9 Ocak 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

9 Ocak 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—aa 6 P O IR Romanya takımına karşı bugün ve yarın göreceğimiz muhtelit oyuncuları karşılıklı ç klüplerinden bir maçla yapılamamıştı. Futbol âleminde Avusturya - Fransa Maçı Bu ayın yirmi dördünde Pariste yapılacak Avusturya - Fransa milli takımları oyunu bir dönüm noktasıdır. Malümdur ki Fransızlar da mili takımları ve futbol idaresi için o bir tek seçici kabul etmişlerdir. Gaston Barreau ismindeki Fransız tek seçi- cisi, ilk defa olarak milli takım kad- rosunun ve oyuncuların bütün mes'u- İiyetini yüklenmiş olacaktır. Bu iti - barla Fransızlar yeni kabul ettikleri bu usulün iyilik veya fenslığını bu maçla da ölçmek vesilesini bulacak -| lardır. Fransız tek seçicisi tabinten az ko-| Huşan meramını gizli tutan bir mü, |yorkta lk defa olarak karşılaşacak. tehassıstır. o Gazetecilere beyanat vermeyi, hedefini izah etmeyi sev - mez. Bu yüzden Fransız gazetecile - rile arası pek dostane değildir. Avusturyalıları karşı çıkaracağı mili takım kadrosu için 18 oyuncu çağırmış olan Fransız tek seçicisini Pransız milli takımınm eski kaptanı bir gazetede tenkit ediyor ve diyor bi: — Bir Fransız milli takımı için 18 oyuncu fazladır, Fransız tek seçicisi 18 oyuncuyu hesaplıyarak yapacağı kâdroyü Vie- ner Spor klübü önünde bir defa tec| rübe edecek, ondan sonra hakiki kad! rosunu tesbit edecektir. . "Almanya şampiyonası | Almanya futbol şampiyonası maç larında en heyecanlı oyunu geçende Berlinde yapılan Nuremberg - Herta arasında yapılmıştır. Maçı Nurembergliler 2 - O kazan- mışlardır. Fakat bilhassa Herta ka- lecisinin resimde görülen bir şekilde gol yerken bir müdafiin adeta kale içinden topu çevirmesi pek heyecanlı olmuştur. Almanların tek seçici vaziyetinde çalışan antrenörleri Oto Nerz de bu maçta hazır bulunmuş ve Alman mil- mi takımınm ilerde yapacağı maçlar için bazı namzetleri Nuremberg ta - kımından seçmiştir. Afyon güreşçi- leri hoca İstiyor Afyondan bir kariimiz bize mek - tup yazarak bölgelerinde şimdiye ka . dar Türkiyenin Dinarlr Mehmet, Ya . rımdünya Süleyman gibi tanınmış pehlivanlar yetiştiğini ve bu spora çok müstait amatör gençler bulun - duğunu bildirmekte ve federtsyon - dan bu mllstait pehlivanlara teknik öğretecek hoca gönderilmesini rica etmektedir. TAN — Son zamanlarda eski kud. retinden bir hayli kaybeden milli ta. kımımıza eleman bulmak için bir mü. tehassısm Anadolu İçine gönderilme- “inin muvafık olacağı kanaatindeviz. Fransız futbolü için mühim Teniste Milyonluk Kazançlar İngilizlerin, “hattâ dünyanm en kuvvetli tenisçisi olan Perry profes » yonelliğe geçti. Ondan evvel profes- yonel olan Amerikalı Vines'le Nev - tar. Perry Holivuttan Nevyorka gel-| miş ve İdmanlarma başlamıştır. Bu Iki profesyonelin maçı için halk müthiş bir alâka göstermiye başla - mıştır. Perry'nin Amerikalı ile olan pro fesyonel sahadaki ilk çarpışması bir dubi maçta olmuştur. İngiliz oyun. cusu çiftler maçını kaybetmiştir. #a- ket asıl ehemmiyetli maç Perry'nin Vines'le tek başına oynıyacağı maç-| tır. Bu müsabaka İçin piyasaya çıka” rilan bir milyon franklık biletler kâ- milen satılmıştır. Perry ile görüşen bir güzeteciye İngiliz oyuncus» şunları söylemiştir: — Tik maçımda çift olarak Vines'e yenildim. Fakat çift maçım neticesi mühim değildir. Asıl oyunumuzu kargı karşıya göstereceğiz. Yunanistan Dünya Kupası- na İştirak Edecek mi? 1938 senesi haziranınm 4 dünden 19 wna kadar Pariste yapılacak olan dünya futbol şampiyonasma dahil olup olmıyacağını şubata kadar bil - dirmesi Yunan (federasyonundan talep edilmiştir. Yunanistanın bu maçlara iştiraki- ne dair şimdiye kadar bir karar itti- haz edilmiş değildir. G. Saray - Besiktas ERİ İki takımın muh- teliti bugün sahaya çıkıyor Romenler de kuvvetli Romanyanın birinci sınıf profesyonel olan C. F, R. bugün ilk ma- çını saat 14,30 da Taksim stadında Gala- tasaray - Beşiktaş muhtelitile yapacak. Evvelce bildird Güneş muhteliti Bükreşe gitmiş ve orada birinci maç. larını sahayı dolduran binlerce kişinin takdirini kaza « nan teknik bir oyundan sonra 2-1 dirmişlerdi. Fakat saha ihtilâfı yüzünden ikinci maç imiz gİbİ, geçen sene Fenerbahçe İçlerind& müteaddit oyuncular bulunan ve ekserisi Ma - caristandan Romanyaya hicret et - miş birinci smıf Macar oyuncularını ihtiva eden bu takım on beş gün ev vel 3 maç yapmak üzere Hayfaya git miş ve orada yaptığı maçlarm hep- sini kazanmış vaziyettedir. Kendislla görüştüğümiliz. kafile relsi, takımının kuvvetli olduğunu ve 15 gün evvel çıktıkları bu turne- den mağlüp olmadan dönmek bi - rinci gayeleri bulunduğunu söyle - mektedir. Demek ki, Rumen takımı kuvvetli oyniyacaktır. Bizim #akım Bugün Rumenlere karşı çıkarıla - cak Galatasaray Beşiktaş muhteli- tinin ne şekilde kurulacağını bilme - mekle beraber her iki takının bü « günkü kadrolarını gözönünde bulun durarak kuvvetli bir takım çıkarmak kabildir. Kalede Avni ve Mehmet A- Wi biribirinden ayırt edilemiyeerk de recede bu mevkiin ehlidirler. Müda- fan hattı için Hüsnü ve Lütfi tered dütsüz bir şekilde bu mevkiin birin- ci namzedidirler. Son zaman. larda Beşiktaş mildafaasında oynı- İyan Faruk ta bu mevki için hatira gelirse de onu haf hattında oynat - mak daha münasip bir şekildir. Merkez muavin için son oyunlarda canlı ve bitmek bilmiven eneriisile her tarafa yetişen Salim en müna - sibidir. Hücum hattında zevkle oyunla - rmı seyrettiğimiz Hakkı siyah - be - yaz takımın Jiklere iştirak eden son kadrosunda merkez musvin mevkii ni işgal ediyorsa da onun Salim ka- dar bu hatta muvaffak olacağını tah min edemiyoruz. Yan haflara sol taraf için Feyzi ve sağ taraf İçin de Faruk, (müda. Caada oynatılmadığı takdirde) en iyi teridir. ” Hücum hattı için muhtelif şekil - ler düşünmek kabildir. Fakat Bize en mülâyim gelen iki şekil şöyle ola- bilir. 1 Necdet, Hakkı, Gündüz, Şeref, Eşref 2 Necdet, Rıdvan, Gündüz, Şeref, Eşref TEZCAN Almanya şampiyonası maçlarında Nuremoerg küisii önünle çok muvaffakıyetli bir korner enstantanesi ibiyetle neticelen- beynelmilel ir arkadaşım anlattı; Onu küçük meyhanede tan: Hemen gözüme çarptı O gözüme çarpmasa ve kendi. sinden bahsedilmiye değmese ni- çin şu satırları yazayım?... Yoksa küçük ve basık meyhane. lerde yalnız ona mı rastlanır? O. ralarda nice adamlar vardır, Lâ kin onların hepsi de sanki bir tek &damdır, Hepsi de analarmı, ka. rla ve çocuklarımı geç vakte kadar kapı veya pencere önünde bekleten insafsız adamlardır. Lâkin o bambaşka bir adamdı. yünkü bir taraftan şu kirli ve kö. tü masa başında yavaş yavaş ve âdeta yudum yudum rakısını i - çerken, bir taraftan da Okanser hakkında en son yazılmış olan bir kitabı dikkatle okuyordu. Saçları ağarmış ve tel tel ol - muştur. Gözlerinin altı morarmış, yü . zünün derileri sarkmuştı. En çok elli yaşındaydı. lâkin yetmiş yu - şında görünüyordu. Başka yer olmayınca onun tek başına oturduğu masaya yaklaş « tım: — Şuraya oturabilir miyim? Tiya arm Gözlerini yarım yamalak kitap. tan ayırarak bemeh cevap verdi: — Elbet... Masanm hepsini ki- ralamış değilim yâ... Iki taraf ta nekadar çekingen ve sessiz olurlarsa olsun. lar, içki masası başında, arkağaş olmak ve karştmızdakilerin kötü taraflarını bir tarfa savurup İyi taraflarını görmek pek kolaydır. İlk bakışta bir idam mahkümun dan, bir timarhane (o kaçkınımdan farksız olen bu adamın da yalnız iyi tarafını görüyordum: O da €- iindeki kitabı büyük bir dikkatle, satırları üzerinde bazan üç, dört defa gidip gelerek okumasıydı. Kitabma ikide bir gözüm kayt. yordu. Gelişi güzel da olsa ayni satır - lar üzerinde gözlerimizin birkaç saniye İçin avni zamanda yaptığı gezintiler bizi biribirimize yaklaş- tariyordu. Gözlerini kitaptan ayırmıyarak, çatalımı mezeye uzatmıstı, fakat yanlışlıkla benim tabağıma rast. lsmıştı. Bunun ancak son saniye- de farkına vardı ve kendisinden hiç umulmıyan bir incelikle: — Af buyurunuz! Şimdi değiş- tiririm, Diyerek tezgâha doğru seslen » di — Garson, buraya gel!.. — Rica ederim, bırakmız — Yok, bu yanlışlığı düzeltme- iyim! — Her halde bir şey ödemek İs- tiyorsanız, lütfen bir kadeh içki- mi kabul ediniz!.. Bir iki saniye duraladı. Fakat boşalmış olan kadehini hemen dol. durmama engel olamadı. Ve içtik... Gen iresıra bu basık ta- vanlı, küçük yerde, sigara dumanları İçinde ve içki masası başında buluşuyorduk. Her de - fasında kanser hakkında çıkmış olan başka başka kitapları elinde görüyordum. — Bir kuruntuya tutulmuş ol. malı... Kimbilir kendisinde kanser olduğunu mu sanıyor? Diyordum, Çünkü böyle birkaç Kişiyi tanıyordum. Fakat yüzünde hiç bir hastalık veya kuruntu sezilmiyordu. ve basık bir Kim olduğunu, we * yaptığ nasıl geçindiğini hiç söylemiyordu. Ben de damdan düşer gibi sorma. yı doğru bulmadım, Fakat çok gü. zel konuştuğunu, ona hatırlatmak tan kendimi alamadım. Sonra hemen: — Doktorsunuz, değil mi? Diye sordum. Başını Sallâdı- — Hayır... Doktor değilim. Suç. suz bir mahkümum... Eğer böyle olmasaydım, zannettiğiniz gibi ola- caktım. Buna babamın ölüsü ba. şında vemin etmiştim. g4 Yüzümün, büyük bir meraka dü. genlere benzediğini görmüstü. Merakımı gidermek istediğini sezdim. Umduğum gibi oldu ve anlattı: — Ben henüz on bir yasınday- ken babam öldü; hem de tamam üç yıl bütün varını hastalığınm yifası uğrunda harcadıktan, sancı. dan ve ağrıdan kıvranarak, boğu- Banat #A Ramen bamsar var dı, Onun çektiği açıları gördükçe, bu hasteliğin ne Korkünç bir belâ olduğunu tam manasiyle anladım. Kimbilir böyle ağrı çeken, sevgi- leri yüzüstü bırakarak ölen ne kadar zavallı vardı. Doktorların “bunun şifası yoktur. Ölecek. tir!” dedikleri kulağıma çalmmış tı. Bunca korkunç hastalıkların şifası bulunmuş ta niçin bunun bu lunmamıştı? İşte o günlerde ken- di kendime yemin ettim. “Doktor olacağım ve kanserin ilâcm: bula. cağım!” dedim, R akısırtdan birkaç Yudum iç. ti: — Mektepte en çalışkanlardan- dım. Dersleri çok kolaylıkla öğre. riyordum. — Fakat babamm ölü. müyle beraber yoksuzluk başla. mişte. Kitaplarım #lamıyor, iyi giyinemiyor ve yiyem Sınıfımızda zengin çocukların sa- tafatlarma hayrandım. Hem de bunlarm hemen hemen hepsi de tembeldi. o Hele içlerinden biri mektebe; iki Macar atımm koşul. duğu süslü bir konak arabasiyle gelir, onunla dönerdi. Sırmalı el. bise giyen kırmızı fesli arabacıdan başka yine sırmalı elbise (o giyen kırmızı fesli bir adem Onun çan. tasmı taşırdı. Onun Abdülkami #in pasalarmdan birini oğlu oldu. ğunu söylemişlerdi. Kendi kendime: “Ah, bunlar gi. bi varlık içinde olaydım. Öğrenmek için neler Yâzımsa hepsini de ko laylıkla alırdım. Her halde dok. tor olur, babamın ölüsü basmda ettiğim yemin yerini bulurdu” di- yordum. : Çünkü yokluk yüzün - den mektebe güçlükle devam ede. biliyordum. Pek uzak bir hatırayı karanlık. lardan çıkarır gibi gözlerini süze. rek düşündü ve devam etti: — Uzatmıyalım, talih gülmiye basladı ve hocam bana paşa ço. cuğuyla beraber derse çalışmamı ve ona yardım etmemi «söyledi, Bir türlü içten arkadaş olamıyor. duk, Fakat bir saray kadar bü. yük olan, içinde belki üç yüz kişi. nin barındığı konağa bile girip çı kıyordum. Arkadaşımm altından bir saati vardı. Hele ona bayılır. dım. Onun tıkırtısmı kalbimin üstünde duymak başlı başma bi? saadetti. Çalışirken mas&mizm ÜS. güne koyardı. Bir gün arkadaşım dışarı çıktığı sırada saati cebime koyup ta zincirini göğsüme doğru sarkıtmaktan kendimi alamadım. Arkadaşım bunu gördü; fakat bir şey. söylemedi. ârsımdaki adamın sesi ha» fiflemiş ve titrek bir hal almıştı: — Ertesi sabah arkadaşım gel. medi ve üç zaptiye birden sınıfa girerek beni aldılar, Bir karakola götürdüler. Posbiviklr bir komi. sor, elindeki kırbaçla üstüme yü- rüdü: “Çaldığın eltim saati nereye sakladın? Çabuk söyle!" diya ba» gırdı. Yalvarmalar. yeminler fay. da vermedi. Kırbaçtan her tarafım gürümüştü. Korkunç bir ağrı çe- kiyordum. O sırada gelen iki zâp. tiyeden biri: “Sabahtanberi dövü. yoruz: anasiyle kardeşi de inkâr meni ilimle emele. pem attı, Bo Boğuşlukçü vi kardeşimin kurtulmaları için suçlu olmaktan başka çare yoktu. “Çaldım, fakat daha sonrz korkudan mektebin kuyusuna attım” 'dedim. Birçok da yaklar daha yedim ve hapse atıl. dım, Saat şüphesiz kuyuda bulun. madı. Birkaç ay sonra çocuğun lâlası tarafından çarşıda satılırken görüldü, beni serbest bıraktılar, Fakat anam yediği dayaktan öl müş, kardeşim kaybolmuştu. Ü- zerimdeki hırsızlık damgası beni çamura attı. Suçsuz bir mahküm oldum. Fakat ne çıkar? Ben yine çalışıyorum ve pek yakmda kanserin ilâcını bulacağım. Bu hastalığın babadan çocuğa geçtiği ni sövlüvorlar. Ben ona tutuldu. ğum zaman babam gibi ağrıdan kıvranmıvacağım ve pek çabuk gis imi, | Anado'uda karakış faciaları Trabzon, $ (Hususi) — 26 Küme nuevvelden beri fasılasız kar yağ yor. Zigana ile Hansiköy arasında! şosenin 4 kilometrelik kısmı tams * mile kapanmıştır. Karın fazlalığından bir han çök“Ü müş, bir kadınla çocuğu enkaz aitıf da kalarak ölmüştür. Erzurumda verilen malümata göre, bir post kamyonu Erzurum — Trabzon yo” lunda kara saplanmış, içindeki | İ9 yolcu güçlükle kurtarılmıştır. kadm yolcu donmuştur. Asılsız Bir Haber Ankara, 5 UTAN) — Arıcılık K# nunu projesi hazırlandığı hakkmdö” bazi İstanbul gazetelerinde çıKA$ haberin aslı yoktur. Ankarada Bira fabrikası Ankara, 8 (TAN) — Ankara man çiftliği idaresi bira, Malt İD? edecek büyük bir fabrika yaptırıy! Fabrikanm inşaatını İskoda mü: sesi deruhte etmiştir. “Öz Dilek” 3 Yaşında Lüleburgazda çıkan Özdilek ref! kimiz 3 yaşına girmiştir. Tebrik der ve muvaffakıyetini dileriz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: