böyle bir emre pek te lüzum olmasa gerek... Mehmet için kitap, cümhuriyet kışlasmda vefalı bir arkadaş yeri. ne geçmiştir. Kütüpanede. han. gi kitaplara yer verildiğini öğren- mek istedim, Anlattılar- — Meslek kitapları başta gelir. Ondan sonra, erlerin umumi bilgi seviyesini o yilkseltecek eserler... Memleket coğrafyaları, tarihler... Ve bunlar arasında motörlü vasi. talara dair malümetla dolu muh. telif kitaplar. Askeri talimatna- meleri filân tabil saymıyorum. Türkiyede çıkan bütün mesleki mecmunlardan kütüpanemizde bi. rer tane bulunduruyoruz. Eksik olan tarafımız, gazete... Ne olur, İstanbul gazeteleri de her gün bize birer sayı gönderseleri. Erlerin okumıya olen hevesini size tarif &demem, Kitap, gazete, mecmua, ne bulurlarsa, okumak İsterler. Hele “Efradm ders kitabı” adın- da bir kitap yardır ki, erlerin elin. den düşmez!” Kütüpaneden sonra, bir başka bölük komutanmın odasına uğra- dık. Burada, yüksek bir masa üs. MN ev Orduda Erlerin Kitap Sevd'si Bölük subayı,şavuşlara verife veriyor Amerikada Salâhattin Güngör —çeo0.0 tünde gümüş bir kupa duruyordu. Üzerini okudum: v7 yılı bölükler futbol birinci. sine hatıra kunadir! rduda spor hareketlerine de önemli bir yer verilmiştir. Erler: arasmda, «futbölde olsun, yüksek atlamada olsun, mukave. met koşusunda olsun, kolay kolay kırılamıyacak rekorlar tesis eden- ler var. Kışlanm hamuru içinde yoğu. rulduktan sonra Mehmetler, âdeta çelikleşiyorlar. o Pehlivanlıkta eş- leri yok. Her bölükte aransa bir kaç pehlivan çıkar belki de... Kurmay Başkanı Albay Neri. manla, dolaşırken, bir bölük ko- mutanı elinde defterle karşımıza Sıktı, Albay, bu tesadüften isti, İade ederek, bölük komutanının defteri hakkında bana izahat ver- di; — Bunun sdma (Talim prog. ram defteri) derler. Her bölük ko- mütanı, talim müddetinçe bu def. teri yanında bulundırmıya mecbur- dur, Talimde erlere, hangi talim. leri göstermişse; deftere kayde der. Göstermediği talimler varsa, onları da işaret ederi bay, bunları söyledikten sonra, saatine baktı; — 0000... Yemek zamanı mil... Ve ben, kışladan ayrılmak için müsaade istediğim zaman; bırak- madı: — Yooo... Bak, bu olmaz, dedi, yemeği birlikte yiyeceğiz! Subay lokantasınm yemekleri, tam kış tertibi: Btli nohut, yumur. talı makarna ve helva!, gel. Mis Katerin Şirin Amerika zabıta- sına İltihak etmiş bulunuyor. Uni- versite mezunu ve henüz yirmi yedi Jyaşmda bir genç olan Mis Katerin, tabanca kullanmakta son derece hü- nerlldir. Zabıtanm yaptığı endaht talimlerinde 25 yardadan beş kur - şun atmış ve dördünü isabet ettir - miştir. * Allahın yarattığı tabii ve saf çacuk gıdaları, Pirinç, yulaf, mercimek, buğ- day, irmik, patates, mısır, ârpa, çavdur, türlü, badem, HASAN özlü Unlarile cocuklarınızı besleyiniz ve bü- yütünüz. Vitamini ve kalorisi bol olan bu özlü unlarından is - tediklerini ve sevdiklerini bik - tırmıyarak değiştire değiştire yediriniz. Çabuk büyürler, ça - buk diş çıkarırlar, Hasan markasına dikkat. Başka markâ verirlerse almayınız ve aldanmaymız. Bütün eczaneler ve bakkallarda bulunur. Hasan deposu, İstanbul, Ankara, Be. yoğlu, Beşiktaş, Eskişehir, <1 J