m a m a an ta iğ MEMLEKET MANZARALARINADN : Mersin | b sine yard MEMLEKETTE Ege mıntakasının en zengin ilçesi: Ödemiş rr Yeni kurulan buz fabrikası Öde- mişte süt endüstrisinin ilerleme- ım ediyor Odemişten Ödemiş, (Hususi Muhabirimiz ya- zıyor) — Ege bölgesininen verimli, en 2engin ilçelerinin başmda Ödemiş gelir. Aydm gibi Ödemişte, 72 kalem mahsul yetişir, Başlıca çikiş ürünle- ri tütün ve incirdir. Genel istihsali yılda beş milyon kilodur. İlçe merkezinin nüfusu 18 bin Urum ilçenin nufusu da 82 bindir. ve 132 köyün sekseninde okul vardır. | kuruş. Bunların 60 şmda öğretmen vardır. Yirmisine de bu yıl tayin olunmak ü- zere bütçede tahsisat ayrılmıştır. Bir gök köylerin küçük ve biribirine ya- kın olduğu dikkate almırsa Ödemiş te mektepsiz köy yok denilebilir. Ödemiş Halkevi ulusal (kültürün yükselmesi ve yayılması için iyi çalt- gan bir kaynaktır. Halkevinde bir yıl da 79 konferans, beş gösterit vetil- miş bu gösteritler bir gok köylerde tekrarlanmıştır. Ödemiş Halkevi her yıl ilk kurşun törenini yapar. Kitap- sarayında mevcut 2300 kitaptan 1209 tanesi cötlettirilmiştir. 200 lira teber rü eden İzmir saylavı Rahmi Köken adma bir dolap yaptırılmıştır. Evkaf idaresi de kitapsaraya iki dolap ar- magan etmiştir. Kitapsaray, Halkevinin bulunduğu Hava Kurumu yapısının en üst ka- tındadır. Burası yaylâlara giden yolla râ ve Ödemiş ovasma nazır olduğu halde okuyucu gelmiyor. General Kâzım Diriğin yalnız Ö- demişe değil Ege bölgesine kazandır- dığı Gölcük ve Bozdağ yaylâları Ode mişin ekonomi durumuna çok yardım etmektedir. Bu yıl Bozdağda yazı geçiren yal Bız Aydından 15 — 20 aile vardır. Ödemiş urayı bilgi ve programla çalışmış ve muvaffak olmuştur. Her- şeyden önce su ve ışık düsturile yü- Tüyen Ödemiş urayı, kıymetli İzmir saylavlarının ilgi ve yardımile ziraat bankasından 700 bin lira alarak şeh- ri sıhhi ve bol suya ve ışığa kavuş- turmuştur. Uray bankaya borcunun yarıdan fazlasmı ödemiş 320 bin lira borcu kalmıştır, Banka önceleri aldığı uray emlâkini bu yıl geri vermiş ve yapı: lan yeni anlaşma. tlzerine borç yılda 35 bin ik ödenmek üzere taksitlen- dirilmiştir. Ödemişin çok sevdiği mu- Dir manzara saylavı Mustafa bu parayı bankadan yüzde 3 faizle almıtır. Ödemiş urayının yıllık bütçesi 110 “TAN, İ Yaş meyva ih- acı için tedbir Izmir, o (Hususi muhabirimiz - den) — Iktisat Vekâleti namına men ieketin muhtelif mıntakalarında yaş meyve ihracatı haklanda tetkikler yapmakta olan Türkojis meyveler | seksiyonu şefi Zeki Doğanoğlu ile standardizasyon mütehassısı Dr. Sa- di ve Ziraat Bankası şeflerinden Kah miden mürekkep bir heyet dün şehri- mize gelmiştir. Heyet beş gün kadar | Manisada kalmış ve oradaki yaş ü -| zümle Kaliforniyada kurutulmakta o- lan kuru üzüm tarzında üzüm kurut- ma usullerini ve Manisa ovasindaldi Süleyman Şahlar köyü ile civarında- ki köylerde yetişen kavunlar hakkın da tetkikatta bulunmuştur, Haber al dığımıza göre ikinci beş senelik kuru | üzüm sanayii programı mucibince İz mirde büyük mikyasta yaş üzüm ve| meyve yetişen Ege mıntakasının muh | telif mahallerinde Je küçük mikyas- fa soğuk hava depoları tesis cdilme. si mulasavverdir.. Bu anmtaka dahi | dinde küçük soğuk hava depolarında ambalâjlanacak > olan yaş meyveler soğuk hava tertibatını haiz vagonlar TAN İla karsıma kadar geliyor. Selânile- | nieslekdaş var. Ona bakıyorum, Her | | Gördüğüm Şeyler “ Aşk rüzgârları, * Odanın kapısına hafif, hafif vuru- luyordu, o kadar hafif ki bir kedi tır. malayışı bile olabilir, — Giriniz. Kapı açılıyor. Kapının önünde ön beş, on altı yaşlarında kadar gö- rünen bir çocuk var. Lâeivert bir pantalon, kahverengi çizgili bir ee.| ket giyiyor, Uzunca yüzünde çekingen ve ter- biyeli bal açık renk gözleri var... | Adeta korkak denilebilecek adımlar» İ sıyoruz ve kendisine ziyaretinin se- bobini soruyorum. Çocuk ürkek bir ifadeyle derdini onlatıyor: Bir roman yazmış, bu o romanın nesredilmesini ve buna benim delâlet etmemi İstiyor. Karşımda belki müstakbel bir yazı yazan insan gibi ben de onun $u anda, Şu küçük kalbinin içindeki ümitleri, heyecanları pek iyi tahmin edebiliyorum, Ve bu neviden ilk teşebbüsünü ya- pan bir genci cösaretsiz bırakmamak için ona çok yumuşak bir lisanla ga-| zetenin tahrir midiri olmadığımı ve| romanın bu gazetede intişar etmesi için yalnız tahrir müdürüne rica ede- hileceğimi söylüyorum ve sonra ken. disine soruyorum: — Talebesiniz değil mi? — Evet talebe, orta mekten tale- besi, Yedinci sınıftayım. diyor. — Edebiyatı çok nuz? — Evet, bütün sevgim edebiyat. — Romanınız yanınızda mı? mü seviyopyu. Birkaç gün sonra gene ayni kor. kak, çekingen adımlarla odama giri- yor, ayni terbiyeli selâmı veriyor. Ve daha pek çocuk olan bir el yazı- siyle yazılmış siyah bir mektep def- terini bana bırakıyor. Bu defter iki üç gündür yazıha- nemin çekmecesinde duruyor. Ve kimbilir, belki de- ilerde edebilecekolan bir istidadın izlerini taşımaktadır. Roman hakkında bir fikrim yok. Yalnız bir orta mektep yedinci sınıf No, 17 Av Süheylâ düşündü. Yıllar insanm yüzünü, dişini, saçını değiştiriyor; fakat “ses, e dokunamıyor Kocası dâ öyle değil ml? Seneler Ad- nanm başından saçlarını almış, bıyi- ğını ağartmış. Ve yirmi beş sene evvelki sesle ko- nuştuğu için Adnan çirkin değildi. Yalnız onun için!.,. osanlara mazi - sinden nekadar âz şey kalıyordu! Halayık telâşla odaya girdi; hay- kırdı: -— Beyefendi öldü! 6 çabuk öl #ti? Hekim — Hömorragle! Dedi, Halyığın bu kelimeyi bildi - gine Süheylâ şaşıyafdu. Hekim bunu Süheylâya o kadar gizli söylemişti ki bu Çerkez kadını onu duyumazdı. Duysa da ezberliyemiyecekti, Adnanm cenazesi beş dakikada kalktı. İkinci beş dakikada Süheylâ- nm bir erkek çocuğu oldu: Salim! Üçüncü beş dakikada Salim yirmi yaşmdaydı. Takvimin yirmi senesi hayatım birkaç dakikasıydı. Salim hergün biraz büyüdülkee biraz daha babasma benziyerek, dördüncü beş dakikada yirmi beş yaşma geldi. Ne- kadar güzeldi. Süheylâ oğlunu öptü. Fakat öptüğü erkek birdenbire o ka- dar Adnandı ki dudaklarını emmeye başladı. Birdenbire utandı. Ürperdi. Fakat Salim, 25 yıl evvel Süheylâya ders veren Adnan kadar güzeldi. İki elile oğlunu göğsünden itiyordu; du- dakları yine bir türlü Salimin duduk- larından kopmuyordu. İçinden ken- di kendine: “— Ne yapıyorsun? Ca- navar mı oldun Süheylâ?” diyor, sonra kendi kendine cevap veri du: “Neden canavar olacaktı? Yir- mi beş sene evvelki kocasmı öpüyor- du." Süheylâ birdenbire uyandı; şez- lonktan yarı vücüdile kalktı: Odaya geri yordam me — Bu ne bitmez öğle uykusu Sü- heylâ? Akşam oldu iki gözüm. Süheylâ şezlonktan kalkarken ku- çağından bir kitap düştü. Adnan yerden saldı, karısına verirken kitaba SEE ukat, kadının kılığından davan ehemmiyetsiz olduğunu anladı Fakat sesi eski 868. | bin liradır. Geçen yıl tahakkuk vej/4 /#mirdeki frigorofik depoya gele-| tahsilâtı 104 bin lira olmutur. Ayrıca |c0k v6 soğuk hava tertibatını havi| 67 bin Tira da su elektrik mülhak| vOPu7lor bu depoya yanaşarak daze| bütçesi vardır. Elektrik Ödemişte su. | 4Yvelerimisi cenebi yiyasalarma dan ucüzdür. Kilovatı 12 kuruş, su ise | #infasaman sevkedeceklerdir. Ka - ne kadar kullanırsan kullan aya 70| v'0ilar, gerek Manisanın Süleyman Şahlar ve olvarı köylerinde ve gerek Uray şimdi bir de buz fabrikası ka|98 Kırkağaçtan #cçme suretile tarla. zanmıştır. Kilosu 100 paradan günde | d4 ambalâjlar içine konacaktır. Ka- talebesi olan bu küçük delikanlının romanının İsmini okudum: “Aşk rüzgürları,, Ve şimdi kendi Kendime düşünü. v z yorum: Sakm her sene imtihanlarda Yazıhaneye iş geldi küçlik talebelerimizi sapır, sapır dö-| Gün geçtikçe Adnanın çeliresindeki ken şey, şu mevsimsiz esen menhas| hüzün, hayret ve hamakat oluyordu: rüzgâr olmasın ?. Bütün müşterisiz avukatlar gibi. İşsiz yazhaneler sarnıç gibi ses baktı: — 000... Freud'ü okuyordun de mek? , 70 — 1000 liralık buz harcıyor. Buz fabrikası Ödemişte süt endüs- İrisinin de yayılma ve ilerlemesine gök faydalı olacaktır. Ödemiş urayı, mevcut parkin ihti. yacı karşılamadığını görerek, Halke- Vi bahçesini de park yapıyor. Ödemiş urayı Ege bölgesinin en geniş ve mo- dem halini Ödemişe yaptırmıştır. Bundan başku kendir hali yapılmış şimdi de tarım hali yapılmaktadır. 0. R Şefkat örneği Bir vatandaş bağını Çocuk Esirgeme kurumuna terketti Ankaranın Ayvalı mevkiinde otu- ran İsmail Kocaer, uzun yıllardanbe- ri sarfettiği emek ve © gayretlerle meydana getirdi- gi 21 dönüm bağı ile meyve bahçe lerihi köşkü ve memba suyu ile birlikte Çocuk E- sirgeme Kurumu- na hediye ve te - berru etmistir, Ta- mail Kocaer bu kurumun uğurlu ve ulusal çalışmalarına candan kapıla rak bütün emeğini öksüz yavrularla yoksul anneleri korumağa Yardımı olmak için severek bağışlamak sure- tile çok asil ve değerli bir fedakârlık göstermiştir. Çocuk Esirgeme Kuru- Mmünu bu yürekten sevgiyi kazandı - Zından dolayı tebrik ederken İsmail Kocaerin fedakârlığını da kutlular, bii güzel bir örnek olmasını dile- & Ismail Kocaer liforniyada olduğu gint burada da am | balâjlar hazırlanacak ve istihsal min takalarına gönderilecektir. En çok yaş meyva istihlâk eden memleketler Yapılan tetkiklere nazaran dünya- da en fazla yaş meyve istihlâk eden memleketler Ingiltere ile Almanya « dir, İngilterenin 1933 ilâ 1935 senele- ri vasati meyve ithalâtı 1,331,000 ton Ol4p bunun kıymeti bizim paramızla 156 nülyon tiradır, Bu ilhalâttan 46 bin tonu yaş üzümdür ki kiymetli yiz ne bizim paramızla 9 milyon liradır. Ingiltere yaş üzümden wmaada diğe yaş meyveler meyanında külliyetli mikdarda kavun ve karpuz da istihlâk eylemektedir. Şu hala göre IMmgiltere piyasülari memleketimizin yaş üzüm ve kavunları için en müsait pasarlar- dan biridir, Meyvelerimizin bu piya- salara nakli de pek kolaydır, Almanyaya gelince; Almanyanın 1938 ilâ 1935 seneleri vaşati umum meyve ithaldts 655 bin ton olup kiy- meli 16 mülyon Türk lirasdır. A3 - manların ayni seneler zarfında i#hal eyledikleri yaş üzüm mikdarı 59000 tondur ki Taymeti LL milyon Türk li- rasıdır. Bu vaziyete nazaran Alman- ya pazarlarına memleketimizden vasi mikyasta yaş üzüm sevketmek mim» kün olabilecektir. Kavunlarımızı da Almanya ve vasati Avrupa halkı ted ripen sevkiyat yapılmak suretile islik Yik edebilecek vaziyettedir. Heyet şeh rimizde kurulacak olan soğuk hava deposu mahallini tesbit edecek ve bu seneden itibarek muhtelif piyasalara tecrübe mahiyetinde olmak üzere ka- vur v8 yaş üzüm ihracı imkânları arayacaktır. Suat DERVİŞ ——— İstanbul Defterdarlığı kadrosu Yeni teşkil olunan İstanbul Def- terdarlığına ait memüurin kadrosu yakında alâkadarlara bildirilecektir. Istanbul Defterdarlığının yeni teşki- lâtma göre defterdarlığı İstanbul Maliye Murakıbı Kâzım, musvinlik - lere Edirne Defterdarı Cemal ve Ba- hkesir Defterdarı Behçet, tayin o lunmuşlardır. Bunlardan başka irat ve servet şubeleri müdürlüğüne Ma- liye Müfettişi ve İstanbul Tahakkuk Müdür Vekili Hakkı Kâmil, muavin. liğine Hocapaşa Şubesi "Tahakkuk Başmemuru Talât, muamele ve istih lâk şubesi müdürlüğüne Üsküdar Varidat Müdürü Mümtaz, muavinli- ğine Tahakkuk Müfettişi Al Ke mal, * İstanbul Tahsil Müdürlüğüne eski müdür Ali Riza, Beyoğlu Tahsil Müdürlüğüne eski müdür Şefik ve Üsküdar Tahsil Müdürlüğüne de Be- lediye Tahsil Müdürü Hüsnünün ta» yin edilecekleri söylenmektedir. Edirne tren tenezzühü Bakırköy ilkmekteplerindeki fakir talebeyi koruma © cemiyeti tarafın- dan tertip edilen Edirne tren tenez- zühü dün yapılmıstır. Tenezzühe tahsis edilen tren 700 kişilik oldu- ğundan birçok davetlilere yer bulu- namasmış, bu yüzden baz: yolcular geri dönmek mecburiyetinde kalmış- lardır, Tren, tenezzühe gelenlerle-do lu bir halde dün sabah oSirkeciden kalkarak Edirneye gitmiştir. Tenez- zühe iştirak edenler, gece Edirnede kalmışlardır. Tren bugün İstanbula dönecektir. Verilen malâmata göre, Şark Demiryolları İdaresi haftanm muayyen bir gününde Edimeye te - nezziih seferleri yapılması otrafında tetkiklerde bulunmaktadır. ç İdi. Rüyadan verir: Adnanın da elinden düşen ka- lem odada kıyamet kopardı. Sonra yayılan sükütla oda büyüdü. Adnan uyukluyordu: dün gece isıt- ma onu hiç uyutmamış, “sigara, da sabaha kadar onu öksürtmüştü. Yazı masasının üstündeki gazetede kafası büküldü; alt dudağı sarktı; uyuyor- du. Öğleyin yediğ, kuru fasulyeyla ve- rem birleşerek uykusunu altsüt et ti. Zenginliğinin rüyasını görüyordu: “Nişantaşındaki konak. Belkis. Ak man bankalarında hesabı cari, Es ham, altın nakit, Kâğıt nakit, Harbi umumi, Hulâsa Adnatın mes'ut ol- mast İçin lâzım olan herşey var. Fa- kat Adnan yine bedbaht: Çünkü Bel. kisin müstehzi gözleri, Adnanm kar- yolasmın ucundaki terliklerle o eğle- niyor; Adnanm bir türlü kibar ola- miyan ayaklarmın yuvurlaklığından kurtulamıyan, mevzun olamıyan boş terlikerle!... Adnanm canı Belkis alaylı sesle meşgul olmuyorsun ?., diyor, #onra Soruyor: — Niçin romanmı yazmıyorsun Anan? Adnan öfkeleniyor: O nasıl roman yazardı? Eskisi gibi fıkara mıydı? Eskisi gibi çocuk muydu? Bugilnkü içtimai mevkii roman yazmaya, ro- man okumaya mütehammil miydi? Belkis görmüyor muydu ? Onu” Ker- gün kabineye sokmak (istiyorlardı. Onun mevktindeki sdam ancak huku- ki, içtimal makaleler vazardı.,, Belkis alay ettiğini belli “ etmiyor: “Fakat, diyordu; Dizraeli Başvekil ken roman yazdı. Benjamin Cosstant Şürayı Devlet Reisi iken roman yaz dı, Şato Briyan....., Yazıhanenin kapısı hızla açıldı Bet- kiz sözünü bitirmeden, Adnan uyan- kurtulduğuna mepinan. sıkılıyor. | “niçin bir şeyle! T.A. e di Yözan; MİTHAT CEMAL Idu; fakat uykusuna acıdı. Oda ka) İ sma kızacak, kâtip Salihe fena fel bakacaktı. Fakat kâtip acele sesli — İş geldi beeyfendi!. Dedi “Dışarda bir kudm yan ibir adamla bekliyor, du. Adı kâtip kısık sesle karar verdiler yefendi çok meşgul,, dü, “Hanımeli di Jütlen biraz bekliyecek, Salih “anladım,, demek isti zünü kırptı; odadan çıktı. Gö j tine o Adnan canı sıkılmadı. Kâf bi ile arasındaki bu ldübalilikler b | iş adama lâzım olan şeylerdi. ZA) ten bir müddetten beri Adnan herşeği | katlanıyordu: Tek iş gelsin! , İlk yazıhanesinden kalma bir do i yayı masasına koydu. Kırmızı o kul | gun kalemini aldı, Öteki ucunda kir #© Olmiyan telefonda konuşmi İ başladı. Kâtibin arkasmdan kadınla adi odaya girerlerken, Adnan telefonü ş “başını kaşıyamıyor,, du, “başka ö 1 di. Kat va alamıydr,, du; “arzu buyurulu: barodaki arkadaşlardan birini ta' ye edebiliyor... du. Odaya giren siyah çarşaflı na karşı bu oyuna hacet yoktu. vukat gölgeye ve mateme insan mi melesi ediyordu. Kadm odaya, ça fınım hıştitisımdan çekinerek girdi; 83 tem onu o derece terbiyeli yapmıs ç Tahtaperdeyle bölünen bu ufak oğ daki avukatın başmı kaşımaya VW r kad ti olmamasındaki tuhaflığı anlıyaci halde değildi: Yürürken bile ağlıyf du. Kadmım yanımdaki genç adam Ü küdardaki bakkalın oğluydu. Matef Ş li kadın beydacak, bu oğlan elindi şişeyi ona koklatacaktı. Çünkü Ki , dınm oğlu vurulunca bakkal ona 7 hallede herkesten evvel açmış, a kata giderken yanma oğlunu o mistı. Bakkaldan varosiye mi —vef? | eden kadınm aybaşt hesaplarma aki nm ermemesi, Tophaneli oğlundaki küçük evinden ikincisinin de kendi ne yüzde yirmi beşle ipotek edilm bakkalm bu merhametinde âmildi Adnan, kadının henüz öğrenmedi felâketini, her iztıraba yarayacak mumi lâflarla teselli edince kadın hA çok ağlamaya başladı. — Ağlıy9 ağlıyor, açılamıyordu. Bakkalm lu anlattı: “Hanım, Raşelin. evil vurulan Cevadın anasıymış!,, Cevadının genç yaşımda başını diklerini bu sefer kadın kendi an mak istedi. Bakkalm oğlunun ağ! da felâketini kısa buluyordu. kendi ağzında da kendi felâketi ni tw oldu; her kelime satırsiz bir s3” bağıydı. © j Hayatm insanlarla alay eden haki katlerine Adnan, şaştı: “Bu kaf halayık ve ödalık olduğu için Alfret Cevat ona anne dememiş, Ö vat sağken bu kadın bir türlü on anası olamamıştı, Vurulan Oğl ağlaması lâzım gelince kadm birdi bire ana olmuştu... Adnan bilmiyo) du: Kadın Üsküdardaki üç evini ikincisini de bekkala rehin etmi, nun parası koynunda, ölen o oğlU bir avukat'arıyordu. Çok müzevir tanındığı için on$ vukat Tevfik Hocay: sağlık vi tiler. Fakat Hoca Tevfik, yüzlü uf tan namuslu O zannedilecek vi çok para yapmıştı. Ve bu büy paranm dekorunda korkünç le somurtuyor, artık öyle mis mânasız gülmüyordu. Kadınm ki İni görünce davanm ehemmiyetsif duğunu anlamışt. Zaten çoktan © 600 liralık dava almıyordu; ve sen iki yıldan beri mahkemey& çıkmıyordu. Bu (sadaka) yı Ad i i ww 41 e BEN a KP latamazsa?,, Adnanın yazıhanesinde telefo” * dı. evfik Hoca,T telefonda “bu ös nin, bu angaryenin lütfen kabul “ Mesindeki ecir ve mesubatı,, A“ na söylüyordu. Adnan senelerde” ; ri iğrendiği adamın telefondaki *İ ni birdenbire sevdi; sonra dü olani aki bi