17 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

17 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN 17 .- 8: 080 e BÜ*( Ük TURIx AcıHakikatler iNkILABl Xx0, 17 Yazan : Ziya Şakir Izmirde şimal cephesinin bir kısım kuvvetleri hizmetlere dağıtılmıştı İzmir şimal cephesi Kumandan: — Miralay Kâzım Bey (1) Cephe: — Ayvalık Soma, Akhisar muıntaka kumahdanlıklarile (İvrindi) müfrezesinden mürekkep. Ayvalık mımtakası: Kumandan: — Kaymakam, Ali Rı- za Bey. (2) Kuvveti: — 189 üncu alay ile, Ku- vayı Milliye mücahit müfrezelerinden mürekkep. Soma mıntakası: Kumandan Erkânı harp yüzbaşısı Kemal Bey, Kuvveti: — 188 inci alayın 3 üncü taburu ile milli piyade taburu—milli süvari müfrezesi — iki sahra batar- yası. (Milli tabür ile süvari müfre- zesi, Anzavur isyanında tedip — kuv- vetlerine iştirak etmişti.) Akhisar mıntakası: Kumandan: — Kaymakam Sabri Bey. (8) Kuvveti: — Saruhan nişancı alayı müstakil, yaya köy taburu — Ali Be- yin milis taburu — Bir milis piyade bölüğü 188 inci alayın bir taburu — 14 üncü süvari alayı — Bir sahra, ve iki (on buçukluk) Oskoda cebel to - pu — (Anzavur hâdisesinde; bu mımntakadan bir nizamiye süvari bö- lüğü ile, & makineli tüfek, ve — milli süvari kuvvetleri gönderilmişti.) Cephenin, ihtiyat — kuvvetleri: Balıkesirde 190 ıncı alay. Ve muhte- lif milli müfrezeler, (Bu ihtiyat kuv- vetleri, Anzavur meselesi dolayısile kâmilen isyan mıntakasına sevkedil- miş; tekrar bir harekete meydan ve- rilmemek için, Bandırma, Gönan, ve Bigada yerleştirilmişti. İzmir şimal cephesinin, umum silâh kuvveti: — (Takriben) 6000 tüfek. İzmir şark cephesi Kumandan: — 23 üncü fırka ku- mandahı, miralay Aşir Bey (4) Kuvvetleri: — Piyade, 68 — 69.— 159 uncu alaylar (Uşak) hücum ta- buru — Salihli piyade alayı — — iki milli süvari bölüğü — sahra, 3 kud- retli cebel, 3 cehel, obüs topu, Bu cephenin bir kısım kuvvetleri, muhtelif hizmetlere dağılmıştı. An- zavurun takibi için Uşak hücum ta - burunun iki bölüğü ile, müstakil bir müfreze halinde 350 seçme mücahit, milli süvarilerden 150 nefer, 2 kud- retli cebel topu, 6 makineli tüfek gön derilmişti. Ve bu mürettep kuvvet- ler; (Bozdağ) akıncı kuvvetleri ku- mandanı — (Sart Efe) adını takı- nan — (yüzbaşı Edip Bey) ile (Çer- kes Etem Bey) in kumandalarına ve- rilmişti. Uşak taburunun diğer iki bölüğü, Büyük Millet Meclisi açıldığı zaman, Ankaraya gönderilmişti. (Kako Mehmet) in kumanda — et- tiği mücahit müfrezesile 2 makineli tüfek, muhtelif isyan hareketlerini söndürmekle meşgul olan miralay Refet Beyin maiyyetine verilmişti, 159 uncu ve 68 inci 'alaylar da, Bolu ve Düzce âsilerini tedibe memur olan kuvvetlere iltihak etmişti, Düşmanın büyük taarruzundan ev- vel, bu kuvvetlerden ancak Uşak hü- cum taburunun bir kısmı âvdet — et- mişti. Büu cephenin umum silâh kuvveti de: — Takrihen (4,500) tüfekten ibaretti. İzmir cenup cephesi Bu bophe, tamamen milli bir cephe vaziyeti aldığı için görünüşte - cephe kumandanı: — Demirci Mehmet Efe. Fakat; cephenin askeri kumanda- nı: — 5T inci fırka kumandanı, Mi- ralay Şefik Bey. Cephenin kuvveti: — 57 inci fır- ka, Yürük Ali Efenin, milli mücahit a. layı — Aydın millf alayı — Dağ ta-| burları. Gervek Anzavurun takibi ve gerek Bolu âsilerinin tedibi için; bu cephe- den Şle fırkanın 135 inci alaymm 1 inci taburu, fırkanın süvari bölüğü cebel topçu takımı, ve İsmail Efe kumandasındaki 200 neferden mü- rekkep mücahit müfrezesi tefrik e- dilmiş, ve isyan yerlerine gönderil- mişti. Bu cephenm de umum silâh kuv- e ('Pakriben) 6,000 - tüfekten fırkalar, alaylar, taburlar gibi büyük kuvvetler ifade eden cüzütam isim- leri, sözden ibaretti. Bu kadar tom- tıraklı elfaz ve tabirata rağmen; A- nadolunun şarkında, Marmara deni- zinden Akdenize kadar uzayan kocâ cepheyi müdafaa eden bu üç büyük cephenin bütün kuvveti, (16,500).. ve en nihayet, (17 bin) tüfekten, bir adet dahi fazla değildi. Buna mukabil, Yunan ordusuna gelince.... 15 Mayıs 1336 ıncı günü ilk defa olarak İzmir (Anadolu) toprağına a- yak basan ilk Yunan işgal kuvveti, (Mirâalay Zafiryos) un kumandası altında bulunan (İ inci fırka) olup: bu fırkada; 38 inci efzun alayı, 4 ün- cü ve 5 inci piyade alayları, fırkanın tam teşkilâtlı topçuları ve firkaya merbut diğer kıt'alardan mürekkepti. Yunan ordusunun bu güzide fırka- sı, yine en tekemmül etmiş Yunan kuvvetlerinden olan 2 inci ve 13 üncü fırkalarla takviye edilmiş; bu suret- le Yunan (1 inci kolordusu), Ana- dolu topraklarına geçmişti. Fakat, gerek Yunanlıların ve gerek müttefiklerinin tahminleri hilâfına o- larak (Milli Müdafaa), bütün kuüdret ve kahramanlığı ile başlar başlamaz; bu Yunan kuvveti kâfi gelmemişti. (Anadolu işgal ordusu) teşekkül et- miş ve buna da, (İzmir kolordusu) ilâve edilmişti. Bu ikinci kolordu da, (Akdeniz fırkası — İzmir fırkası — bir süvari alayı — bir de, ağır topçu alayından terekküp etmişti. Bu küvvetli Yunan ordusu, istilâ hudutlarını genişletip -biraz evvel ar- zettiğimiz- cephe dahilinde yerleş- mekle beraber, bir türlü kendisi em- niyet altında görememişti. Daima Türklerin taarruzundan endişe için- de idi. Nitekim, 1336 Kânunusani ayı için de, İstanbulda bulunan Yunan — mü- messili, büyük Türk kuvvetlerinin bir taarruza hazırlandığını Yunan hükü- metine ihbar eder etmez; bu taarruza mukabele etmek için (Sakız) da bü- yük bir harp meclisi içtima etmişti... Bu harp meclisine verilen ehemmi yeti şundan anlamalı ki; Yunan Baş- vekili M. Venizelos başta olmak üze- re toplanan bu meclise; İzmir fevka- lâde komiseri İstirkiyadis, başkuman dan Paraskevopulos, Anadolu ordu- su kumandanı General Kostantin Mi- liyotis, birinci kolordu kumandanı General Nider, İzmir kolordu kuman danı General Yuvano, karargâhı u- mumi erkânı harbiye re&isi Miralay Pangalos, İzmir fırka kumandanı Miralay Mazarakis, Anadolu ordusu erkânı harbiye reisi miralay Sarı Ya- ni gibi mühim zevat iştirak eylemişti. (Arkası var) () Şimdi, (umum şimndüferler müdü- rü) mütekait Erkâniharp kaymakamı Rıza Bey. (2) Sabri Bey, bu vazifeyi 20 - haziran 336 tarihine kadar ifa etmiştir. Ondan son- ra yerine, binbaşı (Derviş Bey) gelmiştir. Şimdi, (General Derviş) (3) Şimdi (General Aşır). (4) Şefik Bey, şimdi mütekâittir. Zührevi ve cilt hastalıkları mütehassısı Dr.Hayri Öner ÖOğleden sonra Beyoğlu —Ağacami karşısında 133 No, Tel, 43586 O TAN ABONE VE İLAN ŞARTLARI | için için Bir aylık . « « » 15350 —— 3 w ..G'e & y e 8- 6 Te e A 14 — 1 yallık .. .14-— — 28- Nlân tcin İâncılık Şirketlerine mü racaat etlilmelidir. Kücük ilânlar doğrudan doğruya ıdaremiscv alınabilir. Küçük Uânlarn $ lıtı'rlılı bir defalık 30 Yuruştur. $ satırdan fa> - lası için satır başma 5 kuruş alınır Bir defadan fazla için yekündar *, 10 kuruş indirilir, Günü gecmis nüshalar S kurustur Sağlık Oğütleri HAYAT iÇİNDE Mide bozukluğu Her mevsimde olagan şeylerdense de, yaz mevsimlerinde daha çok gö- rülür. Ancak mide bozukluğunu ha- zımsızlıkla karıştırmamak lâzımdır. Hazımsızlık midenin az çok sürekli bir surette bozularak yemekleri yo- lunda hazmetmemeği âdet edinme - sidir, Halbuki mide bozukluğu, bir- çok sebeplerin biri veya birkaçile ge- çici bir rahatsızlıktır. O birçok sebepleri bilirsiniz; Bir kere lüzumundan fazla yemek ye - meği sevenlerin, hele yaz mevsimin- de, gördükleri ilk ceza mide bozuklu- gudur. Yemeklerin cinsi de, çok de- fa miktarca fazlalığı kadar, mide bo- zulmasına sebep olur. Bunları birer birer saymak pek uzun düşeceği gi- bi, zaten herkes kendisine dokunan yemekleri bas«-alarından daha - iyi bilir. İnsan lüzumundan fazla yiye- cek kadar çok iştahlı olsa ve yemek lerini iyi seçse bile, zorla, istemiye- rek yenilen şeyler de mide bozuklu- ğuna sebep olurlar. Bu mevsimde mide bozukluğunun en çok görülen sebeplerinden biri çokça içilen pek soğuk sular, bir de bazılarınım çokça yedikleri dondur- malardır. Soğuk suyun hazım üzeri- ne, daha ziyade karaciğer üzerine fena tesirini daha bu yaz mevsimi - nin başında anlattığımdan şimdi tek- rar etmiyeceğim, Dondurma mute - dil miktarda, bilhassa yemek üzeri- ne, yenilince hazmı. bozmaz. Belki kolaylaştırır bile, Fakat çoök olunca neticesinin ne olacağını kimse temin edemez. Zaten karaciğerleri bozuk bazı kimselerin yaz günü sıcakta iki üç dondurma yedikten sonra bir- denbire hastalanarak bir iki gün içinde... Hiç iyi olamadıkları .her yıl işitilen göze görünür kazalardandır. Yemekten sonra fazla hareket, u- zun yol gitmek te mide bozukluğu sebeplerindendir. Bunda çocuklar müstesnadır, Onlar için — zaten bü- yükler için de olduğu gibi — yemek- ten sonra zihin yormak mideyi daha ziyade bozacağından mekteplerde ye- meklerden sonra paydoslar vardır. Bununla” beraber — çocukların mide bozukluğuna istidatları daha çoktur. Çünkü yiyecekleri şeyleri seçmeği bilmezler. İhtiyarlarm da mideleri ve barsakları yorgun olduğu için ça- buk bozulurlar. Midesi bir kere olsün bozulmamış insan bulmak güç olduğu için, mide bozukluğunun alâmetlerini de herkes bilir: Mide üzerinde sıkıntı, çok de- fa sancı; ağıza ekşi ekşi gazler ve su gelir, kokmuş yumurta gibi kokar; hıçkırık, baş ağrısı, kıriklık, umumi bir sıkmtı, insan kay edebilirse ra - hatlar. Bozukluk barsaklara da geç- mişse karm şişer, gurultu gelir, bu- runtu olur, sık sık amel gelir. Mide ve barsak bozukluğu uzun sürünce insana uyuşukluk gelir, uyku basar, beyine kan hücum edebilir. Mide bozukluğu çok defa ehemmi- yetsiz, kendi kendine bile geçebile - cek bir rahatsızlıktır. Bazılarında müstesna olarak ehemmiyetli neti - celer verebilir. Bu bazılarının kim- ler olduğunu önceden tayin etmek mümkün olamıyacağından her hal - de onu acele'tedavi etmek en iyisi olur. Hafif ve az şekerli çay içmek, ilk hatıra gelebilecek tedbirdir. Bazı- ları papatya suyunu, nane yaprakla- rı suyunu daha ziyade severler. Mi- de bozukluğu hafif ise yalnız bu ka- darla geçebilir. Mideinn doluluğu de- vam edince kay etmek ferahlık ve- rir. Bu da ılık su içmekle temin edi- lir. Bunu yapmak çirkin bir şey ol- duğundan pek te tavsiye edilemez. İnsan parmağile küçükdiline doku - narak yalnız ılik suyun temin edece- ği şeyi kolaylnştırabüii-se de bu ka- darı yetişmediği halde hekiminize müracaat etmelisiniz. Yine fikrimce insan bir müshil ilâcı içmek için bile hekiminden sormalıdır. Çünkü ada - mıma göre bir müshil ilâcından da |, sakatlık çıkabilir. ç Lokman HEKİM Telâş etmeyiniz Herhangi bir marka buz maki- nanız veya buz dolabmız bozul: muş ise derhal Galatada Voy -. voda caddesi No. 74 BUZİŞE telefon ediniz Telefon: 43611. â'_gandan d;ala_l! Lelefonla dedikodu — A*llo.. Allo Sezacığım ben Şük- ran, — Allo allo efendim? iyi anlamadım, — Beza... Ben Şükranım diyorum. — Ha, sen misin Şükran.. Bak se- sini hiç alamadım. Fakat ben Seza değilim, Müveddetim., — Allo.. Anlamadım. Ne dedin?. — Ben Seza değilim, ablası.. Mü- veddet, Müveddet. — Ah Müveddet sen misin? Ne i- yi tesadüf ayol, neredesin? — Nerede olacağım, köylerde gü- neşte yanmakla meşgulüm. Doğrusu- nu istersen, ben sayfiye deyince ka- labalık yerlere gitmeyi pek anlamı- yorum. Benim için ıayfıyeı boyle tenha köşeler.. — Neredesin kuzum?,. - — Sana Seza söylemedi mi’ Sa- panca civarında bir köyde... Dadı- mın evinde misafirim. — Dadının evinde mi... Sapıncadı mı? Sapanca civarındaki köylerde senin yaşıyabileceğin kadar . konfor- tabl evler mi var... Aman şekerim ne- ler söylüyorsun? — Bu oturduğum yerin ismi Uzun- kum, Hat boyunda bir yer. Burada Çerkes, Gürcü ve Rumeli muhacirle- rinin evleri var... Güzel meyva bah- çeleri nefis üzümler... Sonra önün- de ufak bir tarasası olan ve tarasası asma ile örtülü bir kulübe var. Bu kulübenin iki odası var. Bir tanesi- nin yeri toprak. Bildiğimtiz, daha doğ rusu tahayyül ve tasavyur ettiğimiz köy odaları gibi ocaklı bir oda... İkincisi yepyeni beyaz tahtadan ya- pılmış, gicir gicir bir oda, Üstü yaz- ma örtülü köşe minderi. Yüksek si- yah demir karyolası... Beyaz patis- ka perdeli minimini pencereler... Lâvanta çiçeği kokan ve el danteli ile süslü baş yastıkları.. pembe ü rine en tatlı renklerle süslenmiş y: ma yorganı var ve lşte ben bu cen- nette yazı geciriyorum. — — ——— - — Roman yazıyorsun galiba!.. Bu | şeyler hiç te hakikate — benzemiyor. — Ayniyle hakikati söylüyorum. Pahalı plâjlarda para sarfedeceğini- ze biraz memleketi tanısanız iyi ola- cak. Göle iki adımlık yerdeyiz. Ten- ha bir kenarda köy çocuklariyle bir- likte göle giriyoruz... Sonra öküz a- rabalarına binip civar köylerde ge- zinti yapıyoruz, meyva bahçelerine Ne dediniz 'gidiyoruz. Şu kağnı denilen şey bir harika... Tıpkı tank gibi. Onun iler- lemesi için muntazam bir yola ihti- yaç yok. Hendeklerden, çalıların üs- tünden, derelerin içinden geçiyor... — Aman ne güzel yarabbi.. Keşki biz de yazları böyle bir köye gitsek.. — Siz yapamazsınız, çünkü mon- densiniz.. Halbuki — kocamla ben... Biz sade insanlarız ve böyle yerleri tercih ediyoruz. Büraları hakikaten görülecek yerler vallahi,, Hele oda- mızdan kapı açılmca ahıra geçiliyor.. Sana çok garip gelir, yüzümüzü ora- ya konulmuş bir. muslukta yıkıyo- ruz... Öküz, inek, manda gibi hay- yanlardan nekadar korgtuğumıı bi- lirsin.. Böyle olduğu halde, şimdi bu- rada alıştım, Hayvanların ta yanm- dan geçiyorum da, umurumda - bile olmuyor., — Peki, İstanbula neye geldin?.. — Köylüyüz dedik ama, artık bu kadar da değil ya!.. İstanbula nasıl gelmiyeyim.. Burada da şu festival- ler yüzünden durmadan eğlenceler var.. Bir iki gün de biz bu eğlence- leri görmeye geldik. — Bir iki gün de bari senin keyfin kaçsın... Ben kendi hesabıma ilk ön- oqled iştirak ettim, Fakat artık vazgeçtim. Çok fena idi. Şimdi daha fazla evimde oturup Ankarada açıla- cak elişi sergisine bir örtü hazırlama- yı tercih ediyorum. — Aman, senin ev kadınlığın da var mıdır? Böyle elişleri, dikiş filân bilmezdin sen zannındayım.. — Ben daima değişirim, daima ay- ni şeyi yapmam... Onun için besbelli, sen ev kadınlık zamanıma tesadüf | etmemişsindir. Halbuki ben iyi bir ev — Neden böyle değişirsin, bunu anlamadım. — Kocasını çok seven biı- kadın olduğum için.. Kızılay balosu Bu seneki balo güzel ve parlak oldu Her sene Kızılay, Büyükadada Yat klübünde bir yaz balosu verir. Fakat hiçbir sene bu balo evvelki ak- şam olduğu kadar zevkli, ahenkli, samimi bir hava içinde geçmemiştir. Her sene Yat klübünün büyük sa- lonunda, kapalı yerde dansetmeye mecburiyet vardı. Bunun için balo dans edenler için de, etrafta ayakta seyredenler için de sıkıntılı ve zevk- siz oluyordu. Birçokları bu yüzden balodan kaçıyorlardı, Bu sene bahçede yapılan dans ye- ri sayesinde çiftlerin açık havada dansetmeleri imkânı hâsıl olması, baloya başka bir hususiyet vermiş- ÜrA Projektör ışıkları altında çiftler sabahın beşine kadar yorulmadan sıcaktan bunalmadan ağaçlar, çiçek- ler arasında rahatça dansedebilmiş- lerdir. Bu balo bir kır balosu olduğu için gençlik hâkimdi; Dans yerinin etra- fmdaki masaları dolduran birçok genç kızlar, bahçedeki hakiki çiçek- lerden daha genç ve daha güzel gö- rünüyorlardı. Kirazlı emprime elbisesile Nermin Fethi, pembe kemerli beyaz elbisesi- le Nermin Vahit, beyaz elbisesile Jale Borovalı, emprime elbisesile Nimet Vahit, mavi elbisesi ile Kıy- met Conker, lâcivert kemerli pembe elbisesile. Cenan Esat Cemal, mavi organdi elbisesile Meliha Borovalı, beyazlı Meshiye Fehmi, gene beyaz- h Binnaz Katıkoğlu, tafta elbiseli Nuürcemal Kadri, mavi tafta elbise- sile Nilüfer İnkaya, güneş yanığı rekorunu kıra'bilen emprime elbisesi- le Ninon Kurtelli ve mavi elbisesile Ursula Vonder Vorten hepsi biribir: lerinden sevimli ve hoştular, Balo Sü Bakanı General Kâzım Oıalp'ın himayesi altında idi, Bizzat ü Bakanı da. baloda hazır hulundar nmdra sefiri Fethi ve esi, Varşova sefiri Ferit ve eşi, Meclis ikinci rei- si Nuri Conker ve eşi, İstanbul va- lisi Muhittin Üstündağ ve eşi hazı- run meyanında idi. Memleketimizde birkaç gün için misafir bulunan Romanyalı heykel- traş ve ressam Pauline Merz baloda idi. Kalabalık arasında sanatkârın gözüne çarpan en şayanı dikkat baş, baloyu sabahlara kadar alâka ile ta- kip eden Ağa Oğlu Ahmed'in başı ol- muştur. İstanbulda birkaç Zzaman fazla kalmak imkânı olsaydı, bu ba- şın heykelini yapmayı istediğini Ro- manyalı sanatkâr birçok defalar tekrar etti ve gözünü Ağa Oğlu Ah- metten bir türlü ayıramadı. Uzun müddettenberi rahatsız olan Bayan Hansens eski neşesini ve Faydalı adresler ve telefon numaraları İtfaive Telefontamn İstanbul İttaiyesi Kadıköy İttaryesi Yeşilköy Bakırkoy Büyükdere Üsküdar İttaıyesi Beyoğlu ittaryesi 44644 Büvükada Heybeli Buzgaz Kınalı mm takaları icin teleton santralındakı memura vangın demek kâfidir Ükrasaat yerleri — 24222 60020 80625 Deniz yulları acentesi Teleton 42362 Akay (Kadıkoöy ıskelesi) 43732 Şark Demiryolları Sirkeçı 23079 * Dev! “miryolları Haydarpaşa 42145 Cerarhpaşa hastanesi 21693 Guüreba hastanesi Yenibahçe 23017 Haseki kadınlar hastanesi 24553 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kuduz hastanesi Çapa 22142 Beyoğlu Zükür hastanesi 43341 Gülhane hastanesi Gülhane 20510 Haydarpaşa Nümune hastanesi 60107 Etfal hastanesi Şişli 42426 Bakırköy Akıl hastanesi 16,60 Çahık «ıhhi çardım teşkilâtı Bu numaradan imdat otomo bili istenir 44993 —.. * HATK ÖPÜRETİ: Rügün sant 2145 te Kadıköy Süreyya bahçesinde (Ha - lime) Yarm akşam Büyükdere aile bahçesinde (Telli Turna) Feriköy mezarlığında ayin Yarın saat 10 da harpte ölen Fransız askerleri için Feriköy me- zarlığında bir âyin yapılacaktır. Fransız büyük elçiliği ve başkonso- losluk erkânı bu merasime iştirak edeceklerdir. Bugün ayni saatte şehrimizde bulunan İtalyanlar da Feriköy mezarlığında, harpte ölen İtalyan askerleri için bir âyin tertip etmişlerdir. Müessif irtihal Denizli mebusu esbakı yüksek İk- tisat ve ticaret mektebi kanunu me- deni müderrisi merhum Sadık Beyin refikası; bestekâr, tanburi Salahat- tin Pmarın annesi Zonguldak kül - tür Direktörü Fahri Elperin; Mes'u- diye malmüdürü Hakkı Erdenin, Sü. “YEYYA FAŞU TEOTTKASI MÜNASIDİ Yaff Kılıçoglunun kayın valdeleri Bayan İsmet Pınar bir haftadanberi tutul- duğu hastalıktan kurtulamıyarak — dün akşam üstü vefat etmiştir. Cena zesi bugün Nişantaş Güzelbahçe ku- yulu Bostan sokak Yıldız apartıma- nımdaki ikametgâhından kaldırıla - rak namazı Teşvikiye camiinde öğ- le ezanımmı müteakip kılınarak mak- beri mahsusuna defnolunacaktır. gençliğini tekrar bularak baloya gnl- miştir. İstiklâl marşıyla başlıyan balo sa- at beşe kadar ayni ahenk ve neşeyle devam etmiştir, | Arada dansetmiyenleri ve ıanü meraklılarını memnun etmek için Bl yan Pakize Albayrak bir keman konseri vererek baloya bir kat dahâ zevk vermiştir, H diye.,, Ben daha bugüne kadar koca- ma hakiki ahlâkımın ne olduğunu öğretmedim. Onun karşısında on beş yirmi günde bir değişirim... Çünkü düşün bir kere.. İstanbulda nekadar cici, nekadar başka, bakşa güzel ve enteresan kadınlar var.. Vallahi akıl- h kadın, sevdiği erkeğe sonuna ka- dar okunmuş bir kitap olmaktan çe- kinmelidir. Kadın, her gün heyecan- h bir sürpriz veren bir tefrika roma- nına benzedikçe elden bırakılmaz... Benim bildiğim şey budur.. Bunun için on beş günde bir ahlâk değiştir- meli.. — Tefrika romanı dedin de aklıma geldi. Şu bizim Nazmiyenin başına geleni işittin mi? — Ne olmuş?.. — İşte asıl roman o... Hem de tef- ı'ika romanı.. Hani blr delikanlı ile t — E... Ne olmuş?.. â — Ne olacak, nişanlısından ayrıl- mış.. — Aman söyleme.. Bu ne skandal, daha beş gün olmadı.. Neden.. Ne- den ayrılmışlar?... Delikanlı tanılmış bir futholcü imiş.. Futbol takımımız olimpiyatlar- da o fena neticeyi alınca genç kız. “ben futbolcü ile evlenemem,, demiş, nişan yüzüğünü atmış çocuğun başı- na... — Olur şey değil ayol... — Bu kadarı daha bir şq değil, Ötesi var. — Ne olacak, bir amatör g&re!Ö ile söz kesiyorlarmış.. Yakmda o dü” ğüne çağrılacağız.. — Allahtan gelecek olimpiyatlar? dört sene var. O zaman aksi bir $©X de olsa hiç olmazsa dört sene ber8” ber yaşamış olurlar, Dört sene sol” — ra da biribirlerine alışırlar, a; | güç olur. - — Dört sene beraher vııııııl!" kocadan ayrılması güç müdür?.. — Elbet te.. Benim iki c hir kedim var., Onun bile bir .kaı" evde yüzünü görmesem, içime mali: zunluk çöküyor. Nerede kalmış dâf. senelik koca.,. Elbet te insan fazla alışır. Şimdi de alışmak de : ce, Seza aklıma ıoldl.oıııbh'"' | soracaktım... O —bana liıtikm ufak korsemsi bir şey ılmıştı.— Bes altı ay oluyor, ona pek çok M Fakat eski, onu aldığı yerin ıd q istiyecektim. Bir tane daha al tım.. a8 — Seza mı dedin.. Vah, vahı.. 0 evde yok., Terziye ıırovıyı — Seza yoksa artık seni fazl9 ni"' hatsız etmiyeyim... Ben de K0€ buluşacaktım, Saat beş buçukta TÜ _,; nelde randevumuz vardı, Acabâ t.V'I' , - 4 — Saat altıyı yirmi geçiyor. * çabuk git.. Haydi, haydi,, Allaht © marladık.. Ş — Aman Allaha ısmarlardık * az gecikmişim.. Belki beklemt?”

Bu sayıdan diğer sayfalar: