Tan 7 Eylül 1936 sayfa 8 | Gaste Arşivi

7 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

7 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

C TAN MEMLEKETTE “TAN.. Nazilli civarındaki ılıcalara günden güne rağbet artıyor Ilıcalara giden yolları tamir etmek ve yeni tesisat vücude getirmek lâzımdır. Su ihtikârını ortadan kaldırmak için sür'atli tedbir alınmalıdır Aydın (Hususi muhabirimiz ya - zıyor) — İlimizin birçok yerlerinde ılıca ve içmeler vardır. Bunların en başında gelenleri Nazillinin Burha- niye ılıcasiyle iki yıl önce İzmirden almarak ilimize bağlannan Böz - köy yanmdaki (Elengüllü 1lıcası: dır. Bu ılıca gerek mevkiinin güzel - liği ve biri kükürtlü, diğeri çelikli iki kaynağı ayrıca bir de içme kay - nağı, beş altı çamur yeri olması ve İzmirin Şaşal suyu Aayarında bir memba suyuna da yakın bulunması itibariyle en önemlidir. Gerek Burhaniye ve gerekse E - Tegüllü ılıcaları hususi idare tara - fından idare ve müteahhitlere icar olunur. Burhaniye ılıcası her bakımdan gidenlerin istirahatini temin edecek az çok tesisata maliktir. Fakat Ele- güllü Ilıcası çok ihmal edilmiştir. Geçen yıl biraz tamirat yapılmış- tı. Bu yıl il bütçesinden burada ba - zı tesisat ve ilâveler yapılmak Üüze- re 2000 lira ayrılmıştı. Fakat su- yun kâfi gelmiyeceği düşüncesile bu para mektep inşaatına verildi. Bu rlıcayı yılda 1500 den fazla aile ziyaret ediyor. Bunların içinde 15 gün kalanları oluyor. Bu aileler orada günlerini gayri sıhhi baraka- lar, çit damlar, çadırlarda geçiriyor- tardı ki bu fayda yerine zarar veri- yor. Kükürtlü suyun ikisi kadınlar, ikisi de erkekler için Gdört banyo yeri vardır. Çelikli suyun ne vakit yapıldığı bilinmiyen, hareketiârzda çatlamış, çok muntazam bir banyo yeri var - dır. Bu da gösteriyor ki bu ılrcadan Nazilli civarındaki çok eski zamanlarda da istifade e- diliyormuş. A Aydından başka Tire, Ödemiş, Kuşadası, Muğla ve Denizliden bir- çok yurtdaşların toplandığı bu ilı - caya ilbayımızın ve daimi encümeni- mizin himmetlerini esirgemeyecek - lerini umarım. Bu ılıca bu yıl il bütçesine 1400 lira getirmiştir. Fakat buraya 4 -5 bin lira sarfolunursa bu para iki misli alınır ve ilimiz için daimi bir gelir kaynağı olur . Ilıcayı Germenciğe bağlayan yol pek fena ve bozuktur. Bu yol Tire Germencik arasında birçok köylerin pazar yoludur. Bu yol yaptırılırsa hem ılıcaya gidip gelenler ve hem de Germencik ve Tire. pazarlarında işleyen köylülere faydalı olacaktır. Bir nokta da ılıcada içilen su, bir saat mesafeden geliyor .Evvelce bu suyu köylüler getiri, destisini — beş ilwalardan oirt kuruşa satarlarmış. —Gecen seneki müteahhit bunu inhisara almış, beş kuruşa malettiği suyu 29 kuruşa satmağa başlamış bu hal, bu yıl da sürüyor. Bundan maada 40 kilortetrelik Germenciğe kamyonlar 20 - 25 ku- ruşa adam taşırken, Germencikten ılicaya 13 kilometre 40 - 50 kuruşa gidilebiliyor. Bu da müteahhidin inhisarında... Bu yıl geçti, fakat glecek yıl, ılıca kiraya verilirken bu haller dikkate ; alınmalı ve ılıca müstecirini sıkı bir koöntrol altında tutmalıdır. Yazıma son verirken bir noktaya daha ilişeceğim: Bu ılıcanın suları henüz tahlil ettirilmemiş, — herkes geliyor ve şifa umarak bin türlü zahmet ve masrafa katlanıyor. Bu çok zor bir iş değil sanırım. Sular tahlil ettirilse bir rapora bağlansa ılıca daha çok ilği görecektir.. Pamuk mıntakalarında yapılan tetkikler Nazilli islâh istasyonu mütehas- sısı, tetkik seyahahnden dondu a Lar Üretme Çiftliğinde çalışan işçi Nazilli, (Hususi muhabirimiz ya - zıyor) — Ziraat Vekâletine bağlı Na zilli. pamuk istasyonu, kurulduğu gündenheri faydalr çalışmalarına de vam ediyor. 3000 dönüm arazi üze- rinde ve bir mütehassısın idaresi al- tında çalışan istasyon Nazilli merke- zinde 1000 dönüm hususi toprağa ve ,30 bin liralık tesisat ve alete sahip- tir. Bu aletlerin içinde 5 traktör, 17 pa- muk mibzeri, pamuk elyafının uzun luğunu, kalmlık ve ağırlığını ölçme- ye mahsus kıymetli lâboratuvar alet leri vardır. İstasyonda 6 asistan, üç kontrolör, dört Mmakinist ve 4 me - murla 20 müstahdem çalışmakta - dir. Müessese, Nazilli kasabasına 5,5 kilometro mesafede hüyük Mendires kıyılarında kurulmuştur, Iki kısım - dan mütesekkildir: kadınlar koza ayıklıyorlar Pamuk fidanlarında seleksiyon yapılırken 1 — Tohum ıslah istasyonu. 2 — Üretme çiftliği. Üretme ciftliği mütedavil serma - İneboluda Yeni ortamektep için hazırlıklar başladı İnebolu, (Tan) — Kültür Bakanlı- ğı, kazamızın bir orta mektebe olan ihtiyacımı gözönünde tutarak tetki- kat yaptırmış ve burada bir orta me tep açılmasını kararlaştırmıştır. Bi- na ve bütün tedris levazımı yardım suretile temin edilecektir. Halkım bu memleket işinde gösterdiği candan alâka, cidden takdire şayandır. Mek- tebin direktörlüğüne tayin edilen Kastamonu lisesi Türkçe muallimi Ziya kuruluş hazırlıklarile meşgul olmak üzere gelmişeir. Aydın hattının yeni vagonları Aydın, (Hususi — muhabirimiz - den) — Dün İzmirden kalkan ilk Af yon treni Aydından geçmiştir. Ak - şam saat 21,30 da da ilk Ankara sü- rat katarı Aydına gelmiştir. Tren halkm alkışları arasında istasyona girmiştir. Halk gece yarısına kadar ana hattın son sistem vagonlarını gezmiştir. Dün akşam çok iyi bir tesadüfle, Türk hava kurumu demiryolu boyun daki kahvelerde eğlenceler tertip et- miştir. Ankara postası buradan ge - çerken 2000 den fazla halk tezahürat yapmış, müzikalar çalmış, fişekler atılmıştır. ye, ıslah istasyonu maliyece verilen tahsisatla idare olunmaktadır. Tohum ıslah istasyonunda bir baş asistan, bir asistanla bir memur ve | müstahdem 4 kişi çalışmaktadır. U- retme kısmının müstakil bir rasat merkezi mevcuttur, Ziraat Vekâleti namına Rusyaya giderek muhtelif pamuk mıntakala - rında iki ay kadar tetkikatta bulu - nan mütehassıs Celâl, dönmüştür. Is tasyonun vazifesi, Akala pamuk cin sini üretmek ve ıslah etmektir. Bu cins sadece Nazilli ve civarında de - ğil, Eskişehir ve Sakarya mıntaka - sında da ekilmektedir. A Bir mısır koçanını paylaşamamışlar! Bartında bir çocuk kardeşini öldürdü Bartın, (TAN) — Hızırlar kö - yünde bir cinayet olmuş, Hasan Ke- len adında 16 yaşlarında bir çocuk, 22 yaşındaki kardeşi Ali Keleşi öl- dürmüştür. Cineyetin sebebi, bir mısır pay - laşmasıdır. Bir mısır koçanını ikiye bölemeyen iki kardeş, ağız kavgası yaparken Hasan cebindeki bıçağını ağabeyisinin karnına saplamış, bar- sakları parçalanan Ali, hastaneye nakledilirken yolda ölmüştür. Suç- lu yakalanmıştır . Feci şey Bir kadını öldürüp altınlarını soymuşlar Eskişehir, (TAN) — Işıklar ma- hallesinde oturan Kastamonulu bir aşçının odasına, karısının boynun - daki altınları çalmak maksadiyle, hırsızlar girmiştir. Aşçı, gürültü - yü duymuş, uyanarak yatağından fırlamış, fakat bu esnada atılan bir tabanca ile yere yığılmıştır. Meç - hul hırsızlar, bununla iktifa etme- mişler, zavallı adamın karısının üze- rine saldırarak kafasına odunla vur- mak suretile onu da yaralamışlar, altınlarını alarak kaçmışlardır. Aş - gı, kaldırıldığı hastanede ölmüştür, Hırsızlardan ikisi yakalanmıştır. Mazı tarlasında cinayet Diyarıbekir, (TAN) — Licede Ö- bücük köyünden Hasan kızı Mer - yem, dağda mazı toplarken kocası Abdurrahman tarafından hangerle ağır surette yaralanmıştır. Vak'a - nın sebebi henüz belli değildir. Ka- dın beş yerinden yara almıştır. Ha- yatı tehlikelidir. Abdurrahman ya - kalanmıştır. - Bir cinayet davası İ: nir, 5 (Tan) — Bundan bir müd det evvel, Karataş mahallesinde ka- rısı Emineyi uyku esnasında başına keser vurmak suretile öldüren Şaki- rin muhakemesine Ağır Ceza mahke- mesinde devam edilmiştir. Şakir, soğukkanlılıkla vakayı ol- duğu gibi anlatmıştır. Heyeti hâki - me, bazı şahitleri dinledikten sonra muhakemeyi başka bir güne talik et- miştir, Küçük Haberler l * Aydın, (Tan- — İki yıl önce İz - mirden ayrılarak ilimize bağlanan köyler içinde Bozköyde 750 lira İz - mir özel yönetim kurulunun ve 750 lira da köylünün yardımı — ile güzel bir mektep kurağı yapılmıştır. Fa - kat mektebin iç kısmı tamamlan . madığından Aydın daimi encümeni lâzım olan para yardımını yapmağı ve ders yılından evvel eksiklerinin tamamlanarak bu yıl derslere başlan masını kararlaştırmıştır. Bostancı Kızılay Kurumunun sünnet düğünü Bostancı Kızılay kurumu şubesi eylülün 10 uncu —perşembe günü Bostancı aile bahçesinde birsünnet düğünü tertip etmiştir. Bu düğün, de 30 fakir çocuğun sünnetleri ya - prlacaktır. Bu münasebetle gece sa- baha kadar bahçede muhtelif eğlen- celer tertip edilmiştir. YENİ NEŞRİYAT Yedigün Büyük Mağazin (Yedi Gün) mec- muası bu hafta İngiltere Kralı Seki- zinci Edvardın dört renkli güzel bir resmiyle çok güzel bir kapak içinde çıkmıştır. Her sayısında yeni bir tekâmül merhalesine ulaşan bu güzel mec - muanın bu haftaki sayısında her - kesi alâkadar edecek en orijinal mevzular salâhiyetli kalemler tara- fından okuyuculara sunulmakta - dır. (Yedi Gün) Üü okuyuculara tavsiye ederiz. 3 istâanbu T -: 9 - 936 No. 35 Yazan: MİTHAT CEMAL İmamın dua dolu elleri 50 liranın hararetine Süheylâ Adnanın öldüğü odadan başka her odaya girip çıkıyor, her pencereden “ölüm,, ün bir târafını görüyordu. Teneşire büsbü- tün fenalaştı. İmam, bekçi, kazan mutlaka ölüm değildirler; fakat te- neşir başka şey olamazdı, Ellerini yüzüne kapadı; hıçkıra hıçkıra ağla- mıya başladı: Adnan! Adnan!, Kona- ğın ihtiyar kalfası Adnanın ödlüğü odadan —Eelektrik lâmbası güpe gün- düz tuhaf bir sarılıkla yanan oda- dan— elindeki fesi arkasında saklı- yarak çıktı. Süheylânın göz yaşlarını büsbütün tatlılaştıran tavırlarla ona teselli vermeye başladı: — Küçük hanımcığım; kendini ha- rap ediyorsun . Ölenle ölünmez ki... Hem biraz be- ni dinle! Bak, bir şey söyliyeceğim! İnsanda en büyük acıya bile üstün olan “merak,, hissini tanıyacak ka- dar artistmiş gibi konağın kalfası Süheylânm ağlamasını “bir şey söy- liyeceğim,, deki iphâmla durduttu: Süheylâ susmuüş, dinliyordu: “Ma - halle imamı cenazeye gelmiyor- muş!,, Süheylâ: — “Nasıl olur? dedi; demin pen- cereden gördüm, bize geliyordu,,. — Hayır, gelmiyor küçük hanım- cığım ! Konak o kadar ölümle dolmuştu ki Süheylâ sokaktan geçen bir başka sarıklıyı imam sanıyordu. Uşaklar gitmişti; ahçrbaşı gitmişti; imamı gel miyordu, gelmiyordu. — Öyleyse bu sefer de sen git kal- fa! Süheylâ gardrobuna koştu; kalfa- ya elli liralık bir tek kâğıt getirdi; “Kendi elinle vereceksin amma! Sa- kım karısına verme!,, dedi. İmam, kahvede, şimdi, Süheylânın namusundan şüpheleniyor, mahalle halkı seviniyordu , SF M sürünerek fer bunu da güneşe uzattı, beğendi! Tabuta bunu koyacaktılar. İmamın dua dolu elleri 50 liranii hararetine sürünerek havada inif kalkıyordu. Adnan, imamın bitmi* yen duasımnda “beş vakit namazınd3 niyazında sülehadan bir zat,, tı. Du$ az daha uzasa Adnan tabutunda hat olacaktı. Nihayet imamın duası tü" kendi. Konağın büyük kapısından SIf malı tabut çıktı: Adnanın vekil oldu* ğu gün Ankarada giyeceği kalpaklâl İki cenaze Fatih camiinin iki musalla taşmdâ iki tabut öğle namazından çıkacak kalabalığı bekliyor. Birinin başmdi Aziziye fesi var: Ötekinde kalpak. Tapu müdürü Senih Efendinin kızf bohçacı Melâhat yaşlandıktan sonrâ gençliğin hatxrlattıgı vaat yüzlndef | kaybolduğu için bugün eskisi kadaf çirkindeğil. Bohcası kolunda, taşa 0* turmu, kuru kestane yiyor. Merak etti; itfaiye muambalı, püskülsüz: uzun adama ölülerin adımı sordü: Üzun âdam kızdi: — Ölünün adı olur mu? Ölü işte! Uzun adamın hakkı vardı: İskat almak için ona ölü lâzımdı; dilencir sadaka istediği adamm ismini mi bi* lecekti? Ağlar gibi hıçkırıklarla Me* lâhatin budalalığma gülüyordu. Bu uzun dilenci Almanya İmpara* torile gemide yemek yemişti; Avrü“ pada, Amerikada o kadar çok adaf? görmüştü ki şimdi ölülerin kim den rakı parası çıkarmak için musil'l la taşlarına kaleme gider gibi muntâ | zam devam eden bu uzun adam Bel” kisin eski kocası bahriye miralayi Hüsreyvdi, Melâhat, Hüsrevin sarhoş olduğu” nu anlamadı. Patlak gözlerine bak# | rak deli sandı; korktu; kalkıp dah | uzak bir taşa oturdu. dan iki ehıun ortasında buruşuk göz- lerle içeriye bakarken imam dayak atıyor gibi büyük kollarla bir şeyler anlatıyordu; dövülen adam Adnanın cenazesiydi. Kahvecinin çırağile, ka- dm, imamı dışarıya çağırttı; sokağın bir rezalete lâzım olacak kadar tenha köşesine sürükledi; imam an - ladı; kalfa ona para verecekti. Pa- ranın verileceği o kadar muhakkak- tr ki bunu almadan cenazeye kalfa- nım hatırı için gitmeye razı oldu. El- lilik banknotu avucunda bulunca başka şey keşfetti: “Merhum, ölürken kelimei şehadet getirmişti.,, İmam, cenazeden dönün- ce kahvede Adnanın imanla öldüğü- nü söyliyecekti; “Dinimizde — itibar hatimeye idi.,, Fakat kalfa imamı bırakmıyordu: — “Beraber — kidelim imam efendi!,, İmam — Nasıl olur kalfa hanım? Sarığımı takacağım, Kalfa — Konakta size bir sarık uydururuz. İmam — Siz sarıkla oyun mu oy- nuyorsunuz? Gidin siz... Sizden evvel konaktayım ben. Beş dakika sonra, imam, tanzimat tan evvelki mezar taşları kadar bü- yük sarıkla tabutun başındaydı. Fa- kat tabutun başı çıplaktı. Cemalfer, yukarıda ölüm namahremmiş gibi başına sebepsiz bir başörtüsü atmış, Adnanın fesini güneşe uzatıyor, Te- kirdağlı Cemileye bakarak: — Teybeler olsun olmaz. Böyle es- ki fesle koca konaktan cenaze mi çı- karmış! Diyordu. Konağın kalfası Cemal - ferin kulağmma fısıldadı: — Küçük Hanımeefndiye bihal o- lacak! Cemalfer: — Birak ağlasın; açılır. Diyor, Cemileye uzatarak — fese kızıyordu. Tekirdağlı Cemile, 300 li- ranın sahibi öldüğü için o kadar bah- ,tiyardı ki yüzü cenazeli bir eve yakış mıyordu. Çehresini bir lâkırdınım çiz gilerile doldurmak için fes meselesini uzatıyordu: “Yeni fes aldıracak va» kit yoktu. Cenaze geç kalmıştı, İmam saatine bakıyordu.., Bir gün Adnanı odada kendi ken- dine söylenirken gören konağın kal- fası hatırladı: “Beyin bir kalpağı o- lacakt!,, Evliya Çelebilerin arkasın- dan Süheylâ kalpağı çıkardı. Cemal- C t yakin yerte-bir nusus otomobil durdu; — içinden — *Mtsrrl Prens Hasan çıktı. Melâhat, vaktile eski kocası sakal” lr Vasfinin Sofulardaki evine gele? Prensi tanıyınca ölülere yeniden me* rak etti. Ne yaptı yaptı öğrendi: Ce* nazenin Aziziye feslisi Hacr Hulüsi Paşaydı; kalpaklısı Adnan. Prens Hasan Adnanm cenazesint dalgın sakalla bakan Habibullah E” fendinin elini sıkarken: — Garaiptendir Efendi Hazretle* ri, dedi; Mehmet Adnan Beyefen! bu hacı Hulüsi Paşadan daima teşi” üm ederlerdi; adeta bir hissi kable” vuku! Meğer ikisinin cenazesi bır günde kalkacakmış! Fe.suphanıı.lll—lı Hikmeti rabbaniye!.. Prens Habibullah Efendinin bu hif meti rabbaniyeye şaşmasını bekli” yor; Habibullah, içinden, Prensin kalâlığma kızıyordu. Prens, lâkırdif tasdik edilmiyen şımarık adamlarf? hoppalığı ile sinirlendi; zaten on bügün yine kabzı muannidi ve miğf?” t ni vardı; sokağa çıkmıyacaktı. Katf sının zZoruyla cenazeye gelmiş, Adn" nmm dün yahut yarm ölmediğit” içinden kızıyordu; Habibullaha fen' fena baktı. Öğle namazını uzun bul du; oturacak bir yer arıyordu. Fatih kahvesine girdi. Hacı Hultt si Paşanın cenazesine gelenler, kah * vedeydiler: Eski ataşanaval Naşit doktor Haldun; basgında koca kılp*'_ la Sakallı Vasfi; yine başında koct man kalpakla avukat Tevfik H (Tevfik, sarıgı çıkardıktan sonra “ hocalıktan kurtulmadı); eski sefaf” müsteşarı Nail; eski leyman; Hidayetin eski hususi kld İ bi Kokona Sacit... Hepsi, Prensin tarafında birer kişilik boş yer b karak, etrafını aldılar. Habibullah, Adnanm son zamar geçinme sıkıntısı çektiğine acıy4' oldu. Naşit bundan alımdı; Prens sana döndü. eı’ var) ÇArkası V Zührevi ve cilt hastalıkları mütehas* Or HayriÖmer Öğleden sonra Beyoğlu Aiacânii karşısında 133 No Tel. 48586 ol dukları ona vız geliyordu. Cenazeler“ | ı!i'. BET EESESŞLEPESE 5FF? . hi DAG Y e PD RYE 4 P KF

Bu sayıdan diğer sayfalar: