Anbaraan Çıkan Hırsız — Benim babamın 100 bin lirdsı var. Ben hapishanede yatar, çıkarım. ( Fakat çıktıktan sonra da senli yaşat- mam. Dün sabah saat onda Gülcemal va- 'puru sefere hazırlanıyormuş. On iki- de yol verecekmiş. Vapura giren hamal Ahmet, 3 numarali amterm kapak muşambasının hafif hafif dal- galandığını görmüş. Ayağıle indir- mek istemiş. Kuvvetli bir tekme in- dirince feryatla karışık bir ses çık- miş: — Aman yakma, şeytana uydum. Bir iş yaptım. Hama! Ahmet muşambayı kaldı. rmca altında bir baş görmüş ve der- hal vapur ambar memuru Fehniye seslenmiş: — Gel yahu, burada birisi var! Fehmi gelmiş. Vapurun bu yabancı misafiri, kulaklarından © tutularak ambardan çıkarılmış. Bu: — Ben bu sabah birisini vurdum. Polisler yakalıyacaklardı. e Buraya saklandım. Allah aşkına bana İliş- meyin, diyormuş. Fakat bu arada kaçmaya da hazır. Tanıyormüş. Halbuki ambar do'du- rulmuş ve kapağı da sürülerek ki- litlenmiş olduğu için ambar memuru 'bir hirsizlik karşısmda kaldığımı an- lamış ve bu adama sıkısık! sarıla- rak kollarını yakalamış ve bhamalı polise göndermiş. Fakat bir aralık kuvveti kesildiği için yangın var, di- ye bağırmıştır. Vapur mlstahdem- Teri, yolcular ve buarada polis te yetişmiş, Bu garip misafirin Üstü aranımca kuşağınm arasında iki kutu içinde lâstikler çıkmıştır. Asliye ikinci ceza mahkemesi suç- lu Sefere sordu: — Oğlum, bunlar ne? — Şeytana uydum, yaptım. Cenabı! "Allah kimseyi şaşırtmasın. Dokuz se- nedir amelelik yaparım. Böyle şey yapmamıştım. Mahkeme, Erzurumlu Sefer! bir #eneye mahküm etti. Fakat hafifleti. ei sebepler bulunduğundan cezası bir ay on güne kadar indi. Mahkemeden çıkarken şahit hamal "Ahmede tehditler savuruyordu, Gemlik Aşçıları ve Han- cıları Hakkında Karar Gemlik, (Hususi muhabirimizden) 'Ahçılarm ve hancıların halkı izrar edecek şekilde hareket ettikleri hak- kındaki şikâyetler üzerine, bu gibi müesseselere mühürlü şikâyet kutu- ları asılmıştır. İstiyenler şikâyetle - rini yazıp bu kutulara atacaklar ve bu suretle yolsuzlukların önüne gö- gilmeye çalışılacaktır. CT No, Bö Bilâlin cevap vermesini bekliyor - muş gibi durdu; sonra bir zeytin al- dr, bir lokma ekmek kopardı; ağar DA attı: — Mesele mühim.. » Bilâl, hiddetle bağırdı: —Lokmanı çiğne bitir de, öyle ko , Mevlüt, lokmasmı yuttuktan son Ta, kaşlarmı çattı: — Eğer böyle aksilenecek, tersle- neceksen, konuşmuyalım. Bilâl, tesbihini çekmeye başladı: — Peki, nasıl istersen, öyle söyle.. Mevlüt, tekrar parmakların yele- ğinin ceplerine sokmuştu: — Şimdi, beni, can kulağile din - le... Biz, her şeyi hesap ettikti, değil mi? Hayır! Parmaklarını yeleğinin ceplerinden çekti, Bilâle doğru eğildi, sesini ya - vaşlattı: — Hayır... Görünen köy, klâvuz İstemez... 4 çabuk deği mi? I TUTULDU ri il AM e Mahnkermelerde kesmek DÖRT AY sordu: — Ahmet Kalfa. Bak neler yap- MuşsıNIZ, — Ben bir şey yapmadım. Mahkemede davacı iskemlesinde, kucağında altı aylık çocuk tutar genç bir kadın da vardı. Reis, suçluya bu kadını göstererek: — Bak, karmı'da gece yarısı bi çakla koyun keser gibi kesmeye kal- kışmışsınız. İnsan karısına böyle ya- par mı? Iddia edildiğine göre, Ahmet Kalfa dün Çemberlitaşta bir ayakxabicı dükkünmna girmiş, bir palto İle bir gift ıskarpin çalmış. Paltoyu 160 ku- rüşa satmış ve parasiyle kafayı tüt. süledikten sonra eve gitmiş ve çaldı- ği ıskarpmı da ertesi gün rakı para- # yapmak için sandığına kilitlemiş, bundan sonra da yatağında Uyuyan karısına saldırarak öldürmek iste. miştir, Mahkeme, hırsızlığı sebit gördüğü için Ahmet Kalfayı, bir sene hapse mahküm etti. Fakat çaldıkları şeyle- rin kıymeti az olduğu için Gezisin! dört aya indirdi. Karısma tecavüzü tesbit edemediği için bü suçtan be- raet etti. Jandarmalar Ahmet Kalfayı ha - pishaneye götürüyorlardı. Karısı ar - kasından söyleniyordu: — Senin bir damla ta aklın başına gelsin, yirnin- ci asırda kadma el kaldırmak nasıl olurmuş öğrenirsin, KAÇTI — Allah ceza vermesin, kulun ver-! diği cezanın ne hükmü olur, yatar, çıkarım, Bunu, dün asliye İkinci ceza mah- kemesinde dört ay yirmi gün hapis| cezasna omahküm olan #ebikalı Mazlüm, mahkemeden çıkarken söy- ledi. Mazlâm bir hırsızlıktan bir seneye mahkfim olmuş, hapishaneden yeni Yarısı ma türe 4 kim — Çok koşan, çabuk yorulur. — Kim kime pasaportu veriyor? Mevlüt, doğrulmuştu: — İşte, burası münazaal.. . — Nasil münazaalı? — Hisseli şayinlı dükkân gediği gi- bi, bunu, pey edemiyorlar. — Yani, ikisi de, yiğitliği kendisin de mi görmek istiyor? — E, herkesin kalbinde bir aslan|p, yatar, Bilâl, ayağa kalkmıştı: — Rollerden ezberleme tekerleme leri bırak. Benim anladığım, Sun'ul - lah Bey, pasaportu almışa benziyor. — Nereden anladın? — Bu sabah, erkenden tiyatroya düşmüş; Fofo ile konuşuyorlar, Mevlüt, güldü: — İşte, benim de tiyatroya uğra. mak isteyişimin sebebi, bu ya? Bilâl, bir boşluk içindeymiş gibi iki yanma sallanıyordu: — Mevlüt Efendi evlâdım, işler, fena karışmış... Benim aklımın ermi- yeceği kadar karışmış... Sen, bunla- rı, bana, başmdan sonuna kadar an- latmazsan, dünyada anlıyamam. Başka türlü kafama girmez... Peşin söylüyorum, boşuna çeneni yorma; did bile dökmiyeceğim rape e te I nefesine de yazık Önce çalmış, sonra da karısını istemiş YATACAK Çenberlitaşta Emin Paşa hanında oturan Ahmet kal- fa dün meşhut suçlara bakan asliye ikinci ceza mahke- mesine çıkarıldı. Reis zabıt varakasmı okuduktan sonra Gündüz Olunca Barışmışlar Davutpaşada İspanakçı sokağında oturan Hafize anlatıyor: — Dün gece birisi benim kolumdan tuttu. Fakat şimdi barıştık. Zaten gece bana bu fena teklifi yapanın bu olduğunda da şüpheliyim, Meşhut suçlar 'nöbetçi mahkemesi reisi sordu: — Bayan.. Galiba sen de suçlu ye- rine geçeceksin. Bak dün gece ne de- migsin, şimdi ne söylüyorsun. Değ - ruyu söyle de şu İşi anlıyalım. — İşte bu adam koluma girdi. Fe- na teklif yaptı. Seni götüreceğim de- di. Ama şimdi davamdan vazzeci yorum. Reis zabıt varakasmı okudu Suçlu mevkiinde bulunan İsmail, dün gece Galatada Şeftali sokağında Hafizenin yanma sokulmuş, seni bu gece götü- receğim. Ben polis müdürü Ektemim Sivil giydim. Demiş. Oradan geçen İ- ki şahidi de: Defolün buradan ben ivil polis müdiriyim, diyerek kov- muştur, Reis; — Bak İsmal) oğlum sen neler yap- Ben ponm Tunar mem esim BEYE, yeni evlendim. Evde gül gibi karım var, Ben ömrümde rakı içmedim. Belki bu kadına başka birisi sarkm- tılık yapmıştır. Karanlıkta ast mü. tecavizi göremediği için beni yakalat- t. Mahkeme şahitleri dinlemiye lüzum gösterdiği için muhakeme talik edil- di. m çıkmış, dünde tramvayda İzzetin cebine elini sokarken yakalanmıştır. Polis, Mazlümü merkeze götürürken kaçmış, fakat sonra tekrar yakalan - mıştır, Mahkeme sabikasını ve kaçma te- şebbüsünü nazarı itibare alarak ken- tir. Fakat hırsızlığı teşebbis halinde kaldığı için cezası dört aya indiril- di. Masaya yaklaştı, bir kadeh rakı Ce Demek ayrılıyorlar ha?. Ka- rar mr? — Karar... — Mahkemelik oluyorlar, demek? — Evet... Ielâl Hanım, bugün avu- katına gitti. — Sabahat te beraber. — Evet... Sabahleyin oradaydık. Bilâl, en&esini kaşıyordu: — Ayrılıyorlar... Karar kat'i. Mahkemelik oluyorlar... Avukatlar tutuluyor... 1ş, amma fillspit gidiyor , Bilâl, Mevlüdün omuzuna vurdu: — Amerikalı artistlerden ne farkı. | muz var be?.. Mevlüt, bu vuruştan sendelemiğti: — Doğru... Bir farkımız, buydu... Şimdi, hiç eksiğimiz, noksanımız — Bu iş, nam patlak verdi? Mevlüt, kapıya baktı: — Onlar gelmeden anlatayım. Ev. lendiler. Telâl Hamm, apartmanı da- gıttı; yenisini de kurmadı. — Bunu, biz önceden tahmin miştik. — Evet. Tahminimiz gibi çıztı, Sun'ullahı, eve alıştırmak istiyordu. Uk günler, bir hafta kadar, Sun'ul - lah, muntazaman evine gitti. et- Hafif yemekler — Pirzola patlıcan püresile, tereyağlı topit, kaysı kom- Postosu, Ağır yemekler — Ciğer yahnisi, kuskus pilâvı nohutlu, ekmek kada - iri, YENİ NEŞRİYAT YENİ ADAM “Yeni Adam,; 148 inci numarası Gelmiştir. İKTISAT ve TİCARET Aylık Iktısat ve Tiraret mecmun- sinin 28 - 29 sayılı nüshası İntişar et- miştir. GÜMRÜK BÜLTENİ Gilmrük ve Inhisarlar Vekâleti, şimdilik ayda bir defa olmak Üzere İ vermiş, ilk sayısınıda çıkarmıştır Bu bülten hem gümrük memurları- nm bilgilerini artırmaya, hem de gümrükle alâkası olan her şeyden bahsedip bu işleri kolaylaştırmaya salışacaktır. YÜCEL “Yücel” in 21 sayılı ikinciteşrin 936 sayısı çıkmıştır, bu sayısı bilhas- sa çok dolgundur. TEPEBAŞI DRAM KISMI Bugün akşam saat 2030 de BIR KADININ HAYATI FRANSIZ Estanbul Belediyesi, ŞehirTiyatrosu Tm OPERET KISMI Buğün saat 14 ÇOCUK İL TİYATROSU UL FATMACIK Akşam saat 2030 da MASKARA mek istenen nasihatleri şüp- heli görünüz. “ Her nerede ve her hangi bir saatte Krem Pertev'i kullanabilirsiniz. Yârm sa at zarfında o tesirini gös- termiştir, bile, Krem Pertev'in yarım &- sırlık şöhreti asılsız değil dir. Yüz binlerce kişiden Krem Pertev hakkmda samimi kannatlerini sora- bilirsiniz, KAYIP: Fatih malmü ğımdan &$kisi hükümsüzdür. Ihsan geldi; ve oyundan sonra, hiçbir yere takılmadan doğru eve gitti. Ustü ba- şı temizdi. İyi bakılıyordu, neme iâ- zim. — Evet, hakkımı söylemeli... Ws- vapları hergün siliniyor, süpürülü - yor, ütüleniyordu, — Markalı, yeni gömlekler... Mar- kalı mendiller... İpek çoraplar... Evet, dediğin gibi, hakkmı söylemeli... Iti- barda bir içgüveysiydi.. İbir “Gümrük Bülteni, neşrine karar) a > rlilğün- disini bir sene hapse mahküm etmiş-| den aldığım 9118 Nolı tekâüt maaş cüzdanımı kaybettim yenisini alaca- 31.10 -036 p En güzel ses kadın sesidir « Dünyanın en güzel sesli kadını da büyük yıldız GRACE MOOREdir İki senedir güzel filmlerle dünyayı altüst eden bu dilber ve müstesna artistin son filmi olan Margarita yı bu senede BUYUK GALA ile parlak WEE UYE sineması ie surette Çarşamba akşamı takdim edecektir LA MUÇAÇA KALIENTE (FRANSIZCA | Dolores DELR.O erleri Tam içinde TÜRK sineması Bugün saatli de İ Em âk ve Eytam anka nn | tenzilâtlı matine Taksitle Satılık Apartman Esas No. sı Mevkii ve nev'i Depozito: Lira C 16 Beyoğlunda Firuzağada Sor- 1900 mağgir mahallesinde. Değir - men çıkmazı sokağında eski 3 yeni 21, 33 Soğancı oğlu so- kağında eski 14 yeni 12, 14 No. lı bir bodrum katını ve dört daireyi muhtevi apartı « man (şimdi Cihangir cad- desi No. 31) ! Tafsilâtı yukarda yazılı Aaprtıman bedelinin birinci taksiti peşin ve geri kalan üç taksiti Jo 9 1/2 faize tabi olmak üzere üç senede ve üç müsavi kısımda ve şu suretle tamamı dört müsavi taksitte ödenmek şartile açık artır - maya konulmuştur. İhale 6 Teşrinisani 1936 tarihinde müsadif Cuma günü saat onda şubemizde yapılacaktır. İsteklilerin tayin olunan gün ve saatte şubemize gelme - leri. (419) o (2330) Adapazar”Delcuiys Dalreslnue . Adet 1 Tri fase cereyan transformatörü 75 KVA. 3150/380-220 V 50 Periyot 2 Yağ banyolu üç kutuplu 200 A. anahtar ve dizionk- törile beraber 18 Tek kutuplu tefrik anahtarı 200 A. 6 Yüksek tevettür için boru şekli sigorta ve hamili İ 6 Yüksek tevettür için üç kutplu 200 A. i 2 Primerdizionktör10A. 40 Diyazet sistemi havai hat sigortası ve teferrüatı 50 ve 35 mm. den (1000) KE. bakır tel. Adapazarı Elektrik şebekesi için cins ve miktarı yu - karıda yazılı Transformatörü ile teferrüatı sairesi açık eksiltmeye konulmuştur. Bu malzemeyi satmak istiyen- lerin 150 lira teminat akçesini vermek veya bu miktar banka mektubu ibraz etmek suretiyle 4 ikinciteşrin 1936 İ çarşamba günü saat 15 te mezkür Belediyeye müracaat | etmeleri ilân olunur. (2371) küs küs evine giderken, Sun'ul- laha takılmıyor muyduk? Sun'ulla- hım, bocalayışmı, bir kafa tutuş san- dık, Kılıbıklığını, erkekliğine yedi- remedi! diyorduk, halbuki ne o, ne de o? Bilâl, gözlerini açmış bakıyordu: — Hemen bir hafta sonunda mi Hangi alıştıklarımdan ? Bilâl, bunu söylerken gülüyordu: — Meselâ sırasına göre açlığa, ve hele parasızlığa alıştık, alıştık ama, onlardan, pek âlâ vazgeçebilirim, Mevlüt, canı sıkılmış gibi, kolunu Ğ — Evet. Bunu 'da tasdik ederim.) — Yalnız, önceden ne söyledik? lik gün- | şum... Sun'ullah, geceleri eve geldiği ler, Sun'ullah muntazaman evine git- | zaman, surat asmaya, somurtmaya ti, değil mi? Tiyatroya erken geldi, | başlamış. işile meşgul oldu; ve oyundan sonra — Ielâl Hanım, Sabahate söylü- da, hiçbir yere takılmadan doğru eve yor. gitti. , — Evet... Telâl Hanım, bunun se- — Doğru! bebini sormuş; Sun'ülleh, yorgunlu- ğunu, başı ağrıdığını bahane etmiş... Bilâl, oturduğu yerde toplanmış, başını doğrultmuştu: Bilâl, yüzünü ekgitmizti: — Sun'ullah Bey, bocalamıya baş- tadı. — Peki, ne oluyor, bunlara? Sun'- — Hem, ne bocalayış! ullah Beyin derdi, ne imiş? — Bunun sebebi? Mevlüt güldü: Mevlüt, İskemlesini masanm yan) — , birader... Ayı ve geti maz arkam — Soba, fena kızıştı; sen de bura-| Bilâl, anlamamıştı; om ya gel... Başımıza vurmasın. — Ne alışkanlığı? Bilâl de, masanm öbür “srafına geçmişti: — Sen, bu işlerin, ilk gününden- beri içindesin, sanırım, — Hayır. Bir müddet, hep alar- Mevlüt, teker teker söyledi: — Canı cana ölçmeli.. Kaç sene- dir, tiyatroculuk ediyorsun” — Şöyle böyle dokuz on sene olu- yor, — Bunun da şahidiyiz Sun'ullah Bey, bir hafta. tiyatroya erkenden abhinde, gâda durduk... Ne olduğunu, ne ol — Alıştıklarından hemen v. , je madığını bilmiyorduk ki... Geceleri, bilir misin? araları açılmış? hayatta, en çok meye alıştık; açık Mevlüt, bir kadeh daha doldurup) konuşalım. Sürünmeye, değil mi? içmişti: Bilâl, başı eğmişti; im de Sabahatten devü-| — Doğrul Mevlüt, yumruğunu masanın kena” rma vuruyordu: eğlendireyim, diye girdim, Bir kere eteğimi kaptırdım, artık kurtulama- dım. İşte, hep beraber sürünüyoruz. Sun'ullah ta böyle... Tiyatroya gele cek, çalışacak, yorulacak, sonra dâ, sürünecek... Sürünmezse, olmaz ki. Ya sabaha karşı, yahut şafakla bera ber eve gireceksin... — Yahut, evin semtine bile uğra" mıyacaksın. — Uykusuz kalmaları bırak... E* vinde, yahut hamamda, otelde, mi safirlikte, nerede sabahladmsa, or0” dan kalkacaksım... Hoş, bu sasahin” mak değil, daha doğrusu akşamla * maktır. Tiyatroya düşeceksin; her- kes evine dönüp yatağına girerkef. başlıyacaksın sürünmeye... Bilâl, birden ayağa kalkıtıştı! (Arkası var)