IZ Sr LANDAYA UR K: AKINI — Yazön ; Kadırcan Kaju — Solak Yusuf Bütün Tayfaları Saydı, Tam Sekiz di demir 8- * Hemen girdi şuraya demi tan. Yarın sabaha kadar yerinizden yacaksınız. yn e kayıkla birlikte denizin dibine golla- rım, ş — Bnreğersiniz. Kayık demir atarken Mu te: i gi Mayra yelken!. TE demir!, Kumandalarmı veriyordu. i Solak Yunus üç çifte gandalına ih. tiyar kayıkçılardan ak, ilerdeki burna e Sie yüz kulaç e Ve bir saat geçmeden yam er. z Solak Yunus burunda ya çık- miş, ark ve içte b | 2 basını gözlerile gör- | vk a b Se ii isi Lima » 4 gemisi vardı. me oraya gidilmek için tu- Sami iâzım olan yolu da iyice bel- olurken her iki geminin da hazırlanmıştı. Bun - de Solak Yunus ve Sa- bellibaşlı eğ tef mandalarına da seki- adam verilmişti. hep- trnağa kadar silâh - rat Reis ların herbirin: kar Ali gibi Yunuyordu. Ku! zer, onar tane si de tepede lanmışlardı. a battı ve onun yerinde yarı- bir ay göründü. Or- aydmlık serpiyordu. istan yarım saat ka - Güneş şandallar yola Çıktılar. 'n kıvrılmca kadirgalar ei aldılar ve arkalarından git- 0 demir tiler. Solak Yunus Tüccar en başta gidiyordu. in üstüne gittiğini onun provasından belli rota tutuyordu. Di- ge: arkasmdan da onun...” ğer mea leventlerin iki veya gidi. Tenesinden başkaları, kayıkların P$ et soğru çömelerek 'bir.belık Yı çine bi görünmiye çalışıyorlardı. ğını gil beşer sandal Izlandada böyle > bazan böyle ve Bk içleri balıkla dolu olduğu halde limana dönerlerdi. adin gemisinde eğer vardiya var- a gördüğü takdirde e - kayıklarım Türk akmeı ie ait olduğunu nereden çk Halbuki gemide vardiya di va z Çünkü bu adada hırsızlık, iran : gibi şeylere hiç rastl den ve bir yerine iki geleceğini de kimse t#hm! Di Yunus tüccar gen vasını döner dönmez ©n gerideki İki sandala işaret ederek: — İskeleden abordâ- Kancals!... erk gibi bir Çabuk... .. . Kişi İdiler Solak Yunus tayfaları saydı. Tam sekiz kişiydiler, Kapıyı yavaşça kapadı ve oraya dört levent bıraktı. Kendisi de ge minin kaptanlarile lostromonun bu- Yunduklarına şüphe olmıyan kamara- larm önüne döndü. Kendisi Dişli Hasan: yanına ala- rak kapımın sağ tarafına geçti. Di - ğer ikisini de sol tarafına bıraktı. Hepsi de mumun titrek ışığmm vur. madığı yerlere, gölgelere çekilmişler- di. Solak Yunus eliyle kapıya iki dafa vurdu. Cevap gelmedi, Gene vurdu, Bu sefer içeriden kâ- im bir ses Danimarka diliyle sordu: — Kimdir o; ne istiyorsun bu sa- stte?... Dişli Hasen Danimarka diliyle ce- vap verdi: — Fırtma geliyor. Limanda bulunuyorlardı. Fakat 'gimalin buzlu denizlerinde vakit va- kit çıkan fırtmalar o kadar korkunç olurdu ki böyle zamanda çok dikkat- li davranmak <erekti. Yelkenleri da- ha sıkı sarmak, bir demirden başka ikinci demiri de atmak, bazan kıctan demirlemek yapılacak işlerin başlıca- larıydı. İçeriden, küçük gürültüler ve hi şırtılar duyuluyordu. Ayni zamanda soruyordu: — Lostromoyu uyandırdın mı? — Evet... İki dakika ya geçti ya geçmedi. Kapı açıldı ve tıknaz, kısa boylu, toparlak sakallı orta yaşlı bir adam göründü. Dişli Hasanla arkadaşları hemen bir kenara sindikleri için or- talıkta kimseyi bulamadı. Diğer ka- maranm kapısna doğru yürürken Solak Yunus bir kaplan çevikliğiyle fırladı ve adameağırm ağzımı avuç - ıyarak ensesinden tuttu Disi Ha - sanla diğer İki levent te kollarmdan tutunca kıskıvrak yakalamış oldular. Solak Yunus emir verdi: Cabuk, güverteye... Böylece iki kantanin da yakaladıktan sonra sira tayfalara gelmişti. Solak Yunus, Dişli Haaanm kulağı- na dudaklarını yaklaştırdı ve bir şey- yer söyledi. Sonra bütin diğer le - ventleri alarak güverteye çıktı. Ka - mara ve ambardan güverteye cıkılan merdivenin ağında ve iki tarafa sin- diler... Bu sırada Dişli Hasan tayfaların kapısını birdenbire açmış ve Yumru- ğile iki defa vurduktan sonra bütün kuvvetile: — Yangın var... Gemide yangın var... Yanıyoruz. Diye bir çığlık atmıştı. Tayfaların çoğu birdenbire boşa- Tostramoyu mir vermişti. Diye yavaş sesle €! k tarafi Kendisi de geminin ie na geçmiş, aborda olmuş! Kancalar atılmış ve yağlanmıştı. “Aradan bir dakika bile eği ki Türk leventleri ee gi - na alarak Danimarka gem 5 ii Yalnız kıç Kk ml esmap a dönmüş ve şahadet parma» götürmüştü: tü etmeyin!... â ğını dudaklarma — Yavsş.. Gürül! Diye söylendi. m Bir arada ve yerlere serili el ice yataklar üzerinde uyuya” “e fular hiçbir şeyden haberleri YO” ” tu, nan birer zemberek gibi fırladılar. Uyananlar henüz uyanmıyanlara bi- rer yumruk vuruyorlar, yahut çim - dik etıyorlardı. Solak Yunus alaylı alaylı emredi- Siki tut. Bağlar... — Al bir daha... — Varan Üç. — Dördüncüye bak... Dalyan gibi... Tayfalar uykudan sersem bir hal - de çilem gibi güverteye fırlar fırla- maz hemen kıskıvrak yakalanıyorlar ve kaptanlarla Iostromonun yanları- pa götürülüyorlardı... Gemi ele geçmiş ve kimsenin bur. nu bile kanamamıştı. golak Yunus güpesteve doğru yü - rüdi. Türk kadırgaları da artık yak- b me iki parmağımı ağzina soktu ve sert bir talik çaldı. — İşler bitti. Demek istiyordu. —22— lar ve akmlar.. Türk leventleri için yollarınm Üsş- tünde hiçbir engel yoktu. Yalçm dağ- dan dümdüz bir ovaya inen bir sel gibi etrafa yayılmağa, mal, PATR ve esir toplamağa başlamışlardı. Danimarka gemisini ve içindekileri ele geçirdikten sonra Murat Reis de allardan birine indi ve yavaş ya- şaş karaya çıktılar. ye (Arkası var) m v0 oç Anadolu Şarkıları ve Halk Oyunları k iz Mütehassış bir Heyet Köy Köy Do'aşarak a ab lesbit Edecek ara, 6 y irimi, bildiriyor) — külü Bayaz dolu şarkılariyle, halk oyunlarını ve mahalli kıyafetleriş milli rakısları sesli sinemaya ve plüğa almaya karar vermiştir. Önümüzdeki ilkbuhardan İtibaren yerli ve yabancı mütehassıs. lardan müreklkep bir heyet Ansdolu- yu köy köy dolaşacak ve milli husu- siyetlerimizi canlandıran ne bulursa tesbit edecektir, Kültür Bakanlığı tarafından getir. tilen müsiki mütehassıs; profesör Pau) Hindemit, hazırladığı ruporda, Türkiyede müzik “Yeformasyununa haik türkülerinin derlenme ve armo- nize edilmesinden başlamak (lâzım geldiğine işaret etmiştir. Bakanlığın hazırladığı çalışma pik. amın mühim bir faslı bugü; ji le tesbit edeceği halk e m > monize etmek Ve en geniş vasıtılarla bunu yaymaktır. Halbuki halk türkülerinden elde mevcut notalar veya plâklar mili musikimizi temsil etmek ve büyük hedefe varmak bakımından aranılan vasıfları haiz değildirler, Çünkü bun- ların bir kısmı ya gehirlerden gelen fasıl musikisinin tesiri altında öz ve 8af tesirini kaybetmiş veya söyleye- nin kendi zevkine uydurularak bozul- muştur. Bununla beraber, millf hususiyetle. rimizin, şehirlerden gelen tesirerle bozulmamış ve hakiki hüviyetlerini kaybetmemiş olan kısımları; meselâ Anadolunun en içerlek mıftakaların. daki köylerde söylenen türküler Oy- nanan oyunlar ve giyilen elbiseler, olduğu gibi zaptedilecektir. Heyet işe başlıyor Kültür Bakanlığı, heyetin vazife sini kolaylaştırmak maksadiyle renk» Wi fişler hazırlamış ve bunları dağıt- mıştır. Beyaz, kırmizi, Yeşil sari olmak tzere hazırlanan ve alâkalı ma kamlara gönderilen fişlere, ha'k -ür- küleri, halk rakısları, sportif mahi- yetteki halk oyunları mahalli kıyafet ve kostimler isaret edilecek ve Ba- kanlığa iade olunacaktır. Fişler bu- rada tasnif olunduktan sonra heyet vazifesine başlıyacaktır. Tanmmış bir film kumpanyasının da iştirak edeceği heyete, ilk tedrisat müfettişleriyle köy muallimlerinin yardımları temin edilmiştir. . Ayrıca. halkevlerinin muhtelif kollarıma meb- sup âzalar, kendi bölgelerinde heyete rehberlik edecek ve işlerini kolayla$” *ıracaklardır. Heyet her gittiği yerde oranın hi pishanesine © uğrayacaktır. Mev” ıkuflar arasında söylenen türküler ve oynanan oyunlar da plâğa ve sinem” ya almacaktır. Kültür Bakanlığın bu teşebh'isü- nü İçbakanlık ta idare âmirliklerine bir tamimle tebliğ etmiş ve mahalli folklorla alâkalı kimselerden mürek- kep birer komite teşkil eğilmesim bi dirmiştir. Odun fiatleri arttı Kışın yaklaşması üzerine malırukat fiyatlarında yükselme başgöstermiş - tir. Geçen hafta depolarda kuru odun 320 kuruşa satılırken, bu hafta 330 - 340 a kadar çıkmıştır. Beş senedenberi Istanbula bu X8“ dar az ödün gelmemiştir. Bunun 8 bepleri ormanların muhafazası İçin kat'iyata müsaade edilmemesi ve h#- İvaların da erken bozmasıdır. Rusca v. s. KAYIT MU istanbul 373,lstiklâl caddesi BERLİTZ'deyeni açcan Türkçe, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Almanca, Tecrübe dersi parasızdır. İ TMANKENELERDE wii Mn “Yemin a 8 MANI ANTUVANET.. “0 ki, Nikâhsızdık “Tulşi Yalnız Çocuk- larıma Nafaka Bağlatmak İçin Yaptım,, Büylik bir ıstırap yükü altında, e- zilip, ve belki de bu yüzden vaktin. den evvel ihtiyarlamış bir kadındı. Birinci ceza mahkemesinde, kengi- ni göyle müdafan ediyordu; | — Kocamın cephede şehit düştüğü haberi geline, kaynım bizim eve yer. İleşti. Bana karşı alâka duyduğunu, çok geçmeden anladım. Bir takım vaatlerde bulunuyordu. Hepsine nandım, Beraberce karı koca gibi ya samaya basladık. Fakat aramızda nikâh yoktu. Yemin ederim &i, ni . kâhsızdık! Hâkim: — Peki sma, nasil olur, dedi, poli. se verdiğin ifadede nikâhlı idik, de- mişsin. — Ben demedim, onlar öyle mışlar. — Hadi, bunu da kabul edetim; Fa- kat ya mahkeme ilimı?.. Beraber ya, şadığmız kayam aleyhine dava açıp, kocan olduğuna dair ilâm almışsın... Işte ilâm de burada... Bu sözler. kadını şaşırtmıştı. Eye. cini uğuşturarak sizlanmaya başları: — Acik bir kadınım, ne yapabilir. dım? Başmi alıp gitti, On para yar. dımı dokunmuyordu, Kendisinden iki pm oldu. Bu zamanda iki çoruk, neyle beslenir? Aleyhine nafaka da. vası açmaya mecbur oldum, Mahke- Jane de benim, nikâhlı karısı olduğuma İ karar verdi. Halbuki, Allah bitir ya, İnikâhlısı değildim. Çocuklara aafa- ka bağlatmak için bu işi yaptım. Hükim, suçluya sordu: — Baksana... Şehit kocandan buğ- lanan manşı, onun kardeşiyle evlen. dikten sonra, tamam on beş sene al. mâkta devam etmişsin, ne diyecek. sin? — Evet, aldrm.. Fakat müaş ta kaç Kuruştu, diye sorsanıza... Uç ayr da, 19 lira elime geçiyordu. Kaynı- mn verdiği bes lira, nafaka parasiyle geçinmek mümkün mü idi? Beni aldatıp ta nikâhr altıma alsa, beslese, ilk kocamdan aldığım maaşı, seve seve bırakacaktım! Mendilini yaşlı gözlerine götürür. ken, sözüntü şöyle tamamladı: — Ne yapayım? Günahı onun böy- vans olsun!.. vaz- Kimyakerler kurumunun toplantısı Türkiye genel kimyagerler kurumu Istanbul şubesi tarafından yarın sa- 4t 17.30 da Eminönü Halkevinde yies- lekdaş toplantısı yapacak ve çay 3i- yafeti verecektir. »YENi ÇIK 14 SEVGiİM İZTIRABIM ili yea“ İMÜKERREMİ KAMİL! Bir sene içinde birinci tabı bit- miştir, Ikinci tabı, çıkmıştır. Türkiyede bu kadar güzel bir & Yazan; Stephan ZWEİG e * . Göz'erini Kral ve allesi Pieton üzerine bu şekilde tesir etmişti. Genç ve ataş avukat Barnav Üzerine de krüliçe| csir oırakmışım. Bir Fransız ra İ ilçesi olan bu genç Ve BÜZEl kadının. | -ikirlerine merak etmesi ve kendisin. den izahat istemesi, avukatın guru. runu okşamıştı, O zamana Kadar kraliçenin zexi olmayışı ve ciddi me. selelere karşı alâkasız olması hak - kındaki rivayetlerin yanlışlığını his. sediyor ve fikirlerini değiştiriyordu. Barnav “hürriyet düsturlarını Mari Antuanete aşılamak ve taraftar kazan mak için bütün seyahat csmasında uğraştı ve muvaffak olduğuna da! kani oldu. Çünkü ötekiler uyku ve| yemek ile vakit geçirirken Kraliçe genç avukatın sözlerini dinliyor ve kanmış gibi görünerek onun dost ta- rafa geçmesine çalışıyordu. Seyahatin üçüncü ve son günü en fecti olmuştur. Gökyüzü bile kralın aleyhine İdi. Cehennemi bir güneş etrafı kasıp kavuruyordu. Dört te - kerlekli seyyar bir fırm halinde o- lan arabanın içindekiler sıcaktan mahvoluyorlardı, Paris kapılarına İvarmışlardı. Bütün halk sokaklara toplanmış, kralın avdetini bekliyor (du. Kralın arabasını doğrudan doğ- /ruva saraya o götürmüyorler, sokak | sokak dolaştırıyorlardı, Halkm ağn kapanmıştı. Ne bir selâm, nedebir tahkir kelimesi söylemiyordu. Sokak ilân - ları kral: selâmlayanm halkın nef - retine lâyık olduğunu, tahkir ede - nin de dayak cezasma uğrayacağını haber veriyordu. Kralın arabasma hiç bir şey söylemiyorlar. Fakat ar- kadan gelen ve içinde Drovet bulu- nan arabayı , alkışlıyorlardı. Onun dirayet ve şoytanatı yüzünden kral geri çevrilmiş ve yakalanmıştı. Seyahatin en 8on kısmı tam Tüi- leri sarayına yaklaştıkları zaman en tehlikeli kısım olmuştu. o Halk ar - tık kendini tutamıyordu. Kralın ara- basını meb'uslar muhafaza ettiği için ona oyaklaşamıyorlardı Fakat ahali hıncını kralın kaçmasına yar - dım eden üç hassa askerinden aldı. Üzerlerine hücum ederek © parala -| mak İstedi. | Kraliçe yine mızraklar üzerinde kanlı başlar görmemek için gözle - rini kapadı. Artık saraym önüne gelmişlerdi, Arabanm Kapısı açıldı, Pis kıyafeti veter içinde yüzü ile kral ağır adımlarla indi, Arkasından kraliçe indi. Çocukları ellerinden tutarak saraya girdi. Halk (Avus- turyalı) ya karşı kinini bağırıyordu Feci seyahat nihayete ermişti. Sa- rayın içinde değişmiş hiçbir şey yoktu. | Bendegân ve uşaklar dizilmiş! bekliyordu. Sofralar kurulmuş, her| #ey hazırlanmıştı. o Kral ve aile geçirdikleri günlerin birer kâhus oi duğuna kendi kendilerini İnandıra- bilirlerdi. Fakat, bu korkulu bir rüya değil, Toman çıkmamıştır. İkinci tabı bitmek üzeredir. Satış yeri: YENİ KiTAPÇI AMELESİ BAŞLAMIŞTIR. Ankara Konya caddesi kikat idi, Bu beş gün içinde, kral- ROMENL Çeviren. Rezsan A.B. YALMAN Kraliçe, Mezarlıklar Üzerindeki Kanı Başları Görmemek İçin Kapıyordu batin bütün fecaatini hissetmiş, İgruru son derece kırılmıştı. Buna reğmen onu en fasi alâ- kadar eden cihet aşkı idi. Çok derin ve ciddi olan bu hissi, bu cel#nnem günleri arasında bile ona bir te - selli oluyordu. Fersen'in nekadar müteessir ola - cağını, ne derecede merak ede$iği - ni düşünerek üzülüyordu .En müt - hiş tehlike anlarında bile onu en fazla düşündüren şey Fersen olmuş” tur. Alelâcele bir kâğıt parçasma $3 Satırları yazarak ona göndermi tir: “Merak etmeyiniz, hayattayız.» Ertesi günü de daha uzun bir mek tup göndermiştir. En ateşli ve tatlı tarafları Fersenin ahfadı tarafından silinmiş, tahrif edilmiş olmakla be- Faber gere ne kadar muhabbetli ok duğu bu satırlardan anlaşılır: Hâlâ yasıyorum. Sizi nasıl merak ettiğimi ve bizden habersiz kalarak üzüldüğünüzü nekadar düşündüğümü anlatamam. İışallah bu mektubü- mu alırsınız. Bana yazmayınız. Hiçbir vesile ile sakm buraya dönmeyiniz. Bizi kaçıranın siz olduğunuzu biliyor» lar. Eğer gelirseniz her şey mahyo- lur. o Gece gündüz nezaret altımda - yız. Fakat ben aldırmyorum. Siz endişe etmeyiniz. Bir sey olmaz. Meclis bize İyilikle muamele ediyor. Allahaısmarladık fazla yazamıyaca- ğım., Fakat bu gibi tehlikeli anlarda Fersen'den uzak ondan habersiz ya- seve Ertesi günü çok hararet- Ni, ihabbetli bir mektup yazıyor, Ondan haber, teselli ve vi İstiyor, lArkası var) LL 7 TEŞRİNİEVVEL, ÇARŞAMBA Paralar e Aş Satış Sterlin 617, | — 1 Dolar ila İm 20 Fransız Ee. 1 114— 20 İsvicre ir, 368,.— 575 1 Şiling ti Za 1 Flerin — 6.— 1 Kuron 9— 32 20 Drahmi 20,— 23. Atm M1 9di,— O) Paris lık temelinden sarsılmış, hükümdar bir esir olmuştu. Krallık bir basa - mak inmiş, ihtilâl bir basamak yük- selmişti. On Altıncı Lüi yorgundu. fokat asabi değildi. Etrafında cereyan ©- den vukuat sank! hiç ona ait değil- miş gibi tesir etmiyordu. Hatıra defterine şu Satırları kaydetti: — Mo'dan saat altıda hareket, yolda hiç durmadan yürümek, se - kiz buçukta Parise muvasalat. Hayatında başına gelen felâketleri anlatmak için başka söyliyecek şev bulmamıştı. Sanki eğlenceli bir av. dan dönüyormuş gibi lâkayıt ve his. siz saraya girmişti. . Fakat Mari Antuanet her şeyin mahvolduğunu anlamıştı. Bu seya- Cenevre Brüksel Florin Mark Praz Viyana Stokholm Madrid Esham Iş Bankası ..— 27 Haeilieş İzi Anadolu *4 60 25 » 10 41, Sirketi Hayriye 1 Tramvay 1959 Bomanti Nektar a Terkos 1228 Aslan Çimento 1219 Merkez Bankas Ki Orman'ı Bankası > iz Şark Merkez Eczanesi 350 İstikrazlar amm eek) Türk Borca 1 45 mi ee E 2157172 Ergani A. B. C. w. lstikram Danili m0 Sivas — Erzurum T saz - n mas Tahoilât halal hem. Anadolu 1 ve IE kwpon kesik © 49“ m İRİ 1530 5 Mümessil 45 wi Misir tahvil) 190311 501 Ty e) b ad paralar üzerime müamele ol