Az kalsı Malta limanına Aşağıda okuyacağınız hikâye, In- n Irakta ve Süveyş kanalı sa- de ekseriyetle anlattıkları bir maceranın hakiki safhasıdır. Eritre ve Trablusgarp sahillerinde ki kahvelerde alyan zabitleri de bu hikâyeyi hararetle anlatmaktadırlar. Çünkü bunlardan biri tarafından ya- ganan bu macera dolu vak'a âz kalsam Ingiltere ile Italya arasında ve belki de bütün Avrupada bir harp doğur- mak istidadında görülmüştür. Çün- kü Malta Jimanlarında uyuyan Bü- yük Britanya aslanı rahatsiz edil - mekten hiç te hoşlanmaz. Geçen sonbaharda 85 gemiden mü rekkep Britanya filosu, Akdenize girdiği zaman civarda (o Alessandro Rinuchini tesmiye edeceğimiz bir ku mandanın idaresindeki iki İtalyan tahtelbahiri, cenubi Adiryatikte tam Yugoslavya - Arnavutluk hudutları civarında dalma tecrübeleri yapıyor- du. Bu tahtelbahirler, Balilla tipinde süratli, hafif fakat kuvvetli torpille. le mücehhez gemilerdi. Yüzbaşı Rinuchini derhal Pantel- len'a adasma gitmek için emir aldı. Bu ada Sicilya ile şimali Afrika ara- sında İngilterenin yolunu kesen ve Ialyanların Maltası telâkki olunabi len bir adadır. Fakat Romadan kumandan Rinu- ehiniye gelen telsiz, vaziyeti bahriye de bir değişiklik olduğunu bildiriyor- d hi. Ingiliz filosu Maltayı geçmiş ve ge ride Libya denizine doğru ilerlemeğe başlamıştı. Binaenaleyh on iki ada - da bulunan Italyan destrilyerleri ve tahtelbahirleri tarafımdan gözlene - ceklerdi. Pantelleniz Üssübahrisine (karşı herhangi bir taarruz ihtimali orta - dan kalktığı için, yüzbaşı Rinuehini 'Tarant üssüne yeni. emirler bekledi- Eini bildirdi, Bu esnada Multaya 125 kilametrö” 'mesafed& * Bulünüyordu. Kendisine iki tahtelbahirle beraber bu bulundukları yerden 150 kilomet- ro dahilinde dolaşmaları bildirildi. Iki tahtelbahir suyun yüzüne çık- tılar ve iki saat kadar Malta istika- metine doğru ilerlediler. Sonra tek - rar daldılar ve yine bir saat kadar yol aldılar. Güneş doğarken yüzbaşı Rinuchi- ni, periskop'u vasrtasile ufku tetkik etti. Bir Ingiliz hava filosu, semada uzaklaşıyor ve tahtelbahirlere 35 ki- Jometro mesafede bulunan La Va- Jette (Maltadaki mühim liman) in fe nerleri sönüyordu. Birdenbire Italyan kumandanı Si- cilya gemisi gördü. Yelkenli yeşil bir gemi bu, Üzüm hamüulesile Malts- ya ilerliyor ve tahtelbahirleri 5 kilometro mesafede bulunuyordu. Yalnız ateşçi güvertede idi. Parmak. ığa dayanmış bir şeyler çiğniyordu. Yüzbaşı Rinuchini bunu deniz al - tından takip etmeğe karar verdi. Fa- kat rüzgârın geldiği tarafı tercih et- #mişti. Çünkü geminin güvertesinde- Xi tayfanın tabtelbahirlerin peris - kop'u görmesini istemiyordu. Yüzbaşr,kendi tayfalarma hiç gü- rültü yapmadan, pervaneleri döndür meden düşman sularında bir gemi - nin nasıl takip edildiğini gösterdi - inden dolayı memnundu, Malta uzakta sarı bir duman İçin- de teressüm etmeğe başlamıştı. Ta - kip edilen geminin güvertesinde iki Sicilyalı daha peyda oldu.Bunlar hiç te takip edildiklerinin farkmda de - Zillerdi. Yüzbaşı Rinuchini tahtelbahirleri- ne dalmayı, sora da tekrar yüksel- meyi emretti, Bu suretle gemiyi da- ha iyi takip etmek mümkündü. La Valette limanm methalindeki kilise tamamen görünüyor, ve tah - telbahirlerdeki tayfa, kumandanm kendilerini nereye sevketmek istedi- Zini biribirlerine soruyorlardı. Yüzbaşı Rinuehini sakalını svaz - Jadı. Ve Malta körfezinin haritasını istedi. Bundan sonra tahtelbahirlerine, tekrar dalmalarını ve 5 metro derin Hikte ilerlemelerini emretti. Sonra iki tahtelbahire 3 metro kadar yüksel- de idiler. Malta Jimanımın methalin - © de torpil bulunduğunu pekâlâ biliyor © lardı. Gayri ihtiyar! istavroz çıkar - giren | İ | Sicilyalı bir gemici yelkeni düzelt mek için direğe tırmanmışlı. Tahtelbahirler muttasıl bu zavallı geminin #rkasından ilerliyorlar ve Ingiliz üssiibahrisinin çok yakininde bulunuyorlardı. Artık meveudiyetle- ri keşfedilir diye, biribirlerine telsiz- le de haber vermiyorlar yalnız tor- pilden kurtulmak İçin Sicilya gemisi nin İzinden gidiyorlardı. Derken gemi bütün yelkenlerini töpladı. Ve demirini attı. Artık La Valette limanma üzümleri boşalt - maktan başka bir işi yoktu. General Ormsby Bornett heniiz u- mağa basladilar. yanmış kahvaltısmı yapmağa başla- mış, ve Londra«an gelen Daily Tele- graph't okumağa başlamıştı. — Hiz - metçisine- — Madama söyle saat on bire ka- dar Londradan gelen korye İls meş- gül olacağım! Dediği sırada telefo - nun zili çaldı. Bu liman 'wmandanı idi, Gayet garip bir sesle konuşuyor, silkünetini muhafaza etmeğe çalışi- lu. — Generalim, diyordu. Meçhul milliyete mensup ki tahtelbahir, Mal ta limanma girmişlerdir. Sir Ormsby: — Iç limana doğru ilerliyor mu? diye sordu. — Evet, Generalim. Bir yelkenli- Yi takip ediyorlar. Aletlerimiz bumla- rm mevcudiyetini haber verdiği sira- da gayet yavaş ilerliyorlardı. — Denizin sathında bir şey görün- miyor mu? — Hayır, Generalim! Sir Ormsby bir müddet düşündü: — Bizim torpillerin üzerine düşme- leri ihtimal dahilinde mi? — Şüphesiz! — Mersi!.. Ve Sir Ormsby telefonu kapadı. Yapılacak bir şey yoktu. Italyan konsuloshanesine haber verilemezdi. Çünkü bu tahtilbahirlerin Italyanla- ra ait olduğuna dair elde hiçbir vesi- ka yoktu. Fakat diğer taraftan bu tahtilba- hirler torpile çarparlar ve batarlar- sa, bir harp çıkması ihtimali dahilin- de idi. Acaba Büyük Britanya buna hazır mı idi? Şüphesiz ki, hayır! Lon dradan talimat almak için de vakit müsait değildi. Sir Ormsby, bir hâdise çıkmadan bu tayyareleri geri sevketmek im - kânlarını arıyordu. Birdenbire civardaki bir kahveden bir Hoparlör'ün son havadieleri neş- rettiğini duyunca, aklına bir fikir gel di. Derhal otomobiline atladı. Beş dakika sonra Malta adasına mer - but destrüyer filosunun kumandanı Diksonun yanımda idi. Aradan çok geçmeden, 6 destriyer harekete geç- tiler ve bacalarından duman savur- mağa başladılar. Sir Ormaby buradan süratle Malta daki radyo neşriyat merkezine gitti. Kumandan Rinuchini'nin iki tah- telbahiri hâla sükün İçinde denizin dibinde bulunuyorlardı. Açık göz kumandan radyonun başma geç miş, Malta ile Cebelitarık ve Londra arasmdaki muhavereleri dinliyor bunları bilâbara Romaya vermeği tasarlıyordu. Birdenbire, kumandan ORimchini İtalyanca bir ilân duydu. Hiç şüphe- Maltada Italyan tahtelbahirlerinin girdikler İr İtalyan tahtelbahir | ingiltere ile italya arasında arp çıkarıyordu ! Bir Sicilya gemisi x Valette limanı bunun esi, mikrofon başme, I Ntakip ederken torpil dolu “htelbahirlerin macerassı dik etmiş p Romada ateşemi- ESAS Nin Ormeby'nin tığını bilmiyordul2?9t bu ilânı yap İtalyanca; n iüyordu. Verilen tek İ “ Malta limanındatı Vi: lıh, bütün gemiler; ya destiroyerlerinin ya İında büyük manav cağını ihbar eder. Bu denizin dibine bomba ati muşlardı. 5 du ki; rına müsaade edilmiştir. idi. lerinin açıldıklarmı gördi i kat bu adam ir Ink aksanile söy- kumandan. Ja, saat zar mpaşlaya- "oralar, nra tekrar radyoyu dinledi”inde herhangi bir merbemin yağı gibi aksanile söyliyen- spiker diyor-ullanılmıs olsa gerektir, — Denizin dibine bomba atılması manavrası bittikten sonra bütün ba lıkçıların ölen balıkları toplamala Kumandan Rimuchini yerinden fir- İladı. ve diğer tahtejbahire derhal Malta sahillerini terKetmesini bildir. İ Tahtelbahirile La Valette fenerini geçtiği zaman, Britanya destiruyer ilk infilâk A SAĞK re ÖĞÜNLERİ Üzerliksin, devasın ! Siz görmediniz amma, büyük an- nelerinize sorarsanız, onlar bilirler; onların gençliğinde çocuklardak bi- ri hastalanmca, kollarmın bacakla» rmm oynak yerlerine sarımsaklı yoğurt sürerler, ondan sonra da bir | ateş küreğinin içerisine birkaç yan- mış kömür korlar, Üzerine Üzerlik denilen kuru bir ot atarlar ve bu o- tun çıkardığı kokulu dumanla: Uzerliksin, devasın; Her derde de şifasın! Diye hasta çocuğu tütsülerlerdi. O zamanlarda Üzerlik her türlü nazar değmesine karşı koyar diye tanın- mişti. Şimdi nazar değmesine ina- | nan kalmadığı için hasta çocuklara | üzerlik tütsüsü de unutuldu. Yine o zamanlarda üzerliği çocuk düşür. mek için kullanan kadmlar da var- dı. Bu iş içinde daha emniyetli ça- İreler bulunduğu için olsa gerek, &- izerliğin bu hassasından istifade et- mek istiyenler de artık “kalmadı. Nazar değmesi, eski zaman adam- larının sandıkları gibi, hak olsün, ya hut yeni adamların bildikleri gibi saçma olsun, her halde Üzerlik ko: kusuyla hastaları tütsülemek büsbü tin de boş bir şey değildi. İ Bu tütsüyü yapanlar ona güya manevi bir kudret isnat etmekle be rsber, bizim şimdiki bilginlerimize göre kokuların mikropları telef et- mek hassasmdan istifade etmek İs- terlerdi, Havayı temizlemek için kokudan istifade etmek usulü pek eskidir. Bü yük şair Omiros'un Odisevs kita- bını okudunuzsa görmüşsünüzdür ki, onun anlattığı hikâyelerde bir 0- de içinde insanlar biribirlerini öldür- dükleri vakit arkasından odada he- men kükürt yakılarak hava temizle- nirdi, Bizde hasta çocuklara sarmısak» | lı yoğurt sürülmesi de şüphesiz, sar mısak kokusunun -yine şimdiki tabi- rimizle - mikropları telef etmek has- le yapılacaktır. Keyfiyet bi wi sasından istifade içindi. Yoğurda ge- | Ukçı gemilerine arzolunur. “| ince, vakın yoğurdun barsaklardaki Kumandan Rinuchininin tahammürlere engel olduğunu sonra dank etmiş ilânın mahiyetini a |dan Meçnikof? hekim söylemişse de, eski zamanlarda yoğurt daha ziya - Kokularm mikroplari telef ettiği - işbat için yine haylicr eski bir za- Dia “dört harami sirkesi, deni - İSİ de ilâç vardr. Bunu on seki - Sika iptidalarnda Marsilyada ölüleri, veba salgmı zamanmda van azerı için evden eve dola- şan dÖTsız icat etmişti. Bu sirke yi sürüne Kendilerini o dehşetli an a prumuzlardı... ota, her yetesli bir hastalıktan Taaukanaznız2 kolonya suyu İ lehçesile, odada hafif görüşülen mu- İların, Sicilya gemisinin öbür tarafın da olduğunu anladığı zaman keyfi. ne payan yoktu, on dakikalık bir iler leyişten sonra İtalyan okumandanı defterine şunları yazdı: “ Malta limanında, tahtelbahirle İ rin mevcudiyetini anlamak için ko nan aletler çok kuvvetlidir.” 1936 senesi, ilkbaharında, bir İn - giliz âmirali, Oksfordda, geçen son- İbaharda Malyan O tahtilbahirlerinin | Matta civarında dolaştıklarını söyle- | Bir Italyan Amiral! buna cevaben | tahtelbahirlerle kat'iyyen casusluk yapılmadığını bildirdi. Fakat bu ne İngiliz âmirali Sir Ormsby Ba- rett'ti. Nede İtalyan amirali Ales- sandro Rinuchini idi. Her ikisi de Bü yük Britanyanm Maltadaki bahri (s- süne giren iki İtalyan taktelbahiri - nin macerasını bilmiyorlardı. (Todoy - Nev-York) Yeni Nesil İl ii İf akit böyle yapmak- a sadece - BİM kalanyalarda git- tikge az alan-alki N z « Aça istifade ettiği nizi sanmaymız.Abe güzel : güzel kokuyu veren çiçek kokulak, mikronları telef etmeğe yardım çu Krop en Seler. Hele bu run içerisindeki miki gider - mek için kolonya suyu p, cok kimse lerin tecrübe ettikleri Ve emnın ol dukları bir ilâçtır. Onun gibi esanslarm hen, de mikropları az çok öldürü delerdir. Onun için siz misk k gül kokulu esanslardan sÜrüniğen büyük annelerinizin üzerlik tüta,, rini duyarsanız gülmeyiniz. Her hepsi Bafra tü de yeni Seksene dayanan merdivenini çok- | tan aşmış Tursun Ağa, torunları ta- rafından hazırlanan sofrada yeme- ğe iştirak etmiyor, fakat zerdalile- rin pembe yanaklılarını hiç kaçır - mıyarak anlatiyor: “— Şimdi Mısırda Britiş Ameri- kan Tabakünün büyük hissedarı| Matosyan evlâtlarının babalarını çok eskiden tanırım. Daha o zamandan açıkgöz bir adamdı. Elli denk tü - | tünle atıldığı bu maceradan sonra seneler geçti. Matosyana elli bin| denk bile fabrikasına kâfi gelmeme ğe basladı. Amerikalılar bu işin ar- | kasına düşerek Misırda kurulan bu fabrikaya ortak olmak istediler ve" nihayet beraber çalışmağa başladı - lar,ama evlâtları da yaman çıktı,ba- balarının kurduğu ocağı söndürme- diler, mütemadiyen çalışıyorlar, a8- kolsun onlara... Gençliğinde pek uzun boylu oldu- ğu, vücudunun hafif meyil yapma: sma rağmen yine şeklinden belli, Kendisi tütün tarihinin yaşıyan sa- yılı şöhretlisi, Samsun ve Bafrada ge meşhur. Yetiştirdiği nesil kâr 'tmiş, zarar etmiş fakat dedelerinin kurduğu bü yolu yürümekten usan- Tursun (Ağa) kendisine mahsus sah i e e malara girişiyor: “.. Mısırda o çanakçı yok mu, çok akılsızlık etti. Kendi ismini In- giliz kampanyasına bir milyon ister- linge sattı. Bundan sonra yine çok| çalıştı ama, herkes kendisine değil, ismine koştu ve o da bir milyon In- gilizle yapayalnız kaldı.” Tosun (Ağa), hep tütün âleminin kendi zamanında şahlanan tiplerini anlatıyor ve onların hikâyelerini a- rada bir tekrar oediyor.. Odada bu hatırslara yalnız ben alâka gösteri- yordum. Ailece kim bilir kaç kere dinledikleri için, başka mevzulara sapmak İstiyorlar. Hep tütün mev- zuu içinde genci ve ihtiyarmı toptan çalıştıran Bafra, yeni mevsime em- niyet ve ümitle bakıyor. Samsunda iki buçuk milyon kilo tahmin edilen bu seneki Bafra tütün İstihsali, bu- ra tütüncülerinin onuruna dokunu- yor ve! “— Nasil iki buçuk, yağmur ve sis kesildiği takdirdedört milyon kiloyu bir arada görebileceğiz. Za - ten Bafra bereketli senelerinde bu Tü koku az çok bir devadır. Lokman HEKİM Talihli hamal Paris, 20. (A.A.) — Liyon istas- yonu hamallarmdan biri, dünkü at yarışlarında bir milyon frank kazan- mıştır. kokulu sergisi Yeni Nesil ilkokulunda bu sene sonu münasebetile bir sergi açılmıştır. Bu sergide talebelerin sene içinde işledikleri yastıklar ve tablolar teşhir edilmiştir. Resimde de görüldüğü üzere ! bu İşlerin muvaffakıyeti öğret- menlerin tecrübeli ve faydalı çalışmasile meydana gelmiştir. Tebrik ederiz. yekünu her zaman tutabilmiştir. Bu iyi başladı, inşallah iyi gide - ektir.” N . Bir senede bir buçuk, İki milyon m tüccarma, ziraatçisine dağıtan Wahin biraz da etrafını gezelim: günden elli iki kilometro bir yolla trldığı halde, bu mesafeyi Uç san | “S #aaLiğinde agabilmek haylice varla Şİ ne kadar son senelerde n Yar mühim bir kriz at nn ww Yine çok mühim satış- le a in iki merkezi bir- ” abiyeti gelen göçe- ni hiç MeMnün'ur Kn ıyor, Hele bi- zim gibi rahatlayın diye boş bir tenezsüh araban iinde yolculuk ederseniz sallantıda vücudunuzda" ki bütün ahşâ biripy reket tenezrühümlğ v1), s0der. Be- Yoksa her arızada e all eee vurarak bir Kazaya m verabi- lirdik, Fakat eskiliğine öy, a tu, Çoban Mehmet veyatat şi M sinirli zamanlamda sal lıyacakları birer yumruk, afbamı - zın karoseri aksamı ile berabe, ma. kinasınm bütün parçalarını 44 biri. birinden ayırabilirdi. Bu İstiadı yolda giderken kulağımda &köelen mütemadi tıkırtılardan hissetmeğe idim. Hele biribiri arkası sıra, iji sıra İâetik tamirinden o kadar kiz. ben de indirmek i 30-6-936 MEMLEKET MEKTUPLARI Bafrayenitütün mevsimine emniyet ve ümitle bakıyor üncüleri, yağmur ve Sis kesildiği takdir» ahsulü 4 milyon kilo tahmin ediyorlar Bafra yolunda otomobil tamiri Bafrada Kunduz ormanları kereste fabrikası İstedim,istedim am ma, bütün bütün yaya kalkmaktan korktum. İşte bu meşhur arabamızla, Baf - rayı, İki tepeyi biribiri arkası sıra döndükten sonra güçlükle görebil - a lü muntazam evler ve bunun Üst ta- rafıda geçe Kızılırmak umumi man- zarayı gösteriyordu. o Doğrusunu söylemek lâzımgelirse Bafrayı da- ha güzel göreceğimi tahmin ediyo « rum. Vilâyet merkezlerinde bile bu- lunacağını pek tahmin etmediğim güzel binaları, pek karışık bir suret te gehire dağıtmış. Eğer bu evler bir sıra takip ederek yapılmış olsay- dı, hiç şüphe yok ki Bafra Türkiye- nin en güzel bir caddesini yaratmış olacaktı. Bu gayrimuntazam inşaa- tın etrafındaki kulübeler bütün gü- zelliği kaçırmaktadır. Caddeleri geniş olmakla beraber bakımsız, hele yeni dikilen ağaçlarm etrafımdaki tahta o parmaklıkları, Bafraya bir köy havasi veriyor. Bü- yük evlerine misafir edilirseniz cad- deye bakmamak şartile, Istanbulda- ki lüks apartmanların bütün konfo- runa içinde Tastgelebilirsiniz. Bah - geleri, evleri, manzarası tütünü zen- gin bu şehrin imar kısmına da biraz ehemmiyet verilse, Bafra yalnız Karadenizin değil, bütün Türkiye nin en güzel bir kaza merkezi olabi- lir. Samsüna döndüğümüz tenezriih değil, bir kamyon, fakat rahatıhız geldiğimizden çok iyi. Dağlara, ba- yırlara çıkıyor, ormanlara pervasız” ca dalıp ilerliyor. Solumuzda kalan Bafra gölünü yavaş yavaş kaybedi- yoruz. Yanımdaki arkadaşım bu göl hakkında malümat veriyor: “.. Bafra gölü Türkiyenin en güzel hâvyarını çikarıyor ve senede bu mmtakadan siyah havyardan beş bin beyazdan da bu yekünun on, on beş mislini ihraç edebiliyor.” Bu şöhreti de duyduktan sonra bir kutu almadığıma nadim oldum ve arkadaşıma bu civarın bagke yerle- rini sordum: : “— Tleride ve tam yolun ortasında Muşta kahvesi ve fırını vardır. Bu- ranm ketesi pek meşhurdur.” Otomobilimiz akşam karanlığın « İda bu kahveye geldi. Büyük gazi - İ nolardaki gemsiyelerin solmuş bir İteki bahçesine kondurulmuş ve biz bunun altında bu ikinci meşhuru ye- mek için çaylarımızı ısmarlamıştık. Fakat şöhretli kete söylendiği kadar değil, ancak ortası dolgun susumsız bir simitten başka bir şey değildi ve akşam "istü haylice de güç hazmede- mıştım ki, asabiyetle bu yumruğu bildik. Sait ÇELEBİ