-) _“Çanakkale muharebesi i | | — Atatürk Çanakkale muharebesini anlatıyor AF EEETER ÇA T ae Z z ÖRLe R. Eşrefin tarihi bir mülâkatını kısım kısım nakletmeğe başlıyoruz I Çanakkaledeki taby alardan bir manzara Büyük Önderin Boğazları ikinci| faa etmek mümkündü. Binaenaleyh defa kurtarışı birinci heyecanlı safhalarını hatıra ge - tiriyor. Bu safhaları Ruşen Eşref bizzat Atatürkten dinlemiş ve yeni mec- d (" ın! kurtarışın İalayları mı, böyle sahilden müdafaa edecek surette yerleştirdim. Bu va - ziyet takriben şubat 1330... Mustafa Kemal Paşa, kendisinin Maydos mımntakası kumandanlığı es- muanın harp Ç leye dair çıkardığı kitapta neş- retmişti. Boğazların ikinci kur - tuluşu, Boğazların hem de mem- leketin müst bir k d lık dehası sayesinde şeref ve muvaffakıyetle müdafaasına ve halâşma ait şanlı hâdiseleri Türk gençliğine anlatmak için güzel bir vesiledir. Yeni mecmuada çı- kan tarihi mülâkatı bu nüsha - mızdan başlıyarak kısım - kısım neşrediyoruz. Ruşen Eşref şöyle bir sual ve bir mukaddeme ile mülâkatı yaz- maya başlıyor: — Siz Çanakkale muharebeleri - nin her gününe büyük bir faali- yetle (iştirak ettiniz. Vaziyeti ta- mamile biliyorsunuz, kimbilir ne- kadar çok hatıralarımız vardır. Işte müsaade buyurursanız bugün sizden onları dinlemek için gel - dim. Cumba tavanlarma ve pencere ke- nev'arına varıncaya kadar kanape - leri, koltukları bile halılar, de - da cereyan eden mühim vak'a- ları şu suretle hülâsa etti: Düşman bir defa Seddilbahire ve Kumkale- ye asker çıkarmak teşebbüsünde bu- lunuyor. O zaman, hep ağızlarda işi- tip okuduğumuz bir Mehmet Çavuş çıkıyor, toprağımıza ayak basan düş manı tekrar denize atıyor. — Düşman bu karava aslrar ih - raç etmek teşebbüsünü neden dene- di ? — Bu hareket bir keşif olarak ka- bul edilebilir. Bir de malüim olan beş Mart vardır. — Ki asıl bizi alâkadar eden de odur, Paşa Hazretleri. — Fakat bu tamamen bahri bir harekl ir. Sahil müdafı - “Cevat Paşanın tahtr emrinde bülunüyordu. Benim bu hareketle alâkam dolayısi- ledir. Yalnız 5 Mart gününün sabahı Cevat Paşanın .... bulunan karargâ- hrma gelmişti. Kendisine Seddilba - hir sahil mmtakasındaki tertibatı göstermek üzere beraber “Kirte,,ye gittik. Oraya vardığımız zaman, düş- man donan “Kirte,, ve “Alçı- ler ve kilimler altında koyulaşmış bu çok gölgeli geniş odada Mustafa Kemal Paşanın siması Rambranvari bir tablo mevzuunu andırıyordu. Genç bir simada bu kadar engin bir mâna gördüğümü hatırlamıyorum: Işıklarla gölgelerin dalgaları arasın- da sebat, tevekkül, tavazu, vakar, mülâyemet, huşunet, saffet, zekâ bü- tün bu zıt şeylerin toplandığı sarışın ve gayet sevimli bir yüz. Kimi yerde, kimi yazihanenin üze- rinde, kimi köşede buz camlı koyu renk dolapta, kimi İngilizlerden zap- tolunma koca bir makineli tüfek ö - nündeki koyu renkli çini sobanm ü- zerinde bulunan defterlerden, müz - vedde ve tebyizlerden süzülen Ça - .nakkale hikâyesinin hülâsasını, bu sabırlı ve temkinli kumandandan üç gün, ve her mülâkat, on iki saatten aşağı sürmemek şartile, üç gün din- ledim. ; Başlamazdan evvel dedi ki: — Tabit esrarı askeriyeye temas eden noktaları size söylemiyeceğim. Bunlar ne sizi alâkadar eder, ne de okuyanlara bir fayda temin eder. Bunlar san'at adamları içindir ki, tarih ileride hepsinden bahsedecek- $tir. — Elbet Paşam. Maksadım, o günlerin vak'alarını bizzat zatıâliniz- den öğrenmektir. Askerliğe temas e- den noktaları ben de anlamam. ü Ve bunun üzerine Paşa izaha baş- adı. Evvelâ, Sofya sefareti ateşemili - terliğinden buraya çağırtılmış, ve Tekfur dağında ... inci fırkayı teşkile memur edilmiş. Ve bu kuvvetle “eçce,, limanı, “Seddilbahir,, ve “Mortö,, li- manı arasındaki sahilin muhafazası- na memur olmuş. Esasen Balkan harbindenberi bu araziyi iyice tanır- — Benim kanaatime göre düşman Ihraç teşebbüsünde bulunursa iki noktadan teşebbüs ederdi: Biri Sed- — © dülbahir, diğeri Kabatepe civarı. Ve benim noktai nazarıma göre düşma- nt karaya çıkartmadan bu sahil par- galarmı doğrudan doğruya müda - tepe,, istikametlerinde açtığı ateşin altında kaldık. Mezkür mmtakanm muhafazası - na memur alay kumandanına icap eden talimati şifahiyeyi verdim. Ve Cevat Paşa ile birlikte, vazife başın- da bulunabilmek için .... döndük. Dügmanın mağlübiyetile neticelenen bu 5 Mart muharebei hahriyesinde kara mıntakasının muhafazası be - nim uhtemde idi. O gün, düşmanın bazı gemilerile sahili ateş altında bu- lundurmuş olmasından başka zikre şayan hiçbir hâdise vuku bulmamış- tır. O gün sahil bataryalarımızda bu- lunan askerler, zabitler ve kuman - danlar cidden şayanı takdir bir fe - dakârlıkla, — cesaretin, tevekkülün haddi âzamisile sonuna kadar topla- rmt kullanmışlar, vazifelerini ifa et- mişlerdir. Düşünün ki, birçok çök - meler, infilklar, yangınlar, zayiat a- rasımda, daimi ateş karşısında, muh- rip endahtlar altında bunlar hiç tit- remeden vazifelerini yapmışlardır.,, Düşmanın mağlübiyetile kapanan bu hâdisei bahriyeden sonra, Musta- fa Kemal Paşa, İngilizlerin Fransız- ların boğazı yalnız donanmalarile zor lryarak bir maksat elde etmekten ü- midini kestiklerine hükmediyor. Ve mutlak tekrar sahile adam çıkarmak teşebbüsünde bulunacaklarma ihti - mal veriyor. Bunun için mayetindeki kıt'alara “tayakkuzda,, bulunmaları- nr emrediyor. Kuvvetinin artırılma- sı için lâzımgelen yerlere resmi mü- racaatlarda bulunuyor. Kuvvetini ar- tırıyor. Ve o mıntaka kumandanlığı- na Halil Sami Bey isminde diğer bir zat tayin olunuyor. O zaman kay makam rütbesinde bulunan Mustafa Kemal Bey de kumanda ettiği fır- kayla icatbında Gelibolu civarma, ica- bma Anadolu cihetine ha- rekete müheyya bulunmak Üüzere *“ihtiyatı umumi,, olarak terkedili - yor. Rumeli sahili mıntakası muhafa zasıma yalnız o miralay beyin fırkası tahsis ediliyor. Bu sıralarda, yani mart içinde Mustafa Kemal Beyin fırkasından bir alay Çanakkaleye ge- çiriliyor, fakat yine iade olunuyor. Mustâfa Kemal Bey de bütün fır- Çanakkale Basma, sahilleri hep insan eti İki yüz bin ölünün iskeleti. Basma, tâ Ankaradan tut ta Vanın Yıkılan namütenahi yuvanın Canlı enkazı olan evlâdı Bu sevahilde geçen yıl kanadı. Kan dolar, basma, ayak izlerine; Çürüyen göğsünü, toprak yerine Koyarak, ezme ölen kardeşinin. Bir avuç yer, nekadar çok kişinin Koludur, sinesidir, göğdesidir. Mahvu ispat ile müsveddesidir Bu cesetler yazılan tarihin ; İçi, deşsen usturu siyehin Ufacık, körpe kemiklerdir hep. Kalmamış, medrese, mesken, mektep Hepsi evlâdını dökmüş buraya; İki yüz bin ölünün bir yar Benzemiş milletimin g Bunu, kabil mi ki göz gör Yine artık medeniyet denilen; Kana lezzetle bakan, kabre gülen; Evlerin çırpınan enkazından Zulme, adavete saraylar dağıtan; Tapacak tiğ arayan, taç arayan, Başka mabudu yıkan, fazla satan; Nuri boğsam diye eb'adı Ateşin gayzını teşyie koşan; Gezse fosfor gibi medfende gezen; Dursa medfen gibi lâkin rehzen; “Öll, deyip her ölenin annesine, Demirin satveti mel'unesine Dayanıp ufka tahakkümle bakan; Eli kan, sinesi kan, cephesi kan Heykeli vahşete “Lânet!,, demesin. *“Bu mu, Yarap, medeniyet!,, demesin. Bu mudur az diye devrimde hukuk İsteyen hakkı behayimde hukuk? Eli, ati için, alâmı silip, Past bir küsu t> üs kesilip Dinleyen sinei âsarı bu mu? Bu mu evvel yıkarak mevhumu, Sonra iclâs ederek sabiteyi, Sonra inkâr eden ondan öteyi? Düşünen cephesi üstündeki çin İşte topraktaki bir cizgi için! O büyük nur, o mutantan unsur Denilen meşale, gerçek, bu mudur? Bu mu aydmlatacaktır yarını Silerek nur ile gözyaşlarını? Bu büyük kizbi ederken tashih Şu küçük yerde yatan bir tarih Demir âsâbını ey taş heykel, Titretir belki derim artık gel Gel o tarihi bu topraklara sor: İki yüz bin bu kadar cilt ediyor! 16 Şubat 333 Mitat Cemal kasmı Bigalı köyü civarında bulun - durmağı muvafık görüyor. Fırkası beşinci ordunun ihtiyatı umumisi O- larak “Bigalr köyü,, ve bunun ce - nubu şarkisindeki “Maltepe,, , “Mer- sintepe,, civarında bulunan konaklar la ordugâhlarıma yerleşiyor. Kuman- dan aldığı emir mucibince icabında Bolayre hareket etmeye, Çanakkale cihetine vapurla geçmeye müheyya birhalde bulunuyor. Emre intizaren bütün kıt'alarmı talim ve terbiye ile iştigal ettiriyor. — İşte o günlerden birinde, on iki nisan sabahı idi ki, Arrburnunda bir hâdise y kte- olduğu, -işi-| tilen gemi toplarının sesinden anla- şılmıştı. Bütün fırka kıtaatının hare- kete hazırlık derecesi tezyit edildi. Bir taraftan ... mımntakası kumandan lğmdan malümata intizar etmekte idim; diğer taraftan da ya kolordu- nun veya ordunun emrine ... yalnız fırkanım süvari bölüğüne, istihsali malyümat için, “Koca çimen,, isti - kametine hareket etmesini emir ver- dim. Bu sırada idi ki, üçüncü kolor- du kumandanı Esat Paşa ile Gelibo- ludan telefonla görüşülmüştür. Mü - şarünileyh te henüz cereyanı ahval hakkmda vazih malümat edineme - miş olduğunu bildirmiştir. Öğlenden evvel saat altı buçukta idi. Halil Sa- mi Beyden vürut eden bir raporda düşmanm “Arıburnu,, sırtlarına çık- tığı anlaşılıyor ve buna karşı benden bir taburun mezkür düşmana karşı sevki isteniyordu. Gerek bu rapor - dan, gerek “Maltepe,, de icra ettir- diğim hususi tarassudat neticesin - den bende hâsıl olan kanaati kat'iyye şu idi: Ötedenberi imali fikrettiğim gibi düşmanın “Kabatepe,, civarın - da mühim kuvvetle karaya çıkmağa teşebbüsü, demek ki, vuku buluyor- du. Binaenaleyh 'bu işin içinden bir taburla çıkmak mümkün olamıyaca- ğını, herhalde evvelce tahmin etti - ğim gibi bütün fırkamla düşmanla incizabın gayri kabili içtinap olduğu nu takdir ediyordum! Artık hiçbir şeye intizar etmiyerek karargâhı - mın bulunduğu “Bigalı,, köyünde i- kamet eden ... birinci piyade alayile” cebel bataryasının derhal harekete geçmek üzere âmade bulundurulma- larmı, kumandanlarının da emir al- mak üzere yanıma gelmelerini bil - dirdim.,, Yapraklarmı muttasıl ağır ağır çevirmekle meşgul olduğu defterinin sayfasma, dudaklarında yanan siga- ra dumanları arasından bakarak: — Altı maddelik bir emir not et- tirdim, dedi. Bu emir mayet cüzütam kumandanlığına da tebliğ olunacak- tı. Bundan başka üçüncü Kolordu ku mandanlığına da telefonla arzedil - mek üzere bir rapor yazdırdım. Va- ziyeti ve vaziyetimi ve teşebbüsümü anlattım.,, Büyük bir hareketin inkişaf et - mekte olduğunu, memlekete Çanak- kale harbinde unutulmaz hizmetler eden muhakemesi süratli, kararları kat'i genç bir kumandanın yüzünde bütün kıt'alarile tehlikeye atılmağa müheyya vaziyetini karşımda, bu an da sakin sakin kâğıtlarını çeviren, içinden bana verebileceği notları mü Çanakkale harbi O zamanki mevkii müstahkem Kumandanı G. Cevat anlatıyor Düşmaı_'ı ğonanması geliyor — ilk mermi — İtilâf dev- letlerinin 3 gemisi batıyor — Mehmedciğin destanı GEr xa Türkün asil kanile yuğrularak tunçlaşan ve Akdenize doğru abide- leşen Çanakkale, bu sabah yıllardan- beri hasretini -çektiği Mehmetçikle- rine kavuşuyor. Yağız yüzlü Meh- metçikler, çelik ayaklarını Boğazla- ra koydular ve demir gövdelerini ebediyen geçilmez kale yaptılar. Büyük Atatürk, bize bu şerefli ta: rihi günü de yaşattı. “— Ne mutlu Türküm diyene!” # l * Çanakkale, Türkün büyük kahra- manlık destanmın, bilhassa Umumi Harbi yaşamış olanlar, bunun ifade- sindeki büyük mananın kudretini hatırlarlar. Okuyucularımıza o gü- nün hatıralarını yaşatmak için, dün Umumi Harbin başında Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanı olan Miralay Cevat Çobanlı (mütekait general Cevat) la görüştüm. Mütekait General Cevat Çobanlıyı Nişantaşındaki konağında buldum. Beni güler yüzle karşıları. Benim ni- çin geldiğimi anlamış görünüyordu. Konağın iç kapısından girilince an- trede bir masanm üstünde mahfaza içinde bulunan tarihi bir silâh ve du- varlara asılmış resimler, insana ufak nisbette bir askeri müzeye girdiği hissini veriyordu. , “General Cevada, Umumi u * sor- dum. Gözlerini Boğaziçının mavı sularma dikti ve orada hayalen Ça- nakkaleyi yaşatarak anlatmağa baş- ladı: — İtilâf Devletleri donarmasının Boğazlar haricinde nazarı dikkati celbedecek sürette faaliyete naşla - maları üzerine Boğazları 1914 niha- yetlerinde kapadık ve hükümete ar- zı malümat ettik. Hükümet te mev- kii müstahkemin bu kararını muva- fık buldu, Âz zaman sonra harp başladı. Bidayette bizim methalde bulunan tabyalarımız, düşman nurp sefinesi- nin ateşlerine maruz kalmağa baş - ladı. Eski toplarımız, düşman — do- nanmasının uzun mesafelere endaht eden 8 ne ateşle mukabele et- mek imkânsızlığında bulunuyordu. İtilâf donanmasının bu harekâtı, arkası kesilmiyecek derecede — de- vam etmekle beraber bütün mevkii müstahkem efrat ve zabitanı esaslı bir taarruza göğüs gerebilmek eme- lile tahribe uğrıyan tabyaları müm- kün olabilen sür'atle tamir ve ısla- ha uğraşıyorlardı. 5 Mart tarihine kadar bu hal böy- lece devam etmiş, tabyaların vazi - tleri mümkün olabildiği kadar 1s- lah edilmiştir. Bilhassa efrat ve za- bitanm Maneviyatı çok yüksek bu- Harpte lâhazayla seçen kumandanm yüzün- de ve sözlerinde sezer gibi oluyor - dum. Türktyenin mukadderatını ta- yin edecek boğuşmaya doğru gittiği mizi heyecanla duyuyordum. « —. Bundan sonra kıt'alarmı yü- rüyüşe müheyya olarak içtima ettir- miş bulunduran 57 inci alay (meş- hur bir alaydır bu, çünkü hepsi şe- hit olmuştur) kumandanları ve ser- tabip ve bir yaverimle bir emir za- bitim beraber olduğu halde içtima mahalline gittim. Basit bir tertiple kuvvetleri “Bigali deresi,, boyunca giden yol üzerinde bizzat yürüyüşe geçirerek “Koca çimen,, tepesine tevcih ettim. Yolda giderken kuman danlara olsun, ser tabibe olsun şifa- hen izahatı lâzime veriyordum. Ta - kip ettiğimiz dereden bizi “Koca çi- men,,e isal edecek muayyen bir yol olmadıktan başka “Koca çimen,,e varmak için atlamaya mecbur oldu- ğumuz sahada pek ziyade fundalık, subülmürur, kayalıklı derelerle mali idi. Bir yol bulup kıt'ayı sevke delâ- let etmesi için topçu taburu kuman- danmı tavzif ettim. Çanakkalede Şehit Mehmetçik âbidesi * “Düsman &efaininin Bofazları zor- Çanakkale mevkü müstahkem ku- mandanı olan General Cevat lunuyordu. Diyebilirim ki, bütün ef- rat, düşman denizaltı gemilerinin Boğazdan geçip geçmediğini takip etmek için geceleri sabahlara kadar ateş hattının üzerlerinde kalırlardı, lamaları hali daima gözümi Ö- nünde idi. Elimizde mermilerin mah- dut miktarda olması, bizi çok — dü- şündürüyordu. Bununla — beraber hem mevkii müstahkem bataryala - rının ateşinden ve hem de ayni za- manda kara ordumuzun topçuların- nerek o bataryalarla bilhassa obüs- ler için mestur mevziler evvelce ih- zar edilmişti. İlk taarruz ve Atatürk General Cevat burada durdu. Sı- ra 5 Mart, düşmanm ilk büyük ta- arruzuna gelmişti. Generalin gözle- ri, Boğazm sularma daha dalmıştı. Ak fakat dik biyıkları, generalin yü- züne şimdi başka bir hususiyet ver- mişti. Devam etti: — 5 Mart sabahı Kilitbahirdeki kıtaatımı teftişe gidiyordum. O — es- nada 19 uncu Fırka Komutanı ola- rak fırkasile beraber Gelibolu ha - valisinde bulunan Atatürkle birlik- te idik. Bu sırada düşman donan- masının Boğazlara doğru ilerlemek- te olduğunu gördük. Ve gemilerin almış oldukları tertibatm alelâde bir hareket olmadığına kani olarak hemen Alçıtepeye doğru geri dön - dük. Bu anda ilk taarruz mermisi başımızdan geçerek Alçıtepeye Sap- landı. Hemen Maydosa hareketle Müustafa Kemal Beyden ayrılarak Çanakkaleye döndüm. Buve batiyor Dahildeki tabyalarımıza ateş açıl- mış bulunuyordu. Her bataryanm evvelce vazfeleri tesbit edilmiş cldu- ğundan bunlar ateş sahalarr dahili- ne giren sefaine hemen ateş açıyor- lardı. Takriben öğleden sonra saat bir, bir buçük arasmda düşman do- nanmasının Buve zırhlısı batıyordu. Bu vaziyet, bütün kale mensupla- rının maneviyatını yükselterek yeni bir kuvvet ve kudret verdi. Birçok bataryalar ve bu meyanda Dardanos bataryasının önü ve arkası binlerce mermi isabetinden delikdeşik ol- muştu. Bataryalarımızın ateşi — ve bilhassa mermilerinin çokluğu itiba- rile obüslerimizin faaliyeti bize çok büyük yardımlar yaptı. —Mestur mevzilerden ateş eden obüs- lerin mermileri sık sık — düş- man gemilerinin güvertelerine isa- bet ederek topların istimalini güç- leştiriyordu. Ve tareti hareket ede- mediğinden dolayı topunu hedefe 21-7- 936 Almanlar Montrö — anlaşmasına ne diyor? Völkischer Bevbachter gazetesi Boğazlar anlaşmasına dair Londra- — dan aldığı bir telgrafiı “İngiltere, Fransız - Rus tazyikine boyun eği « yor,, serlevhasile neşrediyor. Bu tel- — grafta deniliyor ki : İ “Ingiltere, Fransız - Rus Akdeniz ğ projesine üç hafta müddet mukave- mette bulunduktan sonra nihayet tes — limiyet göstermiş ve Litvinofun arzu larını tatmin etmiştir. Türkiyenin Fransız - Rus ittifa: kma karışması kâğıt üzerinde kala« caktır: Çünkü bu ittifak Almanyaya karşı müteveccihtir. Türkiyenin Al - manyaya karşı olan ciddi bir muha- samaya iştirakine ise asla — ihtim; verilemez. Boğazlar hakkında akte ) dilen son mukavele ile İngiltere Pa- ris ile Moskova arasındaki askeri it—Er tifaka zahir olmuştur. Halbuki bu it- — tifak garbi Avrupada herhangi bir. hakiki anlaşma husulüne hail teşkil etmektedir..,, |öğrendik. O civarda bulunan bir ar- tevcih için koca zırhlıyı deniz orta- sında döndürmeğe mecbur ediyordu. — Bu suretle ufaktefek fasılalar ol- makla beraber harp çok geç vakte — kadar devam. etti. Takriben saat dört buçuk beşe doğru İrrezestibil — zırhlısı da yana yatarak Boğaz ha- 4 âicine doğru uzaklaşmağa çalışıyor- — u, Fedakâr batarya ve zafer O esnada gemi, Dardanos batar- yasından takriben 3 mil mesafede bulunuyordu. Fakat batarya ateş et- — miyordu. Bütün telefon muhaberatı — münkati olduğu için sebebini anlıya- madık, Hemen bir erkânıharp zabi- ti gönderdik. Ve batarya kumanda- nile topçu zabitinin şehit olduğunu kadaş hemen bataryanın emir ve kumandasını alarak gemiyi — ateş altma almağa başladı. Artık hava kararıyordu ve düşman donanması — Boğazlardan dışarıya çekilmeğe baş — lamıştı. Gece bütün efrat ve zabi - tan sabaha kadar bataryaların tah- ribe uğrıyan kısımlarını ıslaha ça < lıştılar. Vi Her batarya ertesi gün düşmanın yine devam ed tiğimiz — taarruz harekâtına mukabeleye ha- mrrTAmmmre hmlinmrenrAn Hirtaci otiniü. alessabah ilk uçurduğumuz tayyare bize düşman donanmasından büyüle bir haber getiremedi. Yalnız Boğaz dahilinde üç mühim yağ lekesi gön — düğünü bildirdi. Ve bu da bize her halde üç geminin battığı kanaatini vermişti. Sabahleyin düşman tara- fından elde ettiğimiz bir telsiz tel - graftan Buve,İrrezestibil ve Oşan ge milerinin battığını, birçok diğer se- fainin istifade — olunamıyacak dere- — cede hasara uğradıklarını ve o gün taarruza devam — edemiyeceklerini öğrendik. İşte Çanakkale mevkii müstahkeminin en güçlü ve en şe - — refli günü, bu olmuştur. | Bundan sonra, İtilâf Devletlerinin bu muvaffakıyetsizliği hazmedemi - — yeceği ve bunu ya donanmasile ye- nibaştan yapmağa veyahut buna kara ordusunu da iştirak ettirerek bir taarruza çalışacağı nazarı dikka- te alındı ve bir ordu vücuda getir- meğe karar verildi. Bu antiyen te- gekkül eden Beşinci Ordudur. Bilâhare tahmin ettiğimiz gibi düşmanın: ihraç harekâtı vukua geldi ve ben de bir müddet sonra — cenup grupu kumandanlığına nak « — lettim. Mehmetçiğin kahramanlık destanı General Cevat, harbi böylece an- lattıktan sonra: “— Mehmetçiğin büyük ruhu her şeyi yaratmağa ve yapmağa kadir” dedi ve şu kahra- manlık destanını söyledi: ! Bir gün, bir düşman denizaltı ge- misi Boğazdan geçerken bataryala- rm ateşlerine maruz kalmış, iki ta- raftan bir hayli ateş teati edilmiş, nihayetinde denizaltı gemisi batmış- tı. Vak'a yerine gittim. Bir Meh * metçik, bir ağacın altına uzanmış yatıyor. Kendisine sesigndim ve nen var diye? sordum. Hemen ye rinden fırladı ve bana bakmıyarak vaziyet aldı: - — Vah, vah oğlum, gözün rahat* sız mı? dedim. Bu teessürümü işi * rini kaybetselerdi, dedi. Ve beni hem ağlattı, hem sevin” dirdi ) Tevfik Necati KO