—— 4 TAN Doktor Şahtın Balkan turnesi ——.—........ aereraremaaaaasa Şaht'ın Bulgaristanın silâhlanması işilede alâkadar olacağı söyleniyor “Times” den: | Son günler zarfmda orta Avrupa ve Balkanlarda bir tur yapmak Üze- re Doktor Şaht Almanyadan caktır. Anlaşıldığna göre ilk e Yugaslavyada Ragusaya gidecek, ve orada bir müddet kaldıktan sonra Atina ve Bükreşe uğrıyacaktır. Do- laşan bazı rivayetler Alman Ej mi bakanının Sofyâ ve Budapeşte yi de ziyaret edeceğini ilüve etmek» tedirler. Fakat bunun hakkında a ha tam ve kesin malümat yoktur. Berlinde söylendiğine göre Dok - tor IŞahtm bu ziyaretinde gaye gi- in Merkez banka- müdürlerinin ona yap tıkları ziyareti iadedir. Maamafih gayri resmi makamlar tasdik et - tiklerine göre Doktor Şaht bu turun- da gideceği Ülkelerin o salâhiyettar mahfelleri ile ekonomik ve finansal meseleler hakkında fikir teatisinde bulunacaktır. Çünkü son zamanlar - da Almanyanın ithalâtına mukabil sızlığı yüzünden Balkanlardaki Al man ekonomik faaliyeti sekteye uğ- ramış bulunuyordu. Yugoslavya AL manyanm mevcut borçlarını malla ödemesine razı olmuştur, hem de bu hal Yugoslav dış ticaretinin başka memleketlerden Yugoslavyaya dön - dürülmesini iltizam etti kat Almanya Yugosla ihracatı çoğaltmağa karar verdiğ için bu yeni ithalâtı ödemek mesele- &i bazı münakaşalara sebep olacak- tır. Bulgaristan ve Yunanistana gelin- ce, bunların Almanyada birçok borç- ları temerkliz etmiş bulunuyor ve bu devletler borçlarmı o Yugoslavyanm Doktor Şaht takip ettiği usulle tesviye dimiye ya- »aşmak istemiyorlar. Binaenaleyh Orta Avrupa ve Balkan devletlerinin Almanya ile yaptıkları *“clering” in Suhületle çalışmaması Doktor Şah- tın bu devletleri ziyaret sebebini teş- kil edebilir. Alman bakımından bu mesele ge- yet müdimdir, Çünkü alâkadar dev- letler Almanyaya,olan ihracatlarmı tenakus ettirmekle kendilerini mü- dafaaya kalkışırlarsa da Almanlar için yiyecek maddeleri tedriki çok daha güçleşecektir, Bu münasebetle Berlin halkınm gene yumurta kit- lığından zorluk çektiğini söyliyebili- riz. Halbüki bu mevsimde yumurta- »ın bol olması lâzımgelir. Bu Jatlığı şöyle izah ediyorlar: Ağustosta ge- lecek olan olimpiyat seyircilerine gı- da temin etmek ve geçen kış bir hay- i memnuniyetsizliği mucip olan krt- kiğm bu kış önünü almak için yumur- | talar depo edilmektedir. Doktor Şahta siyasi durumu gö » rüşmesi için salâhiyet verilip veril - mediği malüm değildir. Yalnız bu seyahati esnasında elda edeceği mn Jümatın Alman hükümeti için çok faydalı olacağı aşikârdır. Almanla - rm telekkisine göre cenubi ve öenü- bu şarki Avrupanın siyasi durumu değişikliğe gayet müsait bir vaziyet- tedir, Çünkü alâkadar devletler Al - manyanm Reni askeri işgal altına alması üzerine o zamana kadar bir kanun olarak tanıdıkları birçok si- yasi hakikatlerin değişmiş olduğuna kanaat , Alman bakı- mından en mühim nokta bu yeni va- siyet karsisinda Romanyanm takı - Bacağı politikadır. “İnformation”dan: Doktor Şahtın Balkanlarda yapaca» ğı seyahate yakında çıkacağı muhak- Doktor Şaht, bu memleketle- rin ekonomik vâzlyeti ve bunlarm Al-| mânya ile olan ticari minasebetleri- Vilâyette Zabıta memurlarının elmiştir. Ta- “Tabancaların iyi kullanılması ve temizliklerinin haftanın muayyen günlerinde ye bir âmirin gözü önlün- de yapılması hakkında evvelce tebli- gat yapıldığı halde bazı yerlerde bu emre riayet edilmediği görülmü tür, Bu kere İçel vilâyeti emniyet kadrosunda 6 sayılı polis memuru Hüsnü Tozman, tabancasını temizle- diği sırada namluda bulunan mermi- nin kazaen ateş almasile karşısmda- Ki bekçi başı Ziyanm karıma isabet- le ağırca yaralanmasına sebebiyet ir, Bu gibi müessif hâdisele- mada icabr yapılacak azıldıği veçhile tabancalar haftanm muayyen günlerinde muayene yap- tırılmalıdır. Bilhassa mesleğe yeni lalıman memurlar üzerindeki kontrol eksik edilmemelidir. * Dul, yetim, mütekaitlerin Üçer aylıklarının verilmesine dün başlan- miştir. Kızıltoprakta garip bir suistimal hâdisesi Kıziltoprak Postanesinde garip bir sulistimal hâdisesi meydana çi- karıldığı yazılmıştı. Mesele, yaptığı- miz tahkikata göre su şekilde mey- dana çıkmıştır: Postane müdürü A- sım İlç aydanberi hastadır. Direk- törlüğe memurlardan Kâzım vekâlet etmektedir. Dün Anjin dö puvatrin- den muztarip olan Asım, tekrar işi- ne bâşlamak üzere vazifesi başma gitmiş, kasayı devir ve teslim almak istemiştir. Devir muamelesi Sırasm» da yapılan tetkiklerde, kasa mevcu- dunun 1920 lira noksan oldu- | ğu anlaşılmış, bu arada müdür vekili Kâzım da yeni müdürden on dakika izin istiyerek ortadan kaybolrhuştur. Müdür vekilinin uzun sürenlgay- kubeti, nazarı dikkati celbetmiş ve Suistimal İstanbbul Posta Başmü - dürlüğüne haber verilmiştir. Başmü- dürlük, tahkikat yapılması için Pos- İta müfettişlerinden Selim Sabit ile diğer iki müfettişi Kızıltoprağa gön- dermiştir. Bu arada müdür Asım, tek si sahibi Sadullah Binzet tarafından âcil tedavisi yapılmıştır. İlk araştır. malar, hakikaten kasa açığının mey dana çıkarılmasile neticelenmiştir. Heyeti teftişiyenin tetkikleri gece geç vakte kadar sürmüş, kasgda mev cut pullar tâdat edilmiştir. Müfettiş- ler, Postahanede tetkikatla meşgul- kön, müdür vekili Kâzım, Başmüdür Yiğe gelerek suçunu itiraf etmiş, © tadan ayrıldıktan sonra Üsküdar Müddetumumiliğine gelmiş ve teslim olmuştur. Müfettişler üç aylık kayıt- lar ve muamelâtla pul mevcudu Üze- taşıdıkları tabancalar ! rlarmm taşıdığı ta -| i kullanılması hakkın» | Sofyada Üniver site meydanı ni tetkik edecektir. Doktor Şahtın Sofyada Bulgarista- nm silâhlanması meselesiyle de meş- gul olacağı söylenmektedir. Poliste ,Kızıltoprakta bir otomobil kazası oldu Kiziltoprâkta oturan ve ticaretle meşgul olan Sıtkı, birkaç arkadaşı ile beraber ve hususi otomobilile do- laşırken Nuhkuyusu caddesinde oto- mobilini ağaca çarptırmıştır. Bu çar pışmada otomobilin iki çamurluğu günden ve kollarmın muhtelif yerle- yaralanmış ve sol kaburga kemiği kırılmış, İsak ise yüzünden yaralanmıştır. Tahkikata middeiu- mumilik vaz'ıyet etmiştir. Yaralılar hastahaneye kaldırılmıştır. Bıçakla yaralamış Evvelki akşam, Ahmet adında bi- ri karısı Melihanın kendisinden ay- rilarak Ali isminde biriyle gizli yaşa dıklarma kızmış, Fatih parkında kun duracı bıçağiyle Aliyi üç yerinden yaralamıştır. Yaralı hastahaneye kaldırılmış, suçlu biçağiyle yakalan- mıştır. Motosiklet kazası Arkadaşlarile beraber Suadiye ci- varında dolaşan Hüseyin, yoldan ge- çen bir motosikletin sadamesine ma- ruz kalmıştır. Hüseyin, evvelâ bu işin bir kaza eseri olduğunu söylemiş İ se de bir müddet sonra evinde hasta landığından şikâyette bulunmuş, suç tü yakalanmıştır. Sol ayağı kırıldı Halıcıoğlunda oturan o Akşehirli Mustafa motosikletle Beşiktaşta do- Taşırken karşıdan gelen ve numarası henliz anlaşılmayan bir otomobilden kaçmak istemiş, ve bu yüzden motö- rünlü ağaça çarpmıştır. Bu carpışma- da Mustafanm sol ayağı kırılmış ve yaralı hastahaneye kaldırılmıştır. Diğer otomobil aranmaktadır. Bir çatı yandı Dün öğleden sonra İstanbul Balık pazarındaki Ziraat Bankasma ait ar- diyeden yangın Zıkmıştır. Yangın it- faiyeye haber verilmişse de, söndü- rülünpeye kadar ardiyenin çatısmın bir kısmı yanmıştır. Bir balıkçı boğuldu Balıkçı Keğork isminde biri evvelki akşam; kaldıramıyacağı derecede ra- kı içerek sarhoş olmuştur. Keğork, biraz hava almak üzere Kumkapıda- ki evinden, çıkmış, deniz kenarında dolaşmağa başlamıştır. Fakat bu s1 - rada muvazenesini kaybederek, deni- e yuvarlanmış, ve bir milddet çırpm- dıktan sonra boğulmuştur. O civarda İkimse | bulunmadığındı gorkün tar Haştaliıin, Kumitopeşk cetine: | 1€ BİMER. Ağ feryadını duyan olmamıştır. Sarhoş balıkçının cesedi dün deniz- den çıkarılarak gömülmesine izin ve- rilmiştir. Ampul hırsızları Ecnebi bandıralı bir vapurdan cep fenerlerins mahsus (15000) ampul çalan tahmil ve tahliye amelesinden Halit, Kasım, İsmail adliyeye veril- mişlerdir. Bu üç suçlu, dün birinci sulh ceza hâkimi Reşit huzuruna çıkarılmış ve dürümleri sabit olduğundan tevkifle- rinde incelemeler yapmaktadırlar, rine karar verilmiştir. kırılmış ve içindekilerden Pavle yü- | | SAĞLIK a ÖĞÜTLERİ Güneş banyosu ile endam güzelliği liğinin düzgün adele- şüphesiz bilirsiniz. Dört köşe olacak kadar ifrata gitme den, jimnastik, ispor yapanların en- damı daima güzel olur. Vücutları İnm yapılışı esasmdan mütenasip ol- duğu halde, adelelerinin gelişmeme- sinden, gevşek : kalmasmdan dolayi endam güzelliğini kaybetmiş olan- İara jimnastik yapmayı tavsiye ©- derler, Herkes Tüzumlu, mutedil derecede jimnastik, ispor yapmış olsaydı her- kes güzel endamlı olurdu. Herkesin böyle yapmamasma sebep ancak vü- cutea tenbellik, hareket sevmemek- tir. Bereket versin ki, tahiat tenbelleri, ispor yapmayı sevmiyenleri de dü- şünmüş, onlar için de endam güzel iği temin edecek bir çare hazırla- mış. İsporu sevmiyen fakat güzelliği istiyen tenbeller harcı, bu çare güneş banyosudur. Zencilerin, yahut çırçiplâk gezen başka kavimlerin memleketlerine gitmemiş olsanız bile, onlarm ne ka dar güzel endamlı olduklarını kitap lardaki resimlerinde görmüşsünüz- dür.Onlarm böyle güzel endamlı olma larmı, güneşin adeleler Üzerine tesiri anlaşılmazdan öncâ, çok hareket et- melerine atfederlerdi. Halbuki pek sıcak iklimlerde gıplak gezen ka- imler - Hele zenciler - hareketi hiç sevmezler, zaten stcağın fazlalığın- | dan, çok hareket etmeğe kudretleri de kalmaz. Öyle olduğu balde yine gü zel endamlı olurlar, Buna sebep an- | cak daima çıplak gezmeleri, bütün | ömürlerinde zaruri olarak güneş banyosu yapmalarıdır. Güneş banyosu, biç jimnastik veya ispor yapmadan, ne masajı ne de rik cereyanıma lüzum göster meden, adeleleri genişletir, kuvvet- lendirir. Meselâ göğsi 92 santimetro olan bir kimsede lüzu mu kadar güneş banyosundan son- ra göğüs çevresi 102, hatta 103 san- timetroya kadar çıkar. Bunu göğsü- nün derisi kalmlaştığına atfetmeme lidir, çünkü güneş banyosundan son ra deri incelir. Güneş banyosunun bü güzel tesiri yalnız gi âdeleleri üzerine de- gildir. Bütün adeleler güneş banyı sundan istifade ederler, gelişirler ve güzelleşirler; Çünkü güneşin ışık- ları vücudun içerisindeki kanı deri- ye ve onun altındaki adelelere doğ- ru çekerek bütün kanımızın dönme- sini kolaylaştırır, kan kolay döndük çe, hareketsizlikten dolayi adeleler arasında birikmiş ve onların beslen- mesine engel olan kirli maddeleri de sürükler. Adeleler böylece ferah bulur ve daha iyi beslenirler, geli- şirler, İ Güneş banyosiyle endam güzelli- ği her yaşta kazanılabilir, Fakat gü- neş banyosunun , böyle güzellik ba- kımından, en iyi tesiri daha #iyade çocukların büyüme devrinde, genç- lerde uzun olur. Adelalerden başka onlarm üzerin. deki kalınca zarlar, adeleleri kemik- lere bağlayan tandonlar da güneş ışıklarının tesiriyle kuvyetlenirler, gelişirler. Bütün kemikler yine eyni tesirle daha iyi beslenirler. kuvvetle | nirler. Bunlarm hepsi endam güzel- liğine hizmet eder. Güzel endamlı olmak için yol yü- rümeğe, ispor yapmaya üşenirseniz, hiç olmazsa, güneş banyosu -yap- mayı ihmal etmeyiniz. Güneş ban- yosu hem tenbel harcıdır, hem de nı ispor kadar güzelleştirir. Lokman EKİM ——— — ii —— Yerli Mallar Sergisi Taksim bahçesinde açılacak yerli mallar sergisi hakkında hazırlıklara devam edilmektedir. Serginin küşat resmi bu aym 26 snda olacak, ertesi günü umuma açılacaktır. Sergi ko- mitesinden bir zat diyor ki: “— Taksim bahçesinde açılacak sergi, her sene Galatasaray lisesi #a- lonlarmda ve bahçesinde açılan ve netice itibarile Mahmutpaşâ çarşıst- na benzeyen bir sergi olmıyacaktır. Serginin iyi bir sergi olması için, bir plân yaptık. Paviyonlar biribiri- ne benzeyecektir. Paviyonlar arasın” da büyük mesafeler vardır. Bu suret le en kalabalık günlerde bile, halk pâviyonların önünden rahat rahat geçebilecektir. Sergide eğlenceler tertip edilecek, ve konserler verile- ektir, MEMLEKET MEKTUP! Bir aktarma vE LARI yolculuğunur 9-6-986 tuhaf ve garip hikâyesi “ Muhterem kaptan ne dersin, Zonguldakta doğru posta ya yetişebilirmiyiz? Yoksa Anlatacağım hikâye Karadenizin Göksu deresinden farkı olmıyan bir gününde geçer ve eşhas ta Bartin - dan Samsuna gidecek bir inhisar ulaşabilecek memuru ile İneboluya bir gazeteciden ibarettir. Bartın, Amasra, Kocaşile ve hi - hayet Cideden, İnebolu ve daha yu- olursa, ancak haftada bir kere bu imkânı görebilirler ve o hasretleri kavuştu- ran mev'ut günde cumaya Zongul- daktaki aktarma postasında tesa- Meselâ Cideden bir yolcu : görmek veya bir iş için karılara gitmek istiyenler düf eder, akraba, i vilâyet dahilindeki kapı kom - İneboluya geçmek İsterse, ge- riye Zongulda; iskeleye ancak iki gi seyahatinden sonra vara| işi. Çünkü bu mev'ut ara postaları aktarma hareketile aralarmda beş fark olduğu halde yine İneboluya kalkacak arkadaşma altı saatlik bir yetişemez, Ve yolcu Istanbula ka - dar gider, oradan tekrar pazar gü- rü kalkacak doğru postaya binerek seyahatine birkaç yüz mil, mâsrafı- na dt buna görebir yekün ilâve eder, Zonguldakta kalp ta ikinel yuka- rı postayı yine beklemedi de, İstan- bula kadar gitti diye aklımıza gelir - İse, o suali ben de kendi kendime sor muştum. Fakat pazar günü kalkan vapur, Zonguldağa uğramaz ve doğ ru İneboluya geçer. Bu yekildeki yolculuk ta bir buçuk haftaya vara- cağından, yolculuğu beriki bir haf- talığımı tercih eder ve bu suretle ya- nıbaşma ulaşabilir, Bu bütün sahi - tin derdi. Bu bir de onu söyliyeyim! Ayni sahillerde birkaç gündür mülâki postayı bekliyorum ve bir vilâyet hududundan diğerine geç- mek, bir devletten diğerine atlamak kadar müşkülâta uğradığım şehir - lerden birinde bulunuyorum. Deniz- yolları acentalığınm önündeki pro- gram ile saat 18 de vapur Bartına uğrıyarak Cideye geçecek ve sabah- leyin erken de Zonguldağa uğraya- cak. Şehrin sahile uzak bulunma - sından fazla müşkülâta uğramamak için bir akşam evvel rahat vapura binerek ertesi günkü sıkıntıdan ken dimizi kurtarmak istedim, Hava da güzel, bu vaziyet pek yabana atil- mıyacak fırsattı. Haydi hayırlısı ol- sun dedik, dere kenarından kalka - cak motöreülerin davetini bekledik. Öğle yemeğini daha mideme ısındı- ramamıştım ki, motörcüler çarşıda beni harıl harıl arıyarak acele etme- mi söylediler, Vapuru kaçırıp ta bir hafta daha i sahillerde dolaş - mamam İçin pürtelâş, patırdısr cüs- sesinden çok büyük motör bozuntu- su bir kayığa atladım. Patır patır bir sâatte dere ağrını tuttuk. Fakat ne vapur var, ne kimse. Şimdi gelir de- diler, sahile çıktık,'ne bakkal var, ne oturacak yer. Bereket hava güzel, dolaştık, henüz do - yavrularile tanıştık ve nihayet pencereden bizi görüp te | halimize âcıyan liman reisinin, mec- muu altı evden biri olan ikametgü- bna sığındık. Akşam karanlığı bas- tı, saatler vaktini hayllce aştı, va - yok. Acaba daha Zonguldaktan kalkmadı mı di- yoruz, bunu soracak ne acenta var, ne de salâhiyetli bir kimse. Bereket Uman reisi jandarma tolefonlerın - dan istifade ederek vapurun Filyos- ta olduğunu öğrendik. Artık telefo- nu buldukdiye, her yarım saatte ve aldığımız cevap daha Filyosta, daha Filyostha oluyordu. Nihayet artık biraz dağları ğurmuş köpek purdan yine ses seda bir makinenin sapını çeviriyor jandarmalar da bıkmış olacak ki biz onlara sormadan onlar bizi ara- dılar, müjde vapur Filyostan kalktı. Bir saat sonra Bartmın önünde bu- lunacak. Fakat buranın tecrübeli yolcuları, ya tutmazsa diye bir kor- kuya başladılar. — Canım nasıl tutmaz? Dedimse de aldığım cevap şu ol- du: — Ah bayım, kışm denizden tut- maz, gece karanlıkta motörleri faz- la beklemez. Velhasıl biz eksetiya kadar 80 mili ve 0- radan da ileriye 100 küsur mili te- perek yanıbaşında kalan 40 millik bir deniz ilir. Fakat | İ buna da muvaffak olmak bir şans vapura nasıl binilir, | emeğimiz boşa mı çıkacak?, dağılmış kadın ve erkek birkaç yo cuyu toparlıyarak tam yirmi Üci motöre bindik. Mazot makinesi sr cak yirmi dakikeda şişelerini kızd rıp işliyebildi ve bu suretle herkesi söylemekte olduğu derenin tehlike li ağzından'dışarı çıkabildik. Bira açıldık. Nekadar olsa Karadeniz, h fif hafif bizi sallamağa'başladı. Fa kat vapurun kandillerini de pek w zaktan gördük. Henüz bize açı bulunuyor, ya gecikti diye tutmaz sa, haydi açılalım. Cebinde elektri ği bulunan rüsumat memuru ve be projektörlerimizi denize çevirmiş nazarı dikkati celbetmek işfiyorduk fakat gören yok, vapur d hâl ilerlerde, Fenerler sal ladık, nihayet vapur burnumu bizin tarafa çevirdi o Fakat bu sefer d bizim motörün makinesi bozuldu şimdi vapur bize geliyor, biz sula ile ondan uzaklaşıyorduk. O gele aça duralım, epeyce bir yo gittik, iyi bir havada deretepe dü gittik, bir de arkamıza baktık ki nı görelim? Iki çifte bir sandal bizin motörü kulağından yakalamış, va pura doğru sürüklüyor ve böylec; sast yirmi dörtte, yani öğle yemeği ni hazmedemeden ayrıldığım Bartın: dan, tam nısfilleylde vapura girebi. liyordum. Artık kamaramızş girdik, rahal etmemiz lâzım değil mi, ne gezer Şimdi de vapurun sintinesi ağzına kadar yük dolmuş, uğradığımız is » kelelerin her birinde demirini atıyor, vinç patır kütür işliyor, ama ne İş leyiş, tam dört beş sant bıkmadan, usanmadan. Haydi bir daha rötar ve böylece ilerde dakikaları kazanmak yerine, saatleri kaybediyorduk. KU- resine sakladığna hayret edip ma- şallah diyorum. İnsan kalabeliğm dan sarfmazar, Zonguldağa üç bil den farla, Filyosa bin beş yüze ya MIŞ, mısır verdi. 'Hem ne şeraitle bilivol musunuz, Zonguldak müstesna, di muzun bu kadar yük almağa kuvvı ti var mr, yoksa biz de İnebolu, İni bolu derken, İnebolu vapuruna ben. zemiyelim. Bu şekilde uyku ne ge zer, aruda bir kaptan köprüsüne cr kıyorum ve gayet nazikâne soruyo rum. — Muhterem kaptan, şu yanıba şımızdaki İnebolu iskelesine geçmeki İçin, yüz mil gerimizde bekliye Zonguldak sktarmasına yetişebile cek miyiz? Zavallı adamm önünde koca Viste, binlerce çuvalları ufacık Oka yıklarla acele naklettirmek için mü: temadiyen gözü dışarda idi, — Ne yapalım bayım, her iskeli de kırk beş dakika mühlet koymı lar, fakat o iskelenin birkaç kayığı na bu güzel havada ancak dört be: #aatte yükümüzü verebiliyoruz. Yo dan da kazanmak imkânr yok, çünkül İ vapurun sürati malüm, fakat gay. ret edeceğim. Aradan bir iskele daha geçiyo bu sefer seri kaptanlarından birini yanma yanaşıyorum: — Muhterem küçük kaptan, dersin, Zonguldakta doğru posta; yetişebilir miyiz ? — Vallahi bilmem, bu işi ane süvari bilebilir. İ Nihayet Cideye yaklaşıyoruz, geçi kince bir çarkçınm oturduğu yer sokuluyorum: — Bay çarkçı, bu işe sen ne der sin? — Ben de bir şey bilmiyorum, tah ra'nim pek kuvvetli değil, İşte biz de, ona #ora, buna sor haylice heyecan ve bir o kadar di vakit kaybettikten sonra, haftad bir tesadüf eden bu aktarma posta smi az daha kaçirıyorduk. Berekej süvari ve çarkçıbaşmm gayretle! De daha ilk defa İnci bolu ekspresine vapurumuzu ulüşi rabild. Her halde fena havalari bu işkenceyi dalma çeken zavallı b sivar halkma, Denizy. n bu'dereyi yağmur ve ayazda tekrar geriye teperiz. Öyle ise yapılacak bir şey vardı, motörle denize açılıp vapuru bekle- gece soğu- Zundan mevcut rüsumat evlerine mek. Keskin ve yakıcı bir dertten kurtulmuş olacaktır. Sait ÇELERİ