——— AN MİLLETİMİN VE BENİM YAŞADIĞIMIZ | SAĞIK Müthiş Facia İmparator Haile Selâsiye yedi ay süren harbi kendi kalemile anlatıyor. Pariste çıkan “Vu,, mecmuasında Haile Selâsiye, hatıralarını anlatmak tadır. Bundan evvelki sayılarımızda bu yazıları makletmiştik bugün de hatıratm son kısmını neşrediyoruz: Mademki bu zaferimiz bir mağlübi | yetle silindi,tekrar buna avdette ne| mana var? Fakat Avrupalılarda bi- zim gibi feylesoftur ve belki de, hâ- diselerden birer netice çıkarmak is- terler, Adua zamanlarında, İtalyanlar, yerlilerden bir ordu yapmaya vakit bulamamışlardı ve yalnız kendi as kerlerile hareket mecburiyetinde idi- | ler, Bu harpte, düşman çu şekilde | mevki almıştı: Uk safta yerli Eritre kıt'aların - dan müteşekkil ve ilk hüc: karşı koymak için bir perde. Onları vesait ile takviye eden ve hareketlerinden istifade edecek olan hükümet kıtaatı, Ötekilerden daha fena görünen ve diğer kıt'alar işlerini bitirdikten son- ra urtaya çıkan faşist kıt'aları. Halbuki faşistler harbe, ötekiler - den, muntazam kıt'alardan daha alâ kadar idiler ve ekseriya, bize, onları yapmak istemediklerini hareketlere icbar eder gibi göründüler. Muntazam kıt'alar, faşistlerden daha az heyecanlı olmakla beraber, Eritrelilerden daha fazla arzulu İdi- ler. Fakat en hararetliler en güzide oldukları için, öndekileri itiyorlar - dı. Bu vaziyet canımızı sıkıyordu, cün kü, beyazlarla aramıza mütemadi - yen konulan kan kardeşlerimize hü - cum pek hoşumuza gitmiyordu. Bu, âdeta, bize İtalyanların kadın ve ço- cuklarm arkalarma saklanmaları gi- bi geliyordu. Onlarla karşılaşmak İ- çin oldukça gerilere kadar sarkmak Hâzımdı. Fakat bu, bize onlardan, teb | İlğlerinde söylediklerinden daha çok öldürmemize mâni olmuyordu. Habeşlerin niçin gögüs göğüse dö vüşmeği sevdiklerini, Italyanlarm bu çeşit harpte hiçbir muvaffakıyet göstermediklerini söylemiştim. Garip olan şey şu ki, İtalyanlar, kaçmaya muvaffak olamadıkları zaman, nev- midane döğüşüyorlardı. Çünkü ya- pılan propaganda, Habeşlerin, esir - lere güya müthiş işkenceler yaptık- larına onları inandırmıştı. Bu fikir onları cesur kılıyordu ve İçlerinden eoğu, teslim olmaları söylendiği hal de, böylece oldular. Halbuki esirlere daima misafir gi-| bi muamele ediliyordu ve düşman, meselâ harp esnasında Habeşistanm simalinde bulunup, Habeş hüküme - tinin deliletile Fransız somalisine kadar gönderilen iki Italyan hâdise| #ini bildirebilirdi. Fakat karıları ve çocukları gaz - lerle yakılan bazı adamlarımızın, mü tearrizlerden, Mareb ile Doro Takle arasmda işçilere hücumları gibi istie | nai hâdiseler bildiriliyordu. Halbuki | onlara soruyorum: — Ray Seyum ordusundan yüz ka dor Habeş esirinin geldiğini göre - rek “Eritrelilere verecek kâfi erzakı miz yok,, diyerek onları mitralyöz - den geçiren İtalyan zabiti ne oldu? Şirede içine yedi papası kilitledikleri Dolare-Bay kilisesini petrolle tutuş - turan zabitler ne oldular? Semyen'- de hareket ederken köylüleri Isa gi- bi ağnçlara mıhlatan İtalyanlara ne ceza verildi.? Aşangi gölü katliâmi Vaziyet gittikçe ( fenalaşıyordu. Muhtelif gaz ve iperit kullandıktan sonra, Habeş ordusu artık şaşkma dönmüştü. Bunu itiraf etmekten çe- kinmiyorum. Çünkü insanlarla, tank | tarla, mitralyözlerle harp etmiş idik. Fakat zehir yağmuruna ve gaz bu - Tutlarıma karşı ne yapabilirdik? Müy Çao tepeciğinde idik. Sağı - mızda, solumuzda İtalyanların ilerle diğine dair höberler geliyordu. Bu - rada daha uzun müddet kalmak, Ko ram'a doğru ricat imkânlarını kaldı rarak muhasara altına almmaktı. Sa bahm saat üçünde ricat emri veril - di. Askerler, endişesiz olarak üç sa- at daha karanlıkta yürüyebilirlerdi. Ve gün çıklığı zaman bir hayli yol almışlardı. Bu harpte, Habeşler, on - ları saklanmaya wecbur eden gü- neşe lânet ediyorlardı. Fakat o gün, Habeşlerin, yürümekte devam ettik- lerini hayretle gördük, ve . sebebini anlıyamadık. Uzerimizde yüksekler- de tayyareler de uçuşuyordu. Biz ar- kada idik. Nihayet, İtalyanlarm tay- yarelerle şöyle beyannameler attık - -l Habej İmparatoru Cenevrede polis veri larmı öğrendik: l “Cenuba doğru emniyetle yürüye- bilirsiniz. Bizim imparatora alış ve- rişimiz var, sizinle değil, Gece yürü- yüp yorulacağımza, gündüz yürüyü- nüz.. Saklanmaynız. Size taarruz et- miyeceğiz.,, Askerler, bu sözlere inanarak yü - rümüşlerdi. Çünkü Habeşlerin. sözlerine büyük itimatları vardır. E- sasen o gün hiçbir taarruz da yapıl. mayınca büsbütün emniyet ettiler, Halbuki bu manevranın müthiş bir tuzak varmış. Şurası mu- hakkaktır ki, bu sahada, Habeşler kat'iyyen Jtalyanlara galip gelemez ler, Italyanlar, büyük mağlübiyetler - den, gazlerden geri kalan Habeş kut vetlerini, Aşangi gölü civarmda sak- lanabilecek birçok yerler olan arazi- den çıkarmak, onlara emniyet tel - kin ederek, çöl mıntakaya çekmek | istiyorlardı. Bunu anladık. Ve der- İ hal münadiler çıkararak onlara sak- lanmakta devam etmelerini, ece yü rümelerini, gündüz görünmemelerini anlattık. Fakat adamlarımız, hem o gün r8- hat ve tüarruza uğramadan yürü - dükleri için İtalyanların beyanname lerine inanmışlardı, hem de yorgun olduklarından gece uyumak istiyor- lardı, ve uyudular. Bu, onlardan ç0- ğu için son uykuları olmuştu. Güneş kalkar kalkmaz, orduda kalktı ve ilk zamanlar, rahat rahat yürüdüler, Ço! ğü rahat uyumustu, bu mntakada | henüz iperit kendini göstermediği i- gin temiz membalardan su içmişler - di. Kadınlar, kocalarının yanlarmda erzak taşıyorlardı. İtimat âvdet et- mişti, Aşangi gölü yanmda karar -| h kurulacaktı, ve piştarlar ora-| ya varmışlardı bile. l Birdenbire, dümdarlar tarafından kırk düşman tayyaresi göründü, bir kaç dakika İçinde, ordunun #onun - dan başma kadar uçtular, üzerlerine bombalarmı attılar, iperit yağmuru yağdırdılar. Sonra, bunlar, yüklerini bitirdikleri için hemen karargâhları- na dönerek, yerlerini yeni tayyarele re bıraktılar, Bu faciayı anlatmanın imkânı yok- tur. Yalnız, birkaç saat içinde hemen bütün ordunun, kadın, erkek, hay - vanları ile beraber mahvolduğunu söylemek kâfidir. Çok şiddetli olma - sına rağmen bütün Habeş - İtalyan harbine; bu kadar feci bir katliâm görülmemiştir. Bombalarla yarala - nanlar, meçhul bir imdat için kolları nı kaldırmca üzerlerine gaz ve zehir dökülüyordu. Bu, Italyan tayyareci- leri için bir harp değil, bir oyun olu" yordu Tayyarecileri, kaçabilen katırları ürküterek bir noktaya sevk ediyor - lar. Bir hayli toplanmca üzerlerine bomba atıyorlardı, böylece, hayvan ları bile imha ediyorlardı. Fakat düşmanın hıncı bu kadarla kalmadı. Esasen, bu harpte, tehlike altinda | çök memurlarına fotoğrafını imzalayıp yor değildi, bunun için her zamankinden fazla zalim oldu. Bu programın bir de, hiçbir beşe- ri kanunun tarif edemiyeceği sonu ©- lacaktır. Italyan tayyareleri, bu mesa! günü nü tetviç için Aşangi gölünü zehirle. di. Bu tatlı su gölünün bütlin bir mm takada kullanıldığı malümdur. Ak - şama doğru tayyareler oraya gide - rek bir sürü bombalar attılar, Uzun su sütunları gölden yükseliyordu. Bir kimseler, iayyarecilerin yanlı lıkla orayı bombaladıklarını sanıyor lardı. Akşam olunca, çekilip gittiler, Biz de, ordunun Bakıyetüssüyuf a larak göl civarnda bir karargâh kur duk. Gece, muazzam harp meydanı. ba çöktüğü vakit, ölüm, yalnız bir cepheden çalışmıştı. Ertesi gün şafak söktüğü vakit, müthiş bir manzara ile karşılaştık Gölün kenarı bir ceset yığmı ile ör - tülü idi . Kadın, erkek, hayvanlar üstüste yı Zılmışlardı. Gece, yaralılar si içmek için ora ya kadar sürlinmlşler, ordunun ba- kıyetiissüyufu, hararetlerini dindir. mek için gidip su içmişlerdi. Bu feci manzarayı fotoğraf ile tesbit lâzım dı. Fakat Habeşler propaganda yap masını bilmezler. Esasen içlerinden pek azı fotoğrafım ne olduğunu bilir. Bizimle çalışan Avrupalılardan bir kaç kişi, bu cihetten kurtulmak için, çoktan çekilip gitmişlerdi. Bugün, Aşangi göl: faciasını, yal- nz gözlerimizin zaptetliğini sc bir gururla söylüyoruz . Yanımızdaki o adamlardan çoğu söyle düşünüyorlardı: Gördüklerimi söyleyince kimse ba- na İnanmıyacak, Hoş ben de kendi kendime İnanmıyorum. Bütün bun » lar bir rüya değil mi * Tahrip edilecek torpidolar Londra, 11 (A.A.) — Morning Post gazetesine göre, İngiltere bu sene nihayetine kadar tahribi iktiza eden #4 bin tonilâto mecmuundaki torpitoları muhafaza etmek fikrinde olduğunu Amerika ve * Japonyaya İ bildirmiştir. Bu torpitolarn. sayısı 34 tür. İplik fiatleri Iktisat Vekâleti sanayi mamulâ - İ tmm maliyet fiatlerini kontrol eden kanun mucibince, pamuk ipliği fiat - lerini tesbit etmişti. Bazı iplik fabri | katörleri “İktisat Vekâleti tarafın - dan İlân edilen fiat listesinde, bazı ip ilk fabrikalarınm idare edemiyeceği ni iddia etmektedirler. Hattâ bu yüz den, bir-kısım iplik fabrikaları, ilân edilen fiate iplik yapmaktadırlar. Diğer taraftan, iplik fabrikaların- dan iplik almaya mihtaç. vaziyette bulunan trikotajcılar, müşkül mev - kide kaldıklarını ticaret odasma bil- nekadar az olursa hunharlik o de- tayyareleri hiçbir tehlikeye maruz dirmişlerdir. Ticaret odası endüstri rece fazla oluyordu. O gün İtalyan | şubesi, bu şikâyetler hakkında tet-| hitler gelmiştir. kikat yapmaktadır. ——— ÖĞÜTLERİ Güzel ses Güzel ses, şimdilik, tabiştin insa- na bir vergisidir, Belki bir gün gele- cek,.her hangi bir sesi, ilim vasıtala- rile güzelleştirmek imkânı buluna- cek, o vakit herkes güzel sesli olma: yı iddia edebilecektir. O vakte kudar yapılabilecek şey, sesi tabiatten gü- zel olanlar o güzelliği (Okorumak için almacak tedbirlerde kusur et- memeleridir. Bir kere, bütün yüz gibi, güzel ses açık havadan pek hoşlanır. Çün kü sesin güzelliğini ve sağlamlığını en İyi koruyan şey daima uzaklara doğru, tam sesle söylemektir, ses tam çıkmakla hiç bir tehlikeye gir- mez, açık havanm güzel ses üzerine iyi tesiri de bundan İleri gelir. Açık havada daima gür olarak çıkar, bo- zulmuş, nezleden üşümüş sesler bile açık havada düzelirler. Adalelerin mümareseleri,spor şek- linde ifrata varmadıkları vakit,, gü- zel $e$ üzerine iyi tesir ederler, mü. marete mutedil olunca bütün adale- leri inkişaf ettirdiği gibi ses için ça- Jışan adaleleri de inkişaf ettirirler. | Fakat pehlivanların, çok ve zorlu| spor yapanların sesleri hiç bir vakit güzel olmaz. Güzel 508 soğuk havadan pek kor- | kar,hele bir de soğuk hava tenefftis edilince boğuz nezle olur, şişer, ses hemenbozulur, bunun gibi toslar da boğaz ve güzel ses üzerine fena te- sir ederler, kokuların, en güzel çiçek kokularının bile, çok defa güzel ses üzerine fena tesirleri olur, Güzel ses | li şantözlerden bazılarının, bir me- nekşe kokusu koklayınca seslerinin birdenbire kesildiği görülmüştür. Pek sıcak, pek soğuk ta güzel ses| üzerine fena tesir ederler, bazan ?i- yade ısıtılmış bir odaya girince sesi birdenbire kesiliverir, soğuk, hele böbrekleri bozuk olanlar üzerinde ay ni tesiri yapar. Güzel seeliler bunu bilirler de soğuk veya sıcak bir yere girdikleri vakit ağızlarını kaparlar yalnız burunlarile teneffüs etme- ğe çalışırlar.Çünkü o vakit soğuk ve ya sicak hava burundan (geçerken mutedi) olur, Deniz Te sinirleri tehyiç eder, denizden g a teneffüs yollarını tahriş eder, #esi bozar, bü“ lak yapar, Bunun aksine olarak dağ havası güzel ses için çok iyidir. Fakat oda uzun müddet sürmemek şartile. DAğ ca ses kısilir. Dağlıların şarkılarını bilirsiniz: da ha ziyade kısık kısık nefeslerle söy- lenilir. Yemeklerin de güzel ses üzerine çok tesirleri vardır. Çok yemek sesi bozar. Yemek üzerine şarkı söyliye- bilmek için insanın sesine İyice hâ - kim olması lâzımdır. Midede veya barsaklada gaz yapan <fasulye, bezel ye, lâhna, biber gibi. yemekler güzel | ses için fena şeylerdir. Güzel sesliler bademden, cevizien, fındıktan çeki - nirler, Bunun aksin« olarak, yumur- | tadan hoşlaırlar. Hafif bir şarap yö” hut sıcak bir şarap içerisine yumur- ta kırarak içmek güzel sesliler ara - sında meşhurdur. Biberli, baharlı yö mekler de yÜZel ses için fenadır. Al kol güzel sese daima dokunur. Kab- ve bile yürek darbelerini artırır, te - heffüsü sıklaştırır ve neticede sesi bozar, Çilek, o güzel kokulu çilek, ko kusundan olacak, güzel seslilerin hoşlanmadıkları şeylerden biridir. Bizde opera tiyatrosu olmadığın - dan bilmeyiz, Fakat Avrupadaki ope ra tiyatrolarınmn kadın artistlerinin arada sırada sahneye çıkmaktan ka lar arasında uzun müddet oturulun. | ©“ i2.1T.-9086 <3 HERGUN BiR ROPORTAJ Her yerde rastlanan tuhaflıklarımızdan birkaçı.. 'Tramvayda geçen küçük bir kavga, hatta yüksek sesle şarkı okuyan birisi, çoğumuzu yolumuzdan alakoyar Te ama Bu lâübaliliklerin çok defa tram vay arabalarında da Adabı muaşeret adı altında topla: | nan birtakım kaideler vardır: Sof - ra adabı muaşereti, salon adabı mu- aşereti, seyahat adabi müaşereti İfilan.. Açik fikirl yurddaşlarınızın çoğu bu kaideleri bilirler, ve ellerin- den geldiği kadar kendi evlerinde, sofralarında tatbika çalışırlar. Bizde bilinmiyen ve tatbikina lüzum gö-! rülmiyen, sokak adabı muaşeretidir. ! Tramvaylara nasıl. binilir, nasıl inilir? Yaya kaldırımlarında nasıl yü rTünür? Kalabalık dükkânlardan na» İ sti alış veriş yapılır? Meselâ, bir ser- İ gi nasıl ziyaret edilir ? Bir müze, han gi kaldelere riayet edilerek dolaşılır? Tiyatroda nasıl oturulur? Oyun, na- sıl seyredilir? Ve hele sokakta, baş- kalarını rahatsız etmemek İçin nasıl hareket edilir, yahut edilmesi getek- lidir, bunları bilenlerimiz parmakla sayılacak kadar azdır. Dün baktım güneşte ortalığın cayır cayır yandığı bir saatte, köprünün demir parmak- lıkları insanla dolmuştu, yüzlerce ki şinin bir noktada toplanması, orada seyrine bakılacak pek enteresan bir hâdise cereyan ettiğine, şüphe brrak- Mmiyordu; meraklılar arasına bende “Körestim, kalabalığı aralamak cin çektiğim bunca zahmet ve bu sicax- ta terli enselerden fışkıran kokulara Aahammül bahasma, orada görebildi &im şey, bir kaç işsiz adamın balık tutmağa çabalamalarından ibâret ol- Bu yüzlerce kişinin İki balıkçınm nasıl balık tuttuklarını görmek için böyle omuz omuza vermiş olmala- rına İnsan güç inanir, yolumuzun üstünde buna benzer daha ne toplan lar olur. Geçen gün de yine böyle bir top- lantıya Adliye koridorlarında rastla- dım, Kadının biri, ansızm düşüp ba- yıldı. Olur ya, insanlık hali bu.. Böy- le bir vakada alınacak ilk tedbir, he- kime baber vermekten ibarettir. Fa- kat gel gelelim, halk bayılan kadının İ etrafma öyle bir zincir çekmişti ki, çağırılan hekimin bu zinciri koparıp, içeri girmesine imkân yoktu. Kala- balığı güçlükle dağıtarak kadınm yardımma koştular, bayılan kadın ağır bir hasta olsaydı, hekim yetişin ceye kadar çoktan kalıbı dinlendir. miş bulunacaktı. Halkımızdaki teces- süs ve merak duyguları; bazan şeh- rin bütün münakalesini durdurucak umumi geliş geçişine mâni olacak derecelere varıyor. Bir Tramvay arabasında geçen küçük bir kavga, küstah bir erkeğin yolunda giden bir kadma sataşması, hatta yüksek sesle şarkı okuyan bir çındıkları göze çarpar. O vakitler kendilerinin her ay -uayyen günleri ne tesadlf ediyor demektir. Çünkü o günlerde en güzel Setler bile bozul maya maruz bulunurlar. Bizde de bir genç kız şark! Söylememekte israr edince bunu Baz etmesine hamlet- memeliyiz, mazeretini, kendisi söyle- meden, biz anlamalıyız... LOKMAN HEKİM Bolu ormanlarında devrilen ağaçlar Bolu, 11 (A.A.) — Bolu orman- larında fırtınadan devrilmiş çam ve göknir ağaçlarından şimdiye kadar tespit edilen elli bin metre mikâp #- | gaçtan müzadeye verilip ihalesi bu- gün yapılan 13 bin doksan beş met- re mikâbının beher metre mikâbı, yedi liradan 11 lira yetmiş kuruşa kadar satılmış ve 102 bin lira para tutmuştur. Satışlara o Ankara, Zon- guldak ve civar vilâyetlerden müteah Satışlar her hafta yükselmekte ve hararetlenmektedir. destancı, bir çok kimseleri yolundan alıkoyabiliyor. Sağdan soldan, müda- halelerde bir kerre başladı mı, incir çekirdeği doldurmayan hadiseler, ade ta heyecanlı birer zabıta vak'ası şek line giriyor. Diyojene isnad olunan bir fıkra anlatırlar, Sözde Diyojen bir gün: — Size yüz tane insan kiyafetin- de öküz gösterebilirim! diye bahse tutuşmuş ve inanmayanlara bunu is- İ bat için yüksek sesle, haykırmış: — Bire öküzler! neredesiniz! Haykırışı duyanlar, kimi evleriden kimi dükkünlardan fırlıyarak sesin geldiği tarafa koşunca, Diyojen: — İşte, diye köstermiş, dört ayak- u öküzler bunlardır... Adlari anılınca hepsi meydana çıktı!.. Teşbihte hata olmazya. Şimdi bu Diyojen gibi birisi çıkıp ta şehrin geniş bir meydanında, eli- ni boru gibi kıvırarak: — Bire kim var orada? Diye hay- kırı. vk olsa, bunun bir çılgınlık ese- ri olabileceğini kimse, düşünmez, yüzlerce kişi, "ne dir, ne oluyor? ” diye etrafma toplarım rastlanır Zile Hergün her yerde rastladığımız vak'alardan Sokak adabı muaşeretine aykırt olan bu hareketlerde, bizi yabancıla» Tâ karşı da küçük düşürmek tehlike- si de vardır. valabalık — edenler, toplünanlar için seyrisefer talimat # nemesine yeni bir madde mi eklenir, yoksa ayrı bir talimatname mi vücü da getirilir, ne yapılacaksa bir en evvel yapılmalıdır. Salâhattin GÜNGÖR İstanbulda Kırk gün kırk gece programı Iki ağustosta başlıyacak olan İs tanbulda kırk gün kırk gece nammi alan eğlenceler için hazırlıklar de « vam etmektedir. Ağustosun yaklaş» makta olması hasebile bu gibi eğlen celere ait teferrijatı da tesbit etmek üzere ayrılan tâli komitelerde mesa” ilerini sona erdirmek üzeredirler, Tâli komiteler bu 40 gün ve 40 ge cenin mütemadi eğlence içinde geç © mesini 6sa5 tutarak hazırlık yapmak ta olduklarından bu müddet beş kıs” me ayrılmıştır. Bu cümleden olarak birinci haf:8 spor haftası, ikinci hafta temaşa, 3 Üncü hafta küçük san'at 4 üncü haf“ ta güzel sen'atler, beşinci hafta Bal kan festivali için ayrılmıştır, bunlar dan temaşa haftasına ait program iK mal edilmiştir. Haftanm ilk gecesi meddah ve karagöz, ikinci gecesi Or” ta oyunu oynanacaktır. Bu oyun içiN “ters evlenme,, diye güzel bir esö” hazırlanılmış ve bu eseri temsil içik orta oyununda mahir olan bütün #89 atkârlar angaje edilmiştir. | 3 üncü gece tulüat kumpanyalsri" na ayrılmış olup bu gece Naşit, e ri ve Halide ile arkadaşları güzel bi” oyun temsil edeceklerdir. 4 üncü “9 ce şehir tiyatrosu tamamüc Y kostüm ve yeni dekorlarla “Mo Söndü” piyesini oynıyacaklar, b” sinei gece Halk Opereti güzel ve Y” ni bir eser temsiledecek, altmcı de Şehir Opereti Yarasa oynıyacaktır. Diğer haftalarda yapılacak eğle”” celerin teferriatmı ihtiva ede” programlarda yakında ikmal edil * cektir. Lüzumsuz yere, sokaklarda kuru © surada “burada j