24 Haziran 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

24 Haziran 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T Siyah - Beyaz kavgası “az... Luiz'in mağlâbiyetinden sonra zenci mahallesinde karışıklık çıktı Maçtan sonra galiple mağlâbun sözleri Mağlüp Luviz'in son resimlerinden biri Hiçbir kimsenin tahmin etmediği bir şekilde biten Amerikadaki boks maçından #onra orada neler düşü - püldüğüne dair en taze havadisier Gün geldi. Buraya alıyoruz. Zenci boksörün galibiyetini yüzde yüz farreden Amerikadaki siyahlar boksörlerinin yenildiği haberini alm- ca beyazlara hücum edecek kadar köplirmüşlerdir. Nevyorkun issazkallasinda smsktali€ vakalar olmuş ve atlı, . motosikletli polisler gönderilerek kavgalar yatıştırılmış- tar, Bu mühim maç baslamadan evvel Nevyorktaki bütün siyahlar sırtla» rmdaki paltolara kadar satarak Arap böksör llstüne bahse girişmiş- lerdi. Arap boksörün talihini tutan» lar bire karşı on dört vererek bahis- lere koyulmuşlardı, Para dolabı mı? Siyahlarm beyazlar aleyhindeki | galeyanları, bire karşı ondörde ka- dar yükselen bahsi müşterek fırsat. larmdan şüphelendikleridir. Çünkü! bin dolar koyan on dört bin dolar| Şimeling idzanda taktığı kauçuk diş muhafazasını çıkartıyor kaderime uğradım. Fakat boksu| bırakmıyacağım. Alman Şimeling birinci devrede yumruk yerleştiril. | mesi kolay bir adam gibi geldi.| İ Ben de ikinci devrede kendime çok güvenerek kat'i darbe vurmak üze- re müdafaam düşük olarak ona doğra ilerledim. Kollarımın düşük- lüğünden ani istifade eden hasmım fevkalâde şiddetli bir sağ yumrukla tam çenemi buldu. İ O darbeden sonra, aklımı kaybet | miş, rüyada dövüşüyormuşum gibi | vuruştum. Alman bizleri kandırdı. Maçtan evvel söylediğim gibi ilk defa bana hücum etmedi. Bilâkis benim üstü. ne gitmemi bekliyerek kendime emniyetimden istifade etti, Her ne suretle olursa olsun #n sı kı yumrukları altında da düşme- den dövüşebilmekliğim ikinci devre de aldığım o fena ıktan sonra on devre daha maça, idrahim tam yerinde olmadan, devam edişimle sabittir. A e şüdür. Bu mağlâbiyet.. Dünya şampiyonu ile Almanın yapacağı maçtan çıkacak galiple dövüşmeği pek arzu ediyorum. Fakat o zama- na kadar kendimi düzeltmek ve şöhretime lâyık olduğumu isbat et- mek üzere birkaç maç yapacağım. | Şmeling neler söylüyor ? Bütün dünya sporcularını şaşırta- cağımı maçtan evvel vadetmiştim. O vaadi tutabildiğim için bahtiya- rım, Siyah hasmım zannettiğimden da- | ba kolay dövebileceğimi maçın ilk devrelerinde anladım. Bilhassa beni tamamlamak Üzere kazanmıştır. Bu kadar büyük fark- İ bütün kuvvetile savurduğu bir yum- Li bir bahisle başlıyan maçm Arap! ruğu küçük bir hareketle atlattığım tarafından hiç beklenmiyen bİr $6- (andan itibaren Arabın gözlerinde kilde-kaybedilmesi haklı bir şüphe | kararan ümitsizliği farkettim. Ve uyandırmıştır. Bu maçın şu beklenmiyen neti- tesinde bahsi müştereğin ne derece rol oynadığını birkaç hafta sonraki baberlerden belki anlamak kabil ola- taktır. | Biz buraya şimdilik galiple mağlü- | bun maçtan sonraki sözlerile meş - bur boks şampiyonlarının kanatleri. ni nakletmekle iktifa edeceğiz. Mağlüp Luviz ne diyor? Yumruk altında düşmek boksör - lerin kaderleri arasındadır. Ben de | (TAN) m Polis Romanı: 15. Kapı — Fakat katilin girdiği yerden çık masını kabul etmek lâzımdır, Çünkü, hayaletler gibi duvarların arasın - dan geçmesi, veya polis romanların. da olduğu gibi gizli yollar mevcut ol ması imkânı yoktur, Ben başka man taki bir neticeye varamıyorum. — Bereket versin var! İkinci kısım Parmak izleri I Mösyö Clergerie Adliye Saraym- daki odasında oturuyordu, ve belki yirminci defa olacak, karşısında o- turan Bernard'a şu suali soruyordu: — Mösyö Bernard! Raporunuzu İo saniyeden itibaren maçın netice - arkasında bir cinayet! sinden emindim. Dördüncü devrenin sonunda me- sele benim için halledilmişti. Siya- hiyi yavaş yavaş Yorarak kat'i ga- libiyete doğru ilerlemek plânmı ta- kibe başladım. Neticeyi almakta pek acele ettiğime de Memnunum. Çün- kü Luviz gibi hastmlarını mütemadi bayıltan adamların son saniyelerde de tehlikeli olduklarını biliyordum. Maamafih Luviz çok cesur bir boksördür. (Hayatımda hiçbir has- mıma vurmadığım kadar onun çene- Michel Herbert - Eugene Wyi ne saman bana vereceksiniz? Rane- lagh sokağının cinayeti, fevkalâde basit bir meseledir ! Bunu çabuk bi- tirelim, Zaten faaliyete geçmek için, yalnız sizin aldığımız neticeleri bek - liyorum, Bernard cevap verdi £ — “ Yakmda size neticelerini bil- direceğim, efendim, Öbür gün klişe- lerin developmanı bitecektir. Zaten işinden oldukça memnunum. Not et- tiğim parmak izlerinin ekserisi fev- kalâde net. Bazıları da oldukça ma- nidar, Meselâ bastonun alt kısmm- da gördüğüm parmak izleri, Vignon- Mareellet'in sağ elinin parmakla aittir. Bir bastonu silt kısmından tu- Galip Şimeling son idmanında sine sağ yumruklarımı yapıştırdığım halde maça devam etti. Şimdi dünya şampiyonluğu için Bradok'la dövüşmek hakkımı kazan- dım. Biliyordum ki, ağır sıklet şampi- yonluğu unvanmı kaybettikten son- ra tekrar kazanacak ilk boksör ben olacağım. Dünyanın en mes'ut ada- mayın, Bugünkü dünya şampiyon. Bradok'un maçtâh sonraki kanaati Şimeling Luviz'i boks tarihinde misli görülmemiş ve bütün tahmin- leri altüst eden bir şekilde on iki| devrede dövdü. Talihimiz tekarrür etmiştir. De- mek ben dünya şampiyonluğu için Eylül ayında Almanla dövüşeceğim. Bana inanabilirsiniz, dünya şampi- yonu olarak yine ben kalacağım, Almanla siyah Amerikalı güzel bir maç yaptılar. Fakat Luvizi ga. libin yenemiyeceğini daha iyi anla- | miş oldum. Zencinin darbelere iyi tahammül edemediğini ve darbeleri aldıktan sonra çabuk kendini toparlıyama- dığını gördük. Hatta daha fazlasını söyliyece - | # maçın birdenbire bittiği on ihinci devreye kadar Arap puvan | hesabile Almandan daha geri de - gildi. Berabere bir dövüş oluyor- du. düşürdüğü için ufak faikiyeti var- dı. Luviz tecrübesizliği yüzünden bir yandan dövüşerek kendini din. lendirmeği beceremedi. Halbuki Alman kadar ağır hareketli bir adam karşısında bu çok kolay bir | işti, Halbuki Luviz birinci sınıf bir boksöre yakışmıyacak surette tarsanız, ekseriya onu, bir düşme vurmak için kullanırsmız. Bane öyle geliyor. — Muhakkak ki, Vignon-Marcel- let eline geçmiş olan bu silâhla ken- dini müdaafa etmeğe çalışmıştı den evvel, dılar, bunu gösterir. Mösyö Clergerie, yüklü bir dosya- meşgul olan Le- yı tetkik etmekle prince'e döndü * — Vesikalarm diniz mi Leprince ? — Bitirmek üzereyim, efendim. Hâkim, Bernard'a döndü ve ; — Bunlar cinayet odasında bu- lunmuş kâğıtlardır, dedi. Bunların arasında, muhtelif bankalara ait makbuzlar, (mali müâmelelerden bahseden iş mektupları, küçük bir kırmızı defter, bir de ölünün yanm- da balunmuş olan bir alböm var. Kırmızı defterde yazılı şeyler, ba- zi adresler, bazı randevu (osaastları, AN 'NOTLAR : Ümitsiz hastalık Fransada bir köy papazma, bun- dan beş on gün evvel günah çıkar- mak için temiz pak giyinmiş bir adam gider, ona din, iman hakkm- daki şüphelerini; endişelerini itiraf | ederek günahlarını çıkarır ve ken-| disine bir kurutluş yolu göstermesi- b sen müazzep bir ruha sahipsin. Şüphe| ve endişelerinden de oldukça oku- muş, yazmış bir adam olduğun an-| aşılıyor. Kurtuluş için iki çare! vardır. Evvelâ dua edersin. Son» ra geçenlerde benim de bizzat oku- yarak istifade ettiğim i Mauriae bir eseri vardır. Onu okur, bu şüp- helerinden kurtulursun. diye adamı teşyi eder. Fakat bi- liyor musunuz bu muztarip ruhlu, kafasınm içi din şüphelerile dolu adam kimdi? François Mauriac'ın ta kendisi! Papazın, Fransanın en tanınmış İ Katolik ediplerinden olan Mauri- 4€'a tavsiyesi, bir taraftan, kilisenin ssrileşip, edipleştiğini gösterirken bir taraftan da, hastelığınn tedavi İ imkânı olmadığını bilmekle beraber | İlyine bir necat çaresi arıyan dokto- ra: — Kendini bir doktora göster. Demeğe benziyor. Bilen bir kim- İseye teselli vermek imkânsızdır. İ Fakat bu bilen kimsenin imkânsız- İliği tahakkuka çalışmasına mâni değildir. Bu hakiki ıztraptır ve İ san'at işte bu ıztıraptan doğar. Fikret ADİL © aklını kaybetti. Şehrimizde iki temas yapacak o - lan Yunan basketbol takim: dün Ro- mahya Vapurile eehrimize gelmiş Hidivyal oteline misafir edilmişler « dir. Ilk karşılaşma bu akşam seat 21| de Beyoğlu Halkevi salonunda Türk- | Yunan mill! takımları arasında yapi" lacaktır. Uzun bir müddettenberi muntazaman çalışmalar (yaparak tam formünlü almış vaziyette bulu - nan Bâsketbolcülerimiz bu akşamki karşılaşmaya Naili, Feridun, Rıza, | Sadri, Habip, Sakalaktan mürekkep bir ekiple çıkacaklardır. Şimdiye ka dar hiçbir milli temas yapmıyan bas | ketbolcülerimiz bu karşılaşmalarda İbu sporun bizdeki derecesini göster Güreşçiler bugün geliyor Yunan basketbolcularla u akşam karşılaşıyoruz Yunan basketbol takımı Esasen Arabı yere düşürdükten İsonra da Almanın kendinden hiç İ emin olmadığı, pek hafif aldığı aşa- İ ğı bir darbeden dolayı hakeme mü- temadi şikâyetinden belli oldu. Dokuzuncu devreden itibaren siyah boksör ellerini haldıramıya cak hadar yorgundu. o Buna rağ- men Alman hesabını tamamlıyamı - yordu. Dahasını söyliyeyim; bence onun- cu ve on birinci devrelerde Luviz galipti. Arabın mecalsiz olarak salladığı son yumruklar bile yerle- rini bulamıyordular. Şimeling'le eylülde dövüştükten sonra Arap hâlâ birinci plânda ise ona da bir şans vereceğim. Ona iyonluğu için dövüşmek eceğim. | Zannederim ki, bunu kabul ede- cektir. |Sabık cihan şampiyonu !Dempsey'in fikri Ben Şimeling'in sağ yumruğuna o kadar ehemmiyet vermemiştim. Halbuki maçın devamınca 9 yum- ruğun galibiyet için başlıca âmil ol- duğunu ve Luviz'in © yumruğu bir türlü çelemediğini anladık. Luviz dördüncü devreden itibaren i meğe çalışacaklarından müsabaka - lerin heyecanlı olacağı şüphesizdir. Olimpiyada gitmesi uzun bir dediko du haline giren basketbol takımı, bu karşılaşmadan maada Avrupa şam- piyonu Polonyalılarla da ayrıca bir temas yapacak ve ehliyet gösterdiği takdirde olimpiyatlarda Türkiyeyi temsile hak kazanacaklardır. Umumi Merkez Başkanı klüpleri teftiş ediyor Evvelsi gün Bebekteki Galatasa - ray ve Güneş denizcilik şubelerile Beşiktaş ve Güneş klüplerini gezen Türkspor kurumu genel mörkez baş kanı General Ali Hikmet Ayardem, dün sabah yanında İstanbul bölgesi başkanı Fethi Başaran ve sekreter Halit Tüccarbaşıoğlu olduğu halde Topkapı , Karagümrük, Süleymani ye, İstanbulspor, Vefa, Fener yılmaz Eyüp, Kasımpaşa, Çeşme meydanı ve Galatasaray klüplerini teftiş et- miştir, Klünlerin dertlerile yakından alâkadar olan Genel Başkan bilhas sa sahasızlık ve yürt binası üzerinde toplanan şikâyetleri alâka ile karşı lamıştır. Kiliplerde atletizm, bisiklet ve boks sporlarına daha fazla ehemmi yet verilmesini işaret eden başkan, mağlüp oldu. O devredeki birkaç | bugün Anadolu, Beylerbeyi, Anado - sağlı sollu yumruk yedikten sonra | !uhisar, Beykoz, Doğan ve Ortaköy İ vere yuvarlanmıştı. Fakat yerde | mama sizlenmemelidir, Her genç hayatı - nin ilk devrelerinde mağlübiyeti tat- mıştır, beklemiyerek hemen kalktığına ace- milik etti, Gelelim Luviz için bir facia teşkil Yalnız Almanın dördüncü dev. | rede Arabı birkaç saniyee için yere | Za» ten, baş ucundaki dolap, yere düşme hasta bakıcı Suzanne Blüm'un işittiği mırıltılar ve patır- tetkikatmı bitir. eden safhaya: o Dördüncü devrenin sonunu bildiren çan çaldığı zaman Luviz dövüşü bıraktı ve kollarını aşağı indirdi. Alman dövüşün hara- reti esnasmda, devrenin biteceğinin farkında olmadan, Luviz'in mtldafa- Asız apaçık çenesine en müthiş sağ- larından birini kondurdu. O yum- ruktan sonra Arap kendini bir türlü toparlıyamiyordu. Vakık daha son- raki ravntlarda da hücum etti fakat yumrukları eski kuvvetlerini tama- men kaybetmiş Luviz bu mağlübiyetinden bir de bazı rakkamlardır. — Evet hatırlıyorum, dedi Ber- nard, Vignon Marcellet'nin yanımda bulduğumuz albömde, parmak izleri fennine alt bazı mühim notlar gör- dük. Bunun, cinayetle hiç bir alâka- si var mi? albömü gözden geçirmekte meşgul olan Leprince'e baktı. Leprince bu suale cevap vermeyince, Bernard sözüne devam etti : — Herhalde, kendi hesabıma, bu albömde, dikkate değer hiçbiriz görmedim. Leprince derhal atılâr: Luviz gibi sakin ve teknik dövü- şen Şimeling'in karşısında büyük bir | boksör gibi dövüşemedi. Dördüncü | devrede aldığı talihsiz derbe ile| yumrukları bütün kudretini kaybet» | mişti. | Benim hayretimi mucip olan şey Şimeling'in Luviz'i o devreden son! on İkinci devreye kadar ayakta şatmasıdır. Halbuki o vaziyette da- > klüplerini ve yarm Hilâl, #ltınordu, Fenerbahçe ve su sporları klüplerini ziyaret ederek teftişlerine nihayet verecek, Ankaraya avdetinden son- ra klüplerin dilekleri üzerinde lâzım gelen teşebbüsatta buluna: . Bu teftişlerde umumiyet iti klüp- lerden çok memnun kalmı; Türk Spor Kurumu mecmua çıkaracak Türkspor kurumu geneli merke- zi ile federasyonlarının naşiri efkârı olmak Üzere “Türkspor kurumu Der- gisi,, adında haftalık bir mecmua çi- karılacaktır. Genel Merkez âzaları İstanbula geldi Şehrimizde yapılacak güreş, fut- bol ve basketbol temaslarında hazır bulunmak ve bu temasların idari kı- sımlarına nezaret etmek Üzere ge - nel sekreter Nizamettin Kırşan ve atletizm federasyonu başkanı Vildan 'Aşir dün şehrimize gelmişlerdir? Alman gürşçileri bugün şehrimize geliyor Mibi güreş takımımıza seçilen ve Kadıköy kampında muntazaman ça- lıştırılan güreşçilerimizi son bir de» neme maksadile üç müsabaka yap “ mak üzere şehrimize davet edilen Al- man “güreşçileri, “konvansiyonel "ile şehrimize geleceklerdir. İlk karşılaş ma yarın akşam Taksim stadında sa- at 2030 da yapılacaktır. Almanların sayılı güreşçilerinden aürekkep Dortmund takımı Finlân- diyalılara karşı aldığımız dereceleri gözönünde bulundurarak çok kuv - vetli bir halde gelmektedir. Kuvvetli, sert ve çök süratli güreş tarzma malik olan Almanlara karşı alacağımız netice olimpiyatlardaki derecemize bir miyar olacak mahiyet tedir. Eskrimciler Peşteye gidiyor Olimpiyat hazırlık kampmda bulu- nan iskrimciler haziran sonunda 12 kişilik bir kafile halinde Peşteye gi- decektir. Eskrimeilerimiz Macaristanân, at-| letik, üniversite, Budapeşte, ve İş a- damları klüplerile olmak üzere muh-) telif temaslar yapacaktır. Bu karşı- laşmalarda (mit verici muvaffakı - yet gösterdikleri takdirde doğruca Berlin olimpiyatlarına gideceklerdir. Macar milli eskrim takımı bu dört klüpten teşekkül edeceği cihetle spor cularımızın yapacakları bu karşılaş- malara büyük bir ehemmiyet veril - ha çabuk kazanabilirdi. Fakat acele etmediğinden dolayı kendisi tenkit edilemez. Çünkü ka- zandığı zafer hakikaten büyüktür. Jle mukayese için sizleri alâkadar et» melidirler. — Hâkim, Bernard'a sordu : — Vignon - Marcellet'nin albömü hakkında fikriniz nedir ? — Bü albömü bir gözden geçir- dim. Itiraf etmeliyim ki içinde bazı Bernard yavaşça, mevzubahs olan | zeki ve doğru notlar gördüm. Ne ya- | zik ki müellifinin bu âni ölümü böy- le bir eseri yarıda bırakmıştır ! Mösyö Clergerie Leprince'in e linden albomu aldı, ilk sayfasını aç- te ve okumaya başladı : “ Bu defterde, on senelik çalışma, araştırma ve yorgunlukların netice- lerini kaydediyorum. Zannedersem — Dikkate değer hiç bir iz gör-| ki istediğim şeyi ispat etmeğe muvaf mu z mi ? Daha ne istiyorsunuz? | fak oldum, o da şudur : Her sayfada izler var. Vignon -| “ Muhtelif tecrübeler, ve statistik- Mareellet'nin bütün yakinleri, bütün | ler bana şunu öğretmiştir: o Adama- ahbapları bu alböme parmak izle- | kıllı ve itina ile tetkik edilen bir per- ri İmzaları atmışlardır ! mak izi muhakkak olarak ait olduğu — Istiyerek bırakılmış olan bu iz. | insanım, yaşmı, karakterini ve eşkâ- ler adliyeyi alâkadar edemez. rını size bildirir.,, — Niçin etmesin ? Hiç olmazsa| — Bu Vignon - Marcellet, ne ge- cinayet odasında keşfettiğiniz izler. İrip adammış! Onu tanıyordunuz mektedir. Eskrimeilerimiz Peştede Kral be- den terbiyesi hocası miralay Lâdis « las Berti ile askeri eskrimor sefi Al fert tarafından çalıştırılacaklardır. zannediyorum, Mösyö Bernard? | — Şahsen tanımıyordum, de Yalnız şöhretini biliyordum. Fen a. kademisine kendisini tanıtmaya se | bep olan bir çok malümat ves | tetkikler bildirdi. O büyük bir Alim. di! Hususi hayatma ait bazı şeyler öğrendim. | “ Cösar Vignon-Mercellet, Lyon- lu sanayici bir aileye omensuplı Tüccar bir ailenin çocuğu olan sar, bambaşka karakterde ve arzu larda idi. Ticarete karşı hiçbir mey: li yoktu. Ciddi bir tahsilden son Cösar anthropologle fennine kendi. ni vermeğe karar verdi. Ebeveyini ve hocaları onu bu fikirden vaz geçirtmek istediler. Fakat muvaffa| olamadılar. Cösar, o anthropoloj mektebinin en eyi talebelerinden ol dü, sonrada ayni mektepte profe- lük etti, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: